Yazar "İbiş, Abdil Cem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abdominal tuberculosis mimicking peritoneal carcinomatosis(2010) Albayrak, Doğan; Hatipoğlu, Ahmet Rahmi; İbiş, Abdil Cem; Pülat, Hüseyin; Tezel, Ahmet; Hoşcoşkun, ZekiAbdominal tüberküloz nadir bir durumdur ve bulguları çoğu zaman nonspesifiktir. Birçok değişik patolojik durumu taklit edebilir. Abdominal tüberküloz tüm gastrointestinal sistemi, mezenteri ve peritonu tutmasının yanı sıra, solid organlar olan dalak, karaciğer ve pankreasıda tutabilmektedir. Karın içinde kitle nedeniyle ameliyat edilen ve ameliyat sırasında makroskopik olarak peritonitis karsinomatoza tanısı düşünülen 42 yaşındaki kadın hastaya ilişkin olgu literatür bilgileri eşliğinde sunuldu.Öğe Amyand's hernia: Case report(2009) Albayrak, Doğan; İbiş, Abdil Cem; Yeldan, Eyüp; Hatipoğlu, Ahmet Rahmiİnguinal fıtık kesesi içerisinde apendiks vermiformis bulunması durumu Amyand fıtığı olarak 1735 yılında Claudius Amyand tarafında tanımlanmıştır. Bu cerrahi tarihinde yapılmış ilk apendektomidir. Tüm kasık fıtığı operasyonları göz önüne alındığında fıtık kesesi içinde normal apendiks bulunması insidansı %0,5-%1 olmakla birlikte, akut apandisit bulunması insidansı %0,1 dir. Yazımızda inkarsere sağ inguinal fıtığı nedeniyle cerrahi uygulanan ve fıtık kesesi içerisinde akut apandisit tespit edilen olgu sunuldu. İnsidans, uygulanabilecek cerrahi metod ve tanı yöntemlerinin tartışılmasını ayrıca literatürün gözden geçirilmesini amaçladık.Öğe Benign pnömoperiton: Olgu sunumu(2008) Albayrak, Doğan; Hatipoğlu, Ahmet Rahmi; İbiş, Abdil Cem; Polat, Nihat; Coşkun, İrfanFleksibl kolonoskopi kolon patolojilerinin tanı, tedavi ve takibinde kullanılan en iyi yöntem olarak kabul edilmektedir. Kolonoskopi sonrası karın ağrısından yakınan her hastada, perforasyondan şüphelenilmelidir. Kolonoskopi sonrası perforasyon sıklığı tanısal amaçlı yapılan kolonoskopide %0.01 ile %0.4 arasında değişmektedir. Yaygın peritoneal irritasyon bulguları olması durumunda cerrahi girişim şarttır. Erken cerrahi girişim birçok yazar tarafından mortalite ve morbiditeyi azaltan en iyi stratejik yaklaşım olarak görülmektedir. Seçilmiş olgularda, peritoneal irritasyon bulguları olmaması durumunda ameliyatsız (non-operative) yaklaşım denenebilir. Geniş olgu çalışmaları incelendiğinde ameliyatsız yaklaşılan olguların tüm kolonik perforasyon olgularının ortalama %1 ila %5'ini oluşturduğu görülmektedir. Bu yazıda, kolonoskopi sonrasında intraperitoneal alanda serbest gaz tespit edilen ve ameliyatsız tedavi edilen olgu sunuldu.Öğe Extra-abdominal aggressive fibromatosis presenting as an intrathoracic tumor(2010) Yörük, Yener; Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Sezer, Yavuz Atakan; İbiş, Abdil CemFibröz doku kaynaklı tümörler toraksta ve mediastinumda nadir olarak görülmekte ve rapor edilmektedirler. Biz burada, agresif fibromatozisin, toraks içi dokulardan kaynaklanan nadir bir formunu bildirmek istedik. Otuz altı yaşında bayan hasta hastanemize sol göğüs ağrısı ve sıkışma hissi ile başvurdu. Çekilen PA grafi ve toraks bilgisayarlı tomografisinde, sol toraks alt kısmını üçte iki oranında dolduran dev kitle görüldü. Bunun üzerine hastaya sol yedinci interkostal aralıktan yapılan torakotomi ile geniş rezeksiyon uygulandı. Tümör patolojisi 20x15x15 cm çapında agresif fibromatozis olarak geldi. Hasta 15 aydır takip altında ve kontrollerinde yineleme görülmedi.Öğe Karaciğer kist hidatik olgularımız(2008) Albayrak, Doğan; Sezer, Yavuz Atakan; İbiş, Abdil Cem; Yağcı, Mehmet Ali; Hatipoğlu, Ahmet Rahmi; Coşkun, İrfanAmaç: Kist hidatik hastalığı halen bölgemiz ve ülkemiz için yaygın bir sağlık sorunu olarak önemini korumaktadır. Bu klinik geriye dönük çalışmada intraperitoneal rüptür nedeniyle acil cerrahi uygulanan dört olgu ile birlikte aynı dönemde tedavi edilen tüm karaciğer kist hidatik olguları incelendi. Hastalar ve Yöntemler: Ocak 2004 ve Haziran 2007 tarihleri arasında kliniğimizde karaciğer kist hidatiği nedeniyle tedavi edilen toplam 44 hastanın (24 kadın, 20 erkek; ort. yaş 47.5; dağılım 16-83) tıbbi kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Hastalar yaş, cinsiyet, kistin yerleşim yeri, uygulanan cerrahi yöntem, hastanede kalış süresi, meydana gelen ameliyat öncesi ve sonrası komplikasyonlar ve komplikasyonlara yönelik uygulanan tedavi yöntemleri açısından irdelendi. Bulgular: İntraperitoneal rüptür nedeniyle dört hasta (%9) acil olarak ameliyat edildi. Olguların 15’inde (%34) ameliyat sonrası dönemde kist poşuna safra kaçağı oluştu. Bu hastaların altısında (%40) kaçak herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kapandı, sekizinde (%53) ise 10 günden fazla sürdü ve günlük debi 100 cc’nin üzerinde idi. Bu olgulara endoskopik sfinkterotomi uygulandı. Mortalite oranı %4 (n=2) olarak tespit edildi. Sonuç: Hidatik kist rüptürü karaciğerde kistik kitlesi olan ve intraperitoneal serbest sıvısı bulunan travma hastalarında akılda bulundurulması gereken bir durumdur. Bu hastalarda anaflaktik reaksiyon riski olduğu göz önüne alınarak hızla müdahale edilmelidir. Karaciğer kist hidatik cerrahisi sonrasında safra fistülü gelişen hastalarda endoskopik sfinkterotomi etkin bir tedavi yöntemidir.Öğe Perfore primer ince bağırsak lenfoması: Olgu sunumu(2008) Albayrak, Doğan; İbiş, Abdil Cem; Hatipoğlu, Ahmet Rahmi; Polat, Nihat; Hoşçoşkun, Nihatİnce bağırsak malign tümörleri nadir görülen ve tanı aşamasındaki güçlükler nedeniyle ileri evrelerde tanı konan tümörlerdir. Lenfoma gastrointestinal sistem malign tümörlerinin %1'ini oluşturur. Primer gastrointestinal lenfoma ender görülür ve ameliyat öncesi tanı konması oldukça zordur. Primer gastrointestinal lenfoma tanısı genellikle laparotomi ile konur. Bu yazıda, subileus tanısı ile takip edilmekteyken akut karın kliniği gelişen ve acil cerrahi eksplorasyona alınarak ince bağırsak tümör perforasyonu saptanan 77 yaşında erkek hasta sunuldu. Hastaya geniş ince bağırsak rezeksiyonu ve uç uca çift kat ince bağırsak anastomozu yapıldı. Histopatolojik inceleme sonucu indolent B-hücreli non-Hodgkin lenfoma olarak bildirildi. İnce bağırsak tümörlerinin nadiren subileus tablosu ile karşımıza çıkabileceği ve tanının çoğu zaman gecikebileceği unutulmamalıdırÖğe Primary Lymphoma of The Small Intestine Presenting with Massive Lower Gastrointestinal Bleeding: A Case Report(2017) Yağmurkaya, Orhan; Aksoy, Hüseyin; Kahya, Eyüp; Albayrak, Doğan; İbiş, Abdil CemLymphomas are not very common in the gastrointestinal tract and small intestine involvement is rare. Symptoms such as bleeding, abdominal pain, palpable mass in the abdomen and obstruction are present according to the involved segment of the small bowel by lymphoma. We aimed to present a case of massive lower gastrointestinal bleeding due to primary lymphoma of the small bowel.Öğe Rektumda yabancı cisim: üç olgu sunumu(2007) Albayrak, Doğan; İbiş, Abdil Cem; Hatipoğlu, Ahmet Rahmi; İrfanoğlu, Mehmet EminYaşları 25, 66 ve 67 olan üç erkek hastada rektumda yabancı cisim saptandı. Yabancı cisimler; demir çubuk, ağaçtan şekillendirilmiş özel çubuk ve çay bardağı idi. Cisimler, iki olguda genel anestezi altı nda litotomi pozisyonunda, birinde lokal anestezi ve sedasyon desteği altında diz dirsek pozisyonunda anal dilatasyon sonrası dışarı çıkarıldı. iki olguda uygulanan tedavi yöntemiyle ilgili komplikasyon gözlenmezken, bir olguda rektum mukozası nda yüzeysel laserasyonlar meydana geldi. Hastalar 24 saat süreli gözlemden sonra sorunsuz taburcu edildi. Rektum ve sigmoid kolonda yerleşen yabancı cisimler son yıllarda giderek artan oranda görülmekte ve yol açtığı komplikasyonlar nedeniyle önemli acil cerrahi sorunlardan birini oluşturmaktadı r.Öğe Sakrokoksigeal pilonidal sinüsün cerrahi tedavisinde Karydakis flep ameliyatı ile primer kapamanın karşılaştırılması(2008) Polat, Nihat; Albayrak, Doğan; İbiş, Abdil Cem; Altan, AydınAmaç: Bu prospektif çalışmada, pilonidal sinüsün cerrahi tedavisi için son dönemlerde yaygın kullanılan bir teknik olan Karydakis flep ameliyatı ile primer kapama tekniği karşılaştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Pilonidal sinüs nedeniyle ameliyat edilen 48 hasta (46 erkek, 2 kadın) çalışmaya alındı. Hastalar iki gruba ayrıldı. Sinüs eksizyonundan sonra 33 hastaya (grup 1) primer kapama, 15 hastaya (grup 2) ise Karydakis flep ameliyatı uygulandı. Ortalama takip süresi grup 1'de 6.8 ay (dağılım 4-11 ay), grup 2'de 6.2 ay (dağılım 3-10 ay) idi. Bulgular: Grup 1'de dört hastada (%12.1), grup 2'de iki hastada (%13.3) yara yerinde seröz sıvı birikimi ve akıntı saptandı. Grup 2'de bir hastada (%6.7) yara yerinde ciltaltı hematom oluştu. Takipler sırasında her iki grupta da hiçbir hastada yara yerinde enfeksiyon görülmezken, grup 1'de bir (%3), grup 2'de yine bir hastada (%6.7) erken dönemde nüks görüldü. Sonuç: Uygulanması diğer yöntemlere göre daha kolay ve basit, iyileşme süresi daha kısa ve skar dokusu daha az olduğundan, eksizyon ve primer kapama yöntemi uygun olgularda tercih edilen bir ameliyat şekli olabilir.