Yazar "Çelikkalp, Ülfiye" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 8-14 Yaş Grubu Çocukların COVID-19 Pandemi Döneminde Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitelerinin ve Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi(2022) Irmak, Aylin Yalçın; Öztürk, Aslıhan; Çelikkalp, ÜlfiyeAmaç: Araştırmada çocukların pandemi döneminde sağlıkla ilgili yaşam kalitesi düzeyleri ve ilişkili faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.Materyal ve Metot: Kesitsel tasarım tipindeki araştırma üç ayrı ilde belirlenen altı okulda 8-14 yaş arası çocuğu olan gönüllü 1221 aile üyesi ile yürütülmüştür. Çalışmada sosyo-demografik özellikler soru formu, COVID-19 pandemi sürecinde çocuğun sağlıklı yaşam biçimi davranışları soru formu ve KIDSCREEN-27 ölçeği kullanılmıştır.Bulgular: Çalışmada; erkek, 12-13 yaş grubu, dört ve daha fazla kardeşe sahip, ailesi düşük ekonomik düzeyde olan, sessiz-sakin, duygusal-alıngan, içe dönük kişilik özelliğine sahip olan çocukların yaşam kalite puanları daha düşük bulunmuştur. Ayrıca, pandemi sürecinde uyku alışkanlığı, sosyal ilişkileri, kişisel hijyen alışkanlıkları ve sağlıklı besinleri tüketim davranışları olumsuz olarak etkilenen, dersleri için kullanımları dışında ekran maruziyeti süresi artış gösteren, kitap okumaya, hobilerine, spor ve egzersize ayırdığı süre azalan çocukların yaşam kalitesi puanları da düşük bulunmuştur.Sonuç: Çalışma sonuçları düşük yaşam kalitesi riski altında olan çocuklar için planlanacak müdahale programlarına rehber olması açısından önemlidir.Öğe Determination of Violence In Cartoon Movies Published In Children's Channels(2014) Temel, Münire; Kostak, Melahat Akgün; Çelikkalp, ÜlfiyeGiriş: Günümüzde önemli bir toplumsal sorun olan şiddet çizgi filmler aracılığıyla çocuklara kolayca aktarılmaktadır.Amaç: Bu çalışmanın amacı, çocuk kanallarında yayınlanan çizgi filmlerdeki şiddet varlığını ve unsurlarını belirlemek,konuya dikkat çekmek ve bu konuda sağlık çalışanlarının farkındalığını arttırmaktır. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki çalışmanınverileri 2012 yılı Haziran ayının ilk haftasında, üç çocuk kanalında rasgele seçilen çizgi filmler, veri toplama formu eşliğindeizlenerek toplandı. Veri toplama formu fiziksel, sözel ve ruhsal şiddet unsurlarını içeren 3 bölümden oluştu. Veriler SPSS 10.0paket programında değerlendirildi. Bulgular: Araştırmada yapılan izlemlerin 62'sinde (%68.9) fiziksel, sözel ve ruhsal şiddetunsurlarından en az biri bulundu. İzlemlerin 43'ünde (%47.8) fiziksel, 38'inde (%42.2) ruhsal, 32'sinde (%35.6) sözel şiddetunsurları tespit edildi. Şiddet görüntüleri süre olarak incelendiğinde; 10800 saniyelik izlem süresinin 843 saniyesinin şiddetiçeren görüntülerden oluştuğu belirlendi. Süre olarak en fazla görülen şiddet unsuru fiziksel şiddet olup, toplam şiddetsüresinin yarısını (432 sn) oluşturdu. İzlem yapılan 3 kanal karşılaştırıldığında, şiddet unsuru bulunması açısından kanallararasında istatistiksel anlamlı fark bulundu (p < .05). Sonuç: Çocuk TV kanallarındaki çizgi filmlerin çoğunda fiziksel şiddetbaşta olmak üzere şiddet unsurlarının yer aldığı belirlendi.Öğe Ergenlerde Psikososyal Sorunlar ile İlişkili Risk Faktörleri(2022) Çelikkalp, Ülfiye; Irmak, Aylin YalçınAmaç Bu çalışmada ergenlerde psikososyal davranış risklerini belirlemek ve bazı ilişkili faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler Kesitsel tipte olan bu çalışma Tekirdağ ilinde 10–16 yaş grubundaki 1025 öğrenci ile yürütülmüştür. Veriler, ebeveynlerden Psikososyal ve Davranış Sorunları Kontrol Listesi-17 ve öğrencilerden sosyodemografik bilgi formu ile toplanmıştır. Bulgular Öğrencilerin yaş ortalaması 13,27+1,82 yıl olup %54,1’i erkektir. Öğrencilerin Psikososyal ve Davranış Sorunları Kontrol Listesi ölçeği puan ortalaması 8,44 ±5,05 olup öğrencilerin %24,5’inin kesme puanının (>12) üzerinde puan aldığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin Psikososyal ve Davranış Sorunları Kontrol Listesi Ölçeği puan ortalaması ile okul kademesi, ebeveynlerin ayrı olması ve annenin çalışma durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Ayrıca öğrencilerin, haftalık dijital oyun oynama süresi ile düzenli kahvaltı yapma durumu arasında anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Sonuç Çalışmada yaklaşık her dört öğrenciden birinin duygusal ve davranışsal sorunlar yönünden risk altında olduğu belirlenmiştir. Ergenlerin psikososyal sorunlarının ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi, ergenin fiziksel ve psikolojik sağlığının geliştirilmesi için önemlidir.Öğe Gebe Sağlık Çalışanlarının Mesleki Riskleri ve Koruyucu Yaklaşımlar(2018) Çelikkalp, Ülfiye; Yorulmaz, FarukÇalışanın sağlığı ve güvenliği bakımından, sağlık kurumları önemli riskler taşıyan kurumlardır. Sağlık çalışanlarınınsağlık ve güvenlik risklerinin diğer tüm sektörlerden daha fazla olduğu belirtilmektedir. Çok tehlikeli ve tehlikeli işyerisınıfında yer alan sağlık kurumlarında çalışan sağlık çalışanları, çeşitli mesleki risklere maruz kalmaktadırlar. Gebelikdöneminde çalışma ortamında maruz kalınan fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik ve psikososyal risklerin anne ve fetüssağlığı üzerinde olumsuz etkisi olmaktadır. Çalışma ortamındaki mesleki risk faktörlerine bağlı olarak, gebelik dışındakizamanlarda da bazı maruziyetler üreme sistemi üzerinde etkili olabilir. Gebelik dışındaki etkilenme, çeşitli fertilitebozukluklarına yol açabilirken, gebelik sırasındaki bir etkilenme gebeliğin; düşük, ölü doğum, erken doğum, intrauteringelişme geriliği, düşük doğum ağırlığı ve/veya çeşitli malformasyonlara yol açabilmektedir. Bu nedenle işçi sağlığı ve işgüvenliğinde kadınlar özel bir risk grubu olarak tanımlanmakta ve kadınların çalışma hayatında “koruma” altında olmasıgerekmektedir. Kadın hayatında özel bir dönem olan gebelik döneminde çalışma ortamında kadının korunması, desteklenmesive bunun için uygun stratejilerin geliştirilmesi özellikle vurgulanması gereken bir konudur.Öğe Hemşirelerin Yaşadıkları Spontan Abortusun Nedenlerine İlişkin Düşüncelerinin Kalitatif İncelenmesi(2016) Yorulmaz, Faruk; Çelikkalp, ÜlfiyeBu çalışma spontan abortus yaşayan hemşirelerin yaşadığı düşük nedenlerine ilişkinduygu ve düşüncelerin belirlenmesi amacıyla nitel araştırma yöntemine uygun olarak yapılmış tanımlayıcıbir çalışmadır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmanın örneklemini Tekirdağ ilinde çalışan vespontan abortus yaşayan 19 hemşire oluşturdu. Verileri elde etmek için 1 Mart 2013-30 Mayıs 2015tarihleri arasında, derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak yüz yüze görüşme yapılmıştır. Veriler,hemşirelerin çalışma ve mesleki bilgilerinin olduğu kişisel bilgi formu ve yarı yapılandırılmışgörüşme formuyla toplanmıştır. Spontan abortus yaşayan hemşirelerin düşünceleri kalitatif olarakverilmiştir. Bulgular: Çalışmada, hemşirelerin yaşadıkları spontan abortusdan çok etkilendiği vebüyük çoğunluğu yaşadıkları spontan abortusun nedeni olarak çalışma ortamındaki çalışma özelliklerive mesleki risk faktörlerinden dolayı gerçekleştiği düşüncesine sahip oldukları belirlendi.Olguların bazılarında da bu risklerin endişe ve korku kaynağı oluşturduğu tespit edildi. Ayrıca hem-şirelerin özellikle hamilelik döneminde fetüsün sağlığını korumaya yönelik mesleki risklerden korunmadadaha dikkatli oldukları saptandı. Sonuç: Spontan abortus yaşayan hemşirelerin tamamınayakını yaşadıkları bu gebelik kaybının nedeni olarak, çalışma özellikleri ve mesleki bir riskten dolayıolduğu görüşündedir. Çözüm önerileri rehberliğinde hamile çalışanları korumaya yönelik etkinyasal uygulamaların yürürlüğe girmesi önemlidir.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Meslek Seçiminde Etkili Faktörler(2018) Temel, Münire; Bilgiç, Şebnem; Çelikkalp, ÜlfiyeBu çalışma hemşirelik bölümü öğrencilerinin meslek seçimini etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı tiptekiçalışma Namık Kemal Üniversitesi’nde öğrenim gören 208 hemşirelik öğrencisiyle gerçekleştirilmiştir. Veriler öğrenci tanıtım formu veHemşirelikte Meslek Seçimi Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Öğrencilerin %83.2’si kadındır. Öğrencilerin %69.7’si hemşireliği kendi isteğiile seçtiğini, % 10.6’sı mesleğini değiştirmek istediğini bildirmiştir. Öğrencilerin meslek seçimi ölçeği mesleki uygunluk alt ölçeği puanortalaması 62.91±16.23, yaşamsal nedenler alt ölçeği puan ortalaması 45.17 ± 17.10 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin ölçek maddelerindenaldıkları puanlar değerlendirildiğinde en yüksek puan ortalaması 84,03±18,39 ile ‘Her zaman insanlara yardım etmek istemişimdir’ifadesi, en düşük puan ortalaması ise 20.19±24.92 ile ‘Hemşirelik dışında yapabileceğim başka iş yok’ ifadesidir. Öğrencilerin ailedebakıma muhtaç birey varlığına, kendi isteğiyle hemşireliği seçmesine, iyi hemşire olacağına inanmasına, hemşire olmaktan mutlu olmasınave mesleği sürdürme niyetine göre mesleki uygunluk alt ölçeği puan ortalamaları arasında anlamlı fark bulunmuştur (p<0.05). Ayrıcaöğrencilerin hemşireliğin maddi gelirini yeterli görme durumuna göre yaşamsal nedenler alt ölçeği puan ortalamaları arasında anlamlı farkbulunmuştur (p<0.05). Araştırma sonuçları öğrencilerin hemşirelik tercihinde hem mesleki uygunluk hem de yaşam koşullarının etkiliolduğunu göstermiştir. Bununla birlikte mesleki uygunluğun yaşamsal nedenlere göre daha öncelikli olduğu söylenebilir.Öğe HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNİN MEZUNİYET SONRASINA YÖNELİK MESLEKİ KAYGILARI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLER(2020) Temel, Münire; Çelikkalp, Ülfiye; Bilgiç, Şebnem; Varol, GamzeAmaç: Bu araştırma hemşirelik öğrencilerinin mesleki kaygılarını ve mesleki kaygıları etkileyen faktörleri belirlemekamacıyla yapıldı.Yöntem: Araştırma Şubat-Nisan 2017 tarihlerinde bir devlet üniversitesi sağlık yüksekokulunda yürütüldü. Veriler hemşirelikbölümünde okuyan 230 öğrenciden toplandı. Veri toplamada öğrencilerin sosyo-demografik özellikleri, mesleği tercih etmeve sürdürme isteği ve mesleki kaygılara yönelik soruları içeren anket formu kullanıldı.Bulgular: Öğrencilerin en fazla kaygılı olduğu ilk üç konu mesleğine bağlı bir hastalığa yakalanmak (%77), toplumdamesleğine yönelik saygının yeterli olmaması (%77) ve lisans mezunu olmayan hemşirelerle aynı statüde değerlendirilmekti(%74). Öğrencilerin en az kaygı duyduğu konular ise istediği kurumda iş bulamamak (%6.5), bakım verdiği bireylerle (%3)ve sağlık ekibiyle (%4.3) etkin iletişim kuramamaktı. Kadın öğrencilerde, hemşireliği isteyerek seçmeyen öğrencilerde vemezuniyet sonrası hemşire olarak çalışmak istemeyen öğrencilerde bazı mesleki kaygılar daha fazlaydı.Sonuç: Öğrencilerin çalışan güvenliği ve mesleki statü başta olmak üzere mesleklerine yönelik çeşitli kaygılarıbulunmaktadır. Bu sonuçlara dayalı olarak öncelikle öğrencilerin klinik eğitimleri kapsamında iş güvenliği önlemlerininarttırılması gerekmektedir. Öğrencilerin eğitim hayatları süresince hemşireliği sevmeleri ve benimsemelerine de önemverilmelidir. Ayrıca hemşireliğin profesyonel bir meslek olarak kabul görmesi ve saygınlığının artması yönünde hemşirelerin,hemşirelik okullarının ve hemşirelik hizmeti veren kurumların iyi örnekler sunmalarına, birlik olarak hareket etmelerineihtiyaç bulunmaktadır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçların hemşirelik okullarının eğitim planlamalarına yol göstereceği veöğrencilerin çalışma hayatına daha iyi hazırlanmalarına yardımcı olacağı düşünülmektedir.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Öğrenilmiş Güçlülük, Öz Yeterlilik ve Umut Düzeylerinin Değerlendirilmesi: Tekirdağ Örneği(2017) Bilgiç, Şebnem; Temel, Münire; Çelikkalp, ÜlfiyeAMAÇ: Çalışma hemşirelik öğrencilerinin öğrenilmiş güçlülük, öz yeterlilik ve umut düzeylerini, etkileyen faktörleri ve birbirleriyleolan ilişkisini ortaya koymak amacıyla planlandı.YÖNTEM: Araştırma, tanımlayıcı tipte olup, 2015-2016 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde bir devlet üniversitesinin hemşirelikbölümünde okuyan 353 öğrenci ile gerçekleştirildi. Veriler, "Genel Bilgi Formu, Rosenbaum Öğrenilmiş Güçlülük Ölçeği (RÖGÖ),Genellenmiş Özyetkinlik Beklentisi Ölçeği (GÖBÖ) ve Sürekli Umut Ölçeği (SUÖ)" kullanılarak toplandı. Araştırma verileri, tanımlayıcıve karşılaştırmalı analizler kullanılarak değerlendirildi. Ölçekler arası ilişki korelasyon analizi ile belirlendi.BULGULAR: Öğrencilerin yaş ortalaması 20,87±1,88 idi. Öğrencilerin RÖGÖ puan ortalaması 126,44±16,50, GÖBÖ puan ortalaması28,58±5,79 ve SUÖ puan ortalaması ise 25,21±3,27 idi. Travmatik bir olay yaşadığını belirten öğrencilerin RÖGÖ, GÖBÖve SUÖ puan ortalamaları diğer öğrencilere göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,05). Ailesinde şiddetli kavga, tartışmayaşamadığını belirten öğrencilerin RÖGÖ ve GÖBÖ puan ortalamaları diğer öğrencilere göre anlamlı derecede yüksek bulundu(p<0,05). Ölçekler arasındaki ilişki incelendiğinde SUÖ ile RÖGÖ ve GÖBÖ arasında pozitif yönde orta düzeyde, RÖGÖ ve GÖBÖarasında ise pozitif yönde zayıf düzeyde ilişki saptandı.SONUÇ: Çalışmanın sonucunda, hemşirelik öğrencilerinin travmatik olaylar ve aile içi şiddetli kavga ve tartışma deneyimlemelerininözyeterlilik, umut ve öğrenilmiş güçlülük üzerinde önemli etkisi olduğu görüldü. Öğrencilerin öğrenilmiş güçlülük düzeyleri arttıkça umut ve özyeterliliklerinin de arttığı anlaşıldı.Öğe A Qualitative Evaluation of the Health-Care Workers Infected with COVID-19(2022) Çelikkalp, Ülfiye; Yorulmaz, Faruk; Mısırlı, Cem; Uzun, Nurşen; Üstün, ElifThis study aims to determine the thoughts and opinions of healthcare professionals working in a pandemic hospital and infected with COVID-19 regarding the reasons for taking the agent, the disease process, and the risks in the environment in which they work. This study was designed as a qualitative descriptive study. The study, which is working in a pandemic hospital in Turkey and 14 health workers who were infected with COVID-19 was carried out between June-July 2020. The researcher collected the data through face-to-face interviews with a semi-structured, in-depth interview form created in line with the aims of the study. In the study, three main themes were determined under the heading of; the negative effects on health of COVID-19 as a healthcare worker during the pandemic process, thoughts about the cause of becoming COVID-19, and experiences and effects during the COVID-19 disease process. During the interviews, healthcare professionals stated that they were caught COVID-19 because of their work and workplace, they were stigmatized due to their illnesses, they lost their health due to COVID-19, and they had concerns that some health problems would not pass. However, they stated that they had a shortage of personal protective equipment at the beginning, they did not receive training on the subject, and the risk of being infected with COVID-19 was high due to the excessive working hours. Healthcare workers suffering from COVID-19 have experienced the infection physically and mentally in a very severe way.Öğe School Based Adolescent Health Screening Program Results(2022) Irmak, Aylin Yalçın; Çelikkalp, ÜlfiyeObjective: In this study, it was aimed to present the results of the school-based adolescent health screening program conducted within the scope of public health nursing practices. Methods: The cross-sectional study was conducted in three different schools affiliated to the Tekirdağ Provincial Directorate of National Education in the 2019-20 academic year. The research data were collected from 1913 students. Hypertension, height, weight, visual acuity, hearing, tooth decay, scoliosis, head lice and digital game addiction were screened in schools. The data were analyzed using the SPSS 21 package program using number, percentage, mean and standard deviation. Results: The average age of the students is 14,60±2,21, 52,7% of them are male. Health risks identified in students as a result of the screening are as follows: tooth decay in 51,75%, overweight in 23,9%, digital game addiction at 20,49%, scoliosis in 18,98%, decrease in visual acuity in 14,85% right eye, 13,23% left eye,7,42% in both eyes, hypertension at 10,82%, and being underweight at 9,5%. Conclusion: It has been shown that school health nurses can assume important responsibilities and roles at the stages of determining the health risks of children within the scope of school health services, trying to prevent these risks, or providing guidance for early diagnosis and treatment. The widespread use of school health nursing practices will contribute to the improvement of children's health, reducing the burden of health services, increasing the healthy and productive population and the development of the country's economy.Öğe Seçilen iki fabrikada vardiyalı çalışanlarda gündüz uykululuğu sıklığı ve gündüz uykululuğuna bağlı anksiyete ve depresyon riski(2015) Saraçoğlu, Gamze Varol; Tokuç, Burcu; Doğan, Sultan; Çelikkalp, Ülfiye; Saraçoğlu, AtillaAmaç: Bu çalışma, iki farklı fabrikada vardiyalı çalışan işçilerde Gündüz Uykululuğu (GU) varlığının saptanması ve GU sorunu ile anksiyete ve depresyon arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki çalışmanın evrenini Tekirdağ'da iki ayrı fabrikada vardiyalı olarak çalışan toplam 307 işçi oluşturmuş ve çalışmaya katılmayı kabul eden 289 işçiye Kişisel Bilgi Formu, Epworth Uykululuk Ölçeği (EUÖ), Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği (HAD) uygulanmıştır. Anketi eksiksiz dolduran 246 işçi araştırmaya dahil edilmiş (%80.1), karıştırıcı etmenler uzaklaştırıldıktan sonra analitik değerlendirmeler 201 işçi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Çalışma grubundaki gündüz uykululuğu sıklığı %10.4 bulunmuştur. HAD ölçeğine göre işçilerin %13.4'ünde anksiyete riski, %49.8'inde depresyon riski tespit edilmiştir. Vardiyalı çalışanlarda gündüz uykululuğu sıklığı, depresyon riski sıklığı ve anksiyete riski sıklığı yüksek bulunmuş ancak her üç değişkende de fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Yapılan lojistik regresyon analizinde, gündüz uykululuğu ile anksiyete arasında ilişki saptanırken (OR=3.20; %95GA: 1.12-9.29), vardiyalı çalışmanın etkisi saptanmamıştır. Depresyon ile vardiyalı çalışma ve gündüz uykululuğu arasında da anlamlı ilişki bulunmamıştır. Sonuç: Çalışma grubunda GU riski saptanan kişilerde anksiyete düzeyleri yüksek bulunmuştur. Sorun saptananların ileri tanı ve tedavi için üst basamağa sevkleri önerilmiştir. Vardiyalı çalışma, GU ve anksiyete düzeyi arasındaki ilişkiyi inceleyen geniş kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır.Öğe Tekirdağ ilinde görev yapan hamile ebe ve hemşirelerin mesleki risk etmenleri ile bu etmenlerin gebelik süreci ve yenidoğan bebeklerine etkilerinin değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2015) Çelikkalp, Ülfiye; Yorulmaz, FarukBu araştırma; ebe ve hemşirelerin hamilelik döneminde karşılaştıkları mesleki riskleri belirlemek ve bu risklerin hamilelik süreci ve yenidoğan bebeklerinin sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla prospektif tipte tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Araştırmaya Mart 2013-Ağustos 2014 tarihleri arasında örneklem grubu özelliklerine uyan 152 hamile ebe ve hemşire alınmıştır. Bu sağlık çalışanlarının 127 tanesine ulaşılmıştır. Araştırma verileri; sosyodemografik ve gebelik dönemindeki mesleki riskleri içeren form, gebelik dönemi özelliklerini içeren form, doğum sonrası yenidoğan sağlığını değerlendirme formu ve araştırma yapılan kurumların özellikleri ile ilgili formlarla toplanmıştır. Verilerin istatistiki değerlendirmesinde; sayı ve yüzdelik hesaplama ile ki-kare testi kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre hamile ebe ve hemşirelerin; %47.3’ünün vardiyalı, %75.6’sının çoğunlukla ayakta çalıştığı, %74.8’inin hamilelik döneminde gece nöbeti tuttuğu belirlenmiştir. Çalışmamızdaki hamilelerin %89.8’inin mesleki risklere maruz kaldığı, bu mesleki riskler sıklıkla; %86.6’sı biyolojik riskler, %75.6’sı havalandırma, %73.2’si stres, %57.4’ü gürültü, %55.1’i dezenfektanlar ve %35.4’ü radyasyon olarak tespit edilmiştir. Katılımcıların %65.4’ünde gebelik döneminde en az bir komplikasyonun geliştiği ve gebelik komplikasyonu gelişenlerde vardiyalı çalışma, ayakta çalışma, radyasyon, dezenfektan, ağır kaldırma ve stres risk faktörlerine yönelik maruziyetin daha yüksek oranda olduğu belirlenmiştir (p<0.05). Hamilelerin %37.0’sinin riskli gebelik olduğu, %11.0’inin istemsiz düşük yaptığı, %20.5’inin erken doğum yaptığı belirlenmiştir. Vardiyalı çalışma, ayakta çalışma, haftalık çalışma saatinin fazla olması ve radyasyon maruziyeti olanlarda anlamlılık saptanmıştır(p<0.05). Yenidoğanların %30.4’ünün riskli yenidoğan olduğu, %11.6’sının düşük doğum ağırlıklı olduğu, %20.8’inin yoğun bakımda yattığı ve %1.7’sinin erken neonatal dönemde kaybedildiği tespit edilmiştir. Radyasyon riski olan gebelerde fark önemli bulunmuştur (p<0.05). Bu sonuçlar doğrultusunda, araştırmanın daha büyük örneklem üzerinde tekrarlanarak, sağlık çalışanlarını temsil edecek prevalansların ortaya konulması, bu sonuçların sağlık çalışanlarının hamilelik döneminde korunmasını sağlamaya yönelik politikaların oluşturulmasında yararlanılması önerilmiştir.Öğe Tekirdağ Merkez İlköğretim Okullarındaki sınıf öğretmenlerinin okul sağlığı uygulamalarının İncelenmesi(2008) Çelikkalp, Ülfiye; Yorulmaz, FarukAmaç: Çalışma, sınıf öğretmenlerinin okul sağlığı konusundaki eğitim durumlarını ve okul sağlığı hizmetleri kapsamında yaptıkları uygulamaları belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Yöntem: Örneklemi oluşturan 11 okuldan görev yapan tüm sınıf öğretmenleri (n=150) ile aynı okulların yöneticileri çalışmaya alındı. Veriler sınıf öğretmenleri ve yöneticiler için hazırlanan 2 ayrı anket formu ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı ve yüzdelik dağılımlar ve ki-kare testi uygulandı. Bulgular: Tekirdağ il Merkezi'ndeki ilköğretim okullarında görevli sınıf öğretmenlerinin %84.7'sinin okul sağlığı konusunda eğitim almadığı, %96.6'sının mezun oldukları okullarda verilen okul sağlığı eğitimini yeterli bulmadıkları, %43.3'ünün öğrencilerini ergenlik dönemi hakkında bilgilendirdikleri, %30.5'inin çocuk sağlığı konusunda eğitim almak istedikleri ve en çok yapılan uygulamanın kaza ve yaralanma durumlarında %26.5 ile aileye haber vermek olduğu saptandı.Öğe Ücretsiz Aile İşçisi Olarak Kadınlar, Sağlık Riskleri ve Sorunları(2014) Çelikkalp, Ülfiye; Saraçoğlu, Gamze Varol; Yorulmaz, FarukAile fertlerine ait işletmelerde ücretsiz çalışan kişilere "ücretsiz aile işçisi"(ÜAİ) denmektedir. Kadınlar arasında ÜAİ'nin en yüksek olduğu ülkelerden biri Türkiye'dir. Çalışmamızda ÜAİ olarak çalışan, ihmal edilen ve görece yoksul olan kadınların yaşayabileceği sağlık sorunlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Ekonomik, sosyal ve kültürel nedenler kadınların statüsünü düşürmekte, onları bağımlı kılmaktadır. Kadınlar biyolojik yüklerine ek, toplumsal cinsiyet rollerinin de etkisiyle çok sayıda sağlık riskiyle karşı karşıyadırlar. Bu çalışmada ÜAİ olmanın kadınlarda psikososyal, kimyasal, fiziksel, biyolojik, ergonomik risklere maruz kalmayı arttırabileceği; güvencesiz ve sağlıksız iş ve çalışma ortamlarının hamilelik, yaşlılık gibi fizyolojik süreçlerde ek sağlık sorunlarına yol açabileceği; şiddet ve taciz gibi patolojik davranışlara maruz kalma riskini arttırabileceği belirlenmiştir. Bu durum kadınların sağlık hizmetlerine erişimini engellerken; buna ÜAİ olarak çalışan kadınların güvencesiz ve sağlıksız iş ve çalışma koşulları eklendiğinde artmış hastalık yükü ve karşılanmamış sağlık hizmeti gereksiniminden söz etmek olanaklıdır. Kadın emeği genel olarak göz ardı edilmekte, değersiz görülmektedir. ÜAİ kadınlar çok sayıda risk etmeniyle karşılaşmakta ve sağlıklarını kaybetmektedirler. Kadınlar çoğu kez bu risklerin farkında değildir, çevresindekiler de önemsememektedir. Kadın emeğinin görünür ve kalıcı kılınması için toplumsal eğitimler ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Yasal düzenlemeler ile ücretsiz aile işçiliğinin bir iş alanı olarak tanımlanması, kadınların çalışma hayatındaki tüm hak ve güvencelerden yararlanması sağlanmalıdır.