Yazar "Tabakoğlu, Erhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ağır klinik tablo ile seyreden legionella pnömonisi(2010) Yıldız, Özlem; Edis, Çakır Ebru; Tabakoğlu, ErhanLegionella pneumophila ağır klinik tablo ile seyredebilen mortalitesi yüksek bir atipik pnömoni etkenidir. 41 yaşında bayan hasta, üç gündür devam eden halsizlik, ateş, öksürük, balgam, nefes darlığı ile acil servise başvurdu. İki aydır primer pulmoner hipertansiyon nedeniyle takip edilen hastanın vasoreaktivite testi için bir hafta önce koroner yoğun bakımda yatış öyküsü mevcuttu. Fizik bakıda; ateş (39ºC), takipne (30/dakika), hipotansiyon (90/60 mHg) ve siyanoz mevcuttu. Akciğer grafisinde solda daha belirgin bilateral konsolidasyon ve toraks bilgisayarlı tomografisinde bilateral yamalı konsolidasyon ve buzlu cam görünümü izlendi. Solunum yetmezliği ile yoğun bakıma alınan hastaya piperasilin-tazobaktam ve klaritromisin başlandı. Balgamda direkt floresan antikor (DFA) ile L. pneumophila saptanmas ı üzerine tedaviye rifampisin eklendi. Mekanik ventilasyon desteğine rağmen hasta tedavisinin ikinci gününde kaybedildi. Bu olguyu uygun antibiyoterapiye ve yoğun bakım koşullarında beklenenden farklı olarak, invaziv mekanik ventilasyon desteğine rağmen L. pneumophila'nın mortal seyredebileceğini vurgulamak amacıyla sunduk.Öğe Akciğer kanserli hastalarda eritrosit arginaz aktivitesi(2005) Gökmen, Süer Selma; Yıldız, Reyhan; Tabakoğlu, Erhan; Altıay, Gündeniz; Yavuz, Ebru; Gülen, ŞendoğanAmaç: Bu çalışmada, akciğer kanserli hastalarda kanda eritrosit arginaz aktivitesi ve hücre tipi ve ekstrapulmoner metastazın bu aktiviteye etkisi incelendi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya akciğer kanserli 46 hasta (ort. yaş 63.1) ve sağlıklı 29 birey (ort. yaş 57.2) alındı. Eritrosit arginaz aktivitesi Geyer ve Dabich yöntemi ile ölçüldü. Ayrıca, küçük hücreli akciğer kanserli 15 hasta, küçük hücreli dışı akciğer kanserli 31 hasta, ekstrapulmoner metastazı olan 23 hasta ve metastazı olmayan 23 hastanın eritrosit arginaz aktiviteleri karşılaştırıldı. Bulgular: Sağlıklı kontroller ile karşılaştırıldığında, akciğer kanserli tüm hastaların (p<0.01), küçük hücreli akciğer kanserli hastaların (p<0.05), küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastaların (p<0.01), ekstrapulmoner metastazı olan (p<0.01) ve olmayan (p<0.01) hastaların eritrosit arginaz aktiviteleri anlamlı derecede yüksek bulundu. Öte yandan, küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalar arasında ve metastazı olan ve olmayan hastalar arasında eritrosit arginaz aktivitesi yönünden anlamlı farklılık görülmedi. Sonuç: Akciğer kanserli hastalarda eritrosit arginaz aktivitesinde sağlıklılara göre anlamlı bir artış olduğunu; ancak, hücre tipi veya ekstrapulmoner metastazın bu artış üzerinde etkisi olmadığını söyleyebiliriz.Öğe Aktif akciğer tüberkülozunu taklit eden üst lob yerleşimli patlamış kist hidatik olgusu(2007) Özlen, Burcu; Özdemir, Levent; Yörük, Yener; Altıay, Gündeniz; Tabakoğlu, Erhan; Hatipoğlu, Osman NuriKist hidatik, Echinococcus granulosus'un neden olduğu sıklıkla karaciğerde olmakla birlikte %1030 olguda akciğerde de görülebilen paraziter bir hastalıktır. Akciğerlerde daha çok alt loblarda yerleşmektedir. Akciğer grafisinde sağ akciğer üst lob posterior segmentte kavitesi olan 49 yaşında bir erkek hasta akciğer tüberkülozu (TB) ön tanısı ile tüberküloz servisine yatırılarak ampirik olarak antiTB tedavi başlandı. Balgam incelemelerinde aside dirençli basil (ADB) üç kez negatif olarak saptanan hastaya bronkoskopi yapıldı. Bronş lavajında da ADB'nin negatif olması üzerine yapılan yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografide akciğer TB ile ilgili bulguları değil rüptüre olmuş kist hidatik ile uyumlu olabilecek bulgular görüldü. Kist hidatik için indirekt hemaglutinasyon testi negatif olan bu hastada kistotomi uygulandıÖğe Bronşektazi olgularında sosyoekonomik özellikler ve predispozan faktörler(2007) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Hatipoğlu, Osman Nuri; Altıay, Gündeniz; Özlen, Burcu; Çiftçi, Abdullah; Çağlar, TuncayAmaç: Bu çalışmada bronşektazili olguların sosyoekonomik özelliklerini ve bronşektazi gelişiminde rol oynayabilecek faktörleri belirlemek amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Altmış dokuz bronşektazi olgusu (43 erkek, 26 kadın; ort. yaş 53.7±15.6) geriye dönük olarak değerlendirildi. Tüm hastaların bronşektazi gelişiminde rol oynayabilecek faktörler, eğitim düzeyleri, sigara, alkol kullanım öyküleri ve aylık gelir düzeyleri kaydedildi. Bulgular: Olguların çoğunda bronşektazi gelişiminde rol oynayan birden fazla risk faktörü vardı. Pnömoni (%68), kızamık (%32), tüberküloz (%18) en sık nedenlerdi. Olguların %42'si ilkokul mezunu olup, %20'si hiç okula gitmemişti. Olguların %55'inde sigara, %19'unda alkol öyküsü vardı. Aylık gelir düzeyleri ise ortalama 438.2±363 YTL olarak bulundu. Sonuç: Sonuç olarak bronşektazi sosyoekonomik düzeyi düşük olan bireylerin bir hastalığı olarak düşünüldü.Öğe Bronşiyolitis obliterans organize pnömoni: Solunum yetmezliğiyle seyreden üç olgu(2005) Yalçın, Ömer; Altıay, Gündeniz; Tabakoğlu, Erhan; Çağlar, Tuncay; Hatipoğlu, Osman NuriBronşiyolitis obliterans organize pnömoni (BOOP) sebebi bilinmeyen, küçük hava yolları içinde granülasyon dokusuyla karakterize bir durumdur. Tipik başlangıç dispne, öksürük, ateş, kilo kaybı ve göğüs radyografisinde tek veya birden çok opasiteler şeklindedir. Bazı vakalarda hızlı progresyon ve ölüm görülür. Bir aylık süre içinde üç idiyopatik BOOP olgusu izledik. Tüm olgularımızda patolojik tanı bronkoskopi eşliğinde transbronşiyal biyopsiyle konuldu. Olgularımızın ortak özelliği hızlı bir şekilde solunum yetmezliği bulgularının gelişmesiydi. Üç gün yüksek doz steroidle (1. gün 4 x 80 mg, 2. gün 3 x 80 mg, 3. gün 2 x 80 mg prednizolon) tedavi başladık ve 1 mg/kg/gün prednizolonla devam ettik. Tüm olgularımızda hızlı bir klinik ve radyolojik iyileşme izledik. Üç olgunun da bir aylık süre içinde başvurması ve hızla solunum yetmezliği bulgularının görülmesi ilginçti.Öğe Edirne ilinde 1996-2006 yılları arası antitüberküloz ilaç direnç oranlarındaki değişim(2010) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Otkun, Metin; Perincek, GökhanAmaç: İlimizde 1996 ve 2006 yılları arasında antitüberküloz ilaç direnç oranındaki değişimi saptamak. Gereç ve yöntem: Çalışmaya, 1996 ve 2006 yıllarında Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan hastalar alındı. İzoniazid, rifampisin, etambutol, streptomisin ve çoklu ilaç direnci saptanan hastaların bilgileri, SPSS 15 veri tabanına yüklendi ve istatistiksel inceleme yapıldı. Bulgular: Yapmış olduğumuz çalışmada; 1996 yılında 70 hastada Mycobacterium tuberculosis üremesi saptandı. Bunlardan 21?inde izoniazid, 8?inde rifampisin, 7?sinde etambutol, 27?sinde streptomisin ve 5?inde çok ilaca direnç saptandı. 2006 yılında ise; 47 hastada Mycobacterium tuberculosis üremesi saptandı. Hastaların 11?inde izoniazid, 4?ünde rifampisin, 1?inde etambutol, 2?sinde streptomisin ve 3?ünde çok ilaca direnç saptandı. Dirençli değişimi karşılaştırıldığında; izoniazid dirençli hasta sayısının 21?den 11?e (%30?dan %23.4?e), rifampisin dirençli hasta sayısının 8?den 4?e (%11?den %8.5?e), etambutol dirençli hasta sayısının 7?den 1?e (%13?ten %2.1?e), streptomisin dirençli hasta sayısının 27?den 2?ye (%39?dan %4.3?e) ve çok ilaca dirençli hasta sayısının da 5?ten 3?e (%7?den %6.4?e) gerilediği saptandı. Sonuç: İlimizde on yıllık süre zarfında antitüberküloz ilaç direncinde; izoniazid, rifampisin, etambutol ve çok ilaca direnç de ista- tistiksel olarak anlamlı bir düşüş olmazken, streptomisin direncindeki düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).Öğe Hamilelikte ritodrin kullanımına bağlı gelişen ciddi solunum yetmezliği(2009) Çiftçi, Abdullah; Tabakoğlu, Erhan; Özdemir, Levent; Kökten, Rıfat; Altay, Gündeniz; Hatipoğlu, Osman; Çağlar, TuncayRitodrin, tokolitik ajan olarak preterm doğum eyleminde kullanılmaktadır. Ritodrin tedavisi sırasında ortaya çıkan en ciddi komplikasyonlardan biri pulmoner ödemdir. Pulmoner ödem insidensi; çoğul gebelik, glukokortikoid uygulanımı, fazla sıvı verilmesi ve maternal enfeksiyon olması durumunda artmaktadır. 21 yaşında 33 haftalık ikiz gebeliği olan ve preterm doğum eylemi nedeni ile kadın doğum servisine yatırılarak ritodrin ve steroid tedavisi başlanan olgumuz, yatışının 2. gününde öksürük, dispne ve ateş gelişmesi üzerine değerlendirildi. Çekilen PA grafide bilateral diffüz konsolidasyon alanları, arteryel kan gazında ağır hipoksi ve hipokapnisi mevcuttu. Bu klinik ile pnömoni, pulmoner emboli, sepsis, akciğer ödemi ön tanılarıyla entübe edildi. Olgumuza sezeryan sonrası 2 gün mekanik ventilasyon uygulandı. Klinik olarak hızla yanıt alınan hastaya ritodrine bağlı akciğer ödemi tanısı kondu. Preterm doğum eylemi sırasında gelişen solunum yetmezlikl erinde ritodrin ve steroid uygulanması sonucu akut pulmoner ödem oluşabileceği akılda tutulmalıdır.Öğe Kronik obstrüktif akciğer hastalığında solunum kasları egzersizlerinin ve aerobik egzersiz programının solunum fonksiyon testlerine ve arter kan gazı değerlerine etkisi(2004) Sarpkaya, Ülkü; Tuna, Hakan; Altıay, Gündeniz; Tabakoğlu, ErhanPulmoner rehabilitasyonun temel amacı hastanın yaşam kalitesini, güç ve dayanıklılığını arttırmak ve dispneyi önlemektir. Pulmoner rehabilitasyonun etkinliğini araştırmak üzere yaş ortalaması 61 ve ortalama birinci saniye zorlu ekspirasyon volümü (FEV1) değeri 1,46 (0,60) olan 19 (16/3 erkek/bayan) KOAH olgusu alındı. Hastalara 6-8 haftalık treshold inspratory muscle trainer (İMT) cihazıyla uygulanan solunum kas egzersizlerini içeren ayaktan takipli ev programı ve sonrasında hastane programı olarak 4 hafta süreyle bisiklet ergometresi yaptırıldı. Solunum fonksiyon testlerinden; FEV1, zorlu vital kapasite (FVC), maksimum inspiratuar-ekspiratuar basınçta (PImax-PEmax) ve kan gazı analizlerinden; arter oksijen basıncı ve satürasyonunda, ayrıca 6 dakika yürüme mesafelerinde iyileşmeler olduğu tespit edildi (p<0,05). Bu sonuçlar pulmoner rehabilitasyon komponentlerinin güvenli bir şekilde bölünebileceğini ve aerobik egzersiz programından önce solunum sisteminin hazırlanması ile ek yararlar elde edebileceği düşüncemizi desteklemektedir.Öğe Kronik obstrüktif akciğer hastalığında solunum kasları egzersizlerinin ve aerobik egzersiz programının yaşam kalitesi üzerine etkileri(2005) Sarpkaya, Ülkü; Tuna, Hakan; Tabakoğlu, Erhan; Altıay, GündüzKronik obstrüktif akciğer hastalığının (KOAH) tıbbi tedavisinde son birkaç dekatta önemli gelişmeler sağlanmakla birlikte, destekleyici bir takım rehabilitasyon programlarının gerekliliği de ön plana çıkmaktadır. Çalışmamızda KOAH’ta solunum kasları eğitimi ve aerobik egzersiz programının yaşam kalitesi üzerine etkisini araştırmayı amaçladık. Bu amaçla, 19 KOAH olgusu çalışmaya alındı. Hastalara 6-8 haftalık threshold inspiratory muscle trainer (IMT) cihazıyla uygulanan solunum kas egzersizlerini içeren ev programı ve sonrasında hastane programı olarak 4 hafta süreyle bisiklet ergometresi yaptırıldı. Altı dakika yürüme mesafeleri, Kısa Form 36 (SF-36) ve St George Solunum Sorgulama Formu değerlendirmeleri; başlangıçta, ilk ve son aşamada tekrarlandı. Saint George Solunum Sorgulama Formu ve SF-36 ile değerlendirilen yaşam kalitesi indeksi parametrelerinin tüm alt başlıklarında anlamlı iyileşmeler görüldü (p<0,05). Bu sonuçlar pulmoner rehabilitasyon komponentlerinin güvenli bir şekilde bölünebileceğini ve aerobik egzersiz programından önce solunum sisteminin hazırlanması ile ek yararlar elde edebileceği düşüncemizi desteklemektedirÖğe Küçük hücreli akciğer kanserinde sağkalımı etkileyen prognostik faktörler(2009) Özlen, Burcu; Hatipoğlu, Osman Nuri; Özdemir, Levent; Süt, Necdet; Altay, Gündeniz; Tabakoğlu, ErhanAmaç: Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) hızla ilerleyen, kötü klinik seyirle giden, kemoterapi ve radyoterapiye iyi yanıt veren bir hastalıktır. Bazı klinik veriler ve laboratuvar parametreleri sağkalımı değerlendirmede kullanılabilir. Bu çalışmanı n amacı KHAK tanısı alan hastalarda sağkalımın incelenmesi ve sağkalıma etki eden prognostik faktörlerin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: KHAK tanısı ile kemoterapi planlanan ardışık 46 hasta prospektif olarak çalışmaya alındı. Hastaların bazal karakteristik özellikleri ve prognoza etki edebilecek değişkenler kaydedildi. Hastaların yaşam süreleri belirlendi. Kaplan Meier analizi ile yaşam süresi eğrileri çizildi. Bulgular: Medyan sağkalım süresi 338 gün (%95 güven aralığı: 243 - 432) olarak bulundu. Bir aylık sağkalım oranı %89, 6 aylık sağkalım oranı %62, 1 yıllık sağkalım oranı ise %45 olarak hesaplandı. Tek değişkenli analizde p<0.05 olan değişkenlere, çok değişkenli cox regresyon analizi uygulandı. Çok değişkenli analizde karaciğer metastazı (Relatif Risk (RR): 4.99, %95 güven aralığı: 1,21 - 20,53 ), kilo kayb? (RR: 11.3, %95 güven aralığı: 1,11 - 115,5) ve 1. kür sonrası total protein düzeyinin düşüklüğaaa ü (RR: 0.198; %95 güven aralığı: 0,06 - 0,63), sağkalım ile ilişkili bağımsız prognostik faktörler olarak saptandı. Sonuç: KHAK mortalite hızı yüksek bir hastalıktır. Saptadığımız prognostik faktörlerin ileri çalışmalarla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.Öğe Küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalarda serum total ve lipide bağlı siyalik asidin marker olarak önemi(2007) Gökmen, Selma Süer; Kazezoğlu, Cemal; Tabakoğlu, Erhan; Altıay, Gündeniz; Güngör, Özgül; Türe, MevlütAmaç: Küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalarda serum total siyalik asit (TSA) ve lipide bağlı siyalik asit (LSA) düzeyleri incelendi ve hastaları sağlıklı bireylerden ve birbirinden ayırmada bu parametrelerin marker olarak rolü irdelendi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya henüz hiç kemoterapi ve/veya radyoterapi almamış 102 küçük hücreli dışı ve 57 küçük hücreli akciğer kanserli toplam 159 erkek hasta ve 35 sağlıklı erkek gönüllü dahil edildi. Serum TSA analizinde Warren yöntemi, LSA analizinde Katopodis yöntemi kullanıldı. Bulgular: Küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastaların serum TSA ve LSA düzeyleri sağlıklılara göre anlamlı olarak yüksekti (p<0.001), ancak bu iki hasta grubu arasında bu açıdan anlamlı farklılık bulunmadı. ROC (Receiver operating characteristic) analizinde, küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastaları sağlıklılardan ayırmada TSA'nın özgüllüğünün, LSA'nın ise duyarlılığının daha iyi olduğu görüldü. Öte yandan, küçük hücreli akciğer kanserli hastaları sağlıklılardan ayırmada LSA'nın daha duyarlı olduğu saptandı. Sonuç: Serum total ve lipide bağlı siyalik asit, küçük hücreli ve küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastaları sağlıklılardan ayırmada biyokimyasal marker olarak önemli rol oynayabilir.Öğe Masif pulmoner emboli nedeniyle trombolitik tedavi uygulanan hastalarda yaşam süresi üzerine etki eden faktörler(2010) Altıay, Gündeniz; Edis, Çakır Ebru; Hatipoğlu, Osman Nuri; Tabakoğlu, Erhan; Perincek, GökhanMasif pulmoner emboli hayatı tehdit eden bir hastalık olup, trombolitik tedavi hayat kurtarıcıdır. Bu çalışmanın amaçları; masif pulmoner emboli tanısıyla trombolitik tedavi uyguladığımız hastalardaki erken ve geç mortalite oranlarını, mortalite ile ilişkili risk faktörlerini saptamaktır. 1998-2006 yılları arasında masif pulmoner emboli tanısıyla trombolitik tedavi uyguladığımız tüm hastaların hastane ve poliklinik kayıtları retrospektif olarak incelendi. Pulmoner emboli tanısı spiral bilgisayarlı tomografi ve/veya ventilasyon/perfüzyon sintigrafisi ile konuldu. Masif pulmoner emboli nedeniyle tPA veya streptokinaz uygulanmış 22'si kadın toplam 41 hasta çalışmaya alındı. Sağkalım analizlerinde Kaplan-Meier yöntemi, mortaliteyle ilişkili bağımsız risk faktörlerini saptamak için Cox regresyon analizi uygulandı. Hastanede yatarken olan ölüm erken mortalite veya hastane mortalitesi olarak, taburcu edildikten sonra oluşan ölüm ise geç mortalite olarak kabul edildi. Kırk bir hastanın 12'si hastanede yatarken (hastane mortalitesi %29), taburcu edilen 29 hastanın altısı ise taburcu edildikten sonraki süreçte öldü (geç mortalite %21). Taburcu edilen hastaların ortalama yaşam süresi 2304 gün (%95 GA 1725-2884) olarak bulundu. Streptokinaz veya tPA kullanan hastalarda erken ve geç mortalite oranları (p> 0.05) ve yaşam süreleri açısından anlamlı bir fark saptanmadı (p= 0.8908). Aritmi varlığı [p= 0.01; Odds oranı (OR): 6.25] ve juguler venöz dolgunluk (p= 0.03; OR: 6.75) hastane mortalitesi için, birden fazla ek hastalık varlığı ise geç mortalite (p= 0.02; OR: 23.7) için bağımsız risk faktörleri olarak bulundu. Hastane mortalitesi için juguler venöz dolgunluk veya aritmi varlığının prognostik sensitivitesi %75, spesifisitesi %79, pozitif prediktif değeri %60, negatif prediktif değeri %88 idi. Masif pulmoner embolili bir hastada aritmi ve/veya juguler venöz dolgunluk varlığı hastane mortalitesi için kötü prognostik faktörlerdir. Taburcu olan hastalarda yaşam süresini belirleyen ise altta yatan ek hastalık varlığıdır.Öğe Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu hastaların antitüberküloz ilaçlara direnç oranları(2011) Perincek, Gökhan; Tabakoğlu, Erhan; Otkun, Metin; Özdemir, Levent; Özdemir, BurcuAmaç: Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu olguların antitüberküloz ilaç direnç oranlarının belirlenmesi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2005-2007 yılları arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kültürde Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu 134 hasta alındı. BACTEC 460 TB sistemi kullanılarak dört major antitüberküloz ilaca (H, R, streptomisin (SM), etambutol (EMB)) karşı gelişen direnç ve çok ilaca direnç oranları araştırıldı. Bulgular: Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan 134 akciğer tüberkülozlu olgunun 31’i bayan, 103’ü erkekti. Hastaların %58.2’sinde Erlich-Ziehhl Neelen (EZN) boyama ile Asido Rezistan Basil tespit edildi. Antitbc direnç oranları H %10.4, R %3, EMB %0.7, SM %0.7 olarak saptandı. Sonuç: Akciğer tüberkülozlu hastalarda belirlenen direnç paternlerinin izlenmesi, uygulanacak tedavi protokollerinin belirlenmesinde ve uzun vadede direnç gelişiminin önlenmesinde yararlı olacaktır. (Tur Toraks Der 2011; 12: 111-3)Öğe Solunum yoğun bakım hastalarında mortalite oranları ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi(2007) Altıay, Gündeniz; Tabakoğlu, Erhan; Özdemir, Levent; Tokuç, Burcu; Çevirme, Leyla; Hatipoğlu, Osman Nuri; Çağlar, TuncayBu çalışmanın amacı solunum yoğun bakım ünitesinde mortalite oranları ve bunu etkileyen faktörleri belirlemektir. Mayıs 2003 – Mayıs 2005 tarihleri arasında solunum yetmezliği ile başvuran, ardışık toplam 150 hasta Trakya Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları bölümünde, ileriye yönelik olarak değerlendirildi. 135 hasta çalışmaya dahil edildi. Çalışma dışı bırakılan hastalar; ilk 24 saat içinde ölenler (n:8) ve malign hastalığı olanlar (n:7) idi. Hastaların 92’si erkek, 43’ü kadın ve yaş ortalaması 64.9 ± 12.9 idi. Mortalite oranı %32.6 (44 hasta) idi. En yüksek mortalite oranı (%54.2) ağır pnömoni/ sepsis olgularında idi. Hastanede ölen ve yaşayanların karşılaştırılmasında t-testi ve ki-kare testi kullanılmıştır. Hastanede ölümü belirleyen bağımsız faktörler lojistik regresyon analizi ile bulunmuştur. Mortalite artışını bağımsız olarak etkileyen durumlar; aritmi varlığı (Odds oranı (OR): 8.10; %95 CI: 2.67 – 24.58, p<0.05), invaziv mekanik ventilasyon gereksinimi (OR: 6.04; %95 CI: 1.88 – 19.34, p<0.05), kardiyotonik ihtiyacı (OR: 5.36; %95 CI: 1.67 – 17.22, p<0.05) ve ventilatör ile ilişkili pnömoni gelişimi (OR: 5.21; %95 CI: 1.54 – 17.63, p<0.05) idiÖğe Trakya bölgesinde pulmoner semptomlarla başvuran hastalarda alerji deri testi sonuçları(2007) Edis, Çakır Ebru; Tabakoğlu, Erhan; Çağlar, Tuncay; Hatipoğlu, Osman N.; Altıay, GündenizAmaç: Bu çalışmada Pulmoner semptomlarla başvuran hastalarda alerjen duyarlılığı profilinin belirlenmesi amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Ekim 1999-Nisan 2005 tarihleri arasında pulmoner yakınmalarla başvuran 196 hastada (136 kadın, 60 erkek; ort. yaş 34.7±11.7) yapılan deri testi sonuçları, total IgE sonuçları ve alerji bilgi formları geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların IgE medyan değeri (%25-75) 202 U/ml (118-530) idi. En sık görülen semptom %65.3 ile nefes darlığı iken ikinci sıklıkta başvuru nedeni %63.8 ile öksürüktü. Bu semptomlar %46.9 hastada toz alırken artmaktaydı. Hastaların %59.7'sinde en az bir alerjene duyarlık saptandı. Tek alerjen ile duyarlılık %18.9 iken çok alerjene duyarlılık %40.8 olarak tespit edildi. En sık %39.8 ile ev tozu akarlarına karşı alerji tespit edilirken ikinci sıklıkta %26 ile ağaç polenlerine karşı saptandı. D. Farinea'ya %33.7, D. Pteronyssinus'a %32.7 duyarlık saptandı. Sonuç: Trakya Bölgesi'nden alerjik semptomlarla başvuran hastalarda en sık ev tozu akarlarına karşı duyarlılık saptandı. Olguların %46.9'unda da semptomların evde, toz alırken artması bu bulguyu destekler nitelikteydi.Öğe Yağ embolisi: Olgu sunumu(2006) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Gürlü, Vuslat; Hatipoğlu, Osman N.; Altıay, Gündeniz; Yılmam, İlker; Özlen, BurcuYağ embolisi, genellikle uzun kemik travmasının komplikasyonu olarak ortaya çıkan nadir bir durumdur. Travma sonrası 24 - 72 saat sonra solunum sistemi, santral sinir sistemi, üriner sistem, göz ve deride semptom ve bulgular ile kendini gösterir. 46 yaşındaki erkek olgu, sol tibia fraktürü sonrası 30. saatte konfüzyon, ateş, dispne, taşipne, göğüs ön bölgesi ve ön aksiller hatta peteşiyal döküntü şikayeti ile değerlendirildi. Hastanın antero - posterior akciğer grafisi normaldi, alınan arteryel kan gazında hipoksi-hipokapnisi mevcuttu. Yapılan ventilasyon - perfüzyon sintigrafisi orta ihtimalli emboli olarak değerlendirildi. Bilinç durumunu açıklayacak bir patoloji saptanmadı. Göz dibi muayenesinde retinada eksüdatif alanlar ve küçük kanama odakları, idrar analizinde bol miktarda yağ globülleri saptandı. Steroid tedavisi ile hastanın klinik bulguları hızla düzeldi.Öğe Yüksek resolüsyonlu bilgisayarlı tomografi ile bronşektazi teşhisi konan hastalarda akciğer grafisi ve dinleme bulgularının tanıdaki değeri(Trakya Üniversitesi, 1996) Tabakoğlu, Erhan; Çağlar, TuncayÖZET Bronşların irreveribl genişlemesi olarak tanımlanan bronşektazi ülkemiz için inemini koruyan bir hastalıktır. Gelişmiş ülkelerde ender rastlanıldığından bu konuda az :alışma yapılmaktadır. YRBT bronşektazi tanısında, yayılımını ve tipini belirlemede artık bronkografi /erine sıklıkla kullanılır olmuştur. Uygulama kolaylığı, daha ayrıntılı bilgi vermesi ıedeniyle sıkça tercih edilmeye başlanan YRBT'ye bronşektazi düşünülen her hastada ihtiyaç var mıdır? Akciğer grafisi ve dinleme bulgusuyla gerçekte bronşektazinin ne cadannı tespit ederiz? Sorularının cevaplarını verebilmek amacıyla çalışmamızı ) anladık. Bronşektazi tanısı konan 41 hastaya postero anterior akciğer grafisi, YRBT uygulandı. Hastaların fizik muayenelerindeki oskültasyon bulguları kaydedildi. Akciğer grafîleri Gudbjerg kriterleri kullanılarak normal, artmış çizgilerime, kalabalıklaşma, sirküler çizgilerime ve bal peteği bulgularına göre dört ayrı gruba ayrıldı (5). Bu değerlendirmeler üst, orta ve alt zon olmak üzere tüm zonlar için uygulandı. YRBT çeşitleri bronşektazinin varlığını, tipini ve yaygınlığım belirlemek için kullanıldı. 3ronşektazinin yaygınlığı skorlandı. Oskültasyon bulgusu tüm zonlar için ayrı ayrı kaydedildi. Akciğer grafisi bulguları ve dinleme bulgusu ile YRBT bulguları arasında ciddi bir ilişkinin varlığı gösterildi. Akciğer grafısinin bronşektaziyi tespit edebilmedeki sensitivitesi %72, spesifıtesi %78 bulundu. Dinleme bulgusu olarak ralin, bronşektaziyi tespit etmede sensitivitesi %90, spesifıtesi %69 bulundu. Akciğer grafisi ve dinleme bulgusu beraber değerlendirildiğinde bulguların her hangi birisi bronşektazi düşündürüyorsa sensitivite %93, spesifıte %57, şayet akciğer grafisi ve dinleme bulgusu ikisi birden bronşektazi düşündürüyorsa sensivitesi %95, spesifıtesi %8 1 bulundu. Akciğer grafisi bulguları ile bronşektazi tanısı seyrek olarak konulabilmektedir ve bulgular nonspesifiktir. Dinleme bulgusu olarak ralin bir çok hastalıkta duyulabilmektedir. Klinik olarak bronşektazi düşünülen hastalarda, akciğer grafisinin nonspesifik bulguları dinleme bulgusuyla beraber değerlendirildiğinde, ikisi de bronşektazi düşündürüyorsa. 32klinik önemi olmayan bronşektaziler hariç, hemen tamamında etkili bir tam ağlanabileceğim gösterdik. Bu bulgularla her vakada bronşektazi tanısı için YRBT'ye ihtiyaç yoktur. PA akciğer grafisi ve dinleme bulgusu bronşektazi tanısında yol gösterici alacktır. 33Öğe Yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografi ile bronşektazi saptanan hastalarda akciğer grafisi ve dinleme bulgularının tanısal verimliliği(2000) Tabakoğlu, Erhan; Çakır, Bilge; Çağlar, Tuncay; Agun, Kemal; Erdoğan, Sarper; Hatipoğlu, Osman N.Son yıllarda bronşektazi tanısında Yüksek Rezolüsyonlu Bilgisayarlı Tomografi (YRBT) yaygın olarak kullanılmaktadır. Bronşektazi düşünülen her hastada YRBT'ye gereksinim var mıdır; akciğer grafisi ve dinleme bulgusuyla gerçekte bronşektazinin ne kadarını saptarız; bu soruları yanıtlamak için bronşektazi tanısı konan 41 hasta akciğer grafisi, dinleme bulgusu ve YRBT ile değerlendirildi. Akciğer grafisi bulguları ve dinleme bulgusu ile YRBT bulguları arasında ciddi bir ilişkinin varlığı gösterildi. Akciğer grafisinin bronşektaziyi saptamadaki duyarlılığı 0.72, özgüllüğü 0.79 olarak saptandı. Dinleme bulgusu olarak ral varlığının ise bronşektaziyi saptamadaki duyarlılığı 0.69, özgüllüğü 0.90 olarak bulundu. Akciğer grafisi ve dinleme bulgusu birlikteliği, bir tanı yöntemi olarak ele alındığında tanı oranı artıyordu. Bunlardan herhangi biri bronşektaziyi düşündürüyorsa, duyarlılık 0.68, özgüllük 0.75; akciğer grafisi ve dinleme bulgusunun her ikisi birden bronşektaziyi düşündürüyorsa, duyarlılık 0.80, özgüllük 0.95 olarak saptandı. Klinik olarak bronşektazi düşünülen hastalarda, akciğer grafisinin özgül olmayan bulguları dinleme bulgusuyla beraber değerlendirildiğinde, her ikisi de bronşektazi düşündürüyorsa, klinik önemi olmayan bronşektaziler dışında hemen tamamında etkili bir tanı sağlanır. Bronşektazi tanısı için her olguda YRBT'ye gereksinim yoktur.