Yazar "Küçükkaya, Burcu" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akredite Olan Bir Hemşirelik Bölümünde Eğitim Alan Öğrencilerin Lisans Eğitiminde Akreditasyona Yönelik Düşünceleri(2021) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Yiğitbaş, Cemile YazelBu çalışmada, akredite olan bir hemşirelik bölümünde eğitim alan öğrencilerin lisans eğitiminde akreditasyona yönelik düşüncelerini incelemek amaçlanmıştır. Kesitsel tipteki bu araştırma, Kasım-Aralık 2019 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde eğitim gören 1., 2., 3. ve 4. sınıf n=488 öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Araştırma verileri araştırmacılar tarafından literatür incelenerek oluşturulan “Anket Formu” ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistik ve ki-kare testi kullanılmıştır. Öğrencilerin yaş ortalaması 20,1±1,5 olup %82,2’sinin cinsiyeti kadındır. Öğrencilerin %92,6’sının akreditasyonu duyduğu, akreditasyonu duyanların %84,0’ının okul veya dersten duyduğu, %81,4’ünün akreditasyonu bildiği, akreditasyonu bilenlerin %91,4’ünün hemşirelik bölümünün akredite olduğunu bildiğini ifade ettiği bulunmuştur. Hemşirelik öğrencilerinin %96,9’unun akreditasyonun bir bölümün imajını ve kalitesini olumlu yönde etkilediğini, %96,5’inin akreditasyonun öğrencilerin eğitim deneyimlerini olumlu yönde değiştirmeye katkıda bulunduğunu, %91,8’inin akreditasyonun öğrencilerin iletişim ve problem çözme becerilerini eğitim hayatları boyunca değerlendirmeyi sağladığını düşündüğü belirlenmiştir. Akredite olan hemşirelik bölümü öğrencilerinin çoğu akreditasyona ilişkin bilgiyi okul/dersten öğrenmiştir. Öğrenciler hemşirelik bölümünün akreditasyon gerektiren bir bölüm olduğunu ve akredite olan bir bölümün imajını ve kalitesini olumlu yönde etkilediğini düşünmektedir.Öğe Bir Üniversite Hastanesine Başvuran Jinekolojik ve Meme Kanserli Hastalarda Tamamlayıcı Sağlık Yaklaşımları Kullanımı(2019) Kurt, Seda; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, BurcuBu çalışmada, bir üniversite hastanesine başvuran jinekolojik ve meme kanserli hastalarda Tamamlayıcı Sağlık Yaklaşımları (TSY)kullanım durumlarının araştırılması amaçlanmıştır.Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan bu araştırma Haziran-Ekim 2016 tarihleri arasında bir üniversitesi hastanesinde yürütülmüştür.Araştırmanın örneklemini 130 kadın hasta oluşturmuştur. Araştırma verileri, “Anket Formu” ile toplanmıştır.Jinekolojik ve meme kanserli hastaların %56,9’unun jinekolojik kanser ve %43,1’inin meme kanseri olduğu belirlenmiştir. Jinekolojikkanserli hastaların %32,4’ünün, meme kanserli hastaların %37,5’inin tıbbi tedavi yöntemlerine ek olarak TSY kullandığıbulunmuştur. Resim ve el işi yapma gibi girişimleri jinekolojik kanserli hastaların daha fazla kullandığı ve meme kanserli hastalarınarkadaşları ile daha fazla etkileşimde oldukları bulunmuştur. Jinekolojik kanserli hastaların daha fazla papatya ve ebegümeci otunukullandığı belirlenmiştir. Omega ve anzer balını jinekolojik kanserli hastaların meme kanserli hastalara göre daha fazla kullandığı;meyve/sebze tüketiminin meme kanserli hastalarda jinekolojik kanserli hastalardan daha fazla olduğu tespit edilmiştir.Sonuç olarak, jinekolojik kanserli hastaların daha fazla el becerilerine yönelik, meme kanserli hastaların daha çok sosyalleşmeyeyönelik rahatlama girişimlerini kullandığı; jinekolojik kanserli hastaların daha çok bitkisel otlar, omega 3 ve anzer balı, memekanserli hastaların meyve/sebze kullanımı gibi bitkisel ve besinsel yaklaşımları kullandığı söylenebilir.Öğe COVID-19 Pandemi Sürecinde Aile Planlaması Hizmetleri, Yöntem Kullanımı ve Karşılaşılan Sorunlar(2022) Eren, Deniz; Küçükkaya, BurcuAile planlaması, yoksulluğu azaltmak ve dünya çapında milyonlarca kadın ve kız çocuğu için sağlıklı, üretken bir gelecek sağlamak için çok önemlidir. COVID-19 pandemisinin birçok ülkede sağlık sistemlerini, sağlık ürünlerinin tedarik zincirlerini ve yaşam biçimlerini olumsuz etkilemesiyle birlikte, aile planlaması hizmetlerine ulaşımında yetersizlik ve yöntem kullanmada bazı sorunlarla karşılaşılmıştır. Bu sorunların başında, bireylerin ihtiyaç duydukları aile planlaması bilgilerine, yöntemlerine ve hizmetlerine erişememe yer almaktadır. Özellikle COVID 19 pandemisi ile Sağlık Bakanlığı’nın önerisi doğrultusunda ev ziyaretlerinin minimal düzeye indirilmesi, sosyal mesafe ve karantina gibi uygulamaların yapılmasıyla birlikte yüz yüze temasın azalması, birebir uygulamayı gerektiren kontraseptif yöntemlerin daha az kullanılmasını beraberinde getirmiştir. Bu süreçte, kadınların sadece yöntemlere değil aynı zamanda doğru bilgiye ve iletişim kaynaklarına gereksinimleri de göz önüne alınmalı, aile planlaması hizmetlerini yeniden şekillendirmede doğru politikalar oluşturularak, karar verme aşamasında her ülkeye özgü riskler değerlendirilmelidir. Bu doğrultuda, derlemede COVID-19 pandemi sürecinde aile planlaması hizmetleri, yöntem kullanımı ve karşılaşılan sorunları incelemek amaçlanmıştır.Öğe Gebelik Döneminde Çiftler Arası Uyum ve Prenatal Bağlanma Arasındaki İlişki(2020) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Öz, Sevcan; Sarıkaya, Nihan AltanAmaç: Çalışmamızda, gebelik döneminde çiftler arası uyum ve prenatal bağlanma arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır.Hastalar ve Yöntemler: Kesitsel tipteki bu çalışma Ocak-Mart 2018 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin kadın hastalıkları-doğum polikliniğine başvuran n=195 gebe üzerinde yürütülmüştür. Araştırma verileri, “Anket Formu’’, “Çiftler UyumÖlçeği (ÇUÖ)” ve “Prenatal Bağlanma Envanteri (PBE)’’ kullanılarak toplanmıştır.Bulgular: Gebelerin yaş ortalaması 29.5±6.3, eşlerinin yaş ortalaması 32.2±7.2’tür. Gebelerin %71,1’inin tanışarak evlendiği ve evlilik süresi ortalamalarının 7.1±6.4 olduğu bulunmuştur. Gebelerin %49,2’sinin 3. trimesterde olduğu, %71,6’sınınplanlı gebelik yaşadığı belirlenmiştir. Gebelik sürecinde, gebelerin %83,8’inin duygusal destek aldığı, %77,7’sinin eşten ve%74,1’nin aileden duygusal destek aldığı saptanmıştır.Gebelerin ÇUÖ puan ortalamasının 91,7±32,3, PBE puan ortalamasının ise 64,9±21,2 olduğu saptanırken, ölçekler arasındapozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (p<0,001). Tanışarak evlenen, planlı gebelik yaşayan, duygusal ya dafiziksel yönden destek alanların ÇUÖ ve PBE puan ortalamaları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir(p<0,001).Sonuç: Gebelerin çift uyumu arttıkça prenatal bağlanma da artmaktadır. Tanışarak evlenen, planlı gebelik yaşayan, duygusalya da fiziksel yönden destek alan gebelerin çift uyumu ve prenatal bağlanması daha yüksektir.Öğe Gebelik Dönemlerine Göre Gebelerin Doğum ve Postpartum Döneme İlişkin Endişeleri(2018) Küçükkaya, Burcu; Dindar, İlknur; Erçel, Özge; Yılmaz, EsraAmaç: Gebelik, kadınlarda psikolojik, biyolojik ve duygusal değişimlerin meydana geldiği bir evredir. Gebeler,doğum eyleminde ve postpartum süreçte oluşabilecek olasıkötü bir durumun meydana geleceğini yoğun bir şekildehissedilmesine neden olan bir endişe duymaktadır. Buçalışmada, gebelik dönemlerine göre gebelerin doğum vepostpartum döneme ilişkin endişelerini incelemek amaçlanmıştır.Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikteki çalışma bir üniversite hastanesinin kadın hastalıkları ve doğum polikliniğiile doğum servisine Ocak-Mart 2017 tarihlerinde başvuran(n=273) gebe bireylerle yürütüldü. Araştırma verileri‘’Anket Formu’’ ve “Doğum ve Doğum Sonrası Dönemeİlişkin Endişeler Ölçeği” (DDSEÖ) ile toplanmıştır.Bulgular: Gebelik dönemlerinin 1. trimesterinde olangebelerin “Doğum ve Doğum Sonrası Döneme İlişkinEndişeler Ölçeği” toplam puan ortalamasının 4,2±2,8, 2.trimesterinde 4,9±3,0 ve 3. trimesterinde 6,1±2,0 olduğu vearadaki farkın istatistiksel olarak anlamlı ve yüksek olduğubulunmuştur (p<0,001). Gebelik dönemlerinin tümündeyaş azaldıkça DDSEÖ puan ortalamasının arttığı istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (p<0,001). 1. trimester ve 2. trimester gebelik dönemi ile ve primipar olangebelerin, aynı gebelik döneminde ve multipar olan gebelere kıyasla DDSEÖ puan ortalamalarının istatistikselolarak anlamlı ve yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,001).Sonuç: Gebelik dönemlerine göre gebelerin endişe düzeylerinin genel olarak orta derecede olduğu ve 3. trimestergebelerde 1. ve 2. trimestera göre DDSEÖ puan ortalamalarının daha yüksek olduğu bulundu.Öğe Gebelikte Alınan Kiloya Bağlı Beden Algısı ile Gebeliğin Kabulü Arasındaki İlişki(2020) Küçükkaya, Burcu; Sarıkaya, Nihan Altan; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Öz, SevcanAmaç: Çalışmamızda, gebelikte alınan kiloya bağlı beden algısı ile gebeliğin kabulü arasındakiilişkiyi incelemek amaçlanmıştır.Yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırma, Aralık 2017-Ocak 2018 tarihleri arasında Edirne ilindebulunan bir üniversitenin Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Hastanesi Kadın-Doğum veÜroloji polikliniklerinde toplanmıştır. Araştırma hastaneye başvuran 185 kadın üzerinden yürütülmüştür. Veriler, araştırmacılar tarafından oluşturulan bir bilgi formu, Gebelerin Kendini AlgılamaÖlçeği-Gebeliğe Ait Beden Algısı (GKAÖ-GABA) alt boyut ölçeği ve Prenatal Kendini DeğerlendirmeÖlçeği-Gebeliğin Kabulü (PKDÖ-GA) alt boyut ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmanın verileri, yüzdelik dağılımlar, ortalama, standart sapma, Mann Whitney U ve Sperman Korelasyon testleri iledeğerlendirilmiştir.Bulgular: Araştırmaya katılan gebelerin yaş ortalamasının 29,9±6,4, evlilik süresinin 7,3±6,5,gebelik haftasının 26,0±8,3, gebelik süresince aldıkları kilo ortalamasının ise 9,1±4,1 olarakbulunmuştur. Gebelerin %64,9’unun kilosundan rahatsız olduğu ve %14,6’sının ise başkalarının darahatsızlık duyduğunu düşündüğü saptanmıştır. GKAÖ-GABA alt boyut puan ortalamasının15,7±5,4 olduğu, PKDÖ-GA alt boyut puan ortalamasının ise 23,8±14,6 olduğu ve ölçekler arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Çalışmada, gebelerin, gebelikte aldıkları kilo ile PKDÖ-GAalt boyutu ve GKAÖ- GABA alt boyutu puan ortalamaları arasında pozitif yönde güçlü bir ilişkibulunmuştur.Sonuç: Çalışmamızın sonucunda, gebeliğe ait beden algısı arttıkça gebeliğin kabulünün arttığı vegebeliğin kabulü arttıkça da beden algısının olumlu yönde etkilediği bulunmuşturÖğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinde Stres Üriner İnkontinans Görülme Sıklığı ve Etkileyen Faktörler(2019) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice KahyaoğluAmaç: Bu araştırmada, hemşirelik bölümü öğrencilerinde StresÜriner İnkontinans görülme sıklığı ve etkileyen faktörleri incelemekamaçlanmıştır.Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu çalışma Mart-Nisan 2017tarihlerinde bir üniversitenin hemşirelik bölümünde 273 kız öğrenci üzerinde yürütülmüştür. Araştırma verileri ‘Anket Formu veUrogenital Distres Envanteri /UDI-6 (Urinary Distress Inventory-6)ile toplanmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistikler Ki-Kare Testi veMann-Whitney U testleri ile değerlendirilmiştir.Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 20,8±1,6, beden kitle indeksiortalaması (BKİ) ortalaması 23,9±3,1’dir. Öğrencilerin stres ürinerinkontinans ile ilgili özellikleri incelendiğinde; %15,5’i stres ürinerinkontinans problemi olduğu, stres üriner inkontinans olanların%55,6’sının üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları durumlarındainkontinans yaşadığı belirlenmiştir. Öğrencilerde stres üriner inkontinans durumu ile BKİ, sigara ve alkol kullanımı, bitki çayı vekola tüketimi arasında anlamlı farklılık saptanmıştır. ÖğrencilerinUrogenital Distres Envanteri /UDI-6 toplam puanı 19,7±20,8 vestres üriner inkontinans olanlarda, Urogenital Distres Envanteri-3fiziksel aktivite ile idrar kaçırma madde puan ortalamasının yüksekolduğu saptanmıştır.Sonuç: Hemşirelik bölümü kız öğrencilerinde stres üriner inkontinans görülme oranı %15,5 olup beden kitle indeksi arttıkça stres üriner inkontinans yaşanma durumu da artmaktadır. Ayrıca SÜİ mevcutöğrencilerde idrar kaçırma semptomlarında artış yaşanmaktadır.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Himen Muayenesi ve Himenoplastiye Karşı Bakış Açılarının İncelenmesi(2016) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice KahyaoğluGiriş: Bekaret ve namus algısına dayalı yapılan, himen muayenesi ve himenoplasti operasyonu kadın hayatında en önemli sorunlardanbiridir. Hemşirelerin bu sorunların temelinde yatan nedenleri, kadının yaşadığı duyguları anlamaları ve kadın haklarını savunmalarıbeklenmektedir. Amaç: Çalışmada hemşirelik bölümü öğrencilerinin himen muayenesi ve himenoplastiye karşı bakış açılarının incelenmesiamaçlandı.Yöntem: Kesitsel özellikte bu araştırma Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü'nde Temmuz 2015tarihinde n=252 öğrenci üzerinde yürütüldü. Veriler araştırmacılar tarafından hazırlanan bir bilgi formu ile toplandı. Bulgular: Öğrencilerin%66.7'sinin evlilikte bekaretin önemli olduğunu düşündüğü bulundu. Erkek öğrencilerin %84.8'i evleneceği kadından himen muayenesiistemeyeceğini, kadın öğrencilerin evlilik öncesi eşinin istemesi durumunda %90.7'si himen muayenesi yaptırmayacağını düşündüğübelirlendi. Cinsiyete göre karşılaştırma yaptığımızda; erkeklerin evlilikte kadın bekaretinin daha fazla önemli olduğunu düşündüğü (p=.009),himen muayenesini cinsiyet ayrımcılığı olarak görme durumu için kadınların büyük çoğunluğunun ayrımcılık olarak gördükleri belirlendi(p<.001). Kadın öğrencilerin erkek öğrencilere göre bireysel değerler nedeniyle daha fazla himenoplastiyi onaylamadıkları bulundu (p=.054).Sonuç: Çalışmamız sonucunda evlilik öncesi erkek öğrenciler bekarete daha fazla önem vermektedir. Kadın öğrenciler evlilik öncesi eşininistemesi durumunda himen muayenesi yaptırmayacak olup erkek öğrencilere göre himen muayenesini daha fazla cinsiyet ayrımcılığı olarakgörmektedir. Ayrıca kadın öğrenciler bireysel değerler nedeniyle daha fazla himenoplastiyi onaylamamaktadır.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender ve İnterseks (LGBTİ) Bireylere İlişkin Tutumları(2018) Küçükkaya, Burcu; Süt, Hatice KahyaoğluAmaç: Bu çalışma da hemşirelik bölümüöğrencilerinin lezbiyen, gey, biseksüel, transgenderve interseks (LGBTİ) bireylere ilişkin tutumlarınınincelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı özellikteki bu araştırma Temmuz-Ağustos 2016 tarihleri arasında Türkiye’nin farklı üniversitelerinden birüniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelikbölümü yaz okuluna kayıt olan 545 tane öğrencisiüzerinde yürütülmüştür. Veriler araştırmacılar tarafından literatür incelenerek hazırlanan bir anket formu ile toplanmıştır.Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaşortalaması 21.9±2.17 olup %50.5’inin cinsiyeti kadındır. Hemşirelik öğrencilerinin LGBTİ bireylere ilişkin görüşleri incelendiğinde; özellikle erkek öğrencilerin LGBTİ’nin ne demek olduğunu daha fazla bildikleri (p=0.040), LGBTİ bireyin cinsel yönelimini/kimliğini açıkça söyleyememesininnedenini toplumsal baskı olarak düşündükleri (p=0.027), LGBTİ’nin bir hastalık olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini (p=0.018), LGBTİ bireye bakım verirken rahatsız olacaklarını (p=0.014), LGBTİ bireyde cinsel yolla bulaşan enfeksiyon bulunabileceğini (p=0.047), LGBTİ bireye cinsel yönelimi/kimliği nedeniyle ayrımcılıkuygulayacaklarını kadın öğrencilere göre daha fazladüşündüğü (p=0.007) belirlenmiştir.Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin mezuniyet öncesidöneminde LGBTİ bireylerin sağlık hakkı,gereksinimleri ve bakımları konusunda eğitimalmaları önerilmektedir.Öğe Hemşirelik Bölümü Öğrencilerinin Uzaktan Eğitime İlişkin Görüşleri(2016) Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, BurcuAmaç: Çalışmada hemşirelik bölümü öğrencilerinin uzaktan eğitimi onaylama durumları, olumlu ve olumsuz yönlerine ilişkin görüşlerinin incelenmesi amaçlandı.Yöntem: Kesitsel tipte bu araştırma Nisan 2015 tarihinde toplam 297 hemşirelik bölümü öğrencisi üzerinde yürütüldü. Öğrencilerin sosyodemograŞ k verileri, uzaktan eğitim ile ilgili görüşleri bir bilgi formu ile toplandı.Bulgular: Öğrencilerin %87.5'inin hemşirelikte uzaktan eğitimi onaylamadıkları, %79.8'inin uzaktan eğitim ile "hemşirelikteki tüm programların verilemeyeceğini" ve %83.5'inin "hemşirelik gibi uygulama ağırlıklı bir meslekte önemli yeri olan laboratuvar ve klinik uygulamalarda eksikliklere neden olacağını" düşündüğü bulundu. Uzaktan eğitimi onaylayanların "bilgiyi elde etmede ekonomik olacağını", "bilgilerin sürekli güncelleştirilebildiğini", "internet üzerinden işbirliğine olanak sağladığını", "hemşirelikte mezuniyet sonrası sürekli eğitime olanak sağlayacağını" ve "aile hayatını sürdürmeyi kolaylaştıracağını" olumlu (p<0.001), onaylamayanların "öğrenci sayısındaki fazlalık nedeni ile iletişimde sınırlılıklar yaratabileceğini" olumsuz yönü olarak gördükleri bulundu (p<0.05).Sonuç: Hemşirelik öğrencilerin büyük çoğunluğu uzaktan eğitimi onaylamamaktadır. Bu nedenle örgün eğitimleri sırasında öğrencilere uzaktan eğitimin olumlu ve olumsuz yönleri hakkında detaylı bilgi verilmelidirÖğe Hemşirelik Öğrencilerinin Sosyal ve Entelektüel Aktiviteleri ile Akademik Başarı Durumları ve Yaşam Doyumları Arasındaki İlişki(2019) Özdemir, Ecem; Süt, Hatice Kahyaoğlu; Cumur, Esra; Küçükkaya, BurcuBu çalışmada, hemşirelik öğrencilerinin sosyal ve entelektüel aktiviteleri ile akademik başarı durumları ve yaşam doyumları arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tipteki bu araştırma, Şubat-Mart 2018 tarihleri arasında bir üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde eğitim gören 1., 2., 3. ve 4. sınıf öğrencileri üzerinde yürütülmüştür (n=455). Araştırma verileri araştır- macılar tarafından literatür incelenerek oluşturulan anket formu ve Yaşam Doyum Ölçeği (YDÖ) ile toplanmıştır. Verilerin değerlendi- rilmesinde tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra Ki-Kare testi, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi ve Spearman Korelasyon analizi yöntemleri kullanılmıştır. Öğrencilerin yaş ortalaması 20.5±1.8 olup, %86.6’sının cinsiyeti kadındır. Öğrencilerin %47.7’sinin genel not ortalaması 2.51-3.00 arası olup akademik başarı durumlarının orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. 2.51-3.00 (orta) ve 3.01-3.50 (iyi) not ortalamasına sahip öğrencilerin diğerlerine göre (0.00-2.00, 2.01-2.50, 3.51-4.00) anlamlı olarak daha fazla kitap fuarına gittiği (p=0.011), ayda 1-2 kez sinemaya gittiği (p=0.045) ve kültürel gezilere katıldığı (p=0.003) saptanmıştır. Öğrencilerin YDÖ puan ortalaması 14.4±4.3 olarak bulunmuştur. YDÖ puan ortalamaları ile genel not ortalamaları arasında anlamlı ilişki (p=0.073) bulunmamıştır. Yabancı dil bilen (p=0.007), yabancı dil konuşan (p=0.002), arkadaş ilişkilerini iyi olarak tanımlayan (p<0.001), sosyal ilişkilerinden çok memnun olan (p<0.001), sporla ilgilenen (p<0.001), kitap okuma alışkanlığı olan (p<0.001), gazete okuma alışkanlığı olan (p=0.008) ve kültürel gezilere katılan (p<0.001) öğrencilerin YDÖ puan ortalamaları daha yüksek olup daha iyi düzeyde yaşam doyumuna sahip oldukları belirlenmiştir. Akademik başarı durumu iyi ve orta düzeyde olan hemşirelik öğrencileri sosyal ve entelektüel açıdan daha aktiftirler. Sosyal ve entelektüel açıdan daha aktif olan öğrencilerin yaşam doyumları da daha yüksektir. Ancak akademik başarı durumu ile yaşam doyumu arasında ilişki yoktur. Buna göre; disiplinli bir meslek adayı olan hemşirelik öğrencilerinin eğitimleri sadece akademik başarıyı artırmak odaklı olmamalıdır. Eğitimleri sürecinde, sosyal ve entelektüel aktivitelere daha fazla yönlendirilmeleri yaşam doyumlarını artıracaktır.Öğe Kadınların Pelvik Taban Kas Egzersizleri Bilgi ve Uygulama Durumları(2018) Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, BurcuAmaç: Çalışmanın amacı, kadınların pelvik taban kasegzersizleri (PTKE) hakkında bilgi ve uygulama durumlarınınaraştırılmasıdır.Materyal-Metot: Kesitsel tipte bu araştırma, TrakyaÜniversite Hastanesi Kadın Hastalıkları-Doğum veÜroloji polikliniklerine başvuran n=559 kadın üzerindeyürütülmüştür. Veriler, araştırmacılar tarafından literatürincelenerek hazırlanan anket formu ile toplanmıştır. Verilerindeğerlendirilmesinde, tanımlayıcı istatistik ve Ki-Kare testikullanılmıştır.Bulgular: Çalışmada kadınların %16,5’inin (n=92) PTKEhakkında bilgisinin olduğu, bilgisi olanların %93,5’ininegzersizleri doğru tanımladığı ve %33,7’sinin bilgilenmekaynağının internet olduğu belirlenmiştir. Egzersiz hakkındabilgisi olanların (n=92); %94,6’sının PTKE’nin pelviktaban kas gücünü arttırarak idrar, gaita ve gaz kaçırmayıönleyerek yarar sağladığını düşündüğü bulunmuştur. Egzersizhakkında bilgisi olan kadınların %43,5’inin hayatının belirlibir zamanında PTKE’yi uyguladığı, %30’unun PTKE’yihalen uyguladığı saptanmıştır. PTKE’yi uygulayanların;%33,3’ünün idrar kaçırmayı önlediği ve %30,8’i pelvik tabankaslarını güçlendirdiğini düşündüğü için yaptığı belirlenmiştir.Ancak PTKE’yi uygulayanların nasıl uyguladıkları açık uçluolarak sorgulandığında (n=32); kadınların birbirlerindenfarklı ve/veya yanlış şekillerde uyguladıkları tespit edilmiştir.Cevap verenlerin %40,6’sının “vajina ve/veya karın kaslarınıkasıp gevşetme” şeklinde egzersizi uyguladığı belirlenmiştir.Sonuç: Kadınların büyük çoğunluğunun PTKE hakkındabilgisi yoktur. Az sayıda kadın PTKE uygulamaktave uygulayanlarda farklı ve / veya yanlış şekildeuygulamaktadırlar. Bu nedenle kadınların pelvik taban sağlığıve PTKE hakkında bilgilendirilmeleri gereklidir.Öğe Preeklemptik Gebelerde Aromaterapi Uygulamaları: Derleme(Trakya Üniversitesi, 2023) Eren, Deniz; Küçükkaya, BurcuGebelikte birçok kadın, preeklampsi ve diğer sağlık sorunlarıyla baş etmede egzersiz, meditasyon, yoga, vitamin desteği ve aromaterapi gibi yollara başvurmaktadır. Literatürde preeklemptik gebelerde aromaterapi uygulamalarının kan basıncını düşürmede, bulantı kusma ve ödeme bağlı ağrıyı azaltmada etkili olduğu görülmektedir. Aynı zamanda gebelerde aromaterapi uygulamalarının gevşeme ve esenlik hissini arttırmaya, depresyonu ve anksiyeteyi azaltmaya, gebelikte fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları hafifletmeye, doğumda ağrıyı azaltmaya yardımcı olduğu anlaşılmaktadır. Preeklampsinin yönetilmesinde, alanında uzmanlaşmış kadın sağlığı ve hastalıkları ile halk sağlığı hemşirelerinin aromaterapi uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmaları ve bunları kullanabilmeleri, sağlıklı gebelik süreci açısından yararlı olabilecektir. Bu doğrultuda, derleme makale türündeki çalışmada, literatürde yer alan gebelere yönelik aromaterapi uygulamalarının incelenerek tartışılması amaçlanmıştır.Öğe Preterm bebeklerde erken dönemde başlatılan yarım kundak ve kanguru bakımı uygulamalarının emzirme, anne-bebek bağlanması, anne uyku kalitesi ve postpartum depresyon üzerine etkisi(Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2022) Küçükkaya, Burcu; Kahyaoğlu Süt, HaticeÇalışmada, preterm bebeklerde erken dönemde başlatılan yarım kundak ve kanguru bakımı uygulamalarının emzirme, anne-bebek bağlanması, anne uyku kalitesi ve postpartum depresyon üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Prospektif, randomize kontrollü özellikte bu araştırmada, Eylül 2020 - Mart 2022 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi ve Doğum Servisi’ne başvuran ve 18-49 yaş arası prematüre bebeği olan n=160 anne, randomize kontrollü olarak kontrol grubu=40, yarım kundak grubu=40, kanguru bakımı grubu=40 ve hem yarım kundak hem kanguru bakımı grubu=40 olarak 4 gruba ayrıldı. Araştırma verileri; Anket Formu, Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ), Pittsburgh Uyku Kalite Indeksi (PUKİ), Anne-Bebek Bağlanma Ölçeği (ABBÖ), Postpartum Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği (PEÖYÖ), LATCH Emzirme Tanılama Aracı, Yetersiz Süt Algısı Ölçeği (YSAÖ) kullanılarak toplandı. Veriler tanımlayıcı analizler, Mann Whitney U, Kruskall Wallis Testi, Friedman’s Testi, Spearmen Korelasyon kullanılarak değerlendirildi. Yarım kundak ve kanguru bakımı grubunun 2., 3. ve 6. ay PEÖYÖ, YSAÖ, LATCH, ABBÖ, PUKİ ve EDSDÖ puan ortalamaları kontrol, yarım kundak ve kanguru bakımı grubundan anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Preterm bebeklerde erken dönemde başlatılan sadece kanguru bakımı uygulayan ve hem yarım kundak hem de kanguru bakımı uygulayan annelerin emzirme özyeterliliği, yetersiz süt algısı, emzirme başarısı, anne-bebek bağlanması ve postpartum depresyon üzerine daha fazla olumlu etkisi olurken; sadece yarım kundak uygulayan ve hem yarım kundak hem de kanguru bakımı uygulayan annelerin anne uyku kalitesi üzerine daha fazla olumlu etkisi olmaktadır. Preterm bebeklerde erken dönemde başlatılan yarım kundak ve kanguru bakımının birlikte uygulanması emzirme özyeterliliği, yetersiz süt algısı, emzirme başarısı, anne-bebek bağlanması, anne uyku kalitesi ve postpartum depresyon üzerine olumlu etkilidir.Öğe Primer Dismenore ağrısında tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemleri kullanımı(2019) Süt, Hatice Kahyaoğlu; Küçükkaya, Burcu; Arslan, EbruAmaç: Primer dismenore ağrısında kullanılan tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipte bu araştırma, Aralık 2017-Mayıs 2018 tarihleri arasında… Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’ne ve Acil Servis İzlem Alanı’na başvuran kadınlar üzerinde yürütülmüştür. 18-49 yaş arası 406 kadın çalışmaya dahil edilmiştir. Katılımcılara kişisel ve menstrual siklus bilgileri, primer dismenore semptomları, tamamlayıcı ve alternatif tedavi yöntemleri (TAT) kullanımına ilişkin soruları içeren anket formu uygulanmıştır. Bulgular: Kadınların yaş ortalaması 26.2±8.2’dir. Kadınların %85.5’inin primer dismenore ağrısı yaşadığı, %58.6’sının ağrı ile baş etmede TAT yöntemlerini kullandığı belirlenmiştir. TAT yöntemlerinin faydalı olduğunu düşünenlerin oranı %61.1’dir. Kadınlar primer dismenore ağrısını azaltmak ve rahatlamak için sırasıyla; yüzüstü ve cenin pozisyonunda uzanma (%57.9), sıcak duş alma (%57.6), uyuma (%57.6), ayaklarına ısı uygulama (%55.5), karına ısı uygulama (%52.2), karına masaj yapma (%50.2), yürüyüş/egzersiz yapma (%39.9), müzik dinleme (%38.7), dua etme (%31.5), nefes egzersizi (%25.9), akupressure (%15.8) tamamlayıcı tedavi yöntemlerini uyguladıklarını belirtmişlerdir. Kadınların alternatif (bitkisel/besinsel) tedavi yöntemleri içerisinde en yaygın kullandıkları yöntemler sırasıyla; ıhlamur çayı (%35.2), yeşil çay (%31), papatya çayı (%30), sıcak süt (%27.3), siyah çay (%22.4), tarçın (%18.2), rezene çayı (%14) ve kiraz sapı çayı (%13.5)’dır. Sonuç: Genç kadınların büyük çoğunluğu primer dismenore ağrısı yaşamakta ve ağrı ile baş etmek için TAT yöntemlerini sıklıkla kullanmaktadır. Bu nedenle, primer dismenore ağrısı ile baş etmek için kadınlara TAT yöntemleri hakkında kanıta dayalı bilgilendirme yapılması ve bilinçli kullanım farkındalığını kazandırması gerekmektedir.Öğe Stres üriner inkontinansı olan üreme çağı kadınlarında pelvik taan kas egzersizleri ve abdomen egzersizlerinin etkinliği(Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Küçükkaya, Burcu; Kahyaoğlu Süt, HaticeÇalışmada stres üriner inkontinansı olan üreme çağı kadınlarında pelvik taban kas egzersizleri ve abdomen egzersizlerinin etkinliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Prospektif, randomize kontrollü özellikte bu araştırmada, Eylül 2016- Mart 2017 tarihleri arasında T.Ü.T.F Hastanesi Ürojinekoloji ve Üroloji Polikliniği'ne başvuran, 18-49 yaş arası stres üriner inkontinans şikayeti olan n=64 kadın, randomize kontrollü olarak olgu=32 ve kontrol=32 olarak 2 gruba ayrılmıştır. Araştırma verileri; Hasta Bilgi Formu, PFDI-20, PFIQ-7, ürojinekolojik değerlendirme testleri, işeme günlüğü kullanılarak toplanmıştır. Olgu grubuna kegel ve abdomen egzersizi eğitimi; kontrol grubuna sadece kegel egzersizi eğitimi verilmiştir. Kegel ve abdomen egzersizi yapan olgu grubunun 8. hafta pelvik taban kas gücü ölçüm sonucu (24,7±4,2) sadece kegel egzersizi yapan kontrol grubundan (20,3±3,9) anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0,001). Olgu grubunun 4. hafta stres test ölçüm sonucunun negatiflik oranının (%93,8), kontrol grubundan (%53,1) anlamlı olarak yüksek olduğu tespit edilmiştir (p<0,001). Olgu grubunun 0. hafta stres test pozitiflik oranı %81,3 iken, 4. Hafta %6,3 ve 8. Hafta %0 olduğu ve değişimin anlamlı olduğu saptanmıştır (p<0,001). Kontrol grubunun 0. hafta stres test pozitiflik oranı %93,8 iken, 4. Hafta %46,9 ve 8. Hafta %0 olduğu ve değişimin anlamlı olduğu belirlenmiştir (p<0,001). Olgu ve kontrol grupları arasında 0. ve 8. hafta stres test sonuçları açısından anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0,05). Stres üriner inkontinansı olan üreme çağı kadınlarında kegel egzersizine ek olarak abdomen egzersizinin yapılması pelvik taban kas gücü artışında daha fazla etkili olmuş ve iyileşme daha erken dönemde başlamıştır. Her iki egzersiz de stres üriner inkontinans iyileşme sürecinde fayda sağlamıştır