Yazar "Erol, Özgül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut Miyeloid Lösemi Tanısı Alan Yaşlı Hastanın Bakımı: Bir Olgu Sunumu(2017) Erol, Özgül; Yacan, LaleAkut Miyeloid Lösemi (AML), hematolojik hücrelerin olgunlaşma yeteneğini kaybederek kontrolsüz bir şekilde çoğalması, kanda, kemik iliğinde ve diğer dokularda birikmesi ile ortaya çıkan malign bir hastalıktır. Yetişkinlerde en sık görülen ve sıklığı yaşla birlikte artan akut lösemi türüdür.Seksen iki yaşında, evli, erkek hasta yaklaşık olarak 4 ay önce hâlsizlik, yataktan kalkamama ve yürüyememe yakınmaları ile hastaneye başvurdu. Akut Miyeloid Lösemi tanısı alan hastaya Gordon'un Fonksiyonel Sağlık Örüntüleri (FSÖ) Modeline göre değerlendirme yapılarak gerekli hemşirelik bakımı planlandı. Bu model doğrultusunda hastaya hava yolunu temizlemede etkisizlik, Ş ziksel mobilitede bozulma, özbakım eksikliği sendromu (beslenme, giyinme, hijyen), beslenmede dengesizlik: gereksinimden az beslenme, aktivite intoleransı, sosyal etkileşimde bozulma, oral mukoz membranda bozulma, kanama riski, deri bütünlüğünde bozulma riski, aspirasyon riski, infeksiyon bulaştırma riski, düşme riski hemşirelik tanıları konuldu ve gerekli girişimler uygulandı.Öğe Diabetes Mellituslu Bireylerin Fiziksel Aktivite Davranışları ve İyilik Hallerinin Belirlenmesi(2022) Erol, Özgül; Ünsar, Serap; Yacan, LaleAmaç: Bu tanımlayıcı- kesitsel çalışma, diabetes mellitusu olan bireylerin egzersiz davranışlarını, iyilik durumlarını ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma, bir üniversite hastanesinin diyabet polikliniğine başvuran 117 diabetes mellitusu olan birey ile “Anket Formu”, “Egzersiz Motivasyon Anketi (EMA)” ve “DSÖ-5 İyilik Durumu İndeksi” kullanılarak yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler olarak sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve medyan kullanılmıştır. Verilerin dağılımı Kolmogorov- Smirnov testi ile değerlendirilmiştir. Non-parametrik verileri değerlendirmek için Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 61.92±13.05 yıl, %52.1’i erkek, %78.6’sı evli, yarıya yakını (%49.6) ilkokul mezunu, %41’i ev hanımı ve çoğunluğunun (%82.9) çalışmadığı, %76.1’inin orta gelir düzeyine sahip olduğu ve %57.8’inin tip 2 diyabet tanısına sahip olduğu saptanmıştır. Bireylerin %13.7’sinin bahçe işleri ile uğraştığı, %14.5’inin hızlı tempoda yürüdüğü, %17.1’inin ütü yaptığı ve %29.9’unun merdiven çıktığı belirlenmiştir. Diabetes mellitusu olan bireylerin EMA puan ortalaması 24.44±7.95, DSÖ-5 İyilik Durumu İndeksi puan ortalaması 10.35±6.14 olarak bulunmuştur. EMA ve DSÖ-5 İyilik Durumu İndeksi ile eğitim durumu, medeni durumu, gelir durumu, diyabet tipi, çalışma durumu, kronik komplikasyon varlığı ve diyabet ile ilgili eğitim alma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlılık saptanmamıştır. Sonuç: Diabetes mellitusu olan bireylerin fiziksel aktivite davranışları yetersiz, iyilik halleri ve egzersize yönelik motivasyon durumları orta düzeyde bulunmuştur. İyilik hali ile egzersiz motivasyon durumu arasında ilişki saptanmamıştır. Bireylerin fiziksel aktivite davranışlarını ve bu konudaki motivasyonlarını artırmaya yönelik multidisipliner ekip yaklaşımıyla eğitim programlarının geliştirilmesi önerilir.Öğe DİYABETLİ BİREYLERDE COVID-19 TEDAVİ VE BAKIM YÖNETİMİ(Trakya Üniversitesi, 2023) Özbek, Yaren; Erol, ÖzgülBu çalışma, diyabetli bireylerde COVID-19 tedavi ve bakım yönetimini açıklamak, hemşirenin rol ve sorumluluklarını ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. İki pandeminin birlikte bulunması “Dual Pandemi” olarak adlandırılmakta ve kötü prognoz ile sonuçlanma riskini daha da yükseltmektedir. Kronik hiperglisemi ve kronik inflamasyon, T hücre fonksiyonunun bozulması ve sitokin fırtınası diyabetli bireylerde COVID-19 infeksiyonunun şiddetinin artmasına yol açmaktadır. Hemşireler, diyabeti ve COVID-19 infeksiyonu olan hastaların izlenmesinde, tedavi ve bakım gereksinimlerinin karşılanmasında önemli rol oynamaktadır. Bakımın hasta merkezli ve bütüncül bir yaklaşım içinde verilmesi, bakımda önceliklerin saptanması önemli noktalar arasında yer almaktadır. Hiperglisemi, başlı başına infeksiyonların kötü gidişatından ve mortalitenin artışından sorumlu olduğu için; glisemik kontrolünün sağlanması hayati önem taşımaktadır. Diyabet tanısı olup COVID-19 ile infekte olan bireylerin tedavi ve bakım yönetimi multidisipliner ekip yaklaşımı içinde sürdürülmelidir. Ekip içinde hastalarla yedi gün 24 saat birlikte olan hemşirelerin bu süreçte önemli rol ve sorumlulukları bulunmaktadır.Öğe Hemşirelerin kendini gerçekleştirme düzeyleri ve etkileyen etmenler(2011) Ünsar, Serap; Kostak, Melahat Akgün; Kurt, Seda; Erol, ÖzgülGiriş: Kendini gerçekleştirme, insan davranışlarını yöneten bir güdü olduğu kadar, erişilmeye çalışılan bir gelişme düzeyi olarak da tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, hemşirelik mesleğinin gelişmesi; meslek üyelerinin profesyonelleşmeleri, kendini gerçekleştirme basamağına ulaşmaları ile mümkündür. Amaç: Bu araştırma bir üniversite hastanesinde çalışan hemşirelerin kendini gerçekleştirme düzeylerini ve etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde çalışan toplam 138 hemşire oluşturmuştur. Veriler kişisel bilgi formu ve “Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği’nin, “Kendini Gerçekleştirme” alt boyutu ile toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 16.0 programında yüzdelik, ortalama, varyans analizi, student-t test ve Mann Whitney U testi ile yapılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin kendini gerçekleştirme puan ortalaması 38.9 ± 5.8’dir. Hemşirelerin yaş ortalaması 29.4 ± 5.7, mesleki deneyim yılı ortalaması 7.1 ± 6.4, %96.4’ü bayandır. Hemşirelerin %46.4’ü lisans, %29’u ön lisans mezunudur. Mesleğini severek yapan hemşirelerin sevmeyenlere göre, iki çocuk sahibi olanların tek çocuk sahibi olanlara göre kendini gerçekleştirme düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur (p < .05). Sonuç: Hemşirelerde mesleği sevme ve çocuk sayısı kendini gerçekleştirme düzeyleri ile ilişkili değişkenlerdir. Anahtar Kelimeler: Hemşire, Kendini Gerçekleştirme, Kişisel ve Mesleki Özellik.Öğe Hemşirelik Alanında Lisansüstü Eğitim Alan Öğrencilerin Akademik Başarı Durumları ve Etkileyen Faktörler(2020) Erol, Özgül; Ünsar, Serap; Yacan, LaleBu araştırma, hemşirelik alanında lisansüstü eğitim gören öğrencilerin akademik motivasyonlarını ve araştırmaya yönelik kaygı durumlarınıdeğerlendirmek amacıyla yapılmıştır.Araştırma verileri, bir sağlık bilimleri enstitüsünde 1-15 Mart 2017 tarihleri arasında “Veri Toplama Formu”, “Akademik GüdülenmeÖlçeği” ve “Araştırmaya Yönelik Kaygı Ölçeği” kullanılarak uygulanmıştır. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.Öğrencilerin yaş ortalaması 26.58±4.07 yıl, %94.7’si kadın, %91.2’si çekirdek aile yapısında, %93’ü orta düzey gelir durumuna sahip,%86’sı mesleğini isteyerek seçmiş ve %43.9’u üniversite ve devlet hastanesi dışında bir kurumda çalışmaktadır. Öğrencilerin %82.5’i yükseklisans eğitimi almakta ve tüm öğrencilerin %75.4’ü ders dönemindedir. Öğrencilerin yaş ve çalışma süreleri arttıkça araştırmaya yönelikkaygı düzeylerinin azaldığı saptanmıştır. Ders döneminde olan lisansüstü öğrencilerin kaygı düzeylerinin tez döneminde olan öğrencileregöre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Akademik Güdülenme Ölçeği ve Araştırmaya Yönelik Kaygı Ölçeği arasında negatif yönde ilişkibulunmuştur.Lisansüstü öğrencilerin akademik güdülenmeleri arttıkça araştırma yapmaya yönelik kaygı düzeyleri azalmaktadır. Öğrencilerin akademikgüdülenmelerini artırmak ve kaygı düzeylerini azaltmak için bireysel danışmanlık sürelerinin artırılması yararlı olacaktır.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin COVID-19 Pandemisine Bağlı Algıladıkları Stres ve Sosyal Destek Düzeyleri(2023) Ünsar, Serap; Erol, Özgül; Kurt, Seda; Çilengiroğlu, İrem YıldızAmaç: Bu çalışma, hemşirelik öğrencilerinin COVID-19 pandemisine bağlı algıladıkları stres ve sosyal destek düzeylerini değerlendirmek ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Araştırma 1-30 Temmuz 2020 tarihleri arasında 338 hemşirelik öğrencisiyle yürütülmüştür. Araştırmada Algılanan Stres Ölçeği ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 23.0 programı kullanılmıştır. p<0,05 olan değerler istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Hemşirelik öğrencilerinin algıladıkları stres düzeyi ile sosyal destek düzeyleri arasında istatistiksel olarak negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunurken; yaş ve dijital ekranda vakit geçirme süresi ile algılanan stres düzeyi arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,05). Dördüncü sınıf öğrencilerinin, kronik hastalığı olanların, sigara içenlerin, yakını COVID-19 enfeksiyonu geçirenlerin, geliri giderden az olan öğrencilerin algılanan stres düzeylerinin istatistiksel olarak daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Kadın öğrencilerin sosyal destek düzeyinin daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Pandemi sürecinde hemşirelik öğrencilerinin algıladıkları stres ve sosyal destek düzeylerinin etkilendiği belirlenmiştir.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Yenilikçilik Özellikleri ve Etkileyen Faktörler(2018) Erol, Özgül; Yacan, Lale; Hayta, Rabia; Şahin, İdil; Yağcı, MeltemAmaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin yenilikçilik özelliklerinive yenilikçilik özelliklerini etkileyen faktörleri belirlemek amacıylaplanlandı.Yöntem: Araştırma, bir üniversitenin sağlık bilimleri fakültesinde öğrenimgören hemşirelik bölümü öğrencilerine “Veri Toplama Formu”ve “Bireysel Yenilikçilik Ölçeği” uygulanarak gerçekleştirildi. ÖlçeğinCronbach alfa katsayısı 0.76 olarak bulundu ve p<0.05 değeri istatistikselolarak anlamlılık sınırı kabul edildi.Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 20.48±1.80olup, %31.9’u birinci sınıfta öğrenim görmektedir. Öğrencilerin%65.4’ü Anadolu lisesi ve dengi okullardan mezun olmuş, %70.1’içekirdek aile yapısında ve %66.5’inin geliri giderine denktir. Grubun%42.6’sı kuşkucu, %34.3’ü geleneksel, %19.8’i sorgulayıcı, %2.5’iöncü ve %0.8’i yenilikçi özelliklere sahiptir. Öğrencilerin kardeş sayısı,bölüm tercih sırası ve aile içindeki doğum sıralaması arttıkça yenilikçiliközelliklerinin azaldığı saptandı.Sonuç: Bu araştırmada, hemşirelik öğrencilerinin büyük bir bölümününkuşkucu ve geleneksel özelliklere, çok azının ise yenilikçi özelliğesahip olduğu saptandı.Öğe İnmeli Bir Hastanın Yaşam Modeli’ne Göre Hemşirelik Bakımı: Olgu Sunumu(2023) Kurt, Duygu; Erol, ÖzgülGünümüz dünyasında tıbbi ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak yaşam süresi uzamakta ve ilerleyen yaşla birlikte kronik hastalıkların görülme sıklığında da artışlar olmaktadır. Serebrovasküler hastalık veya inme, kronik hastalıklar içinde yer alan ve dünyada ölüm nedenleri arasında üçüncü sırada, sakatlığa yol açan hastalıklar arasında ise ilk sırada yer alan önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Serebrovasküler hastalık, bireyin biyo-fizyolojik, psikolojik, sosyokültürel ve ekonomik olmak üzere tüm alanlarını etkilemekte, günlük yaşam aktivitelerini sürdürmekte zorlanmasına ya da hiç yapamamasına neden olarak başkalarına bağımlı hale getirmektedir. Yaşam Modeli, serebrovasküler hastalık geçiren bireye kaliteli ve sistematik yaklaşım içinde gerekli hemşirelik bakımının verilebilmesinde yol gösteren önemli bir araçtır. Bu çalışmada, serebrovasküler hastalık geçiren bir olgunun hastalık süreci, günlük yaşam aktivitelerinde meydana gelen sorunlar ve bu sorunlara yönelik kapsamlı bir hemşirelik bakım planına yer verilmiştir.Öğe Innovation Characteristics of Nurses and Their Attitudes Toward Evidence-Based Nursing(2022) Erol, Özgül; Ünsar, Serap; Yacan, Lale; Güneş, AyferAim: The aim of this descriptive study was to determine the innovation characteristics of nurses and their attitudes toward evidence-based nursing. Methods: The study was conducted with 237 nurses who worked at a university hospital and volunteered to participate in the study between January and March 2018. Data were collected with the “Personal Information Form,” “Individual Innovativeness Scale,” and “Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire.” Number, percentage, mean, and standard deviation were used as descriptive statistical methods in the evaluation of the data. The distribution of the data was evaluated with the Kolmogorov–Smirnov test. Mann–Whitney U test, Kruskal–Wallis test, and Spearman’s correlation analysis were used to evaluate nonparametric data. Results: The mean age of the nurses was 34.31 ± 7.08 years. It was found that 86.9% were females, 63.7% were married, 55.7% had a child, and 67.1% had a bachelor degree. According to their innovation characteristics, 43% of the nurses were found as early majority. The mean score of Individual Innovativeness Scale total was 65.85 ± 7.56 and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire total was 59.00 ± 9.49. A positive correlation was found between the total scores of Individual Innovativeness Scale and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire. Nurses who did a scientific research, wrote a manuscript, and participated scientific conferences had higher total scores of Individual Innovativeness Scale and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire than those who did not carry out these activities (P < .05). The total score of Individual Innovativeness Scale were higher in nurses who were satisfied with their job (P < .05). No difference was found between job satisfaction and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire total score. Conclusion: This study revealed that nurses who participated in scientific activities had better innovation characteristics and attitudes toward evidence-based nursing. Nurses whose individual innovativeness was higher also had positive attitudes toward evidence-based nursing. It was determined that as the individual innovativeness of nurses increased, their attitudes toward evidence-based nursing also increased positively.Öğe Kanserli Hastalara Bakım Verenlerin Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi(2020) Kurt, Seda; Ünsar, Serap; Erol, ÖzgülAmaç: Bu çalışma, kanser hastasına bakım verenlerin yaşamkalitesini ve etkileyen etmenleri(yaş, cinsiyet, gelir durumuvb.) belirlemek amacıyla planlandı.Materyal-Metot: Araştırmanın örneklemini Eylül 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında Edirne’de bir Üniversite’deMedikal Onkoloji Hastanesinde yatarak tedavi gören hastayabakım veren 110 hasta yakını oluşturdu. Veriler, Hastayaİlişkin Özellikler ve Bakım Verene İlişkin Özellikler BilgiFormu ve Kanserli Hastalara Bakım Verenlerde YaşamKalitesi Ölçeği (The Caregiver Quality of Life Index CancerScale-CQOLC) kullanılarak toplandı. Verilerin analizindeyüzdelik, ortalama, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallisvaryans analizi kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p< 0,05 olarakkabul edildi.Bulgular: Kanser hastasına bakım verenlerin yaş ortalaması47,34±12,86 yıl olup, %70,9’u kadın, %80,9’u evli, %78,2’siçocuk sahibiydi. Bakım verenlerin %93,6’sı aile üyeleri ilebirlikte yaşadığını, %55,5’i bakım verdikleri hastaya başkabakım verecek biri olmadığını ve %92,8’inin bakım verdiğihastanın aile üyesi/akrabası olduğunu ifade etti. Kanserhastasına bakım verenlerin CQOLC toplam puan ortalaması72,16±14,07 olarak bulundu. Başka bakım vereni olmayan,sosyal güvencesi olmayan ve kötü gelir durumuna sahipbakım verenlerin yaşam kalitesinin istatistiksel olarak dahadüşük olduğu belirlendi (p<0,05).Sonuç: Kanser hastasına bakım verenlerin yaşam kalitesininiyi düzeyde olmadığı ve yaşam kalitesinin bazı özelliklerden(başka bakım verenin varlığı, sosyal güvence, gelir durumuvb.) etkilendiği bulundu.Öğe MULTİPL SKLEROZ’ DA ÜÇ SEMPTOM VE HEMŞİRELİK YÖNETİMİ: YORGUNLUK, MESANE PROBLEMLERİ, CİNSELLİK(2019) Dilek, Filiz; Bitek, Deniz Ezgi; Erol, Özgül; Ünsar, SerapMultipl Skleroz genç erişkinleri etkileyerek özürlülüğe yol açan merkezi sinir sisteminin inflamatuar birhastalığıdır. İş gücü kaybına yol açması, sosyal ve ekonomik sorunlara neden olması, yüksek tedavi maliyetleriyleönemli bir halk sağlığı problemidir. Belirti ve bulgular tutulan bölgeye göre ve aynı bireyde ataktan atağa farklılıkgöstermektedir. Hastalığın kontrol altına alınması ve semptom yönetiminde etkin hemşirelik bakımı, eğitim vedanışmalık hizmetleri bireylerin yaşam kalitesini arttırmaktadır. Bu makalede; en sık görülen bireylerin iş-aile vesosyal yaşantısını etkileyen üç semptom yorgunluk, mesane işlev bozuklukları ve cinsel işlev bozukluklarındahemşirelik bakımına yer verilmiştir.Öğe TİP 2 DİYABETLİ BİREYLERİN ÖZ-YETERLİLİK DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ(2016) Erol, Özgül; Yanık, Yıldız TekinAmaç: Bu araştırma tip 2 diyabetli bireylerin öz-yeterlilik düzeylerini ve etkileyen faktörleri değerlendirmek amacıyla planlandı. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel türde planlanan bu çalışma, örnekleme alınma kriterlerine uygun 230 diyabetli birey ile gerçekleştirildi. Veri toplama araçları olarak diyabet tanısı alan bireylerin sosyodemografik ve klinik bilgilerinin yer aldığı hasta bilgi formu ve diyabete ilişkin öz-yeterlilik düzeylerini değerlendiren Tip 2 Diyabet Öz-Etkililik Ölçeği kullanıldı. Ölçeğin Cronbach alfa katsayısı 0.90 olarak saptandı. Verilerin istatistiksel analizinde yüzde hesaplama, ortalama, student t test, tek yönlü ANOVA testleri ve değişkenler arası ilişkilerin incelenmesinde Spearman korelasyon analizi kullanıldı. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Grubun yaş ortalaması 59.28±8.66 idi. Çalışmaya katılanların %65.2'sinin kadın, %87,8'inin evli, %58,7'sinin ilk-ortaöğretim mezunu ve %46.1'inin ekonomik durumunun kötü olduğu belirlendi. Sağlık kontrollerini düzenli yaptıran, diyabet hakkında yeterli eğitim aldığını bildiren, tanı süresi uzun olan, son 1 yıllık bireysel sağlık durumunu algılama ve yaşıtlarına göre sağlık durumunu algılama puanı yüksek olan diyabetlilerin diyabete yönelik öz-yeterlilik düzeylerinin daha yüksek olduğu saptandı. Sonuç: Diyabetlilerin sağlık kontrollerini düzenli yaptırma, yeterli diyabet eğitimi alma, yaşıtlarına göre sağlık durumlarını algılama durumları öz-yeterlilik düzeylerini etkilemektedir. Hemşireler, diyabetlilere bakım verirken bireylerin kişisel ve diyabetle ilişkili özelliklerinin öz-yeterlilik düzeylerini etkileyebildiğini göz önünde bulundurmalıdır.Öğe Tonsil Kanseri Tanısı Alan Hastanın Hemşirelik Bakımı: Olgu Sunumu(2018) Dilek, Filiz; Bıtek, Deniz Ezgı; Erol, ÖzgülBaş boyun bölgesi kanserleri arasında yer alan tonsil kanseri dünyapopülasyonunda farklı yaygınlıkta olmakla birlikte, görülme sıklığı artmaktadır.Hastalığın erken semptomları genellikle asemptomatik olduğundançoğunlukla bölgesel metastaz olduğunda teşhis edilmektedir.Tonsil kanserinin erken evrede tanılanması, tedavi ve bireyin yaşamkalitesinin arttırılması bakımından önemlidir. Altmış iki yaşındaki erkekhasta, son dönem kanser hastasıdır ve ağrı yakınması ile bir eğitimve araştırma hastanesine yatış için başvurmuştur. Olgu 1982 deGordon tarafından geliştirilmiş ‘’Fonksiyonel Sağlık Örüntüleri (FSÖ)’’modeli ile değerlendirilerek, hemşirelik girişimleri planlanmıştır.Öğe YAŞLI BAKIMI PROGRAMI ÖĞRENCİLERİNİN YAŞLI AYRIMCILIĞINA İLİŞKİN TUTUMLARI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN BELİRLENMESİ(Trakya Üniversitesi, 2023) Bitek, Deniz Ezgi; Dilek, Filiz; Erol, Özgül; Ünsar, SerapAmaç: Bu araştırmanın amacı, yaşlı bakımı programı öğrencilerinin yaşlılara yönelik tutumlarını ve etkileyen faktörleri belirlemektir. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel türdeki bu araştırmaya, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında iki farklı devlet üniversitesinin yaşlı bakımı programında öğrenim gören öğrenciler dahil edilmiştir. Çalışma 185 gönüllü öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veriler öğrencilerin sosyo-demografik özelliklerini içeren “Kişisel Bilgi Formu” ve Yaşlı Ayrımcılığı Tutum Ölçeği" (YATÖ) kullanılarak toplanmıştır. YATÖ’den alınan toplam puan arttıkça yaşlı ayrımcılığına ilişkin olumlu tutum artmaktadır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler ve ileri istatistiksel yöntemler kullanılmıştır. İstatistiksel olarak p< 0.05 değeri anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin %73.5’i kadın, %64.3’ü 18-20 yaş grubundadır. %54.1’i birinci sınıfta öğrenim görmekte, %38.4’ü normal lise mezunu ve %82.2’si bölümü isteyerek seçtiğini belirtmiştir. Yaşlılık kavramının, öğrencilerin %71.9’unda olumsuz çağrışım yaptığı belirlenmiş olup YATÖ puan ortalamaları 84.62±10.01 olarak bulunmuştur. Mezuniyet sonrası yaşlılarla çalışmak isteyen ve bölümü isteyerek seçen öğrencilerin YATÖ ölçek puan ortalamalarının diğerlerine göre istatistiksel olarak daha yüksek olarak bulunmuştur (pÖğe Yoğun Bakım Ünitesinde Yatan Hastaların Ailelerinin Gereksinimleri(Trakya Üniversitesi, 2022) Erol, Özgül; Tekin Yanık, Yıldız; Yacan, LaleAmaç: Bu araştırma, yoğun bakım ünitelerinde tedavi alan hastaların ailelerinin gereksinimlerini belirlemek amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Bu tanımlayıcı- kesitsel araştırma, Ocak-Eylül 2014 tarihleri arasında bir üniversite hastanesine ait yoğun bakım ünitelerindeki hastaların aile üyeleri ile yapılmıştır. Veriler, aile üyelerinin sosyodemografik özellikleri ile hastaya ait sosyodemografik özelliklerin yer aldığı “Bireysel Bilgi Formu” ve “Kritik Bakım Alanların Aile Gereksinimleri Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Aile üyelerinin %55.1’i kadın olup, yaş ortalaması 40.56±11.89 yıldır. Hastaların yoğun bakım ünitelerinde kalma süre ortalaması 8.80±10.43 gün (1-78), aile üyelerinin hastanede kalma süre ortalaması ise 12.98±13.27 (1-80) gündür. Hastaların %45.8’nin kronik hastalığı bulunmakta, %29.9’u reanimasyon yoğun bakım ünitesinde yatmaktadır. Aile üyesinin hastanede kalış süresi arttıkça “hasta ile birlikte ya da yakınında olma gereksinimi”, “psikolojik destek gereksinimi” alt grup puan ortalamaların da arttığı saptanmıştır. Hastanın yaşı arttıkça aile üyelerinin de yaşı artmıştır. Aile üyesinin yaşı arttıkça kişisel gereksinimler alt grup puan ortalamasının da arttığı görülmüştür.Sonuç: Yoğun bakım ünitesindeki hastaların aileleri için en önemli gereksinimler arasında hasta hakkında bilgi gereksinimi ve hastaya yardım edebilme gereksinimi yer almaktadır.