Yazar "Perincek, Gökhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankilozan spondilitli bir olguda kronik nekrotizan pulmoner aspergillosis(2012) Yörük, Yener; Perincek, Gökhan; İlgili, Ayşegül; Batmaz, Emrah; Hatipoğlu, Osman NuriAnkilozan spondilit, spondiloartropatilerin prototipidir. Pek çok sistemi tutabilen ankilozan spondilitin seyrinde, plöroparankimal tutulum nispeten nadir görülür. En sık gözlenen lezyon üst loblardaki fibro-büllöz hastalıktır. Ankilozan spondilitli hastaların oldukça önemli bir kesiminde (%50-65) kronik aspergillus kolonizasyonu bildirilmektedir. Pulmoner aspergilloma, ankilozan spondilitli hastalarda en sık görülen klinik form olup, invaziv pulmoner aspergillosis özellikle immunsistemi baskılanmış olan hastalarda görülür. Biz burada invaziv pulmoner aspergillosisin bir formu olan kronik nekrotizan pulmoner aspergillosis gelişen ankilozan spondilitli bir olguyu sunacağız. (Tur Toraks Der 2012; 13: 83-6)Öğe Edirne ilinde 1996-2006 yılları arası antitüberküloz ilaç direnç oranlarındaki değişim(2010) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Otkun, Metin; Perincek, GökhanAmaç: İlimizde 1996 ve 2006 yılları arasında antitüberküloz ilaç direnç oranındaki değişimi saptamak. Gereç ve yöntem: Çalışmaya, 1996 ve 2006 yıllarında Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan hastalar alındı. İzoniazid, rifampisin, etambutol, streptomisin ve çoklu ilaç direnci saptanan hastaların bilgileri, SPSS 15 veri tabanına yüklendi ve istatistiksel inceleme yapıldı. Bulgular: Yapmış olduğumuz çalışmada; 1996 yılında 70 hastada Mycobacterium tuberculosis üremesi saptandı. Bunlardan 21?inde izoniazid, 8?inde rifampisin, 7?sinde etambutol, 27?sinde streptomisin ve 5?inde çok ilaca direnç saptandı. 2006 yılında ise; 47 hastada Mycobacterium tuberculosis üremesi saptandı. Hastaların 11?inde izoniazid, 4?ünde rifampisin, 1?inde etambutol, 2?sinde streptomisin ve 3?ünde çok ilaca direnç saptandı. Dirençli değişimi karşılaştırıldığında; izoniazid dirençli hasta sayısının 21?den 11?e (%30?dan %23.4?e), rifampisin dirençli hasta sayısının 8?den 4?e (%11?den %8.5?e), etambutol dirençli hasta sayısının 7?den 1?e (%13?ten %2.1?e), streptomisin dirençli hasta sayısının 27?den 2?ye (%39?dan %4.3?e) ve çok ilaca dirençli hasta sayısının da 5?ten 3?e (%7?den %6.4?e) gerilediği saptandı. Sonuç: İlimizde on yıllık süre zarfında antitüberküloz ilaç direncinde; izoniazid, rifampisin, etambutol ve çok ilaca direnç de ista- tistiksel olarak anlamlı bir düşüş olmazken, streptomisin direncindeki düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).Öğe Masif pulmoner emboli nedeniyle trombolitik tedavi uygulanan hastalarda yaşam süresi üzerine etki eden faktörler(2010) Altıay, Gündeniz; Edis, Çakır Ebru; Hatipoğlu, Osman Nuri; Tabakoğlu, Erhan; Perincek, GökhanMasif pulmoner emboli hayatı tehdit eden bir hastalık olup, trombolitik tedavi hayat kurtarıcıdır. Bu çalışmanın amaçları; masif pulmoner emboli tanısıyla trombolitik tedavi uyguladığımız hastalardaki erken ve geç mortalite oranlarını, mortalite ile ilişkili risk faktörlerini saptamaktır. 1998-2006 yılları arasında masif pulmoner emboli tanısıyla trombolitik tedavi uyguladığımız tüm hastaların hastane ve poliklinik kayıtları retrospektif olarak incelendi. Pulmoner emboli tanısı spiral bilgisayarlı tomografi ve/veya ventilasyon/perfüzyon sintigrafisi ile konuldu. Masif pulmoner emboli nedeniyle tPA veya streptokinaz uygulanmış 22'si kadın toplam 41 hasta çalışmaya alındı. Sağkalım analizlerinde Kaplan-Meier yöntemi, mortaliteyle ilişkili bağımsız risk faktörlerini saptamak için Cox regresyon analizi uygulandı. Hastanede yatarken olan ölüm erken mortalite veya hastane mortalitesi olarak, taburcu edildikten sonra oluşan ölüm ise geç mortalite olarak kabul edildi. Kırk bir hastanın 12'si hastanede yatarken (hastane mortalitesi %29), taburcu edilen 29 hastanın altısı ise taburcu edildikten sonraki süreçte öldü (geç mortalite %21). Taburcu edilen hastaların ortalama yaşam süresi 2304 gün (%95 GA 1725-2884) olarak bulundu. Streptokinaz veya tPA kullanan hastalarda erken ve geç mortalite oranları (p> 0.05) ve yaşam süreleri açısından anlamlı bir fark saptanmadı (p= 0.8908). Aritmi varlığı [p= 0.01; Odds oranı (OR): 6.25] ve juguler venöz dolgunluk (p= 0.03; OR: 6.75) hastane mortalitesi için, birden fazla ek hastalık varlığı ise geç mortalite (p= 0.02; OR: 23.7) için bağımsız risk faktörleri olarak bulundu. Hastane mortalitesi için juguler venöz dolgunluk veya aritmi varlığının prognostik sensitivitesi %75, spesifisitesi %79, pozitif prediktif değeri %60, negatif prediktif değeri %88 idi. Masif pulmoner embolili bir hastada aritmi ve/veya juguler venöz dolgunluk varlığı hastane mortalitesi için kötü prognostik faktörlerdir. Taburcu olan hastalarda yaşam süresini belirleyen ise altta yatan ek hastalık varlığıdır.Öğe Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu hastaların antitüberküloz ilaçlara direnç oranları(2011) Perincek, Gökhan; Tabakoğlu, Erhan; Otkun, Metin; Özdemir, Levent; Özdemir, BurcuAmaç: Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu olguların antitüberküloz ilaç direnç oranlarının belirlenmesi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2005-2007 yılları arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kültürde Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu 134 hasta alındı. BACTEC 460 TB sistemi kullanılarak dört major antitüberküloz ilaca (H, R, streptomisin (SM), etambutol (EMB)) karşı gelişen direnç ve çok ilaca direnç oranları araştırıldı. Bulgular: Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan 134 akciğer tüberkülozlu olgunun 31’i bayan, 103’ü erkekti. Hastaların %58.2’sinde Erlich-Ziehhl Neelen (EZN) boyama ile Asido Rezistan Basil tespit edildi. Antitbc direnç oranları H %10.4, R %3, EMB %0.7, SM %0.7 olarak saptandı. Sonuç: Akciğer tüberkülozlu hastalarda belirlenen direnç paternlerinin izlenmesi, uygulanacak tedavi protokollerinin belirlenmesinde ve uzun vadede direnç gelişiminin önlenmesinde yararlı olacaktır. (Tur Toraks Der 2011; 12: 111-3)Öğe Ölümcül bir hemotoraks nedeni: Rüptüre aorta diseksiyonu(2010) Kara, İbrahim; Ege, Turan; Perincek, GökhanHemotoraks; sıklıkla travma öyküsü ile gelen hastalarda gözlenmekle birlikte nadir olarak da torasik aort diseksiyonunun rüptürü sonrasında görülür. 51 yaşında erkek hasta bacaklarda güçsüzlük şikayeti ile başvurduğu sağlık kuruluşunda tetkik edilirken ani gelişen nefes darlığı, göğüs ağrısı şikayeti olması üzerine acil servisimize sevk edilmiş. Acil serviste değerlendirilen hastada çekilen postero-anterior akciğer grafisi ve yapılan fizik muayene sonrasında sol hemitoraksta plevral efüzyon saptanması üzerine torasentez yapıldı. Torasentez sıvısında; plevra sıvı hematokriti/kan hematokriti oranı 0.5'ten büyük olması nedeniyle hemotoraks tanısı kondu. Travma öyküsü olmayan hastaya çekilen toraks Bilgisayarlı Tomografi'de rüptüre torasik aorta diseksiyonu saptandı. Acil operasyona alınan hasta operasyon esnasında eksitus oldu.Öğe Pulmoner tromboemboli sıklığı ve mortalitesinin meteorolojik parametreler ile ilişkisi(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2009) Perincek, Gökhan; Hatipoğlu, Osman NuriKardiyovasküler olayların kronobiyolojik olarak gözlendiği birçok çalışma ile ispatlanmıştır. Özellikle akut miyokart infarktüsü, ani kardiyak ölüm, aort diseksiyonu, stroke, retinal ven oklüzyonu ve derin ven trombozunun kronobiyolojik varyasyon gösterdiği saptanmıştır. Bununla birlikte pulmoner tromboemboli gelişimi üzerine meteorolojik faktörlerin etkisi birçok ülkede farklı iklim koşullarında araştırılmış ve farklı sonuçlar elde edilmiştir. 01/05/2001 ile 31/04/2008 tarihlerini kapsayan yedi yıllık dönemde, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniği tarafından yatırılarak akut pulmoner tromboemboli tanısı konmuş 234 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Pulmoner tromboemboli tanısı konan hastalar, massif pulmoner tromboemboli ve nonmassif pulmoner tromboemboli hastaları olarak iki gruba ayrıldı. Hastaların demografik özellikleri, adresleri ve acil servise başvuru tarihleri kaydedildi. Bu veriler doğrultusunda; hastaların başvuru tarihinden önceki üç günlük, yedi günlük ve başvuru ayına ait basınç, sıcaklık ve nem değerleri tespit edilerek ortalaması alındı. SPSS 15 programı ile analiz edildi. Tanımlayıcı istatistik, Kolmogorov-Smirnov testi, X2 testi, korelasyon analizi ve bağımsız örneklerde T testi uygulandı. p<0.05 değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Çalışmaya alınan 234 hastanın 121'i erkek, 113'ü kadındı. Hastaların yaş ortalaması 59.43±15.9 olup en büyüğü 93 en küçüğü 19 yaşındaydı. Mevsimlere göre hasta dağılımına bakıldığında en fazla hastanın ilkbahar mevsiminde (n=67), en az hastanın sonbahar mevsiminde (n=47) takip edildiği saptandı. Aylara göre hasta dağılımı incelendiğinde en çok hastanın mart ayında (n=28), en az hastanın kasım ayında (n=12) takip edildiği saptandı. Hastaların görülme sıklığı ile basınç, sıcaklık ve nem değerleri karşılaştırıldığında; basıncın düştüğü dönemlerde hasta sayısı daha fazla bulundu. Hastaların mevsimlere göre mortalite oranları karşılaştırıldığında; yaz mevsiminde mortalite oranının en yüksek (n=12), aylara göre mortalite oranları karşılaştırıldığında; ağustos ayında en yüksek (n=5) olduğu saptandı. Basınç, sıcaklık, nem değerleri ile hasta sayısı ve mortalite oranları karşılaştırıldığında; basıncın düşük olduğu dönemde hasta sayısında artış olduğu, mortalitenin ise üç günlük, yedi günlük, bir aylık basınç ve üç günlük nem değerlerinin düşük olduğu dönemde arttığı saptandı. Massif ve nonmassif pulmoner tromboemboli gelişimi üzerine basınç, sıcaklık ve nem değerlerinin etkisi saptanmadı. Massif pulmoner tromboemboliden ölümlerin olduğu dönemde ortalama aylık basınç değerlerinin; bununla birlikte nonmassif pulmoner tromboemboliden ölümlerin olduğu dönemde ise ortalama üç günlük basınç değerlerinin düşük olduğu saptandı. Sonuç olarak; pulmoner tromboemboli gelişiminin mevsimlere ve aylara göre farklılık gösterdiği, pulmoner tromboemboli gelişimi üzerine barometrik basıncın, mortalite üzerine barometrik basınç ve nemin etkisi olduğu saptandı.Öğe Tekrarlayan masif pulmoner tromboemboliyle seyreden faktör V Leiden mutasyonu(2012) Kul, Şeref; Kara, İbrahim; Ege, Turan; Hatipoğlu, Osman Nuri; Perincek, GökhanNefes darlığı, sağ bacakta şişlik, fenalaşma şikâyetleriyle acil servise başvuran ve alt ekstremite venöz Doppler ultrasonografisinde derin ven trombozu, bilgisayarlı toraks tomografisinde sol ana pulmoner arter ve her iki taraf segmenter arter dallarında trombüs saptanan 46 yaşında kadın hastada, hipotansiyon gelişmesi üzerine pulmoner emboli tanısıyla streptokinaz infüzyonu başlandı. Trombolitik tedavi sonrası nefes darlığı şikâyeti gerileyen ve hemodinamisi düzelen hastaya antikoagülan tedavi uygulandı. Hastanın takibinin 5. gününde -antikoagülan tedavi altında iken- ani başlayan nefes darlığı, siyanoz ve hipotansiyon gelişmesi üzerine, reküren masif pulmoner tromboemboli ön tanısı ile rt-PA tedavisi uygulandı. Uygulama sonrası hastanın hemodinamisi düzeldi, siyanozu ve nefes darlığı şikâyeti geriledi. Yapılan tetkiklerde hastada heterozigot Faktör V Leiden mutasyonu saptandı. Antikoagülan tedavi ile birlikte vena cava inferior filtresi takıldı. Hasta 3 aydır takibimiz altında yaşamını sürdürmektedir.