Yazar "Hatipoğlu, Osman N." seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Brusellozda akciğer tutulumu: Olgu sunumu(2007) Batmaz, Emrah; Edis, Çakır Ebru; Çiftçi, Abdullah; Akkoyun, Sevinç; Hatipoğlu, Osman N.; Gençhallaç, HakanBruselloz, Gram-negatif bakteri ailesinden Brusella türü bakterilerle oluşan zoonotik bir hastalı ktır. Bakteri başta retiküloendotelyal sistem olmak üzere eklem, kalp, böbrek gibi multisistemik tutulum gösterir. Bulaşma yollarından biri inhalasyon olmasına rağmen akciğer tutulumu nadirdir. Göğüs ağrısı, nefes darlığı şikayetiyle başvuran 72 yaşındaki kadın hasta pnömoni öntanısıyla yatırıldı. Yakınmaların antibiyotik tedavisiyle geçmemesi üzerine hastaya, pulmoner emboli düşünülerek çekilen bilgisayarlı tomografide trombüs saptanmadı; ancak, sol akciğer lingular segment, sağ orta lob ve iki taraflı alt loblarda buzlu cam opasitesi izlendi. Kan kültürlerinde Brusella üremesi üzerine spesifik antibiyoterapiye başlandı. Hastanın takiplerinde yan ağrısı düzeldi ve venöz tromboemboliyi düşündürecek herhangi bir gelişme olmadı.Öğe Hastane kökenli pnömonilerde sorumlu etkenler ve antimikrobiyal direnç değişimi(2006) Edis, Çakır Ebru; Otkun, Metin; Hatipoğlu, Osman N.; Gürcan, Şaban; Çağlar, Tuncay; Erkan, TülayHastane kökenli pnömoni, hastane infeksiyonları içinde en sık ölüme neden olan infeksiyondur. Bu çalışmanın amacı; Trakya Üniversitesi Hastane'sinde hastane kökenli pnömoni sıklığını, sorumlu etkenleri, direnç paternlerini ve bunların 10 yıllık süreç içindeki değişimlerini saptamaktır. Ekim 2003- Eylül 2004 tarihleri arasında hastane kökenli pnömoni hastalarından elde edilen mikrobiyolojik veriler retrospektif olarak değerlendirildi ve hastanede 10 yıl önce yapılmış çalışma sonuçları ile karşılaştırıldı. Hastane kökenli pnömoni hastane infeksiyonları içinde % 0.6 hızı ile üçüncü sıradan % 1.21 hızı ile birinci sıraya yükselmişti. Acinetobacter solunum yolu örneklerinde en sık saptanan etkendi ve sıklığı % 38.2'den % 44.5'e yükselmişti. Pseudomonas ise her iki çalışmada da ikinci sıklıkta yer aldı. Acinetobacter'in duyarlı olduğu antibiyotikler incelendiğinde, en yüksek etkinliğe sahip olan imipeneme duyarlılığın % 100'den % 35'e düşmesi çok dikkat çekiciydi. Sonuç olarak, hastane kökenli pnömoniler en önemli hastane kökenli infeksiyonlardır ve zaman içinde antibiyotik direnci büyük ölçüde artmıştır.Öğe Osteomyelite sekonder septik emboli olgusu(2006) Çıkmaz, Tuba; Özdemir, Levent; Hatipoğlu, Osman N.; Özlen, BurcuNefes darlığı, sol bacakta şişlik ve sıcaklık artışı şikayetleri ile acil servise başvuran 58 yaşında bir bayan hasta, akciğer grafisinde bilateral periferik yaygın infiltrasyonlar ve arteryel kan gazında ciddi hipoksemisi saptanması üzerine sepsis, ARDS, pulmoner emboli ve vaskülit öntanıları ile kliniğimize yatırıldı. Toraks BT'sinde akciğer parankiminde periferik yerleşimli kavitasyon içeren nodüller gözlendi. Kemik sintigrafisinde osteomyelit saptandı. Bu bulgularla osteomyelite sekonder septik emboli tanısı kondu. Ampirik antibiyotik, noninvazif mekanik ventilasyon ve destek tedavisi ile klinik ve radyografik bulgularında iyileşme sağlandı. Akciğer grafisinde infiltrasyonların bilateral ve periferik olması; toraks BT'de subplevral yerleşimli kaviter nodüllerin görülmesi, başka bir odakta infeksiyon bulgularının olması pnömoninin hematojen kaynaklı olabileceğinin anlamlı ipuçlarıdır.Öğe Plevral efüzyonların eksüda-transüda ayrımında light kriterleri ve çeşitli biyokimyasal parametrelerin karşılaştırmalı analizi(2001) Alp, A. İlker; Çağlar, Tuncay; Altıay, Gündeniz; Hatipoğlu, Osman N.; Karlıkaya, CelalPlevral efüzyonların eksüda-transüda ayrımında Light kriterleri ve çeşitli biyokimyasal parametrelerin etkinliğini saptamak amacıyla kesin tanılı 79 plevral efüzyonlu hastanın plevra sıvısı ve serum örnekleri incelendi. Plevral efüzyon, etiyolojilerine göre 62 hastada eksüda, 17 hastada ise transüda olarak sınıflandı. Light kriterleri için duyarlılık %100, özgüllük %56; plevra sıvısında kolesterol için duyarlılık %89, özgüllük %100; plevra sıvısı/serum kolesterol oranı için duyarlılık %95, özgüllük %93; serum-plevra sıvısı albümin gradyantı için duyarlılık %84, özgüllük %94 olarak saptandı. Diüretik kullanan yedi hastada transüdatif plevral efüzyon, Light kriterlerine göre yanlış bir şekilde eksüda olarak sınıflandırıldı. Değişik biyokimyasal parametrelerin birlikteliğinde en iyi sonuçlar, plevra sıvısı kolesterol ölçümü ile plevra sıvısı/serum LDH oranı veya plevra sıvısı/serum protein oranı kombine edildiğinde sağlandı (duyarlılık %100, özgüllük %100). Sonuç olarak, özellikle diüretik kullanan hastalarda Light kriterleri transüda-eksüda ayrımında yetersiz kalabilir. Bu durumlarda serum-plevra sıvısı albümin gradyantı, plevral sıvı kolesterol ölçümü ile birlikte çeşitli biyokimyasal parametrelerin kombine kullanımı klinisyene yardımcı olabilir.Öğe Spontan pnömoperıkardıyum: Olgu sunumu(2010) Aktöz, Meryem; Üzmezoğlu, Bilge; Ünlü, Ercüment; Karamustafaoğlu, Y. Altemur; Serez, Bilkay; Edis, Çakır Ebru; Hatipoğlu, Osman N.Pnömoperikardiyum, perikard içinde hava bulunması olup pek çok farklı nedene sekonder gelişebilmektedir. Etiyolojide en sık neden travma, ikinci sıklıkta komşu organ hastalıklarının perikardı etkilemesi gelir. Travma veya cerrahi dışında spontan gelişmesi çok enderdir. Tamponada neden olabilmesi ve mortal seyredebilmesi nedeniyle yakın takip edilmesi gereken bir tablodur. Halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, kilo kaybı, nadiren pembe renkte balgam çıkarma, gece terlemesi ve çarpıntı yakınması ile gelen erkek hastada, radyolojik görüntüleme ile pnömoperikardiyum ve minimal pnömomediastinum saptandı. Öncesinde travma veya cerrahi hikayesi olmayan hastanın etyolojisine yönelik yapılan tetkiklerinde patoloji saptanmadı. Bu olgu bildirisinde spontan pnömoperikardiyumlu bir vakanın sunulması ve olası spontan pnömoperikardiyum nedenlerini literatür ışığında tartışmayı amaçladık.Öğe Trakya bölgesinde pulmoner semptomlarla başvuran hastalarda alerji deri testi sonuçları(2007) Edis, Çakır Ebru; Tabakoğlu, Erhan; Çağlar, Tuncay; Hatipoğlu, Osman N.; Altıay, GündenizAmaç: Bu çalışmada Pulmoner semptomlarla başvuran hastalarda alerjen duyarlılığı profilinin belirlenmesi amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Ekim 1999-Nisan 2005 tarihleri arasında pulmoner yakınmalarla başvuran 196 hastada (136 kadın, 60 erkek; ort. yaş 34.7±11.7) yapılan deri testi sonuçları, total IgE sonuçları ve alerji bilgi formları geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Çalışmaya alınan hastaların IgE medyan değeri (%25-75) 202 U/ml (118-530) idi. En sık görülen semptom %65.3 ile nefes darlığı iken ikinci sıklıkta başvuru nedeni %63.8 ile öksürüktü. Bu semptomlar %46.9 hastada toz alırken artmaktaydı. Hastaların %59.7'sinde en az bir alerjene duyarlık saptandı. Tek alerjen ile duyarlılık %18.9 iken çok alerjene duyarlılık %40.8 olarak tespit edildi. En sık %39.8 ile ev tozu akarlarına karşı alerji tespit edilirken ikinci sıklıkta %26 ile ağaç polenlerine karşı saptandı. D. Farinea'ya %33.7, D. Pteronyssinus'a %32.7 duyarlık saptandı. Sonuç: Trakya Bölgesi'nden alerjik semptomlarla başvuran hastalarda en sık ev tozu akarlarına karşı duyarlılık saptandı. Olguların %46.9'unda da semptomların evde, toz alırken artması bu bulguyu destekler nitelikteydi.Öğe Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinde sigara alışkanlığı ve ilişkili faktörler(2000) Karlıkaya, Celal; Erdoğan, Sarper; Çakır, Ebru; Hatipoğlu, Osman N.; Dilek, Emine; Hacıoğlu, VijdanAmaç: Bu çalışmada Tıp Fakültesi öğrencilerinde sigara içme prevalansları ve ilişkili faktörleri saptamak amaçlandı. Yöntem: Fakültemizde 1998-1999 döneminde eğitim gören 1117 öğrenciden 515'ine (%46) (E/K=275/240) önceden denenmiş anket uygulandı. Bulgular: Öğrencilerin %30.5'inin her gün en az. bir sigara içtiği (günlük içici); % 1.7'sinin günde birden az haftada en az bir sigara içtiği (haftalık içici); %7.6'sının sigarayı bıraktığı, %8.5'inin sigarayı denediği ve % 51.7'sinin hiç içmediği saptandı. Erkeklerin kızlara göre yaklaşık 2 kat daha fazla günlük içici olduğu (%40.4'e karşılık %21.8; Pearson ?2=20.92, p<0.001) saptandı. Dönem 1'de %6.7, Dönem 2'de %30.4, Dönem 3'te %41.7, Dönem 4'te %51.5, Dönem 5'te %26.8, Dönem 6'da %18 günlük içicilik olduğu, dönemin sigara içme davranışını anlamlı derecede etkilediği (Pearson ?2=41.47, p<0.001); Dönem 1'de en az. olan içme oranının Dönem 4'e doğru giderek arttığı ve Dönem 5 ve 6'da yeniden giderek azaldığı saptandı. Bekar evinde kalanlarda (%37.5) yurtta (%13.4) veya ailesinin (%18) yanında kalanlara göre, günlük içicilik belirgin şekilde daha yüksekti (Pearson ?2=27.38,p<0.001). Sonuç: Sigara içme davranışının Dönem 1 'de çok düşük oranlarda iken giderek artması ve Dönem 3 ve 4'te en üst düzeye çıkması Dönem 1'de eğitim çalışmalarına başlanması gerektiğini düşündürdü. Dönem 5 ve 6'da sigara içiminin azalması bu dönemlerdeki eğitimin yoğun olmasına ve kısmen de olsa başarılı olmasına bağlandı.Öğe Yağ embolisi: Olgu sunumu(2006) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Gürlü, Vuslat; Hatipoğlu, Osman N.; Altıay, Gündeniz; Yılmam, İlker; Özlen, BurcuYağ embolisi, genellikle uzun kemik travmasının komplikasyonu olarak ortaya çıkan nadir bir durumdur. Travma sonrası 24 - 72 saat sonra solunum sistemi, santral sinir sistemi, üriner sistem, göz ve deride semptom ve bulgular ile kendini gösterir. 46 yaşındaki erkek olgu, sol tibia fraktürü sonrası 30. saatte konfüzyon, ateş, dispne, taşipne, göğüs ön bölgesi ve ön aksiller hatta peteşiyal döküntü şikayeti ile değerlendirildi. Hastanın antero - posterior akciğer grafisi normaldi, alınan arteryel kan gazında hipoksi-hipokapnisi mevcuttu. Yapılan ventilasyon - perfüzyon sintigrafisi orta ihtimalli emboli olarak değerlendirildi. Bilinç durumunu açıklayacak bir patoloji saptanmadı. Göz dibi muayenesinde retinada eksüdatif alanlar ve küçük kanama odakları, idrar analizinde bol miktarda yağ globülleri saptandı. Steroid tedavisi ile hastanın klinik bulguları hızla düzeldi.Öğe Yayma negatif akciğer tüberkülozunda fiberoptik bronkoskopinin tanısal değeri(2002) Otkun, Ali Metin; Alp, Aydın İlker; Karlıkaya, Celal; Çağlar, Tuncay; Hatipoğlu, Osman N.Aktif akciğer tüberkülozu (Tbc) kuşkusu olan, balgam yaymaları negatif olgularda fiberoptik bronkoskopinin (FOB) ve materyal elde etmek için kullanılan çeşitli FOB tekniklerinin, erken ve geç tanıdaki yararlılığını belirlemek amaçlandı. Bir üniversite hastanesinde aktif akciğer Tbc'den kuşkulanılan, ayaktan veya yatan hastalar ardışık bir şekilde, 19 aylık bir çalışma periyodunda, prospektif klinik çalışmaya alındılar. FOB ve mümkün olduğunda ilişkili tamamlayıcı teknikler uygulandı. Tbc kuşkulu ve HIV negatifli 65 olgu çalışmaya alındı ve 35 olguda aktif akciğer Tbc tanısı kondu. FOB 19/35 (%54) olguda tanısaldı. Yayma 8 (%23), patoloji 2 (%6), hem yayma hem patoloji 1 (%3) ve toplamda 11/35 (%31) olguda FOB erken tanıyı mümkün kıldı. FOB öncesi balgam kültür pozitifliği 2/35 (%6) ve FOB kültür pozitifliği 16/35 (%46) olguda geç tanıyı teyit etti. Çeşitli FOB tekniklerinin uygulama hızı ve tanısal verimi şu şekilde bulundu: Bronş lavajı %100-40, bronş biyopsisi %14-0, fırça %81-24, bronkoalveoler lavaj %14-20, transbronşiyal biyopsi % 17-33, postbronkoskopik balgam %64-43. Granülomatöz iltihap 3/12 (%20) TBB'de gösterilebildi. Uygulanan teknikler ve değerlendirme yöntemleri arasında üstünlüğü olan bir yöntemden çok, hepsinin birbirini tamamlayıcı yöntemler olduğu saptandı. Sonuç olarak, FOB aktif akciğer Tbc'nin kesin tanısına ve mikrobiyolojik tanısına yararlı katkı sağlamaktadır. Çeşitli FOB teknikleri birbirini tamamlayıcı niteliktedir ve mümkün olduğu sürece uygulanmalıdır.Öğe Yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografi ile bronşektazi saptanan hastalarda akciğer grafisi ve dinleme bulgularının tanısal verimliliği(2000) Tabakoğlu, Erhan; Çakır, Bilge; Çağlar, Tuncay; Agun, Kemal; Erdoğan, Sarper; Hatipoğlu, Osman N.Son yıllarda bronşektazi tanısında Yüksek Rezolüsyonlu Bilgisayarlı Tomografi (YRBT) yaygın olarak kullanılmaktadır. Bronşektazi düşünülen her hastada YRBT'ye gereksinim var mıdır; akciğer grafisi ve dinleme bulgusuyla gerçekte bronşektazinin ne kadarını saptarız; bu soruları yanıtlamak için bronşektazi tanısı konan 41 hasta akciğer grafisi, dinleme bulgusu ve YRBT ile değerlendirildi. Akciğer grafisi bulguları ve dinleme bulgusu ile YRBT bulguları arasında ciddi bir ilişkinin varlığı gösterildi. Akciğer grafisinin bronşektaziyi saptamadaki duyarlılığı 0.72, özgüllüğü 0.79 olarak saptandı. Dinleme bulgusu olarak ral varlığının ise bronşektaziyi saptamadaki duyarlılığı 0.69, özgüllüğü 0.90 olarak bulundu. Akciğer grafisi ve dinleme bulgusu birlikteliği, bir tanı yöntemi olarak ele alındığında tanı oranı artıyordu. Bunlardan herhangi biri bronşektaziyi düşündürüyorsa, duyarlılık 0.68, özgüllük 0.75; akciğer grafisi ve dinleme bulgusunun her ikisi birden bronşektaziyi düşündürüyorsa, duyarlılık 0.80, özgüllük 0.95 olarak saptandı. Klinik olarak bronşektazi düşünülen hastalarda, akciğer grafisinin özgül olmayan bulguları dinleme bulgusuyla beraber değerlendirildiğinde, her ikisi de bronşektazi düşündürüyorsa, klinik önemi olmayan bronşektaziler dışında hemen tamamında etkili bir tanı sağlanır. Bronşektazi tanısı için her olguda YRBT'ye gereksinim yoktur.