Yazar "Erda, Sait" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık göz küresi yaralanmalarında sonuç görme keskinliği üzerine etkisi olan faktörler(2007) Gürlü, Pelitli Vuslat; Esgin, Haluk; Ömer, Benian; Erda, SaitAMAÇ: Açık göz küresi yaralanması nedeniyle cerrahi onarım uygulanan olgularda görme keskinliğini etkileyen faktörler araştırıldı. GEREÇ-YÖNTEM: Acil cerrahi onarım uygulanan 195 olgunun dosya kayıtları geriye dönük olarak değerlendirildi. Bunlar arasından, kayıtları eksiksiz tutulmuş ve en az 6 ay izlemi bulunan 119 olgunun 119 gözü çalışmaya alındı. Olgular yaş, cinsiyet, travmanın tipi, lokalizasyonu, ameliyat öncesi ve sonrası muayene bulguları ile başka cerrahi girişim yapılmış olması açısından değerlendirildi. İstatistiksel analizde ki-kare testi ve logistik regresyon analizi kullanıldı. BULGULAR: İlk görme keskinliğinin evre 4 veya evre 5 düzeyinde olması (p=0,042), yara yerinin zon 1 dışındaki alanlara lokalize olması (p=0,001), travmanın penetran tipte olmaması (p=0,003), ameliyat öncesi total ön kamara kaybı (p=0,005), hifema varlığı (p=0,001), vitre prolapsusu varlığı (p=0,000) ve ameliyat sonrası arka segment patolojisi oluşumu (p=0,000) görsel prognozu kötü yönde etkilediği saptandı. Sonuçta görme keskinliğini etkileyebilecek tüm faktörler birlikte değerlendirildiğinde, görme keskinliği evre 4 veya evre 5 olan olgularda “arka segmentte patoloji varlığı” (p=0,000, Odds oranı=16,604) ve ameliyat öncesi “total ön kamara kaybının” (p=0,015, Odds oranı=4,661) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. SONUÇ: Açık göz küresi yaralanması olan olgularda arka segmentte saptanan değişiklikler ve ameliyat öncesi muayenede ön kamaranın total kayıp olması sonuç görme keskinliğinde belirleyici faktörlerdir. Bu nedenle, ortamın şeffaf olduğu olgularda periferik retinayı da kapsayan oftalmoskopi, ortam opasitesi olan olgularda da ultrasonografi, izlem sürecinde ihmal edilmemesi gereken muayene yöntemleridir.Öğe Doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklıklarında sondalama zamanı(1999) Esgin, Haluk; Özgür, Soykan; Erda, SaitDoğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığı saptanan olgularda sondalama ile (probing) elde ettiğimiz sonuçları ve başarının yaş ile ilişkisini irdelemek amacıyla, epifora ve/veya çapaklanma yakınmasıyla Trakya Ü. Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD polikliniğine başvurmuş ve doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığı tanısı alarak, topikal antibiyotik-masaj tedavisine rağmen düzelmeyip genel anestezi altında basınçlı lavaj sonrasında pasajı kapalı bulunarak sonda girişimi yapılan 72 olgunun 81 gözü ile ilgili bulgular incelendi. Başarı, hastaların yakınmalarının geçip geçmediğine göre değerlendirildi. Postoperatif ortalama 11.9±17.6 ay izlenen olguların 4-6 ay yaş grubunda başarı %100, 7-12 ay yaş grubunda %96.9, 13-48 ay yaş grubunda %85.4 olduğu görüldü. 3 grubun başarı sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı görüldü (c2=3.85, p=0.14). Yaş artışıyla başarı şansı azalmakla birlikte, kolay uygulanabilmesi, komplikasyonlarının az olması ve elde edilen yüksek başarı oranları nedeniyle, doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklıklarında, dakriosistorinostomi gibi daha invaziv cerrahi girişimlere başvurmadan önce sonda girişimi, 4-5 yaşlarında bile denenebilecek iyi bir tedavi seçeneğidir.Öğe The factors affecting visual outcome in open globe injuries(Turkish Assoc Trauma Emergency Surgery, 2007) Guerlue, Vuslat Peliti; Esgin, Haluk; Benian, Oemer; Erda, SaitBACKGROUND To evaluate the factors affecting visual acuity in cases subjected to surgical repair due to open globe injury. METHODS The records of the patients who have been subjected to emergency surgical repair due to open globe injury were examined retrospectively. From a total of 195 cases, 119 eyes of 119 cases who fulfilled the inclusion criteria were included into the study. Cases were examined in terms of age, gender, trauma type, localization, preoperative examination findings, the presence of additional surgical interventions and the findings in the last examination. Chi-square test and logistic regression analysis were used in statistical analysis. RESULTS Original visual acuity (p=0.042), zone (p=0.001), trauma type (p=0.003), preoperative anterior chamber loss (p=0.005), existence of hyphema (p=0.001), vitreous prolapse (p=0.000) and posterior segment pathology development (p=0.000) influenced the visual outcome. In cases with grade 4 or grade 5 resulting visual acuity, statistically significant factors were determined as existence of pathology in the posterior segment (p=0.000, Odds ratio= 12.397) and total anterior chamber loss (p=0.015, Odds ratio=4.661). CONCLUSION Changes occurring at the posterior segment pathology and anterior chamber loss are determinant in terms of resulting visual acuity. For this reason, opthalmoscopy and ultrasonography that should not be omitted in the follow-up period for cases with a transparent media and with media opacity, respectively.Öğe Fasioskapulohumeral musküler distrofili bir olguda, lagoftalmi ve retinal telanjiektaziler(2004) Esgin, Haluk; Karacaoğlu, Oğuz; Erda, SaitFasioskapulohumeral musküler distrofi (FSHD), omuz kuşağı ve yüz kaslarının tutulumuyla başlayan, ilerleyici bir kas distrofisidir. Yüz tutulumu olan hastalarda orbicularis oculi tutulumu lagoftalmiye yol açar. Özellikle ailevi olgularda ilerleyici işitme azlığı ve göz dibinde kapiller telanjiektaziler, mikroanevrizmalar, retinal eksudasyonlar ve kapiller kapanmalar görülebilir. Bu lezyonların saptanması için oftalmoskopik muayene yeterli olmayıp, retinal patolojilere bağlı nadir de olsa vizüel kayıp olabileceği için, değerlendirme FFA ile yapılmalı ve uygun tedavi yapılarak görme kayıplarının önüne geçilmelidir. Bu çalışmada işitme azlığı bulunmayan, ailevi bir FSHD'li olgudaki fasial ve retinal değişikler ortaya konulmaktadır.Öğe Kontinu sütürasyonda yüksek astigmatizma: Sütür kesiminin etkisi(1997) Esgin, Haluk; Alimgil, M. Levent; Erda, SaitKatarakt ameliyatı sonrası meydana gelen astiğmatizma görsel prognozu etkileyen önemli bir problemdir. Mayıs 1991-Ocak 1995 tarihleri arasında kliniğimizde komplikasyonsuz EKKE-AKGİL (Ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu've arka kamara göziçi lensi implantasyonu) uygulanan, kontinü (shoelace) 10/0 naylon sütürle yara yeri kapatılan ve postoperatif 5.00 Dioptrinin (D) üze¬rinde astiğmatizma saptanan olgular retrospektif olarak tarandı. Astiğmatizmanın seyri, sütür ke¬silme gerekliliği ve sütür kesilme zamanı araştırıldı. Cerrahiye bağlı astiğmatizma vektör analizi ile hesaplandı. Çalışma kapsamına alınan 98 olgunun 103 gözünde postoperatif 1. haftada cerrahiye bağlı astiğmatizma ortalama 7.70+1.88 D olarak saptandı. 20 olguda ortalama 3. ayda argon lazer sütürotomi (ALS) yöntemi uygulandı. Bu olgular, sütür kesilmeyen olgulardan 20 olgu ile postoperatif astiğmatizma değerine göre birebir eşlendiğinde 1. ve 3. ayda, sütür kesilen ve ke¬silmeyen olgular arasında astiğmatizmanın azalma oranları yönünden anlamlı fark saptandı (p<0.05) ve bu farkın sütür kesildikten sonra kaybolduğu görüldü (p>0.4). Postoperatif yüksek astiğmatizmalı olgularda, astiğmatizmanın yüksekliğinin yanısıra, astiğmatizmanın takiplerdeki seyrine bakılarak sütür kesilmesine karar verilmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağı ortaya konuldu.Öğe Orta yaşlı normal olgularda oküler pulsatil kan akımı(1995) Alimgil, M. Levent; Esgin, Haluk; Erda, SaitOküler kan akımının doğru olarak saptanabilmesi için çeşitli ölçüm metodlan gelişmektedir. Oküler pulsatil kan akımı (OPKA) M. Lan-gham'ın geliştirdiği bilgisayarlı sisteme bağlı bir pnömotonometre ile ölçülmektedir. Bu çalışmanın amacı orta yaşlı normal olgularda oküler pulsatil kan akımının normal değerlerinin saptanması ve Ocular Blood Flow (OBF) Tonograph cihazı ile elde edilen bazı değişkenlerin irdelenmesidir. Oküler ve sistemik bir patolojisi olmayan 17 olgu çalışma kapsamı¬na alınarak göz içi basıncı (GİB), sistolik, diastolik kan basıncı ve nabız sayısı, sonra da OBF Tonograph ile OPKA ölçüldü. Oküler nabız amplitüdü ortalaması 2.6±0.7 mmHg, OPKA ortalaması 772.6±155.2 mikrolltre/dak. olarak saptandı. Nabız sayısının artma¬sı ile birlikte oküler nabız amplitüdünde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş olduğu gözlendi (r=-0.60, p<0.01). GİB'nın OBF Tono¬graph ile, Goldmanh aplanasyon tonometresine göre %17.3 daha yüksek ölçüldüğü görüldü. Sonuç olarak OPKA'nın klinik öneminin anlaşılması için spesifik araştırmalara gerek olduğu, kanısına varıldı.Öğe Reproducibility of Automatic Endothelial Cell Analysis Performed With Non-Contact Specular Microscopy(Turkish Ophthalmological Soc, 2006) Gurlu, Vuslat Pelitli; Bulbul, Ebru Demet; Erda, SaitObjective: To investigate the reproducibility of automatic endothelial cell analysis performed with non-contact specular microscopes. Method: Fifteen eyes of 15 case were included in the study. From each eye 2 consecutive endothelial images of central cornea obtained with the Topcon SP-2000P by the first observer. Firstly, first image of each eye was assessed by correcting the cell borders defined by automatic analysis system (IMAGEnet) and using standart frame. Intra-operator reproducibility was investigated by comparison of results of these analysis with the analysis results of uncorrected cell borders defined by the automatic analysis system (I), with the use of smaller frame rather than the standard frame (II) and with the analysis results of second image of each eye captured by the first observer (III). In the second phase, inter-operator reproducibility was investigated by comparison of the results of the first observer with the results obtained by assessment of the first image of each eye by a second observer. Findings: Both the assesment made for the intra-operator reproducibility and inter-operator reproducibility revealed a medium-low degree of correlation for the coefficient of variation and hexagonality rates while a high correlation was observed for the values of cell density and average cell area. Conclusion: In conclusion, assesments made with the non-contact specular microscopy and automatic analysis system have a substantially high rate of reproducibility when standard frame and corrected cell borders are used.Öğe Sekonder kataraktlarda Nd-YAG laser arka kapsülotomi sonuçları ve komplikasyonları(1999) Esgin, Haluk; Benian, Ömer; Mısır, Mehmet; Alimgil, M. Levent; Erda, SaitAMAÇ: Sekonder kataraktlarda uygulanan Nd-YAG laser arka kapsülotomi sonuçlarının ve komplikasyonlarının değerlendirilmesi YÖNTEM: Nd-YAG laser arka kapsülotomi yapılan ve en az 1 ay (ortalama 12.3 ± 16.3ay) izlenen 71 afak veya psödofak olgunun 78 gözü çalışma kapsamına alındı. Girişim sonrası olası göz içi basıncı (GİB) yükselmesini engellemek için bütün olgulara %0.5 timolol maleat damlatıldı. Olgular kontrollere çağrılarak görme keskinliği ve komplikasyonlar değerlendirildi. Snellen eşelinde 1 sıra ve üzerinde artış, görme artışı olarak kabul edildi. BULGULAR: Kapsülotomi, katarakt cerrahisi sonrası en erken 2 ay, en geç 72 ay sonra (ort:29.5 ± 15.9 ay) yapıldı. %96.2 olguda vizyon artışı sağlandı. %0.5 timolol maleatla profilaksiye rağmen 1. saatte %14.1 oranında GİB artışı saptandı, 24 gözde (%30.8) çeşitli komplikasyonlar görüldü. SONUÇ: Nd-YAG laser arka kapsülotomi sonrası yüksek oranlarda görme artışı sağlanabilmektedir. En sık görülen komplikasyon olan GİB yükselmesi, timolol maleatla profilaksiye rağmen, erken dönemde başka bazı komplikasyonlarla birlikte yine de önemli oranlarda görülebilmektedir.Öğe Sürücü belgesi sahibi olan olgularda, görme keskinliği değişimi(1999) Esgin, Haluk; Mısır, Mehmet; Erda, SaitAMAÇ: Sürücü belgesi sahibi olan olgularda zaman içinde oluşan görme fonksiyonu değişikliklerini ve sebeplerini saptamak ve değişen görme keskinliği değerleri ile yasal şartlara ne denli haiz olduklarını saptamak. YÖNTEM: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi göz hastalıkları polikliniğine çeşitli oftalmik yakınmalarla 1-29/5/1998 tarihleri arasında başvuran ve sürücü belgesi sahibi olan 334 olgudan araç kullanım sıklığı ve oftalmik durumları hakkında ayrıntılı anamnez alındı. Olgulara Snellen eşeli ile görme keskinliği, ishihara renk görme testi, açma kapama testi ve sinek testi uygulandı. BULGULAR: Çalışma kapsamına alınan olguların ortalama 12.2 ± 9.3 yıllık sürücü belgesi sahibi oldukları, %77.2'sinin aktif olarak araç kullandıkları, en son oftalmolojik muayene tarihinin ise 1 ay ile 28 yıl arasında değişmekte olduğu (ortalama 4.9 ± 5.9 yıl) saptandı. Olguların %7.8'inin yasal olarak araç kullanmak için gerekli görme koşullarını taşımadıkları tesbit edildi. SONUÇ: Sürücü belgesi alınırken yasada belirtilen muayenelerin yapılması gerektiği, ayrıca sürücülerin periyodik göz muayenesi yaptırılması ile ilgili mevcut yasal prosedüre işlerlik kazandırılmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Systemic and topical fresh-frozen plasma treatment in a newborn with ligneous conjunctivitis(Lippincott Williams & Wilkins, 2008) Guerlue, Vuslat Pelith; Demir, Muzaffer; Alimgil, M. Levent; Erda, SaitPurpose: We report the results of systemic and topical fresh-frozen plasma (FFP) treatment and conjunctival membrane excision of a newborn with ligneous conjunctivitis. Methods: The newborn, referred because of bilateral membranous conjunctivitis, was hospitalized with the preliminary diagnosis of gonococcic conjunctivitis. The conjunctival membranes were excised on the fourth day of topical antibiotherapy. Plasminogen deficiency and ligneous conjunctivitis were diagnosed from the hematology consultation after recurrence of the conjunctival membranes. Results: FFP was used systemically and topically. After this medical treatment period, the conjunctival membranes were excised with electrocautery under general anesthesia. Topical FFP was gradually decreased after surgery and ended in the third postoperative month. Recurrence was not seen through the first postoperative year. Conclusions: Topical and systemic FFP treatment and conjunctival membrane excision may help rapid rehabilitation and prevent recurrence in cases with ligneous conjunctivitis.Öğe Trabekülektomi sonrası gelişen enkapsüle bleblerin iğneleme yöntemi ile tedavisi(1999) Alimgil, M. Levent; Erda, Sait; Pelitli, Vuslat; Mutlu, ZülfiyeAMAÇ: Bu çalışmanın amacı trabekülektomi cerrahisi sonrasında gelişen enkapsüle bleblerin tedavisinde iğneleme yönteminin etkinliğini araştırmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Kasım 1996-Ocak 1998 tarihleri arasında trabekülektomi yapılan ve postoperatif kontrollerde enkapsüle bleb gelişen 20 olgunun 23 gözü çalışma kapsamına alındı. Bu gözlerin 12'si psödoeksfoliyatif glokom (PEG), 9'u primer açık açılı glokom (PAAG), 1'i neovasküler glokom ve 1'i de psödofakik glokom tanıları ile izlenmekteydi. İğneleme, trabekülektomi sonrası izlemlerinde enkapsüle bleb saptanan ve göz içi basıncı (GİB) medikal tedaviye rağmen 21 mmHg ve üzerinde olan gözlere uygulandı. Çalışma kapsamına alman gözlere ortalama 3.2 ± 2.3 kez iğneleme yapılarak hastalar ortalama 4.7±3.7 ay takip edildi. Gözlerden 9'unda iğneleme sırasında 5-Fluorourasil (5-FU) kullanıldı. İğneleme sonrasında GİB'nin 21 mmHg ve altında olması yöntemin başarı kriteri olarak kabul edildi. BULGULAR: Uygulanan yöntem sonucunda tüm gözlerin %91.3'ü, PEG'lu gözlerin %100'ü PAAG'lu gözlerin %88.9'u başarılı olarak bulundu. 5 -FU kullanılan gözlerin %77.8'inin başarılı olduğu gösterildi. SONUÇ: İğneleme yönteminin enkapsüle bleblerin tedavisinde etkinliği olan bir tedavi seçeneği olduğuna karar verildi.Öğe Trakya Bölgesindeki Doğumsal ve Gelişimsel Katarakt Olgularında Cerrahi Tedavi ve Prognoz(2021) Alaçamlı, Göksu; Esgin, Haluk; Gürlü, Vuslat; Bengüdeni, Nazan; Benian, Ömer; Alimgil, Levent; Erda, Sait1986-2010 yılları arasında Pediatrik Oftalomoloji biriminde,doğumsal veya gelişimsel katarakt tanısıyla lens aspirasyonuyapılarak takip edilen olguların görsel sonuçları ile görmeprognozunu etkileyen faktörlerin incelenmesi hedeflendi. En az12 ay takip edilen 54 olgunun 85 gözü araştırmaya alındı.Operasyon sonrası ortalama takip süresi, 95±7.8 ay olan olgularıncerrahi öncesi en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK)0.03’ten, cerrahi sonrası anlamlı şekilde artarak 0.32’ye çıktı.Operasyon öncesi nistagmusu veya kayması olan olguların,operasyon sonrası EİDGK’leri anlamlı düzeyde daha düşükbulundu (sırasıyla p=0.001, p=0.002). Nistagmusu olan hiçbirolguda operasyon sonrası EİDGK 0.5’e ulaşmadı. Operasyonöncesi kayma tespit edilen 27 gözün %29.6’sında, kaymasıolmayan 54 gözün ise %61.1’inde, EİDGK 0.4 ve üzerindeölçüldü. 55 gelişimsel kataraktın %94.5’inin, 26 doğumsalkataraktın ise %30.8’inin operasyon sonrası EİDGK’si 0.1 veüzerinde ölçüldü. Pediatrik kataraktın tek taraflı ve doğumsaloluşunun, operasyon öncesi kayma, nistagmus ve oküler patolojivarlığının, görsel prognozu kötü etkilediği saptandı.