Yazar "Sönmez, Mehmet Bülent" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alkol bağımlılığı olan hastalarda leptin, grelin, prolaktin düzeylerinin değerlendirilmesi(2011) Zeren, Uğur; Sönmez, Mehmet Bülent; Vardar, Mehmet ErdalAmaç: Alkol kullanan bireylerin tümünde alkol bağımlılığı gelişmemektedir. Bu sebeple bağımlılık için risk etkenleri, bağımlılığın etyolojisi ve bireyin alkol alma dürtüsünün temelleri araştırılmalıdır. Bu etkenlerin belirlenmesi için vücutta çeşitli rolleri olan hormonlar araştırma konusu olmuştur. Besin alımını etkileyen hormonların alkol alınımını da etkileyebileceği düşünülebilir. Bu çalışmada besin alınımını etkileyen hormanların alkol alınımı üzerinde etkisinin olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmaya Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’na başvuran, Ruhsal Bozuklukların Tanımlanması ve Sınışandırması El Kitabı-Dördüncü Baskı (DSM-IV) ölçütlerine göre yapılan klinik değerlendirme sonucu alkol bağımlılığı tanısı alan ve hastaneye yatarak tedavi görmeyi kabul eden yirmi bir hasta dahil edildi. Hastaneye yatışlarının ilk günü (alkol alımını bıraktıkları gün, 0. gün) , 1., 7. ve 28. gün sabah saat 08:00’de aç olarak kanları alındı ve grelin, leptin ve prolaktin düzeyleri ölçüldü. Kontrol grubu için en az on gündür alkol içmeyen, DSM-IV ölçütlerine göre alkol bağımlılığı tanı ölçütlerini karşılamayan, hasta grubu ile uyumlu olarak yirmisi erkek ve biri kadın olmak üzere toplam yirmi bir gönüllü kişi seçildi. Kontrol grubundan leptin, grelin ve prolaktin düzeyleri için bir kez kan alındı. Bulgular: Alkol bağımlılığı olan hasta grubu ile kontrol grubu arasında leptin, grelin ve prolaktin düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Alkol bağımlılığı olan hastaların leptin ve prolaktin düzeyleri günler içinde anlamlı değişiklik göstermedi. Alkol bağımlılığı olan hastaların grelin düzeylerinde 0. gün ile 28. gün ve 1. gün ile 28. gün arasında istatistiksel olarak anlamlı bir azalma meydana geldi. Sonuçlar: Grelinin alkol bağımlılarında alkolü bırakmayı takiben günler içinde azalması bu konuda daha fazla çalışma yapılmasına gerek olduğunu ve daha uzun süreli ayıklık dönemlerinin değerlendirilmesinin faydalı olabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışma, alkol bağımlılarında leptin, grelin ve prolaktin düzeylerinin alkol alınımı ile ilişkili biyolojik bir belirleyici olduğu hipotezini desteklememektedir.Öğe Alkol Bağımlısı Olan Hastalarda İçsel Farkındalığın Değerlendirilmesi(2016) Çöl, Işıl Ateş; Sönmez, Mehmet Bülent; Vardar, Mehmet ErdalAmaç: İçsel farkındalık (İF), bedensel sinyallerin dış uyaranlarla birlikte alınması, işlenmesi ve bütünleştirilmesini içeren içsel süreçleri doğru algılayabilme yetisi olarak tanımlanır. İçsel süreçler, uyaranlara karşı yaklaşma ya da kaçınma yönünde davranış motivasyonunu etkiler. Alkol ve diğer maddeler, otonomik sistem üzerinde içsel süreçlerde değişikliklerle sonuçlanan etkilere sahiptir. İçsel farkındalığı bozulmuş bireyler, karar mekanizmalarında bedensel sinyallerin yeterince değerlendirilememesi nedeniyle bağımlılık için daha fazla risk altında olabilirler. Bu çalışmada, alkol bağımlısı hastalarda İF'nin etkilenmiş olabileceği ve bozulmuş İF ile alkol aşermesi arasında ilişki olabileceği varsayımı test edildi Yöntem: Ruhsal Bozuklukların Tanımlanması ve Sınıflandırması El Kitabı, Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fourth Edition, Text Revision; DSM-IV-TR) öl-çütlerine göre alkol bağımlılığı tanısı konan ve iki haftadır ayık olan 55 hasta ile alkol bağımlısı olmayan 52 sağlıklı gönüllü çalışmaya alındı. İF ölçümleri, dört ayrı aşamada öznel olarak algılanan kalp atım sayılarının EKG ile kaydedilen gerçek sayılar ile karşılaştırılmasına dayanan ve katı-lımcıların kalp atımlarına karşı farkındalıklarını değerlendiren kalp atışı algı performansı yöntemi ile yapıldı. Ayrıca alkol bağımlıları grubuna Al-kol Kullanım Bozukluklarını Tanıma Testi (AKBTT), Penn Alkol Aşerme Ölçeği (PAAÖ) ve Obsesif Kompülsif İçme Ölçeği (OKİÖ) uygulandı.Bulgular: Alkol bağımlısı hastalarda İF skorları kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşüktü. Alkol bağımlılarının İF skorları ile PAAÖ sonuç-larına göre aşerme düzeyleri arasında ters yönde ilişki vardı. Sonuç: Sonuçlarımız, alkol bağımlısı hastalarda İF'nin etkilenmiş olabile-ceği, azalmış İF'nin alkol aşermesi ile ilişkili olabileceği ve içme davranışı-nı sürdürmede etken olabileceği görüşünü desteklemektedir.Öğe Bir Üniversite Hastanesinde Yatan Hastalardan Ystenen Psikiyatrik Konsültasyonların Değrlendirilmesi(2016) Kılıç, Evnur Kahyacı; Çınar, Rugül Köse; Sönmez, Mehmet Bülent; Görgülü, YaseminAmaç: Bu ara?tyrma ile bir üniversite hastanesindekipsikiyatri konsültasyon hizmetlerinin hastalaryn sosyodemografik özelliklerine, konsültasyon istenen kliniklere,istenme nedenlerine, konulan psikiyatrik tanylara ve verilen psikiyatrik tedavilere göre da?ylymy incelenmi?tir.Gereç ve Yöntem: 1 Ocak-31 Aralyk 2011 tarihleri arasynda Trakya Üniversite Typ Fakültesi Hastanesi'nde yataraktedavi gören ve psikiyatri konsültasyonu istenen 18 ya?ve üstü hastalaryn psikiyatrik de?erlendirmelerininkaydedildi?i konsültasyon formlary geriye dönük taranarak de?erlendirilmi?tir. Tanylar klinik görü?me sonucuDSM-IV-TR tany kriterlerine göre yapylmy?tyr. Verilerin istatistiksel analizi SPSS 20.0 programy ile yapylmy? vesonuçlar yüzdelik de?erler ?eklinde verilmi?tir. Bulgular:Ara?tyrmaya psikiyatri dy?y kliniklerde yatarak tedavigören ve psikiyatri konsültasyonu istenen 422'si (%54.5)erkek, 353'ü (%45.5) kadyn toplam 775 hasta dahiledilmi?tir. Hastalaryn ya? ortalamasy 50.4±15.5'tir. En sykpsikiyatri konsültasyonu isteyen bölümler syrasyyladahiliye (%35.2), fizik tedavi ve rehabilitasyon (%15.2) vegenel cerrahidir (%9.7). Konsültasyon istemleri depresif?ikayetler (%24.5), herhangi bir neden belirtmeksizinpsikiyatrik de?erlendirme (%24.3), ajitasyon (%13.4) veönceki psikiyatrik tany ya da tedavi öyküsü (%10.1)nedeniyledir. Konsültasyon sonucu konulan psikiyatriktanylar ise uyum bozukluklary (%19), deliryum (%18.1) vedepresyon (%17.4) ?eklinde syralanmy?tyr. Hastalaryn%23.7'sinde tany ölçütlerini kar?ylayan herhangi bir ruhsal hastalyk saptanmamy?tyr. Hastalaryn %35.2'sine antidepresanlarla, %22.6'syna antipsikotiklerle, %9'una benzodiazepinlerle, %1.2'sine duygudurum düzenleyiciilaçlarla tedavi önerilmi?, hastalaryn %32'sine ise ilaçsyztakip önerilmi?tir. Sonuç: Ara?tyrmamyzyn sonuçlary konsültasyon liyezon psikiyatri biriminin önemini vurgulamaktadyr. Di?er klinikler ile kurulacak i?birli?i ile hastalaryn ruhsal açydan de?erlendirilmeleri sonucu sadecefiziksel sa?lyklary de?il bütüncül bir yakla?ym ile ruhsaldurumlary da de?erlendirilmi? olacaktyrÖğe Edirne'de Üniversite Öğrencileri Arasında Alkol ve Psikoaktif Madde Kullanımı ve İlişkili Parametreler(2016) Görgülü, Yasemin; Çakır, Diğdem; Sönmez, Mehmet Bülent; Çınar, Rugül Köse; Vardar, Mehmet ErdalAmaç: Ergenler ve genç erişkinlerde alkol ve psikoaktif madde kullanı-mı ve sonuçları önemli bir sorundur. Üniversite öğrencilerinde alkol vepsikoaktif madde kullanım sıklığı ile ilgili hem ülkemizin hem de dünyanındeğişik bölgelerinde yapılmış çalışmalarda farklı sonuçlar bildirilmektedir.Yöntem: Trakya Üniversitesi öğrencilerinde (n=1385) kesitsel olarak alkolve psikoaktif madde kullanım sıklığı ve ilişkili parametreler araştırılmış-tır. Özbildirimle doldurulmuş bir anket formu uygulanmıştır.Bulgular: Alkol en fazla kullanılan madde (%30) iken, sigara (%29,9) veesrar (%3,1) onu takip etmekteydi. Erkeklerde, ailesinin eğitim düzeyive gelir düzeyi yüksek olanlarda, harçlığı yüksek olanlarda, anne babasıbirbiriyle anlaşamayan yada boşanmış olanlarda alkol ve psikoaktif maddekullanım sıklığı daha fazla bulundu.Sonuç: Trakya Üniversitesi öğrencilerinde psikoaktif madde kullanım sıklığıülkemizin diğer bölgelerinde ve özellikle de diğer ülkelerde yapılançalışmalarda belirtilenlere göre daha düşük bulunmuştur.Öğe Enerji içeceği tüketimi sonrası gelişen bir akut psikoz olgusu(2014) Görgülü, Yasemin; Taşdelen, Öznur; Sönmez, Mehmet Bülent; Çınar, Rugül KöseEnerji içeceklerine ilgi her geçen gün artmaktadır. Enerji içeceği tüketimi de doğru orantılı olarak artmaktadır. Kullanıcılar çoğunlukla keyif almak, performans ve dikkati artırmak amacıyla kullanmakta. Ancak zaman zaman istenmeyen bedensel ve ruhsal sonuçlara da yol açabilmektedir. İstenmeyen bedensel sonuçlar daha ön planda ve görünür olmakla birlikte literatürde enerji içeceklerinin yol açtığı ruhsal sorunlar ile ilgili veriler yıllar içinde birikmektedir. Bu olgu sunumunda daha önceden psikiyatrik hastalık öyküsü bulunmayan, yoğun enerji içeceği tüketimi sonrası psikotik semptomlar gelişen genç bir olguyu anlattık.Öğe Eş kaybı sonrası yüzük parmağı otofajisi(2016) Çınar, Rugül Köse; Taşdelen, Öznur; Sönmez, Mehmet Bülent; Görgülü, YaseminKişinin, intihar etme niyeti olmadan bedenine zarar vermesi olarak tanımlanan kendine zarar verme davranışı birçok psikiyatrik bozukluğun gidişinde görülür. Psikotik hastalarda emir veren işitsel varsanılar kendine zarar verme riskini artırır. Ölen eşinin emir veren sesini duyarak, yüzük parmağını kesip yeme davranışı gösteren bir 'psikotik özellikli majör depresif bozukluk' olgusunu bildirmekteyiz. (Anadolu Psikiyatri Derg 2016; 17(Ek.3):24-26).Öğe Öğe Psychoactive Substance Use and Related Factors Among High Schools(2021) Çınar, Rugül Köse; Manay, Diğdem; Görgülü, Yasemin; Sönmez, Mehmet Bülent; Vardar, ErdalIntroduction: Adolescence is considered to be the most risky period for experimenting with harmful substances. This study aims to determine the psychoactive substance consumption rates among all of the high school students in city center of Edirne, Turkey. Methods: This cross-sectional study was conducted with 8.483 high school students. The survey form used in the present study was compiled from questionnaires used in “The European School Survey Project on Alcohol and Other Drugs” study. Overall lifetime substance use, gender differences in substance preferences, students’ problematic behaviors and their ef- fects on the substance use ratios, reasons for substance usage, locations where the students use the substances and sources where the substances were obtained, how the substance use ratios were affected by user friends and relatives were the covered objects. Results: A total of 8402 school students aged 15-19 years completed the questionnaire, 53.0 % of which were females. Al- cohol was the most common substance used (24.6%), followed by tobacco (21.5%) and cannabis (1%). Frequency of other substances remained under 1%. Tobacco, alcohol, cannabis, ecstasy, inhalants, and cocaine usage were significantly higher in males. Having problematic behaviours were associated with the rise in substances usage. User friends were both the main reason of usage and the supplier of the substances. The main location where the students use substances were the streets. Discussion and Conclusion: Although frequencies of psychoactive substance usage among high school students of Edirne were found to be lower than most of the other locations all around the world, students’ problematic behaviours and risk factors were similar.Öğe Şizofreni ve şizoaffektif bozukluk akut alevlenmesi olan hastalarda risperidon ile ziprasidonun kardiyak, ekstrapiramidal ve metabolik yan etkilerinin karşılaştırılması(2007) Sönmez, Mehmet Bülent; Vardar, ErdalAntipsikotik ilaçların göreceli etkinlik ve yan etki profillerinin belirlenmesi için daha fazla karşılaştırma çalışmasına gereksinim duyulmaktadır. Bu çalışmada şizofreni ve şizoaffektif bozukluk akut alevlenmesi olan hastalarda ziprasidon ile risperidon tedavilerinin klinik etkinliğini, ekstrapiramidal, metabolik ve kardiyak yan etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Ruhsal Bozuklukların Tanımlanması ve Sınıflandırması El Kitabı, Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı tanı ölçütlerine göre şizofreni veya şizoaffektif bozukluk akut alevlenmesi olan hastalar, 6 hafta süreyle ziprasidon 80-160 mg/gün (n=11) veya risperidon 4-8 mg/gün (n=11) almak üzere rastgele dağıtıldılar. Etkinlik değerlendirmeleri için pozitif ve negatif sendrom ölçeği toplam puanı, pozitif semptomlar alt ölçeği ve negatif semptomlar alt ölçeği kullanıldı. Yan etki değerlendirmeleri için ölçeklerle hareket bozukluğu değerlendirmeleri, laboratuvar testleri, beden ağırlığı ve beden kitle indeksi ölçümleri, elektrokardiyografi ve radyonüklid ventrikülografi incelemeleri yapıldı. Her iki antipsikotik ilaç da klinik bulgularda anlamlı düzelme sağladı. Başlangıç ve sonlanım etkinlik değerlendirmelerinde her iki tedavi grubu arasında anlamlı fark yoktu. Risperidon ile parkinsonizm bulgularında anlamlı artış oldu. Ziprasidon beden ağırlığı, glukoz ve lipid düzeyleri üzerine daha olumlu etkiler gösterdi. Risperidon ile prolaktin düzeylerinde anlamlı yükselme oldu. Ziprasidon risperidona göre daha fazla QTc uzamasına neden oldu. Başlangıç ve sonlanım sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlarının ölçümlerinde, her iki tedavi grubu arasında anlamlı fark yoktu. Anahtar kelimeler: Ziprasidon, risperidon, yan etkilerÖğe Şizofreni ve şizoaffektif bozukluk akut alevlenmesi olan hastalarda ziprasidon ile risperidon’un klinik etkinlik, ekstrapiramidal, kardiyak ve metabolik yan etkilerinin karşılaştırılması(2009) Sönmez, Mehmet Bülent; Vardar, Mehmet Erdal; Altun, Gülay Durmuş; Abay, Ercan; Bedel, DenizAmaç: Atipik antipsikotik ilaçlar tipik antipsikotik ilaçlardan farklı klinik yan etkilere sahiptirler. Atipik antipsikotik ilaçların arasında da yan etki farklılıkları görülmektedir. Atipik antipsikotik ilaçlar arasında klozapin dışında klinik yararlanım açısından fark olmaması, klinisyen için ilaç tercihinde yan etkileri ön plana çıkarmaktadır. Antipsikotik ilaçların göreceli etkinlik ve yan etki profillerinin belirlenmesi için daha fazla klinik karşılaştırma çalışmasına gereksinim duyulmaktadır. Biz bu çalışmada şizofreni ve şizoaffektif bozukluk akut alevlenmesi olan hastalarda ziprasidon ile risperidon tedavilerinin klinik etkinliğini, ekstrapiramidal, metabolik ve kardiyak yan etkilerini karşılaştırmayı amaçladık.Yöntem: Ruhsal Bozuklukların Tanımlanması ve Sınışandırması El Kitabı, Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı (DSM-IVTR) tanı ölçütlerine göre şizofreni veya şizoaffektif bozukluk akut alevlenmesi olan toplam 22 hasta, 6 hafta süreyle ziprasidon 80-160 mg/gün (n=11) veya risperidon 4-8 mg/gün (n=11) almak üzere rasgele dağıtıldı. Etkinlik değerlendirmeleri için pozitif ve negatif sendrom ölçeği (PANSS-T) toplam puanı, pozitif semptomlar alt ölçeği (PANSS-P) ve negatif semptomlar (PANSS-N) alt ölçeği kullanıldı. Hareket bozukluğu değerlendirmeleri için Anormal İstemsiz Hareketler Ölçeği (Abnormal Involuntary Movement Scale, AIMS), Simpson-Angus Nöroleptiklere Bağlı Hareket Bozukluklarını Değerlendirme Ölçeği (Simpson-Angus Scale, SAS) ve Barnes Akatizi Ölçeği (Barnes Akathisia Rating Scale, BARS) kullanıldı. Metabolik yan etkiler laboratuar testleri, beden ağırlığı ve beden kitle indeksi ölçümleri ile değerlendirildi. Kardiyak yan etkileri değerlendirmek için elektrokardiyografi ve radyonüklid ventrikülografi (Multigated Equilibrium Acquisition, MUGA scan) incelemeleri yapıldı. Çalışmayı tamamlayan 20 hastanın verileri analiz edildi. Çalışma açık uçlu ve randomize olarak yürütüldü.Bulgular: Her iki antipsikotik ilaç da klinik bulgularda anlamlı düzelme sağladı. Başlangıç ve sonlanım etkinlik değerlendirmelerinde her iki tedavi grubu arasında anlamlı fark yoktu. Risperidon grubunda 7. ve 21. günlerde SAS ölçeğine göre parkinsonizm bulgularında anlamlı artış oldu. Ziprasidon, beden ağırlığı ve glikoz düzeyleri üzerine daha olumlu etkiler gösterdi. Risperidon grubunda 42. günde prolaktin düzeylerinde anlamlı yükseklik vardı. İki ilaç arasında QTc uzaması açısından fark yoktu, ancak ziprasidon grubunda 21. ve 42. günlerde başlangıca göre anlamlı düzeyde QTc uzaması saptandı. Başlangıç ve sonlanım sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlarının ölçümlerinde, her iki tedavi grubu arasında anlamlı fark yoktu.Sonuçlar: Klinik olarak risperidon ve ziprasidon’un etkinliğinin benzer olduğu bulunmuştur. Risperidon’un ekstrapiramidal ve metabolik yan etkileri ziprasidon’a göre daha fazla görülürken, QTc uzaması ziprasidonda daha fazla görülmüştür. MUGA değerlendirmesinde ise gruplar arasında fark yoktur.