Yazar "Şimşek, Osman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Avulsion fracture of the anterior iliac crest after bone graft harvest: Case report and review of techniques, risk factors(2011) Özdemir, Ayşegül Ovalıoğlu; Kılınçer, Cumhur; Ovalıoğlu, Talat Cem; Şimşek, OsmanAnterior iliak kıyı, nitelik ve nicelik olarak iyi bir kemik ve kolay alınabilir olması nedeniyle greft yeri olarak çoğu cerrah tarafından tercih edilmektedir. Spinal füzyon icin kemik alınmasını takiben iliak kıyı kırığı gelişmesi oldukça nadir gelişen bir durumdur. Anterior servikal füzyon için kemik greft alınmasını takiben anterior iliak kıyı kopma kırığı gelişen 63 yaşında bir erkek hasta sunulmuştur. Hastadaki tedavi metodumuz ameliyat dışı tedavi oldu. Sunulan olgu aracılığıyla iliak kıyıdan greft alma teknikleri, kırık için risk faktörleri ve tedavi seçenekleri gözden geçirildi.Öğe Çocukluk çağı kafa travmaları: 280 olgunun retrospektif değerlendirilmesi(2005) Şimşek, Osman; Hiçdönmez, Tufan; Hamamcıoğlu, M. Kemal; Kılınçer, Cumhur; Parsak, Turgay; Tiryaki, Mehmet; Ömürlü, İmran KurtAMAÇ Çocukluk çağı kafa travmalarında etiyolojik nedenler, klinik özellikler, radyolojik bulgular ve iyileşme oranlan araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Ocak 1995 ile Ocak 2004 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalma kafa travması tanısı ile yatırılan 0-16 yaş grubundaki 280 olgu istatistik yöntemler kullanılarak incelendi. BULGULAR Giriş Glasgow Koma Skoruna (GKS) göre olguların % 70,l'i hafif (GKS: 13-15), % 17,Ti orta (GKS: 9-12), % 6,8'i ağır (GKS: 3—8) kafa travması olarak değerlendirildi. En sık travma nedeni yüksekten düşme (% 34,3), eşlik eden en sık yaralanma ise uzun kemik kırıkları idi (% 12,9). 51 hastaya (% 18,2) nöroşirürjikal cerrahi girişim uygulandı. Glasgow Çıkış Skoruna (GÇS) göre yapılan değerlendirmede hastaların % 87,5'i tama yakın iyileşti, %12,5'i değişik derecelerde sekellerle taburcu edildi ya da kaybedildi. Hastanın giriş GKS ile GÇS arasında orta derecede güçlü bir korelasyon saptandı (r=0,53, p=0,01). SONUÇ Çocukluk çağı kafa travmalarının yarıya yakınının nedeni düşmeydi ve bu olguların prognozu iyi bulundu. Okul çağında ise ilk sırayı trafik kazaları aldı. Trafik kazaları gerek giriş GKS gerekse prognoz açısından en ağır travma tipiydi. Hastanın politravmalı oluşu, subdural hematom, serebral kontüzyon, subaraknoid kanama, intraserebral hematom, serebral ödem, diffüz aksonal yaralanmaya sahip olması ve ameliyat gerektiren bir kranyal hasar bulunması kötü prognozla ilişkili bulundu.Öğe Deneysel künt kafa travmasında nonkompetitif eksitatör aminoasit reseptör antagonisti Memantin'in etkileri(Trakya Üniversitesi, 2000) Şimşek, Osman; Görgülü, AşkınÖZET Bu çalışmada, deneysel kunt kafa travması sonrası gelişen ikincil beyin hasarlarının önlenmesinde nonkompetitif eksitatör reseptör antagonist! olan Memantin'in etkiliği araştırıldı. Elli adet Wistar- Albino sıçan üç gruba ayrıldı. Grup Fe (10 adet) yalnızca travma öncesi cerrahi girişimleri uygulandı. Grup II ve Grup ÜT deki (20'şer adet) sıçanların sol hemisferleri üzerine serbest ağırlık düşürme modeli ile kunt kafa travması oluşturuldu. Grup IU'deki sıçanlara travma sonrası 15. dk'da 10 mg/kg, ip. yol ile Memantin verildi. Tüm gruplarda 1. ve 24. saatlerde nörolojik durum değerlendirmesi, ve 24. saatte öldürülmeleri sonrası beyin dokusu su içeriği ve hemorajik nekroz volüm ölçümü yapıldı. Elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Kafa travmasının nörolojik değerlendirme skorunu, beyin dokusu su içeriğini artırdığı ve travma uygulanan hemisferde hemorajik nekroz oluşturduğu görüldü. Grup H'de 1. saat nörolojik değerlendirme skoru ortalaması 15,4, 24. saat nörolojik değerlendirme skoru ortalaması 9,6 iken, Grup III' bu değerler sırası ile 13,1 ve 7,1 olarak bulundu. Grup II ile III' de travma uygulanan hemisferde, nekroz alanı komşuluğundaki beyin dokusu su oranlan arasında (Grup II: L2%su ortalaması= 82,8; Grup III: L2%su ortalaması= 81,4) istatiksel anlamlı farklılık saptandı. Grup Il'de hemorajik nekroz volümü ortalaması 146,3 mm3, Grup ni'de ise 69,4 mm3 olarak hesaplandı ve bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Kunt kafa travma sonrası 15. dk'da verildiğinde nonkompetitif eksitatör aminoasit reseptör antagonisti Memantin, nörolojik değerlendirme skoru, beyin dokusu su oram (beyin ödemi) ve hemorajik nekroz volümü üzerinde iyileştirici etki gösterdi. 52Öğe İzole kafa travmalı olgularda enfeksiyon: Risk etkenleri ve tedavi maliyeti üzerine etkisi(2012) Arslan, Alp; Birgili, Barış; Akıncı, Ahmet Tolgay; Şimşek, Osman; Kılınçer, CumhurAMAÇİzole kafa travmalı hastalarda enfeksiyonun risk etkenlerini ve tedavi maliyeti üzerine etkisini saptamaktır.GEREÇ VE YÖNTEMTrakya Üniversitesi Eğitim Araştırma ve UygulamaHastanesi’nde 2001-2007 yılları arasında 72 saatten uzunsüre hastanede yatan izole kafa travmalı 299 olgunun (239 erkek, 60 kadın; ort. yaş 35,1±23,2) verileri geriye yönelik olarak incelendi. Olgulara ait yaş, cinsiyet, ilk nörolojik inceleme, radyolojik bulgular, yatış süresi, ameliyat gereksinimi, enfeksiyonun maliyeti, toplam maliyet ve çıkış skorudeğerleri belirlendi. Olgular enfeksiyon gelişimine göre iki gruba ayrılarak, risk etkenleri ve enfeksiyonun tedavi maliyeti üzerine etkisi açılarından karşılaştırıldı.BULGULAR Enfeksiyon gelişen grupta giriş Glasgow Koma Ölçeği değerleri ortalamasının daha düşük; anizokori, ışık refleksi kaybı, taraf bulgusu, kaide kırığı, subdural hematom ve serebral ödem bulgularının daha sık; hastanede yatış süresinin yaklaşık dört kat, toplam tedavi maliyetinin yaklaşık on kat ve ölüm oranının anlamlı derecede daha yüksek olduğu saptandı. Hafif kafa travmalı hastalarda, enfeksiyon gelişen grupta gelişmeyen gruba kıyasla yaş ortalamasının daha yüksek olduğu saptandı. SONUÇİzole kafa travmalı hastalarda enfeksiyon gelişmesi içinbazı risk etkenleri vardır ve enfeksiyon gelişmesi ile hastanede yatış süresi, toplam tedavi maliyeti ve ölüm oranıartmaktadır.Öğe Kafa yaralanmalarında sonucu belirleyen etkenler(2012) Akyel, Serkan; Şimşek, Osman; Süt, NecdetAMAÇ Bu çalışmada, yetişkin kafa yaralanmalı (KY) olgularda hasta kayıt sistemimizden elde edilebilen verilerin sonuç üzerine etkisi araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı ve Yoğun Bakım Ünitelerine yatırılan 356 KY tanılı yetişkin olgunun (308 erkek, 48 kadın; ort. yaş 43,1±18,6 yıl; dağılım 17-87 yaş) kayıtları incelendi. Elde edilen veriler istatistiksel olarak incelendi. BULGULAR Yaş (p=0,012), havayolu tüplenmesi (p<0,001), olay yeri ve acil birimde saptanan Glasgow koma ölçeği değerleri (p<0,001), kümelenmiş sistolik ve diyastolik triküspid annulus değerleri (p<0,001, eşlik eden göğüs (p=0,001) ve karın (p=0,041) yaralanması, anizokori (p=0,001), gözbebeği ışık refleksi (p<0,001), kafatası içi radyolojik bulgulardan subdural kanama (p<0,001), beyin ezilmesi (p=0,006), travmatik subaraknoid kanama (p<0,001), beyin içi kanama (p=0,005) ve beyin ödemi (p<0,001), cerrahi girişim yapılması (p<0,001) ve hastane enfeksiyonu varlığı (p<0,001) verilerinin sonuç üzerinde anlamlı farklılık oluşturduğu saptandı. SONUÇ Kafa yaralanmalarına bağlı ölümlerin azaltılmasında temel amaç kaza oluşumunun azaltılması olmalı, ayrıca ilk girişim ve hastane bakım şartları yaralanmalı olgular için iyileştirilmelidir.Öğe Kanamamış intrakranyal anevrizmalar(2006) Şimşek, Osman; Hamamcıoğlu, Mustafa Kenal; Çobanoğlu, Sebahattinİntrakranyal anevrizmalar nöroşirürjinin ilgi alanındaki en önemli hastalıklardan biridir. Kanadıkları zaman ciddi morbidite ve mortaliteye neden olurlar. Nöroradyolojideki yeni teknolojiler ile intrakranyal anevrizmalar semptom vermeden tanınabilirler. Bu sayede kanamamış anevrizmaların doğal seyirlerinin nasıl olduğu ve farklı tedavi seçeneklerinin karşılaştırılması gündeme gelmiştir. Bu yazıda, kanamadan önce saptanmış intrakranyal anevrizmalarda doğal seyir ve tedavi seçenekleri gözden geçirilmektedir.Öğe Our Surgical Treatment Results in Adult Tethered Cord Syndrome: An Experience of 9 Cases(2020) Delen, Emre; Akıncı, Ahmet Tolgay; Şimşek, OsmanObjective: The aim of this study was to present the results of surgical treatment along with demographic and clinical features in cases with tethered spinal cord syndrome seen in adulthood. Method: We retrospectively evaluated 73 cases who underwent tethered cord release operations with the diagnosis of tethered cord syndrome between 2004 and 2015 in our clinic. The mean follow-up period was 21.7 (3-63) months. Adult cases consisted of 5 female and 4 male patients aged between 18-55 years. Clinical and radiological characteristics of the patients and follow-up data related to the surgical treatment were recorded. Pain and neurological findings were graded using the scoring system proposed by Klekamp et al. Results: Nine patients had complaints of back and/or leg pain, two patients had gait ataxia and three patients had bladder dysfunction. Only one patient had a loss of muscle strength. There were cutaneous stigmata in a total of three patients: These were two dermal sinus tracts, one thoracic dermatomal hypertrichosis. Four patients had scoliosis, 4 had syringomyelia and 3 had split cord malformation. The level of conus medullaris was L3 in one patient, L4 in 3 patients, L5 in 2 patients, and S1 in one patient. All patients underwent surgical detethering. Most of the patients reported a decrease in their pain levels. However, sensory dysfunction and sphincter problems remained unresolved. Conclusion: The main difference between adult cases compared to pediatric cases was related to symptomatology. The pain was the cardinal symptom in almost all cases. While the surgery was effective to diminish pain, it was not effective in resolution of neurological deficits.Öğe Pediatrik Ependimomalar(2021) Akıncı, Ahmet Tolgay; Şimşek, OsmanEpendimomalar merkezi sinir sisteminin nadir görülen tümörleridir. Çocukluk çağında ağırlıkla intrakranial olarak ve arka çukurdagörülürler. Manyetik rezonans görüntülemede ependimomalar genellikle T1 ağırlıklı sekanslarda izo-hipointens, T2 ağırlıklı ve FLAIR(fluid-attenuated inversion recovery) sekanslarda ise izo-hiperintens lezyonlar olarak izlenirler ve gadolinyum verildiğinde çoğuheterojen bir boyanma gösterir.Ependimomalar histolojik ve biyolojik özelliklerine göre Dünya Sağlık Örgütünce (DSÖ) subependimomalar ve miksopapillerependimomalar (derece I), “klasik” ependimomalar (derece II) ve anaplastik ependimomalar (derece III) olarak sınıflandırılmıştır.Ependimomalar genellikle sporadik olarak ortaya çıkar, ancak nörofibromatozis tip II, Turcot B ve MEN1 sendromları gibi hastalıklarada eşlik edebilir.Pediatrik ependimomaların çoğu için tedaviyi cerrahi girişim ve takiben radyasyon tedavisi oluşturur. Bir yaş altı bebeklerde,radyoterapinin yan etkilerinden kaçınmak amacıyla, supratentorial yerleşimli lezyonlarda ve yüksek riskli hastalarda, kemoterapitek başına kullanılabilmektedir. Cerrahi girişim ile tama yakın ekzisyon sağlanan hastaların genel ve progresyonsuz sağkalımıoldukça iyi iken, tama yakın eksizyon yapılamayan hastalarda bu oranlar oldukça düşmektedir. Nükseden olgular tekrarlayanameliyatlar, radyoterapi ve kemoterapi ile tedavi edilmeye çalışılsalar da, özellikle DSÖ derece II ve III hastaların yaklaşık %90 kadarıkaybedilmektedir.Öğe Primer santral sinir sistemi lenfoması: Olgu sunumu(2006) Kılınçer, Cumhur; Şimşek, Osman; İmer, Murat; Çobanoğlu, Sebahattin; Canbolat, AliPrimer santral sinir sistemi lenfoması tüm intrakranyal tümörlerinin %1'ini oluşturmaktadır. Kombine kemoterapi ve radyoterapi sayesinde sağkalım süresi uzamış olsa da, hastalığın seyri halen maligndir. Altmış iki yaşında erkek hasta baş ağrısı ve unutkanlık yakınmalarıyla başvurdu. Yapılan kranyal bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans incelemelerinde sol temporoparietal bölgede, lateral ventrikül trigonu ve arka boynuz boyunca yayılım gösteren kitle saptandı. Uygulanan stereotaktik biyopsi sonucunda olguya lenfoma tanısı konuldu. Radyoterapi sonrası semptomlarında kısmi bir iyileşme görülen hasta 14. ayda lokal nüks nedeniyle kaybedildi.