Yazar "Pamuk, Ömer Nuri" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bağ dokusu hastalıklarına bağlı gelişen interstisyel akciğer hastalığı: Tanı ve tedavi yaklaşımları(2012) Kar, Özlem Kurt; Kurt, Bahar; Pamuk, Ömer NuriBağ dokusu hastalıkları sıklıkla torasik değişikliklere yol açan immünolojik aracılı bir grup sistemik hastalıktır. Bağ dokusu hastalıklarında solunum sistemi tutulumu sıklığı ile ilgili yapılan epidemiyolojik çalışmalar arasında tespit ve seçilme yöntemlerine bağlı büyük farklılıklar vardır. Ancak bağ dokusu hastalıklarında pulmoner tutulum geliştiğinde mortalite ve morbidite artmaktadır. İnterstisyel akciğer hastalığı, bu anlamda önemli bir grubu oluşturmakta ve genel insidansın %15 olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde halen bağ dokusu hastalıklarına bağlı interstisyel akciğer hastalığının tanı, tedavi, takip ve prognozu ile ilgili klinik sorunlar yaşanmaktadır. Hastalığın tanısal yöntemleri klinik yaklaşım, solunum fonksiyon testleri, yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi, bronkoalveoler lavaj ve cerrahi akciğer biyopsisini içermektedir. Tedavi ve ilaç seçiminde tartışmalar devam etmektedir. Bu derlemede her bir bağ dokusu hastalığı için ayrı ayrı tanı, solunum fonksiyon testi ve radyolojik özellikler, prognoz ve tedavi yaklaşımlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Öğe Long Term Follow-Up Results of Fibromyalgia Patients(Trakya Üniversitesi, 2016) Zencirkıran, Murat; Bardakçı, Mert; Pamuk, Ömer NuriAims: Fibromyalgia is a chronic musculoskeletal syndrome of which the main symptoms are chronic widespread pain, debility and fatigue. This is an ailment that is seen 1-2% in general population, mostly in women. Most of the fibromyalgia patients are consulting to health care providers, have examinations made and getting chronic pain treatments. However, there is no sufficient data in the literature concerning long term follow-up of the fibromyalgia patients. Therefore in our study, we aimed to evaluate long term follow-up results of the patients formerly diagnosed as fibromyalgia. For this purpose, we aimed to evaluate our patients’ latest status, to diagnose whether any pain to continue, to determine if there is any autoimmune inflammatory disease developing and to assess whether they have taken a treatment or not. Methods: Seventy four female patients diagnosed fibromyalgia between the years 2003-2008 were taken to our study (Mean of age: 44.5+11.3). In the year of 2015, all of the patients are reached out and questioned about their complaints and treatments. In our study, chi-square test is used in the comparison of the categorical data (Fisher Exact test if necessary) and unpaired t test is used in the comparison of constant variables.Results: Sixty one of the patients (82.4%) remarked that their widespread pain complaints continued. Only 12 patients (16.2%) remarked that they are under follow-up of a rheumatology or physiotherapy and rehabilitation clinic because of their widespread pain or a rheumatologic disease. The percentage of patients who get treatment regularly because of the widespread pain was found 21.6% (16 patients). During the period of follow-up none of the patients developed any autoimmune inflammatory disease.Conclusion: In the group which the fibromyalgia complaints continue; scores of numbness, lassitude and somatization were found significantly high. Despite that regular treatment ratio was relatively low and the ratio of follow-through to treatment was higher in the smoker and well educated groupÖğe Lupusun deri bulgularının Türkçe revize edilmiş kutane lupus eritematozus hastalık alan ve şiddet indeksi ile değerlendirilmesi(2014) Ürün, Yıldız Gürsel; Dönmez, Salim; Pamuk, Ömer Nuri; Arıcan, ÖzerAmaç: Lupus eritematozuslu (LE) hastaların deri bulgularını değerlendirmek amacıyla kutane lupus eritematozus hastalık alan ve şiddet indeksi (KLASİ) kullanılmaktadır. Son yıllarda daha objektif değerlendirme sağlayan revize edilmiş kutane lupus eritematozus hastalık alan ve şiddet indeksi (RKLASİ) geliştirilmiştir. Ancak ölçeğin kullanımıyla ilgili yeterince çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmadaki amacımız, RKLASİyi Türkçeye çevirerek klinik kullanımını artırmak ve KLASİyi etkileyen faktörlerin RKLASİ üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Ölçek, uluslararası çeviri basamakları izlenerek Türkçeye çevrildi. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesine başvuran toplam 93 LE hastası çalışmaya alındı. Hastaların sosyo-demografik ve klinik özellikleri kayıt edildi. Deri bulguları RKLASİ ile hesaplanarak aktivite ve hasar skoru olmak üzere iki ayrı skor elde edildi. Elde edilen skorlar ile hastaların yaşları, cinsiyetleri, hastalık süreleri, yüz tutulumları, LE alt tipleri ve antinükleer antikor, Anti-Ro/SS-A antikor, Anti-La/SS-B antikor pozitiflikleri arasındaki ilişkiler değerlendirildi. Bulgular: Ortalama aktivite skoru 2,59±2,88, ortalama hasar skoru 0,81±1,88 olarak bulundu. Yaş grupları arasında aktivite ve hasar skoru karşılaştırıldığında anlamlı istatistiksel bir fark saptanmadı. Erkek hastalarda hasar skorunun kadın hastalara göre anlamlı derecede yüksek olduğu gözlendi. Aktivite skoru, hastalık süresi üç yıldan fazla olan hastalar ile yüz tutulumu olan hastalarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek saptandı. LE alt tipleri ile aktivite ve hasar skoru arasında anlamlı istatistiksel bir fark bulunamadı. RKLASİ hasar skoru Anti-La/SS-B antikor pozitif hastalarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek saptandı. Sonuç: RKLASİ LEli hastaların deri bulgularını değerlendirmek için kullanılabilecek uygun bir skorlama sistemidir. Bu ölçekte elde edilen skorlar cinsiyete, hastalık süresine ve yüz tutulumu olup olmamasına göre değişkenlik gösterebilmektedir. (Türkderm 2014; 48: 208-14)Öğe Selektif ve nonselektik nonsteroid antiinflamatuar ilaçlara düşük doz aspirin eklenmesinin böbrek fonksiyonları üzerine etkileri(Trakya Üniversitesi, 2004) Pamuk, Ömer Nuri; Çakır, NecatiRomatoid artritii (RA) hastalarda aterosklerotik kardiyovasküier hastalık sıklığı artmıştır. RA tedavisinde nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) sıklıkla kullanılmasına karşın, hem selektif hem de nonselektif NSAİİ'lann antitrombosit etkileri yeterli olmadığından eş zamanlı düşük doz aspirin (DDA) kullanılması önerilmektedir. Çalışmamızda selektif ve nonselektif NSAli'lara DDA eklenmesinin böbrek fonksiyonları ve kan basıncı üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Çalışmaya Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoioji Bilim Dah'nda RA, osteoartrit ve psöriatik artrit tanılarıyla izlenen, en az 1 hafta süreden beri düzenli olarak celecoxib (400 mg/gün) ve indometazin (150 mg/gün) kullanan 14'er olgu alındı. Her iki gruba da önce 1 hafta 100 mg, sonrasında ise yine 1 hafta süreyle 300 mg aspirin verildi. Başlangıçta, ilk ve ikinci hafta sonunda serum kreatinin, ürik asit, elektrolit düzeyleri ile 24 saatlik idrarda kreatinin klirensi (KrKI), ürik asit ve elektrolit değerleri ölçüldü, hastaların kan basınçları takip edildi. indometazin grubunda hem ilk hem de ikinci hafta sonunda başlangıca göre anlamlı düzeyde ortalama serum kreatinininde artış KrKI'nde ise azalma gözlendi (tüm p değerieri<0.05). Celecoxib grubunda ise DDA eklenmesi ile kreatinin düzeyi ve KrKI'de anlamlı değişiklik gözlenmedi. İkinci hafta sonunda KrKI'nde >%20 azaima saptanan hasta oranı indometazin grubunda celecoxib grubundan anlamlı fazlaydı (%42.9'ye karşın %0, p=0.016). Başlangıçtan ikinci haftanın sonuna kadar ortalama serum kreatinin (p=0.017) ve KrKI'ndeki (p=0.007) değişim indometazin grubunda celecoxib grubundan daha fazlaydı. Ayrıca, indometazin grubunda iik hafta sonunda 48sistoiik kan basıncı değerleri (p=0.006), ikinci hafta sonunda ise serum ürik asit düzeyleri (p=0.01 1) başlangıca göre anlamlı yükselmişti. Çalışmamızda, DDA eklenmesi ile indometazin grubunda kısa dönemde böbrek fonksiyonlarında aniamlı düzeyde bozulma gözlendi. Çalışmaya göre ceiecoxib alan hastalar DDA'in böbrek üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmuş görünmektedir. Sonuçta riskli hastalarda DDA ile NSAİİ birlikte kullanımı gerektiğinde seiekiif inhibitörlerin seçimi böbrek fonksiyonları açısından daha uygun görünmektedir. Anahtar Kelimeler: Nonsteroid antiinfiamatuvar ilaçlar, Siklooksijenaz 2 inhibitörleri, Romatoid artrit, Ceiecoxib, Aspirin 49Öğe T Helper 17 cytokine profile in psoriatic arthritis and their relations with clinical findings(2014) Kayıkçı, Ömür; Pamuk, Ömer Nuri; Pamuk, Gülsüm Emel; Arıcan, Özer; Dönmez, SalimAmaç: Psoriatik artritli (PsA) hastalarda inflamatuvarhastal ı klarda önemli rol oynad ı ğ ı dü şünülen T helper 17grubu sitokin profilini, kemik yapı m ı ve y ı k ı m ı için gerekliolan Wnt yola ğ ı n ı ve osteoklastogenez parametrelerinide ğ erlendirdik.Materyal ve Metot: Çal ı şmaya 48 PsA hastası , 20psoriazis hastası ve 19 sa ğ l ı kl ı kontrol dahil edildi. Has-talar ı n klinik bulguları hastane kay ı tları ndan elde edildi.Bir dermatolog psoriasis area severity index (PASI)skorları n ı hesaplad ı . ESH, CRP ölçüldü. T helper grubusitokinler (IL-17, IL-22, IL-23), Wnt yola ğ ı inhibitörüDKK-1, osteoklastogenez belirteci soluble RANKL düzey-leri ELISA ile ölçüldü.Bulgular: PsA grubunda, IL-17 düzeyleri psoriazis vecontrol gruplar ı ndan anlaml ı dü ş üktü (p de ğ erleri, 0,005ve <0,001). Kontrol grubundaki IL-22 düzeyleri PsAhastalar ı ndan anlaml ı yüksekti (p=0,001). PsAve psoria-zis gruplar ı n ı n IL-23 düzeyleri kontrollerden anlaml ıdü ş üktü (p de ğ erleri, s ı ras ı yla, <0,001 and 0,014).Kontrol grubundaki sRANKL düzeyi, hem PsA hem depsoriazis grupları ndan anlaml ı yüksekti (p values <0.001).Bütün grupları n serum DKK-1 düzeyleri benzerdi. PsAlihastalardaki ş i ş eklem say ı sı IL-17 (r=0,53, p<0,001),DKK-1(r=0,3, p=0,04), ve PASI skorlar ı yla korreleydi.Sonuç: PsA li hastalarda Th17 grubu sitokinlerin dahadü ş ük oldu ğ unu bulduk. Th17 grubu sitokin olan IL-17,PsAde aktivitenin göstergesi olan hassas eklem say ı -sı yla; ve IL-22 osteoklastogenez belirteci olan sRANKLile korrele idi.