Yazar "Gürkan, Selami" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Büyük safen ven yetmezliğinde manuel 980 nm lazer çıplak-uçlu fiber ile otomatik geri çekme sistemli 1470 nm radial fiber lazerin karşılaştırılması: Erken dönem etkinlik ve komplikasyonlarin analizi(2013) Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Arar, Cavidan; Donbaloğlu, Mehmet Okan; Ege, TuranAmaç: Endovenöz lazer ablasyon, variköz ven tedavisinde en çok kabul gören tedavi seçeneklerinden biridir. Bu retrospektif çalışmanın amacı manuel 980 nm çıplak fiber lazer ile otomatik geri çekme sistemli 1470 nm radial fiber lazerin erken dönem etkinliklerinin karşılaştırılması.Gereç ve Yöntemler: Ekim 2011 ile Ocak 2013 arasında büyük safen ven yetmezliği sebebiyle endovenöz lazer ablasyon ile tedavi edilen 78 hasta ve 89 ekstremite incelendi. 980 nm lazer ve çıplak fiber ile tedavi edilen 40 hasta ve 45 ekstremite Grup 1 olarak tanımlandı. 1470 nm lazer radial fiber ve otomatik geri çekme sistemi ile tedavi edilen 38 hasta ve 44 ekstremite Grup 2 olarak tanımlandı. Ağrı, ekimoz, endurasyon, parestezi gibi lokal komplikasyonlar postoperatif 3, 7 ve 30. günlerde klinik olarak ve Doppler ultrasonografi ile değerlendirildi.Bulgular: Grup 1 ve grup 2de erken kapanma oranları sırasıyla %91 (n=41) ve %93 (n=41) idi. Bir aylık takipler sonunda her iki grupta da venöz klinik şiddet skorlarında belirgin derecede azalma oldu. Postoperatif ekimoz, endurasyon parestezi ve analjezik ihtiyacı grup 1de anlamlı derecede yüksek olmasına rağmen, major komplikasyonlar her iki grupta da görülmedi. Sonuç: Her iki tip lazer ile yapılan endovenöz lazer ablasyon işleminin erken dönem sonuçları tatmin ediciydi. Otomatik geri çekme sistemli 1470 nm dalga boyunda radial fiber kullanılarak yapılan büyük safen venin endovenöz lazer ablasyonunun etkili ve güvenli bir tedavi seçeneği olduğu söylenebilir.Öğe Combined treatment of both arterial and deep venous thrombosis in a young adult with antiphospholipid syndrome: case report(2014) Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Chouseın-Hüseyin, Serchat-Serhat; Yüksel, Volkan; Canbaz, SuatAntifosfolipid sendromu değişik tromboembolik olaylara sebep olabilen, otoimmün hiperkoagülabilite sendromudur. Olguların %35inde pulmoner emboli ve infarktla komplike olabilen derin ven trombozu görülebilir. Hastalığın klinik görünümleri arasında; venöz ve arteriyel trombozlarla birlikte emboliler, multiorgan iskemisi ve infarktına neden olabilen küçük ve yaygın büyük damar trombozları, prematür koroner arter hastalığı, strok ve düşükler sayılabilir. Bu yazıda 25 yaşındaki genç erkek hastada görülen arteriyel ve venöz trombozu ile cerrahi ve medikal tedavi birlikteliğini sundukÖğe Comparison of vasodilatation responses of arterial grafts harvested with and without electrocautery: in vitro study results(2015) Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Yüksel, Volkan; Güçlü, OrkutAmaç: Bu çalışmada, elektrokoterli ve elektrokotersiztekniklerle hazırlanan arter greftlerinin vazodilatasyonyanıtları organ banyosu düzeneği kullanılarakkarşılaştırıldı. Çalışma planı: Mayıs 2013 - Haziran 2014 tarihleriarasında elektif koroner arter baypas greft (KABG)cerrahisi uygulanan 30 hasta (19 erkek, 11 kadın, ort.yaş 60.0±8.2 yıl; dağılım 47-77 yıl) çalışmaya alındı. Hergruptan 16şar internal torasik arter ve radial arter örneğialındı. Greftler iki gruba ayrıldı: elektrokoter kullanılarakhazırlanan greftler (grup 1) ve elektrokotersiz hazırlanangreftler (grup 2). Bul gu lar: İnternal torasik arter greftlerinin vazodilatasyonyanıtları, grup 2ye kıyasla, grup 1de anlamlı olarak azaldı.Radial arter greftlerinin vazodilatasyon yanıtları grup 1degrup 2den düşük olmasına rağmen, fark istatistiksel olarakanlamlı değildi. So nuç: Elektrokoter ile damar preparasyonu, radial artergreftlerinden ziyade, internal torasik arter greftlerindeciddi endotel hasarına neden olur. Erken greftyetmezliğinin önlenmesi açısından, arter greftlerininhazırlanması esnasında elektrokotersiz işlem dahaavantajlı olabilir.Öğe Elektif vasküler cerrahi sonrası mortalite: Konuşmadığımız gerçekler(2014) Chouseın-Hüseyin, Serchat-Serhat; Yüksel, Volkan; Halıcı, Ümit; Sağıroğlu, Gönül; Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Okyay, AhmetAmaç: Periferik arter hastalığı ilerleyici ve tıkayıcı nitelikte sistemik bir hastalıktır ve cerrahi sonrasında 30 günlük mortalite oranı %2-8,5 arasında değişmektir. Bu çalışmamızda, kliniğimizdeki elektif vasküler cerrahi sonrası mortalite nedenlerini araştırmayı hedefledik.Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde Ocak 2006 ile Aralık 2012 tarihleri arasında periferik arter hastalığı nedeniyle elektif vasküler cerrahi uygulanan toplam 864 hasta çalışmaya dahil edildi. On sekiz yaşın altındaki bireyler, acil müdahale edilen hastalar ve travma nedeniyle vasküler cerrahi uygulanan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Hastaların preoperatif demografik özellikleri, operatif risk faktörleri, eşlik eden komorbid sistemik hastalıkları ile, yapılan operasyonlar, postoperatif yoğun bakımda kalış süreleri ve mortaliteye sebep olan faktörler incelenip değerlendirildi.Bulgular: Opere edilen 864 hastanın 20sinde (%2,3) mortalite gelişti. Mortalite gözlenen 20 hastanın 19u erkek (%95), 1i kadın (%5) idi. Hastaların tamamı elektif şartlarda genel anestezi altında opere edilmişti. Mortalite sebeplerinin; hastaların 7sinde (%35) kardiyak nedenlere (düşük kardiyak debi sendromu, aritmi, postoperatif miyokard enfarktüsü), 3ünde (%15) multipl organ yetmezliğine, 3ünde (%15) akciğer nedenlerine (pnömoni, ventilatörden ayrılamama), 3ünde (%15) gastrointestinal sistem komplikasyonlarına (mezenter iskemi, gastrointestinal kanama), 1inde (%5) sepsise, 1inde (%5) dissemine intravasküler koagülasyona (DİK), 1inde (%5) nörolojik problemlere (postoperatif serebrovasküler olay) ve 1inde (%5) peroperatif gelişen malign hipertermiye bağlı olduğu görüldü.Sonuç: Elektif vasküler cerrahi uygulanacak hastalarda preoperatif iyi bir kardiyak ve diğer sistemlere ait değerlendirmenin yapılması ileri derecede önem arz etmekte olup, alınacak tedbirler ile özellikle kardiyovasküler risk faktörlerini en aza indirerek, mortalite ve morbiditeyi önemli ölçüde azaltılabileceği kanaatindeyiz.Öğe Elli yaşın altında Koroner Arter Bypass Greft Cerrahisi uygulanan olgularda Klamidya pnömonianın aterosklerotik proçesteki rolünün araştırılması(Trakya Üniversitesi, 2007) Gürkan, Selami; Canbaz, Suatİskemik kalp hastalığının nedeni olan ateroskleroz gelişiminin nedenleri hala tartışmalıdır. Hiperlipidemi, hipertansiyon, erkek cinsiyet, obezite, sigara ve diyabet gibi klasik risk faktörleri geniş ölçüde tartışılmıştır. Ancak toplumdaki koroner arter hastalığı prevalansını açıklamada bu klasik risk faktörleri tek başlarına yeterli olamamaktadır. Klinik veriler ve hayvan modellerinde yapılan çalışmalar kronik infeksiyonların da aterosklerozu tetiklediğini düşündürmektedir. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi kliniğinde elektif şartlarda primer koroner ?bypass? operasyonu yapılan 50 yaşın altındaki toplam 51 hasta rızaları alınarak çalışmaya dahil edildiler. Asendan aorta duvar kalınlığına göre iki gruba ayrılan hastaların, intraoperatif dönemde alınan atriyum, sol internal torasik arter ve asendan aorta dokularında Klamidya pnömonia DNA'sı olup olmadığı incelendi. Hastaların tümünün atriyum ve sol internal torasik arter dokularında Klamidya pnömonia DNA'sına rastlanmadı. Oniki hastada aorta dokularında Klamidya pnömonia DNA'sına rastlandı. Aorta duvar kalınlığı artmış olan grupta Klamidya pnömonia DNA'sı ince olan gruba göre istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde fazla görüldü. Her iki grup arasında aterosklerozun bağımsız risk faktörleri açısından anlamlı fark saptanmadı. Sonuç olarak, KAH tanısı konup koroner ?bypass? operasyonu yapılan genç hastalara ait asendan aorta gibi ateroskleroza yatkın bir bölgede % 23.5 gibi yüksek oranda Klamidya pnömonia'ya rastlanmıştır. Çalışmamızda Klamidya pnömonia ile ateroskleroz oluşumu arasındaki muhtemel ilişki ve bunun aterosklerotik lezyonlar için tetikleyici mi yoksa süperinfeksiyon şeklinde mi olduğu gösterilememiştir. Anahtar Kelimeler: Kardiyopulmoner ?bypass?, Klamdiya pnömonia, ateroskleroz, koroner arter ?bypass?.Öğe Endovasküler abdominal aortik anevrizma tamirlerinde erken dönem sonuçları (6 aylık takip)(2013) Gür, Özcan; Gürkan, Selami; Gür, Demet Özkaramanlı; Arar, Cavidan; Ege, TuranAmaç: Abdominal aort anevrizması, açık cerrahi teknikler ile tedavi edilebildiği gibi endovasküler olarak da tamir edilebilmektedir. Çalışmamızda, endovasküler aort tamiri yapılan olguların 6 aylık erken dönem sonuçlarını sunmayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde 2010-2012 mayıs tarihleri arasında endovasküler aort anevrizma tamiri yapılan 18 hasta çalışmaya alındı. Olgular işlem sonrası 1. ve 6. ay kontrollerine çağrılarak endoleak açısından değerlendirildi. Olguların komorbidite sebeplerine bakıldığında %38,9u diyabetik (n:7), %77,8 hipertansif (n:14), %55.6 kronik obstruktif akciğer hastalığı (n:10), %16,7 malignite (n:3), %22,2si koroner arter hastalığı (n:4), 1 olguda ise peritonit sebebiyle geçirilmiş batın cerrahisi mevcuttu. Bulgular: Olguların 4ü kadın, 14ü erkek toplam 18 hastaya endovasküler aort tamiri (EVAR) işlemi uygulandı. Hastaların yaş ortalaması 72,77±6,54 (min:62, max:82) olarak saptandı. Olguların 6 aylık takibinde mortalite gözlenmezken 1 olguda endoleak saptandı. Sonuç: EVAR işlemi açık cerrahi için yüksek riskli olgularda (ileri yaş, komorbidite varlığı, geçirilmiş batın cerrahisi) düşük mortalite ve morbidite oranları ile güvenli bir biçimde uygulanabilir. Daha kesin sonuçlar için uzun dönem takiplere ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Left Anterior Descending Artery-Pulmonary Artery Fistula(2011) Chouseın-Hüseyin, Serchat-Serhat; Gürkan, Selami; Ege, Turan; Duran, EnverKoroner arteriovenöz fistüller, koroner arter anomalilerinin yaklaşık yarısını (% 48) oluştur--malarına rağmen nadir görülen anomalilerdir. Bu yazıda sol ön inen arter ile pulmoner arterarasında koroner anjiografi sırasında saptanan bir koroner arteriyovenöz fistül olgusunusunmayı amaçladık.Öğe Successful Replacement of Mitral Valve in a Patient with Antiphospholipid Syndrome(2016) Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Özkaramanlı, Demet Gür; Arar, Cavidan; Ege, TuranElli bir yaşında mitral yetmezlik tanısı ile cerrahi tedavi için yatırılan bir hastayı sunduk. Dört yıl önce primer antifosfolipid tanısı almış ve trombositopeni hikayesi mevcut. Postoperatif titiz antikoagülan tedavi ile mitral kapak başarılı bir şekilde replase edildi ve postoperatif dönem olaysız geçti. Antifosfolipid sendromlu hastalarda kardiyak cerrahide yüksek mortalite ve morbidite oranları bildirilmiştir. Postoperatif dönemde hemen antikoagülan tedavinin başlanması trombozun önlenmesi açısından çok önemlidir.