Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 6 / 6
  • Öğe
    3 boyutlu yazıcılar ile üretilen maksiller tam protez kaidelerinin doku yüzeyi adaptasyonunun değerlendirilmesi
    (Trakya Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2022) Tosun, Osman Nuri; Özdemir, Ali Kemal
    Tam protezlerin başarısında klinik ve laboratuvar aşamalarının yanında üretim tekniği de etkili olmaktadır. Tam protezlerin retansiyonu klinik başarı kriterlerinden biridir. Tam protezlerde yeterli retansiyon ve stabilite elde edilebilmesi için protezin kaidesi ve protezin oturduğu doku yüzeyi arasında iyi bir adaptasyon olması önemlidir. Çalışmanın amacı, kullanım alanı gün geçtikçe artan 3 boyutlu yazıcıların tam protezlerde doku yüzeyi adaptasyonunu yaygın konvansiyonel tam protez üretim teknikleri ile in-vitro koşullarda karşılaştırmaktır. Bu amaçla çalışmada n=10 olacak şekile, 4 farklı üretim tekniği; konvansiyonel basınçlı mufla, enjeksiyonlu basınçlı mufla, DLP ve LCD 3 boyutlu yazıcılar kullanılmıştır. Standart dişsiz maksiller model referans alınıp örnek sayısı kadar alçı model elde edildi. Alçı modeller referans alınıp maksiller tam protez kaideleri üretildi. Tüm alçı ve kaide modelleri ekstraoral tarayıcı ile tarandı ve elde edilen dijital veriler çakıştırıldı. Farklı yöntemler ile üretilen tam protez kaidelerinin, alçı modeller ile doku yüzeyi adaptasyonları pozitif ve negatif sapmalara göre istatistiksel olarak değerlendirildi. Tüm yüzeydeki sapma değerlerine göre DLP ve enjeksiyonlu basınçlı mufla; LCD ve konvansiyonel basınçlı muflaya göre daha düşük değerler gösterdi. Tüm gruplarda en düşük sapma değerleri damak kubbesi bölgesinde; en yüksek sapma değerleri kenar sınırları bölgesinde gözlendi.
  • Öğe
    Dijital gülüş tasarımı kullanılarak planlanan protetik diş tedavilerinin estetik algı üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi
    (Trakya Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2022) Dağlı, Işıl; Kurt, Ayşe
    Bu çalışmanın amacı, dijital gülüş tasarımı programı ile yapılan farklı estetik dental oranların kullanıldığı tasarımların farklı yaş, cinsiyet ve eğitim durumuna sahip bireylerin estetik algısı üzerindeki etkisinin incelenmesidir. 3Shape dijital gülüş tasarımı programı kullanılarak bir kadın ve bir erkek modelin cepheden çekilmiş fotoğrafları üzerinde farklı gülüş tasarımları yapılmıştır. Her bir model için 8 ayrı tasarım yapılmıştır. Tasarımlarda estetik oranlar üzerinde değişiklikler yapılmıştır. Altın oran, altın yüzde, Preston oranı ve RED (Tekrarlayan estetik dental oran) kullanılmıştır. Aynı zamanda her bir oran için de oval ve kare olmak üzere 2 farklı diş şekli ile gülüş tasarımları yapılmıştır. Toplamda erkek model için 8, kadın model için 8 olmak üzere 16 farklı tasarım hazırlanmıştır. Hazırlanan tasarımlar Likert ölçeği ile değerlendirilmiş ve 21 sorudan oluşan anket formu dijital olarak doldurulmuştur. İlk 5 soru yaş, cinsiyet, eğitim durumu gibi demografik verileri sorgulamaktadır. Diş hekimliği fakültesi 4. Sınıf ve 5. sınıf öğrencileri, diş hekimleri, uzman diş hekimleri ve meslekten olmayan kişilere yapılan anket formunda yapılan power analiz sonucuna %95 güven ve test gücü oranına göre 231 kişiye yapılması gerekli görülmüştür. Öğrencilerimizin sayısı 90-100 bandında olduğundan daha anlamlı sonuç elde edebilmek için toplamda 480 kişiye anket yapılmıştır. Veriler IBM SPSS V23 ile analiz edildi. Normal dağılıma uygunluk Kolmogorov-Smirnov Testi ile analiz edildi. İkili gruplarda normal dağılmayan skorların karşılaştırılmasında Mann Whitney U Testi ile üç ve üzeri gruplarda normal dağılmayan skorların karşılaştırılmasında Kruskal Wallis Testi kullanıldı ve çoklu karşılaştırmalar Dunn Testi ile yapıldı. Analiz sonuçları ortalama ± standart sapma ve ortanca (minimum – maksimum) şeklinde sunuldu. Önem düzeyi p<0,050 olarak elde edildi. Normal dağılıma uymayan dental oran beğeni seviyeleri Friedman Testi ile incelendi ve çoklu karşılaştırmalar Dunn Testi ile yapıldı. Dental oran beğeni seviyelerinin uyumu ICC (Sınıf İçi Korelasyon Katsayısı) ile incelendi. Analiz sonuçları ortalama ± standart sapma ve ortanca (minimum – maksimum) şeklinde sunuldu. Önem düzeyi p<0,050 olarak alındı. Yapılan gülüş tasarımlarında farklı dental oranlar kullanılmış ve bunlar arasında en yüksek skorları RED ve Preston oranı alırken en düşük oranlar altın oran ve altın yüzdenin kullanıldığı tasarımlara verilmiştir. 30 yaş üzerindeki katılımcılar tüm tasarımlar için 18-30 yaş aralığındaki katılımcılara göre daha yüksek skorlar vermiştir. Katılımcıların cinsiyetlerine göre RED oranı kullanılan kadın model tasarımına verdikleri skorların ortanca değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur(p=0,005). Diğer fotoğraflara verilen skorlar cinsiyete göre farklılık göstermemektedir (p>0,050). Eğitim durumlarına bakıldığında 4. Sınıf diş hekimliği fakültesi öğrencileri ile diğer gruplar arasında tüm tasarımlar için anlamlı farklılık vardır. Tüm gruplarda en yüksek skorları Preston ve RED oranı alırken en düşük skorları altın oran ve altın yüzde tasarımları almıştır. Meslekten olmayan kişiler tüm tasarımlara daha yüksek skorlar vermiştir. Estetik tedavilerle ilgili eğitim almayanlar eğitim alanlara göre tüm tasarımlarda daha yüksek skorlar vermiştir. Estetik algı üzerinde yaş, cinsiyet ve eğitimin her zaman aynı şekilde etkili olmadığını gösteren çalışmamız sonucunda, gülüş tasarımı için hekime başvuran hastanın beklenti ve istekleri kadar hekimin estetik dental oranlar gibi genel kabul görmüş kriterlere hâkim oluşu ve uygulamadaki deneyimi de başarılı bir gülümseme estetiği için oldukça önemli olacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Trakya Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde implant üstü protetik tedavisi tamamlanan dental implantların sağkalım, başarı ve başarızılığı ile ilgili olası prognostik faktörlerin değerlendirilmesi
    (Trakya Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2022) Özkaya, Servet; Çilingir, Ahmet Altuğ
    İmplant başarısını etkileyen faktörler geçmişten günümüze araştırma konusu olmuştur. Bunun değerlendirilmesinde hasta takibi büyük önem taşımaktadır. Bu retrospektif çalışmanın amacı; 69 aya kadar takipli bir hasta grubunda implant çevresi marjinal kemik kaybı, implant sağkalımı, başarı ve başarısızlık oranları ile ilişkili olası prognostik faktörleri analiz etmek ve belirlemektir. Bu çalışmaya yaşları 22-82 arasında değişen 400 hasta ve 1617 implant dahil edildi. İmplant çevresi mezial ve distal ortalama kemik kayıpları radyografiler üzerinde ölçüldü. İmplant sağkalım, başarı ve başarısızlığını değerlendirmek için 2007 yılı Uluslararası Oral İmplantoloji Kongresi’nde alınan konsensus kararına göre kabul edilen kriterler kullanıldı. Demografik parametrelere (yaş ve cinsiyet), implant uzunluklarına (boy ve çap) ve markalarına, implant tipine (kemik seviyesi veya doku seviyesi), lokasyonuna, protetik tedavinin tipine (sabit veya overdenture), kantilever varlığına (mezial veya distal), diş-implant bağlantısına, sabit protezin üye sayısına, overdenturların ataşman tipine, karşıt ark ve takip süresine göre implantlar ortalama kemik kaybı, sağkalım, başarı ve başarısızlık açısından incelendi. Veriler değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin yanı sıra parametrelerin gruplar arası karşılaştırılmasında Kruskal Wallis testi, farklılığa neden olan grubun belirlenmesinde Dunn's testi kullanıldı. Parametrelerin iki grup arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Fisher Freeman Halton Exact Ki-Kare testi ve Ki-kare testi kullanıldı. Çalışmamızdaki 1617 implantın başarı oranı %93,4 ve ortalama kemik kaybı 0,72±0,81 mm’dir. İmplant markası başarıyı ve ortalama kemik kaybını etkiler. Takip süresi ortalama kemik kaybını etkiler. 10 mm ve daha uzun implantlar kısa implantlara göre başarıyı istatistiksel olarak anlamlı derecede arttırır. Kadın cinsiyet, doku seviyesi implantlar, ?4 üye sabit protezle desteklenen implantlar, implant çapının geniş yerine standart olması ortalama kemik kaybını istatistiksel olarak anlamlı derecede arttırır. Yaş, implantın lokalizasyonu, protez tipi, overdentureların ataşman tipi, karşıt arkın durumu, diş-implant bağlantısı, mezial ve distal kantilever varlığı başarıyı ve ortalama kemik kaybını istatistiksel olarak anlamlı düzeyde etkilememektedir.
  • Öğe
    Peek ve diğer estetik CAD/CAM materyallerininin farklı sıvı ortamlarda yüzey özelliklerinin In vitro değerlendirilmesi
    (Trakya Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, 2021) Erdemoğlu, Özenç; Özdemir, Ali Kemal
    Bu çalışmanın amacı yeni geliştirilen CAD/CAM polimer bloklarının renk, yüzey pürüzlülüğü, çözünürlük ve sıvı emilimi özelliklerinin ağız ortamındaki içecek ve sıvılardan etkilenme miktarlarını karşılaştırmaktır. Bu amaçla n=12 olacak şekilde 5 farklı polimer ve 5 farklı sıvı kullanıldı. Tüm örnekler 2mm kalınlıkta hazırlandı. Polimerler bir adet seramik ile modifiye edilmiş polietereterketon (BioHPP), nano-hibritkompozit (Tetric CAD) , hibritseramik (Vita Enamic) ve PMMA(HIPC, Telio CAD) CAD/CAM bloklarıdır. Solüsyonlarisekahve, kola, klorheksidin gargara, sitrik asit çözeltisi ve distilesudur. Tüm numunelerin başlangıç renkleri ve yüzey pürüzlülükleri ölçüldü. Çalışmanın devamında tüm numuneler randomize (n=12) şekilde 5 farklı sıvı içerisine yerleştirildi. Sıvılar 24 saatte bir olacak şekilde yenilendi. Numuneler klinik kullanım süresi 1 ay, 3ay, 6ay ve 12 aya denk gelecek sürelerde tekrar ölçümlere tabi tutuldu. Ayrıca her materyalden 10 adet örnek eşit boyutlarda (8mmx8mmx2 mm) kesilerek distile su içerisinde bekletilerek sıvı emilimi ve çözünürlük ölçüldü. Toplam 350 tane numune CAD/CAM bloklardan kesilerek hazırlandı. Pürüzlülük değerleri zaman ve solüsyondan bağımsız incelendiğinde en düşük pürüzlülük değerleri BioHPP grubunda görülürken en yüksek değerleri ise Enamic grubu gösterdi. En düşük renk değişimi değerlerini BioHPP grupları gösterirken en yüksek renklenme değerlerini ise Tetric CAD grupları gösterdi. Sıvı emilimi testlerinde en düşük sıvı emilimi değerlerini BioHPP grubu gösterirken en yüksek sıvı emilimi değerlerini de HIPC ve Telio CAD grupları gösterdi. Suda çözünme testlerinde ise en yüksek değeri Tetric CAD grubu gösterirken pozitif çözünürlük değeri veren gruplar arasında en düşük değeri BioHPP grubu gösterdi.
  • Öğe
    Fırça abrazyonunun direkt ve indirekt olarak hazırlamış kompozit laminate veneer restorasyonlarının aşınma ve yüzey pürüzlülüğü üzerine etkisi
    (Trakya Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, 2019) Büyüzgöze Dindar, Mediha; Tekbaş Atay, Meltem
    Bu çalışmada; indirekt ve direkt olmak üzere, iki farklı yöntem ile yapılan kompozit laminate veneer restorasyonların fırçalama simülasyonuna in vitro olarak tabii tutulduktan sonra yüzey pürüzlülüklerinde meydana gelen değişiklikler ve aşınma miktarının incelenmesi amaçlandı. Bu amaçla; çekim endikasyonu konulmuş 96 adet çekilmiş insan üst çene kesici ve kanin dişleri çekimi takiben 2 gruba ayrıldı (n:48). İlk gruba Componeer prefabrik kompozit veneerler, ikinci gruba ise Uveneer şablonuyla aynı materyalden direkt kompozit veneer restorasyonlar yapıldı. Diş fırçası abrazyon test cihazına bağlanmadan önce profilometre ile restorasyonların başlangıç yüzey pürüzlülüğü ölçüldü. Daha sonra bir hassas terazi yardımı ile örneklerin ağırlık ölçümü yapıldı. Fırça abrazyonu testine tabi tutulmadan önce örnekler 3D optik tarayıcı ile tarandı. Örnekler rotasyonel fırçalama hareketi yapabilen diş fırçası abrazyon cihazına yerleştirildi ve 1 yıllık diş fırçalamaya eşdeğer olan 10.000 döngü, 2,5 N kuvvetle örneklere uygulandı. Fırçalama sonrasında aynı ölçümler tekrar alındı ve istatistiksel değerlendirme yapıldı. Polisaj öncesi yüzey pürüzlülükleri ölçülerek değerlendirildiğinde sadece lateral ve kanin dişlerde Uveneer ve Componeer ile uygulanan kompozit laminate veneerler arasında anlamlı fark bulundu (sırasıyla p=0,000, p= 0,048). Polisaj sonrası yapılan yüzey pürüzlülük ölçümleri ile öncesinde yapılan ölçümler karşılaştırıldığında hem lateral hem de kanin dişlerde Componeer ve Uveneer gruplarında anlamlı farklar gözlendi (sırasıyla p=0,000, p=0,001). Diş fırçalama simülasyonu sonrasında yapılan ölçümler göz önüne alındığında santral ve lateral dişlerde iki yöntem arasında anlamlı artışlar gözlendi. 3D taramalar arası farklara bakıldığında; lateral kesici diş ve kanin dişlerdeki yüzey aşınma miktarları her iki yöntemde de oldukça benzerken, santral kesici dişlerde Uveneer şablonları kullanılarak yapılan kompozit laminate veneerlerde aşınma miktarı daha fazlaydı (p=0,013).
  • Öğe
    Protetik diş tedavisinde kullanılan çeşitli ölçü maddelerinin boyutsal değişiminin dijital ortamda değerlendirilmesi
    (Trakya Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, 2019) Memişoğlu, Gözde; Çilingir, Altuğ
    Ölçü alımı, protez yapımında ve uyumlamasında önemli bir safhadır. Ölçünün kalitesi üretilen restorasyonun doğruluğunda ve başarısında oldukça etkilidir. Araştırmacılar bu kaliteyi değerlendirirken elastomerik ölçü maddelerinin boyutsal stabilitesi ve doğruluğuna, yüzey detayına, değme açısına ve ıslanabilirliğine bakmıştır. Her bir ölçü maddesinin farklı doğruluk ve hassasiyeti vardır. Güncel araştırmalara göre kullanılan en hassas ölçü maddelerinin polieter ve polivinil siloksan olduğu görülmüştür. Bu çalışmalarda, her iki ölçü maddesinin de ortak özelliklerini barındıran poli-vinilsiloksaneterin hassasiyetinin son derece yüksek olduğu belirtilmiştir. Boyutsal doğruluk ve stabilite ölçümünde kullanılan 3 boyutlu tarayıcılar, ölçü ve modelleri üç boyutlu incelememize ve invaziv olmayan ölçme tekniği geliştirmemize imkan sağlar. Tarayıcılar ile yapılan ölçümler tekrarlanabilir niteliktedir. Çalışmamızda dört farklı elastomerik ölçü maddesi; polivinil siloksan, poli-vinilsiloksaneter, polieter ve kondansasyon tipi silikon kullanılmıştır. Klinikte sıklıkla kullanılan ölçü maddelerinin boyutsal stabilitelerinin karşılaştırılması amacı ile kesik diş formunu taklit eden nikel kromdan elde edilmiş dış yüzeyi kumlanmış bir ana model kullanılmıştır. Model ekstraoral tarayıcı cihazında taratılıp dijital model elde edilmiştir. Referans modelden 4 farklı ölçü maddesi ile 12 adet ölçü alınmıştır. Elde edilen ölçülerin farklı zaman aralıklarında ekstraoral tarayıcı tarafından taranmasıyla elde edilen dijital veriler, referans modelin taranması ile elde edilen dijital verilerle çakıştırılmış, ölçü maddelerindeki hacimsel değişiklikler istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. İstatistiksel inceleme sonrası boyutsal stabilite ve doğrulukta ölçü maddeleri arasında anlamlı fark bulunmuştur. Bütün zaman aralıklarında ana modelden deformasyon miktarına göre boyutsal olarak en stabil ölçü maddesi polivinil siloksan olarak bulunmuştur. Daha sonra sırasıyla poli-vinilsiloksaneter, polieter ve kondansasyon tipi silikon gelmektedir.