Yazar "Tuğrul, Murat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1995-1997 yıllarında dışkıdan izole edilen salmonella serotiplerinin dağılımı ve antibiyotik duyarlılıkları(1998) Dündar, Volkan; Öztürk, Devrim; Özkan, Erkal; Tuğrul, Murat; Otkun, Tatman Müşerref1995, 1996 ve 1997 yıllarında Trakya Üniversitesi Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı'na kültür için sırasıyla 1014, 877 ve 894 dışkı örneği gönderilmiş olup bunlardan Salmonella türü izole edilme sıklığı da yine sırasıyla % 3.6, % 1.7 ve % 2.3 bulunmuştur. Bu süre içinde dışkıdan izole edilen toplam 73 Salmonella izolatının 42'si (% 58) S. enteritidis. 28'i (% 38) S. typhimurium serotipleridir. S. enteritidis serotipinin saptanması yıllara göre artış göstermektedir. Salmonella izolatlarında antibiyotik direnci serotipe göre büyük farklılık göstermekte olup ampisilin, kloramfenikol, siprofloksasin, tetrasiklin, sefuroksim ve trimetoprim/sulfametoksazol için S. typhimurium serotiplerinde duyarlılık oranı sırasıyla % 29, % 32, % 100, % 29, % 89, % 86 iken, S. enteritidis serotipleri için sırasıyla % 95, % 98, % 100, % 81, % 100 ve % 100 bulunmuştur. Antibiyotik direnç paternine göre S. enteritidis serotiplerinde beş, S. typhimurium serotiplerinde ise altı farklı antibiyotip saptanmış olup S. enteritidis serotipinde en sık rastlanan antibiyotip 32 sus ile (% 76) tüm antibiyotiklere duyarlı olan iken, S. typhimurium serotipinde en sık rastlanan antibiyotip 14 izolat ile (% 50) ampisilin, kloramfenikol ve tetrasikline dirençli olan antibiyotip olarak bulunmuştur.Öğe Bakteriyel vajinoz tanısında vajinal sürüntü örneklerinin gram boyama yöntemi ile yorumunun tekrarlanabilirliği(1997) Akata, Filiz; Otkun, Ali Metin; Yüce, Ali; Otkun, Tatman Müşerref; Tuğrul, Murat; Dündar, VolkanBakteriyel vajinozun (BV) tanısı için vajinal sürüntü örneklerinin Gram boyaması diğer laboratuvar yöntemlerine göre ucuz, hızlı ve daha objektiftir. Gram boyama preparatında bakteriyel morfotiplerin kalıcı olması, retrospektif tanıya izin veren bir avantaj sağladığı gibi, tanı için bu yöntemin güvenilirliğini sınamayı da mümkün kılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, laboratuvarda BV için tanıda vajinal sürüntü örneklerinin Gram boyama preparatlarını yorumlamada mikrobiyoloji teknisyenlerinin ve uzman bir mikrobiyologun gözlemci içi ve gözlemciler arasındaki tutarlılığını incelemektir. Bu amaçla biri uzman mikrobiyolog, ikisi teknisyen, üç gözlemci şifrelenmiş 100 orijinal lamı iki kere ve aynı örnekten hazırlanan ikinci bir lamı bir kere değerlendirmiştir. Gözlemci içi ve gözlemciler arası uyum ağırlıklı kappa istatistiği kullanılarak değerlendirilmiştir. BV tanısında uzman mikrobiyolog ve bir teknisyenin gözlemci içi uyumunun kappa değeri mükemmele yakın bulunmuştur (0.946 ve 0.810). Aynı hastadan hazırlanan ikinci lamın yorumunda tüm gözlemcilerde bakteriyel morfotipler için kappa değerlerinde hafif düşmeler izlenmiştir. BV tanısı için gözlemciler arası uyumun kappa değerleri mükemmele yakındır (0.826-0.896). Laboratuvarımızda BV tanısında vajinal sürüntü örneklerinin Gram boyalı preparatlannın, orta dereceden mükemmele yakın dereceye değişen bir tekrarlanabilirlikle yorumlanabildiği gösterilmiştir. Bu sonuçlar BV'un klinik tanısını desteklemede kültür yapmadan sadece vajinal 'sürüntü örneklerinin Gram boyalı preparatlannın incelenmesinin yeterli olduğunu göstermektedir.Öğe Edirne Bölgesi'nde Shigella flexneri kökenlerinde trimetoprim-sulfametoksazol direncinin moleküler epidemiyolojisi(1997) Dündar, Volkan; Tatman, Otkun Müşerref; Tuğrul, Murat; Akata, Filiz; Otkun, Ali Metin; Vahaboğlu, HalukEdirne Bölgesi'nde 1995 yılı içinde izole edilen Shiaella flexneri kökenlerinde bir önceki yıla göre antimikrobiklere karşı hızlı bir direnç artışı görülmüştür. Artış özellikle trimetoprim-sulfametoksazol (SXT) ve ampisilinde anlamlı derecede olmuş, kloramfenikol ve tetrasiklin direncinde de bir artış izlenmiştir. Bu çalışmada SXT direncindeki artışın belirli bir klona bağlı olup olmadığı araştırılmıştır. Direnç patemlerine göre yapılan ayrım sonucunda yalnız SXT direnci olan gruptan bir ve çoğul dirençli gruptan üç köken incelenmiş ve bu kökenlerin tümünde SXT direncini aktarabilen 80 kbp. Tık konjugatif bir piazmit saptanmıştır. EcoRI ve Hind III restriksiyon enzimleri ile bu plazmitler kesildiğinde çoğul dirençli ve yalnız SXT dirençli kökenlerin restriksiyon patemleri farklı bulunmuştur. Ribotipleme de seçilen çoğul dirençli kökenlerin birbiriyle aynı, yalnız SXT dirençli kökenin ise bunlardan farklı kromozoma! DNA yapısı olduğunu göstermiştir. Sonuçta, Edirne Bölgesi'nde SXT direnci olan en azından iki farklı S. flexneri klonu vardır. Bunlardan yalnız SXT direnci olan klon her iki yılda da birer köken ile nadir olarak izole edilirken, çoğul dirençli klon, büyük bir olasılıkla, seçici antimikrobiyal baskı ile 1995'te çok daha baskın duruma geçmiştir.Öğe Edirne'de 1994 ve 1995 yıllarında izole edilen Shigella türlerinde antimikrobik direnci(1997) Otkun, Ali Metin; Akata, Filiz; Karabay, Oğuz; Otkun, Tatman Müşerref; Tuğrul, Murat; Dündar, VolkanEnterik patojenlerde çoğul ilaç direnci gelişimi Edirne'de gittikçe artan bir sorundur. Bu çalışmada iki yıllık bir dönem içinde toplanan klinik Shigella izolatlarmın, esas olarak tedavide kullanılan antimikrobiklere karşı in vitro duyarlılıkları çalışılmıştır. Çalışmaya 1 Ocak 1994 - 31 Aralık 1995 tarihleri arasında Edirne'de, tümü sporadik olgulardan izole edilen toplam 70 Shigella izolatı (58 S. flexneri. 10 S: sonnei. and 2 S. bovdii) alınmıştır. Bakteriler standart biyokimyasal testler ve özgül antiserumları ile aglütinas'yon temelinde tanımlanmıştır. Antibiyogramlar NCCLS M2-A5'e göre disk difüzyon yöntemiyle çalışılmıştır. Tüm izolatlar sefuroksim ve siprofloksasine duyarlı bulunmuştur. Çalışma dönemini kapsayan iki yıl içinde, özellikle S. flexneri'de olmak üzere ampisilin direnci % 45'den % 81'e (p = 0.0132), trimetoprim-sulfametoksazol direnci % 39'dan % 73'e (p = 0.0253), yükselmiştir. Edirne'de ampisilin ve trimetoprim-sulfametoksazol, Shigella infeksiyonlarının tedavisinde güvenilirliğini kaybetmiştir. Bölgede şigellozun empirik tedavisi için seçilecek ilaç siprofloksasin olabilir. Başta çocuklar ve gebeler olmak üzere siprofloksasin kullanılmayan olgular için sefuroksimin in vivo yararlılığını değerlendirecek ileri çalışmalara gerek vardır.Öğe Edirne'de 1994-2002 yılları arasında saptanan sıtma olgularının özellikleri(2004) Tuğrul, Murat; Gürcan, Şaban; Otkun, Ali Metin; Otkun, Tatman Müşerref; Ay, GazanferBu çalışmada, Edirne ilinde görülen sıtma olgularının epidemiyolojik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Edirne İli Sıtma Savaş Birimi ve Sağlık Ocaklarında çalışan sağlık personeli tarafından 1994-2002 yılları arasında askerlerden "seçici aktif", diğerlerinden "aktif ve pasif" sürveyans yöntemiyle 317.087 kişiden kan alınarak Plasmodium varlığı aranmış ve parazitin saptandığı 281 olgunun özellikleri irdelenmiştir. Olguların 238'i (%84.7) ilk üç yılda ve en çok Eylül ayında tespit edilmiştir. Yerli olgular çeltik ekiminin yoğun yapıldığı ilçelerde, hariçten gelen olgular ise askeri personelin yoğun bulunduğu ilçelerde belirlenmiştir. Hariçten gelen olguların %62'sinin Diyarbakır, Batman ve Şanlıurfa'dan geldikleri görülmüştür. Etken; olguların 280'inde Rvivax olarak ayırt edilirken birinde P. ovale olarak tanımlanmıştır. Bu P.ovale olgusu Türkiye'de şimdiye kadar saptanmış ilk ve tek olgu olup Afgan uyruklu bir öğrenciye aittir. Çeltik üretiminin yoğun olarak yapıldığı bölgelerde sivrisineklerle mücadeleye verilen önemin artması ve özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelenler olmak üzere asker popülasyonunun sıtma açısından dikkatle izlenmesi sonunda, Edirne'de sıtma kontrolünde başarı sağlanmıştır.Öğe Genelev çalışanlarında hepatit B seroprevalansını etkileyen risk faktörleri(1997) Dündar, Volkan; Otkun, Tatman Müşerref; Turan, Aydın; Akata, Filiz; Otkun, Ali Metin; Tuğrul, MuratTürkiye'de Hepatit B Virüsü (HBV) yayılımında rolü olabilecek gruplardan birisi genel kadınlardır. Bu çalışmada Edirne Genelevi'nde çalışan genel kadınlarda ve aynı ortamda bulunan diğer genelev çalışanlarında olası risk faktörleri öyküsü ile birlikte rastgele cinsel ilişkinin getirdiği HBV infeksiyonu riskinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Edirne Genelevi'nde çalışan 72 genel kadın ve 42 diğer çalışanın serumlarında hepatit B göstergeleri makro ELISA yöntemiyle incelenmiştir. Genel kadınlarda antiHBc % 60, HBsAg % 8, antiHBs % 39 pozitif bulunmuştur. Diğer çalışanlarda bu oranlar istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermemiştir. Genel kadınlarda antiHBc pozitifliği yaşa ve meslek yılına göre istatistiksel olarak anlamlı bir artış göstermiştir (sırasıyla p=0.0135 ve p=0.003628). Cinsel ilişki dışı diğer risk faktörlerinin öyküde varlığı antiHBc pozitifliğinin sıklığını kan transfüzyonu için % 55'den % 77'ye, ameliyat için % 50'den % 69'a, üç veya daha fazla doğum için % 53'ten % 79'a ve kürtaj için % 50'den % 63'e yükseltmesine karşın bu artışlar istatistiksel olarak anlamlı bulunmamışlardır (p > 0.05). Genel kadınlarda korunma yöntemi olarak kondom kullanımı % 4 düzeyindedir. Bu nedenle aşı ile korunulabilir tek cinsel temasla bulaşan hastalık olan hepatit B infeksiyonu için bu grupta aşılama öncelik kazanmaktadır. Yaş ve meslekte geçirilen süre riski anlamlı düzeyde arttırdığına göre genel kadınlarda genç yaşta ve yeni işe başlarken tarama ve sonucunda aşılama önerilmelidir.Öğe Mycobacterium ayrımında kullanılan nitrat indirgeme testi için kristal ayıraçlı bir yöntem önerisi(1997) Karabay, Oğuz; Otkun, Ali Metin; Akata, Filiz; Tuğrul, MuratMvcobacterium türlerinin ayrımında kullanılan nitrat indirgeme testi için kristal toz şeklinde ayıraç kullanan bir yöntem tanımlanmış ve test sonuçları 11 standart Mvcobacterium kökeni ve 88 klinik izolatta sıvı ayıraçlı geleneksel yöntem ile karşılaştırılmıştır. Ayıraç daha önce tanımlanan L-(+)-tartarik asit yerine sitrik asit içermektedir. Tanımlanan yöntemin duyarlılığı % 99, özgüllüğü % 100, pozitif prediktif değeri % 100 ve negatif prediktif değeri % 89 bulunmuştur. Kristal ayıraç oda ısısında en az 10 ay stabiiiiğini korumasının yanı sıra hazırlanmasında ve testin yapılmasındaki basitlik ile daha üstün bulunmuşturÖğe Nozokomiyal gram-negatif bakterilerde genişlemiş spektrumlu ve kromozomal beta- laktamaz sıklığı(1997) Tuğrul, Murat; Akata, Filiz; Dündar, Volkan; Teker, Bahri; Otkun, Metin; Öğütlü, Aziz; Karabay, OğuzYazarların hastanesinde nozokomiyal Gram-negatif bakterilerde genişlemiş spektrumlu ve kromozomal beta-laktamazlara bağlı beta-laktam direnci antibiyorgamdan enzim tipini tahmin etmeyi sağlayacak şekilde özel disk dizilimi ile izlenmektedir. Bu amaçla indüklenebilir beta-laktamazları saptamak için direkt indüksiyon testi, genişlemiş spektrumlu beta-laktamazları saptamak için çift diskli sinerji testi kullanılmaktadır. Hastanedeki infeksiyon kontrol çalışmaları ile 1995 yılı içinde 199 nozokomiyal Gram-negatif bakteri saptanmıştır. Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz direnci sadece Klebsiella oneumoniae'de 27 kökenin 12'sinde (% 44) saptanmıştır. Kromozomal beta-laktamazlara bağlı direnç 51 Pseudomonas spp. 'nin 21 'inde (% 41), 23 Enterobacter spp. 'nin beşinde (% 22), dört Citrobacter freundii'nin birinde olmak üzere toplam 27 kökende saptanmıştır. ESBL'nin saptandığı bakteriler, NCCLS kriterlerine göre yapılan disk difüzyon testindeki duyarlılık sonuçlarına bakılmaksızın geniş spektrumlu sefalosporinlere ve aztreonama dirençli bildirilmiş, indüklenebilir beta-laktamaz saptanan bakterilerde geniş spektrumlu sefalosporinlerin kullanımı ile başarısızlık ortaya çıkabileceği konusunda klinisyen uyarılmıştır. Sonuç olarak Gram-negatif bakterilerin antibiyogramında kullanılan 12 tane antibiyotik diskine yedi tane disk daha eklenmesiyle rutinde hem genişlemiş spektrumlu beta laktamaz, hem de indüklenebilir beta-laktamaz varlığı saptanabilmiştir.Öğe Serologically confirmed cases of Mediterranean spotted fever in the Trakya region of Turkey(2004) Kuloğlu, Figen; Akata, Filiz; Tansel, Özlem; Gürcan, Şaban; Şakru, Nermin; Otkun, Ali Metin; Tuğrul, MuratBu çalışmada Trakya Bölgesi'nde saptanan ve serolojik olarak doğrulanan 13 Akdeniz Benekli Ateşi olgusunun epidemiyolojik, klinik ve laboratuar özellikleri tanımlanmıştır. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Eğitim ve Araştırma Hastanesi' ne 2001-2002 yılları Nisan-Eylül ayları arasında yüksek ateş ve makülopapüler döküntüsü olan hastalar başvurmuştur. IFA testi ile on üç hastanın on ikisinde (%92), Weil-Felix Proteus aglütinasyonu ile altısında (%46) tanısal titreler saptanmıştır. Hastaların çoğunluğu (%69) toplam nüfusu bir milyon olan üç şehrin (Edirne, Tekirdağ, Kırklareli) kırsal kesimlerinde yaşayan tarımla uğraşan kişilerdi. On üç hastanın yaş ortalaması (7 erkek, 6 kadın) 60.1(14.1 (ortalama ± standart sapma)' dır. Bütün hastalarda yüksek ateş ve makülopapüler döküntü vardı. Dokuz hastada (%69) döküntünün avuç içi ve ayak tabanını da tuttuğu saptandı. İki hastada eskar saptandı. Trakya Bölgesi riketsiyozlar gibi kenelerle bulaşan hastalıklar için endemik bir alandır.Öğe Trakya Bölgesinde antitüberküloz ilaç direnci ve ilişkili risk faktörleri(1999) Karabay, Oğuz; Otkun, Ali Metin; Akata, Filiz; Karlıkaya, Celal; Tuğrul, Murat; Dündar, VolkanBu çalışmada Trakya Bölgesi'nde Verem Savaş Dispanserleri'ne kayıtlı olgulardan izole edilen Mycobacterium tuberculosis izolatlarında NCCLS M24-T standartlarına göre direnç testleri yapılması ve dirençli olgularda risk faktörlerinin saptanması amaçlanmıştır. Çalışmaya alınan 214 M. tuberculosis izolatından 105'i (% 49.1) en az bir ilaca, 62'si (% 29.0) birden fazla ilaca dirençli bulunmuştur. Streptomisin (SM)'e % 29.0, izoniazit (INH)'e % 27.1, rifampin (RIF)'e % 21.5, etambutol (EMB)'e % 10.3 toplam direnç saptanmıştır. INH, RIF, SM, EMB ve INH+RIF' e karşı birincil direnç sırasıyla % 15.3, % 8.5, % 11.0, % 3.4 ve % 2.5; ikincil direnç % 41.7, % 37.5, %51.0, % 18.8ve % 22.9 olarak saptanmıştır (tümü için p < 0.05). Aşamalı lojistik regresyon yöntemi ile daha önce uygulanan tüberküloz tedavisine uyumsuzluk (Exp(B)=15.43, % 95 Güven Aralığı [GA95]=4.16-56.70] ve uygunsuz tedavi rejimi [Exp(B)=10.54, GA95=2.66-49.80] direnç gelişimini etkileyen bağımsız risk faktörleri olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, yüksek direnç hızları nedeniyle Trakya Bölgesi'nde antitüberküloz tedavi en az dört birincil ilaçla başlanmalı, önce-sinde kültür alınarak direnç testlerine göre düzenlenmeli, doğrudan gözlem altında verilmeli ve bu konuda uzmanlaşmış hekimler tarafından yapılmalı, tedaviyi yapacak hekimlerin eğitimi ve bu eğitimin kontrolü standardize edilmelidir.Öğe Trakya Üniversitesi hastanesi'nde 1995-2003 yılları arasında saptanan dermatofitoz etkenleri(2005) Otkun, Tatman Müşerref; Otkun, Ali Metin; Tuğrul, Murat; Özer, Burçin; Gürcan, ŞabanBu çalışmada, 1995- 2003 yılları arasında Trakya Üniversitesi Hastanesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı'na mantar araştırılması amacıyla gönderilen deri, tırnak, saç ve saçlı deriden oluşan örneklerden izole edilen dermatofit etkenlerinin ve sık¬lığının belirlenmesi amaçlandı. Örneklerden KOH ile preparat hazırlanarak 20 ve 40'lık objektifle direkt mikroskobik inceleme yapıldı. Kültür için sikloheksimitli Sabouraud-dekstroz ağara üç nokta halinde ekim yapılarak 25° C ve 35° C'de üç hafta enkübe edildi. Çalışmaya alınan 2242 örneğin %94'ü dermatoloji kliniğinden gönderilmişti. Örneklerin 1576'sı (%70) deriye aitti ve 736'sının (%32.8) direkt mikroskopik incelemesinde mantar hifleri görülürken 232'sinde (%10.4) kültürde üreme oldu. Üreme olan örneklerin 40'ında (%17.3) direkt mikroskobide mantar elemanlarına rastlanmadı. Üreme olan örneklerin 137'sinde (%58.6) Trichophyton rubrum, 47'sinde (%19.8) T. mentagrophytes en sık etkenler olarak saptandı. Sonuç olarak Edirne'de T. rubrum en sık izole edilen dermatofit etkeni olarak, tinea pedis (%30.6) ise en sık gözlenen dermatofitoz olarak saptandı.Öğe Trakya Üniversitesi Hastanesi'nde hastane infeksiyonları: 1995 yılı sonuçları(1997) Dündar, Volkan; Teker, Bahri; Aka, Filiz; Otkun, Tatman Müşerref; Akata, Filiz; Tuğrul, Murat; Otkun, MetinHastane infeksiyoniarinm kontrolünde ilk basamak yeterli verilerin elde edilmesidir. Trakya Üniversitesi Hastanesi (TÜH)'nde infeksiyon Kontrol Ekibi tarafından aktif sürveyanş yöntemiyle toplanan veriler, bu hastanede geliştirilen "Serhat" bilgisayar programı ile değerlendirilmektedir. Bu çalışmada 1995 yılında TÜH'nde hastane infeksiyoniarinm görülme sıklığı, dağılımı, etkenleri ve bu etkenlerin antibiyotik duyarlılıkları incelenmiştir. Dönem içinde hastanede yatırılan 9291 hastanın 270'inde (% 2.9) hastane infeksiyonu gelişmiştir. Hastane infeksiyoniarinm en sık görüldüğü servisler; nöroloji (% 9.0), yenidoğan servisi (% 8.4), iç hastalıkları(% 4.6)'dır. Bu infeksiyonlarm % 31.5'i üriner sistem, % 21.9'u solunum sistemi, % 20.7'si cerrahi yara infeksiyonlarıdır. İzole edilen bakterilerin % 76.7'si Gram-negatif, % 23.3'ü ise Gram-pozitif bakterilerdir. Gram-negatif bakterilerde en çok izole edilen türler; Pseudomonas spp. (% 25.8), Acinetobacter spp. (% 23.2) ve Escherichia coli (% 21.7)'dir. Bu bakteriler en çok imipenem (% 92), siprofloksasin (% 89) ve amikasin (% 83)'e duyarlı bulunmuştur. Üçüncü kuşak sefalosporinlere duyarlılık % 23-62 arasında değişmektedir. Gram-pozitif bakterilerde en sık izole edilen türler Staphvlococcus aureus (% 51.7) ve Enterococcus spp. (% 35.0)'dir. S. aureus'ta metisilin direnci oranı % 48'dir. Enterococcus spp. içinde vankomisin direnci saptanmamıştır. Sonuç olarak, TÜH'nde hastane infeksiyonlarmda Gram-negatif bakteriler baskın olup çoğul antibiyotik direnci sorunu nedeniyle empirik tedavide imipenem, siprofloksasin veya amikasin yeğlenmektedir.