Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Deveci, Abdurrahman" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ağaç öy: Türkmen çadırı
    (2012) Deveci, Abdurrahman
    Dünyada varlığını gösteren toplulukların hemen hepsi toplumsal hayatlarında çadırda yaşamayı denemişlerdir. Bunlardan bazıları erken dönemlerde, çadırdan yeni taş evlerine geçerken, bazıları da bu geçişi geç dönemlerde yapmışlardır. Bu geçiş Türkmenler arasında çoğunlukla 20. yüzyılda gerçekleşmiştir. Türkmenistan Türkmenleri arasında çadırdan taş evlere geçiş süreci, 20. yüzyılın başlarında, Ruslara yenilmelerinden sonra başladıysa da, Türkmensahra-İran Türkmenleri arasında 1924 olaylarından sonra, İran şahı Rıza Hana yenilmesinden ve ilk Türkmen cumhuriyetinin düşmesinden sonra başlamıştır. Bugün, bu çadırlar Türkmenler arasında genellikle çobanların yaylaklarında ve değişik törenlerde kullanılır. Türkmenistan ve Türkmensahra Türkmenleri arasında bu çadırlar az da olsa hala bulunmaktadır. Bu makalede, Türkmen evinin tarihçesine Hunlar döneminden şimdiye kadar, genel olarak bakılmıştır. Türkmen çadırının mimarisi, onu oluşturan elamanlar ve Türkmenlerin çadır yaptıklarında yerine getirdikleri törenlerin üzerinde durulmuştur. Makale, Hunlar dönemindeki çadırlarla, Türkmen çadırın arasındaki benzerliklere de değinmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Görsel Kültür-Eğitimde görsellik ve gölge oyunu: eğitimde uygulamalar - Yenilikçi yaklaşımlar ve öneriler
    (Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Chasan, Idris; Deveci, Abdurrahman
    Eğitimde geçmişten günümüze daha verimli olmak adına yüzlerce araştırma yapılmış, bir o kadar da metot ve strateji üzerinde durulmuş ve uygulamaya sokulmuştur. Bunlardan bazıları az başarılı, bazıları ise çok başarılı olduğu görülmektedir. Daha iyisini bulmak için her alanda olduğu gibi yeni arayışlara yönelim sürekli olmuştur. Göz ardı edilemeyecek, neredeyse araştırmacıların tamamının ittifak ettiği bir gerçek var ki, o da görsellerin ve dramanın eğitim olgusunda kullanımı çok önemli olduğudur. O yüzden özellikle bunun farkına varıldığı son iki (2) yüzyılda bu kabulden hareketle birçok görüş ortaya atılmış, yöntemler ve sistemler geliştirilmiştir. Bu düşünceden hareketle bu tezimize konu edilen gölge oyunu da bu çerçevede önemli olduğu kanatindeyim. Zaten yüzyıllar öncesinden tiyatronun toplumların eğitiminde önemli bir rol oynadığını unutmamamız gerekir. Aynı şekilde gölge oyunu da yine tiyatro gibi kitlelerin eğitilip dönüştürülmesi ve kültürün yapılandırılmasında mihenk taşı olmuştur. Değişik uluslar bu oyunu kendi kültürlerine uyarlayarak halkın eğitimine katkı sağlamışlardır. Bu tez çalışmasında Türk ve Yunan eğitim sistemlerindeki mevcut çalışmalar incelenerek karagöz oyununun eğitim aracı olarak kullanımı konusunda yapılan araştırmaları tarayarak elde edeceğimiz bulguların da ışığında öneriler ortaya koymak amacını gütmekteyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Selçuklu dönemi resim çalışmaları
    (2015) Deveci, Abdurrahman
    Selçuklu döneminde, İslam sanatı alanında, daha öncesinde rastlanmayan gelişmeler yaşanmıştır.Selçuklu sanatı sadece İran’ı değil, aynı zamanda diğer İslam ülkelerini de derinden etkilemiş ve İslam sanatının ana çizgisi ile, kalıcı örneklerin oluşmasında büyük rol oynamıştır. Büyük İslam filozoflarının ve bilginlerinin yetiştiği bu dönemde resim üzerindeki yorumlar da yeni bir boyut kazanmıştır. Genel olarak Selçuklu resim sanatını şu bölgelerde ve şehirlerde aramak gerekir. Horasan, Rey- Kaşan, Bağdat, Ko nya, Diyarbekir, Musul, Şam, Halep… Bunların ortak temelleri olduğu hâlde birbirinden farklılaşan tarzları da bulunmaktadır. İlk İslam minyatürleri Selçuklu döneminde Horasan'da görülmüştür. Horasan'da hazırlanan kitapların en önemlilerinden biri Semek Ayy ar'dır. Büyük Selçuklu devletinin kurucusu Tuğrul Bey'in 1055'te Bağdat'a girerek Sultan unvanını alması, Selçuklu sanat ve kültürünün bu bölgede yayılmasının başlangıcıdır. Bağdat'ta resimlenmiş el yazmaları arasında Yunancadan Arapçaya çevrilen Kitâbül-H aşâyiş (Materia Medica), Hintli Beydaba'nın Kelile ve Dimne'si ile Harirî’nin Ma kamât'ı sayılabilir. Büyük Selçuklu döneminde kitap yapmak ve onu resimlendirmek yaygın hâle gelmiştir. Râhat-üs-Sudûr ve Âyet-üs -Sürûr'un yazarı Ravendî'nin ifadesine göre Arslan oğlu Tuğrul döneminde sanatçıların rahat bir hayatı vardı. Anadolu Selçuklu dönemine ait minyatürlü yazma örnekleri ise XII. ve XIII. yüzyıllardan kalmadır. Kitabül-Haşâyiş, El-hiyel el-hendesiyeh, Süverül- Kevâkibi’s-Sabite, Varka ve Gülşah ile Tezkire isimli el yazmaları bunların en önemlileridir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    TÜRK MİTOLOJİSİNİN GÖRSEL SANATLARIMIZDAKİ YERİ NEREDE?
    (2013) Deveci, Abdurrahman
    Bugün çoğu sanatçımızın yanında mitolojiden söz ettiğimizde akıllarına hemen Yunan mitolojisinin Zeus, Hera, Poseidon v.s gibi mitolojik karakterleri geliyor. Bugün Türk gençlerine sorduğumuzda ise Ülgen Bay, Ayısıt, Kübey gibi Türk mitolojik kahramanlarının isimlerini bile duymadıklarını anlıyoruz. Asena, Ötüken gibi isimleri bazen duymuş olsalar da tam olarak ne olduklarının fakında değiller. Ancak Yunan mitolojisinden söz ettiğimizde az ya çok bir şeyler okumuşlar veya görmüşler, onlar gençlerimize hiç de yabancı değildirler. Acaba Türklerin, Türk mitolojisine olan özensizliğinin nedeni nedir? Neden kendi mitosumuza bukadar yabancıyız da Batı mitosunu bu kadar çok benimsiyoruz? Bunun değişik nedenleri vardır: Türklerde modernleşme kaygısı ve Batı hayranlığı, Türklerin Batı tarih ve kültürüne hayran olup kendi kültürüne ve kimliğine yabancı olması, bunların hepsinden de önemlisi; İslam dininin görsel sanatlara temkinli bakması ve onun sonucunda görsel sanatlarda Türk mitolojik karakterlerine yer verilmemesi... Nitekim mitolojik karakterler sadece yazılı metinlerde kalmışlar ve görsel sanatlarda yer alamadıklarından insanların gözlerine hitap etme şansını bulamamışlardır. Böylelikle heykellerde ve resimlerde yaşayan Yunan ve Rum mitolojisinin karşısında kendi değerlerini ve kalıcılıklarını kaybetmişlerdir . Mitolojik karakterleri yaşatmanın en iyi yolu, onları gözlere hitap edecek biçime getirmektir. Söylenceler eğer sadece ağızdan ağza dolaşsalar, bir süre sonra unutulabilirler. Söylencelerdeki isimler de akıllarda kalmayabilir. Ancak onlar, bir heykel, bir duvar freskosu veya bir tuval resmi olarak ortaya çıktığı zaman, göze ve ruha öyle zevk verirler ki kolaylıkla unutulamazlar.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    TÜRK VE ÇİN RESİM SANATININ ETKİLEŞİMİ
    (2013) Deveci, Abdurrahman
    Tarihte, uzun zaman birbirine komşu olan Türkler ve Çinliler, bazen savaşlardan ötürü ve bazen kurdukları dostluklar sayesinde birbirlerinin sanat ve kültürlerini etkilemişlerdir. Görsel bir sanat olan resime gelince bu etkileşim daha da göze çarpmaktadır Kimi zaman Çin krallarının saraylarına giden Uygur sanatçılar Çin sanatının gelişmesinde katkıda bulunmuş, kimi zaman Çin'den Orta Asya'ya gelen sanat eserleri, Çin tekniklerinin ve motiflerinin Orta Asya'da örnek alınmasına yol açmıştır. Böylece Tarih boyunca bu iki uygarlığın arasında sıcak kültürel ve sanatsal alışverişler yaşanmıştır. Türklerin tarihleri boyunca gerek iç ve Orta Asya'da ve gerekse yayıldıkları çeşitli bölgelerde Budizm, Manicilik, Musevilik ve Hıristiyanlık gibi dinleri kabul ettikleri bilinir. Ancak bu dinlerin kabul edilmesi kısmen olmuş ve Türklerin çoğunluğu milli dinleri olan Gök Tanrı inancını muhafaza etmişlerdi . Budizm ve Manicilik Orta Asya'da kültür ve sanat coğrafyası üzerinde derin etki bırakmıştır. Özellikle Mani'nin tasvirli kitabı İslamî resim sanatını derinden etkilemiştir. Manicilik, Uygurların vasıtasıyla, Moğolistan ve Çin'e geçmiştir. Bu sırada Mani'nin Erjenk atlı kitabı da Çin resim sanatını etkilemiştir. Aslında Çin resim sanatından önce Orta Asya'da resim sanatının varlığı bilinmektedir. Bu sanat Türklerden Çin'e geçip tekrar Çin özelliklerini taşıyarak Türk- İran kültürüne dönmüştür. Moğolların istilasından sonra oluşan İlhanlı döneminde, Türkİran minyatürü Çin resminden her zamankinden daha fazla etkilenmiştir. Bu makale, iki uygarlığın etkileşimini açıkladıktan sonra, Çinden Türk- İran minyatürüne geçen motiflerin üzerinde duracaktır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    TÜRKMEN SANAT VE KÜLTÜRÜNDE KOÇBOYNUZU MOTİFİNİN YERİ (TÜRKMENSAHRA-İRAN TÜRKMENLERİNİN ÖRNEKLERİNE DAYANARAK)
    (2017) Deveci, Abdurrahman
    Koçboynuzu motifi dünya medeniyetlerinde görülen en eski motiflerdendir. Bu motif, Türkmenler arasında da derin bir geçmişe sahiptir. İster Türkmen edebiyatında, ister sanatında koç simgesinin önemli ve özel bir yeri vardır. Türkmenistan ve Türkmensahra Türkmenleri arasında koç simgesi en sevilen ve önem kazanan simgelerdendir. Belki de koçboynuzu, Türkmenlerin hayatının değişik yerlerinde kendini en fazla gösteren bir simgedir. Koçboynuzu motifini mezar taşlarında, ev sütunlarında, duvar süslemelerinde, kilim-keçelerde vs. görmek mümkündür. Koçboynuzu motifi genelde Türkmensahra'nın Cergelan bölgesindeki eski evlerde daha fazla gözükmektedir. Cergelan bölgesi şehirlerden uzak olması nedeniyle değişimlere fazla yol vermemiş ve Türkmen geleneklerini layıkıyla sürdürmüştür. Türkmensahra'daki tarihi mezarlıkların en ünlüsü ve önemlisi Haled Nebi türbesinin yanında bulunan mezarlıktır. Mezarlıkta koçboynuzu şeklindeki mezar taşları da görülmektedir. Türkmensahra'da Haled Nebi Mezarlığından başka mezarlıklarda da koçboynuzu şekilli taşları görmek mümkündür. Cergelan'daki bazı Camii duvarları tamamen geometrik, bitkisel ve koç boynuzu motifiyle süslenmiş, öyle ki eğer birkaç Arapça Allah adı ve Kur'an ayetleri olmasaydı, bir şaman evini hatırlatabilirdi. Türkmen kadınların yaptığı işlemeler; motiflerin en zarif ve dikkatli zuhur ettiği yerdir. O işlemelerin arasında kendini gösteren önemli motiflerden biri de koçboynuzu motifidir. Türkmen dokumacılığında da Koç motifleri en çok halı, keçe, kilim ve palasta kullanılmıştır. Koç motifi birçok değişik çizimlerle yapılır. Koç motiflerinin özelliği her Türkmen boyuna göre değişir.Bu makalede Türkmensahra Türkmenlerinin koçboynuzu motifinin evlerde, duvarlarda, kabristanlarda ve elbiseler üzerinde kullanışı açıklanarak onlardan örnekler verilmektedir. Makalenin devamında Türkmensahra'daki koçboynuzu motifleriyle Anadolu sanatındaki koçboynuzu motifleri arasında genel bir karşılaştırma yapılmaktadır.

| Trakya Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Edirne, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim