Yazar "Özer, Burçin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bolu-Gerede-Yazıkara Köyü'nde tularemi epidemisi(2003) Otkun, Tatman Müşerref; Arıkan, Osman; Gedikoğlu, Suna; Özer, Burçin; Gürcan, Şaban; Otkun, Ali MetinTularemi, Türkiye'de su kaynaklı epidemiler oluşturabilen, nadir bildirilen bir hastalıktır. Gerede Devlet Hastanesi'ne aynı köyden, aynı hafta içinde benzer yakınmalarla başvuran beş hastada tularemi düşünüldü. Mikroaglütinasyonla tularemi antikorları erken dönemde negatif olan hastaların dördünde dördüncü ayda antikorların geliştiği saptandı. Salgının kaynağını ve büyüklüğünü saptamak için olguların geldiği hafta ve dördüncü ayda köye gidildi. Köyde yaşayan toplam 108 kişinin incelenmeleri sonucunda salgından ilk beş olgu da dahil 21 kişinin etkilendiği, tularemi antikorlarının 17'sinde >1/80, birinde 1/40 dilüsyonda pozitif olduğu, üç kişinin seronegatif kaldığı belirlendi. Semptomatik 17 olgunun 17'sinde servikal lenfadenopati, 14'ünde ateş 13'ünde boğaz ağrısı, sekizinde konjunktivit, dördünde döküntü, birinde öksürük vardı. Dört olgu semptomsuzdu. Hastalar aminoglikozit+tetrasiklin tedavisinden yararlandı. Şebeke suyu ve üç adet kaynak suyunun bakteriyolojik açıdan kirlenmiş olduğu saptandı, ancak glikozlu-sistinli besiyerinde Francisella tularensis üretilemedi. Bolu İli sınırları içinde daha önceden tularemi olgusu bildirilmediği için başlangıçta bu hastaların tanısı atlanmış olup tularemi, yukardaki yakınmalarla gelen hastaların ayırıcı tanısında düşünülmelidir.Öğe Dışkı kültürlerinde Salmonella cinsi bakterilerin izolasyonunda uzamış inkübasyon süresinin etkisi(2005) Öner, Meral; Özer, Burçin; Turan, Pınar; Şakru, NerminAmaç: Bu çalışmada, dışkı kültürlerinde inkübasyon süresinin uzatılmasının Salmonella cinsi bakterilerin izolasyon oranına katkısı araştırıldı. Çalışma Planı: Toplam 1207 dışkı örneği ayırtıcı, seçici ve çoğaltıcı besiyerlerine ekildi. Katı besiyerleri (Salmonella-Shigella agar, eosin metilen blue agar) ve sıvı besiyerinden (selenite broth) yapılan altkültürler 24 ve 48. saatlerde değerlendirilmek üzere inkübe edildi. Bulgular: Dışkı örneklerinin 1150’sinde (%95.3) üreme görülmedi, 55’inde Salmonella (%4.6), ikisinde Shigella (%0.2) cinsi bakteri üredi. Üreme olmayan 1150 dışkı örneği 16-18 saat daha inkübe edildiğinde ek olarak 10 Salmonella cinsi bakteri izolasyonu elde edildi. Bunların selenite broth ve eosin metilen blue agar besiyerinden izole edilen bir suş dışında tamamının selenite broth besiyerinden izole edildiği görüldü. İnkübasyon süresinin 24 saatten 48 saate uzatılmasının Salmonella cinsi bakteri izolasyonunu %18.2 oranında artırdığı görüldü. Sonuç: Bu çalışmada mikrobiyoloji laboratuvarlarındaki rutin dışkı kültürlerinde inkübasyon süresinin uzatılmasının izolasyon oranını artırdığı ve bu nedenle kullanılması gerektiği sonucuna varıldı.Öğe Edirne Merkez İlköğretim Okulları öğrencilerinde pedikulus humanus kapitis ve tinea kapitis sıklığı(2005) Otkun, Tatman Müşerref; Gürcan, Şaban; Özer, Burçin; Ertem, Arzu; Şakru, Nermin; Otkun, Ali MetinAmaç: Bu çalışmada Edirne Merkez İlköğretim Okulları öğrencilerinde pedikulus humanus kapitis ve tinea kapitisin görülme sıklığı ve tinea kapitis yapan etkenlerin saptanması amaçlandı. Olgular ve Yöntemler: 2003 yılı Nisan ve Mayıs aylarında Edirne merkezindeki 34 ilköğretim okulunda 12.868 öğrenci tarandı. Saç ve saçlı deride lezyon görülenlerin lezyonlu bölgelerinden, saç teli ve saçlı derilerinden kazıntı örneği alındı. Alınan örneklerden KOH ile direkt mikroskobik inceleme ve sikloheksimidli Sabouraud dekstroz agarda mantar kültürü yapıldı. Bulgular: Toplam 698 (%5.4) öğrencinin başında pedikulusun sirke, nimf veya olgun şekli saptandı. Kız öğrencilerdeki pozitiflik (%10.3) erkek öğrencilerdekinden (%0.9) daha yüksekti (p<0.001). Enfestasyon oranı en az yedi yaş altında (%3.4) bulundu (p<0.001). Sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerin bulunduğu bölgelerde bitlenme oranı daha yüksekti (p<0.001). Hiçbir öğrencide tinea kapitise rastlanmadı. Sonuç: Pedikulus humanus kapitisin Edirne’de bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ettiği görüldü. Eradikasyon için aileler, öğretmenler ve sağlık çalışanları tarafından öğrencilerin periyodik kontrollerinin yapılması, hasta kişilerin tedavi edilmesi, alt yapı hizmetlerinin iyileştirilmesi, etkenden nasıl korunulması gerektiği üzerine sürekli eğitim verilmesinin yerinde olacağı sonucuna varıldı.Öğe Trakya Üniversitesi Hastanesi merkez yoğun bakım ünitesi hastane infeksiyon sürveyansı ve izole edilen Pseudomonas aeruginosa kökenlerinin antimikrobiyal duyarlılıkları ve serotiplendirmesi(Trakya Üniversitesi, 2005) Özer, Burçin; Otkun, Müşerref TatmanÖZET Çalışmanın amacı; Trakya Üniversitesi Hastanesi Merkezi Yoğun Bakım Ünitesi'nde gelişen hastane infeksiyonlannı, risk faktörlerini, etkenleri, antimikrobiyallere duyarlılıklarım belirlemek ve Pseudomonas aeruginosa ların serotiplendirmelerini yapmaktı. Yoğun Bakım Ünitesi'ne yatırılan hastalar dokuz aylık dönemde prospektif olarak laboratuvara ve hastaya dayalı, hedefe yönelik aktif sürveyans yöntemiyle hastane infeksiyonu yönünden değerlendirildi. Çalışmaya alınan 135 hastada hastane infeksiyon oram %68 ve infeksiyonlarm sistemlere göre dağılımı %50 alt solunum yolu, %23 üriner sistem, %3 kateter ve %3 cerrahi yara infeksiyonuydu. Yoğun Bakım Ünitesi'nde altı günden uzun süre kalma ve kolonizasyon; hastane infeksiyonu için risk faktörleri olarak bulundu. Mekanik ventilator, entübasyon ve trakeostomi uygulanması, bu girişimlerin ve nazogastrik sonda kalış sürelerinin uzaması ve değiştirilme sayılarının artması; alt solunum yolu infeksiyonu için, arteriyel kateter kalış süresi ve değiştirilme sayılarının artması bakteremi için, kadın cinsiyet, idrar sondası kalış süresinin ve değiştirilme sayışırım artması üriner sistem infeksiyonu için risk faktörleri olarak saptandı. İnfeksiyon etkenlerine göre dağılım %33 Acinetobacter spp, %20 P. aeruginosa, %16.7 Candida spp, %14.2 metisiline dirençli Staphylococcus aureus, %6.7 Enterobactericeae üyesi, %4.2 koagülaz negatif stafilokok, %4.2 Enterococcus spp. ve %2.5 metisiline duyarlı Staphylococcus aureus biçimindeydi. Gram pozitif bakterilerde vankomisin direnci saptanmazken diğer bakteriler antibiyotiklere oldukça dirençliydi. 9028 P. aeruginosa kökeninin 15 'i E, 7' si G, 4'ü B ve biri A serotipinde tespit edilirken biri tiplendirilemedi. Tüm çoğul ilaca dirençli P. aeruginosa (%42.9) kökenlerinde metallo- beta-laktamaz saptandı. Çalışanlardan izole edilen bakterilerin antibiyotik duyarlılıklarının hastane infeksiyon etkeni olarak izole edilen bakterilerle benzer olması çalışanların elleriyle bakterilerin taşınabileceğini düşündürmektedir. Özellikle Yoğun Bakım ÜnitesFnde sürveyans devamlı olmalı ve el yıkamaya gereken önem verilmelidir. Anahtar kelimeler: Yoğun Bakım Ünitesi, Hastane înfeksiyonu, Sürveyans, P. aeruginosa, çoğul ilaca direnç, Metallo-beta-laktamaz, Serotiplendirme. 91Öğe Trakya Üniversitesi hastanesi'nde 1995-2003 yılları arasında saptanan dermatofitoz etkenleri(2005) Otkun, Tatman Müşerref; Otkun, Ali Metin; Tuğrul, Murat; Özer, Burçin; Gürcan, ŞabanBu çalışmada, 1995- 2003 yılları arasında Trakya Üniversitesi Hastanesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı'na mantar araştırılması amacıyla gönderilen deri, tırnak, saç ve saçlı deriden oluşan örneklerden izole edilen dermatofit etkenlerinin ve sık¬lığının belirlenmesi amaçlandı. Örneklerden KOH ile preparat hazırlanarak 20 ve 40'lık objektifle direkt mikroskobik inceleme yapıldı. Kültür için sikloheksimitli Sabouraud-dekstroz ağara üç nokta halinde ekim yapılarak 25° C ve 35° C'de üç hafta enkübe edildi. Çalışmaya alınan 2242 örneğin %94'ü dermatoloji kliniğinden gönderilmişti. Örneklerin 1576'sı (%70) deriye aitti ve 736'sının (%32.8) direkt mikroskopik incelemesinde mantar hifleri görülürken 232'sinde (%10.4) kültürde üreme oldu. Üreme olan örneklerin 40'ında (%17.3) direkt mikroskobide mantar elemanlarına rastlanmadı. Üreme olan örneklerin 137'sinde (%58.6) Trichophyton rubrum, 47'sinde (%19.8) T. mentagrophytes en sık etkenler olarak saptandı. Sonuç olarak Edirne'de T. rubrum en sık izole edilen dermatofit etkeni olarak, tinea pedis (%30.6) ise en sık gözlenen dermatofitoz olarak saptandı.Öğe Trakya Üniversitesi Hastanesi'nde son iki yılda klinik örneklerden izole edilen enterokokların antibiyotik direnci(2005) Turan, Pınar; Karagöl, Çiğdem; Gürcan, Şaban; Otkun, Tatman Müşerref; Özer, Burçin; Otkun, Metin[Abstract Nıt Available]Öğe Yoğun bakım ünitesinde hastane infeksiyonu etkenleri, antibiyotik duyarlılıkları ve antibiyotik kullanımı(2006) Özer, Burçin; Otkun, Tatman Müşerref; Otkun, Metin; Memiş, DilekTrakya Üniversitesi Hastanesi (TÜH) Merkez Yoğun Bakım Ünitesi (MYBÜ)'nde kullanılan antibiyotiklerin hastane infeksiyon (Hİ) etkeni mikro-organizmalara etkinliği ve antibiyotik kullanımı ile hastane infeksiyonu gelişimi arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlandı. Hastalar prospektif olarak laboratuvara ve hastaya dayalı, aktif sürveyans yöntemiyle değerlendirildi. Mikro-organizmaların tanımlanması ve antibiyotik duyarlılıklarının belirlenmesi TÜH Mikrobiyoloji Laboratuvarı'nda yapıldı. Merkez Yoğun Bakım Ünitesi'ne dokuz ayda yatırılan 135 hastadan 36 Acinetobacter cinsi bakteri, 25 Pseudomonas aeruginosa, bir Stenotrophomonas maltophilia, 20 Candida cinsi maya, sekiz Enterobacteriaceae üyesi, 25 Staphylococcus kökeni, beş Enterococcus kökeni olmak üzere 120 mikro-organizma izole edildi. Acinetobacter türlerine karşı sefaperazon/sulbaktam, P. aeruginosa kökenlerine karşı piperasilin/tazobaktam ve meropenem en etkili antibiyotikler olarak belirlendi. Gram-pozitif bakterilerde vankomisin direnci saptanmadı, ancak Staphylococcus aureus kökenlerinin %85'i metisiline dirençli idi. Hastane infeksiyonu gelişimi ile antibiyotik kullanılması arasında anlamlı ilişki bulunmadı. Uygun dozda ve sürede, YBÜ'nün florasına uygun antibiyotik kombinasyonları ampirik tedavide kullanılmalı, hastaların kültür sonucuna göre tedavi tekrar düzenlenmeli ve antibiyotik kullanımına infeksiyon uzmanına danışılarak karar verilmelidir.