Yazar "Kaplan, Petek Balkanlı" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe İn utero sodyum valproata maruz kalan 13-14 haftalık. omfalosel olgusu(2009) Kaplan, Petek Balkanlı; Aybatlı, AysunOmfalosel 1/3200 ile 1/10 000 canlı doğum arasında görülen nadir bir durumdur. Abdominal içeriğin orta hattan herniye olması olarak tanımlanabilir. Vakaların yaklaşık yarısı diğer malformasyonlarla ilişkilidir. Ayrıca multipl anomali sendromları (Beckwith-Wiedemann ve CHARGE gibi), trizomi 13, 18, 21 ve triploidiler de eşlik edebilmektedir. Valproik asid ve tuz formu sodyum valproate konvülsif hastalıkların tedavisinde kullanılan antikonvüzanlardır. İlaç, plasentadan fetüse hızla geçmektedir. Gebelikte valproik asid ve sodyum valproate kullanımında görülen fetal ve neonatal sorunlar arasında majör ve minör konjenital anomaliler, intrauterin gelişme geriliği, hiperbiluribinemi, hepatotoksisite, geçici hiperglisinemi, fetal ve neonatal distres sayılabilmektedir. Makalede, gebeliği esnasında valproik asid kullanan ve 13-14 hafialılf iken yapılan ultrasonografide omfalosel tespit edilen olgu sunularak, konu güncel literatürün ışığında tartışılmıştır.Öğe The investigation of tumoral angiogenesis with HIF- 1 alpha and microvessel density in women with endometrium cancer(2012) Aybatlı, Aysun; Sayın, Niyazi Cenk; Kaplan, Petek Balkanlı; Varol, Gülizar Füsun; Altaner, Şemsi; Süt, NecdetAmaç: Hipoksi ile indüklenen faktör-1? (HIF-1 ?) bir nükleer proteindir ve azalan hücre içi oksijen konsantrasyonuna cevap olarak regüle edilir. Bu nedenle bir hipoksi belirteci gibi görev yapar. Bu çalışmanın amacı endometrium kanserli olgularda tümör anjiogenezini immunohistokimyasal belirteçler ile incelemek ve evre, derece ve sağkalım gibi prognostik faktörlerle olan bağlantısını aydınlatmaya çalışmaktır. Gereç ve Yöntemler: 2001 ile 2010 tarihleri arasında Jinekolojik Onkoloji Bölümü’nde endometrium kanseri nedeniyle tanı alan ve ameliyat edilen 94 olgu çalışmaya dahil edildi. Olguların tümörü en iyi gösterdiğine inanılan kesitlerinin parafin blokları tekrar oluşturulup, HIF-1? ve CD34 antikorları kullanılarak anjiogenez ve mikrodamar dansitesi (MDD) değerlendirildi. Bulgular: HIF-1? pozitifliği ile yüksek grada sahip endometrium kanserli olgular arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p=0.044). Kullanılan immunohistokimyasal belirleyicilerin boyanma sonuçları birbiri ile karşılaştırıldığında HIF-1? pozitifliği izlenen olgularda CD34 ekspresyonunun daha fazla olduğu görüldü (p<0.001). HIF-1? ile evre, toplam sağkalım, histolojik tip arasında anlamlı ilişki saptanmadı. HIF- 1? pozitif ve negatif olguların servikal, adneksiyal, lenfovasküler ve myometrial invazyon özellikleri kıyaslandığında iki grup arasında fark gözlenmedi. CD34 ile değerlendirilen mikrodamar dansitesinin derece (grad) ve histolojik tip ile yapılan analizinde ise ileri grad tümörlerde ve tip II histolojik tip endometrium kanserlerinde mikrodamar dansitesi yüksek olarak belirlendi (r=0.268; p=0.009, p<0.001). Mikrodamar dansitesi ile evre ve sağkalım üzerinde ise anlamlı bir ilişki görülmedi. Sonuç: HIF-1? ekspresyonu ile endometrium adenokanserleri tümör anjiogenezi arasında bir ilişki mevcuttur. Endometrium kanserlerinde tümör gelişimi için gerekli yolakları engelleyebilecek HIF-1? odaklı çalışmalar ilerleyen zamanların ilgi çekici araştırma konularından olacaktır. (J Turkish-German Gynecol Assoc 2012; 13: 37-44)Öğe Oral ve transdermal hormon replasman rejimlerinin kardiyovasküler hastalık hemostatik risk faktörleri üzerine etkileri(Trakya Üniversitesi, 2000) Kaplan, Petek Balkanlı; Yardım, TurgutÖZET Hormon replasman tedavisinin, koroner hastalıklar üzerindeki etkilerini inceleyen yirminin üzerinde çalışma bulunmaktadır. Çoğu prospektif olan bu araştırmalar, östrojen replasmamnın koruyucu olduğunu savunmaktadır. HRT'nin kardiyovasküler olayları azaltıcı etki mekanizmaları şu an için tam açıklanamamakla birlikte bu yararlılıklarını lipit - lipoprotein metabolizması, karbonhidrat metabolizması, koagülasyon - fibrinolitik sistem ve arteriyel duvar üzerine etkileriyle sağlamaktadırlar (2,15). Hemostatik sistemin bazı komponentlerinin, koroner arter hastalığının artan insidansı ve kötü prognozu ile birlikteliğinin olduğu saptanmıştır. HRT'nin koagülasyon - fibrinolitik faktörler üzerine etkileri kompleks ve değişkendir ve kullanılan hormonun tipine bağlı olarak değişmektedir. Menopoz dönemi, KVH riskinde dramatik artışlara neden olmaktadır. HRT, bu düzeyleri geri döndürüp postmenopozda artan trombotik yatkınlığı önlemektedir (3,15,28,42). Biz çalışmamızda, kardiyovasküler hastalıklara risk oluşturan faktörlerden üzerinde daha az çalışılan hemostatik parametrelerin hormon replasmanı sonrasındaki değişimlerini incelemeyi amaçladık. Bu amaçla 50 adet postmenopozal hastanın 26 tanesine oral kontinü estradiol ve NETA kombinasyonu, 24 tanesine de bu preparatlann transdermal kontinü rejimini 3 ay süresince uyguladık. Tedavi öncesi ve sonrası hemostatik parametrelerdeki değişiklikleri inceledik. Birbirlerini etkileyebilmeleri açısından lipit profili değişimi de araştırıldı. Araştırma sonucunda görülmüştür ki estradiol ve NETA kombinasyonunun ne oral ne de transdermal kontinü veriliminde platelet sayısı etkilenmezken platelet aggregasyonu ve fibrinojen düzeylerinde hafif düşüşler olmaktadır. Ancak bu düşüşler önemli düzeyde bulunmamıştır. Her iki rejim de faktör VII düzeyini azaltmıştır. Transdermal yolla verilim sonrası faktör VII düzeyindeki azalma oral verilime göre anlamlı ve daha büyük düzeyde olmuştur. Yine her iki rejim sonrasında Antitrombin-HI düzeyleri azalmıştır. Bu düşüş de oral kombine replasman uygulamasından sonra transdermal yola göre daha önemli düzeyde olmuştur. 65Replasman tedavisi sonrası lipit düzey değişimleri açısından oral replasman sonrası total kolesterol ve trigliserid düzeyleri anlamlı derecede azalmış olup, HDL kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerinde önemli değişim saptanmamıştır. Transdermal replasman sonrasında ise sadece LDL kolesterolde anlamlı bir değişim olmamıştır. Total kolesterol ve trigliserid düzeyleri anlamlı oranda düşmüş HDL kolesterol ise anlamlı oranda artmıştır. Sonuç olarak söylenebilir ki hormon replasmanı amaçlı seçilecek preparat çokluğu ve kullanım şekli çeşitliliğinden dolayı optimum kardiyovasküler korumayı sağlayacak rejimi oluşturabilmek oldukça zordur. Çalışma sonuçlarının farklılıkları da bu preparat yelpazesinin genişliğinden ileri gelmektedir. Çalışmamızda hem oral östrojen ve progesteron kombine rejimde hem de transdermal kombine rejimde kardiyovasküler riskin en önemli iki hemostatik belirteci olan fibrinojen ye faktör VII düzeylerinin düşmüş olması HRT'nin koruyuculuğunu desteklemektedir. Diğer hemostatik faktörlerde herhangibir önemli değişimin olmaması da olası östrojen vasküler komplikasyonlan açısından replasman dozundaki hormonların korkusuzca kullanılabileceğini göstermektedir. Öte yandan AT-III düzeyindeki düşüş hiperkoagülasyon durumu yaratabileceğinden yine de kullanımda dikkatli takip gerektirmelidir. 66