Yazar "Tükenmez, Özlem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Demir eksikliği anemisinin kemik mineral yoğunluğu ve laboratuvar değerlerine etkileri(2003) Özdemir, Ferda; Tükenmez, Özlem; Turan, NesrinYaşam tarzı, beslenme, alışkanlıklar, kronik hastalıklar ve bu hastalıklara yönelik tedavi yöntemleri kemik yoğunluğunda olası değişikliklere ve osteoporoz (ÖP) gelişimine neden olabilir. Bu risk faktörleri arasında demir eksikliği ve demir eksikliği anemisi de yer almaktadır. Çalışmamızda postmenopozal ve senil osteoporozlu kadınlarda kemik mineral yoğunluğu (KMY) ve laboratuvar değerleri ile demir eksikliği / demir erkliği anemisi arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. Çalışmaya ÖP polikliniğine başvuran 141 kadın hasta alındı. Hastaların demografik özellikleri sorgulandı. Kemik mineral yoğunlukları (KMY) DEXA ile ölçüldü. Tüm hastalardan tam kan sayımı, serum demir (Fe), total demir bağlama kapasitesi (TDBK), transferrin saturasyonu (TS), folikasit (FA) ve vitamin B12 tetkikleri istendi. Çalışmanın sonucunda 141 postmenopozal osteoporozlu kadının 14 'ünde anemi saptandı (%9.93), iki grup arasında Ca, Mg, Fe, TS arasında fark tespit edildi. TDBK arasında da fark bulundu, ancak anlamlı değildi. Çalışmamızda gruplar arasında KMY bakımından da anlamlı fark elde edilmedi. Fe eksikliği anemisi olan hasta grubunda Fe ile Ca arasında negatif ilişki bulundu. Her iki grupta da anemi göstergeleri ile KM yoğunlukları arasında ilişki saptanmadı. Bu sonuçlarla çalışma grubumuzu oluşturan, Fe eksikliği anemisi olan, postmenopozal osteoporozlu kadınlarda Fe ile Ca arasında negatif ilişki olmasına rağmen KMY üzerine belirgin bir etkisi olmadığını gözlemledik.Öğe İnmeli olguların sublukse omuzlarında kas-sinir elektrik uyarımının etkinliği(2005) Tuna, Hakan; Avcı, Şebnem; Tükenmez, Özlem; Kokino, SiranuşAmaç: Bu çalışmada, kas-sinir elektrik uyarımının (KSEU) inmeli olgularda omuz subluksasyonu üzerine olan etkinliği araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Akut ve kronik evreli inmesi olan 20 hasta (9 kadın, 11 erkek; ort. Yaş 58.32±11.07; dağılım 42-78) çalışmaya alındı. Olgularda ortalama hastalık süresi 5.47±3.17 ay (dağılım 2-12 ay) idi. Sublukse omuzlara KSEU dört hafta süreyle 25 dakika/gün uygulandı. Olgular tedavi öncesi ve sonrasında omuz eklem hareket açıklıkları, omuz grafilerinde subluksasyon ölçümleri, Brunnstrom evreleme, Ashworth skalası, fonksiyonel bağımsızlık ölçütü kullanılarak ve ağrı şiddeti ve hasta memnuniyeti açısından değerlendirildi. Bulgular: Tedavi öncesine göre, tedavi sonrasında aktif ve pasif olarak ölçülen fleksiyon, abdüksiyon, dış ve iç rotasyon derecelerinde istatistiksel olarak anlamlı artış elde edildi. Subluksasyon ölçümlerindeki sayısal azalmanın anlamlı olmadığı görüldü. Fonksiyonel bağımsızlık ölçütü, bunun alt birimi olan kişisel bakım, Brunnstrom değerlendirmesi ve ağrı sorgulamasında anlamlı iyileşme izlendi. Sonuç: Kas-sinir elektrik uyarımı, olumlu etkileri göz önüne alındığında, inmeli omuzlarda rehabilitasyon sürecinin bir parçası olabilir.Öğe Karpal tünel sendromu tedavisinde lazer ve ultrasonun etkinliği, tanıda ve tedavinin takibinde termografinin değeri(Trakya Üniversitesi, 2005) Tükenmez, Özlem; Kokino, SiranuşÖZET Karpal tünel sendromu median sinirin el bileğinde karpal tünel içerisinden geçerken bası altında kalması sonucu oluşur. El ve kolda ağrı, uyuşukluk ve güçsüzlükle karakterize bir hastalıktır. En sık görülen periferik tuzak nöropatisidir. Tanıda öykü ve fizik muayeneye yardımcı olarak elektrofızyolojik teknikler kullanılır. Hastalar ciddi duyusal ya da motor kayıp ya da ciddi elektrodiyagnostik anormallik mevcut değilse öncelikle aktivite ve iş modifikasyonları, istirahat splintleri. ilaç tedavileri, lokal kortikosteroid enjeksiyonu, fizik tedavi ajanları gibi konservatif yöntemlerle tedavi edilir. Infrared termografi lokal vücut sıcaklığını ölçen bir cihaz olup hastalıkların tanısı ve tedavi takibinde kullanılır. Çalışmamızda karpal tünel sendromımda lazer ve ultrason tedavisinin etkinliğini, tanıda ve tedavi takibinde termografınin değerini araştırdık. Çalışmaya alman 40 hasta rasgele iki gruba ayrıldı. Bir gruba 5 J/cm dozunda lazer tedavisi diğer gruba 1 W/cm, 1/5 kesikli ultrason tedavisi 15 seans uygulandı. Ayrıca 20 normal kişiye termografi çekildi. Tüm hastaiar tedavi öncesi, sonrası ve tedavi sonrası 1. ayda VAS, BAS ve termografi ile, tedavi öncesi ve sonrası elektrofızyolojik olarak değerlendirildi. Karpal tünel sendromu tedavisinde lazer ve ultrason tedavisi ile klinik bulgularda benzer düzeyde anlamlı iyileşme gözlendi. Elektrofızyolojik değerlendirmede her iki tedavi de duyusal distal latans, duyusal amplitüd, duyusal ileti hızı ve motor distal latans üzerine etkiliyken motor amplitüd ve ileti hızı üzerine etkisizdi. 61Termografi ile kontrol grubunun %40'mda anormallik gözlenirken, karpal tünel sendromulu hastaların %85'inde termografi anormaldi. Tedavi ile anlamlı değişiklik gösteren tek bölge dorsal ulnar bölge idi. Sonuç olarak, hem lazer tedavisi hem de ultrason tedavisi karpal tünel sendromunun konservatif tedavisinde klinik ve clektrofızyolojik olarak etkilidir. Çalışmanın sonuçları, termografinin karpal tünel sendromu tanısında ve takibinde yardımcı olabileceğini ancak tek başına yeterli olmadığını düşündürmektedir. Anahtar kelimeler: Karpal tünel sendromu, lazer, ultrason, termografi 62Öğe Osteoporoz hastalarında uygulanan tedavi yöntemlerinin kemik mineral yoğunluğu ve laboratuvar değerlerine etkileri(2003) Özdemir, Ferda; Tükenmez, Özlem; Turan, Nesrin; Kokino, SiranuşÇalışmamızda postmenopozal ve senil osteoporozlu (OP) kadınlarda kemik mineral yoğunluğu (KMY) ile serum kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), fosfor (P), Alkalen fosfataz (ALP), kreatinin, idrar Ca, kreatinin, kreatinin klirensi seviyeleri arasındaki ilişkiyi ve OP tedavisinde kullanılan ilaçların bu parametreler üzerinde oluşturduğu değişiklikleri araştırmayı amaçladık. Çalışma OP polikliniğine başvuran 251 kadın hastada yapıldı. Hastaların demografik özellikleri sorgulandı. Kemik yoğunlukları DEXA ile ölçüldü. Tüm hastalardan serum Ca, Mg, P, ALP, kreatinin, idrar Ca, kreatinin, kreatinin klirensi tetkikleri istendi. Çalışma grubunu oluşturan hastalar kullandıkları tedavilere göre 7 gruba ayrıldı, (Ca, Ca+D vit, Ca+aktif D Vit, Kalsitonin+Ca, Alendronat+Ca, Risedromat+Ca) ve tedavi sürelerinin benzer olmasına dikkat edildi. 1.gruptaki hastalarda fosfor ile femur boynu (r=0.560, p=0.030), idrar kalsiyumu ile wards bölgesindeki KMY arasında (r=0.525, p=0.044), 2.gruptaki hastalarda ALP ile L2 (r=0,652, p=0,04), Ca++ ile L3 bölgesindeki KMY arasında (r=0.672, p=0.033), 4.gruptaki hastalarda ALP ile L2 (r=-0.360, p=0.000), L3 (r=-0.229, p=0.029), idrar Ca ile femur boynu bölgesindeki KMY arasında (r=0.238, p=0.023), G.gruptaki hastalarda Mg ile trokan-ter bölgesindeki KMY arasında (r=0.599, p=0.024), 7.grupta fosfor ile femur boynu (r=0.377, p=0.014), idrar Ca ile L3 bölgesindeki KMY arasında (r=-0.319, p=0.040) ilişki elde edildi. Günümüzde OP tedavisinde kullanılan ilaçların seçimi konusunda kesin kriterler bulunmamaktadır. Tedavi etkinliğini araştıran çalışmalarda da birbiri ile çelişen sonuçlar bildirilmiştir. Bu çalışmada postmenopozal hastalarda kullanılan tedavi yönteminin KMY'na etkili, ancak laboratuvar parametrelerine belirgin bir etkisinin olmadığı sonucuna varıldı.