Yazar "Şahin, Sevtap Hekimoğlu" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ağır sepsis tedavisinde prebiyotik solüsyonların etkisi(2007) Memiş, Dilek; Yelken, Birgül; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Vatan, İlke; Yardım, TarıkRandomize, ileriye dönük ve çift kör bu çalışmada, enteral yolla verilen oligofrüktoz ve inülin içeren prebiyotik preparatin, ağır sepsisli yoğun bakım olgularında, üst gastrointestinal kolonizasyon ve sistemik enflamasyon üzerine etkileri araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Yoğun bakım ünitesinde toplam 50 hastaya randomize olarak prebiyotik (grup 1, n=25) [Prebiyotik preparasyonu prebiyotik lif inülinoligofrüktoz içermektedir (0.8 g/100 mL, A, D3, E vitaminleri)] veya plasebo (grup 2, n=25) verildi. Gastrointestinal bariyer fonksiyonu, birinci ve sekizinci günlerdeki nazogastrik aspirat kültürü ile değerlendirildi. Tüm septik komplikasyonlar, akut fizyoloji ve kronik sağlık II skoru (APACHE II), ventilasyon süreleri, gastrointestinal kültür sonuçları, biyokimyasal değerler, C-reaktif protein (CRP) ve mortalite oranları kaydedildi. Bulgular: Gruplar aras›nda yaş, cinsiyet, APACHE II skorları, CRP, ventilasyon süreleri bakımından farklı lık saptanmadı. Gastrointestinal kültür, septik komplikasyonlar veya mortalite açısından gruplar arasında anlamlı farklılık yoktu. Sonuç: Prebiyotik solüsyonunun, ağır sepsisli yoğun bakım hastalarında kullanılmasının, gastrik kolonizasyon, gastrointestinal permeabilite, sistemik enflamatuvar yanıt ve morbidite üzerine etkisi olmadığı saptandı.Öğe Ameliyathane Çalışanları ve Kardiyotoksisite: Geleneksel Derleme(2023) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Sahin, MuratAmeliyathaneler, sağlık hizmetinin verildiği vazgeçilmez alan- lar olmakla beraber ameliyathane çalışanlarında tedavi uygulamalarına bağlı sağlık sorunlarının geliştiği bilinmektedir. Çalışma saatlerini ta- mamıyla ameliyathanede geçiren sağlık çalışanlarının çevre kirliliğine maruziyeti, hastaların operasyon için almak zorunda kald ığı ilaçlara bağlı gelişen toksisite kadar önemlidir. Mesleki toksisite, i şyeri orta- mında karşılaşılan veya maruz kalınan fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkenlere bağlı olarak gelişen istenmeyen etkileri inceleyen toksikoloji alt dalıdır. Mesleki kaynaklı hastalıklar, hastalık sürecini etkileyen ki- şisel ve çevresel etmenler ile birlikte çok etmenli olabilir. Kardiyovas- küler hastal ığın nedenlerini ortaya koymakta güçlükler olmas ına rağmen mesleki kardiyovasküler sistem hastal ıkları gelişen teknoloji- nin insan hayatına yansıması ile giderek artmaktadır. Özellikle ameli- yathane çal ışma ortamlar ında hasta için uygulanan inhalasyon ajanlarına sürekli maruz kalmak, elektrokoter ve laser ablasyon kulla- nımında oluşan cerrahi duman, stres, cihazlar ın gürültülü çalışmaları, skopi çekimleri ve operasyon odas ı dışındaki nakil araçlar ının kulla- nımı sırasında oluşan vibrasyon sağlık çalışanları için kardiyotoksisite için risk oluşturmaktadır. Bu etkenlerin birden fazlasına aynı ortamda maruziyet sorunlara neden olabilmektedir. Çevresel toksik maruziyet- ler haricinde stres ve kapal ı alanda çalışmak da kardiyotoksisite için riski arttırıcı rol oynamaktadır. Bunun yanı sıra ameliyathane çalışan- larında spontan abortus, infertilite, hematolojik hastal ıklar, karaciğer hastalıkları ve psikomotor bozukluklar ve ameliyathane çalışanlarının çocuklarında konjenital malformasyonlar gelişebilmektedir. Bu derle- mede amacımız ameliyathane çal ışanlarında maruz kal ınan etkenlere bağlı gelişebilecek kardiyotoksisiteyi gözden geçirilmektir.Öğe A comparison of the effects of different types of laryngoscope on the cervical motions: randomized clinical trial(2015) Çolak, Alkin; Çopuroğlu, Elif; Yılmaz, Ali; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Turan, NesrinBackground: The rate of cervical injury among all trauma patients is 3.1%. The most important point dur- ing intubation of those patients is not to increase the cervical injury. Aims: In this study, we hypothesize that there will be a minimal cervical extension during a laryngoscopy with the use of optical view laryngoscopes. Study Design: Prospective, randomized clinical trial. Methods: One hundred and fifty adult patients with ASA physical status I to III were enrolled in our study. After routine anesthesia induction, we randomly as- signed the patients into three groups according to the type of laryngoscope. Macintosh type, Truview EVO2® type and Airtraq® type laryngoscopes were used in Group DL (n=50), Group TW (n=50) and Group ATQ (n=50), respectively. After applying gen- eral anesthesia induction and mask ventilation, all of the patients were positioned in the neutral position. An inclinometer was placed on the forehead of the patients. Then, the extension angle during intubation and the Cormack-Lehane Score were measured and the time to intubation was recorded. Results: One of the 50 patients in the DL Group, 2 of the 50 patients in the TW Group, and 4 of the 50 patients in the ATQ Group were excluded from the study because of the failure of intubation at defined times. The angle of cervical extension during laryngoscopy was found to be 27.24±6.71, 18.08±7.53, and 14.54±4.09 degrees in the Groups DL, TV and ATQ, respectively; these differences also had statistical significance (p=0.000). The duration of intubation was found to be 13.59±5.49, 23.60±15.23, and 29.80±13.82 seconds in Groups DL, TV and ATQ, respectively (p=0.000). Conclusion: A minimal cervical motion was obtained during tracheal intubation with the use of Truview EVO2® and Airtraq® types of laryngoscope compared with the Macintosh laryngoscope. (ClinicalTrials.gov Identifier: NCT02191904). Keywords: Airtraq®, airway management, intratracheal equipment, intubation, Macintosh, Truview EVO2®Öğe Endotrakeal tüp kafının doğru basınçta şişirilmesinde anestezistin deneyimi önemli mi?(2010) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Çolak, Alkin; Günday, Işıl; Arar, Cavidan; Turan, Nesrin; Söker, AliAmaç: Endotrakeal kaf basıncı 26-30 cm H2O arasında şişirilmelidir. Bu çalışmada entübasyondan sonra kafın doğru şişirilmesinde anestezistlerin deneyimini araştırmak amaçlanmıştır.Gereç ve yöntem: Çalışmaya alınan olgular genel anestezi indüksiyonundan sonra entübe edildi. Olgular entübasyon tüpünün kafını şişiren anestezi araştırma görevlilerinin eğitim yılına göre dört gruba ayrıldı. Grup I (n=64) 1 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup II (n=92) 2 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup III (n=144) 3 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup IV (n=93) 4 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları manometre ile ölçülerek kaydedildi.Bulgular: Kaf basınçlarının değerlendirilmesi 26-30 cm H2O arasında şişirilen olgular karşılaştırıldığında en iyi Grup II olmak üzere sırasıyla Grup III, Grup IV ve en kötü Grup I olduğu saptandı. Grup II ile Grup I arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05).Sonuç: Endotrakeal tüp kaf basıncının ayarlanması ve monitörizasyonu için manometre kullanılması gerekli olduğu kanısındayız.Öğe High C-reactive protein and amylase levels as prognostic markers in non-pancreatic severe sepsis patients(2009) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Memeiş, Dilek; Süt, NecdetAmaç: Kritik hastalarda sepsis ilerleyen multi organ yetmezliği ile ilişkilidir. Ağır sepsiste ilave biyogöstergeler, yüksek riskli hastaların etkili tedavi seçiminde ve prognozun belirlenmesi mücadelesinde başarılı olmak için gereklidir. Bu araştırmada ağır sepsisli hastalarda sağkalım için belirleyici faktörler olarak serumda C-reaktif protein (CRP) ve amilaz değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya ağır sepsis kriterlerini sağlayan 95 hasta (42 erkek, 53 kadın) dahil edildi. APACHE II skorları, serum CRP ve amilaz düzeyleri hastaların yoğun bakım ünitesine kabul edildiğinde, iki gün sonra ve yoğun bakım ünitesinden taburcu edildiği gün veya kaybedildikleri gün alındı. Bulgular: Amilaz ve ortalama CRP düzeyleri ile APACHE II skorları yaşamını kaybeden hastalarda, sağ kalan hastalardan anlamlı derecede yüksekti. Sonuç: Serum amilaz ve CRP, ağır sepsisli hastalarda sağkalımı belirleyicidir. Yüksek amilaz ve CRP düzeyleri ağır sepsisli hastaların risk değerlendirmesinde ve gelecek çalışmalarda yüksek riskli hastaların sınıflandırılmasında değerli araçlar olarak görülebilir.Öğe Komplikasyonsuz internal juguler venöz kateterizasyon sonrası gelişen Horner sendromu: Olgu sunumu(2008) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Kaya, Gaye; Koyuncu, Onur; Pamukçu, ZaferPerkütan internal juguler ven kateterizasyonu, santral venöz kateterizasyon uygulamalarında oldukça yaygın kullanılmaktadır. Santral venöz kateterizasyon uygulamaları sırasında nadir bir komplikasyon olarak Horner sendromu gelişebilir. Bu yazıda sağ internal juguler ven kateterizasyonundan bir gün sonra miyozis, pitozis ve anizokorinin eşlik ettiği Horner sendromu gelişen 47 yaşında kadın hasta sunuldu. Bir hafta sonra, hastanın klinik bulguları düzeldi.Öğe Lansoprazole karşı anaflaktik reaksiyon(2007) Memiş, Dilek; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Karaçayır, Yücel; Vatan, İlke; Yandım, TarıkBenzimidazol içeren lansoprazolun, pcptik ülser ve gastrik asit hastalıklarının tedavisinde kullanımı artmaktadır. İlaç ile yan etki ender olup, çoğunlukla gastrointestinal ve santral sinir sistemini kapsar. Deri inflamasyonu, ürtiker, kaşıntı, saç dökülmesi, deride kuruma gibi yan etkiler hastalarda % 0.5-1.5 olarak rapor edilmiştir. Bu olgu sunumumuzda, 56 yaşında peptik ülseri olan erkek hastada oral lansoprazol alımı ile gelişen periorbital ödem, deride ödem, yaygın kaşıntı ve ürtiker, dilde şişme, aşırı terleme ve bilinç kaybını bildirdik. Lansoprazole bağlı gelişen anaflaktik reaksiyon, düşük oranda olsa da anaflaksi ciddi bir reaksiyondur. Hekimler ilacı reçete ederken, lansoprazol kullanımında anaflaksi gelişme olasılığı olduğunu farkında olmaları gerekmektedir.Öğe Propofol-lidokain karışımı ile anestezi indüksiyonunda yağ embolisi gelişimi: Olgu sunumu(2008) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Memiş, Dilek; Çolak, AlkinYağ embolisi sendromu travmatik, cerrahi ve travma dışı olayları takiben tanımlanmıştır. Uzun kemik kırıkları bu sendromun en olası nedenidir. Yağ embolisine bağlı klinik tablo sıklıkla belirgin olmayabilir. Belirtiler değişiklik gösterdiğinden ve rutin laboratuvar ve radyografik tanı yöntemi olmadığından tanı konması zordur. Propofol, anestezi indüksiyonu ve idamesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Propofole lidokain eklenmesiyle, yağ damlacıkları birleşerek ayrı tabaka meydana getirebilmektedir. Propofol-lidokain karışımının yağ embolisi oluşturma riski, kombinasyonun hazırlanması ve verilmesi arasındaki süreye ve lidokain dozuna bağlıdır. Bu yazıda, trafik kazası sonrası alt ekstremite kırığı nedeniyle uygulanan genel anestezi indüksiyonunda yağ embolisi gelişen bir olgu sunuldu. Yağ embolisinin propofol-lidokain karışımına bağlı olduğu düşünüldü. Yağ embolisi tanısı, klinik değişiklikler, radyolojik ve laboratuvar bulgularının yanı sıra gelişen arteryel hipoksemiye neden olabilecek başka bozuklukların olmaması ile kondu.Öğe Sugammadex Use in a Patient with Wolff-Parkinson-White (WPW) Syndrome(2015) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Öztekin, İlhan; Kuzucuoğlu, Aytuna; Aslanoğlu, AyçaBackground: Wolff-Parkinson-White (WPW) syndrome is a disease associated with episodes of supra- ventricular tachycardia and ventricular pre-excitation or atrial fibrillation. WPW is characterized by an aber- rant electrical conduction pathway between atria and ventricles. Case Report: The major anesthetic problem connected with WPW syndrome is the risk of tachyarrhythmias due to accessory pathway. Therefore, it has been pro- posed that the aim of anesthetic management should be the avoidance of tachyarrhythmia and sympathetic stimulation. Sugammadex was administered as a neu- romuscular reversal agent in this case. To our knowl- edge, this is the first case report of sugammadex use in a patient with WPW. This report presents a case of general anesthesia management in a patient with WPW syndrome. Conclusion: We think that it is appropriate to use su- gammadex to reverse rocuronium for the prevention of sudden hemodynamic changes in patients with WPW who underwent general anesthesia.Öğe Total intravenous anesthesia management of a patient with Stevens - Johnson syndrome: Case report(2009) Günday, Işıl; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Sevdi, SalihStevens-Johnson sendromu sistemik toksik etki içeren ciddi büllöz formlar ile deri ve mukoza membranlarının hastalığıdır. Özellikle çok sayıda tıbbi tedavi ve infeksiyon ajanları olmak üzere çeşitli etiyolojiler gösterilmektedir. Bu hastalık tablosunda, anestezi yönetiminde düşük dozda anestezik ajanlar kullanılmalı, travmatik girişimlerden sakınılmalı, diğer ilaçlar dikkatle uygulanmalı ve hasta izlemi dikkatli yapılmalıdır. Hastaya üst solunum yolu infeksiyonu tedavisi için ilaç verilmesinden 3 ay önce Stevens-Johnson sendromu tanısı konulmuş. Bu olgu sunumunda genel anestezi altında yarı elektif, servikal kanser için konizasyon yapılan Stevens-Johnson sendromlu, 32 yaşında kadın hastada anestezi yönetimini sunmayı amaçladık.Öğe Trakeal stenoz sonrası trakea rezeksiyonu: Olgu sunumu(2008) İnal, Mehmet Turan; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Kaya, Gaye; Günday, IşılHava yolu hasarı, endotrakeal entübasyon veya trakeostomi sonrası görülebilir ve hastada ciddi solunum sıkıntısına neden olabilir. Bu yazıda trakeostomi açılması sonrası ciddi hava yolu darlığı gelişen olguda trakeal rezeksiyon esnasındaki anestezi yönetimi anlatıldı.