Yazar "Ateş, Sinan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 12 EYLÜL 1980 DARBESİ İLE 28 ŞUBAT 1997 DARBESİ ARASINDA DİNSİYASET İLİŞKİLERİ ve DİN EĞİTİMİ POLİTİKALARI(2018) Ateş, SinanÇok partili hayata geçiş sürecinin başlamış olması, dünyada yaşanan SoğukSavaş esnasında Türkiye’nin bu savaşta ABD’nin yanında yer alması ve II. DünyaSavaşı sürecinin ülke içerisinde oluşturduğu iktisadi buhran neticesinde 1946-1950yılları arasında Türkiye’de “dini uygulamalarda liberalleşme” olarak adlandırılan birsüreç yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Bu sürecin ardından 1950 yılında iktidaragelen Demokrat Parti, 1946-1950 arasında başlayan dini uygulamalarda liberalleşmesürecine hız kazandırmış ve bu süreci 1960 darbesine kadar devam ettirmiştir. 1960darbesi sonrası ise farklı bir durum ortaya çıkmış ve din politikaları hususunda bazıdeğişiklikler yapılmış olup 12 Eylül 1980 Darbesi’ne kadar bu durum devam etmiştir. 12Eylül Darbesi’nden sonra da bu süreç devam etmiş ve din politikaları bağlamında bazıdeğişiklikler yapılmış ve bir takım uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple 12 EylülDarbesi sonrası din-siyaset ilişkisinin gelişiminin anlaşılıp ortaya konulması önem arzetmektedir. Bu çalışmada 12 Eylül 1980 Darbesi’nden 28 ?ubat Darbesi’ne kadarTürkiye'de din olgusuna ilişkin izlenen temel politikalar ile bunların uygulanmasınailişkin hususlar üzerinde durulacaktır. Çalışmada çok partili hayatla birlikte DemokratParti'nin din politikaları üzerindeki etkisi ve 27 Mayıs Darbesi sonrası din politikalarıözetlendikten sonra, din konusunda gündeme gelen okullarda din eğitimi, 1980 sonrasıokullarda din eğitimi, din eğitiminde muafiyet şartları, din eğitiminde yaklaşım tarzı, dinkültürü ve ahlak bilgisi ders kitapları, laikliğe aykırılık gerekçesiyle siyasi parti kapatma,başörtüsü sorunu ve 28 ?ubat Süreci din/laiklik politikaları, sekiz yıllık zorunlu eğitimgibi temel konular kronolojik sıraya uygun olarak ele alınıp incelenecektir.Öğe HAMLE DERGİSİ’NDE İNANMIŞ AYDININ PROBLEMLERİ(2019) Ateş, SinanHamle Dergisi’nde bir kültür ve düşünce hamlesi olarak dokuzuncu ve on dokuzuncusayılar arasında olmak üzere her bir sayıda dönemin tanınmış bir simasına “İnanmış AydınınProblemleri” konusu bağlamında “İslâm Düşüncesi Neden Geriledi?” ve “İslâm DüşüncesiNasıl Gelişebilir?” başlığında dört farklı soru sorularak şahısların düşünce ve yorumları alınıpyayımlanmıştır. İlk olarak Cemil Meriç ile birlikte bu mülakat zinciri başlamış ve ardından sonrakisayılarda yayımlanmak üzere Hayrettin Karaman, Erol Güngör, İsmet Özel, Nevzat Kösoğlu,Rasim Özdenören, S. Ahmed Arvasi, S. Hayri Bolay, Süleyman Uludağ, Taha Akyol ve MehmetAydın’ın mülakatlarına dergide yer verilmiştir. Hamle Dergisi’nin dönemin önde gelenaydınlarıyla yapmış olduğu bu mülakat dizisi, gerek o dönem için gerekse günümüz toplumu içinoldukça faydalı bir düşünce etkinliği mahiyetindedir.12 Eylül Darbesi toplumun bütün kesimlerine etkilemişken, siyasi ve kültürel bir kabızlığıda beraberinde getirmiştir. Bu durumun idrakinde olup, Türk Milletinin ve İslam Âlemi’ninmeselelerine dair söz söyleme yetkinliği içerisinde olan isimler muhtelif fikri mahfiller dairesinde,söz konusu “kabızlığı” gidermenin yollarını aramıştır. Başta İran ?slam Devrimi olmak üzereçeşitli uluslararası gelişmeler ise bilhassa ?slam dünyasında bir takım tartışmaları taşımış,ortaya çıkan meselelere dair mütefekkirlerin fikir teatilerine müracaat etmek durumundakalınmıştır.Netice itibariyle dönemin önde gelen aydınlarıyla yapılan bu mülakat serisi, gerek odönem için gerekse günümüz toplumu için oldukça faydalı bir felsefî hamle mahiyetindedir.Diğer yandan mülakat esnasında sorulan sorular ve verilen cevaplar, bir yönüyle bugünküMüslüman toplumun problemleri adına da geçerliliğini hala korumaktadır.Öğe İleri evre over kanserinde prognostik biobelirteç araştırılması(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2012) Ateş, Sinan; Varol, FüsunBiz çalışmamızda evre III ve IV over kanserli hastalarda tanı ve taramada hastanın takibinde kullanılan bir biobelirteç olan CA-125 ile birlikte TGF-ß ve CRP nin ilişkisini araştırmayı düşündük. TGF-ß ve CRP nin inflamasyon yolunda rol alan bir belirteç olduğunu ve inflamasyonunda over kanserinin patogenezinde rol aldığını biliyoruz. Bu nedenle TGF-ß ve CRP nin ,CA-125 gibi hastalığın progresyonunu ve prognozunu göstermede başarılı bir belirteç olabileceği hipotezi ile bu çalışmaya başladık. Şubat 2006 ile Temmuz 2012 tarihleri arasında, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilimdalı Kliniği'nde over kanseri tanısı ile opere edilen, evre III ve IV olduğu saptanan 29 hasta araştırma kapsamına alınarak prospektif olarak incelendi. Hastalığın prognozunda TGF-ß ve CRP değerlerinin ve bunların CA-125 ile korelasyonu araştırıldı. Bizim çalışmamız pilot bir çalışma olarak değerlendirilmektedir. Her tümörün gen ekspresyonlarının farklı olması biyolojik davranışlarının da farklı olmasına neden olmaktadır. Bu yüzden hastaları kümülatif değilde tek tek ele alarak irdeledik. Grafik değerlendirmesinde % 37 hastanın grafik sonuçlarının TGF-ß ,CRP.CA-125 açısından beklenen sonucu gösterdiği görüldü. Fakat TGF-ß ,CRP için hastalık açısından belirli bir cut off değer olmadığından hastalık tanımı, CA-125 in cut off değeri olan 35 U/ml ye göre yapıldı. Bu nedenle bazı değerler hastalığı işaret etse de grafik uyumu saptanmadı. Sonuç olarak TGF-ß ve CRP nin hasta sayısımız az olması Nüks ya da metastaz döenemlerinde hastaları tedavisiz yakalayamamız nedeniyle kısıtlılık göstermektedir. TGF-ß' nın CA-125 birlikte kullanıldığında yapılan çalışamamız daha geniş popülasyonlu çalışmalarla desteklendiği taktirde hastalığın prognozunun değerlendirilmesi,nüksün saptanması,preoperatif operasyon planının yapılması(omentum,asit ve diafragma tutlumunu göstermesi nedeniyle) ve neoadjuvan kemoterapi verilecek hasta seçiminde bize faydalı olacağını düşündük. CRP değerlerinin incelenmesinde ise yinelenen CRP ucuz, kolay bakılabilen bir markerdır.Hastalar değerlendirildiğinde CRP'nin tedavi planında ve takipte CA-125'e yardımcı bir marker olarak kullanılabileceğini düşünmekteyiz.Çalışmamız pilot bir çalışma olup daha yüksek hasta popülasyonlarıyla desteklendiğinde over kanserinin tedavi takip ve taramada yeni protokollerin ve yeni sınıflamaların olabileceğini düşündük. Anahtar kelimeler: Over kanseri, İnflamasyon, CA-125,TGF-ß, CRPÖğe Intrahepatic Cholestasis and Adverse Perinatal Outcomes in the Third Trimester: A 10-year Case-control Study(2022) Yener, Cem; Sayın, Cenk; Erbilen, Esra Altan; Ateş, Sinan; Varol, FüsunBackground: To evaluate the perinatal outcomes in women whom developed intrahepatic cholestasis of pregnancy (ICP). Materials and Methods: Medical records of 76 patients who were followed up in a tertiary center due to ICP between January 2010 and December 2019 were evaluated retrospectively. Women with ICP (n=76) and age matched controls (n=228) were included to our study. Bile acid (BA) values could be reached in 42 of 76 patients. Results: There was no significant difference in terms of family history, fetal gender, or the presence of meconium in the amniotic fluid between the groups (p>0.05) except cesarean rates were significantly higher in ICP group (p<0.001). The median gestational weeks at delivery, fetal weight and Apgar scores at the 1st- and at the 5th-minutes in the ICP group were significantly lower than those in the controls (p<0.05). Gestational weeks at delivery was similar in women with BA values above or under 40 ?mol/L (p>0.05). Conclusion: ICP has important fetal implications. There is an increased risk for poor fetal outcomes, including preterm delivery and fetal demise. Therefore, close follow-up and meticulous observation is indispensable. Keywords: Intrahepatic cholestasis, neonatal outcome, pregnancy, ursodesoxycholic acidÖğe İntravajinal Mizoprostolün Gebelik Sonlandırılmasında Etkinliğinin Değerlendirilmesi(2020) Yener, Cem; Ateş, Sinan; Sayın, Cenk; Görmez, Süheyla; Varol, FüsunAmaç: Çalışmamızın amacı Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Doğum Kliniğinde Mayıs 2016 –Aralık 2018 tarihleri arasındaki 2,5 yıllık zaman aralığında terminasyon yapılan gebeliklerin endikasyonlarının dağılımını değerlendirmek ve 10 (on) hafta üzeri gebelik sonlandırmasında dört saatte bir intravajinal ve yirmi dört saatte bir vajinal yolla uygulanan sırasıyla 400 ?g ve 600 ?g mizoprostolün etkinliğini karşılaştırmak. Gereç ve Yöntem:Retrospektif dosya incelemesi şeklinde planlanan çalışmamızda kliniğimizde terminasyon kararı verilen 10 (on) hafta üzeri gebeliklerin sonlandırılma endikasyonları ve uygulanmakta olan mizoprostol tedavi protokollerinin etkinliği incelendi. 18-45 yaş arası, 10 (on) hafta ve üzeri olan gebeliklerin sonlandırılmasının planlandığı toplam 128 kadının dosyası değerlendirildi. 63 hastaya (Grup 1) 4 saat ara ile tekrarlanan 400 ?g vajinal yolla mizoprostol uygulandı. 65 hastaya (Grup 2) 24 saat ara ile tekrarlanan 600 ?g vajinal yolla mizoprostol uygulandı. Her iki grupta yeterli uterin kontraksiyon elde edilene kadar doz tekrarlanıp 48 saat sonrasında abortus/doğum gerçekleşmemesi halinde yöntem başarısız olarak kabul edildi. Bulgular: Çalışmamızda termine edilen 128 hastanın terminasyon endikasyonları belirlendi. Gebelik terminasyon endikasyonları: Missed Abort ve IUGR (in utero mort fetus) 32(%25), santral sinir sistemi anomalileri 30(%23,4), anhidramniyoz 28(%21,8), kromozal anomaliler 11(%8,5), kardiyak anomaliler 7(%5,4), çoklu sistem anomalileri 6(%4,6), kas iskelet anomalileri 5 (%3,9), gastrointestinal ve genitoüriner sistem anomalileri 5(%3,9), teratojen ilaç kullanımı ve radyasyona maruz kalma 4(%3,1) bulundu. Grup 1 olgularda 48 saatte abortus oranı (%90.4) idi. Grup 2 olgularda 48 saatte başarı oranı ise (%92,3) bulundu.Sonuç: İlk trimester ve ikinci trimesterde yapılan obstetrik ultrasonografi fetal yapısal anomalilerin tanısında tek yöntemdir. Santral sinir sistemi anomalileri fetal anomaliler içerisinde en büyük grubu oluşturmaktadır. Hastanemizde 10 (on) hafta ve üzeri gebelik sonlandırılmasında kullanılan mizoprostolün etkili ve güvenilir olduğu düşünülmektedir.Öğe MEASUREMENT OF FETAL NASAL BONE LENGTH, PRENASAL THICKNESS AND CORPUS CALLOSUM LENGTH OF FETUSES IN THRACE REGION OF TURKEY(2020) Varol, Füsun; Yener, Cem; Sütçü, Havva; Altan, Esra; Ateş, Sinan; Sayın, CenkAim: The nasal bone can be imaged with ultrasonography from the 10th week of pregnancy. In situations where the nasal bone isaplastic or hypoplastic, the risk of chromosomal anomalies increases. Thickening of the prenasal soft tissue is also apparent in the vastmajority of second-trimester fetuses with Down syndrome. In addition to these, corpus callosum is an another fetal structure that can bevisualized from 18th weeks of the gestation by ultrasound. Agenesis or dysgenesis of it is related with neuro-disabilities. In this study ourobjective was to provide reference charts for fetal nasal bone length, prenasal thickness and corpus callosum length obtained byprenatal sonography between 19th and 23rd weeks of pregnancy.Materials and Methods: The medical records of pregnant women who were followed-up in Trakya University School of Medicine,Department of Obstetrics & Gynecology, Division of Perinatology during the time period of 1st of January 2018 to 31st of December2019 were reviewed retrospectively. We studied 167 patients in between 19th and 23rd weeks of pregnancy.Results: Nasal bone length, prenasal thickness and corpus callosum length increased as the gestation proceeded. Mean±SD for nasalbone length, prenasal thickness and corpus callosum length (mm) between 19th and 23rd weeks were 6.65±0.7, 4±0.5, 20.1±1.4respectively.Conclusion: Ultrasound measurements of nasal bone length, prenasal thickness and corpus callosum can be performed within thesecond-trimester anomaly scan, and these measurements appear to be highly necessary because these measurement sensitive forprenatal diagnosis of chromosomal abnormalities and genetic syndromes.Öğe Measurement of Fetal Penile Length in Thrace Region of Turkey(2021) Yener, Cem; Varol, Füsun; Erbilen, Esra Altan; Ateş, Sinan; Sayın, CenkAim: To provide a reference range for fetal penile length obtained by prenatal sonography between 19th and 23rd weeks of pregnancy. Material and Method: The medical records of pregnant women who were followed-up in our department of Perinatology during the time period of 1st of January 2019 to 31st of December 2019 were reviewed retrospectively. Total 103 patients between 19th and 23rd weeks of gestation were included in the study. Results: Fetal penile length increased as the gestation proceeded. Mean ± SD penile length (cm) between 19th and 23rd weeks of gestation was found to be 0.81±0.23. Conclusion: Ultrasound measurements of fetal penile length can be performed within the second-trimester anomaly scan, and these measurements appear to be necessary because identification of true penile maldevelopment obligates further diagnostic workup.Öğe PLASENTA PREVİA PERKREATA TANI VE YÖNETİMİ: OLGU SUNUMU(2018) Yener, Cem; Sayın, Niyazi Cenk; Uzun, Işıl; Sütcü, Havva; Ateş, Sinan; Varol, Gülizar FüsunPlasenta perkreata, sezaryen ile doğum ve diğer uteringirişimlerdeki artış ile beraber olarak son yıllarda dahayaygın görülür hale gelmiştir. Gebelik esnasındaki doğrutanının çok büyük önemi vardır. Doğru yönetilenhastalarda morbidite ve mortalite oranları daha düşüktür.Bu olgu sunumunda perinatoloji kliniğimize yönlendirilenbir plasenta perkreata olgusunun yönetimini sunmaktayız.Öğe Seroprevalence of Toxoplasma Gondii Antibodies in Pregnant Women in Thrace Region of Turkey - A Tertiary Center Experience(2021) Yener, Cem; Varol, Füsun; Uzun, Işıl; Sütcü, Havva; Yeşildağ, Burcu; Başar, Birsen; Ateş, SinanIntroduction: The objective of the study is to investigate Toxoplasma gondii antibody seroprevalence in pregnancies who applied for prenatal care to the tertiary center in Trakya (Thrace) Region of Turkey between January 01, 2014, and December 31, 2018, retrospectively. Methods: This study retrospectively analyzes seroprevalence of T. gondii IgM and IgG antibodies of 2.317 pregnant patients in their first trimester attended to the Obstetrics and Gynecology Antenatal Care Unit in Trakya University, Faculty of Medicine between January 01, 2014, and December 31, 2018. For this purpose, IgM, IgG and if necessary, IgG avidity results were evaluated. Results: In our study period 2.317 pregnant women were analyzed. 1.630 pregnant women (70.3%) were IgG and IgM seronegative, 607 (26.1%) were IgG seropositive, 61 (2.6%) were both IgG and IgM seropositive and 19 (0.9%) were only IgM positive. 30 of 61 patients with both IgG and IgM seropositivity showed low avidity. After 2 weeks for seroconversion control, in 16 of the patients with just IgM positivity, only 3 18.7%) showed seroconversion. We excluded patients who did not participate our routine follow-ups. Discussion and Conclusion: Even toxoplasma exposure rate in the pregnant women from the Trakya Region of Turkey is high (26.1%) before pregnancy, about 70% of first-trimester pregnant patients were found seronegative. Screening during the first trimester would be appropriate and prenatal education should be given to the patients.Öğe TÜRKİYE YÜKSEKÖĞRETİM TARİHİNDEN BİR KESİT: TÜRK YURDU DERGİSİNDE ÜNİVERSİTE TARTIŞMASI (1956-1961)(2018) Vurgun, Ahmet; Ateş, SinanTürkiye Cumhuriyetinin modernleşmesinin önemli bir ayağını eğitim oluşturmaktadır.Türkiye’de Tanzimat’tan bu yana yaşanan değişim ve dönüşümden en çok etkilenen alanlarınbaşında eğitim gelmektedir. Türk yükseköğretim serüveni 19.yüzyılın ikinci yarısındaDarülfünunla başlamış, Cumhuriyet döneminde kurulan üniversitelerle devam etmiştir.Cumhuriyet döneminde üniversitelerin açılmaya başlaması ve yaygınlaşması, eğitim sistemininyeni yapılanması açısından tamamlayıcı bir gelişme olmuştur. Türk yükseköğretimi veüniversitelerin tarihsel gelişimi üzerinde yapılan çalışmalar sınırlıdır. Özellikle yeni eğitimparadigmasının hedefleri ve boyutlarına ilişkin dönemin özgün kaynaklarına dayalı çalışmalarhenüz yenidir. Bu çalışma Türk yükseköğretim tarihini aydınlatma konusunda asıl bilgilere veözgün tartışmalara yer veren Türk Yurdu dergisi üzerinden yeni bilgiler kazandırmayıamaçlamıştır. Türk Yurdu, II. Meşrutiyetten günümüze aralıklı olarak yayın hayatını sürdüren,Türkiye’nin en uzun soluklu dergilerinden biridir. Bu çalışmada, Türk Yurdu dergisindekiüniversite ile ilgili makalelerden hareketle, 1950’li yıllardan sonra Türkiye’de yaygınlaşmayabaşlayan üniversitelerin gelişimine akademi ve düşünce dünyasının bakış açısı sunulmayaçalışılmıştır. Çalışmanın yöntemini, tarihsel metin değerlendirmede kaynak taramaya dayalıolarak içerik tahlili oluşturmaktadır. Bu çerçevede Türk Yurdu dergisinin beşinci ve altıncı seridönemlerinde (1954-1957, 1959-1968) dergide yayınlanan üniversite ve yükseköğretimle ilgili13 makale incelenmiş ve bu makalelerden yola çıkılarak, Türk yükseköğretimiyle ilgili 4önemli konudaki tartışmalar analiz edilmiştir. Bu dört konu üniversite kavramı, ideal üniversite,akademik kadrolar ve üniversite tarihi başlıklarını kapsamaktadır. Yapılan tahliller sonucundayazarlar tarafından alt dallardaki bulgulara yönelik olarak çeşitli yorumlar yapılmıştır