Yazar "Altun, Armağan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 31 Mart Olayı Sırasındaki Arnavut Aktörler(Trakya Üniversitesi, 2020) Altun, ArmağanBefore the declaration of the second Ottoman Constitution, Albanian nationalists played a major role in the organization of The Committee for Union and Progress (CUP) on the Balkans. It is noteworthy that the chain of events that enabled Abdulhamid II to declare the Second Ottoman Constitution and that the main actors of these events were Albanians. The Albanians, who saw the Ottoman State rapidly losing land in Rumeli, both during the reign of Abdulhamid II and after the declaration of the Second Ottoman Constitution, they made a great national cultural movements and nationalist organizing activities. Albanian nationalists have been with CUP because they think that the declaration of Second Ottoman Constitution will create an ideal environment for the development of the Albanian national movement. As CUP has adopted a centralist and Turkish politics when it comes to power, the Ahrar Party, which follows decentralization policy, is suitable for the Albanians, and Ahrar’s British support has also started to be seen as a guarantee for the future autonomous or independent Albania. The purpose of this article is to briefly evaluate the Albanian actors who took part directly or indirectly during the March 31 Incident. The preparation process of the 31 March Incident, roles during the event, Albanian nationalism and the independence of Albania were evaluated by those directly involved (such as İsmail Kemal Bey, Müfit Bey, Esat Paşa Toptani, İbrahim Temo). The general activities of Albanian nationalism and the independence of Albania were evaluated, indirectly (such as Hasan Pristina, Şahin Kolonya, Necip Draga, Avlonyalı Süreyya Bey, Mithat Fraşeri) who took part in the 31 March Incident.Öğe Abrupt vessel occlusion during intracoronary intervention: Is this nightmare related to contrast agent?(2008) Tatlı, Ersan; Aktoz, Meryem; Ufacık, Osman; Pirhan, Osman; Yılmaztepe, Mustafa; Altun, ArmağanKırk altı yaşında, koroner arter hastalığı için risk faktörü olarak hipertansiyon ve aile öyküsü olan erkek hasta akut anterior miyokard infarktüsünün ikinci saati içinde kliniğimize başvurdu. Kurtarıcı perkütan koroner girişim sırasında sol ön inen arterin tam tıkandığı gözlendi. İşlem sırasında kullanılan 150 ml non-iyonik, düşük osmolar kontrast maddenin trombüse yol açarak tam tıkanıklığa neden olabileceği düşünüldü. İntrakoroner bolus tirofiban infüzyonu sonrasında intrakoroner trombozun çözüldüğü görüldü. Lezyon bölgesine stent uygulandı ve TIMI III akımla birlikte çok iyi anjiyografik sonuç elde edildi. Beş ay sonra yapılan kontrol anjiyografide sol ön inen koroner arter tamamen açık idi. Kurtarıcı işlem sırasında gelişen akut koroner tıkanmaların tedavisinde tirofiban infüzyonuyla bareber stentleme tıkanıklığı etkin bir şekilde gidermektedir.Öğe Diyabet kalbinin kantitatif ultrasonik miyokard dokusu analizi(2001) Akdemir, Osman; Dağdeviren, Bahadır; Altun, Armağan; Uğur, Betül; Arıkan, Ender; Tuğrul, Armağan; Özbay, GültaçAmaç: Ekokardiyografi görüntülerinde kalbin kasılma ve gevşemesi esnasında miyokardın video yoğunluğunda (MVY) sırasıyla azalma ve artma gözlenmektedir. Bu çalışmanın amacı MVY'nun bu fizyolojik değişkenliği bağlamında tip-I diabetes mellitus hastalarını sağlıklı bireylerle kıyaslamaktı. Yöntem: Bu amaçla insüline bağımlı 18 genç tip-I diabetes mellitus hastası (yaş: 23.2±6.4>15-37- diyabet süresi: ort. 7.85±5.6 yıl> 1-7 yıl) ve yaş-cinsiyet bakımından eşdeğer 14 sağlıklı bireyin standart ekokardiyografi kayıtları alındı. Her birey için video-teyplere kaydedilen üçer ardışık kalp siklüsünün diyastol sonu ve sistol sonu görüntüleri bilgisayar ortamına aktarıldı. Bu görüntüler üzerinde sol ventrikül septum ve arka duvarında seçilmiş alanlara, bu amaca yönelik bir bilgisayar programı ile kantitatif doku analizi uygulandı. MVY için siklik değişkenlik indeksi (SDİ) hesaplanmasında "SDİ=diyastol-sonu MVY - sistol-sonu MVY/ diyastol-sonu MVY x 100" formülü kullanıldı. Bulgular: Gruplar arasında sol ventrikül diyastolik çap indeksi, fraksiyonel kısalma, zirve E ve A hızları, E/A oranı ve hıza görü deziltilmiş izovolümik relaksasyon zamanı anlamlı farklılık göstermezken, septum (8.3±1.1 mm'ye karşı 7.3±0.9 mm; p=9b916) ve arka duvar kalınlıkları (7.96±0.63 mm'ye karşı 6.8±1.1 mm; p=0.004) ile E-deselerasyon zamanı (167±23ms'ye karşı 140±19 ms; p=0.003) diyabet hastalarında artmış bulundu. Hasta grubunda gerek septum (% 18.2±11.5'e karşı % 39.3±11.5; p=9b991) gerekse arka duvarda SDİ (% 16.4±16'ya karşı % 40.5±9.2; p=0.0001) anlamlı olarak azalmış bulundu. Sonuç: MVY değişkenliğinin diyabetik hastalarında anlamlı olarak farklı bulunmasının klinik-öncesi bir değişikliğe işaret etmesi olasıdır ve mevcut bir hastalık anlamına gelmese de diyabetik kardiyomiyopatinin histopatolojik bulgularının erken bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.Öğe Effect of carvedilol on P-wave duration and P-wave dispersion in patients with systolic heart failure(2009) Tatlı, Ersan; Aktöz, Meryem; Barutçu, Ahmet; Kürüm, Turhan; Altun, ArmağanAmaç: Karvedilol tedavisi, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunu artırır, ventriküler disfonksiyonun şiddetini, morbidite ve mortaliteyi azaltır. Ancak sistolik kalp yetmezlikli hastalarda karvedilolün P dalga dispersiyonu ve süresi üzerine etkileri bilinmemektedir. Bu çalışmada kalp yetmezliği olan hastalarda karvedilolün P dalga süresi ve dispersiyonu üzerine olan etkilerini araştırdık. Hastalar ve Yöntemler: Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %40'ın altında olan kalp yetmezlikli 56 hasta ileriye dönük olarak çalışmaya alındı. Karvedilol kalp yetmezliğinin standart tedavisine ek olarak verildi. Başlangıçta ve karvedilol tedavisinin dördüncü ayında fizik muayene, radyonüklid çalışma ve başlangıç maksimum ve minimum P-dalga süresi ve P-dalga dispersiyonu ölçümleri yapıldı. Bulgular: Karvedilol tedavisi ile maksimum P dalga süresi ve P-dalga dispersiyonu belirgin olarak azaldı. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ve NYHA fonksiyonel sınıfı karvedilol tedavisi sonrası düzeldi. (Maksimum P-dalga süresi; 126±9 ms'den 120±7ms'ye; p=0.001, P- dalga dispersiyonu; 51±7 ms'den 46±5 ms'ye geriledi; p=0.001). Sonuç: Karvedilol tedavisi maksimum P-dalga süresi ve P-dalga dispersiyonunu direkt (doğrudan) ve indirekt (dolaylı) olarak azaltır. Bu kalp yetmezliği olan hastalarda atriyal fibrilasyon görülme sıklığını azaltabilir.Öğe Effect of exercise on ADMA level in type 2 diabetes mellitus(2012) Taşkıran, Bengür; Uğur, Betül Altun; Vardar, Selma Arzu; Demir, Ahmet Muzaffer; Karadağ, Çetin Hakan; Altun, ArmağanAmaç: Simetri (SDMA) ve asimetri dimetil argininde (ADMA)artış endotelyal disfonksiyona işaret eder. Bu projenini amacı tip 2 diabetes mellitusta egzersizden sonraki düzeylerini incelemektir. Hastalar ve Yöntemler: Tip 2 DM bulunan 36 kadın ve 44 sağlıklı kadın dahil edildi. Sırasıyla 14 ve 19'u 4 haftalık orta yoğunlukta egzersize alındı. Başlangıçta, ilk egzersiz seansından sonra ve bir ay sonra plazmada SDMA, ADMA ve L-arginin düzeyleri HPLC yöntemiyle ölçüldü. Bulgular: Her iki grupta da tüm ölçümler normal aralıktaydı ve ne egzersizden sonra ne de bir ayın sonunda belirgin olarak değişmedi. Egzersiz yapan sağlıklı grupta bir ayın sonunda L-arginin/ADMA ve L-arginin/SDMA oranları başlangıç değerlerine göre belirgin olarak yüksek bulundu (sırasıyla, p<0.022 ve 0.017). Bir aylık egzersizin sonunda, ilk egzersiz seansı sonundaki değerlere göre oranlar diyabetiklerde arttı ve sağlıklı kişilerde azaldı. Sonuç: Mutlak değerlerden ziyade L-arginin/ADMA ve L-arginin/SDMA oranlarının kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Sağlıklı kişilerde egzersizin yararlı etkileri açısından bu moleküllerin önemli rolü bulunurken diyabetiklerde bu rol çok azdır.Öğe Effects of Ionic versus non-ionic contrast agents on dispersion of ventricular repolarization(1998) Altun, Armağan; Özbay, Gültaçİyonik ve iyonik olmayan kontrast ajanlar kardiyovasküler teşhis ve girişimsel işlemlerde kullanılırlar ve genelde iyi tolere edilirler. Bununla birlikte hastaların küçük bir yüzdesinde kontrast ajan enjeksiyonu sonrasında geçici hipotansiyon, bradiaritmi, ventriküler aritmi veya alerjik reaksiyon oluşur. Ventriküler taşiaritmiler tehlikeli olabilir. Yüzeyel EKG'deki QT dispersiyonu, ventrikül repolarizasyon farklılığını gösterir ve bundan dolayı aritmi riski için bu göstergelerden biri sayılabilir. Bu çalışma iyonik (Ioxaglate) ve iyonik olmayan (lopamidol) kontrast ajanların koroner arter hastaları üzerindeki proaritmik etkilerini araştırmak amacıyla yapıldı. 33 erkek (yaş: 55.2±9.8 yıl) koroner arter hastasına koroner anjiyografı uygulandı. Tüm hastaların sol ventrikülogramları, sağ ve sol koroner arter selektif enjeksiyonundan önce yapıldı. 16 hastaya iyonik (Ioxaglate), 17 hastaya iyonik olmayan (lopamidol) kontrast ajan verildi. Sol ventrikülogram öncesi ve sonrası tüm hastaların simültane 6 kanal kayıt yapan EKG cihazı ile standart gğüs derivasyonları kaydedildi. EKG kayıtları yüksek hızda (lOOmm/s) ve yüksek kazançta (20mm/mV) alındı ve daha sonra değerlendirildi. İstatistik analiz için paired student t testi kullanıldı, tüm sonuçlar ortalama±SD olarak açıklandı. QTc dispersiyonu (p=0.003), JTc dispersiyonu (p=0.008), TTc dispersiyonu (Tpeak-Tend) (p=0.017), QT dispersiyonu/RR oranı(p=0.0002), JTdispersiyonu/RR oranı( p=0.0015), JTa dispersiyonu/RR oranı (p=0.033) ve TTdispersiyonu/RR oranı(p=0.005) iyonik (Ioxaglate) kontrast ajan grubunda arttı. İyonik olmayan (lopamidol) kontrast ajan grubunda ise yalnızca TTdispersiyonu/RR oranı (p=0.043) arttı. Ioxaglute olan hastalarda 3'ünde kompleks vefiküler erken vurular, 1'inde nonsustained ventriküler takikardi (VT), lopramidal alanlardan 2'sinde kompleks ventriküler erken vuru, 1'inde non-sustaired VT oluştu. Sustained VT ya da ventriküler fibrilasyon hiçbir hastada oluşmadı. Bu veriler iyonik olmayan (lopamidol) kontrast ajanın, iyonik (Ioxaglate) kontrast ajandan daha az elektrofizyolojik parametreyi olumsuz yönde etkilediğini ve ventrikülerin uyarılabilirliğini arttırabileceğini göstermektedir.Öğe Genç erkek ve kadınlarda akut miyokard infarktüsü sıklığı ve koroner anjiyogramlarında cinse bağlı farklılıklar(1999) Kürüm, Turhan; Eker, Hüseyin; Özçelik, Fatih; Altun, Armağan; Demir, Muzaffer; Özbay, GültaçBu çalışmada, kırk yaşından önce akut miyokard infarktüsü (AMİ) geçiren erkek ve kadınların/coroner anatomisini, klinik özelliklerini, risk faktörlerini ve doğal inhibitor eksikliğini değerlendirmek amaçlanmıştır. Ocak 1995- Aralık 1998 tarihleri arasında koroner bakım ünitesine AMI nedeniyle yatırılan 1344 hasta arasında 40 yaş ve altında olan genç erkek ve kadınlar çalışmaya alındı. Her hasta için hipertansiyon (HT), diabetes mellitus (DM), sigara kullanımı, aile öyküsü ve hiperkolesterolemi gibi risk faktörleri araştırıldı. Koagülasyon bozukluğu yönünden Antitrombin III (AT III), protein C (PC), Protein S (PS) gibi doğal inhibitörler, takip hastalarında (n:14 erkek) araştırıldı. Kadın hastalar için adet durumu veya menapozal öykü sorgulandı. Koroner anjiografi ve sol ventrikülografi standart tekniklerle yapıldı. Enfarktüs yerleşimi, hasta damar sayısı, tıkalı damarı olan hasta sayısı, her bir cinsiyet için kaydedildi. Olguların 956'sı (%71) erkek, 3887 (%29) kadın idi. Kırk yaş veya 40 yaşından küçük hastaların sayısı 49 (%3.6) olarak bulundu. Bu olguların 8'i (%2) kadın, 4ü (%4.3) erkek idi (p:0.048). Her iki cins arasında HT, DM, aile öyküsü, sigara kullanımı bakımından fark yoktu. Hiperkolesterolemi erkeklerde kadınlardan daha fazla bulundu (p:0.04). Kadın hastaların beşinde (62%) 1-damar hastalığı, üçünde (38%) 2 damar hastalığı vardı. On dört erkek olguda (34%) koroner arterler normal olup, 17 (41%) hastada 1-damar hastalığı, 10 (24%) hastada 2-damar hastalığı bulundu. AMİ geçiren erkek hastalarda normal koroner arter, kadın hastalara göre anlamlı olarak fazla bulundu (%34 vs %0, p:0.05). Her iki cinste 3-damar hastalığı veya sol ana koroner hastalığı saptanmadı. Hiç bir kadın hasta menapoza girmemişti. İki kadın hasta oral kontraseptif kullanıyordu. Doğal inhibitor eksikliği olarak 1 hastada AT III, 3 hastada PC eksikliği bulundu. Sonuç olarak, genç hastalarda AMİ sıklığı kadınlarda erkeklere göre daha düşük bulunmuştur. Normal koroner arter ve risk faktörü olarak hiperkolesteroleminin varlığı AMİ geçiren erkek hastalarda, kadın hastalara göre daha fazla tespit edilmiştir. Doğal inhibitor eksikliği AMİ etyolojisinde sık olarak bulunmuştur.Öğe Hipertansif hastalarda nabız basıncının önemi ve tedavi yaklaşımları(2006) Büyüklü, Mutlu; Tatlı, Ersan; Altun, ArmağanKan basıncı kardiyovasküler komplikasyonların oluşumundan sorumlu olan önemli bir parametredir. Kardiyovasküler hastalık riskinin öngörülmesinde kan basıncının farklı bileşenlerinin önemi konusunda halen belirsizlikler vardır. Son yıllarda yapılan epidemiyolojik çalışmalar nabız basıncının kardiyovasküler mortalite ve morbiditede bağımsız bir risk faktörü olduğunu kanıtlamıştır. Biz bu yazımızda hipertansif hastalarda nabız basıncının kardiyovasküler açıdan önemini, tedavi yaklaşımlarını ve sonuçlarını tartışacağız.Öğe Kalıcı kalp pili takılanlarda sağ ventrikül çıkış yolu ve apikal elektrod yerleşimlerinin elektrokardiyografik parametrelere etkileri(2004) Erdoğan, Okan; Altun, Armağan; Özbay, GültaçKalıcı kalp pili uygulamalarında apikal pacinge alternatif olarak seçilebilecek bir diğer elektrod yerleşim bölgesi sağ ventrikül çıkış yoludur (SVÇY). SVÇY pacingi apikal pacinge göre ventriküllerin doğal uyarısına benzer senkron aktivasyon sağlamakta ve potansiyel olarak avantajlı gözükmektedir. Son yıllarda biventrikül kalp pili uygulamalarının da esasını oluşturan ve hemodinamik katkıyla ilintili olduğu düşünülen pacing ile uyarılmış QRS süresinin mümkün olduğunca azaltılması fikri, SVÇY yerleşiminin apikale göre QRS ve diğer elektrokardiyografik parametreleri nasıl etkileyeceği sorusunu akla getirmiştir. Bu amaç ışığında planladığımız prospektif araştırmamızda kliniğimizde SVÇY' na kalıcı kalp pili uygulaması yaptığımız 16 hastayı değerlendirdik. Bu 16 hastanın onbirinde işlem esnasında apikal ve SVÇY pacing ile elde edilen EKG kayıtlarından bu iki uygulama yerinden ölçülen QRS, QTc, JTc, TTc, QTd, JTd ve TTd süreleri ortalamaları karşılaştırıldı. Ortalama uyarılmış QRS süresi SVÇY pozisyonunda apikale oranla anlamlı düzeyde azaldı (127 ± 26 vs 155 ± 21, p=0.004 ). Buna karşın QTc, JTc ve TTc süreleri SVÇY pozisyonunda apikale göre uzarken, bunlardan yalnız JTc süresindeki uzama istatistiksel anlamlığa ulaştı (p=0.01). Diğer parametrelerde anlamlı değişiklik gözlenmedi. SVÇY uygulaması yaptığımız 16 hastada işlem esnasında ve sonrasında herhangi bir komplikasyon gelişmedi. Sonuçta, SVÇY pacing uygulaması kolay uygulanabilen ve emin bir yöntemdir. Septal ileti yollarına yakınlığı nedeniyle senkronize aktivasyon oluşturarak, potansiyel avantajlar sağlayabilir. Apikal pacinge oranla QRS süresini anlamlı olarak azaltmaktadır.Öğe Kardiyolojik sendrom X'li hastalarda nisoldipin ve ramipril'in anti-iskemik ve anti-anginal etkileri(1998) Özçelik, Fatih; Altun, Armağan; Özbay, GültaçÇalışmamızda; kardiyolojik sendrom X'li hastalarda nisoldipin ve ramiprilin anti-iskemik ve anti-anginal etkisini araştırdık. Kardiyolojik sendrom X tanısı (stabil angina pektoris, pozitif efor testi, negatif ergonovin testi ve normal koroner anjiyografi) konulan 18 hastaya (7 erkek, 11 kadın; yaş ortalaması 46$pm$10 yıl) iki haftalık ilaçsız dönem sonunda 2x5mg/gün nisoldipin 4 hafta süre ile verildi. Aynı hastalara 2 haftalık ikinci ilaçsız dönem sonunda 1x2.5 mg ramipril 4 hafta süre ile verildi. Her dönemin sonunda modifiye Bruce protokolü ile treadmill egzersiz testi uygulandı. Nisoldipin ve ramipril tedavisi sonunda angina pektoris oluşma süresi (p=0.006, p=0.02), total egzersiz süresi (p=0.0008, p=0.02) ve ortalama metabolik eşitlik (p=0.0016, p=0.01) arttı. Egzersizde 1mm ST segment çökmesi oluşma süresi (p=0.002) nisoldipin tedavisi sonunda uzadı. ST segment çökmesinin normale dönme süresi (p=0.016, p=0.012), haftalık angina pektoris sayısı (p=0.00, p=0.028) ve dilaltı nitrit tüketim sayısı (p=0.00, p=0.012) nisoldipin ve ramipril tedavisi sonunda azaldı. Sonuç olarak; 10mg/gün nisoldipin ile 2.5 mglgün ramiprilin kardiyolojik sendrom X'li hastalarda olumlu anti-iskemik ve anti-anginal etkiye sahip olduğunu saptadık.Öğe Koroner arter hastalığında homojen olmayan miyokard repolarizasyonunun değeri(Trakya Üniversitesi, 1996) Altun, Armağan; Özbay, Gültaç35 ÖZET: Koroner arter hastalığı ve normal kontrol grubunun farklı elektrokardiografik derivasyon gruplarında miyokard repolarizasyon farklılıklarını incelemek ve elde edilen bulguların koroner angiografik bulgular üe ilişkisini araştırmak amacıyla 26 koroner arter hastası ile 9 normal birey çalışmaya alındı. Hastaların ekstremite, standart göğüs derivasyonlan, bir fist ve bir alt interkostal aralıktan çekilen göğüs derivasyonlan kendi aralarında gruplandırılarak değerlendirildi. Ekstremite derivasyonlannda JTd, TT min, JTd oranı, JTcd değerlerinde, standart göğüs derivasyonlannda TT min, TTc min değerlerinde, bir üst interkostal aralık çekimlerinde QTd, JTd, QRS, QTd oram, JTd oram, QTc max, QTcd, JTcd değerlerinde, bir alt interkostal aralık çekimlerinde ise QTd, TTd, QTd oranı, QTad oranı, JTd oranı, TTd oram, QTcd, QTacd, JTcd, TTcd değerlerinde istatistiksel anlamlı farklılık saptandı. Elde edilen bulguların koroner angiografik bulgular ile korelasyonuna bakıldığında DSB üe QTd, JTd, QTd oranı, JTd oranı, TTd oranı, QTcd, JTcd değerleri arasında pozitif, EF üe QTd, JTd, JTd oranı, JTcd değerleri arasında negatif doğru orantılı ilişki saptandı. Bu bulgular bize koroner arter hastalığında miyokard repolarizasyon farklılığının normal kişüere göre daha fazla olduğunu ve repolarizasyon bozukluğunun sol ventrikül fonksiyon bozukluğu üe ilişkili olduğunu göstermektedir. Miyokard repolarizasyon farklılığım kullanarak ani kardiak ölüm yüksek risk grubunu belirlemede standart derivasyonlann yetersiz kaldığını, bir üst ve bir alt interkostal aralık göğüs36 derivasyonlannın standart göğüs derivasyonlan ile birlikte kullanılmasının daha yararlı olacağım düşünmekteyiz.Öğe Miyokard perfûzyon sintigrafısinde iskemi bulgusu olması ekokardiyografık verileri nasıl etkiler(2010) Üstün, Funda; Gürbüz, Hülya; Altun, Gülay Durmuş; Altun, ArmağanAmaç: 99mTc sestamibi ile miyokard perfüzyon sintigrafisi (MPS) miyokard iskemisini değerlendirmede kullanılmaktadır. Ekokardiyografi ise miyokard duvar hareketlerinin, ventrikül volümünün ve ejeksiyon fraksiyonun (EF) ölçümünde kullanılır. Çalışmamızın amacı; MPS ile iskemik ve normal değerlendirilen hasta grupları arasında ekokardiyografi ile elde edilen sol ventrikül verilerini karşılaştırmaktı. Hastalar: Şüpheli KAH olan, hem ekokardiyografi hem de MPS yapılmış 78 hastanın (ortalama yaş 47±14 yıl, 38 erkek ve 40 kadın) verileri retrospektif olarak değerlendirildi. MPS sonucuna göre hastalar normal (=51) ve iskemik (=27) olarak iki gruba ayrıldı. Hastaların tüm verileri (yaş, cinsiyet, kilo, boy, vücut kitle endeksi) çalışıldı. Ayrıca ekokardiyografi verileri de MPS sonucuna göre karşılaştırıldı. Sonuçlar: Hasta grupları arasında demografik veriler arasında anlamlı fark yoktu. Hasta grupları arasında ekokardiyografi verileri içinde sadece diastol sonu sol ventrikül çapı iskemik grupta (5.1±0.6) normal vakalara (4.7±0.8) göre anlamlı olarak yüksekti (p < 0.05). Diğer ekokardiyografi verilerinde anlamlı farklılık yoktu (sırasıyla normal ve iskemik hastalar): (1) LVMI (109.8±45.2 ile 130.4±96.0, p>0.2); (2) CO (4.6±2.4 ile 4.8±2.4, p>0.05); (3) EF (59.9 ±11.0 ile 60.2±7.8, p > 0.05); (4) FS (23.1±14.2 ile 22.2±16.2, p > 0.05); (5) SWT (1.0±0.2 ile 1.0±0.3, p > 0.05), (6) PWT (0.9±0.2 ile 1.0±0.3, p > 0.05). Tartışma: Ekokardiyografi sonucuna göre sol ventrikül diastolik çap iskemik hastalarda normallere göre geniştir. Bu bulgu iskemik kalp hastalığının süreci hakkında önemli bulgu sağlamaktadır.Öğe A patient with unstable angina and without abnormal electrocardiographic findings and total occlusion of the left anterior descending coronary artery(2010) Tatlı, Ersan; Aktöz, Meryem; Altun, ArmağanKoroner kollateraller koroner anjiyografide görülebilir ve yeterli kan akımını sağlamak için damar yetersiz kaldığında önemli bir alternatif kaynak olarak görev alırlar. Biz sol ön inen koroner arteri tam tıkanmış, anstabil anginalı ve normal elektrokardiyografi bulgularına sahip bir hasta rapor ediyoruz.Öğe Reverse McConnell sign in a patient with acute pulmonary embolism(2010) Tatlı, Ersan; Aktöz, Meryem; Yel, Mesih; Önal, Barış; Altun, ArmağanPulmoner embolinin tanısı için birçok ekokardiyografik parametre bulunmaktadır. Bu parametreler arasında, sağ ventrikül apikal kasılması normalken sağ ventrikül serbest duvar hareketinde hipokinezi olması “McConnell bulgusu” olarak tanımlanmaktadır. Biz sağ ventrikül apeksi ve serbest duvarının reversibl akinezisine yol açan akut pulmoner embolili bir olgu sunduk ve bu bulguyu “ters McConnell işareti” olarak yorumladık.Öğe Sürrenal kitlelerinin değerlendirilmesi ve cerrahi yaklaşım: Trakya Üniversitesi deneyimi - Üroonkoloji(2011) İnci, Osman; Aktoz, Tevfik; Bilir, Ekiz Betül; Atakan, İrfan Hüseyin; Altun, ArmağanAmaç: Bu çalışmada kliniğimizde cerrahi tedavi gören sürrenal kitleli hastalar endokrinolojik ve cerrahi yönden değerlendirilmiş ve sürrenale açık cerrahi yaklaşımları karşılaştırılmıştır. Gereç ve yöntem: Ocak 2003-Ocak 2011 tarihleri arasında adrenal kitle saptanarak Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı ve Endokrinoloji Bilim Dalı tarafından değerlendirilen ve cerrahi girişim uygulanan 31 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların 10’u (%32.3) erkek, 21’i (%67.7) kadın, yaş ortalaması 47.2 (dağılım 16-74) idi. Olguların 9’unda (%29) sağ ve 22’sinde (%71) sol sürrenalde kitle saptandı. Bunlardan 17 (%54.8) hastaya açık retroperitoneal, 14 (%45.2) hastaya açık transperitoneal (Chevron) insizyonu ile cerrahi girişim uygulandı. Bulgular: Olgulardan 15’i fonksiyonel idi. Fonksiyonel olguların 9’u Cushing sendromu, 3’ü feokromasitoma, 3’ü aldosteron üreten adrenal adenom idi. Olgulardan 16’sının preoperatif endokrinolojik değerlendirilmeleri sonucunda kitlelerin hormon üretmedikleri ve fonksiyonel olmadıkları görüldü. Sonuç: Adrenal kitleler, cerrahi tedavi öncesi mutlaka endokrinolojik olarak değerlendirilmeli ve ameliyat öncesi gerekli endokrin hazırlıklar tamamlanmalıdır. Özellikle hormon aktif olguların endokrinopati açısından preoperatif, peroperatif ve postoperatif hazırlanması çok önemlidir. Cerrahi başarı multidisipliner çalışma ile doğru orantılıdır.Öğe Türkiye'deki kardiyoloji uzmanlık eğitiminin sorunları(2012) Altun, ArmağanÜlkemizde Kardiyoloji Uzmanlık Eğitimi, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ve bu kanunun 9uncu maddesine göre yayınlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği ne uygun olarak yapılması gerekmektedir. Ülkemizde Kardiyoloji Uzmanlık Eğitimi süresi 4 yıl olarak belirlenmiştir. Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC), Avrupa Uzman Hekimler Birliği (UEMS) ve Avrupa Kardiyoloji Seksiyonu Vakfı (ECSF) Kardiyoloji alanında uzmanlık eğitimi süresini 6 yıl olarak belirtmektedir. Bu nedenle, ülkemizde süre kısalığına bağlı Kardiyoloji uzmanlık eğitiminde yetersizlik ortaya çıkmaktadır. Bu yazıda, Türkiyedeki Kardiyoloji Uzmanlık Eğitimi sorunları değişik başlıklar altında ele alındı.Öğe Yüksek lökosit sayısının akut miyokard infarktüsü klinik prognozunda önemi(1998) Altun, Çakmur Hülya; Altun, Armağan; Adalı, M. Kemal; Hekimoğlu, Sevtap; Cankardeş, Semra; Çolakoğlu, Nilgün; Özbay, Gültaç'Bu çalışmanın amacı; yüksek lökosit sayısının, akut miyokard İnfarktüsü klinik prognozu üzerine etkisini araştırmaktı. Akut anterior miyokard infaktüslü, göğüs ağrısının ilk 12 saatinde kliniğe başvuran, yetmiş yaş altında, diabet ve infeksiyonu olmayan ve trombolitik tedavi uygulanmamış 51 hasta iki gruba ayrıldı: Grup A (lökosit sayısı >12000/mm3) ve Grup B (lökosit sayısı<12000/mm3). Yaş, cinsiyet, koroner risk faktörleri, kliniğe geliş saati ve diğer hematolojik parametreleri yönünden gruplar arası farklılık yoktu. Yüksek lökosit sayısına sahip hastaların daha yüksek QRS skoru mevcuttu(p=0.003). Kalp yetersizliği, perikardit, ciddi ventriküler aritmi ve mortalité Grup A, 'da Grup B 'ye göre daha fazla yüzdeydi, fakat istatistiksel olarak anlamlı değildi. Akut miyokard infarktüs sırasında yüksek lökosit sayısına sahip hastaların kötü klinik prognozunun olduğunu ve miyokard infarkt büyüklüklerinin daha geniş olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle bu hastaların daha dikkatli tedavi edilmesi ve izlenmesi gerekmektedir.