Yazar "Öner, Naci" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anormal baş pozisyonu olan sütçocuğunda dördüncü sinir felci: Vaka sunumu(2004) Şimşek, Aylin; Şimşek, Hüseyin; Öner, NaciEbeveynler bazen çocuklarının başının bir tarafa eğikliğinden yakınırlar. Bu klinik durumun ayırıcı tanısında müsküler tortikolis, Sandifer sendromu, posterior fossa ve spinal tümörler gibi nörojenik hastalıklar ve doğumsal servikal omurilik malformasyonları yer alır. Doğumsal süperior oblik kasın felci sonucu oluşan oküler tortikolis de başın bir tarafa eğikliğine sebep olabilir. Bu vaka sunumunda sütçocukluğu döneminde başın bir tarafa eğikliğinin ayırıcı tanısında oküler tortikolisin de düşünülmesi gerektiğini vurgulamak için, başın bir tarafa eğikliği ve şaşılık ile getirilen 4. kraniyal sinir felçli 7 aylık erkek sütçocuğu sunulmuştur.Öğe Beta talasemi majorlu çocuk ve ergenlerde doku Doppler yöntemiyle diyastolik işlevlerin değerlendirilmesi(2011) Yavuz, Taner; Nişli, Kemal; Öner, Naci; Ertuğrul, Türkan; Salcıoğlu, Zafer; Aydoğan, Gönül; Karakaş, ZeynepAmaç: Bu çal›flmada belirgin kardiyomiyopati tablosu geliflmemifl beta talasemi majorlu çocuk ve ergenlerde doku Doppler yöntemi ile miyokard›n diyastolik ifllevlerini incelemek ve bu verileri geleneksel Doppler verileri ile karfl›laflt›rmak amaçland›. Gereç ve Yöntem: Sol ventrikül sistolik ifllevleri normal olan 61 beta talasemi major olgusu (4-20 yafl, ortalama: 10,7±4,1 y›l; 32 k›z, 29 erkek) ile yafl ve cinsiyet aç›s›ndan hasta grubu ile uyumlu 52 kontrol olgusu çal›flmaya al›nd›. Hasta ve kontrol grubunda M-mode ekokardiyografi, sol ventrikülün sistolik ifllevi ölçüldü; sa¤ ve sol ventrikülün diyastolik ifllevleri doku Doppler ve geleneksel Doppler tekni¤i ile de¤erlendirildi. ‹statistik analizler SPSS for Windows 13.0 program› kullan›larak yap›ld›, veriler student-t testi ile karfl›laflt›r›ld›. Bu çal›flma ‹stanbul T›p Fakültesi Etik Komitesi’nce onayland›. Bulgular: Hasta grubunda vücut yüzey alan› (1,0±0,2 m2) kontrol grubundan (1,2±0,3 m2) daha küçük idi p<0,01). Hastalar›n trans-mitral erken ak›m zirve h›z› ve erken ak›m zirve h›z›n›n geç ak›m zirve h›z›na oran› kontrollerden anlaml› olarak yüksek saptand› (s›ras›yla p<0,01 ve p=0,039). Mitral kapak geç ak›m zirve h›z› ve tüm triküspit kapak Doppler ak›m h›zlar› gruplar aras›nda farkl›l›k göstermedi (p>0,05). Beta talasemi major hastalar›n›n miyokard erken diyastolik ak›m h›zlar› sa¤ ventrikül ve sol ventrikül bazalinde, sa¤ ventrikül, sol ventrikül ve interventrikül septumun orta segmentinde kontrolden yüksek bulundu (p<0,05). Geç diyastolik ak›m h›zlar› sa¤ ventrikül bazal ve orta segmentlerde, Erken ve geç diyastolik ak›m oran› ise sa¤ ventrikül bazal ve sa¤ ventrikül, sol ventrikül ve interventrikül orta segmentlerde kontrolden anlaml› yüksek bulundu (p<0,05). Ç›kar›mlar: Normal ventrikül sistolik ifllevleri olan genç yafltaki beta talasemi major hastalar›ndan edinilen bu bulgular, gerçek ventrikül restriksiyonundan ziyade kronik anemiye ba¤l› hiperdinamik yan›t ve yüklenmeyi düflündürmektedir. Doku Doppler ile beta talasemi major hastalar›n›n uzun süreli izlemlerini içeren çal›flmalar›n yap›lmas› ile, doku Doppler görüntülemenin bu hasta grubunda kalbin erken etkilenmesini yans›tmadaki güvenilirli¤inin de¤erlendirilebilece¤i kan›s›nday›z.Öğe Çocuklarda parapnömonik efüzyonların değerlendirilmesi(2004) İnan, Mustafa; Balcı, Demet; Öner, Naci; Duran, Rıdvan; Pala, Özer; Okutan, Özlem; Çeltik, CoşkunAmaç: Parapnömonik efüzyon çocukluk çağında hayatı tehdit eden bir durumdur. Bu çalışmanın amacı parapnömonik efüzyonla başvuran çocukların özelliklerini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Ocak 1999-Nisan 2002 tarihleri arasında parapnömonik efüzyon tanısıyla hastaneye yatırılan 34 çocuğun dosya kayıtları incelenerek yaş, cinsiyet, klinik ve laboratuar bulguları, kültür sonuçları, komplikasyonlar ve tedavi yönetimi incelendi. Bulgular: Olguların 19'u erkek (%55.9), 15'i kızdı (%44.1) ve ortalama yaşları 5.2±3.7 (1-14) yıldı. Başvuruda en sık gözlenen klinik bulgular ateş, öksürük ve dispneydi. Torasentez 30 olguya yapılmıştı. Efüzyonun karekteri; 21 olguda (%61.8) eksuda, 9 olguda (%26.5) transuda idi. Bakteriolojik kültürler tüm olguların 11'inde (%32.4) pozitifti ve en sık tespit edilen mikroorganizma Streptococcus pneumoniae (%17.6) idi. Tüm olgulara antibiyotik verildi. Olguların 23'üne (%67.6) toraks tüpü ve intraplevral streptokinaz uygulandı. Olgularda en sık tespit edilen komplikasyon plevral kalınlaşmaydı. Sonuç: Bu çalışma bölgemizde saptanan parapnömonik efüzyonlu olguların özelliklerini yansıtmakta olup, bu hastalığın risk faktörlerinin belirlenmesine yönelik yapılacak çalışmalara ışık tutacaktır.Öğe Does valproate therapy decrease the bone mineral density in one-year follow-up in children?(2009) Bostancıoğlu, Musa; Öner, Naci; Küçükuğurluoğlu, Yasemin; Kaya, Meryem; Çiftdemir, Nükhet Aladağ; Çeltik, Coşkun; Karasalihoğlu, Serap TevhideAmaç: Epilepsi uzun sureli antiepileptik tedavi gerektiren kronik bir hastalıktır. Bu çalışmanın amacı, en sık kullanılan antiepileptik ilaç olan valproatın kemik mineral metabolizmasına olan yan etkilerini değerlendirmektir. Hastalar ve Yöntemler: Bu çalışma epilepsi veya febril konvulziyon profilaksisi amacıyla valproat başlanan 61 hastada (38 kız, 28 erkek; ort. yaş 81.2±44.5 ay; dağılım 12-168 ay) yapıldı. Bütün olgularda valproat tedavisi öncesinde ve 12 ay sonrasında, kemik mineral metabolizmasındaki bozukluklar açısından kemik mineral dansitesi ve biyokimyasal parametrelere bakıldı. Bulgular: Bir yıllık valporat tedavisi sonrasında kemik mineralizasyon bozukluğunu gösterebilecek kalsiyum, fosfor, alkalen fosfatazda istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. İki hastada (%3.3) osteoporoz tespit edilmiştir. Sonuç: Valproatın kemik mineral metabolizması üzerine yan etkileri tartışmalıdır. Osteopeni belirtilerini değerlendirmek için, kemik biyokimyası, 25-hidroksi D vitamini, hormonal parametreler ve kemik mineral dansitesinin tek başlarına değerlendirilmesi yetersizdir, mutlaka bu parametreler birlikte değerlendirilmelidir. Biyokimyasal parametreler bozulmadan, kemik mineral dansitesi değişiklikleri olacağından, valproat tedavisi alan hastalarda yıllık kemik mineral dansitesi ölçümleri yapılmalıdır.Öğe Evaluation of clinical and laboratory features of Epstein-Barr virus-associated acute infectious mononucleosis in children(2008) Çeltik, Coşkun; Küçükuğurlıoğlu, Yasemin; Balcı, Demet Benek; Öner, Naci; Duran, Rıdvan; Karasalihoğlu, SerapAmaç: Epstein-Barr virüsünden kaynaklanan enfeksiyöz mononukleozun değişik semptomları, ayırıcı tanıda hekimlerin aklını karıştırabilir. Bu çalışmanın amacı semptomatik çocuklarda bu hastalışın klinik ve laboratuvar bulgularının değerlendirilmesidir. Hastalar ve Yöntemler: Bu çalışma akut Epstein- Barr virüs eneksiyonu olan 52 olgu (31 erkek, 21 kız; ort. yaş 5.4±3.4; dağılım 1-13) üzerinde retrospektif olarak yürütüldü. Klinik ve laboratuvar bulgular, şikayetler başladıktan sonraki başvuru zamanı (?5/>5 gün) ve yaş gruplarına (?2/>2 yıl) göre değerlendirildi. Bulgular: Major semptomlar klasik triadda yer alan ateş, lenfadenopati, tonsillofarenjit idi. Ayrıca asit, artrit ve şiddetli abdominal ağrıyla başvuran atipik olgular da tanımlandı. Hiçbir olguda kötü bir prognoz gözlenmedi. En sık rastlanan laboratuvar bulgu lenfositozdu. Major semptomlar başvuru zamanı ?5 gün olan grupta daha sık iken, atipik lenfositler başvuru zamanı >5 gün olan grupta daha yüksek bulundu. Bu tür farklılıklar yaş grupları arasında saptanmadı. Sonuç: Epstein-Barr virüsüne bağlı enfeksiyöz mononükleoz, çocuklarda iyi prognozlu bir hastalıktır. Hastalık özellikleri başvuru gününe göre değişkenlik gösterebilir, tanıda bu durum göz önüne alınmalıdır.Öğe Evaluation of the nutritional status of male adolescents(2009) Turan, Çağrı; Öner, Naci; Garipağaoğlu, Muazzez; Küçükuğurluoğlu, Yasemin; Tokuç, Burcu; Acunaş, Betül AyşeAmaç: Bu çalışmanın amacı Türkiye'nin Edirne ilinin kırsal ve kentsel alanında yaşayan adolesan erkek öğrencilerin nutrisyonel durumlarını değerlendirmektir. Hastalar ve Yöntemler: Toplam 1004 erkek adolesanın (ort. yaş 14.4±1.7; dağılım 12-17) makronutrient ve mikronutrient alımları üç günlük diyet kayıtları ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Deneklerin enerji, kalsiyum, magnezyum, A, E, B1 (tiamin) vitaminleri, folik asit ve lif alımı önerilen günlük alımların altında saptanırken, protein, B2 (riboflavin), B6 vitaminleri ve demir alımları fazlaydı. Makronutrientlerin günlük enerji alımını oluşturan oranları önerildiği gibiydi. Kırsal ve kentsel alanda yaşayan adolesan erkeklerin nutrisyonel alımları farklılık göstermedi (p>0.05). Sonuç: Bölgemizde yaşayan erkek adolesanların bu bulgulara göre oluşturulacak diyet alım önerileri ve diyet menü örnekleri, eskiye göre daha sağlıklı dengeli besinsel duruma ulaşmalarına yardımcı olabilir.Öğe Fizik tedavi ve rehabilitasyon yüksek okulu öğrencilerinin ağırlık durumları ile beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesi(2005) Garibağaoğlu, Muazzez; Öner, Naci; Mergen, ÖzgeAmaç: Bu çalışma, Fizik Tedavi Yüksekokulu öğrencilerinin ağırlık durumları ile beslenme alışkanlıklarını belirlemek, gerekiyorsa sağlıklı beslenmelerine katkıda bulunmak amacıyla yapıldı. Gereç ve yöntem: Bu çalışmaya yaş ortalaması 19,2 ± 0,9 yıl olan, 54’ü erkek, 105’i kız toplam 159 öğrenci katıldı. Öğrencilerin ağırlık ve boyları ölçüldü, beden kitle indeksleri hesaplandı. Üç günlük besin tüketimleri alındı. Günlük alınan enerji ve besin öğeleri, bilgisayar ortamında besin analizi (BEBİS) programı ile belirlendi; Amerikan Besin Öneri Komitesi (RDA)’nin değerleri ile karşılaştırıldı. Bulgular: Beden kitle indeksine göre, öğrencilerin %80,5’inin normal, %13,8’inin zayıf, %5,7’sinin de hafif şişman olduğu görüldü. Günlük enerjinin, önerilerin altında alındığı, enerjinin karbonhidrat, protein ve yağdan gelen oranlarının kızlarda sırasıyla %48, %16, %36, erkeklerde %52, %16 ve %32 olduğu belirlendi. Kızların folik asit, demir ve kalsiyumu, erkeklerin kalsiyum, lif ve magnezyumu yetersiz (%66 altı) aldıkları, erkeklerin C vitamini dışındaki hemen tüm besin öğelerini kızlardan istatistiksel olarak daha yüksek oranda (p<0,01) aldıkları gözlendi. Sonuç: Öğrencilerin lif, folik asit, kalsiyum, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğelerini ve enerjiyi yetersiz aldıkları, büyük çoğunluğunun normal vücut ağırlığına sahip olduğu, ancak zayıflık oranının kızlarda yüksek olduğu belirlendi.Öğe Joubert sendromlu bir vaka sunumu(2006) Öner, Naci; Vatansever, Ülfet; Karasalihoğlu, Serap; Utku, Ufuk; Ünlü, Ercüment; Çiftdemir, Nükhet Aladağ; Çeltik, CoşkunSerebelloparenkimal hastalık tip IV, Joubert- Boltshauser sendromu veya serebellookulorenal sendrom tip I olarak da isimlendirilen Joubert sendromu kinik olarak düzensiz solunum, ataksi, okulomotor anormallikler, gelişme geriliği, hipotoni, optik kolobom, kistik-displastik böbrek, karaciğer nekrozu, dilde hamartom ve polidaktili ile karakterizedir. Beyin görüntülemelerindeki serebellar vermis hipoplazisi ve beyin sapında molar diş görüntüsü ile teşhis edilmektedir. Bu vaka sunumunda Joubert sendromlu 26 aylık erkek çocuğunun klinik ve beyin görüntülemesindeki özellikler sunulmuştur.Öğe Özefagus atrezisine eşlik eden nadir bir ektremite anomalisi: Fokomeli(2004) Aksu, Burhan; Öner, Naci; Ceylan, Turan; İnan, Mustafa; Pul, MehmetÖzefagus atrezisine sıklıkla başka sistemlere ait anomaliler eşlik eder. Bu tür hastaların bir kısmı VACTERL birlikteliği seklinde karşımıza çıkar. Özefagus atrezisiyle akciğer hipoplazisi seyrek de olsa görülen bir durum olmasına rağmen, fokomeli beraberliği daha önce bildirilmemiştir. Bu olgu sunumunda özefagus atrezisi, distal trakeaözefageal fistülü, fokomelisi ve pulmoner hipoplazisi şüphesi olan bir kız yenidoğan literatür bilgileri eşliğinde sunuldu.Öğe Siklik kusma sendromu: Vaka sunumu(2003) Sökücü, Semra; Öner, NaciSiklik kusma sendromu (SKS) daha çok çocuk ve adolesanlarda gözlenen birçok sistemi etkileyebilen bir hastalıktır. Hastalık okul, if gücü kaybı ve tıbbi morbiditeye yol açabilen, aralarında sağlıklı dönemlerin bulunduğu ciddi kusma ataklarından oluşur. Sınırlı epidemiyolojik çalışmalara göre SKS düşünüldüğünden daha sık görülür, ve okul çağındaki çocukların % 2'sini etkiler. Ayırıcı tanıda volvulus, pankreatit gibi gastrointestinal sistem hastalıkları, beyin sapı tümörleri gibi merkezi sinir sistemi hastalıkları, abdominal migren ve metabolik hastalıklar düşünülmelidir. Pediatride sık karşılaşılabilen bir sorun olmasına karşın Türkçe kaynaklarda SKS ile ilgili herhangi bir yayın bulamadık. Bu vaka sunumunda, SKS tanısı alan 16 yaşındaki adolesan erkek çocuğu sunulmuş ve SKS'in klinik görünümü tartışılmıştır.Öğe Trakya bölgesinde hastaneye yatan ishalli çocuklarda infeksiyon etkenleri diğer bölgelerden farklılık gösteriyor mu?(2003) Vatansever, Ülfet; Öner, Naci; Otkun, Müşerref; Altıay, Suriye; Karasalihoğlu, Serap; Pala, ÖzerAmaç: Akut gastroenteritler, gelişmekte olan ülkelerde ço-cukluk çağı mortalitesinin en önemli nedenidir. Bu çalışmanın amacı Edirne ve Türkiye'nin diğer bölgelerindeki çocukluk çağı gastroenterit etkenlerinin değerlendirilme-sidir. Yöntem: Trakya Üniversitesi Hastanesi Çocuk Servisi'ne Ocak 1996 ile Aralık 2002 tarihleri arasında akut gastroenterit tanısı ile yatan 222 çocuğun dosyası incelendi. Bu çocuklardaki akut gastroenterit etkenleri diğer bölgelerle karşılaştırmalı olarak tanımlandı. Bulgular: 222 çocuğun 54'ünde rotavirus, 15'inde Shigella, 15'inde Salmonella, 5'inde Entamoeba hystolytica, 5'inde Giardia tespit edilirken, 119 çocukta ishal etkeni belirlenemedi. Ayrıca, son bir yılda 117 çocuk hastanın 9'unda Campylobacter jejuni tespit edildi. Sonuç: Bulgularımız, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde çok yaygın olan amebiasis dışında, diğer bölgelerden farklılık göstermiyordu.