Yazar "İnan, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Balkan Medical Journal and Legal Regulation(2019) İnan, Mustafa; Erbaş, Hakan; Koçak, Zafer; Uzun, Cem[Abtract Not Available]Öğe A Case Report: Gastroschisis(Trakya Üniversitesi, 2016) Yılmaz, Jülide; İnanç, İrem; İnan, MustafaAims: Anterior abdominal wall defects are one of the frequently encountered congenital anomalies. The prenatal diagnosis is important in terms of giving birth in optimal conditions. In this paper, it is aimed to report a case with gastroschisis operated in our hospital, also utilizing the current literature. Case Report: During the ultrasonography examination performed to the mother in the fourth month of pregnancy, followed up in Lüleburgaz Public Hospital regularly, an image associated with anterior abdominal wall defect was detected and prenatal diagnosis was established. Thereupon transferred to our center, the pregnancy of the patient was followed up cautiously and the baby was born at 38th week. The patient followed up after birth in the newborn intensive care unit, was operated in postnatal first day considering the diagnosis of gastroschisis. When the patient came for follow-ups at postoperative 1st and 3rd months, patient’s health was good. Conclusion: With our case it was aimed to emphasize the importance of delivering these babies before their 40th week by diagnosing them in their prenatal early period and transferring them to an experienced center regarding health of both mother and the baby.Öğe Çocuk cerrahlarının uğraşları yönünden Türkçe’ye bakışı(2007) İnan, Mustafa; Gül, Hatice; Koltuksuz, Uğur; Sürer, İlhami; Hoşgör, Münevver; İskit, Serdar; Karnak, İbrahimAmaç: Çocuk cerrahlarının uğraşları yönünden Türkçe'ye bakışını, Türkçe'yi bilim dili olarak kullanma eğilimlerini ve Türkiye Çocuk Cerrahisi Derneği'nde (TÇCD) yapılan dil çalışmalarını algılayışını araştırmak.Gereç ve Yöntem: Çalışma kesitsel ve tanımlayıcı anket uygulaması olarak yapıldı. TÇCD Dil Kurulu üyeleri tarafından hazırlanan yapılandırılmış bir anket formu, 2005 yılında Gaziantep'te yapılan ulusal kongrede çocuk cerrahisi uzmanlık alanında çalışan 250 hekime dağıtıldı. Elde edilen veriler tanımlayıcı istatistiksel yöntemler ve X2 testi kullanılarak değerlendirildi.Bulgular: Anketlerin % 72.4'i geri toplandı. Katılımcılardan % 79.1'i erkek, % 20.9'sı kadındı. Yabancı kökenli terimlerin çokluğu nedeniyle hastalarıyla iletişim kurmakta güçlük çeken çocuk cerrahlarının oranı % 66.5 olarak bulundu. Katılımcılar Çocuk Cerrahisi Dergisi'nde bir dil köşesi oluşturulmasını % 72.9, yabancı kökenli terimlere Türkçe karşılık bulunması çalışmalarını % 83.1 ve çocuk cerrahisi terimler sözlüğü çalışmalarını da % 86.5 oranında desteklemekteydi. Türkçe'nin doğru ve güzel kullanımı konusundaki çalışmaları tamamen destekleyen profesörler (% 86.4) ile yardımcı doçentler(% 68.4) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı. Yeterli Türkçe kaynak olsaydı mesleğimi daha iyi uygulardım diye düşünen araştırma görevlileriyle (% 76.7) öğretim üyeleri (% 28.1) arasında belirgin bir fark bulundu (p<0.05).Sonuç: Türk çocuk cerrahları günlük yaşamlarında Türkçe'nin etkin kullanımı konusunda oldukça duyarlıdır. Bu duyarlılık yaş ve unvandaki yükseliş ile giderek artmaktadır. Ülkemizde çocuk cerrahisi alanında Türkçe kaynak yetersizliği vardır ve bu durum başta araştırma görevlileri olmak üzere bütün meslek üyelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Meslektaşlarımız aynı dili konuşabilme ve yazabilme konusundaki çabalara önemli oranda destek vermektedir. Ayrıca TÇCD Dil Kurulu çalışmaları meslek üyelerince yakından izlenmekte ve önemsenmektedir.Öğe Çocuklarda görülen doğuştan boyun kitlelerinin klinik özellikleri(2007) İnan, Mustafa; Yağız, Recep; Taş, Abdullah; Ayvaz, Süleyman; Ada, ServetAmaç: Doğuştan boyun kitlesi görülen çocuklarda tanısal yaklaşımlar ve tedavi yöntemleri değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Hastanemizde 1996- 2003 yılları arasında doğuştan boyun kitlesiyle tedavi edilen toplam 36 hasta (20 kız, 16 erkek; ort. yaş 8.6±5.9; dağılım 1 ay-15 yaş) geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Olguların 13'ünde Dermoid kist, yedisinde tiroglossal duktus kisti (TDK), yedisinde brankiyal kist, dördünde tortikollis, dördünde kistik higroma ve birinde lipoblastoma saptandı. Tiroglossal duktus kisti tanısı konan hastaların tümünde kitle boyun cildine fistülizeydi. Brankiyal kistlerin ikisi sağ, diğerleri sol yerleşimliydi. Dermoid kist tanısı konan olgulardan biri lateral yerleşimliydi. Tanı için ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve tiroid sintigrafisi kullanıldı. Tortikollis tanısı konan üç hastada fizik tedavi, diğer hastalarda ise cerrahi tedavi uygulandı. Olgulardan dördünde ön tanıda yanılma oldu ve bu hastaların tümünün patoloji sonuçları dermoid kist olarak bildirildi. Sonuç: Çocukluk çağında boyun bölgesinde görülen doğuştan kitleler genellikle iyi huyludur. Dermoid kistler klinik özellikleri bakımından TDK ve brankiyal kistlerle karışabilir.Öğe Çocuklarda kasıkta ortaya çıkan ve yaşamı tehdit eden bir sorun: Boğulmuş fıtık(2007) İnan, Mustafa; Başaran, Ümit Nusret; Aksu, Burhan; Dereli, Murat; Dötdoğan, ZaferAmaç: Çocuklarda görülen en sık cerrahi hastalık kasık fıtıklarıdır ve %5-18 oranında boğulma riski taşır. Bu çalışmada bebek ve çocuklarda görülen boğulmuş kasık fıtığının klinik özellikleri incelendi. Hastalar ve Yöntemler: Ocak 1994-Haziran 2006 döneminde boğulmuş kasık fıtığı nedeniyle takip ve tedavi edilen 33 çocuk olgunun (30 erkek, 3 kız; ort. yaş 2; dağılım 20 gün-6 yaş) kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Kasıkta şişlik (n=33), kusma (n=19) ve skrotumda krepitasyon (n=10) en sık görülen semptomlardı. Olgulardan 26'sında elle geri itme girişimi başarılı oldu ancak yedi olguda acil cerrahi girişim yapılması gerekti. Fıtık kesesinde en çok sıkışan organ ince bağırsaklardı (n=22). Olgulardan üçünde testis iskemisi, ikisinde ince bağırsak, birinde ise kalın bağırsak iskemisi gelişmişti. Boğulmuş kasık fıtığı nedeniyle iki hasta (%6.0) kaybedildi. Sonuç: Bölgemizde boğulmuş kasık fıtığı olgularının hastaneye getirilmesinin geciktirildiği düşüncesindeyiz. Çocuklarda kasık fıtığı görüldüğünde mümkün olan en kısa zamanda ameliyat edilmelidir. Böylece boğulmuş kasık fıtığının yol açtığı yaşamsal sorunlar ortadan kaldırılmış olacaktır.Öğe Çocuklarda özofagus yabancı cisimlerine yaklaşım(2005) Pul, Mehmet; İnan, Mustafa; Aksu, Burhan; Aydıner, Çağatay YalçınAmaç: Çocuklardaki özofagus yabancı cisimlerinin klinik özellikleri ve tedavi yaklaşımlarının değerlendirilmesi.Yöntem: Kliniğimizde Haziran 1994 ile Eylül 2004 arası dönemde özofagus yabancı cismi nedeniyle takip ve tedavi edilen 38 hasta geriye dönük bir çalışmayla incelendi. Tanı amacıyla öykü, orofarenks ve hipofarenks fizik bakısı ile radyolojik değerlendirmeden yararlanıldı. Tedavi amacıyla Magill pensi, özofagoskopi ve foley kateter uygulaması gibi yöntemler kullanıldı.Bulgular: Yaşları 5 gün ile 15 yaş arasında (medyan 2 yaş) olan 26 erkek ve 12 kız çocuğu tedavi edildi. Hastaların en yaygın şikayetleri yutma güçlüğü, salya artışı ve öksürüktü. Yabancı cisimlerin yerleşimi 25 vakada servikal özofagus, 6 vakada torasik özofagus ve 7 vakada kardioözofageal bileşke olarak saptandı. Çıkarılan nesneler arasında madeni cisimler önemli yer tutmaktaydı (n=27). Vakaların 34'ünde yabancı cisimler genel anestezi altında, 4'ünde ise, hasta uyutulmadan foley kateter aracılığı ile çıkartıldı. Hiçbir vakada yabancı cismi çıkartmak için açık cerrahi girişim gerekmedi. Yalnız bir vakada rijit özofagoskopi uygulaması sırasında pnömomediasten gelişti.Sonuç: Servikal özofagus ve farenks yerleşimli olan yabancı cisimler başka bir işleme gerek kalmadan Magill pensi ile çıkartılabilir. Düzgün yüzeyli cisim yuttuğu bilinen ve seçilmiş bazı vakalarda yabancı cismin çıkarılması için foley kateter uygulaması yapılababilr. Özofagoskopi, özofagus yabancı cisimlerinin tanı ve tedavisinde kullanılan güvenilir bir yöntemdir.Öğe Çocuklarda parapnömonik efüzyonların değerlendirilmesi(2004) İnan, Mustafa; Balcı, Demet; Öner, Naci; Duran, Rıdvan; Pala, Özer; Okutan, Özlem; Çeltik, CoşkunAmaç: Parapnömonik efüzyon çocukluk çağında hayatı tehdit eden bir durumdur. Bu çalışmanın amacı parapnömonik efüzyonla başvuran çocukların özelliklerini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Ocak 1999-Nisan 2002 tarihleri arasında parapnömonik efüzyon tanısıyla hastaneye yatırılan 34 çocuğun dosya kayıtları incelenerek yaş, cinsiyet, klinik ve laboratuar bulguları, kültür sonuçları, komplikasyonlar ve tedavi yönetimi incelendi. Bulgular: Olguların 19'u erkek (%55.9), 15'i kızdı (%44.1) ve ortalama yaşları 5.2±3.7 (1-14) yıldı. Başvuruda en sık gözlenen klinik bulgular ateş, öksürük ve dispneydi. Torasentez 30 olguya yapılmıştı. Efüzyonun karekteri; 21 olguda (%61.8) eksuda, 9 olguda (%26.5) transuda idi. Bakteriolojik kültürler tüm olguların 11'inde (%32.4) pozitifti ve en sık tespit edilen mikroorganizma Streptococcus pneumoniae (%17.6) idi. Tüm olgulara antibiyotik verildi. Olguların 23'üne (%67.6) toraks tüpü ve intraplevral streptokinaz uygulandı. Olgularda en sık tespit edilen komplikasyon plevral kalınlaşmaydı. Sonuç: Bu çalışma bölgemizde saptanan parapnömonik efüzyonlu olguların özelliklerini yansıtmakta olup, bu hastalığın risk faktörlerinin belirlenmesine yönelik yapılacak çalışmalara ışık tutacaktır.Öğe Çocuklardaki Meckel divertikülünde Helikobakter pilori varlığı(2004) Altaner, Şemsi; Doğanay, Latife; Puyan, Öz Fulya; Güreşçi, Servet; İnan, MustafaAmaç: Meckel divertikülü ince bağırsağın en sık görülen doğumsal bozukluğudur. Bu divertikülde sıklıkla mide epiteli bulunur. Midenin mukus salgılayan hücrelerini enfekte eden Helikobakter pilori (H. pilori) ektopik mide epitelinde veya mide metaplazisi alanlarında da bulunabilir. Çalışmamızda çocuklarda ektopik mide epiteli bulunan Meckel divertiküllerinde H. pilori varlığını araştırdık.Yöntem: Çalışmaya çocuk hastalardan çıkarılan 18 adet Meckel divertikülü örneği alındı. Bu olguların parafin kesitleri yeniden değerlendirilerek Warthin-Starry gümüşleme yöntemi ile boyandı.Bulgular: Olguların 12'si erkek ve 6'sı kız olup yaş ortalamaları 4.7 idi. Olguların tamamı semptomatik olup, en sık görülen semptom ağrıydı (12/18). Hastaların 10'unda heterotopik mide mukozası vardı. Heterotopik mide mukozası bulunan bu 10 olgunun 6'sında karın ağrısı, 4'ünde rektal kanama başlıca semptomlardı. Heterotopik mide mukozası bulunan hastaların 3'ünde H. pilori saptandı. Bunların 2'sinde karın ağrısı, 1'sinde ise rektal kanama vardı.Sonuç: Olgularımızda H. pilori varlığının ülser ve kanama oranını arttırmamış olduğu görüldü.Öğe Çocukluk çağında görülen sindirim sistemi perforasyonları(2003) Aydıner, Çağatay Yalçın; Pul, Mehmet; İnan, Mustafa; Aksu, BurhanAmaç : Çocukluk çağında sindirim sistemi perforasyonu görülen olguların literatür eşliğinde incelenmesi. Gereç ve Yöntem: 1994-2002 yılları arasında sindirim sistemi perforasyonu tanısı alan 35 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Olgular; yenidoğan, infant ve çocuk olmak üzere üç gruba ayrıldı. Bulgular: Yenidoğan grubunda, sindirim sistemi perforasyonıtnun en sık nekrotizan enterokolit (n=10) nedeniyle, ileumda (n=9) geliştiği gözlendi. Bu hastalara genellikle ileostomi (n=8) yapıldı ve mortalite oranı %35.2 oldu. Infant grubunda, bir mide ve bir kolon perforasyonu gözlendi. Bir hastada da perforasyonuıi yeri bulunamadı. Bu grupta sadece bir hasta yaşadı. Çocuk grubunda ise en sık perforasyon sebebi karın travması (n=4) ve koroziv madde alımıydı (n =4). Bu olgulara genellikle primer tamir (n=6) yapıldı ve mortalite oranı %26.6 oldu. Sonuçlar: Sağlık teknolojisindeki gelişmeler çocuklarda görülen sindirim sistemi peıforasyonlarımn tanı, tedavi ve takip yöntemlerine ciddi katkılar sağlamıştır. Ancak yaşamı tehdit eden bu sorun günümüzde bile ciddiyetini korumaktadır. Erken tanı ve uygun cerrahi tedavi mortalite oranını düşüren en önemli faktörlerdir.Öğe Çocukluk çağında trakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonları(2005) Pul, Mehmet; İnan, Mustafa; Aksu, Burhan; Aydıner, Çağatay YalçınAmaç: Trakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonu şüphesi ile acil servise getirilen hastaların tanı ve tedavi yöntemlerinin değerlendirilmesi.Yöntem: Kasım 1996 ve Temmuz 2004 döneminde yabancı cisim aspirasyonu şüphesiyle bronkoskopi yapılan 26 hasta geriye dönük bir çalışmayla incelendi. Tanı öykü, fizik bakı, radyolojik yöntemler ve bronkoskopik inceleme ile konuldu.Bulgular: Vakaların 11'i erkek ve 15'i kız çocuğuydu. Hastaların yaşları 8 ay ile 14 yaş arasındaydı (ortalama 44.7±52.9 ay). Yabancı cisim 10 vakada sağ ana bronş, 3 vakada sol ana bronş ve 7 vakada trakea yerleşimliydi. Altı vakada yabancı cisime rastlanmadı. Çıkartılan yabancı cisimlerin büyük çoğunluğu organik maddelerdi (n=15). Radyolojik incelemelerde yalnızca bir vakada yabancı cisime ait opasite, diğerlerinde ise indirekt bulgular saptandı. Tüm vakalarda torakotomi gerekmeksizin bronkoskopi ile yabancı cisim çıkartıldı. Bir vakada operasyon sırasında pnömotoraks gelişti.Sonuç: Trakeobronşial yabancı cisim aspirasyonlarında genellikle indirekt radyolojik bulgular gözlenmektedir. Genel anestezi altında yapılan bronkoskopi en etkili tanı ve tedavi yöntemidir.Öğe Contribution of Balkan Medical Journal to the development and dissemination of medical science in the Balkans(2018) Koçak, Zafer; Süt, Necdet; İnan, Mustafa[Abtract Not Available]Öğe Damage control surgery in the light of a new paradigm: Damage control resuscitation(2012) İnan, MustafaEach year, 6 million people worldwide lose their lives due to serious injuries associated with major traumas. The most common cause of death among trauma patients is uncontrolled hemorrhage and associated coagulopahty. It is believed that 20 per cent of these individuals can be saved1. Damage control surgery is a life-saving treatment modality that emerged by mid-20th century and undergone various changes so far1-3. The damage control surgery consists of 5 steps. Initially, the patient triage must be performed properly. The second step takes place in the theatre. This first attempt must be completed within one hour at most. The temperature in the operation room must be at 26°C. All intravenous fluids should be warm. In this step, the aim would be to control hemorrhage, limit contamination and quickly re-close the surgical incision. During this instance, it is not recommended to execute definitive operation procedures for vessels, intestines or the liver. This means, it is not advisable to perform arterial grafting, vascular anastomosis or intestinal anastomosis. The abdomen must be cleaned, the vessels must be temporarily stitched, tied or pressured using balloon or tamp or shunting should be employed. Intestinal injuries should be temporarily bound and liver should be packed using pads. The abdomen must be closed as quickly and simply as possible. The third phase takes place in intensive care unit. Hypovolemia, acidbase equilibrium issues and coagulation should be tacked to stabilize the patient. The fourth phase entails definitive surgery. The fifth phase is the final step where the reconstruction and rehabilitation is conducted for all issues emerging during other phases2. From past to present, the treatment approach for trauma patient includes protocolized resuscitation, followed by application of damage control surgery and finalized by taking patient into intensive care unit. Stabilizing patients in the intensive care unit, the treatment continues with gradual operations. In fact, it is now recommended to implement damage control resuscitation and damage control surgery in conjunction with each other. According to this recent paradigm, the physician should act in consideration of the patient's physiological state, instead of managing the treatment by following pre-defined protocols. The patient's physiological state must be closely observed through real-time monitoring and the treatment plan must be designed in accordance. In short, damage control surgery and damage control resuscitation must be construed as a single concept2. The principle aim of this approach is to return the patient's body heat to optimal levels, to remedy circulatory issues and to prevent coagulopahty. In this way, patient's life will be saved from the vicious cycle or lethal triad (hypothermia, acidosis and coagulopathy). It is reported that majority of patients that receive this manner of treatment do not require further operation. In this way, even if the problems persist despite all treatment approaches, the surgical treatment applied to the patient will be more effective1-3. In this issue of our journal, we are introducing one of the recently published, significant books on wartime surgery, War Surgery: Field Manual. This book review that you can find in the following pages of our journal presents philosophical changes in the approach to trauma patients, as we expressed above. It is apparent that we are going through a period of fundamental changes in the surgical mentality, similar to the periods following the first and second world wars. Furthermore, some authors even go far as to believe that we are at the beginning of the end for damage control surgery that came under intense discussions during 70s and became popular during 80s3. Now, it is obvious that damage control resuscitation, integrated into damage control surgery, will be subject to further discussion. Hemostatic resuscitation is strongly highlighted both in civilian and military manuscripts and books. It should not be ignored the issues associated with coagulopahty becomes prominent in the treatment of traumatic patients and, unusual results may end up using artificial blood and blood products.Öğe Deneysel testiküler torsiyon modelinde N-asetilsistein doku hasarını önlemede rol oynayabilir mi?(2012) Bilgi, Selçuk; İnan, Mustafa; Pul, Mehmet; Çakır, Erol; Aydıner, Çağatay YalçınAmaç. Testis torsiyonu, iskemi reperfüzyon hasarı formunda önemli bir akut skrotum nedenidir.Başarılı ve erken bir detorsiyon yöntemi ile morbidite azaltılabilir. Bu çalışmada deneysel tektaraflı testis torsiyonu ve detorsiyonu modelinde N-asetilsisteinin her iki testise olan etkisininaraştırılması amaçlandı. Yöntem. Çalışmada 32 adet prepubertal erkek Wistar albino sıçankullanıldı. Sıçanlar malondialdehid düzeyi ve histopatolojik hasar araştırılmak üzere kontrol,torsiyon, detorsiyon ve detorsiyon/N-asetilsistein gruplarına ayrıldı. Kontrol grubunda yer alandeneklere torsiyon işlemi uygulanmadan testisleri alındı. Diğer gruplardaki deneklerin sağtestislerine dörder saatlik torsiyon işlemi uygulandı. Detorsiyon/N-asetilsistein grubundadetorsiyondan 15 dk önce intravenöz N-asetilsistein verildi. Detorsiyon ve detorsiyon/N- asetilsistein gruplarında reperfüzyon sonrası dört saat daha beklendi. Deney sonunda tümgruplarda her iki testis de çıkarılarak malondialdehid düzeyleri çalışıldı ve histopatolojik olarakdeğerlendirildi. Malondialdehid sonuçları Kruskal-Wallis varyans analizi ve Mann Whitney Utestleriyle değerlendirildi. Farkın p için 0,05den küçük olduğu değerler anlamlı kabul edildi.Bulgular. Her iki testise ait malondialdehid düzeyleri tüm gruplarda kontrol grubuna göre dahayüksek olarak bulundu (p<0,05). Detorsiyon/N-asetilsistein grubu ile detorsiyon grubu arasındaher iki testis dokusuna ait malondialdehid düzeyleri bakımından anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).İşlem sonrasında kontrol grubu dışındaki tüm grupların torsiyone testislerinde interstisyel hemorajiile seminifer tübül yapılarında düzensizlik gözlendi. Karşı tarafta interstisyel ödem ve bazıolgularda germ hücrelerinin dökülmesi dışında normal histoloji izlendi. Sonuç. Sonuç olarakoluşturduğumuz deneysel testis torsiyonu modelinde detorsiyondan önce intravenöz N-asetilsisteinuygulamasının her iki testiste malondialdehid düzeyleri ve histopatolojik hasar üzerinde biretkisinin olmadığı saptandı.Öğe Hepatic hydatid cyst cases(2008) İnan, Mustafa; Başaran, Ümit Nusret; Aksu, Burhan[Abtract Not Available]Öğe Mezenkimal Kök Hücrenin Bağırsak İskemi/Reperfüzyon Hasarında Antioksidan Kapasite Üzerine Etkisi(2014) Kocagümüş, Ayşe Meltem; Karaöz, Erdal; Bakar, Elvan; Sanal, Filiz; Çerkezkayabekır, Aysegül; Uluçam, Enis; İnan, Mustafa[Abstract Nıt Available]Öğe A Newborn With Esophageal Atresia, Tracheoesophageal Fistula and Feeding Problems(Trakya Üniversitesi, 2019) Mutlu, Arda Ulaş; Kızılkaya, Oğuz; İnan, MustafaAims: Esophageal atresia is the most common congenital malformation of the esophagus. It can be diagnosed in the prenatalperiod, during the delivery or at the neonatal intensive care unit. With the operation, the respiratory system and digestive tractare being corrected to the anatomic position. In this case, we wanted to emphasize that patients with esophageal atresia maycontinue to have functional problems even after successful surgical treatment. Case Report: After preterm delivery, a femalepatient was consulted to Trakya University Department of Pediatric Surgery, at one day of age with the symptom of regurgitationof saliva. There were no abnormalities on physical examination. Due to the inability to pass an orogastric tube to the stomach,esophageal atresia was suspected. Thus, radiocontrast x-ray study was performed: the proximal esophageal pouch was identified,and malformation was diagnosed. After the diagnosis, tracheoesophageal fistula has been ligated. The patient received physicaltherapy after the operation, and she was followed-up for 10 months. A full recovery was observed, and the patient was able toswallow food. Conclusion: Esophageal atresia with distal tracheoesophageal fistula is not an uncommon malformation. Thepatients can have problems with swallowing in their infancy even they are treated surgically in the neonatal period.Keywords: Esophageal atresia, tracheoesophageal fistula, newbornÖğe Özefagus atrezisine eşlik eden nadir bir ektremite anomalisi: Fokomeli(2004) Aksu, Burhan; Öner, Naci; Ceylan, Turan; İnan, Mustafa; Pul, MehmetÖzefagus atrezisine sıklıkla başka sistemlere ait anomaliler eşlik eder. Bu tür hastaların bir kısmı VACTERL birlikteliği seklinde karşımıza çıkar. Özefagus atrezisiyle akciğer hipoplazisi seyrek de olsa görülen bir durum olmasına rağmen, fokomeli beraberliği daha önce bildirilmemiştir. Bu olgu sunumunda özefagus atrezisi, distal trakeaözefageal fistülü, fokomelisi ve pulmoner hipoplazisi şüphesi olan bir kız yenidoğan literatür bilgileri eşliğinde sunuldu.Öğe Pediatrik travma skorunun künt karın travmalarındaki tanısal değeri(2005) Ceylan, Turan; Pul, Mehmet; Ayvaz, Süleyman; İnan, Mustafa; Aksu, BurhanAMAÇ Pediatrik travma skorunun (PTS) travma olgularında yaralanma ciddiyetlerinin belirlenmesi ve acil yönlendirilmesinde önemli bir araç olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada kunt karın travması geçiren çocuklarda PTS'nin tanısal değerini araştırmak amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM Bin dokuz yüz doksan yedi ila 2003 yıllan arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Servisi'nde kunt karın travması nedeniyle takip ve tedavi edilen olgular geriye dönük bir çalışmayla incelendi. Hastaların her birinin PTS değeri elektronik ortamda hazırlanan bir dosyaya kaydedildi. Puanlara göre oluşturulan gruplardaki morbidite ve mortalite oranları karşılaştırıldı. Elde edilen veriler Mann Whitney U ve ROC eğrisi ile istatistiksel olarak değerlendirildi. BULGULAR Toplam 75 olgu, ortalama 7.5±4.2 yaşındaydı (10 ay-15 yaş) ve 30'u araç dışı, 14'ü araç içi trafik kazası, 18'i yüksekten düşme, 7'si bisiklet kazası, ve 6'sı da diğer kunt karın travmaları nedeniyle servisimize yatırılmıştı. 42'sinde karın içi solid organ yaralanması vardı. Hastalardan 50'sine TPL yapıldı ve 39 hastada pozitif bulundu. Bilgisayarlı tomografi 30 hastaya çekildi ve bu hastaların 16'sında karın içinde solid organ yaralanması saptandı. Karın içi organ yaralanması saptanan hastaların PTS puanları diğerlerinden farklıydı (p<0.05). ROC eğrisinde PTS puanı 8'iken bu yöntemin duyarlılığı %74, özgüllüğü ise %12 olarak saptandı. SONUÇLAR PTS'nin karın içi organ yaralanmasını belirlemede kısmen faydalı olabileceği, ancak sağlanılan ayırt etmede başarısız olduğu sonucuna varıldı.Öğe The Role of Women Authors and Editors in the Balkan Medical Journal in the Last Decade(2019) İnanç, İrem; İnan, Mustafa[Abtract Not Available]Öğe Self-assessment of Articles Published in the Balkan Medical Journal According to Their Study Design with Regards to Impact Factor(2020) Kızılkaya, Oğuz; Süt, Necdet; İnan, Mustafa[Abtract Not Available]