Yazar "Demiralay, Ebru" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer kanser tiplerinin ışık mikroskopik, immünohistokimyasal ve elektron mikroskopik olarak değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi, 2000) Demiralay, Ebru; Kutlu, KemalÖZET Akciğer kanseri erkeklerde ölüme neden olan organ kanserleri arasında en sık görülenidir. Son yıllarda sigara kullanımının artmasına bağlı olarak, kadınlarda da ölüme neden olan organ kanserleri sıralamasında ilk sıraya yerleşmiştir. En sık 40-70 yaşlan arasında görülür ve 6-7. dekatlarda pik yapar. Akciğerde en sık ( %90-95 ) olarak bronkojenik karsinoma görülür. Daha az sıklıkla ( % 5 )bronkojenik karsinoid ve diğer neoplazmlar ( % 2-5 ) görülür. Yapılan çalışmalar akciğer tiimörlerjfljn tekbir kök hücreden çıktığı, bir veya daha çok hücre tipine diferansiasyon gösterdiği ve heterojen bir yapıya sahip olduğu düşüncesini desteklemektedir. Bu nedenle akciğer tümörlerinin klasifikasyonunda, özellikle küçük biyopsi spesmenlerinde zaman zaman güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu gibi durumlarda immünohistokimya ve elektron mikroskopu, ışık mikroskopik tanıya yardımcı ve destekleyici yöntemlerdir. Çalışmamızda 1992-1999 yılları arasında akciğer karsinomu tanısı konan 78 hastanın akciğer rezeksiyon materyaline ait kesitler tekrar incelendi ve 1998 WHO/IASLC'ye göre klasifiye edildi. Olgularımızın yaşları 22-74 arasında olup yaş ortalamaları 56.9 ± 10.6 idi. 73'ü (%93.6) erkek, 5'i (% 6.4) kadındı. Bu 78 rezeksiyon materyalinden 42 tanesinin rezeksiyon öncesi bronkoskopik biyopsi materyali arşivimizde bulundu. Bunlardan 25 tanesi tanı vermeye yeterli nitelikteydi. Bu 25 bronkoskopik biyopsiden 1 tanesi rezeksiyon materyalinden farklı tanıya sahipti. 78 adet rezeksiyon materyalinin tümörü temsil eden bir kesitine çeşitli immünohistokimyasal belirleyiciler uygulandı. Sitokeratin, epitelyal membran antijen, karsinoembriyonik antijen, küçük hücreli olmayan karsinomlarda, kromogranin küçük hücreli karsinomlarda daha yüksek oranda boyanma gösterdi. Yüksek moleküler ağırlıklı keratin sadece skuamöz hücreli karsinomlarda boyandı. Tümör histolojik tipleri, düşük molekül ağırlıklı keratin, sinaptofizin, nöron spesifik enolaz ve S- 100 antijeni ile boyanmada anlamlı bir farklılık göstermedi. Karsinoembriyonik antijen, adenokarsinomlarda skuamöz hücreli karsinomlara göre daha fazla oranda difrüz boyanma gösterdi. 7478 olgudan 23 tanesine elektron mikroskopik çalışma uygulandı. Bunlardan sadece 1 olguda ultrastrüktürel olarak tanı değişikliği yapıldı. Çalışmamız akciğer tümörlerinin teşhisi ve klasiflkasyonu için ışık mikroskopu, immünohistokimya ve elektron mikroskopunun birbirini tamamlayıcı metodlar olduğunu, ancak ışık mikroskopu gibi basit ve pratik yöntemlerle de birçok olguda doğru tanıya ulaşıldığım ortaya koymuştur. 75Öğe Akciğer kanserlerinde p53 immünoreaktivitesinin histopatolojik parametreler ile ilişkisi(2001) Altaner, Şemsi; Özdil, Aslı; Demiralay, Ebru; Doğanay, Latife; Ekuklu, GalipAkciğer kanseri, sık görülmesi ve her iki cinste de en sık ölüm nedeni olmasından dolayı tüm dünyada önemli bir sağlık problemidir. Etyopatogenezde çeşitli faktörler rol oynar. Değişik genlerde, özellikle p53 geninde meydana gelen mutasyonlar sonucu akciğer kanseri ortaya çıkar. p53 immünoreaktivitesi 78 primer akciğer kanserinde immünohistokimyasal (İHK) olarak araştırıldı. Olguların 41 tanesinde (%52.6) p53 immünoreaktivitesi saptandı. Tümörlerin diferansiyasyon derecesi ile p53 pozitifliği karşılaştırıldığında, az diferansiye tümörlerde p53 immunoreaktivitesi %70.4 iken, iyi diferansiye tümörlerde bu oranın azaldığı görüldü. Yapılan istatistiksel analizde diferansiyasyon derecesi ile p53 arasındaki ilişkinin anlamlı olduğu saptandı p=0.029). p53 immünoreaktivitesi ile tümör tipi, cinsiyet, lenf düğümü metastazı, damar invazyonu ve plevra invazyonu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı.Öğe Carnitine or dimethyl sulfoxide, or both, for the treatment of anthracycline extravasation in rats(Informa Healthcare, 2013) Uzunoglu, Sernaz; Cosar, Rusen; Cicin, Irfan; Ibis, Kamuran; Demiralay, Ebru; Benlier, Erol; Erdogan, BulentThis study aimed to compare the efficacy of topical dimethyl sulfoxide (DMSO), intralesional and systemic carnitine as monotherapy and in combination against ulceration in rats induced by intradermal doxorubicin extravasation. Sixty-nine 3-month-old male Wistar albino rats, weighing between 200-225 g, were used in this study. Rats were applied monotherapy or a combination of topical DMSO, intraperitoneal or intralesional carnitine. Control groups received saline or no drug. The necrotic area was measured and extravasated neutrophil leukocytes were counted in healthy tissue adjacent to necrotic areas. Monotherapy with topical and systemic carnitine did not significantly reduce the size of necrotic areas. However, topical DMSO had reduced necrotic areas and inflammatory cells significantly and the addition of systemic carnitine to topical DMSO had increased the efficacy. DMSO is an effective, safe, and easy-to-apply treatment for doxorubicin-induced extravasation. Further clinical studies are needed to evaluate the use of carnitine in combination with DMSO.