Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Ömürlü, İmran Kurt" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Balb/C türü dişi farelerde uniseksüel gruplamanın östrus siklusu üzerine etkileri
    (2010) Kanter, Mehmet; Metin, Melike Sapmaz; Ömürlü, İmran Kurt
    Sosyal çevreye ait uyarıcılar farelerde östrus siklusunun frekansını ve düzenini etkiler. Kalabalık halde bırakılan dişi farelerin çoğu spontan yalancı gebelik ya da persis-tent diöstrus gösterme eğilimindedir. Bu yüzden dişi fareler arasındaki ilişkiler onların kafesleme koşullarını belirleyen önemli bir faktör olarak dikkate alınmalıdır. Bu çalışmada amacımız; Balb/c türü dişi farelerde kafes popülasyonu yoğunluğunun östrus siklusu ve vajinal sürüntü sitolojisi üzerine etkilerini incelemektir. Hayvanlar bir kafeste iki (Set I, n=40) ya da sekiz fare (Set II, n=40) olacak şekilde kafeslenerek 2 deney seti oluşturuldu. Her bir dişi farenin östrus durumu, 15 gün boyunca her sabah standart vajinal sürüntü metoduyla tespit edildi. İki dişi/kafes grubunda ortalama 4-5 günlük düzenli sikluslar gözlenirken, 8 dişi/kafes grubunda uzayan sikluslar tespit edildi. Set I grubunda her faza ait vajinal sürüntü histolojisi normal hücre popülasyonunu sergilemekte idi. Kalabalık kafes popülasyonunda ise nötrofillerden ve mukustan zengin sürüntüler elde edildi. Deney süresince Set II grubunda östrus ve proöstrus faz frekansları anlamlı oranda azalırken, diöstrus frekansı belirgin derecede artmıştı. Aynı şekilde diöstrus indeksi-nin de Set II grubunda Set I grubundan anlamlı oranda yüksek olduğu gözlendi. Sonuç olarak, elde ettiğimiz bulgular Balb/c türü dişi fareler kullanılırken, östrus senkronizasyonu için kafes yoğunluğunun 2 dişi/kafes şeklinde düzenlenmesi ile hem düzenli siklusların hem de normal vajinal sürüntü histolojisinin elde edilebileceğini göstermektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Çocukluk çağı kafa travmaları: 280 olgunun retrospektif değerlendirilmesi
    (2005) Şimşek, Osman; Hiçdönmez, Tufan; Hamamcıoğlu, M. Kemal; Kılınçer, Cumhur; Parsak, Turgay; Tiryaki, Mehmet; Ömürlü, İmran Kurt
    AMAÇ Çocukluk çağı kafa travmalarında etiyolojik nedenler, klinik özellikler, radyolojik bulgular ve iyileşme oranlan araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Ocak 1995 ile Ocak 2004 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalma kafa travması tanısı ile yatırılan 0-16 yaş grubundaki 280 olgu istatistik yöntemler kullanılarak incelendi. BULGULAR Giriş Glasgow Koma Skoruna (GKS) göre olguların % 70,l'i hafif (GKS: 13-15), % 17,Ti orta (GKS: 9-12), % 6,8'i ağır (GKS: 3—8) kafa travması olarak değerlendirildi. En sık travma nedeni yüksekten düşme (% 34,3), eşlik eden en sık yaralanma ise uzun kemik kırıkları idi (% 12,9). 51 hastaya (% 18,2) nöroşirürjikal cerrahi girişim uygulandı. Glasgow Çıkış Skoruna (GÇS) göre yapılan değerlendirmede hastaların % 87,5'i tama yakın iyileşti, %12,5'i değişik derecelerde sekellerle taburcu edildi ya da kaybedildi. Hastanın giriş GKS ile GÇS arasında orta derecede güçlü bir korelasyon saptandı (r=0,53, p=0,01). SONUÇ Çocukluk çağı kafa travmalarının yarıya yakınının nedeni düşmeydi ve bu olguların prognozu iyi bulundu. Okul çağında ise ilk sırayı trafik kazaları aldı. Trafik kazaları gerek giriş GKS gerekse prognoz açısından en ağır travma tipiydi. Hastanın politravmalı oluşu, subdural hematom, serebral kontüzyon, subaraknoid kanama, intraserebral hematom, serebral ödem, diffüz aksonal yaralanmaya sahip olması ve ameliyat gerektiren bir kranyal hasar bulunması kötü prognozla ilişkili bulundu.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Developing and comparing two diff erent prognostic indexes for predicting disease-free survival of nonmetastatic breast cancer patients
    (2011) Tokatlı, Zehra Füsun; Türe, Mevlüt; Ömürlü, İmran Kurt; Çoşar, Ruşen Alas; Uzal, Mustafa Cem
    Amaç: Cox regresyon analizi ve recursive partitioning analizine dayanan sağkalım ağacı (ST) ile non-metastatik meme kanserli hastaların alt gruplara ayrılmasında farklı prognostik indeksler (Pİ) belirlemek ve bu metodların tahmin güçlerini Kaplan-Meier analizi ile karşılaştırmaktır. Yöntem ve gereç: Veriler, her bir prognostik faktör için 410 hastadan elde edildi. Cox regresyon analizi, ortak değişkenlere göre yaşamsal dağılımı inceleyen bir yöntemdir. ST yöntemi ise recursive partitioning algoritmasına dayanan ağaca yapılı bir sağkalım analizidir. Çalışmada, train ve test setleri için Harrell’ın uyum indeksine göre hata oranları incelendi. Ayrıca train seti için yaşam eğrileri Kaplan-Meier yöntemi ile tahmin edildi. Hastalıksız sağkalım, hastalığın ilk tanısından (ilk tedavinin başlangıcından) ilk nüksüne kadar geçen zaman olarak hesaplandı. Bulgular: 48 aylık ortanca takip sonrası 100 (% 24,4) hastada hastalıksız sağkalım açısından en az bir olay görüldü. Cox regresyon analizinde HER2/neu ve aksiller nodal durumuna dayanan basit bir Pİ geliştirildi. ST metodunda üç değişken belirlendi ve bunlar HER2/neu, aksiller nodal durum ve östrojen reseptör durumu idi. Nüksü belirleyen en önemli faktör aksiller nodal durum idi. Sonuç: ST ve Cox regresyon analizi ile elde edilen Pİ’ler, hastalıksız sağkalımın tahmin edilmesinde benzer performans gösterdi. Modellerin hata oranlarının, train ve test setlerinde birbirilerine yakın olduğu belirlendi. Ayrıca HER2/neu ve aksiller nodal durumun, meme kanserli hastalarda hastalıksız sağkalım süresinin tahmini için en önemli faktörler olduğu belirlendi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effect of health status, nutrition, and some other factors on low school performance using induction technique
    (2006) Türe, Mevlüt; Aktürk, Zekeriya; Ömürlü, İmran Kurt; Dağdeviren, Nezih
    Amaç: Bu çalışmada Lojistik Regresyon (LR) ve Chi-squared Automatic Interaction Detection (CHAID) yöntemleri kullanılarak bazı faktörlerin (beslenme, sağlık göstergeleri, riskli davranışlar, kişilik özellikleri, aile göstergeleri, vb.) okul başarısı üzerindeki etkileri araştırıldı. Çalışma Planı: Çalışma örneklemi, 2003 yılında Edirne’de okuyan 12150 öğrenciden oluşan çalışma evreninden, tabakalı örneklemeyle rasgele seçilen 873 ortaokul ve lise öğrencisinden oluşturuldu. Bulgular: Duyarlılık, doğruluk ve özgüllük oranları CHAID için sırasıyla %61.19, %67.70 ve %74.25; LR için sırasıyla %50.00, %64.29 ve %75.69 bulundu. Babanın eğitim düzeyi CHAID yönteminde en önemli faktör olarak bulundu. Aynı yöntemle, sigara kullanımı, ev ödevi için ayrılan süre ve beslenme faktörleri, başarısızlığı tahmin eden diğer önemli faktörler olarak saptandı. Sonuç: Sınıflandırma ağacı algoritması, okul başarısının kontrolü için risk analizi ve hedef belirlemede kullanılabilir bir yöntemdir. Bu çalışmanın sonuçları, ortaokul ve lise öğrencilerinin eğitimiyle ilgili kişilere bir kılavuz olarak katkıda bulunabilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Hipertansiyonun tahmini için çoklu tahmin modellerinin karşılaştırılması (Sinir ağları, lojistik regresyon ve esnek ayırma analizleri)
    (2005) Türe, Mevlüt; Ömürlü, İmran Kurt; Yavuz, Ebru; Kürüm, Turhan
    Amaç: Bu çalışmada, primer hipertansiyonun tahminlenmesinde lojistik regresyon analizi (LR, Logistic Regression Analysis), esnek diskriminant analizi (EAA, Flexible Discriminant Analysis) ve sinir ağları (SA, Neural Networks) yöntemlerinin karşılaştırılması amaçlandı. Yöntemler: Aile hikayesi, lipoprotein A, trigliserid, sigara kullanımı ve vücut kitle indeksi tahminleyici değişkenler olarak ele alındı. Veriler, 2001 yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniğinden elde edildi. Kontrol ve hipertansiyonlu bireylerden oluşan grupların tahminlenmesinde LR, EAA ve SA yöntemleri kullanıldı. Modellerin performansları ROC analiz ile karşılaştırıldı. Bulgular: Bütün modellerin ROC eğrisi altındaki alanları 0.793-0.984 aralığında yer aldı. Sinir ağlarının duyarlılık, özgüllük ve doğruluk oran-ları %90'dan daha yüksek bulundu. Sinir ağları ve LR ile SA ve EAA'nın ROC eğrisi altında kalan alanları istatistiksel olarak farklı bulundu (sırasıyla, p<0.001 ve p<0.001). Buna karşın EAA ve LR'nin ROC eğrisi altında kalan alanları istatistiksel olarak farklı bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Aile hikayesi, lipoprotein A, trigliserid, sigara kullanımı ve vücut kitle indeksi değişkenlerinin, kontrol ve hipertansiyonlu hasta gruplarını tahmin etmede kullanılabileceğine ve SA nın performansının LR ile EAA'dan istatistiksel olarak daha iyi olduğuna karar verildi.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Monitörize anestezi bakımında: Propofol ve deksmedetodiminin karşılaştırılması
    (2004) Pamukçu, Zafer; Turan, Alparslan; Karamanlıoğlu, Beyhan; Şapolyo, Özgür; Ömürlü, İmran Kurt
    Çalışmamızda, septoplasti ve endoskopik sinus ameliyatlarında, monitorize anestezi bakımında, propofol ile deksmedetomidinin, hemodinami, analjezi, sedasyon ve yan etkiler açısından karşılaştırılması amaçladı. 40 olgu, her grupta 20 olgu olacak şekilde rastgele iki gruba ayrılarak, 0.06 mg kg-1 midazolam ve 0.01 mg kg-1 atropin ile premedike edildi. Sedasyon indüksiyonu grup I hastalarda 0.8 mg kg-1 iv propofol ile gerçekleştirildikten sonra, 2 mg kg-1 sa-1 dozda propofol infüzyonuna başlandı, grup II hastalarda 1 mg kg-1 iv deksmedetomidin (5 dk'da) yapıldıktan sonra, 0.4 mg kg-1 sa-1 dozda deksmedetomidin infüzyonuna başlandı ve sedasyon skalasına göre infüzyon ayarlandı. Tüm olgulara sedasyon indüksiyonunu takiben 1 mg kg-1 ve ameliyat sırasında verbal ağrı skoru (VRS) 4 ve üstü, veya hasta talep ettiğinde 0.5-1 mg kg-1 iv fentanil uygulandı. Ameliyat sırasında 5., 10., 20., 30., 40. ve 50. dk'larda hastaların ortalama arter basıncı, kalp atım hızı, periferik oksijen satürasyonu ve VRS kaydedildi. Postoperatif dönemde Aldrete skorları değerlendirildi. Postoperatif 1., 2., 4., 6., 12. ve 24.saatlerde ortalama arter basıncı, kalp atım hızı, dakika solunum sayısı ve ağrı visual analog skala (VAS) ile değerlendirildi. VAS skorları 4 ve üstü olduğu zaman 75 mg diklofenak yapıldı. Aldrete skorları 15.dk'da Grup II'de daha düşük bulundu (p<0.05). VRS değerleri farklı bulunmazken, postoperatif VAS değerleri 1., 2., 4. ve 6.saatlerde Grup I'de Grup II'ye göre anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.05). İntraoperatif sedasyon skorları ölçülen tüm zamanlarda, Grup II'de Grup I'e göre yüksek bulundu (p<0.05). İlk analjezik gereksinim zamanı Grup II'de Grup I'e göre anlamlı uzun bulundu (p<0.05). Total diklofenak tüketimi Grup I'de 123.8±83.5 mg, Grup II'de 33±48.7 mg ve Grup I hastalarında anlamlı olarak fazla bulundu (p<0.05). Sonuç olarak, deksmedetomidinin monitorize anestezi bakımında kullanılabileceği ve propofole alternatif olabileceği sonucuna varıldı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Nonlinear Principle Components Analysis (NLPCA) to Determine Preferences of Academic Staff: Preference Maps
    (2002) Türe, Mevlüt; Süt, Necdet; Yavuz, Ebru; Ömürlü, İmran Kurt; Türe, Hülya
    Bu çalışmada, Trakya Üniversitesi Fakültelerinde görev yapan 936 akademik personele 86 soru içeren anket uygulanarak, tercihlerini belirlemek için "Fakültenizin eksiklikleri nelerdir?" sorusu analiz edildi. Cevaplar, 1'den (en çok tercih edilen) 6'ya (en az tercih edilen) kadar sıralandı. Tercihlerin belirlenmesinde Doğrusal Olmayan Temel Bileşenler Analizinin sıralı çözümü kullanıldı. İki boyutlu çözümlemede birinci boyutun varyansın %73.24'ünü, ikinci boyutun varyansın %26.75'ini açıkladığı bulundu. Açıklanan toplam varyans %99.99'dur. Birinci ve ikinci boyutlardaki Cronbach á katsayıları da sırasıyla 0.93 ve 0.45 olarak bulundu. Sıralı çözümün sonucuna göre, Mühendislik-Mimarlık ve Ziraat Fakültelerinin en çok laboratuara, İktisadi İdari Bilimler ve Fen-Edebiyat Fakültelerinin en çok kütüphaneye gereksinimleri olduğu bulundu. Daha iyi bir eğitim için fakülte yöneticileri bu eksiklikleri gidermelidirler.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Preterm eylem ile başvuran $geq$ 25 haftalık tekil ve ikiz gebeliklerde servikal ultrasonografinin preterm doğumu belirlemede etkinliği
    (2005) Ömürlü, İmran Kurt; Sayın, N. Cenk; Varol, Füsun G.; Yılmaz, Özlem
    Amaç: Tekil ve ikiz gebeliklerde preterm doğumun saptanmasında servikal ultrasonografinin etkinliğini değerlendirmek. Materyal ve Metot: Kliniğimize gebeliğinin 25-36. haftaları arasında başvurarak preterm eylem tanısı alan toplam 78 hasta (56 tekil, 22 ikiz gebelik) çalışmaya alındı. Hastalara transvajinal ultrasonografi yapılarak servikal uzunluk ölçüldü ve servikal hunileşme olup olmadığı değerlendirildi. Tekil gebelikler için $geq$37. gebelik haftası, ikiz gebelikler için $geq$34. gebelik haftasına ulaşmak olumlu perinatal sonuç olarak kabul edildi. servikal uzunluk sınır değerleri tekil gebelik için <35 mm, ikiz gebelik için <25 mm kabul edildi. Servikal uzunluk ve servikal hunileşme varlığının erken doğumu belirlemedeki sensitivite, spesifisite, pozitif ve negatif prediktif değerleri hesaplandı. Sonuçlar: Servikal ultrasonografinin uygulanma haftası tekil gebeliklerde medyan (min.-maks) 33 (25-36), ikizlerde 31 (25-33) hafta idi. Medyan (min.-maks) doğum haftası tekil gebeliklerde 36 (26-40), ikizlerde 34 (31-36) hafta bulundu. Tekil gebeliklerde servikal uzunluğun <35 mm ve ikiz gebeliklerde servikal uzunluğun <25 mm ölçülmesinin preterm doğumu saptamada sırasıyla, sensitivitesi %67.9 ve %57.1, spesifisitesi %46.4 ve %86.7, pozitif prediktif değeri %55.9 ve %66.7, negatif prediktif değeri %59.1 ve %81.3 olarak saptandı. Servikal hunileşme varlığının preterm doğumu saptamada tekil ve ikiz gebelikler için sırasıyla, sensitivitesi %83.3 ve %55.6, spesifisitesi %50 ve %84.6, pozitif prediktif değeri %44.1 ve %71.4, negatif prediktif değeri %86.4 ve %73.3 olarak saptandı. Tartışma: Preterm eylemle gelen ikiz gebeliklerde 25. gebelik haftasından sonra yapılan servikal ultrasonografi yüksek spesifisiteıve negatif prediktif değerleriyle preterm doğumu saptayabilmektedir. Tekil gebelikler ise servikal uzunluk ölçümünden çok, hunileşme varlığı yüksek sensitivite ve negatif prediktif de¤erine sahiptir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Spontan ve tedavi ile oluşan ikiz gebeliklerde perinatal ve neonatal sonuçların karşılaştırılması
    (2005) Acunaş, Betül; Ömürlü, İmran Kurt; Vatansever, Ülfet; Arda, Sezer; Sayın, N. Cenk; Varol, Füsun G.
    Amaç: İkiz gebeliği spontan oluşan ve yardımla üreme teknikleri (YÜT) kullanılarak oluşan hastaların perinatal ve neonatal sonuçlarını karşılaştırmaktır. Çalışmanın Yapıldığı Yer: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Edirne. Materyal - Metod: Ocak 1999-Haziran 2004 tarihleri arasında kliniğimizde takip edilip doğumları kliniğimizde gerçekleştiren diamniotik ikiz gebeler retrospektif olarak tarandı. Spontan ikiz gebeler (n=42) Grup 1, YÜT ile olu¬şan ikiz gebeler (n=27) Grup 2'yi oluşturdu. Araştırılan olumsuz perinatal veya neonatal sonuçlardan herhangi birinin ikiz eşlerinden herhangi birinde saptanması durumunda problemin var olduğu kabul edildi. Ayrıca aynı değişkenler için gruplarda monokoryonik ve dikoryonik olanlar ayrılarak tekrar analizler gerçekleştirildi. Sonuçların incelenmesinde Student-t, Mann-Whitney U ve Ki-kare testleri kullanıldı. Bulgular: Grup 1 'de preterm eylem epizodu geçirme oranı (p=0.046), baş çevresi değeri (p=0.009) ve umblikal kord kalsiyum düzeyleri (p=0.015) Grup 2'deki değerlerden yüksek olduğu bulundu. Birinci grubun monokoryonik ikizleriyle Grup 2'nin monokoryonik ikizleri karşılaştırılınca umblikal kord kalsiyum ve magnezyum düzeyleri Grup 1 'de anlamlı olarak yüksek iken, fetal ağırlık anlamlı olarak düşük saptandı (1503 + 738.8 vs. 2026.7 + 541.1 gr, p=0.011). Grup l'deki dikoryonik gebelerin doğum haftası (32.3 + 3.49 vs. 31.24 + 4.13 hafta, p=0.026); doğum ağır¬lıkları (2210 + 449.5 vs. 1803.2 + 566.9 gr, p< 0.001), boy¬ları (44.82 + 3.61 vs. 41.79 + 5.3 cm, p= 0.005) ve baş çevresi değerleri [32 (21-36) vs. 30.1 (22-36) cm, p=0.002] Grup 2'dekilerden anlamlı olarak fazlaydı Sonuçlar: Spontan ve YÜT kullanılarak oluşan diamniotik ikiz gebeliklerin perinatal ve neonatal sonuçları benzerdir. Diğer yandan, mono- ve dikoryonik ikiz gebeler incelendiğinde doğum ağırlıklarının ve bazı neonatal para¬metrelerin farklı olması plasentasyonun önemini vurgulamaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Trakya'da yaşayan popülasyonun HLA-A, B ve DR sıklığı yönünden değerlendirilmesi ve Balkan popülasyonları ile akrabalığının gösterilmesi
    (2008) Pala, Funda Sibel; Tabakçıoğlu, Kıymet; Algüneş, Çetin; Ömürlü, İmran Kurt
    Amaç: Bu çalışmada Trakya bölgesinde yaşayan Türk popülasyonunun insan lökosit antijenleri (HLA) allel dağılımları belirlendi. Çalışma Planı: Çalışma grubu, üç kuşaktır Trakya bölgesinde yaşayan ve benzer linguistik özellikler gösteren 105 doku vericisinden oluşturuldu. HLAA, B ve DRB1 allellerinin genotiplendirmesinde Polimeraz zincir reaksiyonu-sekans spesifik primer (PZR-SSP) yöntemi kullanıldı. Tüm alleler içinde en sık gözlenenler HLA-A*02 (%20.5), HLA-B*35 (%22.9), HLA-DR*11 (%17.6) oldu. Bulgular: HLA allellerinin frekansları, HLA gen bölgesinin fazla polimorfik yapısından dolayı popülasyonlar arasında farklılık göstermektedir. Dağılımdaki bu farklılıklar ve benzerlikler toplumların birbirleriyle akrabalıklarını ortaya koymada en tercih edilen genetik yaklaşımlardan biridir. Sonuç: Bu çalışmada da diğer Türk popülasyonları ile farklı Balkan popülasyonları arasındaki akrabalıkları belirlemek amacıyla HLA-DR frekansları karşılaştırıldı. Trakya Türklerinin Balkan popülasyonlarına benzer bir HLA-DR dağılımı sergilediği görüldü.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tıp öğrencilerinde alkol kullanımını etkileyen faktörlerin belirlenmesinde yapay sinir ağları ile lojistik regrasyon analizi'nin karşılaştırılması
    (2005) Ömürlü, İmran Kurt; Türe, Mevlüt
    Amaç: Bu çalışmada, öğrencilerin alkol kullanımını etkileyen faktörler lojistik regresyon analizi (LR) ve yapay sinir ağları (YSA) ile incelendi ve bu yöntemlerin alkol kullanan ve kullanmayan öğrencileri ayırmadaki etkinlikleri ROC (Receiver Operating Characteristic) eğrisi yöntemiyle karşılaştırıldı. Çalışma Planı: Çalışmada, 2003-2004 eğitim-öğretim yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 1-4 sınıflarında okuyan öğrencilere Frontal Lob Kişilik Ölçeği ve alkol kullanma alışkanlıklarını belirlemeye yönelik bir anket uygulandı. Bulgular: Lojistik regresyon analizinde, ders dı.ındaki zamanlarda bar, disko, kafe ya da kahvehaneye gitme (OR=1.920; p<0.05), dinin önem düzeyi (OR=0.454; p<0.001), alkol kullanan arkada. sayısı (OR=2.441;p<0.001), alkol kullanması için arkada.ların ısrar düzeyi (OR=1.557; p<0.01) ve dürtüsellik (OR=1.826; p<0.001)değişkenlerinin öğrencilerin alkol kullanımı üzerinde etkili oldukları bulundu. Lojistik regresyon analizi ile YSA’lar karşılaştırıldığında, hiperbolik tanjant-hiperbolik tanjant fonksiyonlu ve hiperbolik tanjant-lojistik fonksiyonlu YSA’ların ROC eğrisi altında kalan alanlarının farklı olmadığı, fakat bu modellerin diğer modellerin alanlarından daha büyük oldukları görüldü. Sonuç: Bu çalışmada YSA’ların LR’ye göre avantaj ve dezavantajları göz önünde bulundurularak amaca göre sınıflandırma ve modelleme çalışmalarının yürütülmesi gerektiği, LR yönteminin önemsiz değişkenlerin elenmesi için YSA’da bir ön eleme yöntemi olarak kullanılabileceği sonucuna varıldı.

| Trakya Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Edirne, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim