Yazar "Acunaş, Betül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Öğe Bir amiyoplazia konjenita vakası(2003) Acunaş, Betül; Vatansever, Ülfet; Duran, Rıdvan; Kaplan, Balkanlı PetekAmiyoplazia konjenita, artrogripozis multipleks konjenitanın (multipl konjenital eklem kontraktür sendromu) bir alt grubudur. Bu sendrom, ekstremite kaslarının yerine yağ dokusu vefibröz dokunun geçmesi ile karakterize sporadik bir hastalıktır. Klinik olarak, eklemlerde genellikle fleksiyon, nadiren ekstansiyon tarzında multipl kontraktürler ile birlikte kaslarda zayıflık vardır. Hastalıklı çocukların multidisipliner bir tedaviye gereksinimleri vardır ve çoğu tedaviden yarar görür. Ender görülen bu hastalığın etiyolojisi bilinmemektedir. Bu yazıda amiyoplazia konjenitanın tüm bulgularına sahip bir vaka sunulmuştur.Öğe Bir olgu nedeniyle yenidoğan transportundaki sorunların irdelenmesi(2005) Duran, Rıdvan; Çiftdemir, Nükhet Aladağ; Acunaş, BetülYenidoğan transportu ülkemizde halen önemli bir sorun olarak sürdürmektedir. Neonatal mortalite ve morbiditenin azaltılabilmesi için riskli gebelik ve bebeklerin belirlenmesi, endikasyonu olanların ileri merkezlere transfer edilmesi gerekir. Bu yazıda, prematüre bir olgu eşliğinde yenidoğan transportunda yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini irdelemeyi amaçladık.Öğe Bir Trizomi 18 (Edward's Sendromu) vakası(2005) Tunçbilek, Nermin; Acunaş, Betül; Vatansever, Ülfet; Duran, Rıdvan; Şimşek, AylinTrizomi 18 mikrosefali, konjenital kalp defektleri, iskelet anomalileri ve büyüme geriliğini de içeren multipl organ malformasyonları ile karakterize bir hastalıktır. Otozomal trizomi sendromları arasında ikinci sıklıkta görülür. Anne yaşının büyük olması hastalık riskini, küçük olması da tekrarlama riskini arttırmaktadır. Trizomi 18 vakalarının %95'i ilk ayda ölürken, geri kalanlarda da ağır psikomotor gerilik gelişmektedir. Bu nedenle prenatal tanının önemi büyüktür.Öğe Çocuklarda solunum sıkıntısının önemli bir nedeni: Miliyer tüberküloz(2005) Çeltik, Coşkun; Kurşun, Ömer S.; Bostancıoğlu, Musa; Okutan, Özlem; Küçükuğurluoğlu, Yasemin; Acunaş, BetülTüberküloz, gelişmekte olan ülkelerde hala önemli bir sorundur. Bu olgu sunumunun amacı, solunum sıkıntısı ayırıcı tanısında miliyerıtüberkülozun da öneminin vurgulanmasıdır. Kliniğimize üç yaşında kız hasta ateş, solunum sıkıntısı, karında şişlik, zayıflama ve halsizlik yakınmalarıyla başvurdu. Bu yakınmalarının son bir aydır giderek arttığı belirtildi. Soygeçmişte düşük sosyoekonomik düzey ve babada tüberküloz öyküsü alındı. Hastada protein enerji malnütrisyonu ve demir eksikliği anemisi vardı. Fizik muayenede; solunum sıkıntısı, hepatomegali ve karında asit saptandı. Radyolojik ve mikrobiyolojik yöntemlerle hastaya dissemine tüberküloz tanısı konuldu. Sonuç olarak; ülkemiz gibi endemik bölgelerde, özellikle risk etmenlerini taşıyan çocuklarda solunum sıkıntısının ayırıcı tanısında dissemine tüberküloz da düşünülmelidir.Öğe Çok düşük doğum tartılı yenidoğanlarda nekrotizan enterokolit şiddetini öngörecek etmenlerin incelenmesi(2006) Acunaş, Betül; Vatansever, Ülfet; Duran, Rıdvan; Çiftdemir, Nükhet AladağAmaç: Nekrotizan enterokolit (NEK) gelişen çok düşük doğum tartılı yenidoğanlarda hastalık şiddetini öngörecek değişkenlerin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Son 5 yıl içinde yenidoğan ünitemizde izlenen doğum ağırlığı <1500 gr olan 41 preterm yenidoğanda gelişen değiştirilmiş Bell sınıflamasına göre Evre II ve Evre III olarak gruplandırılan 53 NEK atağı geriyedönük olarak dosya kayıtlarından değerlendirildi. Her atak anındaki ve 2-3 gün sonrasındaki tam kan sayımı ve kan glikoz değerleri karşılaştırıldı. Bulgular: Otuzyedi NEK Evre II ve 16 NEK Evre III atağı saptandı. Cinsiyet bakımından Evre III'te Evre II'ye göre belirgin oranda daha fazla erkek olgu mevcuttu. Evre III'teki olguların NEK günü trombosit sayısı Evre II deki olgulara göre daha düşüktü ve NEK atağı boyuhca daha düşük trombosit sayılarına ulaştıkları belirlendi. Trombosit sayısının <135 X109/L olmasının Evre III olgularını saptamada özgüllüğü %78, duyarlılığı %62,5İ pozitif tanı değeri %56 ve negatif tanı değeri %83'tü. Çıkarımlar: Nekrotizan enterokolit gelişen çok düşük doğum tartılı yenidoğanlarda hastalığın şiddetini öngörmede trombosit sayısı yararlı olabilir.Öğe Doğum öncesi anne adaylarına verilen emzirme ve anne sütü eğitiminin emzirme davranışları üzerine etkisi(2011) Onbaşı, Şenay; Duran, Rıdvan; Çiftdemir, Nükhet Aladağ; Özbek, Ülfet Vatansever; Acunaş, Betül; Süt, NecdetAmaç: Günümüzde gebelik döneminde verilen e¤itimin; emzirmenin bafllang›c›n›, oran›n› ve süresini etkiledi¤i gösterilmifltir. Bu yaz›da, do¤um öncesi dönemde verilen e¤itimle anne adaylar›n›n anne sütü ve emzirme konusunda bilgilendirilmesi ve e¤itimin yararlar›n›n vurgulanmas› amaçlanm›flt›r. Gereç ve Yöntem: Anne sütüyle ilgili e¤itimler gebelere haftada iki gün düzenlenmifltir. Her anne aday›na do¤um öncesinde bir kez e¤itim verilmifltir. Veriler, anne sütü ve emzirme ile ilgili haz›rlanan 42 sorudan oluflan bir anket arac›l›¤› ile toplanm›flt›r. ‹statistiksel analizler Statistica 7,0 paket program› kullan›larak yap›ld›. Sonuçlar ortalama ± standart sapma ya da say› (%) olarak ifade edildi. ‹statistiksel anlaml›l›k s›n›r› p<0,05 de¤eri olarak kabul edildi. Çal›flma ile ilgili olarak Trakya Üniversitesi Yerel Etik Kurulu’ndan izin al›nd›. Bulgular: E¤itim grubu 90, kontrol grubu 100 olmak üzere toplam 190 anne çal›flmaya kat›lm›flt›r. ‹lk alt› ayda su, emzik, biberon, formül mama/ek g›da kullan›lmama davran›fl›n›n e¤itim grubunda anlaml› derecede yüksek oldu¤u görülmüfltür. ‹lk alt› ay sadece anne sütüyle beslenme oran›nda anlaml› fark bulunmufltur. Biberon kullan›m›n›n alt› aydan az sadece anne sütü vermeye neden oldu¤u saptanm›flt›r. Ç›kar›mlar: Gebelerin anne sütü konusunda e¤itilmesi halinde ilk alt› ayda sadece anne sütü ile beslenme oranlar›n›n ve sadece anne sütüyle beslenme süresinin artt›r›labilece¤i sonucuna var›lm›flt›r.Öğe Hemolytic disease of the newborn due to minor blood group incompatibility: Sibling cases(2019) Çiftdemir, Nükhet Aladağ; Aslan, Mustafa Törehan; Tandırcıoğlu, Ayşe Ümit; Duran, Rıdvan; Özbek, Ülfet Vatansever; Acunaş, BetülHemolytic disease of the newborn is mostly caused by the hemolysis of fetal erythrocytes by maternal and placental antibodies.Antigens in this group are Kell, Duffy, Kidd, MNSs and the E, e, C, c found in the Rh system. They are responsible for 3-5% of hemolyticdisease of the newborn. In cases of minor blood group incompatibility, clinical picture may vary from subclinical hemolysis findingsto active hemolysis and from blood clotting to neonatal jaundice. Here we present two sibling cases with multiple minor blood group(c, Kell, Cw) incompatibilities of whom the first one was diagnosed two years ago as glucose 6-phosphate dehydrogenase deficiencyand undergone exchange transfusion and ultimately diagnosed as minor blood group incompatibility after the diagnosis of thesecond sibling.Öğe Mekonyum peritoniti: Son 10 yıllık dönemdeki olgularımızın değerlendirilmesi(2005) Duran, Rıdvan; Vatansever, Ülfet; Başaran, Ümit Nusret; Menteş, Ayşe; Acunaş, BetülAmaç: Mekonyum peritoniti nadir rastlanan ve geç tam konulduğunda sonuçları kötü olan bir durumdur. Bu nedenle, mekonyum peritonitli olgularımızın etioloji, klinik seyir ve sonuçlarını sunmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Olguların cinsiyetleri, doğum ağırlıktan, gestasyonel yaşlan, ilişkili hastalıklan, perforasyon yerleri, operasyon tipleri, klinik seyir ve sonuçlan kaydedildi. Bulgular: Olgulann 4'ü erkek, 2'si kız, ortalama doğum ağırlığı 2 796 g ve ortalama gebelik haftası 38 idi. Etiolojide ikisinde kistik fibroz, birinde jejunal atrezi, birinde ileal atrezi saptandı. Prematüre olgulann 1 tanesi kaybedildi ve ölüm oranı %16,6 olarak bulundu. Çıkarımlar: Mekonyum peritoniti nadir rastlanan bir durumdur. Etiolojisinde kistik fibroz önemli bir yer tutmaktadır. Erken tanı konulduğunda, uygun cerrahi girişimlerle sonuçlan da önemli oranlarda düzelmektedir.Öğe Neonatal outcome of premature infants of preeclamptic mothers(2002) Soyuçen, Erdoğan; Karasalihoğlu, Serap; Vatansever, Ülfet; Varol, Füsun; Acunaş, BetülPreeklamptik anne 45 prematüre yenidoğan, preeklamptik olmayan annelere ait, gebelik yaşı, cinsiyet açısından eşleştirilmiş 45 prematüre yenidoğan ile neonatal komplikasyonlar açısından karşılaştırıldı. Preeklamptik anne infantları respiratuar distres sendromunu, polisitemiyi, trombositopeniyi, nekrozitan enterokolitisi biraz daha sık, intraventriküler hemorajiyi daha az geliştirmekle birlikte, istatistik açıdan farklılık görülmedi. Her iki grupta hastanede kalış süresi, mortalite hemen hemen aynı idi. Bununla birlikte preeklamptik annede daha sıklıkla gelişme geriliği ve sezaryenle doğum görülmektedir.Öğe Papüler Purpurik Eldiven Çorap Sendromu(2016) Duran, Rıdvan; Çiftdemir, Nükhet Aladağ; Acunaş, Betül; Eren, TubaPapüler-purpurik eldiven çorap sendromu el ve ayaklarda fokal purpurik peteşiyal döküntülerle karakterizedir. Çeşitli etkenler sebep olabilir. Parvovirus B19 olguların çoğunda etyolojik faktördür. Sadece ayak ve bacaklarında peteşiyal döküntü ve eritemi olan eldiven- çorap sendromlu 11 yaşında bir kız hasta sunduk. Serolojik testlerle akut parvovirus B19 enfeksiyonu kanıtlandı. Çocuklarda bu sendromun atipik seyirli olabileceğini vurgulamayı amaçladıkÖğe Prematüre retinopatisinde risk faktörleri(1999) Acunaş, Betül; Esgin, Haluk; Vatansever, Ülfet; Altıay, Suriye; Karasalihoğlu, Serap; Pala, ÖzerOcak 1997-Haziran 1998 tarihleri arasında yenidoğan ünitemizde izlenen 36 haftadan küçük 81 prematüre yenidoğan prematüre retinopatisi (ROP) ve ROP gelişimine yol açabilecek risk faktörleri açısından prospektif olarak değerlendirildiğinde 12'sinde (%14.8) değişik evrelerde ROP geliştiği belirlendi. ROP gelişen ve gelişmeyen vakalar arasında cinsiyet dağılımı, gebelik yaşı, çoğul gebelik durumu, birinci ve beşinci dakika Apgar skorları, taktil uyarı gerektiren apne atağı, sepsis, konvülsiyon. enteral beslenmeye başlama günü ve parenteral beslenme süresi açısından fark saptanmazken, doğum ağırlıkları ROP-pozitif grupta, ROP-negatif gruba göre anlamlı derecede düşük bulundu (p=0.005). Gebelik yaşına göre düşük ağırlıklı olma (SGA) oranı, fototerapi alma süresi, kan transfüzyonu sayısı ve miktarı, solunum desteği süresi, hastanede kalım süresi, hipoglisemi oranı ise anlamlı derecede yüksekti (sırasıyla p=0.03; 0.009; 0.002; 0.03; 0.02; 0.008; 0.04). Hiperoksi açısından gruplar arasında fark saptanmadı. ROP gelişimine katkısı bulunan faktörler arasında yapılan lojistik regresyon analizine göre SGA olmanın dokuz kat [%95 güven aralığı (GA) 2-40], respiratuar distres sendromu varlığının yedi kat (%95 GA 1.5-35.5), canlandırma gerektiren apnenin 6.5 kat (%95 GA 1.1-33.1) ROP gelişimini arıttırdığı, doğum şeklinin sezaryen oluşunun ROP açısından bebeği koruduğu belirlendi (%95 GA 0.48-0.01).Öğe Spontan ve tedavi ile oluşan ikiz gebeliklerde perinatal ve neonatal sonuçların karşılaştırılması(2005) Acunaş, Betül; Ömürlü, İmran Kurt; Vatansever, Ülfet; Arda, Sezer; Sayın, N. Cenk; Varol, Füsun G.Amaç: İkiz gebeliği spontan oluşan ve yardımla üreme teknikleri (YÜT) kullanılarak oluşan hastaların perinatal ve neonatal sonuçlarını karşılaştırmaktır. Çalışmanın Yapıldığı Yer: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Edirne. Materyal - Metod: Ocak 1999-Haziran 2004 tarihleri arasında kliniğimizde takip edilip doğumları kliniğimizde gerçekleştiren diamniotik ikiz gebeler retrospektif olarak tarandı. Spontan ikiz gebeler (n=42) Grup 1, YÜT ile olu¬şan ikiz gebeler (n=27) Grup 2'yi oluşturdu. Araştırılan olumsuz perinatal veya neonatal sonuçlardan herhangi birinin ikiz eşlerinden herhangi birinde saptanması durumunda problemin var olduğu kabul edildi. Ayrıca aynı değişkenler için gruplarda monokoryonik ve dikoryonik olanlar ayrılarak tekrar analizler gerçekleştirildi. Sonuçların incelenmesinde Student-t, Mann-Whitney U ve Ki-kare testleri kullanıldı. Bulgular: Grup 1 'de preterm eylem epizodu geçirme oranı (p=0.046), baş çevresi değeri (p=0.009) ve umblikal kord kalsiyum düzeyleri (p=0.015) Grup 2'deki değerlerden yüksek olduğu bulundu. Birinci grubun monokoryonik ikizleriyle Grup 2'nin monokoryonik ikizleri karşılaştırılınca umblikal kord kalsiyum ve magnezyum düzeyleri Grup 1 'de anlamlı olarak yüksek iken, fetal ağırlık anlamlı olarak düşük saptandı (1503 + 738.8 vs. 2026.7 + 541.1 gr, p=0.011). Grup l'deki dikoryonik gebelerin doğum haftası (32.3 + 3.49 vs. 31.24 + 4.13 hafta, p=0.026); doğum ağır¬lıkları (2210 + 449.5 vs. 1803.2 + 566.9 gr, p< 0.001), boy¬ları (44.82 + 3.61 vs. 41.79 + 5.3 cm, p= 0.005) ve baş çevresi değerleri [32 (21-36) vs. 30.1 (22-36) cm, p=0.002] Grup 2'dekilerden anlamlı olarak fazlaydı Sonuçlar: Spontan ve YÜT kullanılarak oluşan diamniotik ikiz gebeliklerin perinatal ve neonatal sonuçları benzerdir. Diğer yandan, mono- ve dikoryonik ikiz gebeler incelendiğinde doğum ağırlıklarının ve bazı neonatal para¬metrelerin farklı olması plasentasyonun önemini vurgulamaktadır.Öğe Systemic lupus erythematosus presenting with generalized lymphadenopathy : A case report(2001) Biner, Betül; Acunaş, Betül; Karasalihoğlu, Serap Tevhide; Vatansever, ÜlfetSystemic lupus erythematosus (SLE) is an immune complex disease with many different clinical presentations. Here we report a 13-year-old female patient presenting with generalized lymphadenopathy, who meanwhile developed butterflly rash and pericarditis. The diagnosis of SLE was based on the clinical features, positive antinuclear antibody, and positive antibodies to dsDNA. The patient had an active disease and developed renal involvement, despite steroid therapy. The patient's clinical presentation, course and response to therapy are detailed, and the literature on lupus lymphadenitis is reviewed.Öğe Yenidoğan "resüsitasyon" program kursu sonrası yenidoğan hemşirelerinin bilgi kazanımları(2007) Acunaş, Betül; Vatansever, Ülfet; Duran, Rıdvan; Çiftdemir, Nükhet Aladağ; Şen, FilizAmaç: Yenidoğan “Resüsitasyon” Programı (YRP) kursu sonrası yenidoğan hemşirelerinin bilgi kazanım ve sürdürmelerinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya katılan 30 yenidoğan hemşiresi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda düzenlenen, dört basamaktan oluşan üç günlük bir YRP kursuna alındı. Katılımcılara Amerikan Çocuk Akademisi’nin önerileri doğrultusunda kurs öncesi, kurs sonrası ve kurstan altı ay sonra aynı sorulardan oluşan 80 soruluk bir yazılı sınav uygulandı.Bulgular: Katılımcıların doğru yanıt yüzdelerinin kurs öncesine göre (%33,6 ± 10) kurs sonrası (%92,4 ± 6,1) önemli oranda arttığı saptandı. Kurstan altı ay sonra yapılan sınavın doğru yanıt yüzdelerinde ise (%56,2 ± 12,6) kurs sonrasına göre azalma saptanırken, kurs öncesine göre belirgin olarak yüksek kaldığı belirlendi. Kurstan sonra bilgi kazanımı özellikle sıvı ve ilaçların yönetimi basamağında belirgindi. Çıkarımlar: Bu bulgular; YRP kurslarının iki yıllık süresi dolmadan, özellikle kurstan en geç bir yıl sonra tekrar edilmesi gerekebileceğini göstermiştir.Öğe Yenidoğan döneminde "intestinal perforasyon" gelişen olgularımızın değerlendirilmesi(2007) Acunaş, Betül; Duran, Rıdvan; Aksu, Burhan; Vatansever, Ülfet; İnan, MustafaAmaç: Yenidoğan bilim alanındaki gelişmelere rağmen, "intestinal perforasyon" yenidoğanlarda hala hayatı tehdit edici ve önemli bir komplikasyon olmaya devam etmektedir. Kendiliğinden "intestinal perforasyon", sıklıkla çok düşük doğum ağırlıklı yenidoğanlarda görülen ve son zamanlarda tanımlanan bir durumdur. Amacımız, "intestinal perforasyon" olgularımızın sonuçlarını, klinik özelliklerini ve etiolojilerini tartışmak ve sunmaktır. Gereç ve Yöntem: "intestinal perforasyonlu" 13 yenidoğanın doğum haftaları, doğum ağırlıkları, cinsiyetleri, perforasyon zamanları, tanıları, ilişkili hastalıkları, perforasyon yerleri, uygulanan cerrahi tipleri ve klinik sonuçları incelendi. Bulgular: Olguların dokuzuu erkek, dördü kızdı ve bunların sekiz tanesi zamanından önce doğmuştu. Ortalama perforasyon zamanı doğum sonrası dokuz gündü. Onbir olguda ilişkili hastalık saptandı. Bunların altısında mekonyum ileusu, dördünde nekrotizan enteroko-lit, birinde özöfagus atrezisi, birinde jejunum atrezisi, birinde ileum atrezisi vardı ve bir tanesinde perforasyon malrotasyon cerrahisi sonrası gelişmişti. Olguların üçü mekanik vantilatör desteği almıştı. Zamanından önce doğmuş iki yenidoğanda perforasyon ağızdan verilen ibuprofen tedavisi sonrası gelişmişti ve bunlar kendiliğinden intestinal perforasyon olarak kabul edildi. Olguların çoğunda distal ileumda perforasyon gelişmişti. Çıkarımlar: Bu bulgular, yenidoğan dönemindeki "intestinal perforasyon"ların esas olarak nekrotizan enterokolit, mekonyum ileusu ve mekanik vantilatör desteği ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Ayrıca erken doğmuş iki olguda ağızdan verilen ibuprofen tedavisi sonrası kendiliğinden "intestinal perforasyon" geliştiği saptanmıştır.