Yazar "Karasalihoğlu, Ahmet Rıfat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A case of epithelial-myoepithelial carcinoma of the parotid gland(2003) Taş, Abdullah; Yağız, Recep; Altaner, Şemsi; Koten, Muhsin; Karasalihoğlu, Ahmet RıfatEpiteliyal-myoepiteliyal karsinom tüm tükürük bezi neoplazmlarmın yaklaşık %1'ni oluşturur. Tümörlerin çoğu majör tükürük bezlerinden, özellikle de pa-rotis bezinden kaynaklanır. Epiteliyal-myoepiteliyal karsinomlu 65 yaşındaki erkek hastanın manyetik rezonans görüntülemesinde sol parotis bezinde dü-zensiz ve heterojen kitle görüldü. Hastaya yüzeysel parotidektomi uygulandı. Yirmi bir aylık takip süresinde herhangi bir komplikasyon ya da nüks saptanmadı.Öğe Frontal anterior laryngectomy with epiglottic reconstruction (Tucker's operation): Oncologic and functional results(2012) Yağız, Recep; Taş, Abdullah; Uzun, Cem; Adalı, Mustafa Kemal; Koten, Muhsin; Çiftçi, Elif; Karasalihoğlu, Ahmet RıfatAmaç: Epiglot rekonstrüksiyonlu frontal anterior larenjektomi (Tucker operasyonu) ile tedavi edilen hastaların fonksiyonel ve onkolojik sonuçlarını değerlendirmek. Hastalar ve Yöntemler: Eylül 1985-Kasım 2009 yılları arasında, erken glottik tümörü olan 58 hastaya Tucker operasyonu uygulandı. Dekanülasyon zamanı, nazogastrik sondanın çıkarılması, hastanede yatış ve onkolojik sonuçlar analiz edildi. Akustik analiz ve Ses Handikap Endeksi (SHE) vokal fonksiyon değerlendirmesi için kullanıldı. Bulgular: Ortalama dekanülasyon ve nazogastrik sonda çıkarılma süreleri sırasıyla 11,8 ve 15,4 gündü. Ortalama hastanede yatış süresi 19,3 gündü. Erken dekanülasyon uygulamasının hastaların dekanülasyon ve hastanede yatış sürelerini belirgin şekilde azalttığı bulundu. Beş yıllık genel sağ kalım oranı %81,5, primer hastalığa spesifik sağ kalım oranı %96,9 bulundu. On yıllık genel ve primer hastalığa spesifik sağ kalım oranları sırasıyla %67 ve %95,2 bulundu. Beş yıllık lokal kontrol oranı %95,4, nodal kontrol oranı %95,2 bulundu. Hastaların jitter, shimmer ve gürültü-harmonik oranı sırasıyla %8,1, %16,6 ve 0.51 bulundu. Bu değerler belirgin bir artışı gösteriyordu. Total SHE skoru ve alt grup skorlarından SHE-emosyonel hariç diğerleri hastaların hafif düzeyde ses sorunu yaşadığını gösterdi. Sonuç: Tucker operasyonu yüksek onkolojik ve tatminkar fonksiyonel sonuçlarıyla erken glottik karsinomların tedavisinde tercih edilebilecek tekniklerden biridir.Öğe Kobaylarda transient evoked otoakustik emisyon ölçüm yöntemi(2000) Uzun, Cem; Yağız, Recep; Koten, Muhsin; Adalı, Mustafa Kermal; Karasalihoğlu, Ahmet RıfatAmaç: Kobaylarda transient evoked otoakustik emisyonlar (TEOAE) için bir ölçüm yöntemi belirlemek ve kobay ile insan TEOAE'lerini karşılaştırmak. Çalışma Planı ve Yöntemler: Normal işitme saptanan sekiz kobayın (guinea pig) 15 kulağında ILO88 (ver 4.20B) cihazı ile TEOAE'ler ölçüldü. Kullanılan yöntemde, ilk 20 milisaniyedeki (msn) orijinal ölçüm, emisyonun başlangıç süresi ile 10. msn arasında rekonstrükte edildi. Ölçümlerin gerçek biyolojik cevabı yansıttığı ve TEOAE'leri doğru olarak ölçtüğünü saptamak için, canlı ve anestezik ilaçla yaşamları sonlandırılan kobaylar arasındaki emisyonlar ve 10 dk süreyle 110 dB, 1 kHz saf ton veya 10 dk süreyle 110 dB wide-band akustik uyaran öncesi ve sonrası ölçümler karşılaştırıldı. Kobay ve insan TEOAE'lerinin karşılaştırılması için, aynı cihazla 15 normal işitmeli, erişkin insan kulağındaki emisyonlar ölçüldü. Bulgular: Canlı-ölü ve gürültü öncesi-sonrası ölçümler sonucu, probun kobay kulağına uyumu için kullanılan adaptörlerin artefaktının ve stimulusun kulak yolundaki ses yansımasının elimine edilerek, TEOAE'lerin doğru olarak kaydedildiği gösterildi. Dominant TEOAE latans ve emisyon bitiş süreleri ortalaması sırasıyla, kobaylarda 2.34±0.67 ve 5.80±0.79 msn, insanlarda 6.53±1.52 ve 17.58±1.35 msn bulundu. Sonuç: Kobaylarda TEOAE'lerin insanlara göre daha kısa süreli olması ve dominant emisyon latans ortalamasının 2.5 msn'nin altında olması nedeniyle, insanlarda kullanılan 2.5-20 msn arasındaki ölçüm yerine çalışmamızda kullanılan rekonstrüksiyon tekniğinin, kobay TEOAE ölçümünde daha gerçekçi bir yöntem olduğunu düşünüyoruz.Öğe Laryngeal osteoma: A rare cause of laryngeal obstruction(2010) Karasalihoğlu, Ahmet Rıfat; Taş, Abdullah; Yağız, Recep; Yalçın, Ömer; Koten, Muhsin; Koçyiğit, MuratOsteomlar selim, tipik olarak yavaş büyüyen, belirgin sınırlı, yoğun siklerotik kemik tümörleridir. Laringeal osteom çok enderdir. Biz bu çalışmamızda çok ender görülen laringeal osteomlu bir olgu sunuyoruz. Olgunun 3 yıldır ses kısıklığı ve 1 aydır nefes darlığı şikayeti vardı. İndirekt larinks muayenesinde, laringeal boşluğu dolduran supraglottik kitle vardı. Kitle mikrolaringoskopik aletler kullanılarak tam olarak çıkarıldı. Operasyon sonrası hastanın şikayetleri tam olarak geriledi. Laringeal osteomlu olgu tedavisi ile literatür eşliğinde sunulmuştur.Öğe Long-Term Evaluation After Supracricoid Partial Laryngectomy(2018) Çiftçi, Elif; Karasalihoğlu, Ahmet Rıfat; Yağız, Recep; Taş, Abdullah; Güven, Selis Gülseven; Adalı, Mustafa Kemal; Koten, MuhsinObjective: Supracricoid partial laryngectomy is one of the partial laryngectomy proce- dures designed to maintain adequate functionality. We intend to determine the effects of voice, res- piration functions that effect life quality in the long term, and how much they differ based on the chosen surgical procedure after supracricoid partial laryngectomy. Material and Methods: We as- sessed 26 patients with supracricoid partial laryngectomy (SCPL) with cricohyoidopexy, 9 patients with SCPL cricohyoidoepiglottopexy and 10 healthy individuals within our research. All of the pa- tients were evaluated with acoustic and perceptual voice analysis, aspiration, dysphagia, voice hand- icap index, laryngostroboscopy one year after supracricoid partial laryngectomy with cricohyoidopexy or cricohyoidoepiglottopexy. Results: Thirty-five patients (34 male, 1 female) were included in the study group to determine the postoperative, long term functional effects of SCPL. We found that, even though patients suffered from disabilities related with voice, findings in fuctional results in supracricoid partial laryngectomy patients were favorable. Conclusion: As a conclusion, SCPL could be performed in chosen cases of advanced laryngeal malignancies as an alternative sur- gical method, preserving swallowing, speaking and swallowing functions, providing acceptable func- tional results as expressed by patients. When SCPL patients were evaluated postoperatively in the long-term, using acoustic voice analysis, laryngostroboscopic examination and voice handicap index, even though they suffered from voice weaknesses, functional results were generally found to be ac- ceptable.Öğe Nazal obstrüksiyon cerrahi sonuçlarının akustik rinometri ölçümleri ile değerlendirilmesi ve burun tıkanıklığının gündüz uykululuk hali üzerine etkisi(2012) Şeneldir, Lütfü; Koten, Muhsin; Adalı, Mustafa Kemal; Yağız, Recep; Taş, Abdullah; Karasalihoğlu, Ahmet RıfatAmaç: Bu çalışmada burun tıkanıklığı nedeniyle ameliyat edilen hastalarda, burun tıkanıklığı bulguları hasta ve doktor analog skalaları ile değerlendirildi, akustik rinometri ölçümlerinin uyumu ve burun tıkanıklığının gündüz uykululuk haline etkisi araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Bu çalışmaya Ağustos 2007 ile Eylül 2008 tarihleri arasında burun tıkanıklığı yakınmasıyla başvuran ve cerrahi tedavi uygulanan 55 hasta (40 erkek, 15 kadın; ort yaş 30 yıl; dağılım 15-56 yıl) dahil edildi. Ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası dönemde her iki nazal kavitede akustik rinometri ölçümleri yapıldı. Burun tıkanıklığı, hasta ve doktor analog skalaları ile derecelendirildi. Burun tıkanıklığının, gündüz uykululuk haline etkisini değerlendirmek üzere, Epworth uykululuk skalası (ESS) kullanıldı. Bulgular: Hasta ve doktor analog skalaları ile akustik rinometri değerleri arasında ameliyat öncesi dönemde istatistiksel olarak anlamlı korelasyon vardı; ameliyat sonrası dönemde istatistiksel olarak anlamlı korelasyon yoktu. Hasta ve doktor analog skalaları arasında hem ameliyat öncesi hem de ameliyat sonrası dönemde istatistiksel olarak anlamlı korelasyon izlendi. Ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası dönemdeki ESS skorları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Sonuç: Akustik rinometri, yapılan ameliyatın sonuçlarını ve etkisini ortaya koymada objektif veriler sunan güvenilir bir yöntemdir. Analog skalalar da hastanın burun tıkanıklığının derecesini belirlemede yararlı yöntemlerdir. Burun tıkanıklığının gündüz uyuklama yakınmasında artışa neden olan etkisi bulunmaktadır.Öğe Sportif SCUBA dalıcılığın işitme üzerine etkisi: Araştırmada karşılaşılan sorunlar ve bilgilendirme önerileri(2001) Uzun, Cem; Adalı, Mustafa Kemal; Koten, Muhsin; Karasalihoğlu, Ahmet Rıfat; Adalı, İnci; Devren, MemduhaAmaç: Sportif SCUBA dalıcılığının işitme üzerine olumsuz etkisi olup olmadığını araştırmak. Çalışma Planı: Dalışlar öncesi, 30 dalıcıda saf-ton odyometri, 23 dalıcıda transient-evoked otoacoustic emission (TEOAE) ölçümü ve dokuz dalıcıda yüksek frekans odyometri yapıldı. Dalıcılar yıllık takibe alınarak, bu testler tekrarlandı. Bulgular: Başka bir şehre taşınma gibi çeşitli sorunlar nedeniyle, yıllık takiplerde ancak yedi dalıcıda saf ton odyometri ve dördünde TEOAE testleri tekrar yapılabildi. Takiplerde, hiçbir dalıcıda saf ton işitme eşiklerinde, klinik olarak anlamlı kabul edilen 10 dB veya daha fazla bir fark oluşmadı. Benzer kontrollerle karşılaştırıldığında, dalıcıların işitme ortalamaları, yüksek frekans İşitme eşikleri dahil, hemen hemen bütün frekanslarda daha iyi bulundu. Bununla birlikte, bir dalıcının bir kulağındaki dalış öncesi saptanan TEOAE, bir yıl sonraki ölçümde negatif bulundu. Sonuç: Bulgularımız sportif SCUBA dalıcılığının İşitme üzerine olumsuz etkisi olmadığını göstermesine rağmen, konu üzerinde daha çok sayıda örnek ve daha düzenli takipli çalışmalara gerek vardır.Öğe Uzamış entübasyonlu hastalarda trakeotomi sonuçları(2008) Taş, Abdullah; Yağız, Recep; Topçuoğlu, Turgay; Koçyiğit, Murat; Uzun, Cem; Karasalihoğlu, Ahmet RıfatAmaç: Uzamış entübasyon nedeniyle trakeotomi açılmış hastalarda trakeotomiye bağlı erken ve geç komplikasyonlar geriye dönük olarak incelendi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmamızda Reanimasyon ve Yoğun Bakım Ünitesi, Koroner Yoğun Bakım Ünitesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Yoğun Bakım Ünitesi, Nöroloji Servisi ve Göğüs Hastalıkları Servisi'nde yatan ve mekanik solunum yetmezliği nedeniyle entübe edilmiş hastalardan, uzun süreli entübasyon sonrası trakeotomi açılmış 227 hasta (124 erkek, 103 kadın; ort. yaş 47.2; dağılım 3-85) geriye dönük olarak incelendi. Olguların 10'u çocuk, diğerleri erişkin hastalardı. Üst havayolu obstrüksiyonu nedeniyle trakeotomi açılmış hastalar çalışmaya alınmadı. Bulgular: Entübasyon süresi ortalama 10.4 gün (dağılım 9-13 gün) bulundu. Erken komplikasyon olarak kanama (n=15, %6.6) ve ciltaltı amfizem (n=3, %1.3), geç komplikasyon olarak larengotrakeal stenoz (n=2, %3.2) ve zor dekanülasyon (n=1, %1.6) görüldü. Trakeotomi işlemine bağlı ölüm olmadı. Sonuç: Uzamış entübasyon nedeniyle trakeotomi açılması, hastalara daha güvenli şekilde ventilatör solunumu sağlayan, komplikasyon riski az güvenli bir cerrahi girişimdir.