Yazar "Maraş, Tuba" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe MiR-155, let-7c ve miR-433 mikro-RNA ekspresyonlarının down sendromlu bireylerde konjenital kalp hastalıklarına etkisinin araştırılması(Trakya Üniversitesi, 2023) Maraş, Tuba; Yalçıntepe, SinemDown sendromu (DS), 21. Kromozomun tam veya kısmi bir kopyasının fazlalığından kaynaklanan bir durumdur (Trizomi 21). DS, bilişsel bozuklukların en yaygın genetik nedenidir ve kraniyofasiyal anomaliler, konjenital kalp hastalığı, gelişimsel gecikmeler, immun yetmezlik, kısa boy, hipotoni gibi geniş bir yelpaze ile karakterizedir. Ayrıca, otoimmün hastalıklar, epilepsi, işitme ve görme problemleri, hematolojik bozukluklar, hipotiroidizm ve Alzheimer gibi çeşitli tıbbi durumların artmış riski de mevcuttur. DS yaygınlığı, çalışma popülasyonuna ve kullanılan tanısal yöntemlere bağlı olarak yaklaşık 800 doğumda bir olarak tahmin edilmektedir. DS riski anne yaşıyla artar ve ileri anne yaşı yaklaşık %10 oranında DS gebeliklerinden sorumludur. Trizomi 21 gebeliklerinin çoğu düşük veya ölü doğumla sonuçlanır ve etkilenen fetüslerin yaklaşık %80'i doğum zamanına kadar hayatta kalamaz. DS'nin moleküler patogenezi karmaşıktır ve tam olarak anlaşılmamaktadır, ancak "gen dozu" hipotezi en yaygın kabul edilen teoridir. Bu hipotez, ekstra kromozom 21'in gen ekspresyon seviyelerinde %50'lik bir artışa neden olduğunu ve DS fenotipi ile ilişkili genlerin dengesini bozduğunu öne sürmektedir. Kromozom 21'de 400'den fazla gen bulunmaktadır ve bu genlerin aşırı ifadesi, DS'nin karakteristik özelliklerinden sorumlu olabilir. Kodlamayan RNA'lar (ncRNA'lar), protein kodlamayan RNA molekülleri olup, gen ekspresyonu ve hücresel süreçlerde önemli düzenleyici roller oynarlar. Mikro-RNA'lar, gen ekspresyonunu düzenlemede önemli bir rol oynayan protein kodlamayan RNA molekülleridir. İnsan genomunun sadece %3'ünü oluşturmalarına rağmen, yüzlerce mRNA'yı hedefleyebilirler. İnsan 21. Kromozomundan ifade edilen beş miRNA bulunmaktadır ve DS fenotipi ile ilişkili dokularda miR-99a, let-7c ve miR-125b-2'nin aşırı eksprese olduğu gösterilmiştir. Çalışmamızda DS'lu bireylerin en yaygın fenotipi olan konjenital kalp hastalığının oluşmasında etkili olduğu varsayılan 3 mikro-RNA'nın (miR-155, miR-433 ve let-7c) Real-Time PCR yöntemi kullanılarak ekspresyonlarının araştırılması amaçlanmıştır. Trakya Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı'ndan ve Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı'ndan DS'lu konjenital kalp hastalığı olan (Grup A) ve DS'lu ancak konjenital kalp hastalığı olmayan (Grup B) hastalardan ve kontrol grubu (Grup C) olarak sağlıklı bireyler çalışmamıza dahil edilmiştir. Çalışmamız sonucunda istatistiksel analizler, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik ve Tıbbi Bilişim Anabilim Dalı'nda SPSS 20.0 (Lisans No: 10240642) paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık sınır değeri olarak p<0.05 kabul edilmiştir. miR-155 ve let-7c'nin plazma ifade düzeyleri ?ct değerleri kullanılarak hesaplandı. Ancak, miR-433'ün plazmada yeterli miktarda ifade edilmediği gözlemlendi. İstatistiksel analiz sonuçlarına göre, miR-155 ekspresyonu açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p=0,392). Aynı şekilde, let-7c'nin ifadesi de gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermedi (p=0,248). Bu nedenle, A grubu ile B ve C grupları arasında mikro-RNA'ların ifade düzeyleri açısından anlamlı bir fark tespit edilmedi. Çalışmamızda, miR-433'ün ?ct değerlerinin hesaplanamamasının, bu mikro-RNA'nın plazmada yeterli miktarda ifade edilmediği olasılığını gösterdiğini düşünüyoruz. miR-433'ün kalp gelişimini etkileyebileceği ve kalp dokusunda ifade edildiği literatürde bildirilmiştir. Ancak, plazmada ifade edilmediği veya çok düşük düzeyde ifade edildiği tahmin edilmektedir. Çalışmamızda, DS'lu bireylerin konjenital kalp hastalığı gelişiminde etkili olduğu düşünülen miR-155 ve let-7c'ye odaklandık. Ancak, bu mikro-RNA'ların ifade düzeylerinde çalışma gruplarımız arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Bu bulgular, çalışmamıza dahil edilen mikro- RNA'ların DS'lu bireylerde kalp gelişimi üzerinde doğrudan etkisinin önemini vurgulamak için yeterli olmamakla birlikte daha ileri ve kapsamlı çalışmalar gerekmektedir.