Yazar "Dağdeviren, Hamdi Nezih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anaokulu Çocuklarının Teknolojik Alet Kullanımı, Ebeveynlerinin Tutum ve Davranışları(2022) Yıldız, Hüsniye; Öztora, Serdar; Dağdeviren, Hamdi NezihAmaç: Bu çalışmada, Edirne il merkezindeki anaokullarına kayıtlı çocukların teknolojik alet kullanımları ve ebeveynlerinin bu konudaki tutum/davranışlarının değerlendirilmesi ve ebeveynlerin çocuğun teknolojik aletleri kullanımları üzerindeki etkilerine dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya, Edirne İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı, Edirne il merkezinde bulunan tüm resmi ve özel anaokullarıyla ilkokullar bünyesindeki anasınıfları olmak üzere 30 okulun tamamı dâhil edildi. Evreni 1.892 çocuğun ebeveyni oluşturmakla birlikte tamamına ulaşılması hedeflendi. Elli dokuz sorudan oluşan anket formu tüm ebeveynlere ulaştırıldı. Ebeveynlerin 942’si anketi doldurdu (%49,7). Bulgular: Çalışmamızda, 3-6 yaş arasındaki çocukların %96,1’inin televizyon izlediği (n=905), %40,4’ünün bilgisayar (n=381), %54,7’sinin tablet (n=515) ve %84,5’inin akıllı telefon (n=787) kullandığı saptandı. Çocukların %5,7’sinin bilgisayar (n=54), %7,5’inin tablet (n=71), %12,2’sinin akıllı telefon (n=115) kullanmaya, %47,6’sının (n=449) televizyon izlemeye 2 yaşından önce başladığı saptandı. Çocukların %42,1’inin günlük toplam ekran zamanının bir saatten fazla olduğu saptandı. Evde televizyonun açık kalma süresi (p<0,001) ve ebeveynin televizyon izleme süresi (p=0,010) arttıkça çocuğun günlük ekran zamanının arttığı saptandı. Akıllı telefon kullanmayan çocukların ebeveynlerinin akıllı telefonu daha kısa süre kullandığı belirlendi (p=0,021). Ebeveynin akıllı telefon kullanma süresi arttıkça çocuğun ekran zamanın arttığı saptandı (p<0,001). Sonuç: Çalışmamızda, 3-6 yaş arasındaki çocukların büyük bir kısmının günde bir saatten fazla vaktini ekran karşısında geçirdiği saptanmıştır. Çocukların 2 yaşından önce ekran kullanımlarında cihazlara göre farklılık görülmekle birlikte, çocukların büyük kısmının özellikle televizyon izlemeye 2 yaşından önce başladığı saptanmıştır. Ebeveynlerin teknolojik aletlerle ilgili davranışlarının çocuğun ekran zamanı ve teknolojik aletleri kullanmaya başlama yaşı üzerinde etkili olduğu saptanmıştır. Ebeveynlerin çocukların ekran kullanımı ile ilgili bilinçlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Öğe Birinci basamakta hasta memnuniyeti ve hekim iş doyumu ile ilişkisi(2018) Turgu, Sezgin; Öztora, Serdar; Çaylan, Ayşe; Dağdeviren, Hamdi NezihAmaç: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı tarafından yürütülen bu çalışma; Edirne il merkezi aile sağlığı merkezlerine başvuran hastaların memnuniyet düzeyleri ile bu sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin iş doyumu düzeylerini ölçmek ve aralarındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapıldı.Yöntem: Çalışmaya Edirne il merkezindeki aile sağlığı merkezlerinde çalışan hekimler ve aile sağlığı merkezlerine başvuran, 18 yaş üzerindeki hastalar alındı. 39 aile hekimi ve 1170 hasta ile yapılan, kesitsel tipte olan çalışmadaki verilerin toplanmasında, hastalar için kişisel bilgiler formu ile European Patients Evaluate General/Family Practice (EUROPEP) Ölçeği Türkçe Versiyonu, hekimler için ise kişisel bilgiler formu ile Minnesota İş Doyum Ölçeği kullanıldı.Bulgular: Çalışmaya katılan hastaların memnuniyet düzeylerinin; aylık hane geliri, yaş, eğitim seviyeleri, medeni durum, çocuk sahibi olma, sürekli hastalık varlığı ve cinsiyet ile ilişkili olduğu saptandı. Hastaların eğitim seviyeleri ve aylık hane gelirleri ile memnuniyet düzeyleri arasında negatif yönde bir ilişki varken; yaş, çocuk sahibi olma ve sürekli hastalık varlığı ile aralarındaki ilişki pozitif yöndeydi. Çalışmaya katılan hekimlerin %33,3’ü yüksek, %66,7’si orta düzeyde genel iş doyumuna sahipti. Hekimlerin iş doyumu düzeyleri sosyodemografik özelliklerinden sadece yaş ile ilişkili bulunurken, hekimlerin iş doyumu düzeyleri ile hastaların memnuniyet dereceleri arasında anlamlı bir ilişki saptandı.Sonuç: Birinci basamak sağlık hizmetlerinin sağlık sistemi ve toplum sağlığındaki önemi düşünüldüğünde, birinci basamakta çalışan hekimlerin iş doyumuna ve sağlık hizmeti almak için bu merkezlere başvuran hastaların memnuniyet düzeylerine etki eden faktörleri belirlemek, verilen hizmeti daha da iyileştirebilmek açısından son derece önemlidir. Bu nedenle birinci basamak başta olmak üzere sağlık hizmeti veren tüm merkezlerin hastalar tarafından belirli aralıklarla değerlendirilmesinin ve hekimler ile diğer sağlık çalışanlarının iş doyumu düzeylerinin ölçülmesinin, sağlık hizmetlerindeki eksikliklerin giderilmesinde ve kalitenin arttırılmasında etkili olacağı düşünülmektedir.Öğe Comparison of the knowledge and attitudes of midwives about breastfeeding with breastfeeding behaviors of the mothers they provide counseling(2010) Duran, Sedat; Duran, Rıdvan; Şahin, E. Melih; Dağdeviren, Hamdi Nezih; Güzel, AhmetAmaç: Ebe ve hemşireler emzirmeyi özendiren, emziren anneleri destekleyen ve bebek beslenmesi konusunda annelere temel destek sağlayan kişiler olarak görülmektedir. Bu araştırmada; ebe ve hemşirelerin, anne sütü ve emzirme konusundaki bilgi ve tutumları ile danışmanlık verdikleri annelerin bebeklerini anne sütü ile besleme davranışlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya, Edirne il merkezinde yaşayan ve 12-18 aylık bebekleri olan 161 anne ile bunların takiplerini yürütmüş 59 ebe ve hemşire alındı. Çalışmada veriler, anne sütü ve emzirme ile ilgili ebe/hemşireler (54 soru) ve annelere (34 soru) uygulanmak üzere hazırlanılan iki anket aracılığı ile toplandı. Bulgular: Ebe/hemşireler, her anneyle gebelikleri boyunca ortalama 6.5±2.9 kez görüştüklerini bildirdiler. Elli bir ebenin bilgi puanı orta düzeyde iken, yedisinin iyi, birinin de kötü olarak saptandı. Ebe/hemşirelerin 22'si en az altı ay sadece anne sütü verirken, 33'ü en az 12 ay bebeğini emzirmişti. Annelerin 65'i en az altı ay sadece anne sütü verirken, 82'si en az 12 ay bebeğini emzirmişti. Sonuç: Bu çalışmayla, emzirmenin başarılı bir şekilde yapılabilmesi için özellikle ebe/hemşirelerin bu konuda anneleri bilinçlendirmeleri gerektiği bir kez daha vurgulanmıştır. Bunun için, ebe/hemşireler annelere sürekli destek sağlamalıdırlar. Bu da, ebe/hemşirelerin ve diğer sağlık personelinin bu konuda düzenli eğitilmeleri ile sağlanabilir.Öğe Ergenlerde cinsellik(2006) Set, Turan; Dağdeviren, Hamdi Nezih; Aktürk, ZekeriyaAmaç: Bu makalede, ergenlik döneminin özelliklerine değinmeyi ve ergen cinselliğinin bazı yönlerini tartışmayı amaçladık. Ana Bulgular: Ergenlik, insanlarda fiziksel ve psikolojik değişikliklerin olduğu önemli bir dönemdir. Bu dönemde kişilik yapısı ile birlikte cinsel organlarda fiziksel ve fonksiyonel değişiklikler ön plana çıkmaktadır. Cinsel etkinlik dönemi daha erken yaşta başlarken ergenler cinsellik, kontraseptif yöntemler ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarla ilgili yeterli bilgiye sahip olamadıkları için, yüksek oranda istenmeyen gebelik ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyon riskine maruz kalmaktadır. Sonuç: Ülkemizde ergenlerin cinselliğine gereken önem verilmeli ve öncelikle ergenlerde cinsellik konusunda geniş çaplı ve yeterli sayıda araştırma yapılarak mevcut durum tespit edilmelidir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda yapılandırılmış bir cinsel eğitim programı sunulmalıdır.Öğe Evaluation of Self-Care Levels and Affecting Factors in Diabetes Patients(2023) Yumuşak, Büşra; Sezer, Önder; Dağdeviren, Hamdi NezihOne of the most important factors in the management of diabetes is the level of self-care of patients. It reduces mortality and morbidity and is an important marker in the course of the disease. In our study, we aimed to evaluate the self-care level of diabetic patients admitted to our hospital and the factors that may affect self-care. Diabetes patients admitted to the Diabetes and Obesity Outpatient Clinic of our hospital were examined in a 4-month period between May 15, 2021 and September 15, 2021. After verbal information, a 71-question questionnaire including sociodemographic characteristics, lifestyle, education and treatments, body mass index, waist circumference and Diabetes Self-Care Scale was applied face-to-face to patients who agreed to participate in our study. Measurements were made by the researchers. p<0.05 was accepted as statistical significance. The study included 132 diabetic patients, 83 women and 49 men. The mean score obtained from the Diabetes Self-Care Scale was 96.25±19.61. Factors that interacted with self-care were educational status (p<0.001), income level (p<0.001), receiving education about the disease from the doctor (p=0.007), diet (p=0.003) and exercise (p=0.005) in the treatment, frequency of control (p<0.001), waist circumference (p<0.001) and body mass index (p<0.001). Management of existing patients is as important as prevention of diabetes. Self-care is an important factor in the management of the disease. Every intervention to increase self-care leads to positive results in the management of the disease.Öğe Hastalar hekimleri değerlendiriyor: Europep ölçeği(2002) Aktürk, Zekeriya; Dağdeviren, Hamdi Nezih; Şahin, E. Melih; Özer, Cahit; Yaman, Hakan; Göktaş, Olgun; Filiz, T. MügeAmaç: Kaliteli bir sağlık hizmeti sunabilmek için hastalıkla ilgili ayrıntıları bilmemiz kadar hastalığa sahip kişinin duygularını ve düşüncelerini de bilmemiz gerekir. Hastaların fikirlerini öğrenmenin en iyi yolu bu amaçla hazırlanmış sistematik değerlendirme araçlarını kullanmaktır. EUROPEP (Patients Evaluate General/ Family Practice) ölçeği EQuiP (European Working Party on Quality in General Practice) tarafından hazırlanmış ve 3 yıldır çeşitli Avrupa ülkelerinde hekim ve muayenehanesini değerlendirmede kullanılan bir ölçektir. Bu çalışmada EUROPEP ölçeğinin Türkçe'ye tercüme edilmesi ve geçerlik-güvenilirlik çalışmasının yapılması amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Önce 23 sorudan oluşan EUROPEP ölçeği 5 ayrı araştırmacı tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir. Ortaya çıkan metinler üzerinde bir uzlaşı toplantısı yapılmış ve yeni bir metin ortaya çıkarılmıştır. Bu metin, tercüme konusunda tecrübeli bir araştırmacı tarafından İngilizce'ye geri tercüme edilmiştir. Orijinal metinle geri tercüme karşılaştırılmış ve son metin oluşturulmuştur. Türkçeleştirilmiş ölçek çeşitli şehirlerdeki araştırmacılar tarafından 1160 hastaya uygulanmıştır. Hastalar ölçekleri kendileri doldurmuş ve araştırmacılara teslim etmişlerdir. Ölçeğin geçerliliğini değerlendirmek için araştırmacıların konuyla ilgili görüşlerine başvurulmuş ve anket sorularının cevapsızlık oranlarına bakılmıştır. Bulgular: Bazı soruların cevapsızlık oranlarının beklenenden yüksek olduğu saptanmıştır. Bu durumun kısmen ülkemizdeki sağlık kültüründen, kısmen de soruların yapısından kaynaklandığı düşünülmüştür.Ölçeğin iç güvenilirliği için Crohnbach alfa değeri 0.98 olarak hesaplanmıştır. Sonuç: Türkçeleştirilmiş EUROPEP ölçeğinin hastaların hekimi ve muayenehanesini değerlendirmesinde uygun bir araç olduğu bulunmuştur. EUROPEP ölçeğinin muayenehanelerde ve polikliniklerde uygulanmasının ve elde edilen sonuçlarla ulusal bir veritabanı oluşturulmasının uygun olacağını düşünüyoruzÖğe Hekimlik Pratiğinde Etkili İletişimin Yeri(2018) Öztürk, Duygu Çiftetepe; Dağdeviren, Hamdi NezihHekimlik, insanın var oluşu ile başlayan ve insanlara sağlıkları ile ilgili yardımcı olabilmek için onlarla devamlı iletişim halinde bulunulması gereken önemli bir meslek grubudur. Hekimlerin hastalarını etkin dinleyen, etkili konuşan, aralarındaki iletişime engel olabilecek her türlü durumu ortadan kaldıran iletişim tekniklerine sahip olması beklenir. İletişimin doğuştan kazanılan bir yetenek olmayıp, süreç içerisinde kazanılan ve geliştirilebilen teknikler bütünü olması önemini arttırır. Hekim ile hastası arasındaki ilişki zaman içerisinde, hekimin talimatlarının hasta tarafından sorgusuz uygulandığı doktor merkezli yaklaşımdan uzaklaşarak, şikayetleri hakkında birçok kaynaktan, teknolojik imkanlardan faydalanarak bilgiler edinen ve muhtemel hastalığıyla ilgili kendisine yol gösterilmesini bekleyen hasta profiline doğru bir gelişim yaşamaktadır. Hekimlik pratiğinde etkili iletişimin önemi her geçen gün artmaktadır. Bu durumda hekimlerin gerek hizmet içi eğitimlerle, gerekse kişisel olarak etkili iletişim becerilerini geliştirmesi önem kazanmıştır.Öğe Internal Reliability Analysis of the Turkish Version of the Yale Food Addiction Scale(2018) Şengüzel, Esra; Öztora, Serdar; Dağdeviren, Hamdi NezihAim: The aim of this study is to measure the internal reliability of the Turkish version of “Yale Food Addiction Scale Version 2.0” originally developed by Gearhardt et al. Methods: A total of 51 randomly selected patients between the ages of 18-64 years who applied to Trakya University Family Medicine Outpatient Clinics between 15.12.2016 and 15.01.2017 gave consent and were included in the study. First, “Yale Food Addiction Scale Version 2.0” was translated from English to Turkish. Then, 35-item Yale Food Addiction Scale and a sociodemographic form were applied to participants. Results: Thirty-five female and sixteen male participants had a mean age of 25.1±7.6 years. A measure of internal reliability, Cronbach’s alfa was found to be 0.875. Conclusion: Analysis of this study showed the Turkish version of the Yale Food Addiction Scale had a high internal reliability.Öğe Netice Dağlar, Hamdi Nezih Dağdeviren(2018) Dağlar, Netice; Dağdeviren, Hamdi NezihGünümüzde, giderek yaygınlaşmakta olan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp uygulamaları arasında en sık kullanılan yöntem fitoterapidir. Basitçe hastalıkların önlenmesi ya da tedavisinde bitki kullanımı olarak tanımlanabilecek olan fitoterapinin tarihi, milattan önceye kadar dayanmaktadır. Bitkilerde bulunan çeşitli bileşikler insanlarda da bazı yararlı etkilere neden olmaktadır. Bu etkiler nedeniyle fitoterapi, her toplumda ve yaş grubunda, çeşitli hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Fakat her ne kadar Türkiye’de ve dünya genelinde bu konuda çeşitli düzenlemeler yapılsa da bitkiler hala denetimsiz olarak kullanılmaktadır. Bu denetimsiz kullanım sonucunda, özellikle ilaçlarla beraber ya da birden fazla bitkinin aynı anda kullanımında ciddi yan etkiler hatta toksisite meydana gelebilmektedir. Bazen hastalar tıbbi bitki kullandıklarını, hekim sorgulasa dahi söylememektedir. Dahası tıbbi bitkiler gerek hastalar gerekse hekimler tarafından sıkça kullanılmasına rağmen, hekimler ve farmakologlar bitkisel ürünlerin etkileri ve yan etkileri hakkında yeteri kadar bilgiye sahip değildir. Dolayısıyla fitoterapiyle ilgili bilgi ve destek kaynağının, bu konuda gerekli eğitimleri almış ve kendini geliştirmiş sağlık profesyonelleri olması gerekmektedir.Öğe Sağlık kuruluşlarında doktorlara yönelik şiddet maruziyetinin değerlendirilmesi(2019) Erten, Rifat; Öztora, Serdar; Dağdeviren, Hamdi NezihAmaç: Araştırmamızda Edirne il merkezindeki doktorların maruzkaldığı şiddeti, şiddet sonrası yaşadıklarını ve şiddete maruz kalmasıklığını incelemeyi hedefledik.Yöntem: Çalışmanın evreni 01.09.15 ve 01.02.2016 tarihleri arasındaEdirne il merkezindeki 772 hekim oluşturmaktadır. Örneklem içinevrenin tamamına ulaşılması hedeflendi. Araştırmamızın amacı kendilerine anlatıldı. Araştırmamıza katılmayı kabul eden 433 hekime anketler uygulandı. Anket 41 sorudan oluşmaktadır. İstatistiksel yöntemolarak tanımlayıcı istatistikler, Mann-Whitney U, Kruskall–Wallis Hve Ki-kare analiz testleri kullanıldı.Bulgular: Katılımcıların %50,8’i son bir yılda işyerinde en az birkez şiddete maruz kaldığı ifade etmiştir. Meslek hayatı boyuncadoktorların %88,5’i sözel şiddete maruz kalmaktadır. Doktorlarınakademik kariyeri arttıkça şiddete maruz kalma sıklığı azalmaktadır(p<0,001). Günlük bakılan hasta sayısı arttıkça şiddete maruz kalmasıklığı arttığı saptanmıştır (p<0,001). Kadınlar erkeklere göre dahafazla şiddet görmektedir (p<0,001). Doktorluk hayatının ilk 10yılında olanların şiddet görme sıklığı daha fazla olduğu görülmüştür(p<0,001). Şiddete maruz kalan doktorların gözlemlediği sebeplerdenen fazla şikâyet edilen konu bekleme nedeniyle gecikme idi. İstediğiilacı yazdıramama veya hasta olmadan ilaç yazdırmaya çalışmak,hasta olmadığı halde rapor almaya çalışmak gibi etik olmayan isteklerde hastaların şiddete başvurmasında önemli nedenlerdendir.Sonuç: Şiddetin sıklığını, nedenlerini ve sonuçlarını doktorların gözünden ortaya koymaya çalıştığımız bu çalışmada, sağlıkta şiddetin halen ciddi bir sorun olduğu ve doktorların maruz kaldıklarışiddetin sonucunda çalışma isteklerini kaybettikleri saptanmıştır.Ülkenin en batısında yaptığımız bu çalışmada dahi her 10 doktordan 9’u hayatında bir kez de olsa şiddete maruz kalmaktadır. Sağlıkta şiddetin önüne geçilebilmesi için sağlık bakanlığından, hastaneidaresine, medyadan, doktorlara, hasta ve hasta yakınlarına kadarherkes üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Sağlıktaşiddete daha kalıcı çözümler bulunabilmesi için hasta gözünden deolaylar araştırılmalıdır.Öğe Yaşlılarda Kronik Ağrı Durumu ve Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi(2021) Sezer, Önder; Devran, Duygu; Dağdeviren, Hamdi NezihAmaç: Yaşlılarda hastalıklar daha sık görülmekte, buna bağlı olarak ağrı da beraberinde bir seyirgöstermektedir. Hissedilen ağrı yaşam kalitesini önemli ölçüde bozmakta ve ilaç kullanımı yoğunlaşmaktadır. Çalışmamızın amacı yaşlılarda kronik ağrı şiddetini belirlemek ve ağrıyı etkileyendurumları değerlendirmektir.Yöntem: Çalışmamıza 456 yaşlı birey dahil edilmiştir. Yaş ortalaması 71,19±6,27 (min: 65, maks:93) olarak saptanmıştır. Katılımcılara sosyodemografik bilgileri, hastalıkları, kullandıkları ilaçları,kronik ağrı varlığı ve etkileyen durumları, kronik ağrıları için uygulanmış tıbbi tedavileri sorgulayan45 soru; ek olarak yaşlı bireylerin ağrı durumlarını değerlendiren 24 soruluk Geriatrik Ağrı Ölçeğiuygulanmıştır.Bulgular: Katılımcıların 272’si (%59,6) kadındı. Geriatrik Ağrı Ölçeği skorlarına göre 279 (%61,2)kişinin orta şiddette, 85 (%18,6) kişinin ise şiddetli ağrısı vardı. Kronik ağrı nedeniyle %87,7 ile enyoğun ilaç tedavisi kullanılmaktaydı. Katılımcıların sadece 200’ü (%43,9) kullandığı ilaçlar ile ilgiliyeterli bilgisi olduğunu düşünüyordu. Kronik ağrı şiddeti ile kadın cinsiyet (p<0,001), ileri yaş(p=0,012), sigara kullanmak (p=0,01), non-steroid antiinflamatuar ilaç kullanmak (p=0,003), dahayüksek beden kitle indeksi (p=0,016) arasında anlamlı ilişki tespit edildi.Sonuç: Yaşlılarda kronik ağrı, çok sık görülen bir şikayettir. Ağrı varlığı hayat kalitesini bozmakta,sağlık sistemine ek yükler getirmektedir. Ağrıya sebep olan ve şiddetini arttıran önlenebilir durumların tespit edilmesi, az uygulanan ilaç harici tedavilere önem verilmesi, kullanılan ilaçlar ile ilgilihasta okuryazarlığının arttırılması, hastalıklara karşı etkin politikaların hayata geçirilmesi kronik ağrışiddetini azaltarak yaşam kalitesinde artmaya ve sağlık maliyetlerinde ciddi azalmaya neden olacaktır.