Yazar "Süt, Hatice Kahyaoğlu" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 24
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akredite Olan Bir Hemşirelik Bölümünde Eğitim Alan Öğrencilerin Lisans Eğitiminde Akreditasyona Yönelik Düşünceleri(2021) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Yiğitbaş, Cemile YazelBu çalışmada, akredite olan bir hemşirelik bölümünde eğitim alan öğrencilerin lisans eğitiminde akreditasyona yönelik düşüncelerini incelemek amaçlanmıştır. Kesitsel tipteki bu araştırma, Kasım-Aralık 2019 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde eğitim gören 1., 2., 3. ve 4. sınıf n=488 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Araştırma verileri araştırmacılar tarafından literatür incelenerek oluşturulan “Anket Formu” ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik ve ki-kare testi kullanılmıştır. Öğrencilerin yaş ortalaması 20,1±1,5 olup %82,2’sinin cinsiyeti kadındır. Öğrencilerin %92,6’sının akreditasyonu duyduğu, akreditasyonu duyanların %84,0’ının okul veya dersten duyduğu, %81,4’ünün akreditasyonu bildiği, akreditasyonu bilenlerin %91,4’ünün hemşirelik bölümünün akredite olduğunu bildiğini ifade ettiği bulunmuştur. Hemşirelik öğrencilerinin %96,9’unun akreditasyonun bir bölümün imajını ve kalitesini olumlu yönde etkilediğini, %96,5’inin akreditasyonun öğrencilerin eğitim deneyimlerini olumlu yönde değiştirmeye katkıda bulunduğunu, %91,8’inin akreditasyonun öğrencilerin iletişim ve problem çözme becerilerini eğitim hayatları boyunca değerlendirmeyi sağladığını düşündüğü belirlenmiştir. Akredite olan hemşirelik bölümü öğrencilerinin çoğu akreditasyona ilişkin bilgiyi okul/dersten öğrenmiştir. Öğrenciler hemşirelik bölümünün akreditasyon gerektiren bir bölüm olduğunu ve akredite olan bir bölümün imajını ve kalitesini olumlu yönde etkilediğini düşünmektedir.Öğe Bir Üniversite Hastanesine Başvuran Jinekolojik ve Meme Kanserli Hastalarda Tamamlayıcı Sağlık Yaklaşımları Kullanımı(2019) Kurt, Seda; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, BurcuBu çalışmada, bir üniversite hastanesine başvuran jinekolojik ve meme kanserli hastalarda Tamamlayıcı Sağlık Yaklaşımları (TSY)kullanım durumlarının araştırılması amaçlanmıştır.Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan bu araştırma Haziran-Ekim 2016 tarihleri arasında bir üniversitesi hastanesinde yürütülmüştür.Araştırmanın örneklemini 130 kadın hasta oluşturmuştur. Araştırma verileri, “Anket Formu” ile toplanmıştır.Jinekolojik ve meme kanserli hastaların %56,9’unun jinekolojik kanser ve %43,1’inin meme kanseri olduğu belirlenmiştir. Jinekolojikkanserli hastaların %32,4’ünün, meme kanserli hastaların %37,5’inin tıbbi tedavi yöntemlerine ek olarak TSY kullandığıbulunmuştur. Resim ve el işi yapma gibi girişimleri jinekolojik kanserli hastaların daha fazla kullandığı ve meme kanserli hastalarınarkadaşları ile daha fazla etkileşimde oldukları bulunmuştur. Jinekolojik kanserli hastaların daha fazla papatya ve ebegümeci otunukullandığı belirlenmiştir. Omega ve anzer balını jinekolojik kanserli hastaların meme kanserli hastalara göre daha fazla kullandığı;meyve/sebze tüketiminin meme kanserli hastalarda jinekolojik kanserli hastalardan daha fazla olduğu tespit edilmiştir.Sonuç olarak, jinekolojik kanserli hastaların daha fazla el becerilerine yönelik, meme kanserli hastaların daha çok sosyalleşmeyeyönelik rahatlama girişimlerini kullandığı; jinekolojik kanserli hastaların daha çok bitkisel otlar, omega 3 ve anzer balı, memekanserli hastaların meyve/sebze kullanımı gibi bitkisel ve besinsel yaklaşımları kullandığı söylenebilir.Öğe Çalışan Ebeler İle Ebelik Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme Eğilimleri(2021) Güler, Gülcan; Kırca, Ayça Şolt; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Hür, SeçilBu araştırma klinikte çalışan ebeler ve ebelik bölümü 3. ve 4. sınıfta olan öğrencilerin eleştirel düşünme eğilimlerinin incelenmesi amacıyla planlanmıştır. Araştırma tanımlayıcı ve kesitsel tiptedir. Veriler 15 Ocak- 31 Mart 2018 tarihleri arasında toplanmıştır. Çalışma, XX bölgesinde yer alan devlet hastaneleri ve XX Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Ebelik Bölümünde yürütülmüştür. Çalışma için gerekli izinler alınmıştır. Veriler, sosyo-demografik özellikler ve Eleştirel Düşünme Eğilim Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde; Mann Witney-U testi, Kolmogorov Smirnov, Kruskal-Wallis Testi ve Non parametrik korelasyon analizi kullanılmıştır. Çalışmaya katılan ebelik öğrencileri ile çalışan ebelerin eleştirel düşünme düzeylerinin yüksek olmadığı ve çalışan ebeler ile ebelik öğrencilerinin Eleştirel Düşünme Eğilim Ölçeğinden aldıkları toplam puan ortalamaları ile alt boyut puanları arasında anlamlı fark olmadığı saptanmıştır. (p >0.05). Hem çalışan ebelerin hem de ebelik öğrencilerinin eleştirel düşünme eğilim düzeylerinin düşük olduğu saptanmıştır. Bu nedenle ebelik eğitim programlarında eleştirel düşünme derslerine yer verilmesi, probleme dayalı eğitim modellerinin eğitim programlarına entegre edilmesi ve mesleki eğitim etkinliklerinin arttırılarak katılımın teşvik edilmesi önerilmektedir.Öğe COVID-19 Pandemisinde Üreme Sağlığı ve Modern Aile Planlaması Yöntem Danışmanlığı(2023) Kiyat, Zeliha Elkan; Süt, Hatice KahyaoğluCOVID-19 pandemisi cinsel şiddet, istenmeyen gebelik artışı gibi üreme sağlığı için önemli bir risk oluşturmaktadır. Üreme sağlığı ve aile planlaması hizmetleri pandemide öncelikli olarak tartışılmalı, doğum kontrolü ve kadınlara yönelik cinsel şiddeti önleme çalışmalarına sağlık hizmetlerinde yer verilmelidir. Pandemi sürecinde sağlık kaynaklarının pandemi ile mücadeleye yöneltilmesi aile planlaması hizmetlerine erişimin önüne engel olarak çıkmaktadır. Danışmanlık hizmetlerinin devamını sağlamak için yenilikçi stratejiler geliştirilerek bireylerin ihtiyaçlarına öncelik verilmelidir. Danışmanlık hizmeti sunulurken COVID-19 enfeksiyonunu önlemek için sağlık kuruluşu teması en aza indirilecek şekilde planlama yapılmalıdır. Çiftler, bireysel aile planlaması yöntemleri hakkında bilgilendirilmeli ve mevcut kullandıkları yöntemlerin kullanım süresi genişletilmelidir. Doğum ve kürtaj gibi sağlık teması gerektiren özel durumlardan sonra danışmanlık ve yöntem kullanımı için oluşan fırsat değerlendirilmelidir. Yüz yüze görüşülmesi gereken durumlarda yüz yüze hizmet sunulup geri kalan hizmetler uzaktan sağlık bilgi sistemi ile sunulmalıdır. COVID-19 ile enfekte olmuş bireylere aile planlaması danışmanlığının devamlılığı sağlanmalıdır. Tüm bireylere üreme sağlığı ve aile planlaması danışmanlık hizmetlerinin ulaştırılmasıyla, istenmeyen gebeliklerin önlenmesi dolayısıyla kadın sağlığının korunması ve geliştirilmesi mümkündür. Bu sebeple kadın ve çiftlerle en fazla etkileşim halinde olan hemşirelerin ve ebelerin pandemi sırasında ve sonrasında danışmanlık hizmetlerini sürdürmesi önemlidir.Öğe Gebelik Döneminde Çiftler Arası Uyum ve Prenatal Bağlanma Arasındaki İlişki(2020) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Öz, Sevcan; Sarıkaya, Nihan AltanAmaç: Çalışmamızda, gebelik döneminde çiftler arası uyum ve prenatal bağlanma arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır.Hastalar ve Yöntemler: Kesitsel tipteki bu çalışma Ocak-Mart 2018 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin kadın hastalıkları-doğum polikliniğine başvuran n=195 gebe üzerinde yürütülmüştür. Araştırma verileri, “Anket Formu’’, “Çiftler UyumÖlçeği (ÇUÖ)” ve “Prenatal Bağlanma Envanteri (PBE)’’ kullanılarak toplanmıştır.Bulgular: Gebelerin yaş ortalaması 29.5±6.3, eşlerinin yaş ortalaması 32.2±7.2’tür. Gebelerin %71,1’inin tanışarak evlendiği ve evlilik süresi ortalamalarının 7.1±6.4 olduğu bulunmuştur. Gebelerin %49,2’sinin 3. trimesterde olduğu, %71,6’sınınplanlı gebelik yaşadığı belirlenmiştir. Gebelik sürecinde, gebelerin %83,8’inin duygusal destek aldığı, %77,7’sinin eşten ve%74,1’nin aileden duygusal destek aldığı saptanmıştır.Gebelerin ÇUÖ puan ortalamasının 91,7±32,3, PBE puan ortalamasının ise 64,9±21,2 olduğu saptanırken, ölçekler arasındapozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (p<0,001). Tanışarak evlenen, planlı gebelik yaşayan, duygusal ya dafiziksel yönden destek alanların ÇUÖ ve PBE puan ortalamaları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir(p<0,001).Sonuç: Gebelerin çift uyumu arttıkça prenatal bağlanma da artmaktadır. Tanışarak evlenen, planlı gebelik yaşayan, duygusalya da fiziksel yönden destek alan gebelerin çift uyumu ve prenatal bağlanması daha yüksektir.Öğe Gebelik ve doğumun pelvik taban kas aktivitesi ve işeme fonksiyonları üzerine etkisi(Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2012) Süt, Hatice Kahyaoğlu; Kaplan, Petek BalkanlıÇalışmada gebelik ve doğumun pelvik taban kas gücü ve işeme fonksiyonları üzerine olan etkisinin incelenmesi, gebelik ve doğum sonrası dönemde uygulanan pelvik taban kas egzersizlerinin kas gücü ve işeme fonksiyonları üzerine olan etkilerinin belirlenmesi amaçlandı. Çalışma prospektif randomize kontrollü olarak Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalının Ürojinekoloji ünitesinde yürütüldü. 60 hasta bilgisayar programı yardımıyla randomize olarak egzersiz ve kontrol gruplarına (30 hasta egzersiz, 30 hasta kontrol) atandı. Egzersiz grubuna Kegel egzersizlerini nasıl yapmaları gerektiği konusunda araştırmacı tarafından eğitim verildi, diğer gruba ise herhangi bir eğitim verilmedi. Hastaların çeşitli demografik ve klinik verileri sorgulandı. Pelvik taban kas gücü değerleri ve işeme fonksiyonları ölçüldü. Pelvik taban hastalıklarının semptom ve hayat kalitelerini belirlemede Pelvik Taban Sıkıntı Ölçeği ve Pelvik Taban Etki Anketi ile Aşırı Aktif Mesane Anketi kullanıldı. Hastaların 3 günlük idrar günlüğü bilgileri sorgulandı. Pelvik taban kas gücü, işeme fonksiyonları ve hayat kalitesine ilişkin ölçümler gebeliğin 28. haftasında, gebeliğin 36-38. haftasında ve doğum sonrası 6-8. haftada tekrarlandı. Çalışmada gebelik sürecinin ve doğum eyleminin pelvik taban kas gücünü düşürdüğü bulundu. Ancak gebelik süresince ve doğum sonrası dönemde uygulanan egzersizlerin ise pelvik taban kas gücünde kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı artış yarattığı saptandı. Hem egzersiz hem de kontrol gruplarında gebeliğin işeme fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilediği görüldü ve gebeliğin 36-38.haftasında işeme fonksiyonlarında düşüş gözlenirken doğum sonrası dönemde iyileşme gözlendi. Egzersiz grubunda gebeliğin 28. haftası ile doğum sonrası 6-8. hafta arası üriner semptomlardaki iyileşme kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek bulundu. Sonuç olarak gebelik ve doğum pelvik taban kas gücünü ve işeme fonksiyonlarını önemli derecede etkilemekte, hayat kalitesini düşürmektedir. Gebelik sürecinde ve doğum sonrası dönemde yapılan pelvik taban kas egzersizleri kas gücünü anlamlı olarak yükseltmektedir. Bu nedenle hemşireler ve sağlık profesyonelleri gebelik ve doğum sonrası dönemde pelvik taban disfonksiyonlarından korunmak için pelvik taban kas egzersizlerinin yapılması gerektiğini hastalara anlatmalıdırlar.Öğe Gebelikte Alınan Kiloya Bağlı Beden Algısı ile Gebeliğin Kabulü Arasındaki İlişki(2020) Küçükkaya, Burcu; Sarıkaya, Nihan Altan; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Öz, SevcanAmaç: Çalışmamızda, gebelikte alınan kiloya bağlı beden algısı ile gebeliğin kabulü arasındakiilişkiyi incelemek amaçlanmıştır.Yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırma, Aralık 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında Edirne ilindebulunan bir üniversitenin Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Hastanesi Kadın-Doğum veÜroloji polikliniklerinde toplanmıştır. Araştırma hastaneye başvuran 185 kadın üzerinden yürütülmüştür. Veriler, araştırmacılar tarafından oluşturulan bir bilgi formu, Gebelerin Kendini AlgılamaÖlçeği-Gebeliğe Ait Beden Algısı (GKAÖ-GABA) alt boyut ölçeği ve Prenatal Kendini DeğerlendirmeÖlçeği-Gebeliğin Kabulü (PKDÖ-GA) alt boyut ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmanın verileri, yüzdelik dağılımlar, ortalama, standart sapma, Mann Whitney U ve Sperman Korelasyon testleri iledeğerlendirilmiştir.Bulgular: Araştırmaya katılan gebelerin yaş ortalamasının 29,9±6,4, evlilik süresinin 7,3±6,5,gebelik haftasının 26,0±8,3, gebelik süresince aldıkları kilo ortalamasının ise 9,1±4,1 olarakbulunmuştur. Gebelerin %64,9’unun kilosundan rahatsız olduğu ve %14,6’sının ise başkalarının darahatsızlık duyduğunu düşündüğü saptanmıştır. GKAÖ-GABA alt boyut puan ortalamasının15,7±5,4 olduğu, PKDÖ-GA alt boyut puan ortalamasının ise 23,8±14,6 olduğu ve ölçekler arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Çalışmada, gebelerin, gebelikte aldıkları kilo ile PKDÖ-GAalt boyutu ve GKAÖ- GABA alt boyutu puan ortalamaları arasında pozitif yönde güçlü bir ilişkibulunmuştur.Sonuç: Çalışmamızın sonucunda, gebeliğe ait beden algısı arttıkça gebeliğin kabulünün arttığı vegebeliğin kabulü arttıkça da beden algısının olumlu yönde etkilediği bulunmuşturÖğe Gebelikte Yaşanan Anksiyete, Depresyon ve Prenatal Distres Düzeyinin Doğum Öncesi Bebeğe Bağlanmaya Etkisi(2019) Tunçel, Nalan Topaç; Süt, Hatice KahyaoğluAmaç: Bu çalışmanın amacı, gebelikte yaşanan anksiyete, depresyonve prenatal distres düzeyinin doğum öncesi dönemde bebeğe bağlanmaüzerine etkisini incelemektir.Gereç ve Yöntemler: Kesitsel tipte bu araştırmanın verileri, Temmuz2015-Aralık 2016 tarihleri arasında Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde bulunan, Lüleburgaz Özel Medikent Hastanesi’nin Kadın Doğum Polikliniğive Kadın Doğum Servisi’nde toplanmıştır. Araştırma hastaneye başvurantoplam n=319 gebe kadın (1. trimester n=107, 2. trimester n=106 ve3. trimester n=106) üzerinde yürütülmüştür. Veriler araştırmacılar tarafından hazırlanan bilgi formu, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği(HAD), Prenatal Distres Ölçeği (PDÖ) ve Doğum Öncesi Bağlanma Envanteri (DÖBE) kullanılarak toplanmıştır.Bulgular: 1. trimester gebelerin PDÖ puan ortalaması ile DÖBE puanortalaması arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur (r=0,195,p=0,044). 3. trimester gebelerin HAD ölçeği depresyon alt boyutu puanortalaması ile DÖBE puan ortalaması arasında negatif yönde anlamlı ilişkiolduğu belirlenmiştir (r=-0,290, p=0,003). Gebelik sürecinde bazı faktörlerin DÖBE puan ortalaması üzerine etkisi incelendiğinde; HAD ölçeğianksiyete alt boyut puan ortalaması (p=0,024; B:0,385 ), gebelik haftası (p<0,001; B:0,434), eğitim durumu (p<0,001; B:10,456), çalışmadurumu (p=0,015; B:3,217-) faktörlerinin anlamlı etkiye sahip olduklarısaptanmıştır.Sonuç: 1. trimester gebelerde prenatal distres düzeyi arttıkça doğumöncesi bebeğe bağlanma düzeyi de artmakta, 3. trimesterde depresyondüzeyi arttıkça doğum öncesi bağlanma azalmaktadır. Gebelik sürecindeanksiyete düzeyi arttıkça doğum öncesi bağlanma artmaktadır. Ayrıcagebelik haftası arttıkça ve eğitim durumu yükseldikçe doğum öncesibebeğe bağlanma artmakta; çalışan gebelerde doğum öncesi bağlanmaazalmaktadır.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinde Stres Üriner İnkontinans Görülme Sıklığı ve Etkileyen Faktörler(2019) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice KahyaoğluAmaç: Bu araştırmada, hemşirelik bölümü öğrencilerinde StresÜriner İnkontinans görülme sıklığı ve etkileyen faktörleri incelemekamaçlanmıştır.Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu çalışma Mart-Nisan 2017tarihlerinde bir üniversitenin hemşirelik bölümünde 273 kız öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Araştırma verileri ‘Anket Formu veUrogenital Distres Envanteri /UDI-6 (Urinary Distress Inventory-6)ile toplanmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistikler Ki-Kare Testi veMann-Whitney U testleri ile değerlendirilmiştir.Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 20,8±1,6, beden kitle indeksiortalaması (BKİ) ortalaması 23,9±3,1’dir. Öğrencilerin stres ürinerinkontinans ile ilgili özellikleri incelendiğinde; %15,5’i stres ürinerinkontinans problemi olduğu, stres üriner inkontinans olanların%55,6’sının üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları durumlarındainkontinans yaşadığı belirlenmiştir. Öğrencilerde stres üriner inkontinans durumu ile BKİ, sigara ve alkol kullanımı, bitki çayı vekola tüketimi arasında anlamlı farklılık saptanmıştır. ÖğrencilerinUrogenital Distres Envanteri /UDI-6 toplam puanı 19,7±20,8 vestres üriner inkontinans olanlarda, Urogenital Distres Envanteri-3fiziksel aktivite ile idrar kaçırma madde puan ortalamasının yüksekolduğu saptanmıştır.Sonuç: Hemşirelik bölümü kız öğrencilerinde stres üriner inkontinans görülme oranı %15,5 olup beden kitle indeksi arttıkça stres üriner inkontinans yaşanma durumu da artmaktadır. Ayrıca SÜİ mevcutöğrencilerde idrar kaçırma semptomlarında artış yaşanmaktadır.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Himen Muayenesi ve Himenoplastiye Karşı Bakış Açılarının İncelenmesi(2016) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice KahyaoğluGiriş: Bekaret ve namus algısına dayalı yapılan, himen muayenesi ve himenoplasti operasyonu kadın hayatında en önemli sorunlardanbiridir. Hemşirelerin bu sorunların temelinde yatan nedenleri, kadının yaşadığı duyguları anlamaları ve kadın haklarını savunmalarıbeklenmektedir. Amaç: Çalışmada hemşirelik bölümü öğrencilerinin himen muayenesi ve himenoplastiye karşı bakış açılarının incelenmesiamaçlandı.Yöntem: Kesitsel özellikte bu araştırma Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü'nde Temmuz 2015tarihinde n=252 öğrenci üzerinde yürütüldü. Veriler araştırmacılar tarafından hazırlanan bir bilgi formu ile toplandı. Bulgular: Öğrencilerin%66.7'sinin evlilikte bekaretin önemli olduğunu düşündüğü bulundu. Erkek öğrencilerin %84.8'i evleneceği kadından himen muayenesiistemeyeceğini, kadın öğrencilerin evlilik öncesi eşinin istemesi durumunda %90.7'si himen muayenesi yaptırmayacağını düşündüğübelirlendi. Cinsiyete göre karşılaştırma yaptığımızda; erkeklerin evlilikte kadın bekaretinin daha fazla önemli olduğunu düşündüğü (p=.009),himen muayenesini cinsiyet ayrımcılığı olarak görme durumu için kadınların büyük çoğunluğunun ayrımcılık olarak gördükleri belirlendi(p<.001). Kadın öğrencilerin erkek öğrencilere göre bireysel değerler nedeniyle daha fazla himenoplastiyi onaylamadıkları bulundu (p=.054).Sonuç: Çalışmamız sonucunda evlilik öncesi erkek öğrenciler bekarete daha fazla önem vermektedir. Kadın öğrenciler evlilik öncesi eşininistemesi durumunda himen muayenesi yaptırmayacak olup erkek öğrencilere göre himen muayenesini daha fazla cinsiyet ayrımcılığı olarakgörmektedir. Ayrıca kadın öğrenciler bireysel değerler nedeniyle daha fazla himenoplastiyi onaylamamaktadır.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender ve İnterseks (LGBTİ) Bireylere İlişkin Tutumları(2018) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice KahyaoğluAmaç: Bu çalışma da hemşirelik bölümüöğrencilerinin lezbiyen, gey, biseksüel, transgenderve interseks (LGBTİ) bireylere ilişkin tutumlarınınincelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı özellikteki bu araştırma Temmuz-Ağustos 2016 tarihleri arasında Türkiye’nin farklı üniversitelerinden birüniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelikbölümü yaz okuluna kayıt olan 545 tane öğrencisiüzerinde yürütülmüştür. Veriler araştırmacılar tarafından literatür incelenerek hazırlanan bir anket formu ile toplanmıştır.Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaşortalaması 21.9±2.17 olup %50.5’inin cinsiyeti kadındır. Hemşirelik öğrencilerinin LGBTİ bireylere ilişkin görüşleri incelendiğinde; özellikle erkek öğrencilerin LGBTİ’nin ne demek olduğunu daha fazla bildikleri (p=0.040), LGBTİ bireyin cinsel yönelimini/kimliğini açıkça söyleyememesininnedenini toplumsal baskı olarak düşündükleri (p=0.027), LGBTİ’nin bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini (p=0.018), LGBTİ bireye bakım verirken rahatsız olacaklarını (p=0.014), LGBTİ bireyde cinsel yolla bulaşan enfeksiyon bulunabileceğini (p=0.047), LGBTİ bireye cinsel yönelimi/kimliği nedeniyle ayrımcılıkuygulayacaklarını kadın öğrencilere göre daha fazladüşündüğü (p=0.007) belirlenmiştir.Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin mezuniyet öncesidöneminde LGBTİ bireylerin sağlık hakkı,gereksinimleri ve bakımları konusunda eğitimalmaları önerilmektedir.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Uzaktan Eğitime İlişkin Görüşleri(2016) Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, BurcuAmaç: Çalışmada hemşirelik bölümü öğrencilerinin uzaktan eğitimi onaylama durumları, olumlu ve olumsuz yönlerine ilişkin görüşlerinin incelenmesi amaçlandı.Yöntem: Kesitsel tipte bu araştırma Nisan 2015 tarihinde toplam 297 hemşirelik bölümü öğrencisi üzerinde yürütüldü. Öğrencilerin sosyodemograŞ k verileri, uzaktan eğitim ile ilgili görüşleri bir bilgi formu ile toplandı.Bulgular: Öğrencilerin %87.5'inin hemşirelikte uzaktan eğitimi onaylamadıkları, %79.8'inin uzaktan eğitim ile "hemşirelikteki tüm programların verilemeyeceğini" ve %83.5'inin "hemşirelik gibi uygulama ağırlıklı bir meslekte önemli yeri olan laboratuvar ve klinik uygulamalarda eksikliklere neden olacağını" düşündüğü bulundu. Uzaktan eğitimi onaylayanların "bilgiyi elde etmede ekonomik olacağını", "bilgilerin sürekli güncelleştirilebildiğini", "internet üzerinden işbirliğine olanak sağladığını", "hemşirelikte mezuniyet sonrası sürekli eğitime olanak sağlayacağını" ve "aile hayatını sürdürmeyi kolaylaştıracağını" olumlu (p<0.001), onaylamayanların "öğrenci sayısındaki fazlalık nedeni ile iletişimde sınırlılıklar yaratabileceğini" olumsuz yönü olarak gördükleri bulundu (p<0.05).Sonuç: Hemşirelik öğrencilerin büyük çoğunluğu uzaktan eğitimi onaylamamaktadır. Bu nedenle örgün eğitimleri sırasında öğrencilere uzaktan eğitimin olumlu ve olumsuz yönleri hakkında detaylı bilgi verilmelidirÖğe Hemşirelik bölümü yaz okulu öğrencilerinin cinsel tutumları ve etki eden faktörler(2015) Gökdemir, Fulya; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Aşcı, ÖzlemAmaç: Bu araştırmada hemşirelik bölümü yaz okulu öğrencilerinin cinsel tutumlarının ve etki eden faktörlerin belirlenmesi amaçlandı. Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı özellikte olan çalışma Haziran-Ağustos 2014 tarihlerinde bir üniversitenin Hemşirelik Bölümü yaz okulunda okuyan 89 öğrenci üzerinde yürütüldü. Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen, çeşitli sosyodemografik bilgilerin sorgulandığı anket formu ve Hendrick Cinsel Tutum Ölçeği (HCTÖ) kullanılarak toplandı. Bulgular: Yaş ortalaması 22,2±1,6 ve %52,8'i kadın olan öğrencilerin, HCTÖ'nin onaylayıcılık alt boyut puan ortalaması 3,8±0,9, doğum kontrolü alt boyut puan ortalaması 3,9±1,0, paylaşım alt boyut puanı ortalaması 3,0±1,0, ve araç olarak değerlendirme alt boyut puanı ortalaması 3,1±1,0 olarak bulundu. Ölçeğin alt boyutlarına ilişkin Cronbach Alfa katsayılarının 0,86 ile 0,92 arasında değiştiği saptandı. Erkek öğrencilerin onaylayıcılık ve araç olarak değerlendirme alt boyut puanları, kız öğrencilerle kıyaslandığında anlamlı olarak daha düşük iken (p<0.001), paylaşım alt boyut puanı anlamlı olarak daha yüksekti (p=0.001). Sigara içenlerin (p<0.001) ve alkol kullananların (p=0.005) onaylayıcılık alt boyut puanları anlamlı olarak düşüktü. Adımsal çoklu doğrusal regresyon analizi sonucuna göre cinsiyet ve alkol kullanmanın onaylayıcılık alt boyutunu, hangi cinsel birlikteliğin normal olduğuna yönelik bakış açısının doğum kontrolü alt boyutunu, yaş, cinsiyet ve hangi cinsel birlikteliğin normal olduğuna yönelik bakış açısının paylaşım alt boyutunu ve cinsiyetin araç olarak değerlendirme alt boyutunu etkilediği bulundu (p<0.05). Sonuç: Hemşirelik bölümü yaz okulu öğrencilerinin cinsel tutumlarını yaş, cinsiyet, sigara ve alkol kullanımı, cinsel eğitim alma durumu, cinsel partner varlığı ve hangi cinsel birlikteliğin normal olduğuna yönelik bakış açısı gibi faktörler etkilemektedir.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Sosyal ve Entelektüel Aktiviteleri ile Akademik Başarı Durumları ve Yaşam Doyumları Arasındaki İlişki(2019) Özdemir, Ecem; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Cumur, Esra; Küçükkaya, BurcuBu çalışmada, hemşirelik öğrencilerinin sosyal ve entelektüel aktiviteleri ile akademik başarı durumları ve yaşam doyumları arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tipteki bu araştırma, Şubat-Mart 2018 tarihleri arasında bir üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde eğitim gören 1., 2., 3. ve 4. sınıf öğrencileri üzerinde yürütülmüştür (n=455). Araştırma verileri araştır- macılar tarafından literatür incelenerek oluşturulan anket formu ve Yaşam Doyum Ölçeği (YDÖ) ile toplanmıştır. Verilerin değerlendi- rilmesinde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra Ki-Kare testi, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi ve Spearman Korelasyon analizi yöntemleri kullanılmıştır. Öğrencilerin yaş ortalaması 20.5±1.8 olup, %86.6’sının cinsiyeti kadındır. Öğrencilerin %47.7’sinin genel not ortalaması 2.51-3.00 arası olup akademik başarı durumlarının orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. 2.51-3.00 (orta) ve 3.01-3.50 (iyi) not ortalamasına sahip öğrencilerin diğerlerine göre (0.00-2.00, 2.01-2.50, 3.51-4.00) anlamlı olarak daha fazla kitap fuarına gittiği (p=0.011), ayda 1-2 kez sinemaya gittiği (p=0.045) ve kültürel gezilere katıldığı (p=0.003) saptanmıştır. Öğrencilerin YDÖ puan ortalaması 14.4±4.3 olarak bulunmuştur. YDÖ puan ortalamaları ile genel not ortalamaları arasında anlamlı ilişki (p=0.073) bulunmamıştır. Yabancı dil bilen (p=0.007), yabancı dil konuşan (p=0.002), arkadaş ilişkilerini iyi olarak tanımlayan (p<0.001), sosyal ilişkilerinden çok memnun olan (p<0.001), sporla ilgilenen (p<0.001), kitap okuma alışkanlığı olan (p<0.001), gazete okuma alışkanlığı olan (p=0.008) ve kültürel gezilere katılan (p<0.001) öğrencilerin YDÖ puan ortalamaları daha yüksek olup daha iyi düzeyde yaşam doyumuna sahip oldukları belirlenmiştir. Akademik başarı durumu iyi ve orta düzeyde olan hemşirelik öğrencileri sosyal ve entelektüel açıdan daha aktiftirler. Sosyal ve entelektüel açıdan daha aktif olan öğrencilerin yaşam doyumları da daha yüksektir. Ancak akademik başarı durumu ile yaşam doyumu arasında ilişki yoktur. Buna göre; disiplinli bir meslek adayı olan hemşirelik öğrencilerinin eğitimleri sadece akademik başarıyı artırmak odaklı olmamalıdır. Eğitimleri sürecinde, sosyal ve entelektüel aktivitelere daha fazla yönlendirilmeleri yaşam doyumlarını artıracaktır.Öğe İnfertil ve fertil kadınların yaşam tarzı davranışları(2021) Bektaş, Gözde; Süt, Hatice KahyaoğluAMAÇ: Çalışmada, infertil ve fertil kadınların yaşam tarzı davranışlarının karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.GEREÇ ve YÖNTEMLER: Kesitsel tipteki bu araştırma, Ekim 2016-Aralık 2017 tarihleri arasında bir Devlet Üniversitesi Hastanesi Kadın-Doğum Polikliniği ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi’nde yürütülmüştür. Araştırma, hastaneye başvuran n=152 infertil, n=152 fertil kadın olmak üzere toplam 304 kadın üzerinde karşılaştırılmalı yürütülmüştür. Veriler, literatür incelenerek hazırlanan bilgi formları ve Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ) kullanılarak toplanmıştır.BULGULAR: İnfertil kadınların evlilik yaşı fertil kadınlardan daha yüksek bulunmuştur (p=0,010). İnfertil kadınlardan fiziksel aktivite yapanların haftada 1–2 şeklinde daha fazla fiziksel aktivite yaptıkları saptanmıştır (p=0,046). 19–25 yaş arasında alkol kullanımına başlayan kadın sayısının infertil kadınlarda daha fazla olduğu belirlenmiştir (p=0,027). İnfertil kadınların daha fazla wi-fi bağlantılı bilgisayar kullandığı (p=0,021) ve gün içerisinde bilgisayar kullanma sıklığının 6–8 saat olarak en fazla olduğu (p=0,004) bulunmuştur. İnfertil kadınların fallop tüpü enfeksiyonu geçirme oranının fertil kadınlardan daha fazla olduğu saptanmıştır (p<0,001). İnfertil kadınların ASÖ puan ortalamaları da anlamlı olarak daha yüksektir (p=0,001).SONUÇ: İnfertil kadınların evlilik yaşı fertil kadınlardan daha geç, üreme çağının başlangıcında alkol kullanma ve gün içerisinde wi-fi bağlantılı bilgisayar kullanım saati daha fazladır. İnfertil kadınların fallop tüplerinden enfeksiyon geçirme oranı fazla ve algıladıkları stres düzeyi daha yüksektir. Sağlık profesyonelleri ve hemşireler tarafından infertil kadınlara fertilite koruyucu yaşam tarzı davranışları eğitimi verilmelidir.Öğe Jinekolojik cerrahi operasyon öncesi hastaların hastalık algıları üzerine etkili faktörler(2017) Süt, Hatice KahyaoğluAmaç: Jinekolojik cerrahi operasyon öncesi hastaların hastalık algıları üzerine etkili faktörlerin incelenmesidir.Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan bu araştırma Ağustos-Aralık 2015 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin jinekoloji kliniğine cerrahi operasyon için yatış yapan 120 kadın hasta üzerinde yürütüldü. Hastalara sosyo-demografik ve hastalık ile ilgili bilgileri içeren bilgi formu ve Kısa Hastalık Algı Ölçeği (KHAÖ) doldurtuldu.Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 51.5±15.5 olarak bulundu. Hastalık hakkında bilgisi olmayanların KHAÖ'nin tedavi kontrolü (p=0.019), uyum (p<0.001) alt boyut ve toplam skorları (p=0.022) anlamlı olarak yüksek bulundu. Klinikte hastalık hakkında bilgilendirilmeyenlerin tedavi kontrolü (p=0.010), uyum alt boyut (p<0.001) ve toplam skoru (p=0.036) anlamlı olarak yüksek bulundu. Operasyon hakkında bilgilendirilmeyenlerin uyum alt boyut skoru (p=0.005), verilen bilginin yetersiz olduğunu düşünenlerin uyum alt boyut skoru (p=0.001) anlamlı olarak yüksek bulundu. Operasyon sonrası dönem için endişeli olanların sonuçlar (p=0.044), endişe (p<0.001), duygusal temsil (p=0.002) alt boyut ve toplam skorları (p=0.004) anlamlı olarak yüksek bulundu.Sonuç: Jinekolojik cerrahi operasyon öncesi, klinikte hastalık ve yapılacak cerrahi operasyon hakkında yeterli bilgilendirilme ve operasyon sonrası dönem endişesinin az olması hastalık algılarını olumlu etkileyen faktörlerdirÖğe Kadınların Pelvik Taban Kas Egzersizleri Bilgi ve Uygulama Durumları(2018) Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, BurcuAmaç: Çalışmanın amacı, kadınların pelvik taban kasegzersizleri (PTKE) hakkında bilgi ve uygulama durumlarınınaraştırılmasıdır.Materyal-Metot: Kesitsel tipte bu araştırma, TrakyaÜniversite Hastanesi Kadın Hastalıkları-Doğum veÜroloji polikliniklerine başvuran n=559 kadın üzerindeyürütülmüştür. Veriler, araştırmacılar tarafından literatürincelenerek hazırlanan anket formu ile toplanmıştır. Verilerindeğerlendirilmesinde, tanımlayıcı istatistik ve Ki-Kare testikullanılmıştır.Bulgular: Çalışmada kadınların %16,5’inin (n=92) PTKEhakkında bilgisinin olduğu, bilgisi olanların %93,5’ininegzersizleri doğru tanımladığı ve %33,7’sinin bilgilenmekaynağının internet olduğu belirlenmiştir. Egzersiz hakkındabilgisi olanların (n=92); %94,6’sının PTKE’nin pelviktaban kas gücünü arttırarak idrar, gaita ve gaz kaçırmayıönleyerek yarar sağladığını düşündüğü bulunmuştur. Egzersizhakkında bilgisi olan kadınların %43,5’inin hayatının belirlibir zamanında PTKE’yi uyguladığı, %30’unun PTKE’yihalen uyguladığı saptanmıştır. PTKE’yi uygulayanların;%33,3’ünün idrar kaçırmayı önlediği ve %30,8’i pelvik tabankaslarını güçlendirdiğini düşündüğü için yaptığı belirlenmiştir.Ancak PTKE’yi uygulayanların nasıl uyguladıkları açık uçluolarak sorgulandığında (n=32); kadınların birbirlerindenfarklı ve/veya yanlış şekillerde uyguladıkları tespit edilmiştir.Cevap verenlerin %40,6’sının “vajina ve/veya karın kaslarınıkasıp gevşetme” şeklinde egzersizi uyguladığı belirlenmiştir.Sonuç: Kadınların büyük çoğunluğunun PTKE hakkındabilgisi yoktur. Az sayıda kadın PTKE uygulamaktave uygulayanlarda farklı ve / veya yanlış şekildeuygulamaktadırlar. Bu nedenle kadınların pelvik taban sağlığıve PTKE hakkında bilgilendirilmeleri gereklidir.Öğe Karolina HPV Aşılama Tutumları ve İnançları Ölçeği’nin Türkçe Geçerlilik ve Güvenirlik Çalışması(2019) Sunar, Seda; Süt, Hatice KahyaoğluAmaç: Bu çalışmanın amacı, Karolina HPV aşılama tutumları ve inançlarıölçeğinin (KHATİÖ) Türkçe formunun, Türk toplumu için geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olup olmadığının belirlenmesidir.Gereç ve Yöntemler: Metodolojik tipte bu araştırmanın verileri, Şubat-Eylül 2016 tarihleri arasında Edirne Halk Sağlığı Müdürlüğüne bağlı Merkezİlçe Toplum Sağlığı Merkezi Birimleri olan; Kanser Erken Teşhis, Taramave Eğitim Merkezi, AÇ-SAP ve Aile Sağlığı Merkezlerine başvuran veergenlik döneminde (10 ile 18 yaş arası) kız çocuğu olan n=320 ebeveynanne üzerinde uygulanarak toplanmıştır. Geçerlilik ve güvenirlik değerlendirmesinde, “dil, kapsam/içerik, yapı geçerliği, doğrulayıcı faktör analizi,iç tutarlılık analizi ve test-tekrar test” analiz yöntemleri kullanılmıştır.Bulgular: KHATİÖ’nün maddelerinin uygulanabilirliği ve anlaşılırlığıkonusunda altı uzman görüşünün birbiriyle uyumlu olduğu bulunmuştur(İCC=0.78; p<0.001). KHATİÖ Doğrulayıcı Faktör Analizi sonuçlarıincelendiğinde; 16 maddelik ölçeğin 10. ve 14. maddelerinin anlamlıolmadıkları (10. Madde; p=0.522; 14. Madde; p=0.675), maddelerçıkarıldıktan sonra kalan 14 maddesinin doğrulayıcı faktör analizisonucunun anlamlı olduğu bulunmuştur (p<0.001). KHATİÖ’nin dörtfaktörlü (zararlar, engeller, etkiler, belirsizlik), 14 maddeli yapısının Türktoplumunda uygulanabilir olduğu kabul edilmiştir. 14 maddelik KHATİÖ’nüniç tutarlılığın oldukça güvenilir olduğu (?= 0.62) belirlenmiştir. KHATİÖ’nüntest-tekrar test puanları arasında pozitif yönde kuvvetli ve istatistikselolarak anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (r=0.95; p<0.001).Sonuç: Sonuç olarak, KHATİÖ’nün Türkçe formunun, Türk toplumu içingeçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğu saptanmıştır.Öğe Klinik Uygulamaya Çıkan Öğrenci Hemşirelerin İletişim Becerileri ve Etkileyen Faktörler(2015) Demir, Gül Nazlı; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Özer, BuseAmaç: Çalışmada klinik uygulamaya çıkan öğrenci hemşirelerin iletişim beceri düzeylerinin belirlenmesi ve iletişim becerilerini etkileyen faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmamız Şubat-Mart 2014 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinde yürütülen kesitsel ve tanımlayıcı özellikte bir araştırmadır. Araştırmaya klinik uygulamaya çıkan, iletişim ile ilgili dersi almış ve araştırmaya katılmaya gönüllü hemşirelik bölümü 2, 3, 4. sınıf öğrencilerinden 179 öğrenci dahil edildi. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından hazırlanan, öğrencilerin çeşitli sosyo-demografik tanımlayıcı özelliklerinin ve iletişimle ilgili düşüncelerinin sorgulandığı bir anket formu ve iletişim becerilerini değerlendirmek için "İletişim Becerileri Envanteri" kullanıldı. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 20,7±1,1 ve %90,5'i kadın olup alkol kullanma oranı %12,8'dir. %87,2'si insanlarla, %91,1'i hastalarla iletişimlerinin iyi olduğunu düşünmekte, hasta ile iletişimde sorun yaşayanların oranı %17,9'dur. Öğrencilerin %59,2'si klinik uygulamalarda sağlık personelinin olumsuz davranışlarının hasta ile iletişimini olumsuz etkilediğini düşünmektedir. Öğrencilerin iletişim becerileri envanterinin alt boyut skorlarından en yüksek skoru "zihinsel beceri" alt boyutundan (59,1±6,2), en düşük skoru "duygusal beceri" alt boyutundan (53,0±5,5) elde edildi. Alkol kullanmayanların "zihinsel beceri" skoru (59,5±6,0) alkol kullananlardan (56,2±6,6) anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0,035). Okulda iletişim ile ilgili alınan derslerin yararlı olduğunu düşünenlerin "zihinsel beceri (p=0,012)", "davranışsal beceri (p=0,020)" ve "toplam beceri (p=0,046)" skoru anlamlı olarak yüksek bulundu, "duygusal beceri (p=0,448)" skorunda fark bulunmadı. İnsanlarla iletişimlerinin iyi olduğunu düşünen öğrencilerin "davranışsal beceri" skoru anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0,018). Benzer şekilde, hastalarla iletişimlerinin iyi olduğunu düşünen öğrencilerin "davranışsal beceri" skorları da anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0,010). Sonuç: Klinik uygulamaya çıkan öğrenci hemşirelerin iletişim becerileri değerlendirildiğinde hastalar ve insanlarla olan iletişimlerine ilişkin olumlu düşünceye sahip olanların davranışsal iletişim becerilerinin, alkol kullanmayanların ise zihinsel iletişim becerilerinin daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, okulda iletişimle ilgili alınan dersler zihinsel ve davranışsal iletişim becerilerini yükselterek toplam iletişim becerisini iyileştirmektedirÖğe Primer Dismenore ağrısında tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemleri kullanımı(2019) Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, Burcu; Arslan, EbruAmaç: Primer dismenore ağrısında kullanılan tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipte bu araştırma, Aralık 2017-Mayıs 2018 tarihleri arasında… Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’ne ve Acil Servis İzlem Alanı’na başvuran kadınlar üzerinde yürütülmüştür. 18-49 yaş arası 406 kadın çalışmaya dahil edilmiştir. Katılımcılara kişisel ve menstrual siklus bilgileri, primer dismenore semptomları, tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemleri (TAT) kullanımına ilişkin soruları içeren anket formu uygulanmıştır. Bulgular: Kadınların yaş ortalaması 26.2±8.2’dir. Kadınların %85.5’inin primer dismenore ağrısı yaşadığı, %58.6’sının ağrı ile baş etmede TAT yöntemlerini kullandığı belirlenmiştir. TAT yöntemlerinin faydalı olduğunu düşünenlerin oranı %61.1’dir. Kadınlar primer dismenore ağrısını azaltmak ve rahatlamak için sırasıyla; yüzüstü ve cenin pozisyonunda uzanma (%57.9), sıcak duş alma (%57.6), uyuma (%57.6), ayaklarına ısı uygulama (%55.5), karına ısı uygulama (%52.2), karına masaj yapma (%50.2), yürüyüş/egzersiz yapma (%39.9), müzik dinleme (%38.7), dua etme (%31.5), nefes egzersizi (%25.9), akupressure (%15.8) tamamlayıcı tedavi yöntemlerini uyguladıklarını belirtmişlerdir. Kadınların alternatif (bitkisel/besinsel) tedavi yöntemleri içerisinde en yaygın kullandıkları yöntemler sırasıyla; ıhlamur çayı (%35.2), yeşil çay (%31), papatya çayı (%30), sıcak süt (%27.3), siyah çay (%22.4), tarçın (%18.2), rezene çayı (%14) ve kiraz sapı çayı (%13.5)’dır. Sonuç: Genç kadınların büyük çoğunluğu primer dismenore ağrısı yaşamakta ve ağrı ile baş etmek için TAT yöntemlerini sıklıkla kullanmaktadır. Bu nedenle, primer dismenore ağrısı ile baş etmek için kadınlara TAT yöntemleri hakkında kanıta dayalı bilgilendirme yapılması ve bilinçli kullanım farkındalığını kazandırması gerekmektedir.