Mültecilik deneyimi, toplumsal cinsiyet ve sanat : Beyrut, Gaziantep, İstanbul örnekleri
Özet
Göç hareketlerinde kadın ve çocukların birçok açıdan süreci erkeklerden daha
dezavantajlı olarak deneyimledikleri pek çok çalışma tarafından ortaya konulmuştur.
Göçmen olmanın yanı sıra toplumsal cinsiyete bağlı ayrımcılıklar bu grubun baş etmek
zorunda kaldıkları sorunlardandır. Sivil toplum kuruluşları, birçok ülkede kadın ve
çocukların yaşadıkları bu zorlu süreçte onlara destek olmakta, çeşitli yollarla
dezavantajlılığın getirmiş olduğu sancıları azaltmaya çalışmaktadır.
Bu gerçeklikten yola çıkarak, bu tez 2011-2021 yılları arasında Beyrut,
Gaziantep ve İstanbul'daki mülteci kadınların göç süreçlerinde yaşadıkları travmalarla
baş edebilmelerinde etkileşime geçtikleri STK’ların rolünü tespit etmeye çalışmıştır.
STK’ların gerçekleştirdikleri çeşitli faaliyetler olmakla birlikte, araştırmanın
odağı mültecilere yönelik sürdürülen sanat terapileri ve sanatsal aktiviteler olmuş, bu
çalışmaların duygusal boşalımını sağlamanın ve toplumsal cinsiyet rolleri açısından
mültecilerin anlam dünyalarında olumlu ve olumsuz yansımaları olmuştur. Bu
bağlamda Katarsis Teorisi, araştırmanın yol göstericisi olmuş, seçili STKlarda
çalışan 10 kişi ile yapılan görüşmeler Tematik analiz yöntemi ile incelenmiştir.
Araştırma, STK’ların yürüttükleri sanat terapilerinin mülteci kadın
ve çocukların anlam dünyalarına farkındalık, bilinçlenme, özgürleşme, arkadaşlık,
güvenli alan, kültürel alışveriş, deşarj, dayanışma, psiko-sosyal iyilik hallerini
arttırmak, umut gibi olumlu geri dönüşler sağladığını ortaya konmuştur. Ayrıca, bu
terapiler ile kadınların göç sonrasında STK faaliyetlerine katılımlarıyla sahip oldukları
medeni haklara ilişkin bilgi düzeylerinin arttığı, bu anlamda kendilerini daha güçlü
hissettikleri aktarılmıştır.
Ancak sürekliliği sağlanamayan bu çalışmaların eksikliği, mülteci kadınların
ve çocukların öncelikle bulundukları ataerkil çevrenin etkisi ve pratik hayatta
karşılaştıkları engeller nedeniyle öğrendiklerini gerçek hayata uygulayamadıkları
gözlenmiştir. Tüm bu verilerle beraber, sanatın mülteci kadın ve çocuklar için sağaltıcı
bir yöntem olabileceği bu çalışmanın toplumsal cinsiyet ve göç literatürüne önemli bir
katkısı olarak sunulmaktadır. It has been revealed by many studies that women and children in migration
movements experience the process more disadvantaged than men in many respects. In
addition to being immigrants, discrimination based on gender is one of the problems
that this group has to deal with. Non-governmental organizations support women and
children in this difficult process they go through in many countries, and try to reduce
the pain of disadvantage in various ways.
Based on this reality, this thesis tried to determine the role of the NGO’s that
Syrian women interacted within coping with the traumas they experienced during the
migration processes in Beirut, Gaziantep, and Istanbul between 2011-2021. Although
there are various activities carried out by NGO’s, the focus of the research has been
art therapies and artistic activities for refugees, and these studies have had positive and
negative reflections on the meaning world of refugees in terms of emotional release
and gender roles. In this context, the Theory of Catharsis has been the guide of the
research, and the interviews with 10 people working in selected NGO’s have been
examined with the thematic analysis method.
The research revealed that the art therapies carried out by NGO’s provide
positive returns to the meaning world of refugee women and children, such as
awareness, awareness, liberation, friendship, safe space, cultural exchange, discharge,
solidarity, increasing psycho-social well-being, and hope. In addition, it was stated that
with these therapies, women's level of knowledge about their civil rights increased
with their participation in NGO activities after migration, and they felt stronger in this
sense.
However, it has been observed that due to the lack of these studies, which
cannot be sustained, the effect of the patriarchal environment in which refugee women
and children live, and the obstacles they encounter in practical life, they cannot apply
what they have learned to real life. Together with all these data, the fact that art can be
a therapeutic method for refugee women and children is presented as an important
contribution of this study to the gender and migration literature.
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [2146]