Yazar "Çolak, Alkin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alt ekstremite kırığı cerrahisinde epidural veya sürekli spinal anesteziye infüzyon veya hasta kontrollü yöntemle eklenen sufentanilin etkisi(2008) Turan, Nesrin; Alagöl, Ayşin; Çolak, Alkin; Pamukçu, ZaferAmaç: Çalışmamızda, alt ekstremite kırığı operasyonlarında uygulanan rejyonal anestezide, spinal veya epidural kateterden sürekli infüzyon veya hasta kontrollü yöntemle sufentanil uygulanmasının anestezi kalitesi, intraoperatif-postoperatif hemodinami, solunum ile postoperatif analjezi üzerine etkilerinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Grup I ve II’ye % 0,5 bupivakain ile epidural anestezi uygulandı, epidural kateterden Grup I’e (n=15) hasta kontrollü yöntemle; Grup II’ye (n=15) sürekli infüzyon ile sufentanil uygulandı. Grup III ve IV’e % 0,5 bupivakain heavy ile spinal anestezi uygulandı, spinal kateterden Grup III’e (n=15) hasta kontrollü yöntemle; Grup IV’e (n=15) sürekli infüzyon ile sufentanil uygulandı. Postoperatif dönemde bütün olgulara kateterlerden hasta kontrollü sufentanil uygulandı. İntraoperatif ve postoperatif dönemde kalp tepe atımı, sistolik ve diyastolik arter basıncı, dakika solunum sayısı, periferik oksijen satürasyonu, sedasyon skoru, sufentanil kullanımı ve yan etkiler kaydedildi. Postoperatif dönemde vizuel analog skala değerleri kaydedildi.Bulgular: Motor blok düzeyleri Grup III ve Grup IV’te Grup I (p<0.05, p<0.001) ve Grup II’den (p<0.05, p<0.001) yüksek saptandı. Maksimum duysal blok düzeyi T6 olarak saptandı. Bu düzeye ulaşan olgu sayıları Grup II’de Grup I’den (p<0.05) ve Grup IV’den (p<0.05) fazla bulundu. Duyusal bloğun en hızlı oluştuğu Grup III ile, Grup I (p<0.001) ve Grup II (p<0.001) arasında; Grup IV ile Grup I (p<0.001) ve Grup II (p<0.001) arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı. İntraoperatif hasta kontrollü sufentanil uygulanan Grup I ve III’de hiçbir olgu sufentanil bolusu almadı. Sufentanil tüketimi Grup II’de diğer gruplardan (p<0.001), Grup IV’te Grup I ve III’ten yüksek bulundu (p<0.001). Postoperatif 24, 48 ve 72 saatlik sufentanil tüketimi infüzyon gruplarında hasta kontrollü gruplardan düşük (p<0.001); epidural anestezi gruplarında spinal anestezi gruplarından yüksek bulundu (p<0.001). Postoperatif 60., 120. dk ve 4. saatte sedasyon skorları Grup II’de Grup I’den yüksek bulundu (p<0.001, p<0.05, p<0.05).Sonuç: Alt ekstremite kırığı operasyonlarında, intraoperatif dönemde, hem epidural hem spinal kateter aracılığı ile uygulanan sufentanil infüzyonunun, hasta kontrollü bolus yöntemi ile karşılaştırıldığında postoperatif sufentanil tüketimini azalttığı saptanmıştır.Öğe Alt ekstremite kırığı operasyonlarında sürekli spinal veya epidural bupivakain anestezisine infüzyon veya hasta kontrollü yöntemle sufentanil eklenmesinin intraoperatif ve postoperatif etkilerinin değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi, 2004) Çolak, Alkin; Alagöl, Ayşin SelcanÖZET Çalışmamızda alt ekstremite kırıklarında sürekli spinal ve sürekli epidural anestezide infiizyon ve hasta kotrollü yöntemle uygulanan sufentanilin, anestezi kalitesi, intraoperatif- postoperatif hemodinami ve solunum ile, postoperatif analjezik etkilerini araştırılmıştır. Onbeş vakadan oluşan rasgele dört gruba ayrılan 60 olguyla çalışılmış, Grup Fe epidural %0.5 bupivakain anestezisi ve kateterden hasta kontrollü sufentanil; Grup Il'ye epidural %0.5 bupivakain anestezisi ve kateterden sürekli infüzyon ile sufentanil; Grup ÜT e spinal %0.5 bupivakain heavy ile anestezi ve intratekal kateterden hasta kontrollü sufentanil; Grup IV'e spinal %0.5 bupivakain heavy ile anestezi ve intratekal kateterden sürekli infüzyon ile sufentanil uygulanmıştır. Postoperatif dönemde bütün olgulara kateterlerden hasta kontrollü sufentanil uygulanmıştır. Sufentanil infüzyonu; epidural gruplarda (Grup I ve II) blok oluşum hızı ve düzeyini artırmıştır (p=0.000). Spinal gruplarda ise sufentanilin blok düzeyine etkisi olmamıştır, întraoperatif hasta kontrollü gruplarda hiçbir olgu sufentanil bolusu kullanmamıştır. Sufentanil tüketimi; Grup Il'de diğer gruplardan (p=0.000), Grup IV'te Grup I ve IlI'ten yüksek bulunmuştur (p=0.000). Postoperatif 24, 48 ve 72. saatlik sufentanil tüketimi intraoperatif hasta kontrollü gruplarda infüzyon uygulananlardan yüksek (p=0.000, Grup I/ü; Grup İÜ/İV); epidural anestezi gruplarında spinal anestezi gruplarından yüksek bulunmuştur (p=0.000, Grup I/III ve VI; Grup 11/ III ve IV). Sedasyon skorları postoperatif 60, 120. dakika ve 4. saatte epidural infüzyon grubunda hasta kontrollü gruptan yüksek bulunmuştur (p=0.000, p=0.003, p=0.006). 71Tüm gruplarda kaşıntı, konstipasyon, bulantı ve başağrısı saptanmış, yan etki sıklığı gruplar arasında fark bulunmamıştır. Sonuç olarak, alt ekstremite kırığı operasyonlarında rejyonal anestezide intratekal kateter uygulamasının epidural kateter uygulamasına göre daha düşük doz ilaçla stabil bir perioperatif dönem sağladığı görülmüştür. Sürekli epidural ve spinal anesteziye sufentanil infüzyonu eklenmesinin, postoperatif 24, 48 ve 72 saatlik sufentanil tüketimini azalttığı saptanmıştır. Anahtar kelimeler: Anestezi; Sürekli spinal, Sürekli epidural; Sufentanil, Postoperatif analjezi, Hasta kontrollü analjezi 72Öğe Aminofilinin sevofluran anestezisinde derlenme kriterleri üzerine etkisi(2002) Turan, Alparslan; Memiş, Dilek; Karamanlıoğlu, Beyhan; Çolak, Alkin; Pamukçu, Zafer; Turan, NesrinÇalışmamızda, inhalasyon anesteziklerinden sevofluran kullanımı sonrası derlenme üzerine aminofilinin etkisini araştırmayı amaçladık. Çalışma elektif cerrahi girişim planlanan ASA l-II sınıf 100 olgu üzerinde gerçekleştirildi. Tüm olgular 0.01 mg/kg atropin ve 0.06 mg/kg midazolam (İM) ile premedike edildi. Anestezi indüksiyonu 2 mg/kg propofol (İV) ve 0.5 mg/kg atrakuryum (İV); anestezi idamesi ise % 50 oksijen + % 50 azotprotoksit ve % 2 sevofluran ve gerektikçe 0.1 mg/kg atrakuryum (İV) ile sürdürüldü. Sevofluran kesildikten sonra, I. gruba plasebo olarak serum fizyolojik, 11. gruba aminofilin 5 mg/kg (İV) olarak verildi. I. grupta serum fizyolojik öncesi ve sonrası, II. grupta aminofilin öncesi ve sonrası evrelerde; KAH, OAB, SpO2, iki grupta anestezi süresi, sesli uyarıya göz açma, sözlü cevap, ekstübasyon ve üç basit aritmetik işlem zamanı kaydedildi. iki grup arasında OAB, Sp02 ve anestezi süresi açısından istatistiksel olarak fark bulunmazken, II. grupta; grup içi aminofilin öncesi evreye göre aminofilin sonrası evrede ve I. grupla karşılaştırıldığında serum fizyolojik sonrası evreye göre aminofilin sonrası evrede kalp atım hızı değerleri yüksek bulundu (p<0.05). II. grupta I. gruba göre göz açma, sözlü cevap, ekstübasyon ve üç basit aritmetik işlem zamanı kısaydı (p<0.001). Sonuç olarak; aminofilinin sevofluran anestezisinden sonra derlenmeyi kısalttığı ve bunun anestezi pratiğinde hastalar açısından avantaj oluşturabileceği kanısına varıldı.Öğe Bel fıtığı ameliyatlarında anestezi uygulamalarımızın retrospektif analizi(2011) Çopuroğlu, Cem; Çopuroğlu, Elif; Sağıroğlu, Gönül; Bezen, Olgaç; Çolak, AlkinAmaç: Bu çalışmada, bel fıtığı nedeni ile ameliyat edilen hastalarda uyguladığımız anestezi yönetimlerini geriye dönük olarak değerlendirmeyi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, Ocak 2009- Aralık 2011 tarihinde bel fıtığı ameliyatı uygulanan 150 olgu geriye dönük olarak incelenmiştir. Hastalar uygulanan anestezi yöntemine göre spinal anestezi (SA; n=12) ve genel anestezi (GA; n=138) olarak iki gruba ayrılmıştır. Olguların demografik özellikleri, sigara alışkanlıkları, bilinen ek hastalıkları, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olduğu bilinen hastaların ameliyat öncesindeki solunumsal değerleri, uygulanan anestezi türü, kullanılan anestezik ilaçlar, ek analjezi ihtiyacı, ameliyathanede ölçülen ilk, ameliyat boyunca kaydedilen en düşük ve en yüksek hemodinamik ölçümleri, ameliyat süresince gözlenen hipotansiyon ve bradikardi varlığı, efedrin-atropin kullanımı, ameliyat süresi, kanama miktarı ve ameliyat süresince hastaya verilen toplam sıvı miktarı değişken olarak alınmıştır. Sonuçlar: Spinal anestezi grubunda 12 hastadan 5?inde hipotansiyon görüldü ve bu fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.001). Bu grupta hipotansiyonun tedavisi amacıyla efedrin kullanımı anlamlı olarak yüksek olarak saptanmıştır (p<0.001). Bradikardi, Spinal Anestezi grubunda hiç görülmemiş, Genel Anestezi grubunda ise 138 hastanın 6?sında saptanmış, bu durum istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır. Spinal Anestezi grubundaki tüm hastaların (n=12) KOAH tanısı vardır. Spinal Anestezi grubunda tüm hastalara lokal anestezik olarak bupivakain kullanılmıştır. Genel Anestezi grubunda inhalasyon ajanı olarak sevoflurane (n=121), isoflurane (n=3), desflurane (n=14); kas gevşetici olarak tracrium (n=80), esmeron (n=49), norcuron (n=9) kullanılmıştır. Ameliyat süresince kaybedilen kanama miktarı Spinal Anestezi grubunda Genel Anestezi grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.015). Ameliyat süresi ve ameliyat süresince hastaya verilen toplam sıvı miktarı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Sonuç: Bu çalışmanın verileri ışığı altında genel anestezi için yüksek riske sahip KOAH?lı hastalarda, yüz üstü pozisyonda uygulanan alt torakal ve lomber bölge cerrahilerinde spinal anestezinin güvenle uygulanabileceği fikri elde edilmiştir.Öğe A comparison of the effects of different types of laryngoscope on the cervical motions: randomized clinical trial(2015) Çolak, Alkin; Çopuroğlu, Elif; Yılmaz, Ali; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Turan, NesrinBackground: The rate of cervical injury among all trauma patients is 3.1%. The most important point dur- ing intubation of those patients is not to increase the cervical injury. Aims: In this study, we hypothesize that there will be a minimal cervical extension during a laryngoscopy with the use of optical view laryngoscopes. Study Design: Prospective, randomized clinical trial. Methods: One hundred and fifty adult patients with ASA physical status I to III were enrolled in our study. After routine anesthesia induction, we randomly as- signed the patients into three groups according to the type of laryngoscope. Macintosh type, Truview EVO2® type and Airtraq® type laryngoscopes were used in Group DL (n=50), Group TW (n=50) and Group ATQ (n=50), respectively. After applying gen- eral anesthesia induction and mask ventilation, all of the patients were positioned in the neutral position. An inclinometer was placed on the forehead of the patients. Then, the extension angle during intubation and the Cormack-Lehane Score were measured and the time to intubation was recorded. Results: One of the 50 patients in the DL Group, 2 of the 50 patients in the TW Group, and 4 of the 50 patients in the ATQ Group were excluded from the study because of the failure of intubation at defined times. The angle of cervical extension during laryngoscopy was found to be 27.24±6.71, 18.08±7.53, and 14.54±4.09 degrees in the Groups DL, TV and ATQ, respectively; these differences also had statistical significance (p=0.000). The duration of intubation was found to be 13.59±5.49, 23.60±15.23, and 29.80±13.82 seconds in Groups DL, TV and ATQ, respectively (p=0.000). Conclusion: A minimal cervical motion was obtained during tracheal intubation with the use of Truview EVO2® and Airtraq® types of laryngoscope compared with the Macintosh laryngoscope. (ClinicalTrials.gov Identifier: NCT02191904). Keywords: Airtraq®, airway management, intratracheal equipment, intubation, Macintosh, Truview EVO2®Öğe Deksmedetomidinin genel anestezi ve epidural anestezide vücut sıcaklığı değişikliği ve titreme üzerine etkileri(2007) Karaçayır, Yücel; Ara, Cavidan; Çolak, Alkin; Pamukçu, Zafer; Süt, NecdetAnestezi sonrası titreme tedavisinde farmakolojik ajanlar tercih edilmektedir. İdeal ve yan etkisi az efektif bir ajan bulmak için çalışmalar devam etmektedir. Çalışmamızda, genel ve epidural anestezi uygulanan olgularda deksmedetomidin infüzyonunun operasyon sırasında ve sonrasındaki ısı değişikliği ile anestezi sonrası titreme üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.Olgular rasgele Grup I (n=50) genel anestezi; Grup II (n=50) epidural anestezi olacak şekilde ayrıldı. Grup I indüksiyondan, Grup II blok T6'ya ulaşınca, kendi içinde 2'ye ayrılarak, Grup IA (n=25) ve IIA (n=25)'ya serum fizyolojik ve Grup IB (n= 25) ve IIB'ye deksmedetomidin 2 µg mL-1 olacak şekilde hazırlanmış solüsyon, ilk 10 dk 0.25 mL kg-1 sa-1, sonra 0.1 mL kg-1 sa-1 infüzyon uygulandı. İndüksiyon veya blok sonrası 30., 60. ve 90. dk.'da kalp atım hızı (KAH), sistolik arter basıncı (SAB), diastolik arter basıncı (DAB), periferik oksijen satürasyonu (SpO2), timpanik membran ısı değerleri ve Grup II'de sedasyon skoru (SS) değerleri kaydedildi. Postoperatif 15., 30. ve 60. dk.'da KAH, SAB, DAB, SpO2, timpanik membran ısısı, titreme skoru (TS) ve SS değerleri kaydedildi. TS e3 olan olgulara 25 mg meperidin iv. yapılarak dozu ve sayısı kaydedildi. Postoperatif 60 dk. Aldrete derlenme skoru 9 olan olgular servise çıkarıldı. İntraoperatif 30. ve 90. dk.'da KAH ve DAB değerleri; 30., 60. ve 90. dk.'da timpanik membran ısısı değerleri Grup IA'da, Grup IB'ye göre düşük bulundu (p<0.05). Postoperatif gruplar arasında hemodinamik değerler, timpanik membran ısısı, SS ve TS değerleri, meperidin tüketimi, bulantı, kusma ve yan etkiler açısından anlamlı fark bulunmadı. VAS değerleri; Grup I'de Grup II'den anlamlı yüksek bulundu (p<0.05). Anestezi sonrası TS ?3 olan olguların yaş ortalamaları, TS <3 olanlardan düşük, cinsiyet dağılımları benzer bulundu.Sonuç olarak, çalışmamızda kullandığımız dozda deksmedetomidin infüzyonunun, genel anestezi alan olgularda hemodinamik değerleri ve vücut ısısını intraoperatif dönemde istatistiksel olarak anlamlı düşürdüğü, epidural anestezi alan olgularda bu etkilerin görülmediği belirlendi.Öğe Endotrakeal tüp kafının doğru basınçta şişirilmesinde anestezistin deneyimi önemli mi?(2010) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Çolak, Alkin; Günday, Işıl; Arar, Cavidan; Turan, Nesrin; Söker, AliAmaç: Endotrakeal kaf basıncı 26-30 cm H2O arasında şişirilmelidir. Bu çalışmada entübasyondan sonra kafın doğru şişirilmesinde anestezistlerin deneyimini araştırmak amaçlanmıştır.Gereç ve yöntem: Çalışmaya alınan olgular genel anestezi indüksiyonundan sonra entübe edildi. Olgular entübasyon tüpünün kafını şişiren anestezi araştırma görevlilerinin eğitim yılına göre dört gruba ayrıldı. Grup I (n=64) 1 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup II (n=92) 2 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup III (n=144) 3 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup IV (n=93) 4 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları manometre ile ölçülerek kaydedildi.Bulgular: Kaf basınçlarının değerlendirilmesi 26-30 cm H2O arasında şişirilen olgular karşılaştırıldığında en iyi Grup II olmak üzere sırasıyla Grup III, Grup IV ve en kötü Grup I olduğu saptandı. Grup II ile Grup I arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05).Sonuç: Endotrakeal tüp kaf basıncının ayarlanması ve monitörizasyonu için manometre kullanılması gerekli olduğu kanısındayız.Öğe Kraniyotomilerde çivili başlığa hemodinamik yanıtın önlenmesinde intravenöz sufentanil ile bupivakain infiltrasyonunun karşılaştırılması(2005) Turan, F. Nesrin; Alagöl, Ayşin; Pamukçu, Zafer; Çolak, AlkinAmaç: Bu çalışmada 10 µg intravenöz sufentanil ile cilde bupivakain infiltrasyonu kraniyotomilerde "Mayfield Holder" yerleştirilmesi sırasında ortaya çıkan hemodinamik yanıtın önlenmesi yönünden karşılaştırıldı.Gereç ve Yöntem: ASA I ve II grubundan, kraniyotomi geçirecek 20-58 yaşlarındaki 59 olgu, rasgele üç gruba ayrıldı. Grup S'ye % 09 NaCl infilitrasyonu ve iv 10 mg sufentanil; Grup B'ye çivi uygulanacak bölgelere 10 mg % 0.5 bupivakain ve iv % 09 NaCl; Grup K'ya intravenöz ve infilitrasyon olarak % 09 NaCl uygulandı. İndüksiyondan önce ve sonra; infiltrasyondan önce ve sonra; Mayfield'den önce ve sonra sistolik, diyastolik ve ortalama arter basınçları ile kalp hızları ölçülerek kaydedildi.Bulgular: Grup S'de sufentanil enjeksiyonu, arter basınçları ile kalp hızını anlamlı olarak düşürdü. (p< 0.01); (p< 0.001) Grup B ve K'de ise, infiltrasyon-enjeksiyon sonrasında arter basınçları ve kalp hızında anlamlı değişiklik saptanmadı (p >0.05). Kontrol grubunda Mayfield başlık sonrası arter basınçları ve kalp hızında artış saptandı (p< 0.001) ve 5 dk. sonra, hala yüksekti (p< 0.01, p< 0.001). Grup B'de ise, diyastolik (p< 0.05) ve ortalama arter basınçları (p< 0.01) ile kalp hızı (p< 0.05) yükseldi. Diyastolik ve ortalama (p< 0.01) arter basınçları 5 dk. sonra hala yüksekti. Grup S'de çivili başlık, hemodinamik parametrelerde artışa yol açmadı; bu düşük hemodinamik değerler, sufentanil enjeksiyonundan sonra ve çalışma süresince devam etti.Sonuç: Mayfield başlığı uygulaması sırasında çivili başlığa bağlı hemodinamik yanıtın önlenmesinde intravenöz 10 µg sufentanilin ve 10 mg % 0.5 bupivakain infiltrasyonunun etkili olduğu, ancak sufentanilin kan basıncını ve kalp hızını çalışma periyodu süresince düşürdüğü saptandı.Öğe Kraniyotomilerde deksmedetomidin infüzyonunun hemodinamik yanıtlar üzerine etkisi(2006) Alagöl, Ayşin; Pamukçu, Zafer; Karaçayır, Yücel; Çolak, Alkin; Turan, F. Nesrin; Kaya, GayeAmaç: Çalışmamızda, kraniyotomi operasyonlarında indüksiyon öncesinde başlayarak cerrahi insizyon öncesine kadar sürdürülen deksmedetomidin infüzyonunun, laringoskopi, çivili başlık ve cerrahi insizyona hemodinamik yanıtı önlemedeki etkinliği araştırılmıştır.Gereç ve Yöntem: Supratentoryal kitle nedeniyle opere edilecek ASA I-II grubundan 40 olgu, indüksiyondan 5 dk. önce rasgele iki gruba ayrılarak çalışma grubuna (n=20) 1 µg kg sa-1 deksmedetomidin, kontrol grubuna (n=20) % 0.9 NaCl infüzyonu başlatıldı. On dakika sonra entübasyon gerçekleştirildi ve iki grupta da infüzyon hızları % 50 azaltıldı. Kontrol grubunda çivili başlıktan 5 dk. önce 1 µg kg-1 fentanil, deksmedetomidin grubunda 2 mL % 0.9 NaCl iv verildi. İki grupta premedikasyon, indüksiyon ve idame ilaçları aynıydı.Bulgular: Deksmedetomidin grubunda infüzyonun 5. dakikasında kalp hızı ile sistolik ve diyastolik arter basınçları, öncesine göre düşük bulundu (p<0.001). Her iki grupta indüksiyondan sonra sistolik ve diyastolik arter basıncı düştü (p<0.001). Kontrol grubunda kalp hızı ve sistolik ve diyastolik arter basıncı, entübasyondan sonra öncesine göre (p<0.001) ve çivili başlık uygulanmasından 1 dk. (p<0.001) ve 5 dk. sonra (p<0.05), öncesine göre yüksek; cerrahi insizyon sonrasında öncesine göre kalp hızı (p<0.001), sistolik (p<0.001) ve diyastolik (p<0.05) arter basıncı yüksek bulundu. Deksmedetomidin grubunda entübasyon ve cerrahi insizyon ile hemodinamik parametrelerde anlamlı değişme saptanmadı; sistolik (p<0.001) ve diyastolik (p<0.05) arter basıncı, çivili başlıktan 5 dk. sonra, 1 dk. sonrasından düşüktü. Kontrol grubunda 6 olguda cerrahi insizyondan sonra fentanil gerekti; deksmedetomidin grubunda fentanil gereksinimi olmadı (p<0.001).Sonuç: Kraniyotomi operasyonlarında indüksiyondan önce başlatılan deksmedetomidin infüzyonu; entübasyon, çivili başlık, insizyon gibi uyaranlara hemodinamik yanıtı önlemede etkili bulundu.Öğe Laparoskopik kolesistektomi sonrası analjezide intraperitoneal bupivakaine meperidin eklenmesi(2002) Tükenmez, Barış; Turan, F. Nesrin; Alagöl, Ayşin; Çolak, Alkin; Pamukçu, ZaferLaparoskopik kolesistektomi sonrası analjezi amacıyla intraperitoneal (İP) uygulanan lokal anestezik ajana hem İP, hem de İV olarak meperidin eklenerek postoperatif ağrı, analjezik gereksinimi, hemodinamik ve yan etkiler karşılaştırıldı. Bu amaçla ASA I ve II grubundan 35 kadın ve 30 erkek hasta çalışma kapsamına alındı. Premedikasyon, anestezi indüksiyonu ve idamesi standart bir protokolle uygulandı. Ameliyat sonunda Grup I'deki olgulara (n=21) % 0.5 bupivakain 20 mL İP ve l mL serum fizyolojik (SF) İV; Grup II'deki olgulara (n=22) % 0.5 bupivakain 20 mL İP ve 50 mg meperidin İP; Grup III'teki olgulara (n=22) % 0.5 bupivakain 20 mL İP ve 50 mg meperidin İV uygulandı. Postoperatif ağri, analjezi süresi, analjezik gereksinimi, ortalama arter basıncı ve kalp atım hızı ; 0 ve 30 dk.,1, 2, 4, 8, 12 ve 24. saatlerde değerlendirildi. Her üç grupta da yeterli analjezi sağlandığı, VAS değerlerinin İP meperidin uygulanan grupta sadece bupivakain uygulanan gruba göre 0, 2 (p<0.05), 12 ve 24. (p<0.01) saatlerde düşük olduğu saptandı. İntraperitoneal meperidin uygulanan grupta VAS değerleri, İV meperidin uygulanan gruba göre 4 (p<0.01), 12 ve 24. (p<0.05) saatlerde düşük, bulundu (p<0.05). Analjezi süresi ve ek analjezik gereksinimi gruplar arasında istatistiksel olarak farklı bulunmadı. Gruplar arasında yan etkiler açısından fark saptanmadı. Sonuç olarak meperidinin İP uygulamada etkili olduğu ve İP bupivakaine eklendiğinde, tek bupivakainden daha düşük ağrı skorlarıyla birlikte olduğu saptandı.Öğe MANDİBULA KIRIĞI OLAN HİPERPARATİROİDİLİ HASTADA ANESTEZİ YÖNETİMİ(2017) Saırolu, Gönül; Sezer, Yavuz Atakan; Çopurolu, Elif; Günday, Işıl; Çolak, AlkinHiperparatiroidizm diyabet, hipertansiyon ve kronik böbrek yetmezliği gibi birçok hastalıkla birliktelik gösteren multisistemikbir hastalıktır. Bu hastalarda preoperatif değerlendirme ve anestezi yönetimi hayati önem taşımaktadır. Paratroid adenomlarındaaltın standart olan tedavi yöntemi paratiroid dokusunun cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Osteoporoza bağlı artmış kırık riski cerrahigirişimlerde çeşitli güçlüklere yol açabilir. Çalışmamızda mandibula kırığı ve hiperparatroidisi olan olgudaki anestezi yönetiminisunmayı amaçladık.Öğe Omurga cerrahisinde IV nimodipin ve oral nifedipinin postoperatif epidural morfin analjezisi üzerine etkileri(2002) Turan, F. Nesrin; Pamukçu, Zafer; Alagöl, Ayşin; Çolak, AlkinOmurga cerrahisi sonrası hasta kontrollü epidural analjezi (HKEA) yöntemi ile morfin uyguladığımız 54 olguda, kalsiyum kanal blokerle rinden oral nifedipin ve IV nimodipinin morfin tüketimini azaltıp azaltmadığı değerlendirildi. Olgular rasgele 3 gruba ayrılarak, çift kör yöntemle, kontrol grubu ve IV nimodipin grubuna oral plasebo; kontrol ve oral nifedipin grubuna IV plasebo uygulandı. Nimodipin, indüksiyondan sonra 30 $mu$g/kg/sa infüzyonla başlatılarak 20 saat süreyle uygulandı. Nifedipin, ameliyattan 2 saat önce verildi. Uç grupta da epidural analjezi protokolü aynı idi. Epidural analjeziye ek olarak, morfin tüketimi ilk 8 saatte 10 mg'ı geçen ve ağrı skorunu >4 olarak belirten olgulara tenoksikam 20 mg IV uygulandı. Postoperatif ağrı skorları gruplar arasında farklı bulunmadı. Nimodipin grubunda ilk 24 saatte (p<0.05), 48 (p<0.05) ve 72 (p<0.001) saatteki toplam morfin tüketimi kontrol (sadece HKEA uygulanan) grubundan düşüktü. Nifedipin grubunda 24 saatteki morfin tüketimi kontrol gru-bundan farklı değilken, 48 (p<0.05) ve 72 saatteki toplam morfin tüketimi kontrol grubundan düşük bulundu (p<0.001) Sonuç olarak, preoperatif nifedipin ile, per ve postoperatif IV nimodipinin, omurga cerrahisi sonrasında, postopertif 72 saatlik epidural morfin tüketimini azalttığına karar verildi.Öğe Propofol-lidokain karışımı ile anestezi indüksiyonunda yağ embolisi gelişimi: Olgu sunumu(2008) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Memiş, Dilek; Çolak, AlkinYağ embolisi sendromu travmatik, cerrahi ve travma dışı olayları takiben tanımlanmıştır. Uzun kemik kırıkları bu sendromun en olası nedenidir. Yağ embolisine bağlı klinik tablo sıklıkla belirgin olmayabilir. Belirtiler değişiklik gösterdiğinden ve rutin laboratuvar ve radyografik tanı yöntemi olmadığından tanı konması zordur. Propofol, anestezi indüksiyonu ve idamesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Propofole lidokain eklenmesiyle, yağ damlacıkları birleşerek ayrı tabaka meydana getirebilmektedir. Propofol-lidokain karışımının yağ embolisi oluşturma riski, kombinasyonun hazırlanması ve verilmesi arasındaki süreye ve lidokain dozuna bağlıdır. Bu yazıda, trafik kazası sonrası alt ekstremite kırığı nedeniyle uygulanan genel anestezi indüksiyonunda yağ embolisi gelişen bir olgu sunuldu. Yağ embolisinin propofol-lidokain karışımına bağlı olduğu düşünüldü. Yağ embolisi tanısı, klinik değişiklikler, radyolojik ve laboratuvar bulgularının yanı sıra gelişen arteryel hipoksemiye neden olabilecek başka bozuklukların olmaması ile kondu.Öğe A severe complication of accidental epidural administration of glutaraldehyde(2009) Çolak, Alkin; Ege, Turan; Arar, Cavidan; Yüksel, Volkan; Duran, EnverEpidural anestezi altında sol femoropopliteal bypass uygulanan hastaya ameliyat sonrası altıncı saatte epidural kateter yoluyla kazara 3 ml %3 glutaraldehid solüsyonu uygulandı. Glutaraldehid uygulamasını takiben hastada hipotansiyon, taşikardi, bulantı ve kusma gibi sistemik semptomlara ek olarak parapleji gelişti. Bir yıllık medikal tedavi ve rehabilitasyon programı sonunda nörolojik semptomlarda iyileşme olmadı.Öğe Transdermal nitrogliserinin fentanil ve bupivakain ile epidural anestezi sonrası analjezi üzerine etkisi(2001) Turan, Nesrin; Çolak, Alkin; Arar, Cavidan; Alagöl, Ayşin; Pamukçu, ZaferBu çalışmada; alt ekstremite kırığı nedeniyle opere edilen olgularda, transdermal nitrogliserinin (TNG), bupivakain ve fentanil kombinasyonu ile uygulanan epidural anestezi sonrası postoperatif analjezi süresine etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya alınan ASA I-II grubundan 37 olguya operasyondan önce Numeric Rating Scale (NRS) ile ağrının değerlendirilmesi öğretilmiştir. Epidural anestezi: L3-L4 aralığından oturur pozisyonda, 20 mL % 0.5 bupivakain ve 50 µg fentanil ile gerçekleştirilmiştir. Hemodinamik stabilite sağlandıktan sonra 1. Gruptaki olgulara 5 mg TNG, II. Gruptaki olgulara ise içi boşaltılmış TNG flasteri yapıştırılmıştır. Epidural enjeksiyondan önce, 10 dk sonra, operasyon süresince 10 dk arayla, postoperatif 30.dk, 12, 18 ve 24.saatlerde sistolik ve diyastolik arter basınçları (SAB, DAB), kalp atım hızı (KAH) değerlendirilmiştir. Postoperatif dönemde NRS>4 olduğunda 75 mg diklofenak im uygulanmıştır. İlk analjezik uygulandığında ve epidural enjeksiyondan 12, 18 ve 24 saat sonra NRS ile 24 saatlik analjezik uygulama sayısı ve yan etkiler kaydedilmiştir, I. Grupta analjezi süresi ileri derecede anlamlı uzun (p<0.01); ek analjezik gereksinimi anlamlı düşük bulunmuştur (p<0.05). SAB her iki grupta; DAB II.Grupta, epidural enjeksiyondan sonra ileri derecede anlamlı olarak düşmüştür (p<0.01). İntraoperatif dönemde SAB, 70-120. dk arasında; DAB, 80-120.dk arasında I. Grupta II. Gruba göre ileri derecede anlamlı düşük, ancak klinik olarak normal sınırlarda bulunmuştur (p<0.01). KAH 120.dk.da 1.Grupta anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0.05). Postoperatif dönemde SAB 24.saatte; DAB tüm ölçümlerde I.Grupta II.Gruptan düşük; KAH 30.dk ve 12.saatte I. Grupta anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0.05). Sonuç olarak; TNG uygulamasının, epidural fentanil ve bupivakain kombinasyonunun analjezi süresini uzattığı ve analjezik gereksinimini azalttığı saptanmıştır.Öğe What can anthropometric measurements tell us about mallampati classification?(2012) Çolak, Alkin; Yılmaz, Ali; Memiş, Dilek; Süt, Necdet; Cıgalı, Bülent Sabri; Kargı, Murat; Çıkmaz, SelmanGiriş: Mallampati skoru entübasyon ile ilgili olası sorunları tahmin etmek için en yaygın kullanılan yöntemidir. Bu çalışmanın amacı, modifiye Mallampati skoru (MMS) ile yüz antropometrik ölçümler arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Metod: Çalışma 153 erkek ve 170 kadın gönüllü ile (ortalama yaş, 48,9 ± 16,9 ve 44,1 ± 15,4 yıl, sırasıyla) yapıldı. Tüm katılımcılar pre-operatif ziyareti sırasında Mallampati skoru değerlendirmesi ve yüz antropometrik ölçümleri yapıldı. Antropometrik ölçümler arasında kesici dişler arası mesafe, alt yüz yüksekliği, tirogonial uzunluk, tiromental mesafe ve bigonial mesafe vardı. MMS ile antropometrik ölçümler arasındaki ilişki istatistiksel analizi ile araştırıldı. Sonuç: Bigonial mesafe MMS ile pozitif korelasyon olduğu gözlendi kesici dişler arası mesafe, alt yüz yüksekliği ve tiromental mesafe negatif korelasyon göstermekteydi (r = 0.857 p <0.001) (r = -0,809, r = -0,738, r = - 0.762 p <0.001). ROC ve AUC analizi bigonial mesafede yüksek düzeyde anlamlı AUC (p <0.001) olduğu saptandı. Bigonial mesafe için optimal cut-off noktası> 113 mm idi ve bunun duyarlılık oranı % 94.8 ve özgüllük oranı % 95.9 idi. Bigonial mesafe MMS 3-4 için en iyi tanımlayıcı olduğu saptandı. Tartışma: Bu çalışma, hastanın genel durumunun Mallampati skorunun değerlendirmesi için uygun olmadığı zamanlarda bigonial mesafe gibi antropometrik yüz ölçümleri Mallampati değerlendirmesi için alternatif olarak kullanılabileceğini göstermektedir.Öğe Yüksek kardiyak riskli hastada sürekli spinal anestezi uygulaması: Olgu sunumu(2007) Çolak, Alkin; İnal, Mehmet Turan; Arar, Cavidan; Oğuzhan, Nihal; Pamukçu, ZaferAlt ekstremite cerrahisi anestezisinde, genel anesteziden çok rejyonel yöntemler tercih edilmektedir. Özellikle yaşlı ve yüksek kardiyak riskli hastalarda hemodinamik stabiliteyi koruyarak yeterli anestezi sağlanması temel amaçtır. Acil sağ diz üstü amputasyon planlanan 63 yaşındaki kadın hasta, altı gün önce ST yükselmesiz miyokard infarktüsü (Mİ) tanısı konularak tedavi edilmişti. Olgunun 15 yıldır tip 2 diabetes mellitusu, 10 yıldır hipertansiyonu vardı. İki yıl önce iki damar baypas ile mitral annuloplasti ve iki ay önce sağ diz altı amputasyon uygulanmıştı. Sağ lateral pozisyonda, L3-4 intervertebral aralıktan kateter içinden iğne tekniği ile intratekal kateter yerleştirildi. Serbest BOS akışı görüldükten sonra 2.5 mg %0.5'lik bupivakain uygulandı. Yeterli duyusal blok seviyesi sağlanana kadar her beş dakikada bir tekrarlanan 2.5 mg'lık dozlarla toplam 7.5 mg %0.5 bupivakain uygulanarak anestezi sağlandı. Duyusal blok T10 seviyesine ulaştıktan sonra sırtüstü pozisyon verildi. Ameliyat süresince hemodinamik olarak stabil seyreden olguya kateterden ek ilaç uygulanmadı ve bir saatlik ameliyat sonunda spinal kateteri çıkarılarak servise gönderildi. Sonuç olarak, özellikle yaşlı ve kardiyak riski yüksek olgularda alt ekstremite ameliyatları için sürekli spinal anestezi tekniğinin uygun bir anestezi seçeneği olarak kullanılması gerektiğini düşünmekteyiz