Akciğer kanseri hastalarında tanısal amaçlı yapılan tıbbi görüntülemelerden dolayı oluşan radyasyon maruziyetlerinin belirlenmesi
Özet
Uluslararası ve ulusal düzeyde yapılan araştırmalarda akciğer kanseri en sık görülen
kanser türü ile birlikte ölüm oranlarına bakıldığında ciddi anlamda sağlık sorunu olarak ele
alınmaktadır. Hastalığın tanı, evreleme ve tedavinin değerlendirmesi aşamalarında
multidisipliner yaklaşımla beraber gelişen teknolojilerin kullanımı sağkalım sürelerinin
uzatılması ve yaşam kalitesi için önemlidir. Hastalığın doğru tanı ve takibi için kullanılan
görüntüleme sistemlerinin çoğu iyonlaştırıcı radyasyondan yararlanmaktadır. Görüntüleme
sistemlerinde oluşan hasta radyasyon doz maruziyetleri düşük ölçüde ve hasta lehine istenen
klinik ihtiyaca göre optimize edilerek uygulanmasına rağmen düşük doz radyasyonun kanser
ve genetik hasar riski konusunda endişeler bulunmaktadır.
Yapılan çalışmada akciğer kanseri tanısı ile evreleme için Nükleer Tıp Ana bilim
dalı’nda PET protokollerini tamamlamış tanı, evreleme ve tedavi değerlendirme süreci beş yılı
aşkın hastaların iyonlaştırıcı radyasyon içeren görüntüleme sistem prosedürlerinden kaynaklı
doz maruziyetleri retrospektif olarak araştırıldı. Trakya Üniversitesi Hastanesinde takibi
yapılan, çalışma kriterlerine uygun, görüntüleme prosedürlerine erişimi sağlanan 142 hasta
çalışmaya dahil edildi. Hastaların radyasyon doz maruziyetlerinin beş yıllık değerlendirmesi
yapılarak ilk yıl ve beş yıllık ortalama radyasyon doz maruziyetleri değerlendirildi. Radyoloji
ve Nükleer Tıp Ana bilim dallarında gerçekleştirilen prosedürler incelenerek BT, BT dışı xışını
içeren uygulamalar, PET/BT ve PET/BT dışı Nükleer Tıp prosedürlerinin uygulama
yoğunlukları irdelendi.
Hastalığın doğru tanı ve tedavinin doğru değerlendirmesinde ilk yıl gerçekleştirilen
görüntüleme prosedürlerinin sıklığı diğer yıllara oranla yüksekti. Bu oran radyasyon doz
maruziyetinin ilk yıl daha fazla gerçekleştiği anlamına gelmektedir. Doz maruziyetlerindeki
bulgular incelendiğinde 142 hastanın % 41,5’i birinci yıl 50 mSv ’ten fazla doza maruz
kaldığını göstermekte ve beş yıllık ortalama doz maruziyetine baktığımızda bu oran % 4,9’a
düşmektedir. Beş yıllık tüm prosedürler incelendiğinde Nükleer Tıp uygulamalarından PET
prosedürü %11,3 oranına, radyolojik uygulamalarda BT prosedürü %36,4 oranına sahiptir.
Bazı hastalarda biriken doz miktarı ve ihtiyaca yönelik prosedürlerdeki doz miktarı
endişe verici olsa da hasta maruziyetine yönelik prosedürleri klinik ihtiyaca göre dengelemek
zordur. Tıbbi prosedürler stokastik kanser risklerine karşı sınırlandırılamazlar. Bu nedenle tıbbi
radyasyona maruz kalma ile ilgili öneriler, bir prosedür için klinik ihtiyaca göre ve radyasyon
dozunun makul derecede olması için kullanımı optimize etmeye odaklanmıştır. Hasta merkezli
çalışmayı sağlamak, disiplinler arası ekiplerle çalışmak, kanıta dayalı uygulamaları kullanmak,
kalitede iyileştirmeyi uygulamak ve bilişimi kullanmak gibi yetkinlikler, dikkatli bir şekilde
takip edilirse, tıbbi görüntüleme de dahil olmak üzere tıbbi teknolojilerin aşırı kullanımını
önemli ölçüde azaltacaktır. In international and national studies, lung cancer is considered as a serious health
problem when looking at mortality rates along with being the most common type of cancer.
Using developing technologies together with the multidisciplinary approach in the diagnosis,
staging and evaluation of treatment of the disease is important for prolonged survival periods
and quality of life. Most imaging systems used for the accurate diagnosis and monitoring of the
disease benefit from ionizing radiation. Although radioactive dose exposures for patients in
imaging systems are applied in low quantities and optimized according to the clinical need
requested in favor of the patient, there are concerns about the risk of cancer and genetic damage
of low dose radiation.
In this study, dose exposures resulting from imaging system procedures containing
ionizing radiation of patients who completed PET protocols in the Nuclear Medicine
Department for staging with the diagnosis of lung cancer and whose diagnosis, staging and
treatment evaluation process exceeded five years were investigated retrospectively. 142 patients
who were followed up at Trakya University Hospital, who met the study criteria and whose
imaging procedures were accessible were included in the study. A five-year assessment of the
radiation dose exposures of the patients was determined and the average radiation dose
exposures of the first year and five years in total were evaluated. The procedures that were
carried out in the departments of Radiology and Nuclear Medicine were examined and the
application intensities of CT, non-CT X-ray applications, PET/CT, and non PET/CT Nuclear
Medicine procedures were examined.
The frequency of imaging procedures performed in the first year for correct diagnosis
and treatment of the disease was higher than in other years. This rate means that radiation dose
exposure occurs more in the first year. When all procedures are examined for five years, PET
procedure from Nuclear Medicine applications has 11.3% and CT procedure in radiological
applications has 36.4%. When all five-year procedures are examined, pet procedure in Nuclear
Medicine applications has 11.3% and CT procedure in radiological applications has 36.4%.
Although the amount of dose accumulated in some patients and the amount of dose in
need-oriented procedures is worrisome, it is difficult to balance patient exposure procedures
with the clinical need. Medical procedures cannot be limited to stochastic cancer risks.
Therefore, recommendations regarding exposure to medical radiation are focused on optimizing
use according to the clinical need for a procedure and for the radiation dose to be reasonable.
With the practice of patient-centered work, with the interdisciplinary teams, using evidencebased
practice, improving quality improvement, and utilizing informatics will significantly
reduce the overuse of medical technologies, including medical imaging.
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [574]