Yazar "Yacan, Lale" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut Miyeloid Lösemi Tanısı Alan Yaşlı Hastanın Bakımı: Bir Olgu Sunumu(2017) Erol, Özgül; Yacan, LaleAkut Miyeloid Lösemi (AML), hematolojik hücrelerin olgunlaşma yeteneğini kaybederek kontrolsüz bir şekilde çoğalması, kanda, kemik iliğinde ve diğer dokularda birikmesi ile ortaya çıkan malign bir hastalıktır. Yetişkinlerde en sık görülen ve sıklığı yaşla birlikte artan akut lösemi türüdür.Seksen iki yaşında, evli, erkek hasta yaklaşık olarak 4 ay önce hâlsizlik, yataktan kalkamama ve yürüyememe yakınmaları ile hastaneye başvurdu. Akut Miyeloid Lösemi tanısı alan hastaya Gordon'un Fonksiyonel Sağlık Örüntüleri (FSÖ) Modeline göre değerlendirme yapılarak gerekli hemşirelik bakımı planlandı. Bu model doğrultusunda hastaya hava yolunu temizlemede etkisizlik, Ş ziksel mobilitede bozulma, özbakım eksikliği sendromu (beslenme, giyinme, hijyen), beslenmede dengesizlik: gereksinimden az beslenme, aktivite intoleransı, sosyal etkileşimde bozulma, oral mukoz membranda bozulma, kanama riski, deri bütünlüğünde bozulma riski, aspirasyon riski, infeksiyon bulaştırma riski, düşme riski hemşirelik tanıları konuldu ve gerekli girişimler uygulandı.Öğe Diabetes Mellituslu Bireylerin Fiziksel Aktivite Davranışları ve İyilik Hallerinin Belirlenmesi(2022) Erol, Özgül; Ünsar, Serap; Yacan, LaleAmaç: Bu tanımlayıcı- kesitsel çalışma, diabetes mellitusu olan bireylerin egzersiz davranışlarını, iyilik durumlarını ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma, bir üniversite hastanesinin diyabet polikliniğine başvuran 117 diabetes mellitusu olan birey ile “Anket Formu”, “Egzersiz Motivasyon Anketi (EMA)” ve “DSÖ-5 İyilik Durumu İndeksi” kullanılarak yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler olarak sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve medyan kullanılmıştır. Verilerin dağılımı Kolmogorov- Smirnov testi ile değerlendirilmiştir. Non-parametrik verileri değerlendirmek için Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 61.92±13.05 yıl, %52.1’i erkek, %78.6’sı evli, yarıya yakını (%49.6) ilkokul mezunu, %41’i ev hanımı ve çoğunluğunun (%82.9) çalışmadığı, %76.1’inin orta gelir düzeyine sahip olduğu ve %57.8’inin tip 2 diyabet tanısına sahip olduğu saptanmıştır. Bireylerin %13.7’sinin bahçe işleri ile uğraştığı, %14.5’inin hızlı tempoda yürüdüğü, %17.1’inin ütü yaptığı ve %29.9’unun merdiven çıktığı belirlenmiştir. Diabetes mellitusu olan bireylerin EMA puan ortalaması 24.44±7.95, DSÖ-5 İyilik Durumu İndeksi puan ortalaması 10.35±6.14 olarak bulunmuştur. EMA ve DSÖ-5 İyilik Durumu İndeksi ile eğitim durumu, medeni durumu, gelir durumu, diyabet tipi, çalışma durumu, kronik komplikasyon varlığı ve diyabet ile ilgili eğitim alma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlılık saptanmamıştır. Sonuç: Diabetes mellitusu olan bireylerin fiziksel aktivite davranışları yetersiz, iyilik halleri ve egzersize yönelik motivasyon durumları orta düzeyde bulunmuştur. İyilik hali ile egzersiz motivasyon durumu arasında ilişki saptanmamıştır. Bireylerin fiziksel aktivite davranışlarını ve bu konudaki motivasyonlarını artırmaya yönelik multidisipliner ekip yaklaşımıyla eğitim programlarının geliştirilmesi önerilir.Öğe Diyabeti olan ve olmayan kadınların cinsel fonksiyon durumlarının değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Yacan, Lale; Erol, ÖzgülBu tanımlayıcı araştırma, diyabeti olan ve olmayan kadınların cinsel fonksiyon durumlarını karşılaştırmak amacıyla planlandı. Araştırma, bir üniversite hastanesinde Eylül 2015-Aralık 2016 tarihleri arasında diyabet polikliniğine başvuran 30 tip 1 diyabetli ve 30 tip 2 diyabetli kadına ve polikliniğe hasta yakını olarak gelen ve hastanede çalışan 30 sağlıklı kadına uygulandı. Veriler, “Veri Toplama Formu” ve “Kadın Cinsel İşlev Ölçeği” ile toplandı. Verilerin istatistiksel analizinde p<0,05 değeri istatistiksel anlamlılık sınırı olarak kabul edildi. Tip 1 diyabeti olan kadınların, tip 2 diyabeti olan ve diyabeti olmayan kadınların KCİÖ istek, uyarılma, kayganlaşma, orgazm, doyum ve ağrı ölçek alt boyut puan ortalamaları arasında anlamlı fark bulundu (p<0,05). Tip 1 diyabetli kadınlarda nöropati, nefropati ve retinopati varlığı ile ölçeğin alt boyut puan ortalamaları arasında fark bulunmadı (p>0,05). Tip 1 diyabetli kadınların açlık kan glikozu düzeyleri arttıkça cinsel isteğin azaldığı saptandı. Tip 2 diyabetli kadınların diyabet tanı süreleri arttıkça, cinsel yaşamlarında uyarılma sorunu yaşadıkları belirlendi. Tip 2 diyabetli kadınların, tokluk kan şekeri seviyeleri arttıkça, cinsel yaşamlarında daha az uyarılma, orgazm, doyum yaşadıkları ve daha fazla ağrı deneyimledikleri tespit edildi. Ayrıca, bu kadınların glikozillenmiş hemoglobin değerleri arttıkça, cinsel yaşamlarında daha az uyarılma ve orgazm deneyimledikleri saptandı. Sağlık profesyonelleri olarak hemşire ve hekimlerin diyabetin cinsel sağlık üzerindeki etkilerine yönelik farkındalıklarının arttırılmasını, rutin kontrollerde diyabetli kadınların cinsel sağlık durumları hakkında düzenli olarak değerlendirmelerin yapılmasını önermekteyiz.Öğe Evaluation of Sexual Function Among Women With or Without Diabetes(Springer, 2019) Yacan, Lale; Erol, OzgulThis descriptive study was conducted to compare the sexual function among women with and without diabetes. The study was conducted with 30 women with type 1 diabetes, 30 women with type 2 diabetes attending a diabetes policlinic at a university hospital and 30 women without diabetes, between the dates of September 2015 and December 2016. Patient Information Form and The Female Sexual Function Index (FSFI) were used for data collection. p<0.05 value was accepted as statistically significant. There was a significant difference between the mean scores of desire, arousal, lubrication, orgasm, satisfaction and pain subscales of FSFI in women with type 1 diabetes, type 2 diabetes and without diabetes (p<0.05). As the fasting plasma glucose level of women with type 1 diabetes increased, their sexual desire decreased. Women with type 2 diabetes experienced less arousal, as the duration of their diabetes increased, and they experienced less arousal and orgasm as their glycosylated hemoglobin value increased. As the post-prandial glucose level of women with type 2 diabetes increased, they experienced less arousal, orgasm, satisfaction and more pain in their sexual lives. The study results demonstrated that women with diabetes had more sexual concerns in comparison to women without diabetes, and women with type 2 diabetes had more sexual concerns compared to women with type 1 diabetes. It has been recommended to increase the awareness of nurses about the effects of diabetes on sexual health and assess sexual function of women with diabetes.Öğe Hemşirelik Alanında Lisansüstü Eğitim Alan Öğrencilerin Akademik Başarı Durumları ve Etkileyen Faktörler(2020) Erol, Özgül; Ünsar, Serap; Yacan, LaleBu araştırma, hemşirelik alanında lisansüstü eğitim gören öğrencilerin akademik motivasyonlarını ve araştırmaya yönelik kaygı durumlarınıdeğerlendirmek amacıyla yapılmıştır.Araştırma verileri, bir sağlık bilimleri enstitüsünde 1-15 Mart 2017 tarihleri arasında “Veri Toplama Formu”, “Akademik GüdülenmeÖlçeği” ve “Araştırmaya Yönelik Kaygı Ölçeği” kullanılarak uygulanmıştır. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.Öğrencilerin yaş ortalaması 26.58±4.07 yıl, %94.7’si kadın, %91.2’si çekirdek aile yapısında, %93’ü orta düzey gelir durumuna sahip,%86’sı mesleğini isteyerek seçmiş ve %43.9’u üniversite ve devlet hastanesi dışında bir kurumda çalışmaktadır. Öğrencilerin %82.5’i yükseklisans eğitimi almakta ve tüm öğrencilerin %75.4’ü ders dönemindedir. Öğrencilerin yaş ve çalışma süreleri arttıkça araştırmaya yönelikkaygı düzeylerinin azaldığı saptanmıştır. Ders döneminde olan lisansüstü öğrencilerin kaygı düzeylerinin tez döneminde olan öğrencileregöre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Akademik Güdülenme Ölçeği ve Araştırmaya Yönelik Kaygı Ölçeği arasında negatif yönde ilişkibulunmuştur.Lisansüstü öğrencilerin akademik güdülenmeleri arttıkça araştırma yapmaya yönelik kaygı düzeyleri azalmaktadır. Öğrencilerin akademikgüdülenmelerini artırmak ve kaygı düzeylerini azaltmak için bireysel danışmanlık sürelerinin artırılması yararlı olacaktır.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Yenilikçilik Özellikleri ve Etkileyen Faktörler(2018) Erol, Özgül; Yacan, Lale; Hayta, Rabia; Şahin, İdil; Yağcı, MeltemAmaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin yenilikçilik özelliklerinive yenilikçilik özelliklerini etkileyen faktörleri belirlemek amacıylaplanlandı.Yöntem: Araştırma, bir üniversitenin sağlık bilimleri fakültesinde öğrenimgören hemşirelik bölümü öğrencilerine “Veri Toplama Formu”ve “Bireysel Yenilikçilik Ölçeği” uygulanarak gerçekleştirildi. ÖlçeğinCronbach alfa katsayısı 0.76 olarak bulundu ve p<0.05 değeri istatistikselolarak anlamlılık sınırı kabul edildi.Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamaları 20.48±1.80olup, %31.9’u birinci sınıfta öğrenim görmektedir. Öğrencilerin%65.4’ü Anadolu lisesi ve dengi okullardan mezun olmuş, %70.1’içekirdek aile yapısında ve %66.5’inin geliri giderine denktir. Grubun%42.6’sı kuşkucu, %34.3’ü geleneksel, %19.8’i sorgulayıcı, %2.5’iöncü ve %0.8’i yenilikçi özelliklere sahiptir. Öğrencilerin kardeş sayısı,bölüm tercih sırası ve aile içindeki doğum sıralaması arttıkça yenilikçiliközelliklerinin azaldığı saptandı.Sonuç: Bu araştırmada, hemşirelik öğrencilerinin büyük bir bölümününkuşkucu ve geleneksel özelliklere, çok azının ise yenilikçi özelliğesahip olduğu saptandı.Öğe Innovation Characteristics of Nurses and Their Attitudes Toward Evidence-Based Nursing(2022) Erol, Özgül; Ünsar, Serap; Yacan, Lale; Güneş, AyferAim: The aim of this descriptive study was to determine the innovation characteristics of nurses and their attitudes toward evidence-based nursing. Methods: The study was conducted with 237 nurses who worked at a university hospital and volunteered to participate in the study between January and March 2018. Data were collected with the “Personal Information Form,” “Individual Innovativeness Scale,” and “Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire.” Number, percentage, mean, and standard deviation were used as descriptive statistical methods in the evaluation of the data. The distribution of the data was evaluated with the Kolmogorov–Smirnov test. Mann–Whitney U test, Kruskal–Wallis test, and Spearman’s correlation analysis were used to evaluate nonparametric data. Results: The mean age of the nurses was 34.31 ± 7.08 years. It was found that 86.9% were females, 63.7% were married, 55.7% had a child, and 67.1% had a bachelor degree. According to their innovation characteristics, 43% of the nurses were found as early majority. The mean score of Individual Innovativeness Scale total was 65.85 ± 7.56 and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire total was 59.00 ± 9.49. A positive correlation was found between the total scores of Individual Innovativeness Scale and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire. Nurses who did a scientific research, wrote a manuscript, and participated scientific conferences had higher total scores of Individual Innovativeness Scale and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire than those who did not carry out these activities (P < .05). The total score of Individual Innovativeness Scale were higher in nurses who were satisfied with their job (P < .05). No difference was found between job satisfaction and Evidence-Based Nursing Attitude Questionnaire total score. Conclusion: This study revealed that nurses who participated in scientific activities had better innovation characteristics and attitudes toward evidence-based nursing. Nurses whose individual innovativeness was higher also had positive attitudes toward evidence-based nursing. It was determined that as the individual innovativeness of nurses increased, their attitudes toward evidence-based nursing also increased positively.Öğe Kronik böbrek hastalığı olan bireylere verilen eğitimin hastalığa uyum, öz bakım ve iyilik haline etkisi(Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Yacan, Lale; Erol, ÖzgülBu randomize kontrollü araştırma, kronik böbrek hastalığı tanısı olan hastalara verilen eğitimin hastalığa uyum, öz bakım ve iyilik hali üzerine etkisini değerlendirmek amacıyla planlanmıştır. Araştırma, bir üniversite hastanesinde Mart 2020-Ekim 2021 tarihleri arasında evre 3evre 4 kronik böbrek hastalığı olan bireyler ile yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini deney grubunda 58, kontrol grubunda 61 olmak üzere toplam 119 birey oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Hasta Bilgi Formu”, “Laboratuvar Sonuçları İzlem Formu”, “Kronik Hastalıklara Uyum Ölçeği”, “Kronik Hastalıklarda Öz Bakım Yönetimi Ölçeği” ve “WHO-5 İyilik Durumu İndeksi” kullanılarak toplanmıştır. Veriler, tanımlayıcı analizler, Mann Whitney U testi, Pearson ki-kare testi, Fisher-Freeman-Halton Exact test, student t testi, Wilcoxon testi ve Friedman testi kullanılarak değerlendirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık sınır değeri p<0,05 olarak kabul edilmiştir. Deney ve kontrol grubundaki hastalar bireysel ve kronik böbrek hastalığı ile ilgili özellikleri açısından benzerdir. Deney grubundaki hastaların ikinci ve üçüncü görüşmelerin sonunda fiziksel uyum, sosyal uyum ve kronik hastalıklara uyumlarının birinci görüşmeye göre daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). Deney grubunda yer alan hastaların kontrol grubundaki hastalara göre fiziksel, sosyal ve kronik hastalıklara uyumlarının daha iyi olduğu saptanmıştır (p<0,05). Deney grubundaki hastaların ikinci ve üçüncü görüşmelerdeki sosyal koruma yönetimleri birinci görüşmeye göre daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Deney ve kontrol grubunda yer alan hastaların ikinci ve üçüncü görüşmeler sonrası iyilik durumlarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0,05). Kronik böbrek hastalığı tanısı olan hastalara verilen eğitimin hastalığa uyum ve öz bakım yönetiminde etkili olduğu bulunmuştur. Hastalara verilen eğitimin düzenli aralıklarla sürdürülmesi önerilmektedir.Öğe Pain experiences of patients with advanced cancer: A qualitative descriptive study(Elsevier Sci Ltd, 2018) Erol, Ozgul; Unsar, Serap; Yacan, Lale; Pelin, Meryem; Kurt, Seda; Erdogan, BulentPurpose Uncontrolled pain, especially in patients with advanced cancer, affects quality of life negatively and causes negative physical and psychological conditions. The aim of this study was to explore the pain experiences of patients with advanced cancer and how they manage with pain, and to present a view of pain management approaches of nurses from the perspectives of the patients. Methods: This was a qualitative descriptive study of sixteen hospitalized patients with advanced cancer. Data were collected using semi-structured interviews with patients. Data were analysed by Colaizzi's phenomen-logical method. Results: This study found that patients with advanced cancer who had pain experienced anxiety, helplessness, hopelessness and many restrictions in daily life as well as inability to manage with pain. Most of the patients with advanced cancer were not satisfied with their nursing care with regard to pain management. The themes that emerged were pain perception and experiences, effects of pain on daily life, pain management and management strategies and the patients' perspectives about nursing approaches to pain. Conclusions: This study demonstrated the difficulties of patients with advanced cancer who experienced pain in their daily lives, yet lack pain management strategies. Furthermore, nurses' caring approaches to patients with advanced cancer who experienced pain was found inadequate. Oncology nurses should provide educational interventions in order to enhance knowledge and skills about pain assessment and non-pharmacologic and pharmacologic strategies used in pain management.Öğe Üniversite Öğrencilerinin HIV/AIDS, Hepatit C, Hepatit B Enfeksiyon Hastalıkları Hakkındaki Farkındalık Düzeyleri(2019) Ünsar, Serap; Yacan, Lale; Yücel, İlknurBu araştırma, üniversite öğrencilerinin HIV/AIDS,Hepatit C, Hepatit B enfeksiyon hastalıklarına ilişkinfarkındalıklarını belirlemek amacıyla tanımlayıcıolarak yapıldı. Bu araştırma, bir üniversitenin SağlıkBilimleri Fakültesi ve İktisadi ve İdari BilimlerFakültesinde öğrenim gören 358 öğrenci üzerindeyürütüldü. Öğrencilere araştırmacılar tarafındangeliştirilen 54 soruluk “HIV/AIDS, Hepatit C veHepatit B Enfeksiyon Hastalıkları FarkındalıklarıAnket Formu” ve 5 sorudan oluşan “SosyodemografikBilgi Formu” uygulandı.Öğrencilerin yaş ortalamaları 19,85±1,63 yıl olup,%38,8’i 1. sınıf öğrencisi ve %77,4’ü kadındı.Öğrencilerin %51,1’i hemşirelik, %27,1’i işletme,%21,8’i fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümündeokuyordu. Hemşirelik öğrencilerinin diğer öğrencileregöre %94’ünün HIV/AIDS, Hepatit B, Hepatit Cenfeksiyon hastalıklarının insandan insana bulaşmayollarını bildiği, %95,1’inin bu hastalıklarda cinselilişki partneri arttıkça bulaşma riskinin de artacağı,%55,2’sinin HIV/AIDS ve Hepatit C enfeksiyonhastalıklarından korunmak için bir aşının olmadığı,%93,4’ünün bu hastalıkların korunmasız cinsel ilişkiile bulaştığı istatistiksel olarak önemli bulundu(p?0,05). Hemşirelik öğrencilerinin diğer öğrencileregöre %81,4’ünün bu bulaşıcı hastalıkların manikür,pedikür, ustura gibi kuaför araç gereçleri ilebulaşabildiği, %55,2’sinin cinsel ilişki sırasındakondom kullanılmasının bu hastalıkların bulaşmasınıengellediği istatistiksel olarak önemli bulundu(p?0,05).İşletme bölümünde öğrenim gören öğrencilerinbulaşıcı olan bu hastalıklar hakkındakifarkındalıklarının daha düşük olduğu belirlendi. Buaraştırmanın sonucunda, işletme öğrencilerineHIV/AIDS, Hepatit B ve Hepatit C hastalıklarıfarkındalıklarını arttırmaya yönelik seminer/konferansdüzenlenmesi önerilebilir.Öğe Yoğun Bakım Ünitesinde Yatan Hastaların Ailelerinin Gereksinimleri(Trakya Üniversitesi, 2022) Erol, Özgül; Tekin Yanık, Yıldız; Yacan, LaleAmaç: Bu araştırma, yoğun bakım ünitelerinde tedavi alan hastaların ailelerinin gereksinimlerini belirlemek amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Bu tanımlayıcı- kesitsel araştırma, Ocak-Eylül 2014 tarihleri arasında bir üniversite hastanesine ait yoğun bakım ünitelerindeki hastaların aile üyeleri ile yapılmıştır. Veriler, aile üyelerinin sosyodemografik özellikleri ile hastaya ait sosyodemografik özelliklerin yer aldığı “Bireysel Bilgi Formu” ve “Kritik Bakım Alanların Aile Gereksinimleri Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Aile üyelerinin %55.1’i kadın olup, yaş ortalaması 40.56±11.89 yıldır. Hastaların yoğun bakım ünitelerinde kalma süre ortalaması 8.80±10.43 gün (1-78), aile üyelerinin hastanede kalma süre ortalaması ise 12.98±13.27 (1-80) gündür. Hastaların %45.8’nin kronik hastalığı bulunmakta, %29.9’u reanimasyon yoğun bakım ünitesinde yatmaktadır. Aile üyesinin hastanede kalış süresi arttıkça “hasta ile birlikte ya da yakınında olma gereksinimi”, “psikolojik destek gereksinimi” alt grup puan ortalamaların da arttığı saptanmıştır. Hastanın yaşı arttıkça aile üyelerinin de yaşı artmıştır. Aile üyesinin yaşı arttıkça kişisel gereksinimler alt grup puan ortalamasının da arttığı görülmüştür.Sonuç: Yoğun bakım ünitesindeki hastaların aileleri için en önemli gereksinimler arasında hasta hakkında bilgi gereksinimi ve hastaya yardım edebilme gereksinimi yer almaktadır.