Yazar "Polat, Nihat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Benign pneumoperitoneum: A case report(Ekin Tibbi Yayincilik Ltd Sti-Ekin Medical Publ, 2008) Albayrak, Dogan; Hatipoglu, Ahmet Rahmi; Ibis, Abdil Cem; Polat, Nihat; Coskun, IrfanFlexible colonoscopy is the gold standard in diagnosis, treatment, and follow-up of colonic pathologies. The acute onset of abdominal pain after colonoscopy may be a clinical sign of colonic perforation. Perforation rate after diagnostic colonoscopies varies between 0.01%-0.4%. If the patient develops signs of peritoneal irritation, the surgical intervention is obligatory. According to the literature, early surgical treatment is the best strategic approach that decreases the morbidity and mortality. Nonoperative treatment could be a choice in selected patients without signs of peritoneal irritation. In large colonoscopy series, only 1-5% of the cases with colonic perforation secondary to the colonoscopy were treated conservatively. We reported a case with colonic perforation after diagnostic colonoscopy which we successfully treated nonoperatively without further need of surgery.Öğe Benign pnömoperiton: Olgu sunumu(2008) Albayrak, Doğan; Hatipoğlu, Ahmet Rahmi; İbiş, Abdil Cem; Polat, Nihat; Coşkun, İrfanFleksibl kolonoskopi kolon patolojilerinin tanı, tedavi ve takibinde kullanılan en iyi yöntem olarak kabul edilmektedir. Kolonoskopi sonrası karın ağrısından yakınan her hastada, perforasyondan şüphelenilmelidir. Kolonoskopi sonrası perforasyon sıklığı tanısal amaçlı yapılan kolonoskopide %0.01 ile %0.4 arasında değişmektedir. Yaygın peritoneal irritasyon bulguları olması durumunda cerrahi girişim şarttır. Erken cerrahi girişim birçok yazar tarafından mortalite ve morbiditeyi azaltan en iyi stratejik yaklaşım olarak görülmektedir. Seçilmiş olgularda, peritoneal irritasyon bulguları olmaması durumunda ameliyatsız (non-operative) yaklaşım denenebilir. Geniş olgu çalışmaları incelendiğinde ameliyatsız yaklaşılan olguların tüm kolonik perforasyon olgularının ortalama %1 ila %5'ini oluşturduğu görülmektedir. Bu yazıda, kolonoskopi sonrasında intraperitoneal alanda serbest gaz tespit edilen ve ameliyatsız tedavi edilen olgu sunuldu.Öğe Comparison between Karydakis flap repair and primary closure for surgical treatment of sacrococcygeal pilonidal sinus(Ekin Tibbi Yayincilik Ltd Sti-Ekin Medical Publ, 2008) Polat, Nihat; Albayrak, Dogan; Ibis, Abdil Cem; Altan, AydinObjectives: In this prospective study, we compared primary closure and Karydakis flap repair which has recently proved a popular technique for surgical treatment of pilonidal sinus. Patients and Methods: The study included 48 patients (46 males, 2 females) who were operated on for pilonidal sinus. The patients were randomized to two groups. After sinus excision, 33 patients (group 1) underwent primary closure, and 15 patients (group 2) underwent Karydakis flap surgery. The mean follow-up was 6.8 months (range 4 to 11 months) in group 1, and 6.2 months (range 3 to 10 months) in group 2. Results: Serous liquid collection and discharge were seen at the site of the lesion in four patients (12.1%) in group 1, and in two patients (13.3%) in group 2. Subcutaneous hematoma was detected in one patient (6.7%) in group 2. During the follow-up period, none of the patients developed wound infection. Recurrences were seen in one patient (3%) in group 1, and in one patient (6.7%) in group 2. Conclusion: Excision and primary closure can be the preferred method for the treatment of pilonidal sinus in selected patients due to its advantages such as ease and simplicity, shorter recovery time, and limited scar formation.Öğe Fibroid polipe bağlı intususepsiyon: Olgu sunumu(2008) İbiş, Adil Cem; Albayrak, Doğan; Sezer, Yavuz Atakan; Polat, Nihat; Coşkun, İrfanİntususepsiyon proksimaldeki barsak parçasının distal parça içine girmesi ile karakterize bir klinik tablodur. İleal intususepsiyon çocuk yaş grubunun hastalığıdır. Tüm intususepsiyonların yalnızca %5’i erişkinde görülür. Çocuk yaş grubunun aksine erişkin birçok hastada intususepsiyona yol açan bir lezyon vardır ve bu nedenle hastaların büyük kısmında cerrahi tedavi gereklidir. Cerrahi müdahalenin şekli halen tartışmalı olmakla birlikte özellikle erişkinlerde redüksiyondan çok parsiyel rezeksiyon ve primer anastomoz önerenler çoğunluktadır. Yazımızda mekanik barsak tıkanıklığı nedeniyle ameliyat edilen ve ileo-ileal intususepsiyon saptanan erişkin hasta olgusu sunulmaktadır.Öğe Intussusception due to fibroid polyp: case report(Yerkure Tanitim & Yayincilik Hizmetleri A S, 2008) Ibis, Abdil Cem; Albayrak, Dogan; Sezer, Yavuz Atakan; Polat, Nihat; Coskun, IrfanIntusussusception is a clinical aspect characterized by the entrance of proximal intestinal segments into distal part. Ileal intussusception is a disease for child age group. Only 5% of all intussusception is seen in adults. Contrary to child age group in many of the adult patients, there is a lesion causing intussusception. Therefore, a surgical cure is necessary for most of the patients. Although the type of surgical treatment is still controversial, partial resection rather than reduction and primary anastomosis are commonly recommended especially for adults. In this article, an adult patient diagnosed as ileo-ileal intussusception during surgery for mechanical intestinal obstruction and treated by small bowel resection and primary anastomosis is presented.Öğe Perforated primary small bowel lymphoma: A case report(Ekin Tibbi Yayincilik Ltd Sti-Ekin Medical Publ, 2008) Albayrak, Dogan; Ibis, Abdil Cem; Hatipoglu, Ahmet Rahmi; Polat, Nihat; Hoscoskun, ZekiMalignant tumors of the small bowel are rarely seen and are usually diagnosed in advanced stages because of the difficulties in diagnosis. Lymphomas account for %1 of malignant gastrointestinal system tumors. Primary gastrointestinal lymphoma is very rare and its preoperative diagnosis is difficult. Its diagnosis is usually made through laparotomy. A 77-year-old male patient developed acute abdomen during observation for partial mechanic intestinal obstruction. Emergent explorative laparotomy revealed perforation of a small bowel tumor. A wide small bowel resection was performed with a double-layer end-to-end anastomosis. Histopathological examination of the surgical specimen was reported as indolent B-cell non-Hodgkin's lymphoma. It should be kept in mind that small bowel tumors can present as mechanic intestinal obstruction, resulting in delayed diagnosis.Öğe Perfore primer ince bağırsak lenfoması: Olgu sunumu(2008) Albayrak, Doğan; İbiş, Abdil Cem; Hatipoğlu, Ahmet Rahmi; Polat, Nihat; Hoşçoşkun, Nihatİnce bağırsak malign tümörleri nadir görülen ve tanı aşamasındaki güçlükler nedeniyle ileri evrelerde tanı konan tümörlerdir. Lenfoma gastrointestinal sistem malign tümörlerinin %1'ini oluşturur. Primer gastrointestinal lenfoma ender görülür ve ameliyat öncesi tanı konması oldukça zordur. Primer gastrointestinal lenfoma tanısı genellikle laparotomi ile konur. Bu yazıda, subileus tanısı ile takip edilmekteyken akut karın kliniği gelişen ve acil cerrahi eksplorasyona alınarak ince bağırsak tümör perforasyonu saptanan 77 yaşında erkek hasta sunuldu. Hastaya geniş ince bağırsak rezeksiyonu ve uç uca çift kat ince bağırsak anastomozu yapıldı. Histopatolojik inceleme sonucu indolent B-hücreli non-Hodgkin lenfoma olarak bildirildi. İnce bağırsak tümörlerinin nadiren subileus tablosu ile karşımıza çıkabileceği ve tanının çoğu zaman gecikebileceği unutulmamalıdırÖğe Sakrokoksigeal pilonidal sinüsün cerrahi tedavisinde Karydakis flep ameliyatı ile primer kapamanın karşılaştırılması(2008) Polat, Nihat; Albayrak, Doğan; İbiş, Abdil Cem; Altan, AydınAmaç: Bu prospektif çalışmada, pilonidal sinüsün cerrahi tedavisi için son dönemlerde yaygın kullanılan bir teknik olan Karydakis flep ameliyatı ile primer kapama tekniği karşılaştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Pilonidal sinüs nedeniyle ameliyat edilen 48 hasta (46 erkek, 2 kadın) çalışmaya alındı. Hastalar iki gruba ayrıldı. Sinüs eksizyonundan sonra 33 hastaya (grup 1) primer kapama, 15 hastaya (grup 2) ise Karydakis flep ameliyatı uygulandı. Ortalama takip süresi grup 1'de 6.8 ay (dağılım 4-11 ay), grup 2'de 6.2 ay (dağılım 3-10 ay) idi. Bulgular: Grup 1'de dört hastada (%12.1), grup 2'de iki hastada (%13.3) yara yerinde seröz sıvı birikimi ve akıntı saptandı. Grup 2'de bir hastada (%6.7) yara yerinde ciltaltı hematom oluştu. Takipler sırasında her iki grupta da hiçbir hastada yara yerinde enfeksiyon görülmezken, grup 1'de bir (%3), grup 2'de yine bir hastada (%6.7) erken dönemde nüks görüldü. Sonuç: Uygulanması diğer yöntemlere göre daha kolay ve basit, iyileşme süresi daha kısa ve skar dokusu daha az olduğundan, eksizyon ve primer kapama yöntemi uygun olgularda tercih edilen bir ameliyat şekli olabilir.Öğe Sakrokoksigeal pilonidal sinüsün cerrahi tedavisinde karydakis flep ameliyatı ile primer kapamanın karşılaştırılması(2007) Polat, Nihat; Altan, AydınÇalışmamızda, son zamanlarda Karydakis flep ameliyatının gündemde olması, nükslerin düşük olduğunun belirtilmesi üzerine, bu tekniği primer kapama tekniği ile karşılaştırmak amacı ile 2005 Aralık ve 2007 Nisan ayları arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi kliniğinde; pilonidal sinüs tanısı konmuş hastalar iki grup halinde ele alındı. I. gruba, eksizyon ve primer kapama yöntemi, II. gruba, Karydakis flep operasyonu uygulandı. Birinci grupta 33 hasta ve bunların 32 tanesi (%97) erkek, 1' i (%3), kadın, ikinci grupta 15 hasta ve bunların 14' ü (%93) erkek, 1' i (%6.7) kadın idi. Totalde ise 46' sı (%95.8) erkek, 2' si (%4.2) kadın idi. Tüm olgulara lokal anestezi uygulandı ve hepsine Penrose dren yerleştirildi, postoperatif birinci gün dren çekildi. Grup I olguları ortalama 6.8 ay, grup II olguları ortalama 6.2 ay takip edildi. Her iki grupta en sık rastlanılan komplikasyon, yara yerinde seroma ve akıntı oluşmasıdır. Takipleri süresince birinci grupta %3, ikinci grupta %6.7 oranında nüks gelişti.. Sonuç olarak; pilonidal sinüsün tedavisinde, uygulanması diğer metodlara göre daha kolay ve basit, iyileşme süresi daha kısa ve oluşan skar dokusunun çok az olması nedeniyle eksizyon ve primer kapamanın uygun olgularda seçilebilecek ameliyat şekli olabileceği kanaatindeyiz.