Yazar "Yüce, M. Ali" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A comparative study of effects of tibolone, conjugated equine estrogen alone or combination with medroxyprogesterone acetate on plasma homocysteine levels in postmenopausal women(2005) Yüce, M. Ali; Kaplan, Balkanlı Petek; Güçer, Fatih; Sayın, N. Cenk; Yüksel, MahmutOBJECTIVE: To assess the effect of estrogen, estrogen combined with progesterone or tibolon on serum total homocysteine levels, an independent risk factor for cardiovascular disorders, in postmenopausal women. STUDY DESIGN: In a randomised order, healthy, non-smoking postmenopausal women were included in the study. They received either conjugated equine estrogen 0.625 mg alone (CEE, n=16), CEE combined with medroxyprogesterone actate 5mg (CEE/MPA, n=20) or tibolon 2.5 mg (n=10). Treatments were given for three treatment cycles of 28 days (3 months). Plasma levels of homocysteine were measured at baseline and 3 months after the start of the study. RESULTS: There was no statistically significant change in plasma homocysteine levels in the only estrogen-treated group, sequentially combined CEE plus MPA-treated group and tibolone group. CONCLUCION: Neither CEE alone nor combination of CEE with MPA or tibolone treatment causes significant changes in plasma homocysteine levels in postmenopausal women with normal baseline homocysteine levels.Öğe Effects of raloxifene co-administration on bone histomorphometric change in rats treated with GnRHa(2005) Yılmaz, Osman; Yüce, M. Ali; Güçer, Fatih; Canda, Tunç; Kaplan, Balkanlı Petek; Bağrıyanık, H. AlperObjective: This study was carried out to show the changes in bone structure by histomorphometric analysis in rats administered GnRHa and to evaluate the effectiveness of raloxifene to revert bone changes related to analog administration. Study Design: Three months of female rats were divided into three groups. Group 2 and 3 were subcutaneously administered of leuprolin acetate, while group 1 was administered saline solution every 4 weeks. GnRHa therapy lasted 16 weeks, and raloxifene, as an add-back agent, were given at 8 weeks of treatment in group 3, meanwhile other groups were administered oral saline solution. At the end of the forth month, right tibia bone histomorphometric analysis were done in the three groups. Results: Bone histomorphometric examination showed that GnRHa administration decreased bone volume (20.8±7.3% vs. 17.3±3%), trabecular thickness (55±4 mm vs. 49.4±10.7 mm) and cortical thickness (290.6±26 mm vs. 261.9±35.6 mm). Concurrent treatment with raloxifene attenuated all of the changes in bone histomorphometric parameters found in GnRHa-treated rats. Administration of raloxifene also reduced bone turnover despite the significantly increasing bone volume and osteoblast surface compared with GnRHa-alone treatment (29.5±5.9% vs. 17.3±3%, 6.7±1.2% vs. 4.2±1%, P<0.01, respectively). Conclusion: These results imply that during long-term GnRHa treatment concurrent administration of raloxifene might be useful for protection of both trabecular and cortical bone loss.Öğe Endometrium kanseri olgularımızda sağkalım süresine etki eden prognostik faktörler ve klinik deneyimimiz(1999) Yardım, Turgut; Yüce, M. Ali; Özyılmaz, Filiz; Yorulmaz, Faruk; Kurtul, Metin; Sayın, CenkAmaç: Kadın genital kanserleri arasında ülkemizde serviks kanserinden sonra ikinci sırada, gelişmiş batı ülkelerinde birinci sırada bulunan endometrium kanseri olgularımızda sağkalım süresine etki eden prognostik faktörleri araştırmak ve kliniğimizin tedavi yaklaşımını değerlendirmektir. Çalışmanın Yapıldığı Yer: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı. Gereç ve Yöntem: Endometrium kanseri tanısı ile opere edilen 38 olgu çalışmaya alındı. Olgular histolojik tip, grade, myometrial invazyon derinliği, lenfovasküler invazyon, lenf bezi tümör metastazı, periton sitolojisinde atipik hücre varlığı açısından değerlendirildi. Sağkalım ve bağımsız prognostik faktörler değerlendirildi. Bulgular: Tüm olgularda 5 yıllık sağkalım oranı % 81.1 bulundu. 60 yaş altı olgularda 5 yıllık sağkalım oranı % 85.6, 60 yaş ve üzerinde % 70.5 bulundu. Evreye göre sağkalım oranları evre I'de %89.7, evre II'de %50, evre III'de %50, evre IV'de %0 idi. Tümör histolojik tiplerine göre EAca'da %81.8, AA'da %100, Sca'da %66.7 ve Mca'da %50 beş yıllık sağkalım oranları bulundu Tümör grade'ine göre beş yıllık sağkalım oranları grade I'de %100, grade II'de %71.3, grade III'de %50 idi. Tümörün endometriumda sınırlı olduğu olgularda beş yıllık sağkalım oranının %100, myometrium ½ iç kısımda invazyon varlığında %100 ve ½ dış kısımda invazyonda % 52.9 olduğu belirlendi. Lenfovasküler inolan olgularda beş yıllık sağkalım oranı %72.2, pozitif olduğunda ise %70 olarak hesaplandı. Yaş ve lenfovasküler invazyon varlığı, sağkalım süresini etkileyen bağımsız prognostik faktörler olarak görülmedi. Cox-regresyon modeli kullanılarak yapılan çok değişkenli analizde grade ve lenfovasküler invazyonun sağkalım süresini bağımsız olarak belirleyen prognostik bir faktör olduğu saptandı. Sonuç: Prognostik faktörlerin değerlendirilmesi, endometrium kanserli hastaların tedavisinin yönlendirilmesinde önemlidir. İstatistiki değerlendirmenin sağlıklı yapılabilmesi için olgu sayımızın artması gerekir.Öğe Mid-trimester diagnosis of transient unilateral cerebral ventriculomegaly: A case report(1999) Yüce, M. Ali; Okman, Kılıç Tülay; Yardım, Turgut; Güçer, FatihTransiyent unilateral serebral ventrikülomegalili bir olguyu sunmak ve bu konudaki aktüel literatürü incelemek. Yirmisekiz yaşında gravida 2, para 1 olan olgunun, hamileliği 25. gestasyonel haftaya kadar normal olarak gelişim göstermişti. Yirmibeşinci hamilelik haftasında, ultrasonografide fetal serebral ventrikül asimetrisi teşhis edildi. Serebral ventriküllerin genişliği, ultrason probuna uzak olan hemisferde (sağ) 4,8 mm ve yakın olan hemisferde (sol) 12 mm olarak ölçüldü. Yapılan detaylı ultrasonografik incelemede, başka herhangi bir anomaliye rastlanmadı. Dilate olan ventrikülün genişliği hamilelik takipleri esnasında kontinü olarak azaldı ve 36. hamilelik haftasında ventriküller arasında asimetri tamamen ortadan kalktı. Olgu, 40. hamilelik haftasında 3500 gr. ağırlığında sağlıklı bir kız bebek doğurdu. Doğumdan bir gün sonra yapılan transfontanel ultrasonografi ve manyetik rezonans incelemesi normal olarak değerlendirildi. Karyotip incelemesi de normal idi. Bebeğin 12 aylık klinik ve nörolojik gelişimi normal seyretti. Prenatal dönemde izole transiyent unilateral serebral ventrikulomegali teşhis edilen yeni doğanların prognozu, bu konudaki literatür de göz önüne alındığında, iyi olarak değerlendirilmekle birlikte, uzun süreli nörolojik takipleri gerekmektedir.Öğe Peutz-Jeghers sendromu ve gonodoblastoma(1997) Okman, Kılıç Tülay; Yardım, Turgut; Yüce, M. AliPeutz-Jeghers Sendromu midede, ince karsakta ve kolonda çok sayıda poliplerin bulunduğu otozomal dominant olarak soya geçen kongenital bir hastalıktır. Peutz-Jeghers Sendromu olan vakalarda överin seks kord tümörlerinin sıklığında artış olduğu bilinmektedir. Gonodoblastom ise disgenetik gonadlardan kaynaklanan en yaygın tümördür. 26 yaşında, virgo olan hastamıza Peutz-Jeghers Sendromu tanısıyla on yıl önce parsiyel jejunektomi uygulanmıştı. Sağ over lojuna uyan bölgede yaklaşık 8 cm çapında solid komponent içeren, yoğun septasyon gösteren kistik kitle saptandı. Bu makale vakanın nadir görülmesi nedeniyle sunulurken bu tabloyla ilgili bilgiler gözden geçirildi.Öğe Tension free vaginal tape operasyonu sonuçlarımız(2003) Güçer, Fatih; Yardım, Turgut; Yüce, M. Ali; Kaplan, Balkanlı PetekAmaç: Son yıllarda gerçek stress inkontinans tedavisinde Tension-free Vaginal Tape (TVT) operasyonu güvenli ve efektif bir cerrahi prosedür olarak bildirilmektedir. 1999-2002 yılları arasında kliniğimizde yapılmış olan TVT serilerimizin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın Yapıldığı Yer: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Edirne. Materyal ve Metod: Kliniğimizde 1999-2002 yılları arasında gerçek stress inkontinans tanısı alınış 30 vakaya TVT operasyonu uygulanmıştır. Prosedür lokal veya epidural anestezi altında gerçekleştirilmiş ve böylelikle kontinansın kontrolü intraoperatif olarak sağlanmıştır. Bulgular: 27 hastaya lokal, 3 hastaya epidural aneztezi uygulanmıştır. Ortalama operasyon süresi 35 dakikadır. Hastaların 27'sinde (% 90) 24 saat içinde spontan miksiyon gerçekleşmiştir. Üç (% 10) hastada rezidü idrar fazlalığından dolayı aralıklarla üriner kateterizasyon yapılmıştır. Uzun dönem postoperatif kateterizasyona ihtiyaç duyulmamıştır (> 7 gün). Postoperatif kontroller 1., 3., 6. ve 12. aylarda yapılmıştır. Operasyon sonrası ortalama gözlem süresi 12,7 ay (minimum l ay- maksimum 28 ay)'dır. Hastaların %76,6'smda kontinans açısından kür sağlanmış, %16,6'sında önemli derecede iyileşme sağlanmış, %6,6'sında ise inkontinans devam etmiştir. Yara iyileşmemesi ve tape rejeksiyonuna rastlanmamıştır. Sonuç: Biz, kadın üriner stress inkontinans tedavisinde TVT operasyonunun kolay, minimal invaziv ve efektif bir cerrahi prosedür olduğunu düşünmekteyiz. Prosedürün lokal anestezi ile gerçekleştirilebilmesi, hospitalizasyon süresini oldukça kısaltmaktadır.