Yazar "Molla, Sebahat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Edirne merkezindeki ilkokul öğrencilerinde kaygı düzeyleri ve sosyo-demografik özelliklerle ilişkisi(Trakya Üniversitesi, 1999) Molla, Sebahat; Saltık, AhmetIV ÖZET Ruh Sağlığı, DSÖ'ünce yapılan "Sağlık, yalnızca hastalık ya da bedensel sakatlıkların bulunmaması demek olmayıp; aynı zamanda, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik durumudur" biçimindeki sağlık tanımındaki 3 temel öğeden biridir ve ülkenin geleceği olan çocukların ruh sağlığının korunması büyük önem taşımaktadır. Ruh sağlığının bozulmasında kaygı önemli bir risk etmenidir. Kaygının araştırılarak, risk altında bulunan kişilere -psikolojik- yardım sağlanması, toplumda ruh sağlığı bozukluklarının oluşmasını azaltacaktır. Bu doğrultuda; sağlıklı bir topluma sahip olabilmek için konunun çocukluk döneminde ele alınması gerektiğini düşünerek olası risk etmenlerini ortaya koymaya çalışan "Edirne Merkezi'ndeki 9-12 Yaş Grubu 3., 4.ve 5. Sınıf İlköğretim Öğrencileri'nde Kaygı Düzeylerini ve Sosyo-demografik Özelliklerle İlişkileri" belirlemeye yönelik bir çalışma yapılmıştır. Edirne merkezindeki tüm ilköğretim okullarında (toplam 20 adet) bulunan 3., 4. ve 5. sımf öğrencilerinden, sınıf ve cinsiyete göre katmanlanarak rasgele seçilen 1 007 öğrenci ve bu öğrencilerin anne ve / veya babalan araştırmaya alınmıştır. Çalışma grubuna, sınıflarında 50 soruluk bir anket ve 20 soruluk Çocuklar İçin Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin (ÇSDSKÖ) Sürekli Kaygı Formu araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Aynca doğru ve güvenilir bilgi elde edebilmek amacıyla, öğrencilere verilen anket formunun benzeri ve Spielberger Yetişkinler İçin Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin (YSDSKÖ) Sürekli Kaygı Formu öğrenciler aracılığıyla anne ve / veya babaya da gönderilmiştir. Elde edilen veriler araştırmacı tez danışmanı ile değerlendirilmiştir. Öğrencilerin kaygı düzeyi 2'li konvansiyonel tekniklerle olası risk etmenleriyle ilişkilendirilmeye çalışılmış, kaygı düzeyindeki değişimi (varyasyonu) açıklamada çoklu regresyon tekniğinden de yararlanılmıştır. Öğrencilerin kaygı skoru 45.4 ± 10.5 (26-45-74, % 95 GA : 44.8-46.1), anne ve babaların kaygı skorları sırasıyla; 42.6 ± 7.8 (20-43-76, % 95 GA : 42.1-43.1) ve 39.6 ± 7.4'tür (21-39-72, % 95 GA : 39.2-40.1). Çocuk-anne ve babanın kaygı düzeyleri arasındaki ilişki zayıftır. Ancak anne ve babanın kaygı düzeyleri arasında orta derecede ilişki ve annenin kaygı düzeyinin babanın kaygı düzeyinden daha yüksek olduğu, öğrencinin okuduğu sımf düzeyi düştükçe kaygı düzeyinin arttığı gözlenmektedir (F=2 1.020, p=.000). 3-9. çocuk olarak doğmak, gecekondu tipi evde oturmak, kendine ait odası olmamak ve odasını kardeşleriyle paylaşıyor olmak da kaygı düzeyini yükseltmektedir. Annenin eğitim düzeyi düştükçe öğrencinin kaygı düzeyinde yükselme olduğu (F=7.186, p=.000); babası ilkokul bitirmiş olanların, babası lise ve yüksekokul bitirmiş olan öğrencilere göre daha yüksek kaygılı olduğu (F=4.725, p=.000) gözlenmiştir. Annesi evhanımı olanların yüksek öğrenimli memur olanlara göre ve babası işçi, serbest meslek mensubu, lise ve daha az öğrenimli memur olanların yüksek öğrenimli memur olanlara göre daha yüksek kaygılı olduğu bir başka sonuçtur (sırasıyla; F=2.644, p=.022 ve F=4.070, p=.003). Kreşe gitmemenin, kardeşiyle ilişkilerinin pek iyi olmamasının öğrencilerin kaygı düzeyini artırdığı dikkati çekmektedir. Halen ve önceden tırnak yeme, gece altını ıslatma sorunu olan, arkadaş ve çevresiyle sorun yaşayan öğrencilerin kaygı düzeyi, böylesi sorun yaşamayan öğrencilerinkinden yüksektir. Önceden gece altım ıslatma sorunu yaşayan öğrencilerinhalen bu sorunu yaşayan öğrencilere göre ve okul fobisi yaşayan öğrencilerin bu tür sorun yaşamayanlara göre kaygı düzeyinin daha yüksek olduğu kestirilmiştir. Önceden ve halen anababası tarafından dövülen, anababası kavga eden ve eviçi şiddet yaşayan öğrencilerin kaygı düzeyi de yüksektir (sırasıyla: F=32.642, p=.000; t=3.28, p=.001 ve t=3.91, p=.000). Anababanın yaklaşımı da öğrencinin kaygı düzeyini etkilemektedir. Anababası kendilerine sevecen yaklaşmayan, babası çok sert davranan öğrencilerin kaygısı; anababası kendilerine karşı ılımlı olmayan, babası müdahaleci, aşın koruyucu olan öğrencilerin kaygı düzeyinden daha yüksektir. Anababası tarafindan savsaklanan, yetersiz bakım gören ve ailesi maddi sıkıntı yaşayan öğrencilerin kaygı düzeyi bu tür sorun yaşamayanlara göre daha fazladır (sırasıyla: t=3.48, p=.001; t=3.17, p=.002 ve t=5.56, p=.000). Ayrıca ders başarısı orta ve kötü düzeyde olanların, öğretmeni kendilerine çok sert davranan, ılımlı ve sevecen olmayan öğrencilerin kaygı düzeyinin daha yüksek olduğu dikkati çekmektedir. Kaygı düzeyini açıklamada potansiyel gözüken etmenlerin katılımıyla çoklu regresyon analizi sonucunda öğrencilerin kaygı düzeyinin okul fobisi sorununun olup olmamasından, ailede maddi sıkıntı yaşanıp yaşanmamasından, okuduğu sınıf düzeyinden, anababası tarafindan dövülüp dövülmemesinden, kardeş ilişkilerinin iyi olup olmamasından, tırnak yeme sorununun olup olmamasından ve annenin eğitim düzeyinden azalan sırayla etkilendiği gözlenmektedir. Farklı sosyoekonomik, ekinsel (kültürel) ve aile yapısında bulunan öğrencilerin cinsiyet, sınıf, anababanın eğitim düzeyleri, meslekleri, anababa ve öğretmenin çocuğa karşı tutumları gibi özellikleri ile kaygı skorları yerli ve yabancı diğer araştırıcıların bulguları ile karşılaştınlmıştır. Bu doğrultuda; ailenin sosyo-ekonomik yapısının, aile içindeki sorun ve şiddetin, anababanın ve öğretmenin çocuğa karşı yaklaşım ve eğitiminin çocuğun kaygı düzeyini önemli derecede etkilediği gözlenmektedir. Konu, çocukların ruh sağlığının korunması ve oluşabilecek bozuklukların erken tanı ve sağaltımına olanak verdiği için, çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ailelere, öğretmenlere ve sağlık sistemine bu alanda önemli görevler düşmektedir. Çocukların toplu olarak bulunduğu yerlerde hekim, sosyal hizmet uzmanı, psikolog gibi çalışanların görevlendirilmesi ve yapılacak araştırmalarla riskli çocukların ve risk etmenlerinin bulunarak yardım sağlanması; çocuklara yönelik koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin 1. BasamağYnın bu okullarda örgütlenerek başlatılması önerilmektedir. Anahtar sözcükler : Sürekli kaygı, ilkokulda kaygı, çocukta kaygı, kaygının sosyo-demografik belirtileri, Spielberger Kaygı Ölçeği.Öğe Üniversite öğrencilerinde Ramazan dönemi oruç tutma davranışının benlik saygısı, sigara ve alkol kullanımına etkileri(2005) Molla, Sebahat; Çalıyurt, Okan; Abay, Ercan; Vardar, ErdalAmaç: Ramazan döneminde oruç tutma Müslümanlar için bir görevdir. Oruç tutma sırasında güneşin doğuşu ve batışı arasındaki dönemde Müslümanlar yemez, içmez, sigara kullanmaz ve cinsel ilişkiye girmezler. Oruç tutmanın birçok olumlu ve olumsuz tıbbi ve psikolojik etkileri bildirilmiştir. Bu çalışmada üniversite öğrencileri arasında Ramazan dönemi oruç tutmanın sigara ve alkol kullanımına olan etkileri araştırılmıştır. Ayrıca Ramazan döneminde oruç tutmanın benlik saygısına olası yansımaları ve bu durumun sigara ve alkol kullanımına etkileri değerlendirilmiştir. Yöntem: Toplam 198 Sağlık Meslek Yüksekokulu öğrencisine sosoyodemografik bilgi formu ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği kullanılarak tarama yapılmıştır. Bulgular: Ramazan döneminde sigara kullanımının hem kız hem de erkek öğrencilerde azaldığı gözlenmiştir. Sigara kullanımının benlik saygısı üzerine olumsuz etkileri oruç tutan öğrencilerde gösterilmiştir. Diğer yandan benlik saygısı ile Ramazan'da oruç tutma arasında bir ilişki saptanamamıştır. Sonuç: Ramazan döneminde oruç tutma davranışının sigara kullanımını azaltması ve diğer yandan da benlik saygısının sigara kullanımı ile olumsuz yönde etkilenmesi. Ramazan döneminde bu maddeye bağımlığı olanları değerlendirmede oruç tutma davranışının sorgulanması ve göz önüne alınmasının önemini ortaya çıkartmaktadır.