Yazar "Dural, A. Baran" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A. Gramscı Düşüncesinde Tarihsel Blok/ Hegemonya/ Aydınlar ve Bunalım Süreçleri Kavramları:(2007) Dural, A. BaranÖzellikle Althusser, Rosa Luxemburg ve Frankfurt Okulu kaynaklı çalışmalarda Antonio Gramsci’nin isminden sıklıkla söz edildiği bilinmektedir. Avrupa Solu’nun, kendisini Gramsci üzerinden meşrulaştırmaya çalıştığı söylenebilir. Daha sonra gündeme gelen radikal demokrasi tartışmalarında da Gramsci sıklıkla tartışılan bir kaynak olmayı sürdürdü. Düşünürün görüşlerine ilişkin sayısız kuramlaştırma biçimleri gözleniyorsa da, Gramsci’nin daha çok hegemonya ve tarihsel blok üzerinden okunup/irdelendiği bilinmektedir. 1985’lerde ülkemizde oluşan sol-liberal akımların referans göstermesiyle Türkiye’de de izlenmeye başlanan Gramsci, sivil toplum konusundaki çözümlemeleriyle sol literatürün önemli bir düşünürü olduğunu ortaya koydu.Öğe A.Gramscı Düşüncesinde Tarihsel Blok/ Hegemonya/ Aydınlar ve Bunalım Süreçleri Kavramları:(Trakya Üniversitesi, 2007) Dural, A. BaranAntonio Gramsci, an Italian thinker, philosopher and politician has become a very important figure in theorethical discussions from 1980’s uptil now. We here Gramsci’s name especially in debates on discussions about “Euro-left” or “New Left” policies. Today, mainly theoreticians of “New-Left” wing, legitimate their critics on Ortodox Marxism by taking Gramsci as their referance points. There are many different explanations on Gramsci’s works but the terms “hegemony” and “historical block” seem to be the best way of undertanding the thinker. Gramsci who has begun to be taken as a basic referance on discussions about “civil society” in Turkey as well after 1985, stil expalins many of the conflicts collapsing our modern social politics’ terminology..Öğe Antonio gramsci ve hegemonya(2012) Dural, A. BaranGramsci’nin hegemonyaya verdiği değer bağlamında, sivil toplum-politik toplum ayrımına değinilmelidir. Gramsci, politik toplumun zora (tahakküme) dayalı yapısının karsısına sivil toplumu çıkarır. Burada önemli nokta, politik toplumun zora dayalı niteliğine karsı sivil toplumun hegemonyaya, yani oydasmaya bağlı yapısının konulmus olmasıdır. Bu bağlamda isin içine hegemonyayla birlikte ideoloji de giriyor. Diyalektik olarak hegemonya tahakkümle bir zıtlık içerisinde bulunsa bile esasta zor ve rıza, tahakküm ve hegemonya yan yanadır. Devlet aygıtının zorlamalarına karsın ekonomik iliskilerin yeniden düzenlenmesini sağlayan hegemonya, bir yandan zorlamayı geri plana iterken aynı zamanda onun gizlenmesini sağlar. Zira devlet, zorlama aygıtlarını (örneğin ordu) gerektiğinde hegemonik sistemi tekrar sağlamak, korumak ya da direnenleri baskı altında bulundurabilmek için ileri bir tarihte kullanmak üzere saklar.Öğe Göç Sorunu ve Gecekondulu Nüfusunun İktidara Yürüyüşü(2006) Dural, A. Baran; Zeyrakli, SedefToplumu oluşturan tüm kesimlerin amacı "konumları"m daha yukarıya yükseltebilmektir. İleriye dönük umutlan tükenmeye yüz tutmuş, sistemle iletişim kanallarını koparmış kalabalıkların elinden gelen yegâne eylem, yukarıda olanı aşağı çekmektir. Çoğunlukla toplumun refah ya da görece refah içindeki kesimlerine karşı duyulan öfkenin, kırsal kökenli gecekondulu kızgın ve sisteme güveni sarsılmış kalabalıkları açısından rasyonalize edilmiş halidir siyasal tavır alışlar, eylemler. Genellikle radikal sağ veya radikal sol eğilimlere destek şeklinde ifadesini bulan, kesin olarak teröre başvurma zorunluluğu aranmayan ama dışarıdan bakıldığında "ille de sistemle kavgalıymış imajını yayan" siyasal hareketlere dönük bu destek arayışı, siyasi partilerin; gecekondu nüfusuyla arayı soğuk tutmama eğilimleriyle de birleşince, ciddi sıkıntıya yol açabilmektedir.Öğe THE MACEDONIA CONFLICT VERSUS YOUNG TURK REVOLUTION(2018) Dural, A. BaranYoung Turk Revolution in 1908 was seen very promising both for Muslim and Christan popululation of the Ottoman State in order to overcome the ethnic conflict within the state at first sight. The Young Turk Revolution trying to find an interconnection within the ethnical groups by gathering the minorities in an unity under the “Ottoman citizenship” with the ideology called “Ottomanism.” The Jewish population and the Albenian leadership were only two groups supporting the “Ottoman identity” being proposed byYoung Turks where as Serbian, Greek, Bulgarian, Macedonian groups either trying to unify themselves with their fatherlands or gettin gready to win their freedom over Turkish rulers. Getting rid of the “Turkish Yoke” was the main parole for the Balkan national identities so it was clearly soted out the Balkan leaderships neither settle down nor build a strong relationship with the Progress and Union Party, came into power after the Young Turk Revolution. In this article the “rockyroad” of the Balkan nations will be examined under the scope of the Young Turks Revolution’s attitude towards the Macedonia Conflict.Öğe Medya, Görüngünün Dışavurumu(Trakya Üniversitesi, 2010) Dural, A. Baran; Çoşkun, LeventCommunication also has the function of orientation, not only information. It brainwashes, convinces, appeals senses; shaping the individual at first, and in connection with the individuals, it shapes the society again. These features of the communication are used by political actors for reaching the certain political ideologies. Many elements of propaganda from mobilizing and orienting crowd of people, making them believe the message given and loading the brains dominated with the knowledge wanted are ensured by communication channels. In this point, the bridge ensuring the relationship between public opinion and ideology which seems like the concepts standing on two sides of the cliff is media. Obliged to have the skeptical and critical feature, the media should be supposed to enlighten the subject treated with all its aspects of and avoid recognizing every form of human crimes and violence notably terror-war. The other fact which should be known is that the liberal media is not a web of lies in which the distorted reality are represented on the platform of the irrational fictionality. Finally, the important point is the fact that everything, suffering loss in value by the caustic and devastating effect of modernism, should return to self againÖğe New World Order- AKP-Turkey(World Acad Union-World Acad Press, 2010) Dural, A. BaranUnderdeveloped countries like Turkey, must play their trump card; use every issue as a matter of negotiation in order to benefit from the globalization process. In this touch-and-go process, the main aim of difficult geographies whose social ties are on thin ice like Turkey is gain time rather than make use of time AKP is likely to make a profound profit and loss account following the elections because AKP did not acquired many things rather than diluting the influence of army on politics, increasing vote levels in East via identity politics, forming a bourgeoisie for itself. AKP became the first party in elections but injured. The party conducts international relations with the USA and EU unilaterally. These relations can be summarized as follows: Solve Cyprus problem, not consider Nagorno Karabagh/Prevent army but we have a similar stance on headscarf problem with Kemalist secular segment/ Emancipate minorities, not demand about the rights of Turkish minorities in EU/Support countries which we support but not anticipate our support for the international organizations and actors which you support.Öğe Nurettin Topçu'da Eğitim Düşüncesi(2006) Dural, A. BaranNurettin Topçu, "Tuba Ağacı" yaklaşımının savunuculanndandı. Aslında Doç Dr. unvanına sahip olmasına karşın, Kemalizm'e yönelttiği pek de haklı sayılamayacak ideolojik -saldırılar sebebiyle, üniversite kürsüsünde yer bulamayan Topçu, eğitim konusunda patenti kendisine ait tezleri olan bir düşünürdü. Türk eğitim sistemini "ezberci niteliğinden" ötürü radikal bir dille eleştiren Topçu, üniversitenin önderlik ettiği muhafazakar bir yenileşme siyaseti izlenerek, ülkede artık yapısal nitelik kazanmış eğitim sorununu çözümleme idealini taşıyordu. Ülkedeki din çıkmazının dini eğitimde başlatılacak bir reformla aşılabileceğine değinen düşünürün temel tezleri, Topçu'nun radikal kişiliğine kurban gitmiş görünümündedir.Öğe Nurettin Topçu’da Eğitim Düşüncesi(Trakya Üniversitesi, 2006) Dural, A. BaranOn the debate about, “Which method should be used in order to solve the educational matters?”, Topçu was supporting “The Tuba Ağacı Method.” Topçu was an Associate Proffesor who could not have gotton a chance of staying at the university, because he was an unfair critic of Kemalist ideology and the modernization process, Turkey had to achieve severely and. As a radical critic of the educational system within Turkey which he used to call “a system of useless memorizing”, Topçu had tried to constitute an alternatif educational program, beginning from the first grade of the primary school and ending at higher education. It seems Topçu’s great ideal on overcoming the “religion problem” in the country by creating a reform in the field of religious education has been underestimated because of the radical thoughts of the intellectualÖğe Türkiye'de Çevreci Harekete Sağlanan Destek ve Yeşil Siyaset(2008) Dural, A. BaranAz gelişmiş bir ülke olan Türkiye, kendi kulvarındaki diğer tüm devletler gibi kalkınmış ülkelere yetişmek isterken, kendisini hızla sanayileşmek rüzgarına kaptıran teknokratik iktidarlarla, çevresel değerleri koruyabilme hedefi arasındaki ince çizgiyi de koruyabilme güçlüğü yaşıyor. 1980’li yıllara dek Türkiye’yi yöneten iktidarlar açısından çevresel zenginlikleri/ dengeyi koruyarak, sürdürülebilir bir kalkınma hızına ulaşmak fazla önem taşımazken, bu dönemden itibaren kamuoyunda oluşan “görece çevre hassasiyeti”, siyasette çevreci değerleri daha ağırlıklı olarak gündeme getirdi. Önce sivil toplum kuruluşları ekseninde başlayan çevre duyarlılığı ve çevresel talepler, yavaş yavaş siyasetin de etkin ögesi konumuna yükselmeyi başardı. Konuya çevre etiği açısından yaklaşan uzmanlar, çevresel değerlerin korunmasının sadece ekolojik ya da ekonomik bir mesela olmadığını, yaşanan sürecin aynı zamanda başlı başına bir “ahlak sorunu olduğunu” da vurguluyorlar. Ne var ki, çevreci hareketin lehine yaşanan iç ve dış dinamiklere karşın Türk siyasetinin, çevre duyarlılığı hususunda hala istenilen esnekliğe ulaştığını söyleyebilmek mümkün görünmüyor. 1990’lı yıllara kadar Türk sağının geneli için çevre hiçbir zaman dikkate alınacak başat bir kıstas niteliği kazanamazken, özellikle 1980 öncesinde kendilerini kaptırdıkları devrim teorilerinden başlarını kaldırıp, ülkenin somut sorunlarıyla ilgilenme fırsatı yakalayamayan Türk solunun da, yeşil siyaset açısından masum olduğu söylenemez.Öğe Türkiye´de Sosyal Yaşamdaki Dönüşüm:1930-1936(2009) Dural, A. BaranTürkiye'de çalışma ilişkilerini dönemlere ayrıldığında, 1923-1936 yılları arasında kalan zaman dilimi başlı başına bir bölüm olarak değerlendirilmelidir. Gerçekten de 1930'dan itibaren ülkenin siyasal ve iktisadi alanına ağırlığını koyan tek partili dönem, 1936'ya kadar yaptığı düzenlemelerle ortaya koyduğu ana kalkınma hedefi olan "devletçilik" siyasetinin toplumsal, siyasi ve iktisadi altyapısını oluşturmaya çalışmış ve devletçilik modelini hayata geçirmiştir. Dönemin en önemli belgesi olan 1936 tarihli İş Kanunu da, modeli çalışma ilişkileri bağlamında somuta indirgemiştir. Bu bağlamda enflasyonist politikalardan ve Türk parasından dövize kaçış yaşanmasından korkan CHP'nin, iktisat politikasının temelini denk bütçe ve sağlam paraya dayandırması sürecin iktisadi bağımsızlık mücadelesini etkileyen boyutuydu. Nitekim, uzun yıllar emisyon hacmini de arttırmayan devlet, 1931'den itibaren dış fazla vermeyi başarmıştı.Öğe Türkiye’de Çevreci Harekete Sağlanan Destek ve Yeşil Siyaset:(Trakya Üniversitesi, 2008) Dural, A. BaranTurkey as being a developing country has to access to the league of welldeveloped countries faces the problem of drawing a line in-between the technocratic governments’ passion of being industrialized and preserving the environmental values. Until the 1980’s talking about sustainable development by paying attention to the ecological balance of the country was not an important issue for the technocratic governments leading Turkey. However, beginning with 1980’s a social support for green politics began to emerge first in non- governmental organizations and reflected its effects in political life of Turkey as well. Today we know that keeping an eye on environmental values isn’t just an ecological or a political matter. It’s also an ethical attitude, way of thinking and responding the problems taking place in nature. At the right wing of the political block environmental values had never been a major criteria of making politics before 1990’s. The left wing was not totally innocent as well because before 1980’s most of the socialist youth leaders regarding the importance of green politics by comparing it with the revolution theories they had indulged in. Günümüzde çevre faktörünün hem siyasal, hem de ekonomik gelişmeye ilişkin konularda artarak önem kazandığı görülmekte. Gerek özellikle Batı Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerde güç kazanan Yeşil hareketlerin başarısı, gerekse uzmanlarca seslendirilen ve çevrenin hızla tükenmekte, dünyanın giderek, “küresel bir çöplüğe” dönüştüğüne dair uyarılar, tüm sorumlu güçleri çevre konusuna daha hassas yaklaşmaya itiyor. Ne var ki, genelde gelişmiş dünyada çevreci hareketler demokrasinin, “vazgeçilmez unsurları” ve “dikkat gösterilmesi gereken zenginlikleri” olarak değerlendirilirken, gelişmekte olan ülkelerden aynı “hoşgörülü” yaklaşımın yükselemediği gözlenmekte. Aslına bakılırsa gelişmiş ülkelerde de teknokratik sanayi lobileriyle, çevreci hareketler arasında yaşanan tartışmaların sıklıkla birer “uzlaşmaz çatışkı” noktasına sürüklendiği biliniyor