Yazar "Özalp, Bilhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Deneysel vasküler cerrahide eksternal kros-klemp uygulanması ile endoluminal balon oklüzyon tekniğinin damar duvarı üzerindeki etkilerinin histopatolojik olarak karşılaştırılması(Trakya Üniversitesi, 2005) Özalp, Bilhan; Canbaz, SuatVasküler cerrahi sırasında kros-klemp kullanımının esas amacı, kansız bir saha ve kanama kontrolü sağlamaktır, Kros-klemp kullanımı, damar duvarına çeşitli derecelerde hasarlar vermektedir. Bu hasarların hem lokal, hem de sistemik etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler, cerrahî işlemin başarısını azaltabilir. Damar duvarı hasarının endoluminal balon oklüzyon yönteminde kros-klemp yöntemine göre daha az olduğu düşünülmektedir. Çalışmamızın amacı, endoluminal balon oklüzyon yöntemi ile kros-klemp yönteminde oluşan akut hasarın damar duvarına etkisini karşılaştırmaktır. Bu çalışma Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hayvan Deneyleri Laboratuvan' nda yapılmıştır. Çalışmada deney hayvanı olarak 12 adet erişkin sağlıklı tavşan kullanılmıştır. Bu tavşanlar balon ve klemp grubu olarak eşit sayıda iki gruba ayrılmıştır. Anesteziyi takiben tüm tavşanlara laparotomi uygulanmıştır. Eksplorasyonu takiben, 6 tavşanın abdominal aortasına kros-klemp uygulanmış, diğer 6 tanesine de sol iliak arter yoluyla abdominal aortada endoluminal oklüzyon uygulanmıştır. Alman örnekler ışık mikroskobiği ve elektron mikroskobîsi ile değerlendirilmiş ve hasar dereceleri skorlanmıştır. Yapılan değerlendirmede, balon grubunda makroskobik hasar saptanmadı, Işık ve elektron mikroskobisinde intima, media ve adventisya tabakasında hafif ve orta derecede hasar olduğu görüldü. Damar duvarı bütünlüğü tüm preparatlarda korunmuştu. Klemp grubunda ise, makroskobik olarak gözle rahatça görülebilecek klempe bağlı ezilme hasan saptandı. Işık ve elektron mikroskobisi preparatlannda, damar duvarı bütünlüğünde orta ve ileri derecede hasar saptandı. Aynı zamanda klemp grubunda hasara karşı fibrinoid reaksiyon ve lökosit toplanması gibi immttn reaksiyon belirteçlerinin daha fazla olduğu görüldü, -44-Preparatlann hasar dereceleri istatistiksel olarak ki-kare testi ile karşılaştırıldı. Balon grubunda en yüksek hasar sayısı 8 preparatta % 66,7 oranında derece 1' de idi. Kros-klemp grubunda da en yüksek hasar sayısı 5 preparatta % 41,7 oranında derece 3' de idi. Sonuç olarak, klemp grubundaki ezilme hasarı derecesinin endoluminal balon grubundaki hasara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu görüldü. Bulgulara dayanarak, damar cerrahisi sırasında kullanılacak herhangi bir yöntemin damar duvarına az veya çok hasar verici etkisi mevcuttur. Bugün için damar duvarına mutlak hasar vermeyen bir yöntem henüz bulunamamıştır. Sonuç olarak seçilmiş vakalarda, örneğin ileri derecede aterosklerotik vakalarda, endoluminal balon oklüzyon yönteminin kros-klemp yöntemine göre daha umut verici ve gelişime açık bir yöntem olduğu sonucuna varıldı.Anahtar Kelimeler: Endoluminal balon oklüzyon, damar klempi, damar duvarı hasarı.Öğe İzole radial ya da ulnar arter yaralanmalarına yaklaşımda cerrahi ikilem: Tamir-ligasyon(2002) Canbaz, Suat; Sunar, Hasan; Edis, Mustafa; Duran, Enver; Ege, Turan; Özalp, Bilhan; Çıkırıkçıoğlu, MustafaGiriş-Amaç: Literatürde bildirilen açık kalma oranlarının farklılığı nedeniyle radial ya da ulnar arterin izole yaralanmalarına cerrahi yaklaşımın ne yönde olması gerektiği halen tartışmalıdır. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde bu şekilde yaralanmalara yaklaşım şekli arteriyel devamlılığın sürdürülmesi amacıyla tamir yönündedir. Bu çalışmanın amacı tamir uyguladığımız radial ya da ,ulnar arter yaralanmalarına ait orta dönem açık kalma sonuçlarımızın değerlendirilmesidir. Hastalar-Metod: Bu çalışma Haziran 1999- Haziran 2002 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalında radial ya da ulnar arter yaralanması nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan 24 hastayı kapsamaktadır. Hastalara ait kayıtlar retrospektif olarak dosyalarından elde edilmiştir,Tamir yapılan arterdeki açıklığın değerlendirilmesi renkli doppler ultrasonografi, el fonksiyonlarının değerlendirilmesi ise postoperàtif poliklinik kontrolü sırasında alınan anamnez ve yapılan fizik muayene ile sağlanmıştır. Sonuçlar: Hastaların 23'ü erkek, 1'i kadındı. Yaş ortalaması 26.9 ± 10.3(3-52) olarak bulundu. Arter kesilerinin 21 hastada "kendi-kendini yaralamaya", 3 hastada ise iş-trafik kazasına ikincil olarak ortaya çıktığı saptandı. Onbeş hastada ise arter yaralanmasına tendon ve sinir kesişi eşlik ediyordu. Kontrol amacıyla 18 olguya ( % 75.0 ) erişilebildi. Operasyondan sonra ortalama takip süresi 10.1 ±4.8 (1-18) aydı. Doppler ultrasonografi ile yapılan kontrollerde tamir yapılan arterlerin 14'ünün ( % 77.7 ) açık olduğu saptandı. El fonksiyonlarına ilişkin şikayetlerin (klodikasyo, hareket kısıtlılığı, his ve güç kaybı gibi) arter yaralanmasına tendon ve sinir kesişi eşlik eden olgularda ortaya çıktığı görüldü.Tartışma: Açık kalma oranlarının yayınlara göre değişiklik göstermesi nedeniyle her merkez radial ya da ulnar arter yaralanmalarına yaklaşımını kendisi belirlemektedir. İzole radial ya da ulnar arter yaralanmalarında ligasyona göre tamir yapılarak arter devamlılığının sağlanmasının aşağıdaki nedenlerden ötürü hastaya daha fazla yarar sağlayacağına inanmaktayız. 1)Doğal arteriyel anatominin korunması ileride gerekecek invaziv arteriyel monitorizasyonlara, arteriovenöz fistül işlemlerine ve greft ihtiyaçlarına yönelik alternatif kaynak sağlar. 2) İleride ortaya çıkacak benzeri yaralanmalar sonrasında elin dolaşımının tek bir artere bağlı kalması önlenir. 3) Damar cerrahisinde asistan eğitimini için bir fırsat yaratılır.