Yazar "Özdemir, Levent" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aktif akciğer tüberkülozunu taklit eden üst lob yerleşimli patlamış kist hidatik olgusu(2007) Özlen, Burcu; Özdemir, Levent; Yörük, Yener; Altıay, Gündeniz; Tabakoğlu, Erhan; Hatipoğlu, Osman NuriKist hidatik, Echinococcus granulosus'un neden olduğu sıklıkla karaciğerde olmakla birlikte %1030 olguda akciğerde de görülebilen paraziter bir hastalıktır. Akciğerlerde daha çok alt loblarda yerleşmektedir. Akciğer grafisinde sağ akciğer üst lob posterior segmentte kavitesi olan 49 yaşında bir erkek hasta akciğer tüberkülozu (TB) ön tanısı ile tüberküloz servisine yatırılarak ampirik olarak antiTB tedavi başlandı. Balgam incelemelerinde aside dirençli basil (ADB) üç kez negatif olarak saptanan hastaya bronkoskopi yapıldı. Bronş lavajında da ADB'nin negatif olması üzerine yapılan yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografide akciğer TB ile ilgili bulguları değil rüptüre olmuş kist hidatik ile uyumlu olabilecek bulgular görüldü. Kist hidatik için indirekt hemaglutinasyon testi negatif olan bu hastada kistotomi uygulandıÖğe Bronşektazi olgularında sosyoekonomik özellikler ve predispozan faktörler(2007) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Hatipoğlu, Osman Nuri; Altıay, Gündeniz; Özlen, Burcu; Çiftçi, Abdullah; Çağlar, TuncayAmaç: Bu çalışmada bronşektazili olguların sosyoekonomik özelliklerini ve bronşektazi gelişiminde rol oynayabilecek faktörleri belirlemek amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Altmış dokuz bronşektazi olgusu (43 erkek, 26 kadın; ort. yaş 53.7±15.6) geriye dönük olarak değerlendirildi. Tüm hastaların bronşektazi gelişiminde rol oynayabilecek faktörler, eğitim düzeyleri, sigara, alkol kullanım öyküleri ve aylık gelir düzeyleri kaydedildi. Bulgular: Olguların çoğunda bronşektazi gelişiminde rol oynayan birden fazla risk faktörü vardı. Pnömoni (%68), kızamık (%32), tüberküloz (%18) en sık nedenlerdi. Olguların %42'si ilkokul mezunu olup, %20'si hiç okula gitmemişti. Olguların %55'inde sigara, %19'unda alkol öyküsü vardı. Aylık gelir düzeyleri ise ortalama 438.2±363 YTL olarak bulundu. Sonuç: Sonuç olarak bronşektazi sosyoekonomik düzeyi düşük olan bireylerin bir hastalığı olarak düşünüldü.Öğe Bronşektazi Zemininde Uzun Süreli Steroid Kullanımına Bağlı Pulmoner Nokardiyoz(2015) Özdemir, Levent; Özdemir, Burcu; Temelli, Mustafa; Hatipoğlu, Osman NuriKırk beş yaşında erkek, öksürük, balgam, ateş, nefes darlığı, her iki bacakta karıncalanma ve yanma şikayeti ile değerlendirildi. Özgeçmişinde; bronşektazi nedeni ile sık sık hastaneye yatış ve steroid kullanımı vardı. Solunum sistemi muayenesinde bilateral orta alt zonlarda inspiratuvar ve ekspiratuvar raller ile ekspiryumda ronküsü mevcuttu. Laboratuvar incelemesinde lökositoz ve CRP yüksekliği mevcuttu. Serolojide HIV negatif olarak saptandı. Hastanın bilgisayarlı toraks tomografisinde diffüz interstisyel pnömonisi mevcuttu. Elektromiyografi grafisinde (EMG) alt ekstremite kaslarında miyopati ile uyumlu aktive saptandı. Aside rezistan basil 3 kez negatif olup kültürlerinde üreme saptanmadı. Balgam kültüründe Nocardia spp. üremesi saptandı. Antibiyogram sonucuna göre 6 ay trimetoprim sulfametaksazol ve doksisiklin ile tedavi edildi. Tedavinin bitiminde çekilen toraks tomografisinde tanımlanan lezyonların regrese olduğu saptandı. Sonuç olarak ülkemizde bronşektazi hastalarının çok olması ve atak sırasında sık sık uygunsuz ve uzun süreli steroid kullanılması nedeni ile nokardiya enfeksiyonunun da gelişebileceği akılda tutulmasını gerektirmektedir.Öğe Edirne ilinde 1996-2006 yılları arası antitüberküloz ilaç direnç oranlarındaki değişim(2010) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Otkun, Metin; Perincek, GökhanAmaç: İlimizde 1996 ve 2006 yılları arasında antitüberküloz ilaç direnç oranındaki değişimi saptamak. Gereç ve yöntem: Çalışmaya, 1996 ve 2006 yıllarında Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan hastalar alındı. İzoniazid, rifampisin, etambutol, streptomisin ve çoklu ilaç direnci saptanan hastaların bilgileri, SPSS 15 veri tabanına yüklendi ve istatistiksel inceleme yapıldı. Bulgular: Yapmış olduğumuz çalışmada; 1996 yılında 70 hastada Mycobacterium tuberculosis üremesi saptandı. Bunlardan 21?inde izoniazid, 8?inde rifampisin, 7?sinde etambutol, 27?sinde streptomisin ve 5?inde çok ilaca direnç saptandı. 2006 yılında ise; 47 hastada Mycobacterium tuberculosis üremesi saptandı. Hastaların 11?inde izoniazid, 4?ünde rifampisin, 1?inde etambutol, 2?sinde streptomisin ve 3?ünde çok ilaca direnç saptandı. Dirençli değişimi karşılaştırıldığında; izoniazid dirençli hasta sayısının 21?den 11?e (%30?dan %23.4?e), rifampisin dirençli hasta sayısının 8?den 4?e (%11?den %8.5?e), etambutol dirençli hasta sayısının 7?den 1?e (%13?ten %2.1?e), streptomisin dirençli hasta sayısının 27?den 2?ye (%39?dan %4.3?e) ve çok ilaca dirençli hasta sayısının da 5?ten 3?e (%7?den %6.4?e) gerilediği saptandı. Sonuç: İlimizde on yıllık süre zarfında antitüberküloz ilaç direncinde; izoniazid, rifampisin, etambutol ve çok ilaca direnç de ista- tistiksel olarak anlamlı bir düşüş olmazken, streptomisin direncindeki düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).Öğe Hamilelikte ritodrin kullanımına bağlı gelişen ciddi solunum yetmezliği(2009) Çiftçi, Abdullah; Tabakoğlu, Erhan; Özdemir, Levent; Kökten, Rıfat; Altay, Gündeniz; Hatipoğlu, Osman; Çağlar, TuncayRitodrin, tokolitik ajan olarak preterm doğum eyleminde kullanılmaktadır. Ritodrin tedavisi sırasında ortaya çıkan en ciddi komplikasyonlardan biri pulmoner ödemdir. Pulmoner ödem insidensi; çoğul gebelik, glukokortikoid uygulanımı, fazla sıvı verilmesi ve maternal enfeksiyon olması durumunda artmaktadır. 21 yaşında 33 haftalık ikiz gebeliği olan ve preterm doğum eylemi nedeni ile kadın doğum servisine yatırılarak ritodrin ve steroid tedavisi başlanan olgumuz, yatışının 2. gününde öksürük, dispne ve ateş gelişmesi üzerine değerlendirildi. Çekilen PA grafide bilateral diffüz konsolidasyon alanları, arteryel kan gazında ağır hipoksi ve hipokapnisi mevcuttu. Bu klinik ile pnömoni, pulmoner emboli, sepsis, akciğer ödemi ön tanılarıyla entübe edildi. Olgumuza sezeryan sonrası 2 gün mekanik ventilasyon uygulandı. Klinik olarak hızla yanıt alınan hastaya ritodrine bağlı akciğer ödemi tanısı kondu. Preterm doğum eylemi sırasında gelişen solunum yetmezlikl erinde ritodrin ve steroid uygulanması sonucu akut pulmoner ödem oluşabileceği akılda tutulmalıdır.Öğe Küçük hücreli akciğer kanserinde sağkalımı etkileyen prognostik faktörler(2009) Özlen, Burcu; Hatipoğlu, Osman Nuri; Özdemir, Levent; Süt, Necdet; Altay, Gündeniz; Tabakoğlu, ErhanAmaç: Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) hızla ilerleyen, kötü klinik seyirle giden, kemoterapi ve radyoterapiye iyi yanıt veren bir hastalıktır. Bazı klinik veriler ve laboratuvar parametreleri sağkalımı değerlendirmede kullanılabilir. Bu çalışmanı n amacı KHAK tanısı alan hastalarda sağkalımın incelenmesi ve sağkalıma etki eden prognostik faktörlerin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: KHAK tanısı ile kemoterapi planlanan ardışık 46 hasta prospektif olarak çalışmaya alındı. Hastaların bazal karakteristik özellikleri ve prognoza etki edebilecek değişkenler kaydedildi. Hastaların yaşam süreleri belirlendi. Kaplan Meier analizi ile yaşam süresi eğrileri çizildi. Bulgular: Medyan sağkalım süresi 338 gün (%95 güven aralığı: 243 - 432) olarak bulundu. Bir aylık sağkalım oranı %89, 6 aylık sağkalım oranı %62, 1 yıllık sağkalım oranı ise %45 olarak hesaplandı. Tek değişkenli analizde p<0.05 olan değişkenlere, çok değişkenli cox regresyon analizi uygulandı. Çok değişkenli analizde karaciğer metastazı (Relatif Risk (RR): 4.99, %95 güven aralığı: 1,21 - 20,53 ), kilo kayb? (RR: 11.3, %95 güven aralığı: 1,11 - 115,5) ve 1. kür sonrası total protein düzeyinin düşüklüğaaa ü (RR: 0.198; %95 güven aralığı: 0,06 - 0,63), sağkalım ile ilişkili bağımsız prognostik faktörler olarak saptandı. Sonuç: KHAK mortalite hızı yüksek bir hastalıktır. Saptadığımız prognostik faktörlerin ileri çalışmalarla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.Öğe Montelukast ile ilişkili Churg Strauss sendromu(2008) Özlen, Burcu; Çevirme, Leyla; Eskitütüncü, Banu; Soy, Mehmet; Hatipoğlu, Osman Nuri; Kurtar, Nazan; Özdemir, LeventOn beş yıldır astım öyküsü olan 47 yaşında bir kadın hasta antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen radyolojik infiltrasyonu nedeniyle hastanemize sevkedildi. Hasta 2 yıldır montelukast kullanıyordu. Periferik kanda eozinofili (%38), bronkoalveoler lavajda eozinofili (%54), nazal polip, akciğer grafisinde geçici infiltrasyonlar saptanması üzerine Churg-Strauss Sendromu (CSS) tanısı koyduk. Hastanın montelukast kullanmadan önceki periferik kan incelemelerindeki eozinofil oranları normal iken, ilacı kullanmaya başladıktan sonra eozinofil oranlarının %10’un üzerinde seyrettiği eski kayıtların incelenmesi ile öğrenildi. Bu hastada CSS’nin montelukast kullanımı ile ilişkili olduğu düşünüldü. Sadece montelukast tedavisinin kesilmesi ile hastanın klinik ve radyolojik bulgularında, eozinofil sayısında düzelme (%20) sağlandı. Kortikosteroid veya sitotoksik tedavi vermeksizin iyileşme gösteren montelukast kullanımı ile ilişkili CSS’li bu olguyu sunmayı uygun bulduk.Öğe Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu hastaların antitüberküloz ilaçlara direnç oranları(2011) Perincek, Gökhan; Tabakoğlu, Erhan; Otkun, Metin; Özdemir, Levent; Özdemir, BurcuAmaç: Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu olguların antitüberküloz ilaç direnç oranlarının belirlenmesi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2005-2007 yılları arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kültürde Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan akciğer tüberkülozlu 134 hasta alındı. BACTEC 460 TB sistemi kullanılarak dört major antitüberküloz ilaca (H, R, streptomisin (SM), etambutol (EMB)) karşı gelişen direnç ve çok ilaca direnç oranları araştırıldı. Bulgular: Mycobacterium tuberculosis üremesi saptanan 134 akciğer tüberkülozlu olgunun 31’i bayan, 103’ü erkekti. Hastaların %58.2’sinde Erlich-Ziehhl Neelen (EZN) boyama ile Asido Rezistan Basil tespit edildi. Antitbc direnç oranları H %10.4, R %3, EMB %0.7, SM %0.7 olarak saptandı. Sonuç: Akciğer tüberkülozlu hastalarda belirlenen direnç paternlerinin izlenmesi, uygulanacak tedavi protokollerinin belirlenmesinde ve uzun vadede direnç gelişiminin önlenmesinde yararlı olacaktır. (Tur Toraks Der 2011; 12: 111-3)Öğe Nadir bir hemoptizi nedeni(2009) Çiftçi, Abdullah; Çağlar, Tuncay; Hatipoğlu, Osman Nuri; Özdemir, LeventHemoptizi solunum sisteminden öksürükle beraber kan gelmesidir. Sık nedenleri akut bronşit, bronş kanseri, bronşektazi, akciğer tüberkülozu, akciğer embolisi, pnömonidir. Altmış yedi yaşında erkek hasta melena ve hematemez yakınması ile peptik ülser tanısı ile gastroenteroloji kliniğinde takip edilirken hemoptizi gelişmesi üzerine konsülte edildi. Özgeçmişinde diyabet, hipertansiyon ve 3 yıl önce koroner baypas operasyonu mevcuttu. Akciğer grafisinde sağ akciğer parakardiyak alanda homojen, düzgün sınırlı 535 cm?lik lezyon saptandı. Toraks bilgisayarlı tomografisinde sağ akciğerde kalbe bası yapan tromboze sıvı koleksiyonu ve akciğer fistülizasyonu gözlendi. Kalp damar cerrahisi tarafından operasyona alınan, koroner baypas operasyonunda konulan safen greftinin rüptürü sonucu sağ akciğere fistülizasyonu ile ortaya çıkan nadir bir hemoptizi nedeni olarak olgumuzu sunmaya uygun bulduk.Öğe Osteomyelite sekonder septik emboli olgusu(2006) Çıkmaz, Tuba; Özdemir, Levent; Hatipoğlu, Osman N.; Özlen, BurcuNefes darlığı, sol bacakta şişlik ve sıcaklık artışı şikayetleri ile acil servise başvuran 58 yaşında bir bayan hasta, akciğer grafisinde bilateral periferik yaygın infiltrasyonlar ve arteryel kan gazında ciddi hipoksemisi saptanması üzerine sepsis, ARDS, pulmoner emboli ve vaskülit öntanıları ile kliniğimize yatırıldı. Toraks BT'sinde akciğer parankiminde periferik yerleşimli kavitasyon içeren nodüller gözlendi. Kemik sintigrafisinde osteomyelit saptandı. Bu bulgularla osteomyelite sekonder septik emboli tanısı kondu. Ampirik antibiyotik, noninvazif mekanik ventilasyon ve destek tedavisi ile klinik ve radyografik bulgularında iyileşme sağlandı. Akciğer grafisinde infiltrasyonların bilateral ve periferik olması; toraks BT'de subplevral yerleşimli kaviter nodüllerin görülmesi, başka bir odakta infeksiyon bulgularının olması pnömoninin hematojen kaynaklı olabileceğinin anlamlı ipuçlarıdır.Öğe Solunum yoğun bakım hastalarında mortalite oranları ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi(2007) Altıay, Gündeniz; Tabakoğlu, Erhan; Özdemir, Levent; Tokuç, Burcu; Çevirme, Leyla; Hatipoğlu, Osman Nuri; Çağlar, TuncayBu çalışmanın amacı solunum yoğun bakım ünitesinde mortalite oranları ve bunu etkileyen faktörleri belirlemektir. Mayıs 2003 – Mayıs 2005 tarihleri arasında solunum yetmezliği ile başvuran, ardışık toplam 150 hasta Trakya Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları bölümünde, ileriye yönelik olarak değerlendirildi. 135 hasta çalışmaya dahil edildi. Çalışma dışı bırakılan hastalar; ilk 24 saat içinde ölenler (n:8) ve malign hastalığı olanlar (n:7) idi. Hastaların 92’si erkek, 43’ü kadın ve yaş ortalaması 64.9 ± 12.9 idi. Mortalite oranı %32.6 (44 hasta) idi. En yüksek mortalite oranı (%54.2) ağır pnömoni/ sepsis olgularında idi. Hastanede ölen ve yaşayanların karşılaştırılmasında t-testi ve ki-kare testi kullanılmıştır. Hastanede ölümü belirleyen bağımsız faktörler lojistik regresyon analizi ile bulunmuştur. Mortalite artışını bağımsız olarak etkileyen durumlar; aritmi varlığı (Odds oranı (OR): 8.10; %95 CI: 2.67 – 24.58, p<0.05), invaziv mekanik ventilasyon gereksinimi (OR: 6.04; %95 CI: 1.88 – 19.34, p<0.05), kardiyotonik ihtiyacı (OR: 5.36; %95 CI: 1.67 – 17.22, p<0.05) ve ventilatör ile ilişkili pnömoni gelişimi (OR: 5.21; %95 CI: 1.54 – 17.63, p<0.05) idiÖğe Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin sigara ile ilgili bilgi, tutum ve davranışları(2007) Özdemir, Levent; Karlıkaya, CelalTütün kullanımı tüm dünyada insan sağlığını tehdit eden en önemli etkenlerden biridir. Başta sigara olmak üzere tütün ürünlerinin kullanılması ciddi hastalıklara ve ölümlere yol açmaktadır. Önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olan sigara içme alışkanlığının azaltılmasında geleceğin tıp doktorları olan tıp fakültesi öğrencilerinin sigara içme alışkanlıklarının bilinmesi bu nedenle çok önemlidir. Bu çalışmanın amacı, tıp fakültesi öğrencilerinin sigara içme prevalansını ve sigaraya karşı bilgi, tutum ve davranışlarını araştırmak, eğitim gereksinimlerini saptamak ve uygun yöntemleri geliştirecek bilgi üretimine katkıda bulunmak idi. Çalışma grubunu 2006 ? 2007 öğretim yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitim görmekte olan 854 öğrenci oluşturdu. Öğrencilerin 764'üne (%89.4) (Erkek / Kız: 355 / 403) kimlik bilgileri gizli kalacak şekilde önceden denenmiş anket uygulandı. Anket öğrencilerin demografik özellikleri, sigara içme durumları, barınma durumları aktif ve pasif sigaranın zararları ile ilgili bilgi düzeylerini ve sigara ile ilgili tutum ve davranışlarını içeren sorulardan oluşmaktaydı. Çalışmanın sonucunda, öğrencilerin %25.9'unun sigara içicisi (erkeklerde %36.6, kızlarda 16.3), %4.9'unun bırakmış olduğu, %29'unun denediği, %40.2'sinin hiç sigara içmediği saptandı. Günlük içicilik oranı %20.8 (erkeklerde %30.7, kızlarda % 12.1) saptandı. Arasıra içicilik %5.1 ( erkeklerde %5.9, kızlarda %4.2) saptandı. Erkeklerin kızlara göre daha fazla sigara bırakma oranına sahip olduğu (%6.8'e karşılık %3.3) saptandı. Hiç içmemiş olma oranları kızlarda %46.4, erkeklerde %33.2 olarak saptandı. Deneyenler kızlarda %34, erkeklerde %23.4 olarak saptandı. Sigara deneme yaşı erkeklerde 14.3 ± 4.2, kızlarda 15.3 ± 3.8, düzenli içmeye başlama yaşı erkeklerde 18.2 ± 2.7, kızlarda 18.8 ± 3.2 olarak saptandı. Erkeklerin kızlara göre daha çok ve uzun süre sigara içtiği saptandı. Sigara içme davranışının Sınıf 1'den Sınıf 6'ya kadar arttığı saptandı. İlk üç yılda sigara içme oranının düşük, daha sonraki yıllarda artmış olduğu saptandı. Barınma durumunun sigara içme davranışını etkileyebileciği, özellikle yurtta kalmanın bekar evi ve aile yanına göre daha koruyucu olabileceği düşünüldü. Gümrüksüz?kaçak?bandrolsüz sigara içimi erkek öğrencilerde (%33) kız öğrencilere (%10.2) göre daha fazla saptandı. Sigara dışı tütün mamülü kullanmanın erkekler arasında anlamlı olarak yaygın olduğu (erkeklerde %19.7, kızlarda %7.9) saptandı. Sınıf düzeyi arttıkça sigara kullanımının aktif zararları konusunda bilgi düzeyinin arttığı, preklinik sınıflarda klinik sınıflara göre bilgi düzeyinin düşük olduğu saptandı. Sınıf düzeyi arttıkça pasif sigara maruziyeti konusunda bilgi düzeyinin arttığı, kız öğrencilerin pasif sigara maruziyetinin zararları ile ilgili bilgi düzeyinin erkek öğrencilere göre anlamlı olarak daha fazla olduğu saptandı. Sonuç olarak, tıp fakültesinde tütün kontrol yöntemlerine ağırlık verilmesi ve tıp fakültesi eğitim müfredatının ilk sınıftan itibaren tutum kazandırmaya yönelik şekilde düzenlenmesi gerektiği düşünüldü. Anahtar Kelimeler: Sigara içimi, tıp öğrencileri, tıp eğitimiÖğe Yağ embolisi: Olgu sunumu(2006) Özdemir, Levent; Tabakoğlu, Erhan; Gürlü, Vuslat; Hatipoğlu, Osman N.; Altıay, Gündeniz; Yılmam, İlker; Özlen, BurcuYağ embolisi, genellikle uzun kemik travmasının komplikasyonu olarak ortaya çıkan nadir bir durumdur. Travma sonrası 24 - 72 saat sonra solunum sistemi, santral sinir sistemi, üriner sistem, göz ve deride semptom ve bulgular ile kendini gösterir. 46 yaşındaki erkek olgu, sol tibia fraktürü sonrası 30. saatte konfüzyon, ateş, dispne, taşipne, göğüs ön bölgesi ve ön aksiller hatta peteşiyal döküntü şikayeti ile değerlendirildi. Hastanın antero - posterior akciğer grafisi normaldi, alınan arteryel kan gazında hipoksi-hipokapnisi mevcuttu. Yapılan ventilasyon - perfüzyon sintigrafisi orta ihtimalli emboli olarak değerlendirildi. Bilinç durumunu açıklayacak bir patoloji saptanmadı. Göz dibi muayenesinde retinada eksüdatif alanlar ve küçük kanama odakları, idrar analizinde bol miktarda yağ globülleri saptandı. Steroid tedavisi ile hastanın klinik bulguları hızla düzeldi.