Yazar "Kostak, Melahat Akgün" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 21
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 3-6 Yaş Grubu Çocukların Uyku Alışkanlıklarının Belirlenmesi(2016) Bilsel, Ayşegül; Kocaaslan, Esra Nur; Kostak, Melahat Akgün; Mutlu, AyselAmaç: Çalışma 3-6 yaş grubundaki çocukların uyku alışkanlıklarını ve etkileyen faktörleri belirlemekamacıyla yapıldı. Materyal ve Metod: Tanımlayıcı tipteki çalışma bir üniversite hastanesinin çocuk kliniklerinde yatan 3-6 yaş grubunda çocuğa sahip 189 anne ile gerçekleştirildi. Araştırmanın verileri, aile ve çocuğun sosyo-demografik özellikleri ve uyku alışkanlıkları ile ilgili sorulardan oluşan "Anket Formu" ile toplandı. Veriler yüzdelik, ortalama, standart sapma ve ki- kare testi ile analiz edildi. Bulgular: Çocukların yaş ortalaması 4.3±1.0 idi ve %30.7'sinin kronik hastalığı vardı Çocuklar geceleri 9.7±1.4 saat uyuyor, hafta içi 21.9±1.05'da, hafta sonu 22.24±1.06' da yatıyorlardı. Çocukların %42.3'ü kendi başına, %24.3'ü anneyle birlikte yatarak uyuyordu. Çocukların %11.6'sı anneyle aynı yatakta, %10.1'i ise anne-babayla aynı yatakta uyuyordu. Çocukların %37.1'inin uyuma sırasında bir objeye gereksinim duyduğu, bunun %69.5'inin oyuncak ve %14.5'inin anneye dokunma olduğu belirlendi Çocukların %10.6'sı uykuya dalmakta güçlük çekiyor, %29.1'i uyku sırasında yatağını ıslatıyor, %20.6'sı kabus görüyordu. Çocukları az uyuduğunda %49.7'sinde hırçınlık/sinirlilik, %43.4'ünde ağlama görüldüğü anneler tarafından ifade edildi. Çocukların yaşları ile gündüz uyumaları ve uyudukları yer arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0.05). Üç-dört yaşındaki çocuklarda gündüz uyuma ve anne ile aynı odada kendi yatağında uyuma oranı daha fazlaydı. Sonuç: Bu çalışmada, çocukların yatma saatlerinin geç ve uyku sürelerinin az olduğu, çeşitli uyku sorunları yaşadıkları, bir kısmının annebabalarıyla aynı odada ve aynı yatakta yattıkları belirlendiÖğe Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Hemşirelerin Araştırma Sonuçlarını Klinik Uygulamalarda Kullanım Engelleri(2022) Kocaaslan, Esra; Kostak, Melahat Akgün; Ünsar, Serap; Dinçkol, Refiye Zafer; Er, NurayAmaç: Bu çalışma, araştırma sonuçlarının klinik uygulamalara yansıtılmasındaki engeller ve etkileyen faktörleri belirlemek amacı ile yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı-kesitsel tipteki araştırmanın örneklemini, bir üniversite hastanesinde çalışan 136 hemşire oluşturdu. Veriler, “Bilgi Formu” ve “Hemşirelik Araştırmalarından Yararlanmada Engeller Ölçeği” kullanılarak toplandı. Bulgular: Hemşirelerin %86’sı kadın, yaş ortalaması 30,79±6,2 yıl ve %54,4’ünün lisans mezunu olduğu belirlendi. Hemşirelerin %48,5’inin yabancı dil bildiği, %53,7’sinin çalıştığı bölümü isteyerek seçtiği, %20,6’sının mesleki bir derneğe üye olduğu belirlendi. Hemşirelerin “Hemşirelik Araştırmalarından Yararlanmada Engeller Ölçeği” puan ortalaması 1.81±0.74 idi. Hemşirelerin, araştırma sonuçlarını kullanımı ile ilgili engellerinin; araştırmaları okumak için yeterli zaman olmaması (%65,4), hemşirelerin kendilerini uygulamaları değiştirmek için yeterli güce sahip görmemesi (%39,0), yeni fikirleri uygulamak için yeterli zaman olmaması (%38,2) ve araştırmaların genellikle yabancı bir dilde yayınlanması (%37,5) olduğu belirlendi. Hemşirelerin eğitim durumu, çalıştıkları bölümü isteyerek seçme, yabancı dil bilme ve bir mesleki derneğe üye olma durumları hemşirelik uygulamalarında araştırma sonuçlarını kullanma durumlarını etkiledi (p<0,05). Sonuç: Hemşirelerin araştırma sonuçlarını uygulamada kullanma ile ilgili engellerinin olduğu belirlendi. Hemşirelere güncel/kanıta dayalı araştırma sonuçlarını takip etme ve bu sonuçları klinik uygulamada kullanmaları konusunda, oryantasyon sürecinde ve hizmet içi eğitim programlarında farkındalık kazandırılması ve yöneticiler tarafından kurumsal desteğin sağlanması önerilmektedir.Öğe Care Problems of Parents Who Have Children with Gastrostomy at Home(2018) Semerci, Remziye; Kostak, Melahat Akgün; Güray, ÖzlemAim: This study was planned to determine the care burden of parents who had child with gastrostomy and affecting factors. Methods: This descriptive and cross sectional study was conducted between April 15th and July 15th, 2017 with 34 parents in pediatric surgery unit at Trakya University Hospital. Data was collected by ‘Survey Form’ and ‘Burden Interview’. Results: The mean age of the children was 9.91±5.26, duration of gastrostomy was 4.65±2.64 years. All of participants were mothers. Mothers’ ‘Burden Interview’ total scores was 35.20±10.54. Burden of mothers were; 11.8% ‘Less’, 52.9% ‘Medium’, 32.4% ‘High’ and 2.9% ‘Extreme’. Most of the mothers (94.1%) were taken information about gastrostomy care. Most of the mothers (82.4%) experienced problems related to gastrostomy care and mothers who experienced problems had more care burden (p=0.033). Mothers who experienced problem related leaking at tube site and who do not know what to do if a problem takes place about gastrostomy had more care burden (p<0.05). Conclusion: The care burden of the mothers were medium and high level. Care Burden of mothers was affected type of problems that mothers experienced at home, status of intervention yourself to problems. We recommended that education should be planned according to the care burden of parents and the affecting factors must be taken into account in this program, and parents should be visited regularly.Öğe Çocuğunun Kardiyopulmoner Resüsitasyonuna Aile ÜyelerininTanıklığı: Hemşirelik Öğrencilerinin Düşünceleri(2020) Kocaaslan, Esra; Kostak, Melahat Akgün; Semerci, Remziye; Çetinbaş, İsmailGiriş: Bu tanımlayıcı çalışma, hemşirelik öğrencilerinin çocuğunun kardiyopulmoner resüsitasyonuna aile üyelerinin tanıklığı hakkındaki düşüncelerini belirlemek amacıyla yapıldı. Yöntemler: Araştırmanın evrenini 2017-2018 öğretim yılında bir Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde öğrenim gören 487 öğrenci oluşturdu. Araştırmanın verileri, öğrencilerin çocuğunun resüsitasyonuna aile üyelerinin tanıklığı hakkındaki düşüncelerini belirlemek amacıyla geliştirilen “anket formu” ile toplandı. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler ve ki-kare testi kullanıldı. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 19,84±1,85 yıl, %87,7’si kız, %40,9’u birinci sınıfta idi. Öğrencilerin %15’i daha önce resüsitasyon işlemine katılmış, %18,9’u ise resüsitasyon işlemini sadece izlemişti. Öğrencilerin %86,9’unun resüsitasyona ailenin tanıklığı ile ilgili bilgisi yoktu, %61,4’ü işlem sırasında ailenin bulunmaması gerektiğini, %55,6’sı işlem sırasında ailenin bulunmasının sıkıntı yaratacağını belirtti. Öğrencilerin %91,4’ü duygusal tepki verme riskinden dolayı işlem sırasında ailenin bulunmaması gerektiğini, %63,7’si ise kendi aile bireylerinden biri resüsite ediliyorsa yanında olmak istediğini ifade etti. Daha önce resüsistasyon işlemine katılan öğrenciler ve kız öğrenciler, ailelerin işleme tanıklık etmesini istemiyordu (p<0,05). Birinci sınıf öğrencileri, çocuğunun resüsitasyon işlemi sırasında ailesinin bulunmasını daha fazla istedi (p=0,002). Sonuç: Öğrencilerin sınıfı, cinsiyeti, resüsitasyonu bilme durumları ve resüsitasyon işlemine daha önce katılma durumları, aile üyelerinin çocuklarının resüsitasyonuna tanıklıkları hakkındaki görüşlerini etkiledi.Öğe Çocuk Gözüyle Hemşirelik Bakım Kalitesinin Değerlendirilmesi(2021) Semerci, Remziye; Kostak, Melahat Akgün; Çetintaş, İsmail; Kocaaslan, EsraAmaç: Pediatri hemşirelerinin, çocuklara bireyselleştirilmiş bakım sunabilmesi için çocukların memnuniyetlerini ve hemşirelikbakımını çocuk gözünden değerlendirmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı çocuk gözü ile hemşirelik bakım kalitesinideğerlendirmektir.Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki çalışma, bir üniversite hastanesinde tedavi gören 7-13 yaşındaki 164 çocukla yürütüldü. Veriler‘Tanıtıcı Bilgi Formu’ ve ‘Çocukların Gözü ile Bakım Kalitesinin Değerlendirilmesi Ölçeği’ ile toplandı. Veriler tanımlayıcıistatistikler, Mann-Whitney U testi, Kruskal Wallis H, post hoc Bonferroni testi ve Spearman korelasyon testleriyle analiz edildi.Bulgular: Çocukların yaş ortalaması 10.86±2.24, %59.1’i erkek, %40.2’si genel pediatri kliniklerinde tedavi almakta ve %79.9’ununhastane deneyimi vardı. Çocukların %33.5’inin kronik hastalığı vardı. Hastane deneyimi fazla olan, hematoloji/onkoloji kliniklerindeyatan çocukların toplam ölçek puanları ve ‘Psikososyal bakım’ alt boyut puan ortalamaları istatistiksel olarak daha yüksekti (p<0.05).Kronik hastalığı olan çocukların toplam ölçek puan ve alt boyut puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti(p<0.05). Çocukların hastaneye yatış sayısı ile toplam ölçek puanları, ‘Psikososyal Bakım’ ve ‘Fiziksel bakım’ alt boyut puanlarıarasında pozitif yönde ilişki bulundu (p<0.05). Çocukların hastane yatış süreleri ile ‘Psikososyal Bakım’ alt boyut puanları arasındapozitif yönde ilişki vardı (p=0.021).Sonuç: Kronik hastalığı olan, hastane deneyimi olan, hastane yatış sayısı ve yatış süresi fazla olan çocuklar hemşirelik bakım kalitesinidaha iyi olarak belirttiler. Bu sonuçlar doğrultusunda hemşirelerin yatıştan itibaren çocuklara klinik, hastalıkları ve tedavileri ile ilgilibilgilendirme yapmaları, fiziksel bakım dışında da çocukların hastanede eğlenceli vakit geçirmeleri için etkinlikler düzenlemeleri veçocukların gereksinimlerini bütüncül değerlendirmeleri önerilebilir.Öğe Determination of Violence In Cartoon Movies Published In Children's Channels(2014) Temel, Münire; Kostak, Melahat Akgün; Çelikkalp, ÜlfiyeGiriş: Günümüzde önemli bir toplumsal sorun olan şiddet çizgi filmler aracılığıyla çocuklara kolayca aktarılmaktadır.Amaç: Bu çalışmanın amacı, çocuk kanallarında yayınlanan çizgi filmlerdeki şiddet varlığını ve unsurlarını belirlemek,konuya dikkat çekmek ve bu konuda sağlık çalışanlarının farkındalığını arttırmaktır. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki çalışmanınverileri 2012 yılı Haziran ayının ilk haftasında, üç çocuk kanalında rasgele seçilen çizgi filmler, veri toplama formu eşliğindeizlenerek toplandı. Veri toplama formu fiziksel, sözel ve ruhsal şiddet unsurlarını içeren 3 bölümden oluştu. Veriler SPSS 10.0paket programında değerlendirildi. Bulgular: Araştırmada yapılan izlemlerin 62'sinde (%68.9) fiziksel, sözel ve ruhsal şiddetunsurlarından en az biri bulundu. İzlemlerin 43'ünde (%47.8) fiziksel, 38'inde (%42.2) ruhsal, 32'sinde (%35.6) sözel şiddetunsurları tespit edildi. Şiddet görüntüleri süre olarak incelendiğinde; 10800 saniyelik izlem süresinin 843 saniyesinin şiddetiçeren görüntülerden oluştuğu belirlendi. Süre olarak en fazla görülen şiddet unsuru fiziksel şiddet olup, toplam şiddetsüresinin yarısını (432 sn) oluşturdu. İzlem yapılan 3 kanal karşılaştırıldığında, şiddet unsuru bulunması açısından kanallararasında istatistiksel anlamlı fark bulundu (p < .05). Sonuç: Çocuk TV kanallarındaki çizgi filmlerin çoğunda fiziksel şiddetbaşta olmak üzere şiddet unsurlarının yer aldığı belirlendi.Öğe Enürezisli çocuğa yaklaşım(2012) Alparslan, Neşe; Kostak, Melahat AkgünEnürezis, çocuğun benlik saygısını ve yaşam kalitesini etkileyen ve çocukluk çağının en sık karşılaşılan psikososyal sorunlarından biridir. Uluslararası Çocuk Kontinans Cemiyeti’nin (ICCS) tanımına göre, enürezis en az 5 yaşından sonra, istemsiz ya da amaçlı olarak, yineleyici, en az ardışık 3 ay süreyle gündüz ve/veya gece idrar kaçırma olarak tanımlanır. Enürezis biyolojik, sosyal ve psikolojik pek çok nedenle ortaya çıkabilir. Enürezisli çocuğun tedavisinde amaç, çocuğun benlik duygusu zedelenmeden sorunun çözümlenmesidir. Enürezisin tedavisinde en önemli görev aileye düşer. Hemşireler, sağlık bakım hizmetlerinin her aşamasında enürezisi olan çocuk ve ailesinin gereksinimlerini karşılamaktan sorumludurlar. Bu nedenle, enürezisin nedenlerini, tipini ve şiddetini doğru olarak değerlendirebilmeli, çocuk ve ailenin yaşamına etkilerini anlamalı, tedavi yöntemlerini bilmeli ve bu konuda ailelere danışmanlık hizmeti sağlamalıdırlar.Öğe Hastanede yatan çocukta terapötik iletişim(2003) İnal, Sevil; Kostak, Melahat AkgünAile merkezli bakım terimi, pediatrikbakımın odağıdır. Çünkü çocuk hemşireliği, çocuk aile ile bir bütün olarak ele alınmadıkça tam anlamıyla gerçekleştiri-lemez. Destek, ailenin verbal (sözel) ve nonverbal (sözsüz) mesajlarını gözlemeyi ve kültürel, sosyal ve etik değerlerin kabul edilmesini içerir. Aile hasta çocukla ilgili hislerinin kabul edilmesinde yardıma ihtiyaç duyar. Aileyi sık sık, kontrol kaybı, kızgınlık ve suçluluk gibi duygularını ifade etmeye cesaretlendirmeliyiz. Sıklıkla aileleler, çocukta hastaneye yatmaya bağlı olarak gelişen, kızgınlık, regresyon, düşmanlık gibi davranışlara hazır değildirler. Bunların normal ve beklenen davranışlar olduğunu anlatmak ailenin anksiyetesini azaltabilir. Tüm bunlar hemşirelik ve iletişim becerilerinin etkili kullanımı ile başarılır. Terapötik hemşire hasta ilişkisi, hemşire çocuk ve aile arasındaki pozitif, yapıcı ve güvene dayalı bir ilişkidir.Öğe Hemşire ve ebelerin AIDS'e karşı tutumlarının belirlenmesi(2009) Kostak, Melahat Akgün; Ünsar, Serap; Sadırlı, Kurt SedaAmaç: Ülkemizde de sayıları giderek artan AIDS'li hastalara bakım veren sağlık çalışanları bulaşma korkusu nedeniyle hastalara karşı olumsuz tutumlar sergilemektedirler. Bu nedenle araştırma hemşire ve ebelerin AIDS'li bireylere karşı tutumlarını ve bu tutumları etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla kesitsel olarak gerçekleştirilmiştir. Yöntem: Araştırmanın örneklemini, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde çalışan 163 hemşire ve 31 ebe olmak üzere toplam 194 sağlık çalışanı oluşturmuştur. Veriler Bliwise ve arkadaşları (1991) tarafından AİDS' e karşı tutumu ölçmek amacıyla geliştirilen, Çimen ve arkadaşları (2005) tarafından Türkçe uyarlaması yapılan AİDS Tutum Ölçeği (ATÖ) ile toplanmıştır. Veriler, Student-1 testi, varyans analizi ve Bonferroni çoklu karşılaştırma testi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Hemşire ve ebelerin ATÖ puan ortalaması 50.1 ± 13.5 (min.:25- max.:81) olup orta düzeydedir. Araştırma grubunun sosyodemografik ve AIDS'li hastaya bakım vermeye ilişkin özellikleri ile ATÖ puan ortalamaları karşılaştırıldığında; ebelerin hemşirelere göre, 18-24 yaş arasında olanların, 28 yaş ve üzerinde olanlara göre, lisans mezunlarının önlisans mezunlarına göre, bekarların evli olanlara göre, çalışma yılı az olanların (0-2 yıl) daha fazla olanlara ( > 3 yıl) göre, AIDS'li hastaya bakım verenlerin (%39.7) vermeyenlere göre (%60.3), hastalık hakkında bilgi alanların almayanlara göre, korunma önlemlerini bilenlerin bilmeyenlere göre AiDS'e karşı tutumları daha olumlu bulunmuştur ( p< 0.05). Sonuç: Bu araştırmanın sonucunda hemşire ve ebelerin AİDS' e karşı tutumlarını olumlu yönde değiştirmeye yönelik hizmet içi eğitim programları düzenlenmesi önerilebilir.Öğe Hemşirelerin Çocuk Sevme Düzeyleri ve Çocuk Yetiştirme Tutumları(2017) Kostak, Melahat Akgün; Semerci, Remziye; Kocaaslan, Esra NurBu çalışma çocuk sahibi hemşirelerin çocuk sevme düzeylerini ve çocuk yetiştirme tutumlarını belirlemek amacıyla yapıldı. Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikteki çalışma bir üniversite hastanesinde çalışan ve çocuk sahibi olan 65 hemşire ile yürütüldü. Veriler “Anket Formu??, “Barnett Çocuk Sevme Ölçeği” ve “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği” ile toplandı. Hemşirelerin çocuk sayıları ile “Barnett Çocuk Sevme Ölçeği?? puanları arasında pozitif, “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği”; “Demokratik Tutum ve Eşitlik Tanıma” ve “Sıkı Disiplin” alt boyut puanları arasında negatif korelasyon vardı (p<0,05). Lisans ve lisansüstü eğitime sahip olan hemşirelerin “Aşırı Koruyuculuk” puan ortalamaları, aile gelir düzeyi iyi olan hemşirelerin “Sıkı Disiplin” puanları daha yüksek bulundu. Çocuk servisinde çalışan hemşirelerin “Barnett Çocuk Sevme Ölçeği?? ve “Aşırı koruyuculuk”, çocuk yetiştirme ve bakımı konusunda bilgi alan hemşirelerin “Aşırı Koruyuculuk” ve “Sıkı Disiplin” alt boyut puan ortalamaları yüksek bulundu. Çocuk servislerinde çalışan ve çocuk sayısı fazla olan hemşirelerin çocuk sevme düzeyleri daha iyi idi. Çocuk servislerinde çalışan, lisans ve üstü eğitime sahip ve çocuk yetiştirme konusunda bilgi alan hemşirelerin çocuk yetiştirme konusunda aşırı koruyucu oldukları; çocuk sayısı az ve geliri iyi düzeyde olan hemşirelerin çocuk yetiştirmede sıkı disiplin tutumlarının daha fazla olduğu bulundu.Öğe Hemşirelerin kendini gerçekleştirme düzeyleri ve etkileyen etmenler(2011) Ünsar, Serap; Kostak, Melahat Akgün; Kurt, Seda; Erol, ÖzgülGiriş: Kendini gerçekleştirme, insan davranışlarını yöneten bir güdü olduğu kadar, erişilmeye çalışılan bir gelişme düzeyi olarak da tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, hemşirelik mesleğinin gelişmesi; meslek üyelerinin profesyonelleşmeleri, kendini gerçekleştirme basamağına ulaşmaları ile mümkündür. Amaç: Bu araştırma bir üniversite hastanesinde çalışan hemşirelerin kendini gerçekleştirme düzeylerini ve etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemini, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde çalışan toplam 138 hemşire oluşturmuştur. Veriler kişisel bilgi formu ve “Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği’nin, “Kendini Gerçekleştirme” alt boyutu ile toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 16.0 programında yüzdelik, ortalama, varyans analizi, student-t test ve Mann Whitney U testi ile yapılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin kendini gerçekleştirme puan ortalaması 38.9 ± 5.8’dir. Hemşirelerin yaş ortalaması 29.4 ± 5.7, mesleki deneyim yılı ortalaması 7.1 ± 6.4, %96.4’ü bayandır. Hemşirelerin %46.4’ü lisans, %29’u ön lisans mezunudur. Mesleğini severek yapan hemşirelerin sevmeyenlere göre, iki çocuk sahibi olanların tek çocuk sahibi olanlara göre kendini gerçekleştirme düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur (p < .05). Sonuç: Hemşirelerde mesleği sevme ve çocuk sayısı kendini gerçekleştirme düzeyleri ile ilişkili değişkenlerdir. Anahtar Kelimeler: Hemşire, Kendini Gerçekleştirme, Kişisel ve Mesleki Özellik.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin İnternet Bağımlılığı ve Akademik Öz Yeterlilik Düzeyleri(2021) Kocaaslan, Esra; Kostak, Melahat Akgün; Özdilek, Saadet; Topçu, NihalAmaç: Araştırma, hemşirelik öğrencilerinin internet bağımlılığı ve akademik öz yeterlilik düzeylerini belirlemek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntemler: Bu tanımlayıcı araştırma, 377 hemşirelik öğrencisi ile gerçekleştirildi. Veriler, “İnternet Bağımlılık Ölçeği (İBÖ)” ve “Akademik Öz-yeterlilik Ölçeği (AÖYÖ)” ile toplandı. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20,20±1,51 olup, İBÖ toplam ve tüm alt boyut puanları ile AÖYÖ teknik beceriler alt boyut puanları arasında negatif ilişki bulundu (p<0,05). Öğrencilerin yaşları ile haftalık internet kullanım süreleri ve İBÖ “daha fazla online kalma isteği” ve “kontrol kaybı” alt boyut puanları arasında negatif ilişki vardı (p<0,05). Günlük internet kullanım süreleri ile İBÖ toplam ve tüm alt boyut puanları arasında pozitif yönde, AÖYÖ toplam ve tüm alt boyut puanları arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulundu (p<0,05). Öğrencilerin cinsiyet, bölümüne isteyerek gelme, bölümünden memnun olma ve kendilerini internet bağımlısı olarak görme durumları ile İBÖ ve AÖYÖ toplam puan ortalamaları arasında anlamlı fark vardı (p<0,05). Sonuç: Öğrencilerin internet bağımlılığı arttıkça, AÖYÖ “teknik beceriler” alt boyut puanları azaldı. Erkek öğrencilerin ve kendisini internet bağımlısı olarak gören öğrencilerin internet bağımlılık düzeyi yüksek, akademik öz yeterlilikleri düşüktü. Bölümüne isteyerek gelen ve bölümünden memnun olan öğrencilerin internet bağımlılık düzeyi düşük, akademik öz yeterlilikleri yüksek bulundu. Öğrencilerin yaşları küçüldükçe, İBÖ “daha fazla online kalma isteği” ve “kontrol kaybı” arttı.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Akıllı Telefon Kullanım Özelliklerinin Belirlenmesi(2019) Semerci, Remziye; Kostak, Melahat AkgünGiriş: Bu çalışmada, hemşirelik öğrencilerinin akıllı telefon kullanım özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan araştırma; Mayıs 2015 tarihinde, Trakya Üniversitesi, Sağlık BilimleriFakültesi Hemşirelik bölümünde öğrenim gören 298 hemşirelik öğrencisi ile yürütüldü. Araştırma verileri;araştırmacılar tarafından geliştirilen “Anket Formu” ile toplandı. Araştırmanın verileri sayı, yüzde, ki-kare vekorelasyon analizi ile değerlendirildi. Bulgular: Öğrencilerin yaşları 20.6 ± 1.6 ve %91.9’u kız ve %93.6’sının akıllıtelefonu vardı. Öğrencilerin günlük interneti kullanma süresi 318.98 ± 233.08 dakika idi. Öğrencilerin %68.5’i teorikderste, %65.4’ü klinik uygulamalarda akıllı telefonlarını kullanmakta idi. Öğrenciler akıllı telefonlarını bir saatlikteorik derste 17.84 ± 33.30 dakika, 8 saatlik klinik uygulama sırasında ise 52.48 ± 65.46 dakika kullanmakta idi.Öğrencilerin %56’sı akıllı telefon kullanımının bireysel ilişkileri zayıflattığını ifade etti. Öğrencilerin sınıfları ile teorikderslerde ve klinik uygulamalarda akıllı telefon kullanım amaçları arasında fark bulundu (p<0.05). Öğrencilerin yaşlarıile günlük internete bağlanma süreleri arasında negatif yönde korelasyon, klinik uygulamalarda akıllı telefon kullanımsüreleri arasında pozitif yönde korelasyon vardı (p<0.05). Sonuç: Bu çalışmada akıllı telefon kullanımının hemşireliköğrencileri arasında yaygın olduğu, öğrencilerin eğitimlerinde akıllı telefonlardan yararlandıkları ancak ders saatleriiçerisinde ders dışı amaçlarla kullandıkları, bu durumun ders performans ve başarılarını olumsuz etkilediği saptandı.Öğe Hemşirelik ve Sınıf Öğretmenliği Öğrencilerinin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları(2014) Kostak, Melahat Akgün; Kurt, Seda; Süt, Necdet; Akarsu, Özlem; Ergül, Gizem DilanAMAÇ: Bu araştırma, hemşirelik ve sınıf öğretmenliği öğrencilerinin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak planlandı. YÖNTEM: Araştırmanın örneğini, hemşirelik bölümü öğrencileri (n=158) ve sınıf öğretmenliği bölümü öğrencileri (n=180) oluşturdu. Araştırma verileri araştırmacılar tarafından geliştirilen "Bilgi Formu" ve "Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği II" kullanılarak toplandı. Veriler, yüzdelik, ortalama, standart sapma, Mann Whitney U ve ki-kare testi kullanılarak analiz edildi. BULGULAR: Araştırma sonucunda; bayan öğrencilerin erkek öğrencilere göre, sağlık durumunu iyi olarak ifade eden öğrencilerin orta ve kötü olanlara göre, başarı düzeyini iyi olarak ifade eden öğrencilerin orta ve kötü olanlara göre, sağlığı geliştirme ile ilgili ders alanların almayanlara göre, sigarayı bırakan öğrencilerin içen ve içmeyenlere göre, spor yapanların yapmayanlara göre Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği puan ortalamaları yüksek bulundu (p<0.05). SONUÇ: Öğrencilerin cinsiyet, bölüm, sağlık durumu, başarı düzeyi, sağlığı geliştirme ile ilgili ders alma, sigara içme ve spor yapma durumlarının sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını etkilediği bulundu.Öğe Kanserli Hastalara Bakım Verenlerin Manevi İyilik Durumları ve Yaşam Kalitelerinin Belirlenmesi(2023) Semerci, Remziye; Uysal, Neşe; Şahin, Eda; Tayaz, Esra; Özkan, Sevil; Koyu, Hazal Özdemir; Kostak, Melahat AkgünAmaç: Bu çalışma, kanser hastalarına bakım veren bireylerin manevi iyilik durumları ve yaşam kalitelerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı türde yürütülen bu çalışma, Kasım 2020-Nisan 2021 tarihleri arasında Türkiye’de kanser tedavisi alan hastalara bakım veren 104 birey ile online olarak yürütülmüştür. Çalışma verileri Tanıtıcı Bilgi Formu, Kanserli Hastalara Bakım Verenlerde Yaşam Kalitesi Ölçeği ve Üç Faktörlü Spiritüel İyi Oluş Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çalışmamıza katılan bakım verenlerin %84.62’sinin kadın olduğu, %73.08’inin manevi bakıma ihtiyaç duyduğu ve %86.54’ünün manevi bakım desteği almadığı belirlenmiştir. Kanserli Hastalara Bakım Verenlerde Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam puan ortalamasının 63.89±22.24, Üç Faktörlü Spiritüel İyi Oluş Ölçeği toplam puan ortalamasının 119.77±22.91 olduğu saptanmıştır. Bakım verenlerde yaşam kalitesi ölçeği toplam puanlarının cinsiyet, çalışma durumu, eğitim düzeyi ve manevi bakıma ihtiyaç duyma durumuna göre anlamlı farklılık gösterdiği saptanmıştır (p<0.05). Üç Faktörlü Spiritüel İyi Oluş Ölçeği toplam puan ortalaması ile Kanserli Hastalara Bakım Verenlerde Yaşam Kalitesi Ölçeği toplam puan ve alt boyut puan ortalamaları arasında pozitif yönde anlamlı korelasyon olduğu saptanmıştır (p<0.001). Sonuç: Bu çalışmada bakım veren bireylerin yaşam kalitesinin orta düzeyde olduğu ve spiritüel iyi oluş düzeyleri ile yaşam kalitesi arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu bakım verenlerin spiritüel iyilikleri arttıkça yaşam kalitelerinin de arttığı bulundu. Onkoloji hemşirelerinin holistik bakım kapsamında bakım verenlerin manevi iyilik hali ve yaşam kalitesini değerlendirmesi, bu doğrultuda eğitim ve danışmanlık hizmetlerini planlaması ve yürütmesi önerilmektedir.Öğe Koç Üniversitesi Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma Dergisi(2020) Kostak, Melahat Akgün; Kocaaslan, EsraAmaç: Bu çalışma, hastanede yatarak tedavi gören 6-12 yaş çocuklarda bilgisayar oyunu bağımlılık düzeylerini ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmanın örneklemini, bir üniversite hastanesi çocuk servislerinde yatarak tedavi gören 6-12 yaş 69 çocuk oluşturmuştur. Veriler “Anket Formu” ve “Çocuklar İçin Bilgisayar Oyun Bağımlılığı Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Çocukların yaş ortalamasının 8.8±1.9 yıl, kardeş sayısının 2.26±1.20 kişi, %69.9’unun erkek ve %52.2’sinin kronik hastalığının olduğu bulundu. Çocukların 3.1±6.6 yıldan beri internet kullandıkları, günde 2.07 ±1.78 saat, haftada 13.17±12.76 saat internet kullandıkları belirlenmiştir. Çocukların ebeveyne bağımlılık durumu/hareket etme yeteneği ile “Bilgisayar Oyunları Bağımlılığı Ölçeği” puan ortalamaları arasında istatiksel fark vardır (p<.05). Çocukların kardeş sayıları arttıkça bilgisayar oyunlarını başka etkinliklere tercih etmeleri de artmıştır (p<.05). Çocukların günlük ve haftalık bilgisayar ve internet kullanma süreleri arttıkça bilgisayar oyunları nedeniyle görevlerini aksattıkları ve bilgisayar oyunlarını başka etkinliklere tercih ettikleri saptanmıştır (p<.05). Sonuç: Çocukların ebeveyne bağımlılık durumu/hareket etme yeteneği, kardeş sayısı, günlük ve haftalık bilgisayar ve internet kullanma süreleri bilgisayar oyunları bağımlılık düzeylerini etkilemiştir. Çocukların hastalık süreleri, hastalık tipi bilgisayar oyunları bağımlılık düzeylerini etkilemediği belirlenmiştir.Öğe Lenfomalı Çocukta Kültürel Özellikleri Tanılama ve Hemşirelik Bakımı(2022) Semerci, Remziye; Kostak, Melahat Akgün; Kocaaslan, EsraAmaç: Kültürel farklılıklar; bireyin bulunduğu yaşamsal koşullar, yaşadığı mahalle, gelir düzeyi, eğitim, değerler/inançlar, uygulama ve tutum farklılıkları bireyin sağlık ve hastalığını etkiler. Bütüncül bakım sağlanmasında hemşirelik bakımı planlanırken kültür farklılıklarını tanılamak, kültür öğelerinin farkında olmak önemlidir. Bu çalışmada lenfoma tanısı almış, roman olan 11 yaşındaki R.’nin kültürel özellikleri dikkate alınarak hemşirelik bakımı planlanmıştır. Olgu Sunumu: R’nin bakımında, ‘’Hemşirelik bakımında kültürel özellikleri tanılama rehberi’’ kullanılmıştır. Tanrıverdi ve ark. (2009) tarafından geliştirilen ‘’Hemşirelik Bakımında Kültürel Özellikleri Tanılama Rehberi’’; hastanın bireysel özellikleri, iletişim özellikleri, aile içi ve toplumsal rolleri, sağlık ve hastalık uygulamaları olmak üzere dört başlıktan oluşmaktadır. Bu başlıklar kapsamında R. için: ‘’Manevi sıkıntı, Karar vermede çatışma, Bireysel kimlik tanımında bozulma, Durumsal düşük benlik saygısı, Sözel iletişimde bozulma, Sosyal etkileşimde bozulma, Sosyal izolasyon, Aile içi süreçlerin devamlılığında bozulma, Ebeveyn çocuk bağlamında bozulma, Ebeveynlikte yetersizlik, Baş etmede yetersizlik, Enfeksiyon riski, Uyku örüntüsünde bozulma, Sağlığı sürdürmede etkisizlik, Beslenme örüntüsünde etkisizlik, Kendi sağlığını yürütmede etkisizlik, Öz bakım eksikliği sendromu’’ hemşirelik tanıları konulmuş ve bakımı verilmiştir. Sonuç: Hemşirelerin birey, aile ve topluma istendik bakım verebilmeleri için sağlık ve hastalık davranışlarının altında yatan kültürel özellikleri tanılamaları gereklidir. Bu nedenle hemşirelerin bakım sürecinde hastalarını kültürel açıdan tanımaları önemlidir.Öğe Onkolojik Sorunu Olan Çocuk ve Ailesinin Yas Süreci ve Psikososyal Bakımı: Geleneksel Derleme(2022) Kostak, Melahat Akgün; Çetintaş, İsmail; Korkmaz, SevalÖZET Kanser tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunudur. Çocuk- luk çağı kanserlerinde sağkalım oranlarındaki artışa rağmen günümüzde kanser çocuklar için dünyada ikinci, ülkemizde üçüncü ölüm nedenidir. Çocukluk çağı kanserleri aile hastalığı olarak ifade edilmekte ve çocu- ğun kanser tanısı alması ile birlikte tüm aile tedavi ve yas sürecine dahil olmaktadır. Kanser, çocuk ve ailesini fiziksel, sosyal, duygusal, ekono- mik olarak olumsuz etkiler. Hastalığın tedavisindeki gelişmeler sonucu kanserli yaşam süresinin artmas ı, çocuk ve ailenin yas sürecini daha önemli hâle getirmi ştir. Çocuğun kanser tan ısı alması ile birlikte tüm aile üyeleri yas sürecine dâhil olmakta ve bu süreçte, hastalığın yöneti- mini olumsuz etkileyebilecek psikososyal sorunlar s ık görülmektedir. Bununla birlikte geli şimsel özellikleri nedeniyle kanser hastal ığı olan çocukların, erişkin hastalardan daha özel bakıma gereksinimleri vardır. Bu nedenle kanser hastalığı olan çocuk ve ailesinin psikososyal bakımı için kanıt temelli bakım standartları geliştirilmiştir ve bu standartlarda, psikososyal desteğin çocuğun kanser tan ısı almasından hemen sonra başlaması gerektiği vurgulanmaktadır. Çocuk ve ailenin yas sürecine yakından tanıklık eden ba şta hemşireler olmak üzere sa ğlık profesyo- nellerinin, çocuk ve aile üyelerindeki yas tepkilerini tanımaları, yas tep- kilerini etkileyen faktörleri bilmeleri, çocuk ile birlikte ailedeki di ğer bireylerin gereksinimlerini belirlemeleri ve uygun girişimleri planlama- ları önemlidir. Bu makalede, onkolojik sorunu olan çocuk ve ailenin yas süreci ve psikososyal bakımı hakkında bilgilere yer verilmiştir.Öğe The Safety Measures Against Home Accidents of Mothers of 0-6 Age Group Children and Related Factors(2022) Çetintaş, İsmail; Kostak, Melahat Akgün; Cumur, EsraBackground: It is important that nurses who will provide training and counseling to parents with the aim of preventing home accidents know the knowledge and practices of parents to prevent home accidents. Aim: This study was conducted to determine the level of security measures taken by mothers with children in the 0-6 age group against home accidents and related factors. Methods: The study was carried out in a descriptive design with 188 mothers with children aged 0-6 who were registered to the family health center in a province between May 2019 and February 2020 and applied to the center for any reason. The data were collected with “Child and Family Information Form” and “Scale for Mother’s Identification of Safety Measures Against Home Accidents for Children of 0-6 Years Age Group.” Data were analyzed with descriptive statistics, Mann–Whitney U, Kruskal–Wallis, and Bonferroni Post Hoc tests. Results: The “Scale for Mother’s Identification of Safety Measures Against Home Accidents for Children of 0-6 Years Age Group” mean score of the mothers was 75.78 ± 10.73. It was determined that 25% of the children had a home accident in the last month, and the most frequent accidents were falling with a rate of 18.6%. There was a statistically significant difference between mothers’ level of education, their situations of getting education about the home accidents, and their desire to get education about the home accidents, the part of the house where the child often plays, and the mean scores of mothers of the scale (P < .05). Conclusion: As a result, it was determined that the security measures taken by mothers for home accidents were not sufficient. The mothers’ level of education, their situations of getting education about the home accidents and their desire to getting education about the home accidents, and the part of the house where the child often plays affected the safety measures against home accidents taken by the mothers. In line with the results of the research, it is recommended to plan and implement a comprehensive education on home accidents for mothers with 0-6 age group children.Öğe Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğrencilerinin Çocuk İstismarı ve İhmali İle İlgili Görüş ve Düşünceleri(2015) Kostak, Melahat Akgün; Vatansever, CemineAmaç: Bu çalışma Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencilerinin çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili düşüncelerini ve görüşlerini belirlemek amacıyla planlandı. Yöntemler: Tanımlayıcı tipteki araştırmanın örneklemini 397 öğrenci oluşturdu. Veriler anket formu ile toplandı. Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma ve ki-kare testi kullanıldı. Bulgular: Öğrencilerin %11.6'sı çocukluklarında şiddet gördüğünü, %14.4'ü ihmal edildiğini ifade etti. Öğrencilerin %40.8'inin çocuk istismar ve ihmali konusunda bilgi aldığı, öğrencilerin bölüm, sınıf ve cinsiyetlerinin bilgi alma durumlarını etkilediği bulundu. Hemşirelik bölümü öğrencilerinin, 4. sınıf öğrencilerinin ve kız öğrencilerin çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili daha fazla bilgi aldıkları belirlendi (p<0.05). "Kızını dövmeyen dizini döver" ifadesine fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümü öğrencilerinin ve erkek öğrencilerin daha fazla katıldıkları bulundu (p<0.05). Sonuç: Çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesi ve erken tanınmasında önemli rolü olan hemşirelik, fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümü öğrencilerinin çocuk istismarı ve ihmali konusunda bilgilerinin yetersiz olduğu belirlendi. Öğrencilerin istismar konusundaki farkındalıklarının arttırılması için eğitim programlarının düzenlenmesi, müfredat programlarında istismar konusuna daha fazla yer verilmesi çok önemlidir.