Yazar "Atakan, İrfan Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut yan ağrısının nadir görülen bir nedeni: spontan renal pelvis ruptürü(2009) Kaplan, Mustafa; Aktoz, Tefvik; Atakan, İrfan HüseyinSpontan renal pelvis rüptürü oldukça nadirdir. Mevcut renal anomaliler rüptür riskini arttırmaktadır. Burada spontan olarak tek taraflı renal pelvis rüptürü gelişen 47 yaşında erkek olgu sunulmaktadır. Hastada herhangi bir batın travması mevcut değildir. Yapılan eksplorasyonda üreteropelvik bileşke darlığına bağlı gelişen ileri derecede hidronefroza sekonder oluşmuş retroperitoneal ürinom görüldü. Olgunun ayırıcı tanı ve tedavisi literatür eşliğinde tartışıldı.Öğe Atypical renal and gluteal hydatid cysts: Report of two cases(2009) Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, Osman; Aktoz, Tevfik; Kaplan, Mustafa; Çelik, Aygül DoğanKist hidatik hastalığı parazitik bir hastalık olup Echinococcus granulosus'un larva formu tarafından oluşturulmaktadır. Kist hidatik hastalığı sıklıkla karaciğer ve akciğerleri etkilemektedir. Böbrek tutulumu nadir olarak görülmekte olup tüm vakaların 2% kadarını oluşturmaktadır. Birinci olgumuz 44 yaşındaki kadın hastada saptanan ve basit böbrek kisti ile uyumlu radyolojik bulgulara sahip bir kist hidatik olgusudur. İkinci olgumuz 27 yaşında 3 yıldır sağ yan ağrısı ve son bir yıldır gluteal bölgede ağrısı olan kadın hasta olup, bilgisayarlı tomografi ile yapılan inceleme sonucu sağ böbrekte 12x12 cm and 5x5 cm boyutlarında iki adet kist saptanmıştır. Aynı zamanda, internal ve eksternal oblik kaslar arasında 5x5 cm boyutlarında ve sağ gluteal bölgede 12x12 cm boyutlarında kist saptanmıştır. Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelere rağmen bazen basit böbrek kisti görünümünde böbrek kist hidatiği olabilir ve aynı zamanda sık görülen bölgeler dışında da kist hidatik saptanabilir.Öğe A case of urachal malacoplakia that seems like urachal cancer(2015) İnci, Osman; Taştekin, Ebru; Gençhellaç, Hakan; Arabacı, Özcan; İşler, Serap; Atakan, İrfan HüseyinBackground: Urachal masses observed in adults should be considered malignant unless they are confuted. It is very difficult to differentiate between malignant or benign lesions, including especially calcified foci and solid areas. Case Report: Our case was a 63-year-old male patient who was diagnosed as Behçet’s Disease 26 years ago. Upon clinical examination, he was also diagnosed with adenocarcinoma of prostate. He was examined by computerized tomography to define the stage of prostatic adenocarcinoma. The existence of a hypodense multiseptated cystic lesion with irregular margins and solid areas located between anterosuperior of bladder and umbilicus was reported. Hence, the lesion was evaluated as urachal carcinoma and locally advanced prostate cancer by the urooncology council. Resection of the mass, partial cystectomy and pelvic lymphadenectomy were performed as one of the surgical approach options in urachal carcinoma. After pathological examination, the mass was diagnosed as malakoplakia and metastasis of prostate adenocarcinoma was also detected in the right obdurator lymph nodule. In the literature, case reports of urachal malakoplakia are extremely rare. It is also interesting to note the absence of specific clinical symptoms for the urachal mass and the existence of concomitant adenocarcinoma in our case. Conclusion: Malakoplakia can only be diagnosed by pathological examination. Particularly, urachal malakoplakia should also be taken into consideration in the differential diagnosis of lesions which include solid areas and are located in the urachus. Keywords: Michaelis Gutmann bodies, urachal malacoplakia, urachal malacoplakia mimicking cancerÖğe Case Report of An Incidental Unicentric Castleman Disease(Trakya Üniversitesi, 2021) Cengiz, Elif; Certel, Alperen Taha; Ayrık, Mert Yücel; Arıkan, Mehmet Gürkan; Mercan, Elif; Öz Puyan, Fulya; Atakan, İrfan HüseyinAims: To emphasize the hardship of diagnosing Castleman disease and present a potential treatment method. Case Report: A sixty-three-year-old male patient was admitted to the outpatient clinic with an attack of acute cholecystitis. The patient’s abdominal computed tomography revealed an incidentally detected lipid dense solid mass (64x53x37 mm) at the level of right renal hilum with 29x13 mm solid components in the middle. The patient was admitted to the urology department and underwent surgery where the mass was totally excised due to suspicion of a malignancy (liposarcoma). Histopathological examination later on resulted with unicentric Castleman disease, hyaline vascular subtype. Conclusion: Since unicentric Castleman disease has an asymptomatic clinical course and is quite rare, it is necessary to rule out many potential possibilities before reaching a proper diagnosis. However, unicentric Castleman disease usually exhibits a good prognosis after the removal of the affected lymph node. Still, Castleman disease should be a candidate considered in the differential diagnosis of patients with incidentally discovered lymphadenopathy. On the whole, for a better understanding of underlying pathophysiology, there still lies a gap to be filled with knowledge acquired through further studies.Öğe Mesane tümörlerinde insülin benzeri büyüme etkeni-I ekspresyonunnun önemi(2008) Aktoz, Tevfik; Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, Osman; Usta, Ufuk; Özbakır, Fikret; Kaplan, Mustafaİnsülin benzeri büyüme etkeni-I peptid yapıda bir hormon olup aşırı ekspresyonunun anormal hücre proliferasyonuna ve malin transformasyona neden olmaktadır. Mesane tümörlerinin malinite potansiyelini gösterebileceği düşünülmektedir. Bu çalışmamızdaki amacımız mesane tümörlü hastalarda tümör dokusunda insulin benzeri büyüme faktörü-I ekspresyonu ile tümör derece, evre ve nüks arasındaki ilişkiyi incelemektir.Çalışmaya 2002-2007 yılları arasında mesane tümörü nedeniyle transüretral rezeksiyon veya radikal sistektomi yapılan 53 hasta alındı. İnsülin benzeri büyüme faktörü-I tayini immünohistokimyasal olarak tümör dokusunda bakıldı. Sonrasında insulin benzeri büyüme faktörü-I ekspresyonu ile tümör derece, evre ve nüks ilişkisini araştırdık.Yaş ortalaması 64.4±11.9 olup hastaların 32’sinin düşük derece, 21’inin yüksek derece; 35’inin yüzeyel, 18’inin de kas invaziv tümörü mevcuttu. Yüzeyel tümörlü 35 hastadan 25’inin ortalama 21.9±8.1 ay takibi vardı. Düşük dereceli tümörler ile yüksek dereceli tümörler arasında IGF-I boyanma derecesi açısından anlamlı fark saptanmadı. Ayrıca yüzeyel tümörlerde IGF-I boyanma derecesi invaziv tümörler ile aynı saptandı. İzlenebilen hastalarda ise nüks ile IGF-I boyanması arasında bir ilişki görülmedi.Mesane tümörü dokusunda insulin benzeri büyüme etkeni-I boyanma derecesinin tümör derece, evre ve nüksü ile belirleyici ilişkisi olmadığı sonucuna vardık.Öğe Penis ve prostat metastazı yapan bir böbrek sarkomu(2007) Kaplan, Mustafa; Alıcıoğlu, Banu; Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, Osman; Aktoz, Tevfik; Usta, UfukÜriner sistem sarkomları oldukça enderdir. Böbrek sarkomları tüm böbrek malmitelerinin % 1-2'sini oluşturup, hastalığın seyri diğer ürogenital sistem sarkomlarından daha kötüdür. Böbrek sarkomları genellikle metastaz yapma eğiliminde olup sıklıkla akciğer, karaciğer ve lenf nodlarma metastaz yaparlar. Böbrek sarkomlarının penis ve/veya prostat metastazları oldukça enderdir ve varlığı yaygın hastalık göstergesidir. Bu hastalarda sağ kalım süresi oldukça kısa olmaktadır. Eşzamanlı penis ve prostat metastazı yapmış böbrek sarkomu ilk olgu olması dolayısıyla sunulmuştur.Öğe Retrokaval (Sirkumkaval) üreter : Olgu sunumu(2001) Kaplan, Mustafa; Atakan, İrfan Hüseyin; Kaya, Esat; Alagöl, Bülent; İnci, OsmanNadir görülen ve hidronefroza neden olmuş bir sağ retrokaval (sirkumkaval) üreter olgusu sunularak tipleri, teşhis ve tedavileri tartışıldı.Öğe Retroperitoneal ganglioneuroma(2009) Aktoz, Tevfik; Kaplan, Mustafa; Usta, Ufuk; Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, OsmanNöroblastom, ganglionöroblastom ve ganglionörom sempatik sinir sistemini oluşturan, değişik derecelerde olgunlaşmış, primordial nöral krest hücrelerinden köken alan heterojen bir grup tümördür. Abdominal distansiyon, sol üst kadran ağrısı ve daire şikayetleriyle başvuran 12 yaşındaki erkek hastaya yapılan tetkikler sonucu rastlantısal olarak primer retroperitoneal ganglionörom saptanmıştır.Öğe Sürrenal kitlelerinin değerlendirilmesi ve cerrahi yaklaşım: Trakya Üniversitesi deneyimi - Üroonkoloji(2011) İnci, Osman; Aktoz, Tevfik; Bilir, Ekiz Betül; Atakan, İrfan Hüseyin; Altun, ArmağanAmaç: Bu çalışmada kliniğimizde cerrahi tedavi gören sürrenal kitleli hastalar endokrinolojik ve cerrahi yönden değerlendirilmiş ve sürrenale açık cerrahi yaklaşımları karşılaştırılmıştır. Gereç ve yöntem: Ocak 2003-Ocak 2011 tarihleri arasında adrenal kitle saptanarak Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı ve Endokrinoloji Bilim Dalı tarafından değerlendirilen ve cerrahi girişim uygulanan 31 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların 10’u (%32.3) erkek, 21’i (%67.7) kadın, yaş ortalaması 47.2 (dağılım 16-74) idi. Olguların 9’unda (%29) sağ ve 22’sinde (%71) sol sürrenalde kitle saptandı. Bunlardan 17 (%54.8) hastaya açık retroperitoneal, 14 (%45.2) hastaya açık transperitoneal (Chevron) insizyonu ile cerrahi girişim uygulandı. Bulgular: Olgulardan 15’i fonksiyonel idi. Fonksiyonel olguların 9’u Cushing sendromu, 3’ü feokromasitoma, 3’ü aldosteron üreten adrenal adenom idi. Olgulardan 16’sının preoperatif endokrinolojik değerlendirilmeleri sonucunda kitlelerin hormon üretmedikleri ve fonksiyonel olmadıkları görüldü. Sonuç: Adrenal kitleler, cerrahi tedavi öncesi mutlaka endokrinolojik olarak değerlendirilmeli ve ameliyat öncesi gerekli endokrin hazırlıklar tamamlanmalıdır. Özellikle hormon aktif olguların endokrinopati açısından preoperatif, peroperatif ve postoperatif hazırlanması çok önemlidir. Cerrahi başarı multidisipliner çalışma ile doğru orantılıdır.