Yazar "Güçlü, Orkut" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Comparison of vasodilatation responses of arterial grafts harvested with and without electrocautery: in vitro study results(2015) Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Yüksel, Volkan; Güçlü, OrkutAmaç: Bu çalışmada, elektrokoterli ve elektrokotersiztekniklerle hazırlanan arter greftlerinin vazodilatasyonyanıtları organ banyosu düzeneği kullanılarakkarşılaştırıldı. Çalışma planı: Mayıs 2013 - Haziran 2014 tarihleriarasında elektif koroner arter baypas greft (KABG)cerrahisi uygulanan 30 hasta (19 erkek, 11 kadın, ort.yaş 60.0±8.2 yıl; dağılım 47-77 yıl) çalışmaya alındı. Hergruptan 16şar internal torasik arter ve radial arter örneğialındı. Greftler iki gruba ayrıldı: elektrokoter kullanılarakhazırlanan greftler (grup 1) ve elektrokotersiz hazırlanangreftler (grup 2). Bul gu lar: İnternal torasik arter greftlerinin vazodilatasyonyanıtları, grup 2ye kıyasla, grup 1de anlamlı olarak azaldı.Radial arter greftlerinin vazodilatasyon yanıtları grup 1degrup 2den düşük olmasına rağmen, fark istatistiksel olarakanlamlı değildi. So nuç: Elektrokoter ile damar preparasyonu, radial artergreftlerinden ziyade, internal torasik arter greftlerindeciddi endotel hasarına neden olur. Erken greftyetmezliğinin önlenmesi açısından, arter greftlerininhazırlanması esnasında elektrokotersiz işlem dahaavantajlı olabilir.Öğe Diyalize bağımlı kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda açık kalp cerrahisi(2013) Güçlü, Orkut; Yazıcı, Süleyman; Demirtaş, Sinan; Çalışkan, Ahmet; Yavuz, Celal; Mavitaş, Binali; Canbaz, SuatAmaç: Kronik böbrek yetmezliği (KBY) olan hastalar çeşitli nedenlerle açık kalp cerrahisi için önemli bir risk grubunu oluşturmaktadırlar. Bu hastalarda kardiyak hastalıklar, normal popülasyona göre daha yüksek oranda görülür. Yapılan birçok çalışmaya göre kronik diyaliz bağımlılığı halen tek başına mortalite ve morbidite üzerine etkili bir risk faktörüdür. Bu çalışmada, kalp cerrahisi uygulanan KBY'li hastaların sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi.Yöntem: Kardiyopulmoner bypass (KPB) altında kardiyak cerrahi uygulanmış olan hemodiyalize bağımlı son dönem böbrek yetmezlikli 36 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların peroperatif bulguları hasta dosyalarından geriye dönük olarak incelendi.Bulgular: Hastaların 27'si (%75) erkek, dokuzu (%25) kadın, yaş ortalaması 58,3±8,5 yıl idi. Hastalardan 12'sine koroner bypass, 10'una koroner bypass ile beraber kapak replasmanı, beş hastaya izole kapak replasmanı, üç hastaya koroner bypass ile birlikte sol ventrikülotomi, dört hastaya tek kapak replasmanı ile birlikte bir veya iki kapak tamiri, iki hastaya asendan aorta replasmanı uygulandı. Ameliyatlarda ortalama kros klemp süresi 78,1±31,3 dakika, toplam perfüzyon süresi ise 158,8±92,2 dakika idi. Hastaların yoğun bakımda kalma süresi ortalama 60±41 saat, toplam hastanede yatış süresi 12±5 gün bulundu. Postoperatif mortalite %38,8 (n=14) idi.Sonuç: Kardiyak ve renal fonksiyonlar birbiriyle yakın ilişkilidir. Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalara kabul edilebilir riskler altında kalp cerrahisi operasyonları uygulanabilmektedir. Uygun preoperatif hazırlık, iyi hasta takibi ile morbidite ve mortalite oranlarının kabul edilebilir düzeylerde olması mümkündürÖğe Hemodiyaliz Bağımlı Kronik Böbrek Yetmezliği Hastalarında Bazilik Ven Yüzeyelleştirmesi ve Prostetik Greft ile Oluşturulan Arteriyovenöz Fistüllerin Orta Dönem Takip Sonuçları(2015) Güçlü, Orkut; Yüksel, Volkan; Chouseın-Hüseyin, Serchat-Serhat; Halıcı, Ümit; İşcan, Şahin; Ege, Turan; Canbaz, Suate Ö ZET Amaç: Kliniğimizde kronik böbrek yetmezlikli hastalara uygulanan hemodiyaliz amaçlı bazilik ven yüzeyelleştirilmesi veya prostetik greft ile arteriovenöz fistül oluşturulma operasyonları, arteriovenöz fis- tül açıklığı ve buna etki eden faktörler yönünden retrospektif olarak incelenmiştir. Ger e ç v e Yöntemler: Ocak 2009-Ocak 2014 tarihleri arasında kliniğimizde hemodiyaliz amacıyla bazilik ven yüzeyelleştirilmesi operasyonu (grup A, n=133) veya bazilik ven brakial arter (prostetik greft ile) arteriovenöz fistül operasyonu uygulanan (grup B, n=24) toplam 157 hastanın sonuçları retrospektif olarak incelendi. Hastaların ortalama takip süresi 18±3,2 ay idi. Primer açıklık süresi, sigara kullanımı, diabetes mellitus, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, periferik arter hastalığı, serebrovasküler hastalık gibi komorbid faktörler değerlendirildi. Bulgular: Grup Adaki hastaların %16,5sinde (n=22), Grup Bdeki hastaların %41,6ünde (n=10) tromboz ge- lişmesi nedeniyle ek girişim gerekti. Primer açıklık süresi grup A ve Bde sırasıyla 52 ve 38 hafta idi. Grup Adaki hiçbir hastada yara yeri enfeksiyonu görülmezken, Grup Bdeki 2 hastada antibiyotik tedavisi ge- rektiren yara yeri enfeksiyonu gelişti. Ek girişim gerektiren Grup Adaki hastaların %55inde Grup Bdeki hastaların %75inde en az bir adet komorbid faktör eşlik etmekteyken, her iki grupta tromboz gelişen has- talar içinde bu değer %84,4tü. Grup A ve Bdeki tromboz gelişen hastalar arasında hiçbir komorbid faktörü olmayanlar sırasıyla 8 (%6,1) ve 1 (%4,1) idi. Hiçbir hastamızda hastane mortalitesi gözlenmedi. Son uç: Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda nativ damarlarla yapılan arteriovenöz fistüller prostetik greftle ya- pılan arteriovenöz fistüllere göre, daha az komplikasyona yol açıp daha uzun primer patensi oranına sahip olmaktadırlar. Ayrıca komorbid faktörler fistül ile ilişkili komplikasyonları arttırmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kronik böbrek yetmezliği; arteriyovenöz fistül, komplikasyonlar; eş zamanlı hastalıkÖğe Koroner arter bypass operasyonlarında greft olarak kullanılan internal torasik arter ve safen ven greftlerinde in vitro l-karnitin etkileri(Trakya Üniversitesi, 2011) Güçlü, Orkut; Süngün, MutasimKardiyak patolojileri meydana getiren hücresel olaylar açığa çıktıkça, bu nedenleri önlemeye yönelik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. L-karnitin'in etki mekanizmasının bilinmesi ile bu hastalıkların tedavisinde etkin bir rol oynayabileceği düşünülmüştür. Bu çalışmanın amacı L-karnitin'in internal torasik arter ve safen ven greftlerine etkilerini, izole organ banyosu düzeneğinde koroner arter ''bypass'' greft operasyonu geçiren hastalardan alınan safen ven ve internal torasik arter halkalarında in vitro araştırmaktır. Haziran 2011 - Ekim 2011 tarihleri arasında kliniğimizde opere olan 1'i kadın, 9'u erkek toplam 10 hasta çalışmaya alındı. Yapılan bu çalışmada, L-karnitin'in 10-7 M -10-2,5 M konsantrasyon aralığında internal torasik arter'de doza bağımlı gevşeme yanıtı gerçekleştirdiği gözlendi. Safen ven'de L-karnitin'in 10-7 M -10-2,5 M konsantrasyon aralığında doza bağımlı gevşeme yanıtı gerçekleştirdiği gözlendi. İnternal torasik arter greftindeki gevşeme yanıtı safen ven greftindekinden daha yüksek idi. Bu araştırma sonucunda çeşitli hastalıklarda kullanılabilen L-karnitin tedavisi esnasında internal torasik arter ve safen ven greftlerinde vazodilatasyon meydana gelebileceği, bu açıdan kullanılabileceği düşünülmektedir. Bunun için daha fazla ve uzun süreli klinik araştırmalara ihtiyaç olduğu bilinmektedir. Böylece uzun dönemde yapılacak çalışmalar ile daha iyi greft açık kalma oranları elde edilebilirse, perioperatif morbidite ile mortalitede azalma sağlanabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Prostaglandin E1, prostaglandin I2 ve papaverinin internal torasik arter grefti üzerine in vitro etkileri(2015) Mısırlıoğlu, Ganime; Chouseın-Hüseyin, Serchat-Serhat; Yüksel, Volkan; Güçlü, Orkut; Karadağ, Çetin Hakan; Canbaz, Suat; Ege, TuranAmaç: Bu çalışmada prostaglandin E1, prostaglandin I2 ve papaverinin koroner arter baypas greft ameliyatlarında kullanılan internal torasik arter greftleri üzerine etkileri araştırıldı.Çalışmaplanı:Mart 2013 - Eylül 2013 tarihleri arasında kliniğimizde ameliyat edilen 10 hasta (9 erkek, 1 kadın; ort. yaş 53.7 yıl; dağılım 46-68 yıl) çalışmaya alındı. Prostaglandin E1 ve prostaglandin I2'nin 10-9 M-10-2.5 M konsantrasyon aralığında internal torasik arterde doza bağımlı etkileri gözlendi.Bul gu lar: Prostaglandin I2'nin internal torasik arter greftindeki gevşeme yanıtı prostaglandin E1'den daha güçlü iken, en güçlü gevşeme yanıtı papaverinin idi.So nuç: Aterosklerotik kardiyovasküler hastalıklar ve periferik damar hastalıkları gibi birçok kardiyovasküler hastalığın tedavisinde kullanılan prostaglandin E1 ve prostaglandin I2 internal torasik arter greftlerinde vazokonstriksiyonu önleyebilir. Greft açıklığı artırılarak ameliyat sırası mortalite ve morbiditenin azaltılmasına ilişkin ileri klinik çalışmalar gereklidir.Öğe A Rare Etiology of Heart Failure: Traumatic Arteriovenous Fistula Due to Stab Injury 17 Years Ago(2015) Chouseın-Hüseyin, Serchat-Serhat; Yüksel, Volkan; Güçlü, Orkut; Yılmaztepe, Mustafa; Canbaz, SuatBackground: Although traumatic fistula is frequently encountered, high-output heart failure due to fistula is a very rare condition. Despite an indefinitive history of trauma, arteriovenous (AV) fistula may develop insidiously, and therefore identification of a shunt is highly important for treatment. Case Report: Here we report a 46-year-old male patient with heart failure due to traumatic femoral arterio- venous fistula developed following a penetrating stab injury 17 years ago. Conclusion: Traumatic AV fistula is a curable cause of heart failure. Also, careful examination of the patient is as significant as radiological imaging methods.Öğe Relationship Between Blood and Pericardial Signal Peptide-CUB (complement C1r / C1s, Vegf and Bmp 1) -EGF (epidermal growth factor)-like Protein-1 (SCUBE-1) Levels and Ventricular Functions in Coronary Artery Bypass Patients(2021) Kankılıç, Nazım; Karahan, Oğuz; Demirtas, Sinan; Yavuz, Celal; Çalışkan, Ahmet; Güçlü, Orkut; Kaplan, İbrahimBackground: Signal peptide-CUB (complement C1r/C1s, Uegf, and Bmp1)-EGF (epidermal growth factor)- like do- main- containing protein 1(SCUBE-1) is a cell surface protein studied as a biomarker in thrombosis and ischemia conditions and secreted at currently studied early embryogenesis. The aim of this study is to investigate the rela- tionship between left ventricular functions and pericardial / serum SCUBE-1 values of patients who underwent cor- onary artery bypass surgery. Materials and Methods: Forty patients who underwent cardiopulmonary bypass graft surgery were included in the study. Detailed echocardiographic findings of the patients were made before the operation. Left ventricular dys- function markers were determined according to left ventricular fracshortening. SCUBE-1 levels were studied with ELISA kits in blood plasma and pericardial fluid samples. SCUBE-1 levels were statistically compared between the determined groups. Results: Statistical differences were observed in LVDs, IVSd, neutrophil, RBC, CK-MB, troponin-I and WBC values in low and high FS groups (p <0.05). SCUBE-1 plasma levels did not differ statistically between the FS groups (p> 0.05). The same situation was similar for pericardial fluid levels (p> 0.05). Correlation was seen between SCUBE-1 plasma levels and SCUBE-1 pericardial levels (p <0.05). There was no significant correlation between echocardiographic findings and SCUBE-1 levels (p> 0.05). Conclusions: These results showed us that SCUBE-1 plasma and the pericardial fluid levels had no effect on the left ventricular dysfunction. SCUBE-1 is not one of the currently identified markers of cardiac dysfunction. Future studies will further increase our knowledge on this subject.Öğe Sağ atriyal papiller fibroelastom(2016) Güçlü, Orkut; Chouseın-Hüseyin, Serchat-Serhat; Taştekin, Ebru; Yüksel, Volkan; Canbaz, SuatPapiller fibroelastomlar kalbin primer tümörlerinden olup çok nadir görülürler. Genellikle 50 ile 80 yaş arasında rastlanırlar. Çoğunlukla küçük boyutlu ve vasküler yapı içermeyen iyi huylu tümörlerdir. Bu tümörler üzerlerindeki papiller çıkıntılardan ötürü deniz anemonuna benzetilirler. En çok aort ve mitral kapağın üzerine yerleşirler. İnteratriyal septumdan köken alan vaka sayısı çok azdır. Genellikle asemptomatiktir fakat sistemik veya pulmoner emboli riski taşırlar. Tanı çoğunlukla rutin ekokardiyografik değerlendirme sırasında konur. Özellikle semptomatik veya tümör çapı büyük olanlarda cerrahi müdahale ivedilikle yapılacak şekilde önerilmektedir. Bu yazıda, koroner arter bypass cerrahisi öncesi yapılan ekokardiyografik incelemede interatriyal septumun sağ tarafına yerleşen 34x25 mm boyutlarında papiller fibroelastoması olan 57 yaşında erkek hasta sunuldu.