Yazar "Memişoğlu, Serdar" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çocukların radius distal metafiz kırıklarının tedavisinde kapalı redüksiyon sonrası perkütanöz kirschner teli uygulanan ve uygulanmayan olguların klinik ve radyolojik karşılaştırılması(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2008) Memişoğlu, Serdar; Sarıdoğan, KenanRadius distal metafizer bölge kırıkları, çocukluk çağında en sık görülen (%20.2) kırıklardır ve konservatif tedavi sırasında yüksek oranda kayma riski gösterirler. Çalışmanın amacı; redeplasman açısından yüksek riskli kırıklarda, kapalı redüksiyon sonrası perkutanöz K teli uygulanmasının radyolojik ve klinik sonuçlar üzerine olan etkisini belirlemekti. Retrospektif olarak yapılan bu çalışmada, 40 olgu 2 gruba ayrılarak incelendi. Kapalı redüksiyon sonrası, Grup 1'deki olgularda (n=20) K teli uygulanırken, grup 2'deki olgularda (n=20) sadece alçı tespiti uygulandı (Grup 2). Ortalama takip süresi 20 ay idi. Karşılaştırılan klinik ve radyolojik parametreler; ağrı, ekstremite deformitesi, el bileği eklemi hareket açıklığı, kırık fragmanlar arasında açılanma, distal radial epifiz açısı ve translasyon idi. Redeplasman oranının grup 1'de %10 iken grup 2'de %50 olması K teli ile tespit yapılmasının redüksiyon devamlılığında olumlu etkisi olduğunu göstermiştir (p=0,014). Yaş (p=0,289), cinsiyet (p=0,264) ve redüksiyon kalitesinin (p=0,970) redeplasman üzerine etkisi saptanmadı. Evre 3 (%50-100) ve evre 4 (>%100) translasyon (p=0,003), eşlik eden ulna kırığı(p=0,016) ve kırık çizgisi ile epifiz çizgisi arasındaki mesafenin 11-20 mm (p=0,043) olmasının redeplasman riskini arttırdığı görüldü. Son poliklinik kontrollerinde yapılan değerlendirmeler sonucunda her iki grup arasında radyolojik parametreler ve klinik sonuçlar açısından anlamlı fark saptanmadı (p> 0,05). Sonuç olarak; yaptığımız çalışma, distal metafizer radius kırığı olan çocuklarda K teli ile tespit yapılmasının, ilk 3 haftalık erken takiplerde redeplasmanı önlediğini ancak ortalama 20 aylık uzun dönem takipler sonucunda herhangibir üstünlüğünün olmadığını göstermiştir.Öğe Tümör rezeksiyon protezi uygulanan kemik tümörlü olgularda fonksiyonel sonuçlar(2008) Yalnız, Erol; Çiftdemir, Mert; Memişoğlu, SerdarAmaç: Bu çalışmada çimentolu modüler tümör rezeksiyon protezi ile tedavi edilen ekstremite kemik tümörlü olguların fonksiyonel sonuçları değerlendirildi. Çalışma planı: Kemik tümörlerine yönelik geniş rezeksiyon ve çimentolu tümör endoprotezi ile rekonstrüksiyon uygulanan 23 hasta (12 erkek, 11 kadın; ort. yaş 49; dağılım 14-81) incelendi. On iki hastada (%52.2; ort. yaş 63.5) metastatik, 11’inde (%47.8; ort. yaş 38) primer tümör vardı. Tümörler en sık femurda (n=17) görüldü; beş olguda humerus tutulumu vardı. Tüm olgularda çimentolu TMTS (Turkish Musculoskeletal Tumor Society) tümör rezeksiyon protezleri kullanıldı. Fonksiyonel sonuçlar MSTS (Musculoskeletal Tumor Society) skorlama sistemi ile değerlendirildi. Ortalama takip süresi 24 ay (dağılım 1-108 ay) olarak belirlendi (primer tümörlü grupta 30 ay; metastatik tümörlü grupta 3 ay). Sonuçlar: Yedi hastada (%30.4) ameliyat sonrası dönemde komplikasyon gelişti. Bunların üçü lokal nüks idi. Takip dönemi içinde 11 hasta tümöre bağlı nedenlerle kaybedildi; üç hastada uzak metastaz gelişti; dokuz hastada ise tümör bulgusuna rastlanmadı. Sağkalım primer tümörlü grupta anlamlı derecede fazlaydı (p<0.001). Tüm olgular ameliyat sonrası dönemde desteksiz yürüyebiliyordu. Yaşayan olgularda ortalama MSTS skoru %58.9 (dağılım %40-%90) bulundu. Primer tümörlü grubun MSTS skorları (ort. %71.5, dağılım %60-%90) metastatik tümörlü gruba (ort. %47.4, dağılım %40-%73) göre anlamlı derecede yüksekti (p<0.001). Çıkarımlar: Tümör rezeksiyonu sonrası kemikte geniş segmenter defekt oluşan durumlarda, çimentolu modüler endoprotezin uygun bir tedavi seçeneği olduğunu ve fonksiyonel sonuçlarının özellikle primer tümörlerde tatmin edici olduğunu düşünüyoruz.Öğe Which classification system is more useful for intertrochanteric fractures? AO/ASIF or Jensen?(2008) Memişoğlu, Serdar; Eşkin, Deniz; Yamak, Erkan; Gürbüz, Aydın; Sarıdoğan, Kenan; Dülger, HakanAmaç: Bu çalışmanın amacı AO/ASIF and Jensen sınıflama sistemlerinin gözlemcilerin kendi içindeki (intraobserver) ve gözlemciler arası (interobserver) uyumunu saptamak ve deneyimli ve deneyimsiz ortopedik cerrahlar tarafından uygulandığındaki uyumu kıyaslamaktı. Hastalar ve Yöntemler: Altmış intertrokanterik femur kırığına ait ön-arka ve yan radyografiler, iki gruba (G1, G2) ayrılmış 10 ortopedik cerrah tarafından üçer ay ara ile AO ve Jensen sınıflamaları kullanılarak incelendi ve sınıflandırıldı. Her grupta beş cerrah vardı. Grup 1'dekiler beş yıldan daha az, Grup 2'dekiler 10 yıldan daha fazla deneyimli idiler. İntraobserver ve interobserver varyasyonların belirlenmesinde Kappa istatistiksel analizi kullanıldı. Bulgular: Alt grupları kullanılmadan yapılan AO sınıflaması için intraobserver uyum kappa değeri 0.67 (0.47-0.90), interobserver uyum kappa değeri 0.42 (0.10-0.73) olarak bulundu. Jensen sınıflaması için intraobserver uyum kappa değeri 0.57 (0.35-0.80), interobserver uyum kappa değeri 0.30 (0.10-0.60) olarak bulundu. Altgruplar kullanılarak yapılan AO sınıflama sistemi için intraobserver uyum kappa değeri 0.49 (0.21-0.81) ve interobserver uyum kappa değeri 0.23 (0.09-0.51) olarak bulundu. Sonuç: Bu çalışmada, kullanılan sınıflama sistemlerinin dezavantajlarının olmasına karşın, intertrokanterik kırıklarda alt gruplar kullanılmadan yapılan AO sınıflamasının, Jensen ve alt gruplar kullanılarak yapılan AO sınıflamasına göre daha kullanılabilir olduğu gösterilmiştir.