Yazar "Yörük, Yener" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğerin Büyük Hücreli Nöroendokrin Karsinomundaki cerrahi sonuçlarımız(2019) Yanık, Fazlı; Karamustafaoğlu, Yekta; Yörük, YenerAmaç: Akciğerin büyük hücreli nöroendokrin karsinomları (BHNK) yüksek dereceli nadir tümörlerdir ve küçük hücreli akciğer kanserine benzer klinik ve biyolojik özellikler taşırlar. Bu çalışmada histopatolojik tanısı akciğerin BHNK’u olan olgulardaki cerrahi sonuçlarımızı, prognozu ve sağkalımı irdeledik. Gereç ve Yöntemler: Haziran 2012-Haziran 2018 tarihleri arasında rezeksiyon yapılan ve patolojik tanıları BHNK olarak raporlanan biri kadın, 11’i erkek, ortalama yaşları 61,4±7,5(48-74 yaş) olan 12 olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Prognoz, yaş, cins, sigara içme hikayesi, tümör çapı, tanı tedavi modaliteleri, cerrahi sonuçlar ve sağkalım hastane kayıtlarından analiz edildi.Bulgular: Sekiz olguda tümör sağ hemitoraks yerleşimli iken, dört olguda sol hemitoraks yerleşimliydi. 11 olguda mediastinoskopi ve anatomik akciğer rezeksiyonu ile mediastinal lenf nodu diseksiyonu uygulandı. T1 evreli bir olgu ise bilgisayarlı toraks tomografisinde mediastende patolojik lenf nodu olmadığı için, mediastinoskopi yapılmadan, video yardımlı lobektomi ve mediastinal lenf nodu diseksiyonu uygulandı. Olguların yedisi (%58) takipler sırasında metastaz veya tümör progresyonu nedeniyle kaybedildi. Ortalama tümör çapı, ortalama sağ-kalım süresi, hastalıksız sağ-kalım süresi ve ortalama hastanede kalış süresi sırasıyla; 4,4±2,1 cm (dağılım 1-8 cm), 17,9±19,04 ay (dağılım 2-72 ay), 15,08±19,6 ay ( dağılım 1-72 ay ) ve 6,4±3,6 gün (4-12 gün) olarak hesaplandı. Postoperatif mortalite görülmedi. İki(%16) olguda komplikasyon (atelektazi ve yara yeri enfeksiyonu) görüldü.Sonuç: Tedavi ve sağ-kalım açısından küçük hücreli akciğer kanserine benzer özellikler taşısa da, tedavi stratejisinde tam olarak bir fikir birliğinin sağlanamamıştır. Günümüzde küratif anatomik rezeksiyonlar ve beraberinde eklenecek onkolojik tedaviler uzun dönem sağ-kalım için tek şans gibi gözükmektedir. Ancak bu nadir görülen tümörlerle ilgili daha geniş vaka serilerini içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Aktif akciğer tüberkülozunu taklit eden üst lob yerleşimli patlamış kist hidatik olgusu(2007) Özlen, Burcu; Özdemir, Levent; Yörük, Yener; Altıay, Gündeniz; Tabakoğlu, Erhan; Hatipoğlu, Osman NuriKist hidatik, Echinococcus granulosus'un neden olduğu sıklıkla karaciğerde olmakla birlikte %1030 olguda akciğerde de görülebilen paraziter bir hastalıktır. Akciğerlerde daha çok alt loblarda yerleşmektedir. Akciğer grafisinde sağ akciğer üst lob posterior segmentte kavitesi olan 49 yaşında bir erkek hasta akciğer tüberkülozu (TB) ön tanısı ile tüberküloz servisine yatırılarak ampirik olarak antiTB tedavi başlandı. Balgam incelemelerinde aside dirençli basil (ADB) üç kez negatif olarak saptanan hastaya bronkoskopi yapıldı. Bronş lavajında da ADB'nin negatif olması üzerine yapılan yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografide akciğer TB ile ilgili bulguları değil rüptüre olmuş kist hidatik ile uyumlu olabilecek bulgular görüldü. Kist hidatik için indirekt hemaglutinasyon testi negatif olan bu hastada kistotomi uygulandıÖğe Ankilozan spondilitli bir olguda kronik nekrotizan pulmoner aspergillosis(2012) Yörük, Yener; Perincek, Gökhan; İlgili, Ayşegül; Batmaz, Emrah; Hatipoğlu, Osman NuriAnkilozan spondilit, spondiloartropatilerin prototipidir. Pek çok sistemi tutabilen ankilozan spondilitin seyrinde, plöroparankimal tutulum nispeten nadir görülür. En sık gözlenen lezyon üst loblardaki fibro-büllöz hastalıktır. Ankilozan spondilitli hastaların oldukça önemli bir kesiminde (%50-65) kronik aspergillus kolonizasyonu bildirilmektedir. Pulmoner aspergilloma, ankilozan spondilitli hastalarda en sık görülen klinik form olup, invaziv pulmoner aspergillosis özellikle immunsistemi baskılanmış olan hastalarda görülür. Biz burada invaziv pulmoner aspergillosisin bir formu olan kronik nekrotizan pulmoner aspergillosis gelişen ankilozan spondilitli bir olguyu sunacağız. (Tur Toraks Der 2012; 13: 83-6)Öğe Bronkojenik Kistler: Opere Edilen 13 Olgunun Analizi(2018) Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Yanık, Fazlı; Balta, Cenk; Yörük, YenerAmaç: Bronkojenik Kistler; embiryojenik primitif ön bağırsağın tomurcuklarının göç ederkenki kalıntılarından oluşan nadir görülen konjenital kistik lezyonlardır. Bu çalışmanın amacı, opere edilen bronkojenik kistlerin klinik özelliklerinin ve cerrahi sonuçlarının araştırılmasıdır.Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda; kliniğimizde bronkojenik kist (BK) tanısı ile Ocak 2008-Haziran 2016 tarihleri arasında opere edilen 13 olgu değerlendirildi. Semptomlar, görüntüleme yöntemleri, kistin lokalizasyonu, cerrahi yöntemler, patolojik bulgular ve cerrahi sonuçları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Çalışmamıza yaş ortalaması 49±15,7 yıl (dağılım 26-74 yıl) olan 3 (%24) erkek, 10 (%76) kadın olgu dahil edildi. En sık görülen semptomlar sırasıyla öksürük (%70), dispne (%38), göğüs ağrısı (%16), ateş (%16) iken, üç (%24) olgu yakınmasızdı. Lokalizasyonlarına göre; dokuzu (%68) paratrakeal, ikisi (%16) infrakarinal, biri (%8) intraparankimal, biri (%8) paraözofageal yerleşimliydi. On iki olguda (%92) sağ, bir olguda (%8) sol toraks yerleşimliydi. Kistler 10 olguda (%76) torakotomi, iki olguda (%16) VATS (Video Yardımlı Toraks Cerrahisi), bir olguda (%8) video-mediyastinoskopi ile komplet olarak eksize edildi. Ortalama kist çapı 4,6±1,4 cm (3-7 cm) olarak hesaplandı. Ortalama takip süresi ve hastanede kalış süresi sırasıyla, 33±40,4 ay (3-100 ay) ve 3,5±1,7 gündü (1-6 gün). Bir (%8) olguda komplike kist belirlendi. Pnömoni, yara yeri enfeksiyonu, diyafram paralizisi olmak üzere üç (%24) olguda komplikasyon gelişti. Mortalite gözlenmezken, takip süresince nüks saptanmadı.Sonuç: Bronkojenik kistler nadir görülen ancak yaşamı tehdit edici durumlara dahi yol açabilen konjenital kistik lezyonlardır. İleride oluşabilecek semptomlar, çeşitli komplikasyonların gelişebilmesi, maligniteye dönüşüm riski, cerrahi tedavinin başarılı sonuçları gibi nedenler nedeniyle, semptomatik olguların yanı sıra asemptomatik olgularda da temel tedavi düşük mortalite, morbidite ve nüks oranları ile cerrahidir. Son yıllarda geliştirilen minimal invaziv yöntemler olan VATS ve video mediyastinoskopi uygun olgularda torakotomiye alternatif olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Congenital Superior Sternal Cleft Repair Using Primary Closure(2019) Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Yanık, Fazlı; Yörük, Yener; Başaran, Ümit Nusret[Abtract Not Available]Öğe Dermatofibrosarkom protüberans(2009) Karamustafaoğlu, Y. Altemur; Reyhan, Gökay; Top, Hüsamettin; Kement, Bülent; Yörük, Yener; Balkanlı, KunterDermatofibrosarkom protüberans (DFSP) lokal agresif cilt dokudan kaynaklanan nadir bir tümördür. Bu yazıda sol göğüs anterior duvarından kaynaklanan dev kitle ile kliniğimize başvuran iki olgu sunuldu. Her iki olguya da geniş sınırlı cerrahi eksizyon uygulandı. Oluşan cilt defekti serbest deri grefti ile kapatıldı. Histopatolojik tanı DFSP olarak bildirildi. Takip süresi birinci olgu için üç ay, ikinci olgu için 48 ay idi. Ameliyat sonrası her iki olguda da rekürrens veya metastaz görülmedi.Öğe Entübasyon sonrası erken ve geç trakea patolojileri(2011) Reyhan, Gökay; Karamustafaoğlu, Y. Altemur; Kocal, Sedat; Yörük, YenerAmaç: Biz bu yazıda, entübasyon sonrası oluşan trakeal rüptür ve stenoz konusundaki deneyimlerimizi sunmak istedik. Gereç ve Yöntem: Çalışmada Aralık 2004-Kasım 2009 tarihleri arasında uzun süre entübasyon sonrası trakea rüptürü ve darlık oluşan dokuz vaka retrospektif olarak incelendi. Olguların dördü rüptür beşi darlık idi. Trakeal rüptürlü olguların üçü erkek, biri kadın ortalama yaşları 37 (25-46) idi. Trakeal darlıklı olguların üçü erkek, ikisi kadın ortalama yaşları 32 (15-43) idi. Trakeal rüptürlü tüm olgularda etyoloji; genel anestezi sırasında zorlu entübasyon ve trakeal darlıklı tüm olgularda ise uzamış mekanik ventilatör kullanımıydı. Bulgular: Trakeal stenozlu üç olguda rezeksiyon ve anastomoz, bir olguda trakeostomi kuadroplejik bir olguda ise stent uygulandı. Trakeoözofageal fistül gelişen bir olgu cerrahi olarak tedavi edildi. Sonuç: Trakeal rüptür ve darlık, entübasyon sonrası herhangi bir hastada ve herhangi bir zamanda görülebilir. Bu nedenle mümkün olan en kısa sürede tanımak için özel bir dikkat gereklidir. Uygun tedavi seçiminin uygun zamanda, klinik bulgular eşliğinde uygulanması gerekir.Öğe Extra-abdominal aggressive fibromatosis presenting as an intrathoracic tumor(2010) Yörük, Yener; Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Sezer, Yavuz Atakan; İbiş, Abdil CemFibröz doku kaynaklı tümörler toraksta ve mediastinumda nadir olarak görülmekte ve rapor edilmektedirler. Biz burada, agresif fibromatozisin, toraks içi dokulardan kaynaklanan nadir bir formunu bildirmek istedik. Otuz altı yaşında bayan hasta hastanemize sol göğüs ağrısı ve sıkışma hissi ile başvurdu. Çekilen PA grafi ve toraks bilgisayarlı tomografisinde, sol toraks alt kısmını üçte iki oranında dolduran dev kitle görüldü. Bunun üzerine hastaya sol yedinci interkostal aralıktan yapılan torakotomi ile geniş rezeksiyon uygulandı. Tümör patolojisi 20x15x15 cm çapında agresif fibromatozis olarak geldi. Hasta 15 aydır takip altında ve kontrollerinde yineleme görülmedi.Öğe An Interesting Cause of Acute Neck-Chest Pain and Dyspnea: Spontaneous Pneumomediastinum(2017) Yörük, Yener; Yanık, Fazlı; Karamustafaoğlu, Yekta AltemurSpontaneous pneumomediastinum can defined as the presence of air in the mediastinum and it is a rare clinical entity. The formation mechanism is unclear but rise of alveolar and intrabronchial pressure is blamed for its formation. The most frequent triggers of spontaneous pneumomediastinum are acute asthma attack, diabetic ketoacidosis, smoking marijuana or cocaine, scuba diving, traveling by plane, excessive exercise, excessive vomiting or cough. Chest-neck pain and dyspnea are the main symptoms. Diagnosis can be confirmed mostly by chest radiography or thorax CT for suspected cases. The treatment of choice is oxygen, analgesics and monitoring the patient. It has a satisfactory outcomes and the recurrence is low. Surgical tretament may be necessary if tension pneumomediastinum, tension pneumothorax or mediastinitis determined. We report two cases with spontaneous pneumomediastinum. First one was an 17-year-old boy who presented emergency service with dyspnea, non-productive cough, chest-neck pain 8 h after the diving about 2 meter depth under the sea. Second one was a 20-year-old woman presented emergency service with acute dyspnea and chest pain. She was complained severe cough 2 days ago in her history. In both patients chest radiography and thorax CT revealed pneumomediastinum and subcutaneous emphysema. The patients admitted to the hospital for conservative treatment and follow up. They were discharged without any problems after follow up with control chest radiography. If patients refer to emergency department with dyspnea, acute neck and chest pain, spontaneous pneumomediastinum should be remembered. Although rare in the literatüre, this condition can develop while diving tubeless or with severe coughing.Öğe İntratorasik Desmoplastik Fibroblastoma: Nadir Bir Lokalizasyon(2013) Yörük, Yener; Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Yanık, FazlıDesmoplastik Fibroblastoma (Kollajenöz Fibroma) yakın zamanlarda tanımlanmış,iskelet kası ya da cilt altı dokudan kaynaklanan son derece nadir bir tümördür. Burada, intratorasik yerleşimli bir desmoplastik fibroma olgusu bildirilmiştir. Ellialtıyaşında erkek bir hasta, ağrısız sağ intratorasik kitle ile kliniğimize başvurdu. Fizikmuayene, elektrokardiyografi, abdominal ultrasonografi, rutin kan ve biyokimyatestleri normaldi. Akciğer radyografisinde sağ alt lobda lobule kontürlü konsolidasyon görüldü. Toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ alt hemitoraksı dolduran10x15 cm boyutunda kitle tespit edildi. Tümör sağ posterolateral torakotomi iletamamen çıkartıldı ve histopatolojik tanı nadir görülen desmoplastik fibroblastoma olduğunu ortaya koydu. Postoperatif dönem sorunsuz seyretti.Öğe An irresectable giant plasmacytoma: Report of a case(2008) Tiryaki, Sevinç; Balkanlı, Kunter; Yörük, Yener; Karamustafaoğlu, Yekta Altemur71 yaşında erkek hasta sol kol, omuz ve sırt ağrısı ile başvurdu. Bilgisayarlı toraks tomografisinde klaviküla, skapula ve humerus başını içine alan kranyokaudal yönde 20 cm genişleyen kitle görüldü. İnsizyonel biyopsinin patolojik değerlendirmesi plazmasitoma olarak doğrulandı. Primer olarak kemoradyoterapi planlandı.Öğe Mini aksiller torakotomi ile primer spontan pnömotoraks tedavisinin sonuçları(2011) Yörük, Yener; Mammedov, Rüstem; Kuzucuoğlu, Mustafa; Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Yanık, FazlıAmaç Pnömotoraks sık bir klinik durum olarak bilinir. Mini aksiler torakotomi mükemmel sonuçlarla birlikte kolay apikal wedge rezeksiyon ve plörektomiye olanak vermesi nedeni ile pnömotorakslarda majör endikasyondur. Burada biz pnömotoraksta aksiller torakotomi deneyimimizi anlattık. Gereç ve Yöntemler Kliniğimizde 1996-2008 yılları arasında 56 olguya spontan primer pnömotoraks tanısı ile mini aksiler torakotomi uygulandı. Olgulardan 54’ ü erkek (%96.5), ikisi kadın (%3.5) ve ortalama yaşları 28.2 (17-43) idi. Yirmidokuz olgu (%51.7) sağ pnömotoraks, 27 olgu (48.3%) sol pnömotorakstı. Bulgular Biz 33 olguya (%59) wedge rezeksiyon ve apikal plörektomi, 23 olguya (%41) bül ligasyonu ve apikal plörektomi uyguladık. Dört olguda morbidite gelişti, mortalite görülmedi. Ortalama hastanede kalış süresi 4.5 gün (3-8) idi. Onüç yıllık izlem süresince nüks görülmedi. Sonuç Mini aksiler torakotomi ile, hastanede kalış süresi kısa, ağrı daha az, kozmetik sonuçlar kabul edilebilirdi ve nüks yoktu. Mini aksiler torakotomi spontan primer pnömotorakslar da cerrahi gerektiği zaman hasta için mükemmel sonuçları nedeni ile iyi bir seçimdir.Öğe Penetran travmalı olgularda 13 yıllık deneyimimiz(2009) Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Yavaşman, İlkay; Kuzucuoğlu, Mustafa; Mammedov, Rüstem; Yörük, YenerAmaç: Toraks travmalarının tüm travmalar içindeki oranı %25-30'dur. Bunun %70'i künt, %30'u penetran travmalardır. Bu çalışmada son 13 yıldaki penetran toraks travmalı olgularımızı, klinik deneyimlerimizi sunduk ve literatür eşliğinde irdeledik. Hastalar ve Yöntemler: Kliniğimizde, Ocak 1995 - Haziran 2008 tarihleri arasında penetran toraks travması tanısı ile yatırılarak tedavi edilen 200 hasta (184 erkek (%92), 16 kadın (%8); ort. yaş 27.4; dağılım 11-80) retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Penetran travmaların en sık nedeni kesici delici alet yaralanması 153 (%76.5) ve ateşli silah yaralanması 47 (%23.5) idi. 174 hastada (%87) intraplevral patoloji, dokuz hastada ekstratorasik organ yaralanması mevcuttu. Hastaların 173'ü (%86.5) tüp torakostomi, 27'si (%13.5) diğer konservatif yöntemlerle tedavi edildi. Otuz dokuz (%19.5) hastaya torakotomi uygulandı. Morbidite %7.5 (15 olgu) mortalite, %0.5 (bir olgu) olarak gerçekleşti. Sonuç: Penetran toraks travmalarının acil torakotomi gerektirenleri hariç, büyük çoğunluğu tüp torakostomi veya konservatif yöntemlerle tedavi edilebilir. Eşlik eden intratorasik organ yaralanmaları mortalite ve mobiditeyi artıran nedenlerdir; multidisipliner hızlı ve iyi değerlendirme gerektirir.Öğe Plevranın soliter fibröz tümörleri(2011) Yağcı, Sevinç; Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Yörük, YenerAmaç: Bu çalışmada plevranın soliter fibröz tümörlerinin klinik görünümü ve cerrahi yaklaşımı irdelendi. Çalışma planı: Aralık 2006 - Mayıs 2010 tarihleri arasında soliter fibröz tümör nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan beş olgunun (3 erkek, 2 kadın; ort. yaş 50.2 yıl; dağılım 24-76 yıl) demografik verileri, cerrahi işlemleri, histopatolojisi, morbidite ve mortaliteleri, ameliyat sonrası adjuvan tedavileri ve uzun dönem izlemleri hasta kayıtlarından incelendi. Bulgular: Temel cerrahi yaklaşım olarak olguların tamamına eksploratris torakotomi yapıldı. Tümörlerin dördü viseral plevradan, biri pariyetal plevradan kaynaklanıyordu. Histopatolojik tanı plevranın soliter fibröz tümörü olarak bildirildi. Ortalama izlem süresi 20 ay (dağılım 1-67 ay) idi ve ameliyata bağlı herhangi bir mortalite veya morbidite görülmedi. Sonuç: Plevranın soliter fibröz tümörleri nadirdir ve benign ve malign tipleri vardır. Radyoterapi ve kemoterapinin etkinliğinin kanıtlanamadığı bu hastalıkta, tam cerrahi eksizyon hala altın standarttır.Öğe Postpnömonektomi sendromu(1999) Yörük, Yener; Sunar, Hasan; Yalçınkaya, Serhat; Akkuş, MuratPostpnömonektomi sendromu özellikle sağ pnömonektomilerden sonra görülen nadir bir durumdur. Postpnömonektomi sendromu gelişen bir olgumuzu Türkçe literatürde ilk kez sunuyoruz. 52 yaşında erkek hastaya sağ intermedier bronş yerleşimli Akciğer epidermoid karsinom nedeniyle sağ pnömonektomi uygulanmıştı. Operasyonda 34 ay sonra hasta artan nefes darlığı, stridor ve öksürükle başvurdu. PA akciğer grafisi, toraks BT ve fiberoptik bronkoskopi ile tanı kondu. BT'de sol ana bronşun deplase olan aorta ve vertebra arasında sıkıştığı ve bronkoskopide sol ana bronş dış basısı görüldü. Solunum sıkıntısı nedeniyle uygulanan mekanik ventilatör tedavisini takiben operasyona alınarak sağ pnömonektomi poşuna 1000 cc silikon protez yerleştirildi. Peroperatuar fiberoptik bronkoskopi ile sol ana bronşun açıldığı izlendi. Erken dönemde ekstübe edilen hasta, postoperatif 17. gün pnömoni nedeniyle kaybedildi. Postpnömonektomi sendromu özellikle sağ pnömonektomi uygulanan hastalarda giderek artan nefes darlığı, stridor ve öksürük hallerinde akılda bulundurulmalıdır.Öğe The Role of Alpha Atrial Natriuretic Hormone in Pneumonectomy: An Experimental Study(2019) Akkuş, Murat; Yörük, YenerObjective: The alpha atrial natriuretic hormone (?-ANH) is released in response to atrialdistension and excessive fluid volume in the body. The aim of the present study was to evaluate ?-ANH levels before and after pneumonectomy and to investigate the effects of normaland increased volume of crystalloid–colloid fluids on ?-ANH following pneumonectomy ina rabbit model.Methods: A total of 20 New Zealand rabbits were used in the study. The mean weightof the rabbits was 1.831 g. The subjects were divided into four groups with five in eachgroup. The first group was given 3 mL/kg/h of crystalloid; the second group was given 10mL/kg/h of crystalloid; the third group was given 3 mL/kg/h of colloid; the fourth group wasgiven 10 mL/kg/h of colloid. Blood samples were preoperatively collected from the jugularvein. Posterolateral thoracotomy was applied to all subjects. The hilus was tied and cut enbloc with 2/0 silk, and pneumonectomy was performed. All groups received infusion for 3h. Following infusion, blood samples from the contralateral jugular vein were collected atpostoperative 3 h. Pre- and postoperative ?-ANH levels were compared.Results: There was no significant difference in the mean weight of the groups (?2=1.417,p=0.478). There was no significant difference in the pre- and postoperative ?-ANH levelsamong all groups (Z=0.674, p=0.5 in the first; Z=0.405, p=0.686 in the second; Z=1.753,p=0.08 in the third; Z=0.944, p=0.345 in the fourth).Conclusion: Our study results suggest that pneumonectomy alone appears not to changethe ?-ANH levels, and hypoxia, increased atrial pressure, and some neurohormonal factorsmay enhance ?-ANH release.Öğe Spontan pnömotoraksın videotorakoskopik yöntemle cerrahi tedavisi(Trakya Üniversitesi, 1993) Yörük, Yener[Abstract Not Available]Öğe Torakolomber bileşke lezyonlarında önden dekompresyon ve stabilizasyon(2000) Görgülü, Aşkın; Yörük, Yener; Çobanoğlu, Sebahattin; Hamamcıoğlu, M. Kemal; Kılınçer, CumhurAmaç: Omuriliğin önden basısına neden olan torakolomber bileşke lezyonlarında, önden dekompresyon ve Stabilizasyon ile ilgili deneyimlerimizin gözden geçirildi. Gereç ve yöntem: 1997-1999 yılları arasında torakolomber bileşke lezyonu nedeniyle ünden omurilik dekompresyonunu takiben Kaneda sistemi ile omurga stabilizasyonu yapılan 8 olgu incelendi ve literatürle karşılaştırılarak tartışıldı. Bulgular: Tüm olgularda tam omurilik dekompresyonu sağlandı. Kaneda cihazı ile ilgili ameliyat sırasında ve sonrasında herhangi bir komplikasyon görülmedi. Postoperatif akut miyokard enfarktüsü ve ampiyem nedeni ile 2 olgu kaybedildi. Sonuç: Çalışmamız omurga cisminden kaynaklanan torakolornber bileşke lejyonlarında ünden yaklaşımın dekompresyon ve omurga stabilizasyonu için güvenli ve etkili olduğunu ortaya koymaktadır.Öğe Trakeal transplantasyon modelinde immunosupresyonun epitelyal canlılık ve ultrastrüktüral etkileri(1999) Yörük, Yener; Köse, Selçuk; Hüseynova, Gülara; Candan, LatifeHeterotopik trakeal allograflar ratların batınlarına omentopeksi ile implante edildi. Bir gruba siklosporin 15 mg/kg, diğer gruba siklosporin 15 mg/kg + metilprednizolon 2 mg/kg intraperitoneal olarak 15 gün boyunca uygulandı. Onbeş gün sonra sakrifiye edilen ratlarda ışık mikroskobunda trakeal epitelin canlılık derecesi skorlandı ve epitel kalınlıkları ölçüldü. Elektron mikroskobunda ise trakeal epitel hücrelerindeki ultrastrüktürel değişiklikler ve buna göre aktivasyonları belirlendi. Tek başına siklosporin ile immünsupresyon uygulanan ratlardaki trakeal epitel hücrelerinin canlılık derecesi, epitel kalınlığı ve ultrastrüktürel olarak aktivasyonları, kombine immünsupresyon uygulanan gruba (p=0,034) ve diğer kontrol gruplarına (p=0,039) göre daha yüksek oranda tespit edildi.Öğe Transaksiller tek port yaklaşımıyla gerçekleştirilen videotorakoskopik sempatektomi(2011) Yörük, Yener; Mammedov, Rüstem; Karamustafaoğlu, Yekta Altemur; Tarladaçalışır, Taner; Kuzucuoğlu, MustafaAmaç: Bu prospektif çalışmada avuç içi veya koltuk altı terlemesi olan bir ardışık hasta dizisinde transaksiller tek port yaklaşımıyla gerçekleştirilen sempatektominin sonuçları ve önemi değerlendirildi. Çalışma planı: Haziran 2007 - Haziran 2009 tarihleri arasında, kliniğimize avuç içi veya koltuk altı aşırı terlemesi ile başvuran toplam 28 hastaya (14 erkek, 14 kadın; ort. yaş 23.4 yıl; dağılım 13-36 yıl) kliniğimizde tek porttan video yardımlı torakoskopik T2-T4 gangliyonu sempatik zincir elektrokoterizasyonu uygulandı. Bu olguların 14'ünde (%50) avuç içi ve koltuk altı, 14'ünde (%50) ise sadece avuç içi terlemesi vardı.Bulgular: Cerrahi komplikasyon minimal idi ve sadece bir hastada plevral efüzyon gelişti. Ölen hasta olmadı. Tüm hastalarda avuç içi ve koltuk altı terlemesinde iyileşme görüldü.Sonuç: T2-T4 sempatik sinirlerin tek porttan videotorakoskopik elektroelektrokoterizasyonu hiperhidrozisli hastalarda en iyi sonuçlarla birlikte mükemmel kozmetik ve fonksiyonel sonuçlar vermektedir.