Yazar "Torun, Neşe" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bacak kas kitlesinin belirlenmesinde Tc-99m-sestamibi sintigrafisinin kullanım(2010) Üstün, Funda; Durmuş, Gülay Altun; Torun, Neşe; Sarıkaya, AliAmaç: Kas doku miktarı değişimlerinin tüm vücutta ve bölgesel olarak ölçümü beslenme, spor ve egzersiz fizyolojisinde önem taşımaktadır. Çalışmamızda DEXA ekstremitede iskelet kas kitlesinin ölçümünde standart yöntem olarak kullanıldı ve sistemik hastalığı olmayan farklı yaş ve cinsiyetlerdeki bireylerde periferik iskelet kas kitlesini belirlemede MIBI sintigrafisinin değerini araştırmayı amaçladık.Gereç ve Yöntemler: Koroner arter hastalığı için 10 yıllık riski ?%10 olan 119 kadın ve 83 erkek (Toplam 202) hasta çalışmaya alındı. DEXA ile bacak ve tüm vücut yağ ve kas doku kitlesi (kg) ile % yağ oranları; MIBI ile MIBI uptake ve Normalize MIBI indeksleri hesaplandı.Bulgular: Hem DEXA hem de MIBI ile elde edilen değerlere göre erkeklerde kas kitlesi kadınlara göre anlamlı olarak fazla idi (sırasıyla; p == 0.0001, <0.01) idi. DEXA ve MIBI ile elde edilen kas kitle değerleri erkeklerde yaş gruplarına göre kıyaslandığında farklı değildi, ancak kadınlarda DEXA'da 30'lu yaş grubunda en fazla olup; yaş grupları arasında anlamlı olarak farklı idi (p<0.05). DEXA'da elde edilen alt ekstremite kas kitlesi yaş, HDL düzeyi, alt ekstremite % yağ oranı ve tüm vücut % yağ oranı ile negatif yönde anlamlı ilişkisi olduğu bulundu. Kadın ve erkek hastalar arasında GATED SPECT ile elde edilen veriler arasında anlamlı fark vardı (p = 0.0001). Farmakolojik stres ve istirahat verileri karşılaştırıldığında sadece kadın hastaların EF değerleri anlamlı olarak farklıydı.Sonuç: Çalışmamızda hem DEXA hem de MIBI ile elde ettiğimiz bölgesel kas kitlesi ölçüm verileri birbiriyle uyumlu sonuçlar vermiştir. Her iki yönteme göre erkeklerde kas kitlesi kadınlara göre fazla, yağ kitlesi ise azdır. Kadınlarda kas kitlesi 30'lu yaşlarda daha fazla olup; menopoz süreci ile birlikte azalmaktadır. MIBI özel koşullarda bölgesel kas kitlesi ölçümünde kullanılabilecek noninvaziv in vivo yöntemdir.Öğe Birincil doğuştan hipotiroidi olgularının etiolojik değerlendirilmesi(2017) Bezen, Diğdem; Dilek, Emine; Torun, Neşe; Kökenli, Filiz TütüncülerAmaç: Birincil doğuştan hipotiroidi, sık görülen ve önlenebilir zihinsel gerilik nedeni olan bir endokrin hastalıktır. Çalışmamızda birincil do- ğuştan hipotiroidi olgularında, kalıcı/geçici birincil doğuştan hipotiroidi sıklığının saptanması, kalıcı birincil doğuştan hipotiroidi olgularında etiolojinin belirlenmesi, laboratuvar bulgularının tanıya yönelik katkısı- nın değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Ocak 2007- Haziran 2013 tarihleri arasında yenidoğan döneminde birincil doğuştan hipotiroidi tanısı alıp tiroksin tedavisi başlanmış ve izlenen üç yaşını doldurmuş 48 olgu alındı. Olguların tiroksin tedavisi altı hafta süresince kesildi ve bu sürenin sonunda tiroid hormonlarına bakıldı, tiroid ultrasonografisi yapıldı. Tiroid uyarıcı hormonu yüksek (>= 5 mIU/mL) bulunan olgulara tiroid sintigrafisi, sintigrafide iyot tutulumunun normal/artmış olması durumunda ise perklorat kovma testi yapıldı. Tiroid uyarıcı hormon düzeyi >=5 mIU/ mL olan olgular kalıcı birincil doğuştan hipotiroidi, altı ay boyunca normal olan olgular geçici birincil doğuştan hipotiroidi olarak tanımlandı. Bulgular: Çalışma anında olguların yaş ortalaması 3,8±0,7 yıldı. Tanı alma yaşı ortalaması 16,6±6,5 gün olup, 14 olgu (%29,2) Sağlık Bakanlı- ğı Tarama Programı ile tanı almıştı. Kalıcı birincil doğuştan hipotiroidi grubunda 23 olgunun (dokuzu erkek, 14'ü kız) 12'si (%52,2) disgenezi (sekiz hipoplazi, dört ektopi), 11'i (%47,8) dishormonogenezdi. Geçici birincil doğumsal hipotiroidi grubunda 25 olgu (17 erkek, 8 kız) vardı. Tanı anında grupların tiroid uyarıcı hormon düzeyleri benzerdi. Tedavi kesiminde kalıcı birincil doğuştan hipotiroidi grubunun almakta oldu- ğu tiroksin dozu geçici birincil doğuştan hipotiroidi grubundan daha yüksekti (sırasıyla;2,1±0,7, 1,5±0,5 mg/kg/g, p=0,004). Kalıcı birincil do- ğuştan hipotiroidiyi öngörmede tedavi kesimindeki tiroksin dozunun >1,6 mcg/kg/gün olmasının duyarlılığı %69,6, özgüllüğü %72 olarak bulundu (p<0,001). Çıkarımlar: Yenidoğan döneminde tedavi başlanan birincil doğuştan hipotiroidili olgularda geçici birincil doğuştan hipotiroidi sık olup, erkek cinsiyette daha fazla görülmektedir. Etiolojiye yönelik araştırma yapılmadan tedavi başlanan olgularda tanı anındaki serbest tiroksin, tiroid uyarıcı hormon ve tiroglobulin düzeyleri geçici/kalıcı birincil doğuştan hipotiroidiyi öngörmede ölçüt olmamasına karşın, üç yaşında tedavi kesimi sırasındaki tiroksin dozu kalıcı/geçici birincil doğuştan hipotiroidi ayrımının yapılmasında yol gösterici olabilir. (Turk Pediatri Ars 2017; 52: 85-91Öğe A case of parathyroid carcinoma presenting with bone metastasis: Brief review of the literature(2012) Altun, Betül Uğur; Bilir, Betül Ekiz; Sezer, Atakan; Torun, Neşe; Atile, Neslihan Soysal; Çalık, Arzu; Güldiken, SibelPrimer hiperparatiroidinin (PHP) en nadir nedenlerinden olan paratiroid karsinom (PK) (<%1) az rastlanan bir malignitedir. PKun yol açtığı hiperparatiroidi sıklıkla metabolik kemik hastalığı ve renal komplikasyonlara yol açar ve mortaliteyi yükseltir. Lokal servikal invazyon, servikal lenf nodlarına yayılım ve akciğer ve kemik metastazları sık görülür. Olgu: 56 yaşında kadın hasta sağ kalçada ağrı yakınmasıyla başvurdu. Çekilen düz grafisinde pelviste kırık hattı izlendi. Muayenede boyun sol yanda kitle palpe edildi. Tetkiklerinde düzeltilmiş Ca=15,5 mg/dl, P=2,1 mg/dl, iPTH=880,2 pg/ml olması üzerine servisimizde interne edilen hastanın boyun US ve MIBI ile paratiroid adenomu saptandı. Kalçaya yönelik MRda metastazla uyumlu kemik lezyonları saptanması nedeniyle MIBI tüm vücuda yönelik yapıldı ve iskelet sisteminde yaygın malign hastalık olarak raporlandı. PET-BT ile değerlendirilen hastada organ metastazı saptanmadı ancak kemik metastazları doğrulandı. PK ön tanısıyla hastaya paratiroidektomi yapıldı. Post-op aç kemik sendromu gelişen hastanın Ca replasman tedavisi düzenlendi. Kemik metastazlarına yönelik radyoterapisi yapılmaktadır. PK nadir ancak agresif bir malignitedir ve PK öntanısıyla yapılan agresif cerrahi eksizyon hastanın kür şansını arttıran önemli etkenlerdendir. Yüksek Ca ve PTH düzeyleri ve boyunda palpabl kitle malignite açısından uyarıcı olmalıdır. Postoperatif hipokalsemi krizi sıklıkla beklenmelidir. PK için bilinen bir medikal tedavi yoktur. Radyoterapi hem lokal nüks hem metastaz için kullanılan tedavi modalitesidir.Öğe Yüksek doz radyoaktif iyot tedavisine bağlı tükürük bezi hasarının önlenmesinde Amifostin, L-Karnitin ve E Vitaminin radyoprotektif etkisinin karşılaştırılması(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Torun, Neşe; Durmuş Altun, GülayBu çalışmada yüksek doz radyoaktif iyot tedavisine bağlı tükürük bezi hasarına kaşı amifostin, L-karnitin ve E vitaminin radyoprotektif etkisi sintigrafik ve histopatolojik olarak karşılaştırılması amaçlandı. Çaışmada 40 erişkin kobay çaışmaya dahil edildi. 20 kobaya tiroit ablasyonu ve I-131 ile radyoaktif iyot tedavisi tükürük bezi hasarı oluşturmak üzere ip yoldan 30 mCi/kg I-131 uygulandı. Denekler 8 gruba ayrıldı: (1) Grup 1: 200 mg/kg, ip, amifostin radyoaktif iyot tedavisi uygulamasından 30 dakika önce uygulandı ; (2) Grup 2: Radyoaktif iyot tedavisi ve 200 mg/kg, i.p., L-karnitin 10 gün süre ile uygulandı; (3) Grup 3: radyoaktif iyot tedavisi ve 40 mg/kg, im, E vitamini 10 gün süre ile uygulandı (4) Grup 4: 200 mg/kg: ip, amifostine ip serum fizyolojikden 30 dakika önce uygulandı; (5) Grup 5: ve 200 mg/kg i.p., L-karnitin 10 gün süre ile uygulandı, (6) Grup 6: 40 mg/kg, im, E vitamini 10 gün süre ile uygulandı, (7) Grup 7: 30mg/kg I-131 ip uyguland ve (8) Grup 8: Sağlıklı kontrol grubu. Tedaviden 1 ay sonra tükürük bezi sintigrafisi çekildi. Tükürük bezi hasarının derecesi ışık mikroskobu ve histopatolojik skorlama ile değerlendirildi. Tedavi sonrası gruplar arasında vücut ağırlığı ve tiroid fonksiyonları açısından anlamlı fark izlendi. Radyoaktif iyot tedavisi uygulandığındanda radyoaktif iyotun submandibular bezi parotise göre daha fazla etkiledii ve hasara uğrattığı saptandı. Amifostin, L-karnitin ve E-vitamininden her birinin ayrı ayrı kullanımlarının radyoaktif iyot tedavisine balğlı hasardan tükürük bezini farklı düzeylerde koruduğu, ancak hiçbir ajanın mutlak koruma sağlamadığı izlendi.